Yeni Üyelik
31.
Bölüm

30.) NEYİ UNUTTUM? 🎬

@muhayyell_

 

"Her şeye rağmen bu görevi de layığıyla bitirdin Ali Haydar. Tebrik ederim oğlum. Nazenin kızımızın da yardımı yadsınamayacak kadar büyük bu başarıda. Ona selamlarımızı ilet lütfen. Bir de... Senin mesleğinden hala bir haber, öyle değil mi?"

 

Ali, Mehmet başkanı saygıyla dinliyordu. Hayran olduğu bir adamdı o. Yıllardır esas emri aldığı bu adamın ismini çok duysa da pek az görüşmek nasip olmuştu.

 

Dosyayı az önce teslim etmişti kendisine.

 

Başkan lafını bitirir bitirmez başını hafifçe eğip "Teşekkür ederim başkanım. Elbette, hala gizliyim. Baş üstüne efendim, o da en az babası kadar vatanına bağlı bir kadın. Seve seve yardım ettiğine eminim... " dedi.

 

Başkan gülümseyip Ali Haydar'ın omzunu sıktı eliyle.

 

"Ne güzel... Peki, zihnindeki sorun halloldu mu?"

 

"Hayır başkanım. Maalesef hala hatırlamadığım şeyler var. Sanırım böyle yaşamaya alışmam gerekecek, hatta doktora kalırsa bu kadarıyla kurtulursam şükretmeliymişim."

 

Kaşları çatıldı başkanın.

 

"O niyeymiş?"

 

Canı sıkılsa da gerçekleri söylemek istedi genç adam. Bu yüzden genzini temizleyip konuşmaya çabaladı.

 

"Travmaya bağlı olduğundan bu bir kaç sene içinde unutma olayı devam edebilirmiş. Özellikle yakın zaman için... Çok da iç açıcı bir durumda değilim anlayacağınız efendim. Ancak on seneye yakındır içerdeyim, vazifemi etkileyecek hiçbir şey olmayacaktır inşaAllah."

 

Mehmet başkanın da canı sıkılmıştı bu duruma. İstihbaratın her personeli gibi Ali de çok değerliydi onlar için.

 

"Suriye'de yaşadıklarının eseriydi bu travma, değil mi oğlum?"

 

"Evet başkanım."

 

Başkan Ali'nin omzundaki elini sırtına kaydırıp usul usul vurdu, teselli vermek istercesine. Bu ülkenin vatansever evlatları hatırına vatan sağ idi, bayrak tekti...

 

Elhamdulillah!

 

•••

 

Ali Haydar eve dönmek üzere yola çıktığından beri düşündüğü yegane şey bunca zaman üstü olarak çalışmış, nice görevleri omuz omuza atlatmış olduğu başkanın ihanetiydi. Doluya koyuyor olmuyor, boşa koyuyor dolmuyordu. Zihindeki parçaları birleştirmeye çalışırken de devrelerini yakmak üzereydi genç adam.

 

Kendi etrafının bu kadar çok ihanet silsilesiyle çevrili olması kanına dokunuyordu. Önce Emine, sonra başkan... Bu daha ne kadar ileri giderdi kestiremiyordu Ali. İnsanlar hep mi böyleydi, yoksa onun imtihanı mı buydu?

 

Hayır, Emine'nin canı cehennemeydi. Umrunda değildi elbette artık. Ancak geriye dönüp baktığında onun da bıraktığı izler vardı hayatında. Kötü ve hiç yaşamamış olmayı diyeceği izler... Koskoca bir sene!

 

Aklı şimdi de o kıza gerçekten dokunup dokunmadığı konusunda başlıyordu ihtimalleri sıralamaya. Ona hiç güvenmiyordu ve kesinlikle evlenmeden bir kadınla beraber olacak kadar düşük bir adam değildi Ali Haydar. Onun dünyasında böylesi bir hataya yer yoktu.

 

Ya olduysa?

 

"Hayır, hayır, hayır! Yapmadım! Olmadı! Yalan! Yalan söylüyor!"

 

Genç adamın aklı iyice bulandığında kulakları uğuldamaya, gözleri kararmaya başlamıştı. Araba eve varmak üzere de olsa riske atamazdı. Hemen sinyal verip sağa çekti arabasını ve kontağı kapattı. Gözleri iyice görmez olup yüreği boğazında atmaya başladığındaysa hala aynı cümleleri sayıklıyordu Ali.

 

"Yalan söylüyor! Yapmadım! Yapamam! Nazenin beni affetmez!"

 

Artık beyni ışıkları kapatıp yeni bir atağı başlatırken genç adam boncuk boncuk terleyerek gözlerini de kapadı geceye. O gecenin sabaha bir kaç saat kalmış dilimini arabada yarı baygın, yarı uykuda geçirdi.

 

Unutacağı şeyleri bilse, kendi üstüne su dökerdi de yine uyumazdı lakin bilmedi. Ne olduğunu anlamadı. Ve bir anda bir buçuk sene öncesine, Suriye'den döndüğü geceye sardı zihni. Bir kaset gibi, ayları süratle geriye aldı kendi içinde.

 

Ve işte. Gün doğdu, Ali Haydar'ın zihni doktorunun dediği gibi unuttu stresli geçen o ayları. Emine'yle geçen zamanı, ihaneti, Nazenin'i...

 

Başına aldığı darbe geçmişi değil, gelecek günleri silmeye programlanmış gibiydi.

 

İstediğini aldı. Geleceği kayboldu gitti Ali'den...

 

(Not: arkadaşlar biliyorsunuz ki bu kitabı yazarken baştan beri Ali Haydar'ın bir hafıza problemi olduğundan bahsediyorum bir seneye yakındır yazdığım için şu anda TV de bulunan hiçbir diziden esinlenmedim. Bu kitapta başından beri belli olan bir durum, siz de ilk bölümlerde okudunuz zaten. Kitaplarımda özgün olmaya dikkat eden bir yazar olarak güncel dizilerden etkilenmiş olduğumu düşünmenizi asla istemem. Not bu kadar. Kitaba devam edebilirsiniz, buyrun.🙂‍↕️)

 

Ali Haydar arabasını park edip apartmandan içeriye girdi. Suriye'de geçen bir haftada ailesi onu marangozluk işleri için şehir dışında zannediyor olsa da annesi yüz tane soru sorardı kesin!

 

Genç adam ağrıyan başına elini götürüp "Şerefsiz itler! Sizin yüzünüzden başım çatlıyor. İçki şişesiyle vurmuşlar bayılan adama! Korkaklar. Allah'tan işi hallettik, yoksa şu çektiğim ağrı boşuna giderdi." diye söylenerek merdivenleri tırmanmaya başladı.

 

Tam Nazeninlerin oturduğu kattan yukarı dönüyordu ki, karşılarındaki dairenin kapısı açıldı. İyi de o daire boş değil miydi?

 

Kaşlarını çatarak attığı iki adımı gerisin geri inen adam, kapıda hiç beklemediği kızı, Nazenin'i görmüştü.

 

Nasıl yani?

 

"Ali? Geldin mi, çok şükür!"

 

Genç adam şaşkınlıkla Nazenin'e bakarken kapının önüne kadar gelmişti bile.

 

"Geldim, geldim de... Senin ne işin var orada? Neden bu saatte evde değilsin Nazenin?" deyip ellerini cebine soktu. Bu kız ne yapıyordu orada cidden?

 

Nazenin'se şaşkınlıktan küçük dilini yutacaktı az daha! Bu adam ne diyordu? Ne demekti bu?

 

"N-ne? Ali sen, neden böyle konuşuyorsun? Hem başkana emaneti verebildin mi? Geceden beri seni merak ediyorum." diyerek kaşlarını çattı genç kadın. Bu adamın aklından zoru mu vardı ya hu? Hala dikilmiş sorguya çeker gibi bakıyordu?!

 

"Başkan derken? Sen-"

 

Nazenin daha fazla dayanamadı sevdiğinin öylece dikilmesine. Kapı eşiğine basıp Ali'nin kolunu tuttu ve içeriye çekti adamı. Ardından kapıyı kapatıp ona hayretle bakan kocasına döndü. Mazallah annesi karşı dairedeydi, görüp duysa konuştuklarını! İyi yapmıştı.

 

"Çi-çiçeğim sen ne yapıyorsun böyle?"

 

Genç adam kuzeninin yaptığı şeye anlam vermekte zorlanıyordu. Nazenin asla ona dokunmazdı, kendisine dokunulmasına şaka yolu da olsa izin vermezdi! Üstelik bir başlarına boş dairede- derken gözleri sıcacık bir yuvaya dönüşmüş, teyzesinin yıllar önce taşındığı eve kaydı adamın. Hayreti saniyeler geçtikçe daha da artarken hızla Nazenin'e döndü gözleri.

 

"Nazenin, bu ev... Sen bu evde ne arıyorsun? Neler oluyor?!" derken bu zamana kadar hiç bu kadar yakınında olmadığını fark ettiği kızın şaşkın ve korku dolu ifadesiyle bir kaç adım geri gidişini izledi.

 

Genç kadın ise endişeliydi. Korkuyor ve ne hissedeceğini bilemiyordu! Ali, gerçekten neden böyle davranıyordu?

 

"Bir açıklama bekliyorum senden Nazenin. Bu evi ne ara bu hale getirdiniz? Bir hafta yoktum, neler olmuş? Hem sen seher vakti kalkmış buraya gelmişsin, üstüne beni tutup eve çekiyorsun. Gerçekten ne yapmaya çalıştığını anlayamıyorum."

 

Nazenin kocasının kurduğu cümlelerle evi başına yıkılmış kadar olmuştu. Ellerini ağzına götürüp başını iki yana salladı. Vücudu ürperdi anladığı şeyle.

 

"Hayır, hayır! Bu doğru olamaz! Sen, sen her şeyi unutmuş olamazsın! Unutmadım, de! Şaka yapıyorsun değil mi Ali? Şaka!"

 

Genç kadın kocasına yanaşıp ellerini alnına koydu ve ateşini ölçmeye çalıştı hızla.

 

İşte, ateşi de vardı!

 

Ali ise yeşil gözlerini iri iri açmış Nazenin'in hareketlerini izliyordu. Bir adım bile mesafe bırakmadan önüne gelip ateşini ölçen kızla titrediğini hissetti. Kalbi hızlanmış, vücudu yanmaya başlamıştı! Karşısındaki kızın asla yapmadığı, yapmayacağı şeyleri bir anda yapıyor olması dudaklarını dahi kıpırdatamamasına sebebiyet vermişti! Hem neyi unuttuğunu söylüyordu ki?

 

Nazenin'in gözleriyle fazla yakından buluşan yeşilleri elektrik çarpmışa döndüğündeyse dilinin bağı endişeyle çözüldü adamın.

 

"Neyi, ben... Ben neyi unuttum Nazenin?" deyip yutkunduğunda bu zamana kadar hissetmediği duygulara ev sahipliği yapıyordu yüreği. Ya da o öyle zannediyordu da diyebiliriz...

 

"Hem b-bu yaptığın sana yakışmıyor." deyip unuttuğu karısının önünden çekildi ve koridorda hızla ilerledi genç adam. Duyguları ve düşünceleri karma karışık olmuştu.

 

Fakat Nazenin ondan beter bir haldeydi. Anlamıştı! Kocasının, sevdiği adamın, yaşadıkları her şeyi unuttuğunu anlaması zor olmamıştı! O travmayı fazla hafife almak yaptığı en büyük hataydı şüphesiz.

 

"Allah'ım sen yardım et!" diyerek adamın arkasından ne yapacağını bilemeyerek ilerledi genç kadın. Nasıl anlatacaktı bütün olanları?

 

Nasıl biz evlendik, diyecekti?!

 

Salona geçen ikiliden arkası dönük bekleyen, elleri siyah sakallarında oyalanan Ali, sehpa üzerinde gördüğü laptopuna hayretle baktı. Sonra yanındaki ismi yazılı kaleme ve marangozhane için tuttuğu not defterine... Hepsi onun kişisel eşyasıydı ve bu evde, daha bir kaç saat önce karıştırılmış gibi önünde duruyorlardı!

 

Eğilip defteri eline aldığında bu kez daha ne kadar şaşırabilirim ki diyeceği bir şey gördü. Yüzük parmağında takılı bir alyans...

 

Defteri hızla aldığı yere bırakıp eline daha yakından baktı. Evet bu bir alyanstı! Neler olduğu hakkında en ufak bir bilgi yoktu şu işe yaramaz beyninde!

 

Çevik bir hareketle onu koltuk arkasında ayakta bekleyen kadına dönüp hızla yanına ilerledi. Nazenin'se sopa yutmuş gibi kalmıştı kocasının karşısında. Bedeni yanına gelen adama dimdik bir şekilde döndüğünde, endişeyle yutkundu. Ali'nin mimikleri çok korkunç görünmüştü ilk defa gözlerine.

 

"Bu yüzük ne Nazenin?!"

 

Sesi istemese de yüksek çıktı adamın. Beyni patlayacak gibi ağrıyordu ve o kendini kontrol etmekte zorlanıyordu zaman geçtikçe!

Nazenin Ali'ye korku dolu gözlerle baktığında genç adam anında yelkenlerini suya indirmişti, ancak anlayış göstermekte de zorlanıyordu. Kadının, karşısında ne yapacağını şaşırmış bir halde baş örtüsünün önünü gevşetip, elini boynuna götürmesini izledi daha sonra.

 

Nazenin onun önünde boynunu mu açmıştı?

 

Fakat bu durumdan daha ilginç bir şey gördü genç adam; Nazenin'de de bir alyans vardı!

 

"Nazenin! Bu ne, dedim? Ben neyi unuttum, diye soruyorum? Cevap ver bana! Aklımı oynatacağım şimdi! İkimizde de alyans var. Sen bana hiç olmadığın kadar yakın davranıyorsun. Ve bu ev, eşyalarım... Neler oluyor artık açıklar mısın?!"

 

Ali Haydar'ın yüksek desibelde sorduğu soruya cevap vermek istiyordu genç kadın, lakin nereden başlayacağı hakkında bir fikri yoktu. En iyisi dümdüz söylemek, diye düşündü. Hem saklayabilecekleri bir durum değildi bu! Üstelik kimse Ali'nin böyle bir probleminin olduğundan bir haberdi. Ne derdi ailesine?

 

İlişkilerindeki hiçbir evreyi hatırlamayan kocasına kırgın olsa da kızamazdı Nazenin. Onun şimdi karşısında, böyle boş gözlerle kendisine baktığına inanamıyordu. O eski, ona sevdalı olmasa bile hayran hayran bakan yeşillerini şimdiden özlemişti bile...

 

"Nazenin..."

 

"Biz seninle evliyiz Ali. E-evlendik biz. Unuttuğun şey bu!"

 

 

 

•••

 

Instagram'dan bana ulaşabilirsiniz: muhayyell_

Wattpad: muhayyell_

 

Loading...
0%