Yeni Üyelik
5.
Bölüm

4.) Yukarı Kat 🎬

@muhayyell_


•••


Bugün ki kahvaltıdan sonra evden dışarı çıkmamıştım. Mustafa da çok durmadan gitmişti zaten. Fatmanur desen kahvaltıda bile yoktu. Neredeydi bu kız? Yeni yeni aklıma gelen şeyle uzandığım koltukta doğruldum.


"Fatmanur son yirmi dört saattir bana mesaj bile atmadı! Kesin hasta oldu yine. Sıcak diye incecik elbiselerle dışarı çıkıyor tabii!"


Söylene söylene yerimden kalkıp telefonu elime aldım ve direkt Fatmanur'u aradım. Annemler daha gelmemişti aşağıdan. Saate baktığımda çoktan üç olduğunu görmem, ufak çaplı bir şok geçirmeme neden olmuştu. Fatmanur'la konuştuktan sonra annemi arayacaktım. Bu saate kadar ne yapıyorlardı ya hu?


"Alo..."


"Ah, Fatmanur ne yapıyorsun, nerelerdesin kızım sen? Kahvaltıda da yoktun." dediğimde bir iç çekiş sesiyle birlikte burnundan konuşan kızla tahminlerimde yanılmadığımı anladım.


"Hasta oldum."


"Hasta oldun."


Aynı anda konuşmuştuk.


"Ben sana demiştim, demek istemiyorum ama demiştim Fatmanur. Neyse geçmiş olsun iyi misin şu an, bir şeye ihtiyacın var mı?" dedim hoppa kuzenime.


"Yok kuzi. Abimle Emine burada ilaçlarımı falan verdiler. Ama benim ilaçtan çok senin muhabbetine ihtiyacım var. Bir haftadır oturup konuşamadık, hasta olmasak arayıp soracağın da yok. Çok ihmal ettin beni, gelip gönlümü alman lazım." demişti küskünce.


Ah be kuzim! Ben şimdi oraya nasıl gelecektim.


"Şey, Fatmanur. Benim biraz işim vardı da-"


"Bahane kabul etmiyorum! Buraya geleceksin ve o muhabbet edilecek, o kadar." deyip telefonu yüzüme kapattığında şaşkınca kalakaldım elimde telefonla.


Artık hayatıma devam etmenin vakti gelmişti, demek.


Ne zamana kadar kaçacaktım o ikisini bir arada görmekten? Yarın öbür gün evlendiklerinde ne halt edecektim?!


Kendime gelip bir an önce kurtulmalıydım bu deli sevdadan. Nasıl derlerdi? Bir şeyden kurtulmak için önce onu kabullenmeli, sonra da üstüne gitmeliydik, değil mi?


Kalkıp öğle namazını kıldım ve günlük siyah feracelerimden birini giydim. Başıma da krem bürümcük şalımı doladım. Şalın göğüs ve omuzlarımı kapattığıma da emin olduktan sonra telefon ve anahtarı alıp evden çıktım. O arada annemi de aramıştım.


"Anne neredesiniz, saat kaç oldu?" diye biraz sert bir giriş yaptığımda telefonda, içimdeki volkanların dışarı taşmaya başladığını hissetmiştim. Ben bu değildim...


"Güzel kızım, babaannen bırakmadı geleceğim birazdan. Enes burada değil zaten, arkadaşlarına gitti."


"Tamam annem. Ben yukarı çıkıyorum, Fatmanur hastaymış. Bir görüp geleyim, sen de keyfine bak yalnız kalma madem evde." deyip selamlaştıktan sonra telefonu kapattım. Bu sevdaya sabretmek beni geri kalan her şeye sabırsız ve tahammülsüz yapmıştı, evet.


Kendi kendime kızıp merdivenlerden sürüne sürüne çıktım halamlara. Zile bastığımda sakin olmak için zorluyordum kendimi hala.


Kapıyı Ali Haydar açınca hiçbir şey olmamış gibi yapmak öyle zordu ki... Lakin yaptım. Her şey çok yolundaymış gibi gülümseyip "Fatmanur'un nazını çekmeye geldim." dedim.


"Gel Nazenin, gel. Bu kızın nazını bir sen çekebilirsin zaten. Yengesiyle bana, illallah ettirdi." deyip o da gülmüştü.


Yengesi...


Gülümsemem solmak üzereyken tutup yeniden tebessüme zorladım kendimi. Terliklerimi çıkarıp içeri geçerken Emine'yi de görmüştüm koridorda.


"Aşkım, kimmiş? Aa, sen miydin Nazenin?" demişti beni gördüğünde de.


Ona gülümsemek zorunda değildim. Gülümsememiştim de.


"Evet. Ali Haydar, Fatmanur odasında mı?" diyerek yeniden sevdiğim adama döndüm yüzümü.


Ali Haydar'ın hala iki ismini de kullanmama alışamadığı o kadar belliydi ki mimiklerinden... Ben de öyleydim be Ali! Ama sen de herkesten farklı değildin bundan sonra...


"Odasında..."


Cevabımı alıp ikiliyi koridorda bıraktıktan sonra doğruca Fatmanur'un odasına gitmiştim. O esnada Emine'nin gıcık sesi kulağımı tırmalaya başlamıştı geriden de olsa. Gözlerimi devirip kuzenimin odasına daldığımda kapıyı ardından kapattım hızla.


"Ay Nazen geldin mi?!" deyip yerinde doğrulan kızın yanına gidip yatağın kenarına oturdum.


"Yok kanka, hala evdeyim." diyerek burnunu sıktığımda sümük bulaşan elime iğrenerek baktım ve "Iy! Kuzen sen baya salya sümük olmuşsun kız!" dediğimde Fatmanur tipime kahkahalar atmıştı.


"Ne o, anlattıklarıma inanmamış mıydın yoksa kanka?" deyip gülmesini durdurdu sinsice bakarken.


"Aşk olsun, inandım tabii de bu kadarını beklemiyordum." dedim ciddiyetle. Sonra da "Ee, ne var ne yok? Beni çağırdığına göre bir şeyler anlatacaksın heralde." deyip yerime yerleştim iyice.


"Yok be! Bir şey anlatmayacağım ama, hem seni özledim hem de..."


"Hem de..." deyip tekrar ettim kuzenimi.


"Hem de şu gıcık Emine seni görünce çatlıyor ortadan. Ondan çağırdım. Kızın ne alıp veremediği varsa, abime sırf size gitmesin diye vote koyup duruyor. Adamcağız da ne yapacağını şaşırdı. Aptal kız! Bence senin kendinden daha güzel olduğunun farkında ve bu esas onu delirten. Şimdi Abimin yerinde olsam süt gibi, boyu boyuna uygun, fındık burunlu tatlı mı tatlı sen dururken, gidip o çakma kızıla asla bakmazdım lakin nerede bizim ailenin erkeklerinde o feraset?! Tabii kız da farkında bunun, Abimin seni kardeşi gibi gördüğünü bu yüzden asla algılayamıyor. Gözlerindeki merhamet bile yeter görmeye bunu! Ama yok, tabii insanın içi fesat olunca..." deyip omuz silkti.


Bense durup öylece bakmıştım suratına.


"Nazenin, bir şey desene! Gıybet etmek istemiyorsun biliyorum ama, o da gıcık gıcık hareketler etmesin, yanlış mı düşünüyorum?" dedi bu sefer de.


"Haklısın kuzen. Yani Emine hakkında... Ben de pek haz etmiyorum o kızdan ama, gerek yok günahını yüklenmeye, boşver. Abin mutluysa, gerisi bizi ilgilendirmez." Yüreğimde kocaman bir oyuk vardı sanki, oluk oluk kanıyordu zavallı. Öyle bir acıydı ki bu, babamın yokluğu bir, bu ikiydi sanki...


Yarışırlardı.


"E sen şaşırmadın buna? Abimi senden kıskanıyor, diyorum yani anladın mı kuzi?"


"Anladım Fatmanur. Bana ne bundan, onların sorunu. Zaten seyrek geliyor artık Ali Haydar bize, sıkıntı olmaz bundan sonra." dedim umursamaz takılarak.


İçim parçalanıyor olsa bile...


"Benim beklediğim tepki bu değildi ama... Neyse kurcalamayacağım, senin canın sıkkın belli ki." deyip yanağımı sıktı.


"Fatmanur?"


"Hım..."


"Bu Emine... Biliyorsun Kayhan'la sevgiliydi bir aralar."


Söylediğim şeye dikkat kesilip evet, babında başını salladı kuzenim.


"Abinin, haberi yok bundan, değil mi?"


"Öf, evet kanka ya! Bunlar konuşmaya başladıktan sonra gidip diyemedim ben, bu kız bir aralar Kayhan'la sevgiliydi diye. İş işten de geçmişti zaten. Bir önemi kalmadı. Şimdi suyu bulandırmaya gerek yok. Kendi isterse söyler." dedi rahat ama huzursuz bir tavırla.


"Haklısın." deyip sustuğumda geçen gün onları gördüğümü söylemekten vazgeçmiştim. Hem bu bana yakışmazdı. Anlık bir gafletle gelmişti aklıma.


"Kuzen hayırdır? Sen bir şeyler mi duydun başka? Bak bilmediğim bir şey varsa söyle. Zaten hiç içim rahat değil. Bir huzursuzluk var içimde ve... Abim mutsuz olur diye ödüm kopuyor!" söylediği şeylerle kendimi sorumlu hissederken rahatsızca kıpırdandım yerimde. Lakin söyleyemezdim. Ya fitne çıkmasına sebep olursam, ne yapardım?


"Nazenin! Lütfen bildiğin bir şey varsa anlat. Eğer gizlersen hakkımı helal etmem! Ona göre." deyip kollarını göğsünde bağladı.


Al işte!


Şimdi ne halt edecektim ben?


"Ama Fatmanur!" deyip sitem ettiğimde "Bekliyorum!" dedi ve gözlerimin ta içine baktı.


"Tamam, tamam pes ediyorum. Bak ama sakın Ali Haydar'a bir şey demeyeceksin!" deyip parmağımı salladım yüzüne doğru.


"Söylemem."


"Ben geçen kurstan dönüyorken Kayhan'la gördüm, Emine'yi." dediğimde Fatmanur'un gözleri dehşetle açılmıştı.


"Sen ne dediğinin farkındasın, değil mi?"


Başımla onayladım onu.


"Ve bunu zorlamasam bana demeyecektin yani! Aklından ne geçiyor kızım senin?!" deyip öfkelendiğinde ellerini tutup "Fatmanur. Sadece konuşuyorlardı, sakin ol. Belki rastladılar ve insan gibi konuştular, olamaz mı?" dedim.


O ise yerinde doğrulup elini elimden çektikten sonra "Biz o zamanlar daha bunların ayrıldıklarını duymadan abimle konuştuklarını öğrendik, bu sana da tuhaf gelmiyor mu Nazenin? Bunu başlarda göz ardı ediyordum, ayrılmıştır elbette yoksa abimle işi ne, diye ama... Şimdi kafam fena halde karıştı."


Kuzenimin dedikleri benim de kafamı karıştırmıştı lakin ona belli etmemeye çalıştım elimden geldiğince. Yok canım, daha neler?!


"Bırak bunu onlar düşünsün, Fatmanur. Şimdi biz ne desek sorun olur. Zaten insan sevmediği birine neden evet, desin? Niye nişana kadar getirsin olayı? Bizim kuruntumuz olabilir bütün bunlar. Sonra bir şey olsa siz yaptınız, derler. Valla hiç çekemem öyle bir lafı."


"Doğru diyorsun. Elimizde düzgün bir kanıt yok abimi sevmediğine veya Kayhan'la görüşüp görüşmediğine dair. Şimdi ne desek boş. Allah'ım o kızdan kurtarsın abimi, hiç sevmiyorum! Ama gönül bu işte saçma sapan insanlara da konabiliyor demek ki. Eğer böyle bir şey yoksa da, bir ömür yenge diyeceğim ben o kıza bir de! Düşünsene..." diyerek bana cevabını vermişti kuzenim. İçim bir nebze olsun rahatlarken maalesef der gibi salladım başımı.


"Neyse Nur'um. Ben artık gideyim. Umarım gönlünü almışımdır." deyip ayağa kalktım.


"E kalsaydın biraz daha yemek yerdik." dediğinde "Ay yok kuzi! O kızı görmek istemiyorum. Size afiyet olsun." deyip uzaktan öpücük atarak çıktım odadan.


Konuştuğumuz konular beynimde oradan oraya atlarken kafamı hızla sağa sola sallayıp uzun koridoru adımladım. Fakat mutfağı geçecekken karşıma elinde iki kahveyle Emine çıkmıştı.


"Ne o? Gidiyor musun?" dediğinde "Evet." deyip bir adım daha ilerledim.


"Bu kadar gurursuz olduğunu bilmiyordum Nazenin." cümlesi beni yeniden durdurmuştu çünkü.


Ona doğru dönüp "Anlamadım, ne diyorsun?" deyip önüne geldiğimde "Bal gibi de anladın ama madem öyle anlatayım canım." deyip elindeki bardakları kenara koydu.


"Ali Haydar'dan uzak duracaksın." deyişi kulaklarımda uğultuya dönüşmüştü birden.


"Ne diyorsun sen Allah aşkına? Ne demek bu?" deyip sakinliğimi korumaya çalıştığım halde zihnim kızın saçını başını yolmam için bana komut verip duruyordu.


"Salağa yatma Nazenin. Yemiyorum ben bu numaraları! Onun aklını karıştırmaya kalkarsan seni mahvederim, duydun mu beni?!"


Söylediği cümlelerle şoktan şoka girerken öfkeli bir kahkaha attım, en küçüğünden.


"Sen kafayı yemişsin Emine. O mazoşist aklından ne geçiyor bilmiyorum ama yetti bu saçmalıkların! Neden benden bu kadar nefret ediyorsun? Sorun senden daha güzel olduğumu düşünmen mi? Yoksa Ali Haydar'ın seni yeterince sevmemesi mi? Hangisi? Eğer ilkiyse psikoloğa gidip kendini sevmeyi öğren, derim. Ha, ikincisiyse ona yapacak bir şeyim yok. Aranızdaki güven problemi beni ilgilendirmiyor. İlişkinize beni bulaştırmayın." deyip arkama dönerken salon kapısında durmuş bizi izleyen Ali Haydar'la dumura uğramıştım. Lakin Emine'nin gözü benden başkasını görmüyordu, şu an.


"Bir daha bu eve gelmeyeceksin! Nişanlımdan uzak duracaksın! Ve saçma düşüncelerini de kendine sakla aptal! Ali Haydar seni değil de beni seçti diye-"


"Emine!"


Ve bum.


Ali Haydar'ın sert sesiyle Emine arkasına baktığında, resmen titriyordu... İnsan ardında durmayacağı laflar etmemeliydi bence.


Üstelik beni düşürdüğü durum da cabası! Ali Haydar kim bilir ne düşünmüştü hakkımda. Nişanlısı yüzünden ona ilgi duyduğumu düşünürse hiç de iyi olmazdı. Bir daha yüzüne bakamazdım!


Ali Haydar bize yaklaşırken oralı olmadım. Kapıya doğru ilerledim ve açtım.


"Nazenin..." diyen adamı gözlerim bir saniye kadar bulduğunda yeniden önüme dönüp terliğimi giymeye çalıştım.


"Nazenin bekler misin?"


Ali Haydar'a karşı koymak o kadar zordu ki... Yine de ödün vermedim kendimden. O ise kapı dibinde bitmiş ve hareketlerimi izliyor, benden bir cevap bekliyordu.


"Yoruldum, Ali Haydar. Biz iyisi mi, uzunca bir süre görüşmeyelim. Hadi selametle." deyip merdivenlere yöneldim.


Kapı ben indikten sonra sertçe çarpıldığında içeride neler olduğu artık umrumda değildi. Gidip uyumak istiyordum. Uyuyup bu yaşananların rüya olmasını hayal edecektim.


Ali Haydar'ın duyduğu cümlelerin hepsi benden bir parça gizliyordu çünkü!


Bölüm Sonu


•••

Loading...
0%