Yeni Üyelik
30.
Bölüm

29.) GÖREV NAMUSTUR 🎬

@muhayyell_

 

 

"Neler oluyor Nazenin?! Ne yapıyorsun sen? Bu silah da nereden çıktı hem?!"

 

Ali Haydar'ın vücudundan çıkan elektrik, ikisini de çarpacak kadar hiddetliydi konuşurken. Anlam veremediği şeyler oluyordu ve o elinde mühim bir belge ile Nazenin'i çözmeye çalışıyordu!

 

Karısının elindeki silah kimindi? Neden dosyayı istiyordu? Bunu yapması gerektiğini bildiği halde neden işleri zorlaştırıyordu Nazenin?! Üstelik titreyen eline ve tutuş tarzına bakılırsa ilk kez silah kullanıyor olmalıydı da.

 

Öyleyse bunu Nazenin'den birisi ya da birileri mi istemişti?

 

"Ali, bırak dedim! Lütfen dosyayı bırak!"

 

"Bırakmam!" deyip bir kaç adımla elinde dosya ile birlikte masanın önüne, Nazenin'in tuttuğu silahın dibine geldi genç adam.

 

"Görev namustur!" deyip tek eliyle silahı göğsüne yapıştırdı Ali Haydar. "Bunu isteyen sen olsan bile, ölürüm de vermem!" dedikten sonra silahın üzerinde duran elini karısının elinin üzerine koydu.

 

"Ali ne yapıyorsun?!"

 

"Bu silah patlamayacaksa, yerinden çıkmaz Nazenin Hanım! Çıktıysa da..." diyerek konuşan adamla elini hızla geriye çekti genç kadın. Silahı Ali de bırakmıştı.

 

Allah aşkına, bu adamın aklından zoru mu vardı?! Tabii ki de kurşun atmak için çekmemişti silahı Nazenin!

 

Korkudan ve sıkıntıdan göğsü hızla inip kalkan kadın ellerini yüzüne kapatıp yere çöktü. Böyle bir şeyi nasıl yapmıştı kocasına? Resmen boş da olsa silah çekmişti! Ya şeytan doldursaydı...

 

"Allah'ım sen affet!"

 

Ali Haydar endişeyle izledi karısının hareketlerini. Göğsündeki silahı çevirip beline takmıştı çoktan. Dosyayı bırakmadan yanına eğildi Nazenin çiçeğinin. Öyle kırılgandı ki kadını... Az önce gözlerinde gördüğü korku bunu kanıtlar nitelikteydi.

 

"Güzelim..." deyip karısının yüzündeki ellerini çekmesini sağladı önce. Bileklerini tutup yere indirdiğinde açıkta kalan kollarından göğsüne çekti çiçeğini. Başını boynuna yaslayıp sıkıca sardı. Titriyordu Nazenin...

 

"Şşş... Sakin ol. Bir şey olmadı, iyiyiz."

 

Kadın kocasının göğsüne sığındığı anda başlamıştı yaşlarını akıtmaya. İstemiyordu ancak ağlıyordu işte! Daha çok bastırdı başını, daha çok gizledi benliğini sevdasına. Bir işi bile becerememişti!

 

Düşününce daha çok ağladı genç kadın. Şimdi ne yapacaktı? Ali vermem, diyordu. Nasıl alacaktı dosyayı?

 

Böyle bir şey yaşayacaklarını tahmin bile etmemişti aslında. Ali'nin bu kadar acele edeceğini hesaba katmamıştı. Kenara çekip konuşur, bugün neler olduğunu anlatırım diye hayal ederken; Ali Haydar aniden işe kalkışmıştı.

 

Başını birden kaldırıp çenesinin altından ona bakan adama ulaştırdı bakışlarını Nazenin.

 

"Ali bu dosyayı başkana götüremezsin!" deyip endişe içinde bir umut söylendi.

 

Ali Haydar ise hala anlamıyordu. Kaşlarını çatsa da ellerini ayırmadı karısından. Yüzlerini avuçlayıp baş parmağıyla özlediği o ay tenini okşadı Nazenin'in.

 

"İyi de güzelim... Biz niye evlendik? Bizim ailemiz niçin tehlikede, bilmiyor musun? Neden böyle davranıyorsun? Ne geçiyor o güzel aklından bir anlasam?!"

 

Başıyla adamı onayladı genç kadın.

 

"Biliyorum, biliyorum... İşte bu yüzden götüremezsin Ali! Bu kadar hızlı davranacağını bilmediğim için saçmaladım az önce, affet. Ama bugün neler oldu bilmiyorsun! Konuşacaktım ama fırsat olmadı ve seni burada buldum."

 

Ali'nin karısını seven elleri durdu önce. Sonra da kaşları kavislendi. Nazenin'e istihbarattan mı ulaşmışlardı yoksa?!

 

"Seni dinliyorum. Anlat o zaman Nazenin, aklım çorba oldu iyice!"

 

Nazenin ağzını açmıştı ki, annelerinin sesi duyuldu koridorda.

 

Genç adam gözlerini yumup sabır dilendi Allah'tan. Bir an önce eve gitmelilerdi, yoksa kafayı yerdi burada!

 

"Ali... Annemin hiçbir şeyden haberi yok, yanlış anlamasın. İçeri geçelim ama ne olur dosyayı aldığını başkanın bilmesin. Oyala sorarsa. Eve geçince sana her şeyi anlatacağım, her şeyi..." diyerek yavaşça ayrıldı adamdan genç kadın.

 

Ayağa kalktığında yerde duran kocasına elini uzatıp tutmasını bekledi. Ali Haydar olanlara yavaş yavaş bir anlam yüklemeye başlamış ve işin içinden nasıl çıkacaklarını düşünmekteydi. Karısının elini sonradan fark edip ona yük olmak istemese de nezaketen tutar gibi yaparak kalktı yerden.

 

Göğsü daralıyordu...

 

Nazenin arkasını dönüp gidecekken belindeki silahı çıkardı ve "Bu silahı nereden buldun Nazenin?" diye sorup kadının eline verdi Ali. Ellerine dokunmayı bırakmazken bir cevap bekliyordu karısından.

 

"B-babamın..." deyip silahı alarak elbisesinin cebine sıkıştırdı genç kadın. Koridordaki çantasına koyacaktı yeniden.

 

"Nazenin neredesiniz kızım?"

 

Aysel Hanım'ın sesi çok yakından geldiğindeyse daha fazla oyalanmadan çıktılar odadan.

 

Salona geçip hep birlikte oturduklarında yarım saat zor dayandı Ali Haydar. Müsaade isteyip kalkmışlardı böylece.

 

Annesi Nazenin'e kapıda iyi misin, diye sorsa da elbette yeterli bir cevap alamamıştı kızından. Kadıncağız huzursuz bakışlarla uğurladı damadıyla kızını.

 

"Allah'ım sen çocuklarımın sıkıntısını gider ya Rabb'im!" diye fısıldayarak kapıyı kapatıp biricik oğlu Enes'le içeriye döndü Aysel Hanım.

 

Genç çift de hemen karşı dairelerine yine ard arda girdiklerinde Nazenin'in yüzü kireç gibiydi hala. Olanlara, yaptıklarına inanamıyor gibiydi genç kadın. Üstelik Ali'ye anlatacağı şey onu yay gibi geriyordu da...

 

Ali Haydar karısının ardından kapıyı kapatıp kilitledi. Sonra da usul usul yürüyen kadına yetişip koluna dokunmak istedi ancak yapamadı. Kızı tedirgin etmek istemiyordu. Şimdi durdurup olanları sorması bir işe yaramazdı. Konuşmasını bekleyecekti. Fakat tahmin ettiği şey doğruysa ne yapardı bilmiyordu.

 

Nazenin üzerindeki hırkayı sıyırıp yatak odasına geçerken "Ben bir abdest alacağım Ali. Namazı kılıp rahatlamak istiyorum. Sonra da aklını karıştıran her şeyi anlatacağım. Ama şimdi bana izin ver olur mu?" deyip bur cevap beklemeden odaya geçti ve kapıyı kapattı.

 

Ali Haydar ise koridorda tek başına kaldığında ellerini beline koyup oflamıştı. Dert bir tane değildi ki! Daha Nazenin'le aralarındaki dumanlar çekilmeden yenileri peyda olmuştu. Elbette karısı da şaşırmıştı ne yapacağını, anlıyordu.

 

Bedeni yaşadıkları şeylere tepki göstermek adına alev gibi yansa da sabretti genç adam. Nazenin'in hiçbir suçu yoktu. Onun ne kadar anlayışlı ve iyi bir kadın olduğunu göz ardı edemezdi.

 

O kör olası mesaj geldiğinde bile önce ona sormuştu karısı. Gerçekleri Ali'den duymadan inanmamıştı o aptal kıza. Ancak gerçek olmadığını bildiği ama hatırlamadığı bu hikaye, eline yüzüne bulaşıp kalmıştı işte! Nazenin hala soğuktu Ali Haydar'a. İlk geceden güvenip kendini, tüm varlığını teslim ettiği adamı şimdilerde odasında dahi istemiyordu.

 

Bu gerçekle yüreği kavrulup, bedeni kıvrandı genç adamın. Ne ara bu kadar kapılmıştı Nazenin'e bilmiyordu. Ancak bildiği, tek bir anı bile ondan ayrı geçirmek istemediğiydi. Gücü yettiğince...

 

Misafir banyosunda abdestini tazeleyip, salonda kıldı yatsı namazını genç adam. O namazda selam verirken de odaya karısı girmişti.

 

Nazenin üzerine şu meşhur markanın pijama takımını giymişti. Önü v yaka düğmeli ve pembe beyaz çizgili takımın içinde, açıkta bıraktığı koyu sarı saçlarıyla birlikte bebek gibi olmuştu. Kayınvalidesinin seçimi yine yanıltmamıştı pek tabii.

 

Ali Haydar selamı verip karısına baktı ve yeniden önüne dönecek gibi oldu ancak karısının güzelliğinden şaşkınlıkla tekrar geri Nazenin'e döndü gözleri. Hayranlıkla yutkunduğunda, genç kadın da utanmıştı bu hasret dolu bakıştan. Elini kolunu nereye koyacağını şaşırıp anında aklını bulandıran sevdası gün yüzüne çıkmıştı böylece. Ne için gelmişti ama ne yapıyordu?

 

Kendine kızdı Nazenin. Bu aşkla dolu kalbi, Ali'nin yaptığı her şeyi sineye çekmeye ne kadar da gönüllüydü?! Saçlarını eliyle tek yanında toplayıp koltuğa oturdu düşünceler içinde. Ah! Öyle bir haldeydi ki, bir tarafta gururu, bir tarafta aşkı, diğer yanda...

 

Ali Haydar bir süre sonra kendine gelip seccadesini toplayarak ayağa kalktı ve elindekini kenara bıraktı. Bir kaç adım atıp Nazenin oturduğu koltuğun diğer yanına, bir ayağını altına alarak karısına dönük şekilde oturdu. Bir eli koltuğun arka kısmını kaplarken kadından bir cümle bekledi. Lakin sustukça susuyordu genç kadın. Diyeceklerini toplamak için ekstra çaba sarf ediyordu. Kolay değildi.

 

"Nazenin? Artık anlatmayacak mısın neler olduğunu?"

 

Derin bir nefes aldı genç kadın. Anlatacaktı...

O da yönünü Ali'ye döndü.

 

"Bugün bana bir telefon geldi."

 

Kurduğu cümleye kaşları çatıldı adamın. Ne yani, bütün bunları bir telefonla mı yapmıştı?

 

"Tabii ki telefonla iş yapmadım. Konu dosya olunca, benimle bağlantı kurup istihbaratın işini bozmak istiyorlar, diye düşündüm."

 

"Doğru düşünmüşsün." diye hızla cevap verdi Ali Haydar.

 

"Hayır Ali, dinle. Neyse ben telefonu kapattığım sırada annem çaldı kapımı. Pazara gidecekmiş, beraber gitmek isterim belki diye bana da haber vermek istemiş. Olur, dedim çıktık. Pazarda bir kadın kolumdan tutup kimlik gösterdi. Üsteğmen Gamze... Sen tanıyormuşsun." deyip soru dolu gözlerle baktı adama genç kadın.

 

"Evet, tanıyorum."

 

Kaşları kalktı havaya Nazenin'in, kıskançlık damarlarında dolaşmaya başlasa da bir şey söylemedi bunun hakkında.

 

"Her neyse... Sivil kıyafetli olduğundan bizim korumaların da dikkatini çekmedi. Annemi bir arkadaşla kahve içeceğim diye pazarda bıraktım, mecbur. Kadınla, şu bizim mahalledeki kafeye oturduk. Önce telefon sonra bu kadının karşıma çıkması derken, önemli bir şey olduğunu düşündüm. Gerçekten de öyleymiş."

 

Ali Haydar pür dikkat kadını dinlerken, işlerin varacağı nokta tam da tahmin ettiği yere doğru gidiyordu. Ah ulan!

 

Kısa bir esten sonra devam etti Nazenin.

 

"Ali ben başta inanmadım ama Gamze üsteğmen, 'Dosyayı sen alma Ali Haydar alsın ve bölge başkanı Mehmet Devrilmez'e gelsin. Ona böyle söyle.' dediği için mantıklı geldi. Nasıl olmuş bilmiyorum, ben bilmem de zaten ama senin başkan... O dosyayı Suudlara satmış. Kadının dediğine göre, kendini satmış, ama dediğim gibi ben buraları bilmem. Sadece sana bunları anlatmam istendi. Başkan senin her hareketini izlediği için 'Direkt irtibat kurarsak hem size hem Ali Haydar'a zarar verebilirler.' dedi üsteğmen."

 

Ali dehşet içinde ayağa kalkıp doğru olmaması için kendinden bile vazgeçeceği ihtimali duymuş olmanın verdiği kahırla yemek masasına dayadı ellerini. Pencereden şehrin ışıklı gece manzarasına bakarken "Ulan insan senelerce ekmeğini yediği devletini satar mı be?!" diye öfkeyle soluyup sandalyeye vurdu tek eliyle.

 

Nazenin Ali'nin acıyla bütünleşen çehresini endişeyle izledi. Adamın ihanete uğramış bir ifadeyle oradan oraya dolanması ve cebindeki telefonu çıkarıp duvara çarpması saniyeler içinde gerçekleşmişti.

 

"Suudlar da İngilizlerle dostluklarını pekiştirmek için çok istiyormuş belgeleri."

 

"Başka neden olacak ki zaten?! İt itine buyurur, it kuyruğuna!"

 

Nazenin kocasından ilk kez böyle argo kelimeler duyuyordu, bu yüzden gözleri kocaman olmuş şaşkınlıkla bakmıştı adama. Ali ise söylediklerini yeni idrak etmişti. Dudaklarını kilitler gibi bir birine bastırıp "Özür dilerim Nazenin. Bu cümleleri senin yanında kurmak istemezdim." deyip yeniden karısının yanına geldi ve az öncekinden biraz daha yakınına oturdu. Tek eliyle Nazenin'in önünde birleştirdiği pamuk ellerine uzandı. "Sen iyisin ama, değil mi?" dedi huzursuzca.

 

"İyiyim. Sen iyi misin esas?"

 

Genç kadın gözlerini kocasıyla birleştirip kıvrılmış kaşlarının altından adama baktı hüzünle. Ellerinin üzerindeki sıcacık avuçlar yüreğine ılık ılık akıyordu o esnada.

 

"Bilmiyorum... Ama daha fazla oyalanmadan dosyayı Mehmet başkana direkt benim götürmem lazım. Tek bildiğim bu. Sen ben gidince kapının bütün kilitlerini çevir. Ben gelince seni ararım zaten. Tamam mı güzelim?"

 

Nazenin gecenin bu saatinde gitmeyi düşünen kocasını durdurmak için ağzını açtıysa da bir şey diyemedi. Devlet ona tek bir görev vermişti madem, onu layıkıyla bitirsindi. Sonuçta istihbarat ajanı değildi kocası. Sondu bu, değil mi?

 

"Tamam sen beni merak etme. İşini bitir gel hadi."

 

Kadının kurduğu cümleye ister istemez gülümsedi Ali Haydar.

 

"O kadar mı çabuk gelmemi istiyorsun?" diye sorduğunda karısının elleri avucunun altından kaymıştı. Gülüşü soldu Ali'nin. Gerçekler ortaya çıkmadan Nazenin ona asla eskisi gibi bakmayacaktı, kabullenmişti...

 

Yine de gitmeden son kez öpmek istedi karısını genç adam. Belli mi olurdu? Bazen gidiş olurdu da dönüş olmazdı. Hatırlayacağı son şey Nazenin'in ellerinden kayan parmakları olmamalıydı.

 

Kadının kucağında olup, yalnız kalan elini nahif başına götürdü ve yanaşıp kokulu bir öpücük bıraktı alnına.

 

Nazenin beklemediği bu hareketle yüreğinin yeniden coştuğunu ve göğsünü delmek için çırpındığını hissetti. Biraz olsun her şeyi bir kenara bırakıp anın tadını çıkarmak istedi. Fakat çabuk biten bir kavuşmanın sonunda artık Ali'yi uğurlamış yalnız kalmıştı koca evde.

 

Ali'ye inanmak istiyordu lakin anlattıkları... O kızın koynunda uyanması! Bunları hatırladıkça Ali Haydar'ın suçsuz olma ihtimali düşüyordu gözünde. Yine de kocası hatırlayana dek umudunu diri tutmak zorundaydı. Yoksa devam edemezdi zaten bu ilişkiye...

 

Umudunun en büyük sebebi, Emine'nin yapacaklarının sınırının olmamasından da kaynaklanıyordu belki de.

 

 

•••

 

 

Instagram: muhayyell_

Loading...
0%