@muhayyell_
|
Evlilik...
Sahi, neydi evlenmek?
Evlendiğin insanla yarım olan her şeyi, her eksiği tam etmek ve tamamlayabilmek değil miydi?
Peki bu yarım kalan her şeyi tamam etmek sadece bir kişinin omuzlarına yüklenirse yine de olur muydu o evlilik?
Şüphesiz o yük altından kalkmak zor gelirdi herkese. Taşımaksa imkansıza yakındı belki de...
Nazenin gözlerinin önünde yaşıyordu tüm bunları. Sevdiği adam yarımlarını, eksik yanlarını hatırlamıyordu bile! Ona duygusuz gözlerle bakan kocası karşısında daha fazla dayanamayıp söylemişti gerçekleri. Başka bir seçenek olsaydı belki, onu hatırlamayan adama kendini hatırlatmak için kılını kıpırdatmazdı ancak yoktu.
Kahretmesin ki yoktu!
Dediklerini sindirmeye çalışan kocasına hayal kırıklığıyla baktı genç kadın. Üzerine devrilen yükler öyle ağırlaşmaya başlamıştı ki, daha ne kadar devam edebilirdi taşımaya, bilmiyordu.
"Ne?" diye fısıldadı önce Ali Haydar.
Kuruyan dudaklarını yalayıp gözlerini bir kaç kez kırpıştırdı. Anlayamıyordu. Olanlara anlam vermek onun için tahmin edilemez derecede zordu.
Nazenin'le evlenmişti, öyle mi? Hem de bunu gram hatırlamıyorken! Nasıl olurdu? Anneannesinin işi miydi bu? Ne yapıp edip bu evliliği gerçekleştirmiş miydi yaşlı kadın? Ya da başka ne?!
Bir adım karşısında göz yaşlarını akıtan, kaşları hüzünle kıvrılmış kadına yeniden baktı Ali. Yüzünü inceledi bir müddet. Ağlayarak asla ona yardımcı olmuyordu kuzeni! İçinde garip bir his vardı ona sarılmak isteyen. Alıp göğsünde saklamak isteyen o hisle başını şaşkınlıkla iki yana salladı.
Suriye'deki o olay mıydı bütün bunların müsebbibi? Ama teşkilattaki doktora çıkmadan görünmüş, geçici anı hafızası gidebilir demişti adam. Koca bir yılı hatta daha fazlasını unutacağından bahsetmemişti!
Ya da, bu yıl içinde bahsetmiş olabilir miydi?
Gözleri Nazenin'in bütün hatlarını ezberlemek ister gibi uzun uzun kızın yüzünde asılı kalırken hatırlamak için beynini ve içindekileri yokladı. Tanıdık bir his vardı yüreğinde lakin zihni ne olduğunu çözemiyordu!
Sessizlik uzun sürdüğünde rahatsız oldu genç adam. Karısı olduğunu söyleyen Nazenin de tek kelime etmiyordu. Bombayı bırakıp kenara çekilmiş bir hali vardı kadının.
Madem karısıydı, öyleyse ona dokunabilirdi, değil mi? Zaten zor duruyordu!
Ellerini Nazenin'in kollarına koydu genç adam, "Nazenin... Bana bir şey söyle, ne olur? Yüzüme bak!" deyip kafasını eğdi kadının gözlerine ulaşabilmek için. Gerçekten evli olmalılardı, çünkü kızcağız dokunuşuna hiçbir tepki vermemişti. Normalde olsa bilirdi Nazenin'in böyle dokunuşlara asla izin vermediğini, mesafeli olduğunu...
Genç kadın ona yaklaşan kocasının, kollarını tutan sıcacık ellerine baktı önce. Sonra da istediği gibi gözlerini Ali'ye çıkardı. Adamın kızıllaşan yeşillerini görmek ona sarılma isteği oluştursa da bu isteği bastırıp dudağını içeri yuvarladı. Hem ağlıyor hem de sakin kalmaya çalışıyordu. Çok zordu, çok!
"Ali..." diyebildi yalnızca. Ne diyebilirdi ki?
Ali Haydar ise dayanamadı daha fazla çiçeğini böyle görmeye. Bileğinden tutmak için elini kolundan çekse de yapmadı başta. Çok garipti. Zihinde her şey aynıyken, yüreğindeki değişim onu ürpertiriyordu. Tereddüt etti tekrar dokunmaya karısına. Gözlerini kapattı bir müddet ve açtığında tüm cesaretini toplayıp parmak uçlarıyla tüy hafifliğinde bileğinden tuttuğu kadını ikili koltuğa sürükledi. Yan yana oturmalarını sağlayıp yüzlerini hizaladı karşı karşıya...
Bileğindeki eli, genç kadının ellerine kaydığında kalbinde ılık ılık rüzgarlar esti. İçi titrese de belli etmedi. Şimdi bu hislerin ne yeri, ne de zamanıydı. İlk kez tuttuğunu sandı o elleri genç adam. Gençliği boyunca hiçbir kızın elini tutmadığından olsa gerek afallatmıştı bu durum kendisini.
"Nazenin... Biz nasıl evlendik? Ne zamandır evliyiz? Anneannemin isteğiyle mi oldu bu? Bana her şeyi anlat lütfen, bak delirmeme ramak kaldı!"
Nazenin bir kaç saniye gözlerinin içine baktı adamın. Hakikaten de hiçbir şey hatırlamıyordu sevdiği... Artık kendini toplaması gerektiğinin farkındaydı. Bu yüzden en şeffaf haliyle evlenme nedenlerini anlatmaya başladı.
"Ali biz... Biz istihbarat için önemli bir belgenin başka ellere geçmemesi ve ailemizin güvenliği için evlendik." diyerek başladı.
Sen, artık senden başka kimseye güvenip de evlenemem de demiştin... Diyemedi.
Her şeyi anlatırken, hislerini anlatmaya çekindi genç kadın. Zaten eskiden de Ali ona karşı sevgi beslemiyordu ki. Yaşanılan her şeyi anlatırken, bu evliliğin tamamıyla mantık evliliği olması da canını fena halde sıkmıştı yeniden.
"...Ailemize daha yakın olmak için de burada oturmayı istedik."
Ali Haydar şaşkınlıkla dinledi olan biteni Nazenin'den. Bu gece de o mühim belgeyi bırakıp dönmek için çıkmış evden meğerse.
"Peki, ne zamandır evliyiz biz? Bizimkiler bizi-"
"Henüz bir hafta bile olmadı... Severek evlendik zannediyor herkes. Yani, Fatmanur hariç." diyerek sözünü kesip, adamın soracağı soruyu dahi cevapladı Nazenin.
"Fatmanur neden biliyor?"
"Bizi konuşurken duydu ve söylemek zorunda kaldık."
Ali Haydar karısını dinlerken onu bu evliliğe mecbur bıraktığını da fark etmişti. Canını çok sıktı bu durum. Baş ağrısı git gide artarken Nazenin'in ellerini bırakıp koltuğa yayıldı ve başını geriye doğru yasladı. Tek eliyle şakaklarını ovarken bir yandan da bütün her şeyi nasıl unuttuğunu anlamaya çalışıyordu. Elinden gelse kafasını duvara sürter, yine de unutmazdı ancak gelmiyordu işte!
Düşünürken aklına aniden bir şey daha takıldı adamın; bu mecburi evlilikte gerçek bir şeyler yaşamışlar mıydı? Yoksa o aşamada değiller miydi? Ya da bunun için verdiği bir söz, yaptığı bir şey var mıydı? Nazenin'le nasıl anlaşıp evlenmişlerdi?
"Of!"
Bunu nasıl soracaktı? Akışına mı bırakmalıydı yoksa? Ama o zaman da Nazenin'i üzebilirdi! Hiçbir şey bilmiyordu ki!
"İyi misin?"
Karısının endişeli sesiyle başını koltuktan kaldırdı ancak yüzüne bakamadı genç adam. Nazenin'se Ali'nin durumundan ötürü fazla endişeliydi. Kendi derdini bir kenara bırakıp hastaneye gitmeye ikna etmeliydi kocasını.
"İyiyim... Yani galiba."
"Ali, bir hastaneye mi gitsek? Doktora görünsen iyi olacak, normal şeyler yaşamıyorsun şu an..." deyip bir ümit olumlu bir cevap bekledi adamdan genç kadın. Daha kötü olmasından korkuyordu.
Ali Haydar'ın ise zihnini meşgul eden şeyler çok başkaydı. Zoraki bir evlilikse bu, tahmin ettiği şey olmamış olmalıydı. Ama...
Bu uzun süreçte hisleri nasıldı, Nazenin ona ne hissediyor, bilmediğinden emin olamıyordu. Bütün derdi Nazenin'i üzmemekti adamın. Eğer bunu bilirse ona göre davranırdı genç kadına. Aralarında bir bağ olduğu aşikardi evet. Fakat bu bağ aşk kadar güçlü bir bağ mıydı, yoksa birbirine değer veren iki insanın bağı mı emin değildi. Ya kıza karşı yanlış bir şey yapar, söyler de onu üzerse diye endişeleniyordu ister istemez.
Nazenin ona dayısının emanetiydi, her şeyden önce... Bu hayatta değer verdiği, tırnağı kırılsa ortalığı ayağa kaldırabileceği bir kaç insandan biriydi.
Şimdi unuttuğu şeyler yüzünden canını yakarsa kendini affetmezdi. Zaten şu haliyle bile nasıl kırgın bakıyordu kızcağız!
Bütün cesaretini toplayıp yeniden Nazenin'e döndü yönünü Ali Haydar. Hastaneye gitmesi için konuşan kadını, bakışları susturmuştu.
"Nazenin... Biz şimdi seninle gerçekten evliyiz öyle mi?"
Genç kadın çekingen bir halde başıyla onayladı kocasını.
"Ama zoraki bir evlilik olmuş, anladığım kadarıyla."
Nazenin bu konuşmanın gittiği yönü hiç sevmemişti. Yine de tek bir hareketle onayladı yine adamı.
"Peki... Biz, senle ben... Gerçekten karı koca ol-" derken telefondan gelen alarm sesiyle diyeceği ağzına tıkılmıştı adamın.
Bu soruya nasıl cevap vereceğini bilmeyen Nazenin'se onu kurtaran alarma içinden teşekkürler etti bol bol, Ali'nin aksine!
Ali Haydar'sa dövecek gibi kadının telefonuna bakmakla meşguldü o esnada.
"Şey... Sabah namazından sonra uyursam diye kurduğum alarmlardan biri. Kusura bakma." diyerek hızla yerinden kalktı Nazenin, telefonunu masadan alıp alarmı kapattığındaysa "Ali ben kahvaltı hazırlayacağım. Geç olmadan hazırlayayım da senin marangozhanede işin vardır belki, bir İbrahim'i ara sor istersen. Unuttuysan..." diyerek mutfağa koştu.
Fakat Ali bu hareketleri tamamıyla yanlış anlamıştı.
"Demek tahmin ettiğim gibiymiş..." diyerek cebinden telefonunu çıkardı. Bu gerçek nedense canını yakmıştı adamın. Hissettiği şeyle kaşları çatılırken kendine de okkalı bir küfür hediye etmeyi ihmal etmedi.
Çok güzeldi. Hakkında hiçbir şey hatırlamadığı nur topu gibi bir ilişkisi vardı!
"Alo, İbrahim."
•••
Nazenin'in kurstan aldığı bir haftalık izninin bitmesine bir kaç gün kalmıştı. Bunun için seviniyordu çünkü evde tek başına kalmak bu ağır imtihanları sürekli düşünmesine sebep oluyordu. Hem, talebelerini de özlemişti genç kadın.
Bugün yaşadıkları olaydan sonra kendini temizliğe verip zaten temiz olan yeni evini, baştan silip süpürdü. Temizlik yaparken sanki yaşadığı kötü tecrübeler de suyla sabunla temizleniyor gibi hissetmesi normal miydi bilmiyordu.
Saat ikindiye yaklaşırken telefonunun zil sesiyle elindeki bezi kenara koyup ekrana baktı. Arayan Melek'ti.
"Efendim canım?"
"Selamun Aleykum Nazenin, rahatsız ettim kusura bakma. Nasılsın, evde misin?"
"Ve Aleykum Selam kardeşim, estağfirullah. Evdeyim buyur gel işin yoksa." diyen Nazenin esasen kızın geleceğini pek düşünmemiş, nezaketen söylemişti. Ancak Melek bir şeyler konuşmak istiyor olacak ki hemen kabul etmişti.
Nazenin arkadaşının çok düşünceli biri olduğunu bildiğinden gelmek istemesini hayra yormak istedi. Melek, eğriyi doğruyu bilen aklı başında bir kızdı. Yeni evli olduğunu bildiği halde gelmesinin bir sebebi olmalıydı. Gerçi olmasa bile Nazenin'e de iyi olurdu bir kahve içmek, kafa dağıtırdı biraz.
Bezi ve temizlik malzemelerini toplayıp banyoya kaldırdı genç kadın.
Mutfağa geçip portakallı kek çırptı hemen. Fırına keki verdiğindeyse zil sesi kulaklarına dolmuştu bile.
Başına vestiyerden aldığı şalı dolayıp kapıyı açtı ve arkadaşını eve davet etti.
İçeri geçen ikiliden Melek, "Mis gibi portakallı kek kokusu alıyorum!" diye iltifatta bulundu arkadaşına. "Keşke zahmet etmeseydin, çok kalmayacağım zaten."
"Olur mu, ne zahmeti Melek? Aşk olsun."
Biraz mutfakta vakit geçirip kahve ve kekleri de aldıktan sonra salona geçtiler. Melek bir şeyler söylemek istiyor ama kıvranıyor gibi gelmişti Nazenin'e.
"Sende bir şey var... Ne söylemek istiyorsun, dökül bakalım hanım efendi." diyerek gülümsedi Nazenin. Bir yudum kahveden alan Melek'se ağzındaki baklayı çıkarmak için bir kaç kez uğraşsa da yapamadı. Nazenin'se bir terslik olduğunu anlamış ve endişesi artmaya başlamıştı.
Neler oluyordu?
"Şey... Nazenin ben kurstan çıkıp hava almak için geçen sizinle gittiğimiz kafeye gittim. Çay içip deniz manzarası izlerken de yanımdan kim geçip bir kaç masa ileriye oturdu bil bakalım!"
Nazenin Melek'in sorduğu soruya kendinden emin bir şekilde cevap verdi. Kim olabilirdi ki zaten?
"Emine."
"Doğru bildin, Emine." derken işaret parmağını kıza doğru çevirdi Melek.
"Yine ne yaptı peki, seni buraya kadar getiren ve beni ilgilendiren o sebebi merak ettim."
Nazenin bezgin bir ifadeyle genç kıza bakarken Melek devam etti konuşmaya.
"Yanında bir kadın vardı. Abla diyordu ama kim bilmiyorum. Ve evet doğru bildin yine, sizi ilgilendiren bir şeyler oldu." deyip sustu genç kız. Bunu nasıl söyleyecekti bilemiyordu.
"Evet, devam et lütfen."
"Kadın buna 'demek Ali Haydar'la yattığını mesaj attın kıza, alemsin!' diye konuşurken beynimden vurulmuşa döndüm. Mesaj attığı kızın kim olduğunu tahmin etmem zor olmadı, elbette sendin. Kim bilir neler yaşadın o iftiracı kız yüzünden! Neyse, ben daha ilk şoku atamadan, bil bakalım ne oldu?"
Melek, arkadaşının kırgın ifadesini üzülerek izledi. Ah o pislik Emine yüzünden neler yaşamışlardı kim bilir?!
Nazenin Melek'in duyduğu şeylerle vücudunun karıncalanıp kanının kaynağını hissetmişti. Şu an utançtan yerin dibine girmek istiyordu! Ancak bu kendisinin suçu değildi ki! O ikisi...
"Beni dinle Nazenin. Hemen eğme başını. Ali Haydar'a da kızma... Emine ne söyledi biliyor musun? 'Ali Haydar'la gerçekten yatmak isterdim. Onun kadar karizmatik bir adam benim hayatıma başka ne zaman girecek ki?! Ama o iş lafta be abla! Maalesef olmadı öyle bir anımız... İkisi de öyle zannetsin boşver. Ömür boyu gölgem üzerlerinde olsun! O Nazenin denen kız, sonunda ayarttım Ali Haydar'ı diye seviniyordu ya! Sevinci kursağında kaldı, oh oldu!' dedi! Ben ikinci şoku o an yaşadım ve koşarak sana geldim kardeşim. Kim bilir nasıl üzülmüşsünüzdür bu yalanla..."
Nazenin duyduklarına inanamadı başta. Bu kadar kötü olmayı nasıl başarıyordu bu insanlar ya hu?!
Lakin yüreği biliyordum işte, Ali'min masum olduğunu biliyordum! Naraları atarken yüzü aydınlanmaya başlamıştı genç kadının. Demek gerçekten söylediği gibi yapmamıştı Ali'si öyle bir hata! Demek sevdiği adamın da ilkiydi Nazenin! Tıpkı kendisi gibi tertemiz gelmişti ona Ali Haydar!
Utanmasa zil takıp oynayacaktı Nazenin. Fakat sonradan aklına Ali'nin bugünkü hali geldi. Gülümsemesi soldu.
Olsun dedi içindeki ses. Nazenin yine severdi kocasını, hatırlatırdı kendisini. Hatırlamasa da baştan başlarlardı bu ilişkiye. Olsundu. Sonuçta Ali masumdu ya! Sonuçta Ali sadece karısına dokunmuştu ya!
Ve en önemlisi, sonuçta Ali nikahlı kocasıydı ya! Elbet, bu imtihanı da atlatırlardı birlikte. inşaAllah...
•••
Selamun Aleykum...
Bu platformda ilk kez bir şey isteyeceğim sizden, lütfen yıldıza basıp kitabıma oy vermeyi ihmal etmeyin canlar. okunma ile oy oranları arasında büyük fark var. Yıldıza basmak bedava ve yazarları mutlu eden bir şey...🫠
Görüşmek üzere Allah'a emanet olun.🤍
Instagram ve Wattpad: muhayyell_ |
0% |