@muhayyell_
|
Dünden beri düşündüğüm tek şey Ali Haydar ve ona yapılan ihanetti...
Videoyu başa sarıp sarıp izliyor ve ne yapacağımı düşünüyordum. Eğer bunu Ali Haydar öğrenirse Emine ve Kayhan'a yapacağı şeylerden ben bile korkuyordum. Bu yüzden, sırf onun yanmaması için tek bir çözüm vardı...
O da Emine'nin kendi rızasıyla Ali'den ayrılması.
Düşüne düşüne kurstan geldikten sonra akşamı ettiğim için bu iş yarına kalmıştı. Evet, yarın o gerizekalıyla buluşup ondan videoya karşılık Ali Haydar'dan ayrılmasını isteyecektim. Emine zor kızdı, fakat işin içinde Ali'ye olan zaafı girerse yapmayacağı şey yoktu. Bunu da zorla da olsa kabul edecekti. Etmek zorundaydı.
Emine'ye kısa bir mesajla buluşmak istediğimi ve konunun önemli olduğunu bildirdim. Kabul ettiğinde geriye sadece konuşmak kalmıştı.
Bir sonra ki gün kurstan çıkıp eve geldim. Emine sizin evde konuşalım demişti çünkü.
Üzerimi değiştirip öğle namazını kıldıktan sonra çalan kapıyla Emine'nin geldiğini anlamıştım.
Seccadeyi katlayıp kenara koyarken duamı bitirip kapıyı açtım.
"Merhaba." deyip destursuz içeri giren kıza gözlerimi devirip ardından kapıyı kapattım. Evde ben ve ondan başka kimse yoktu.
"Seni dinliyorum. Nedir bu kadar önemli olan konu?" deyip saçlarını savurduğunda derin bir nefes alıp sıkıntıyla dışarı üfledim.
"Otur istersen."
"Peki... Evet, bekliyorum."
İçimden la havle çekerken dışıma yine gamsız bir profil kondurdum.
"Dünden önceki gün, seni Kayhan'la gördüm." dediğim an gözleri büyüdü ve hızla yerinde doğruldu.
"Ne demek bu?" dedi ve kaşlarını çatıp gözlerime dikti bakışlarını.
"Bence sen, ne demek olduğunu daha iyi biliyorsun Emine. Sizi gördüm, diyorum. Hem de hiç olmaması gereken bir şekilde!"
Sesim gittikçe yükselirken Emine şokla ayağa kalktı.
"Ne saçmalıyorsun sen?! Benle Kayhan ne alaka?!"
"Hah, işte ben de onu soruyorum Emine? Kızım sen ve Kayhan ne alaka? Nişanlı bir kız olarak senin Kayhan'la ne ilişkin var söylesene?" dedim ben de ayağa kalkarken.
"Ne ilişkisi ya?! Yok öyle bir şey! Ali Haydar seni değil de beni seçti diye kuduruyorsun değil mi? Hep kıskançlığından yapıyorsun bunu. Kayhan'mış! Bana ne Kayhan'dan!"
Söylediği yalanlar ve bana ithaf ettiği şeyler karşısında şaşkınlıkla ona bakarken cebimden telefonu çıkarıp "Sana ne Kayhan'dan öyle mi?! Peki bu ne? Bu video da mı yalan?! Gözlerimle gördüm ben sizi ya? Sen nasıl bir insansın?! Nasıl yaptın bunu Ali Haydar'a?!" deyip videoyu izlerken halden hale giren yüzüne büyük bir tiksintiyle baktım.
"S-sen! Ver o telefonu bana!" Elimden telefonu almaya çalışması fiyaskoyla sonuçlanınca daha da delirdi Emine.
"Yok öyle! Bak kızım. Burada sana iyilik yapıyorum ben. Gidip Ali Haydar'a anında da gösterebilirdim bu videoyu! Anladın mı? Ben Ali Haydar'ın senin gibi biri yüzünden acı çekmesini istemiyorum. Şu mahallede bir adın çıksa kimse toplayamaz seni, bu işin ucu sana da dokunmasın, Ali'ye de. At nişanı, sen de kurtul Ali de kurtulsun senden!"
Dediklerimi öfkeyle dinleyen kız durulacak gibi değildi.
"Asla! Asla Ali Haydar'dan ayrılmam! Onu sana yar edeceğimi zannediyorsun ancak yemezler. O videoyu sileceksin Nazenin! Yoksa başına bela olurum kızım senin! O zaman kimin adı çıkıyor görürsün!"
Bedenim kızın dedikleri üzerine kasım kasım kasılırken, öfkeyle harmanlanan şaşkınlığımla Emine'yi kolundan tutuğum gibi kapıya sürükledim.
"Çık dışarı! Def ol evimden! Pislik! Ben de kabahat ki insanlık ediyorum sana!" deyip kapıyı açıp dışarı fırlattım kolundan. "Eğer güzellikle pisliğini temizlemezsen, olacak olanlardan ben sorumlu değilim." deyip kapıyı yüzüne çarpmak için kapıyı tuttum.
Fakat tam o esnada merdivenlerden yukarı çıkan Ali Haydar kaşlarını çatmış şaşkınlıkla bir bana bir Emine'ye bakıyordu.
Emine hemen masum modunu açarken sabırlar çekerek yüzlerine kapattım kapıyı.
Ne halleri varsa görsünler!
~~~~
Bir gün, iki gün, üç gün derken yine bir hafta sonuna gelmiştik. Bu gün Cuma'ydı fakat Emine cephesinde değişen hiçbir şey yoktu. Bu kız neyine güveniyordu anlamıyorum.
Kurs dönüşü yürüye yürüye eve varmak üzereyken bir el tarafından sokak arasına çekilmiştim.
"Ne oluyor ya!" deyip kolumu tutan kişiye baktığımda bunun Kayhan olduğunu gördüm!
"Bırak kolumu, şerefs*z!" diyerek kendimi çekmeye çalışırken bu debelenmekten başka bir işe yaramıyordu sanki.
"Hişş... Sakin ol güzelim. Seninle anlaşma yapmaya geldim buraya. Uslu dur da bırakayım kolunu." diyen adamla içimden öğürme isteği gelmişti. Güzelim ne ya!
Sessiz kalıp kolumu kendime çektirdiğimde bir kaç adım geriye gidip uzaklaştım ondan.
"Ne istiyorsun?!"
"Bak Nazenin. Sen akıllı bir kızsın. Kendi başını yakmak istemezsin, değil mi? Ben de öyle düşünüyorum. Şimdi çıkar telefonu ve o videoyu sil. Bekliyorum." deyip yeniden yaklaştı yanıma.
"Yaklaşma! O videoyu da silmem." dedim yürek yemiş gibi, karşımda bir seksen bana bakan adama.
"Hiç de zorla bir şey yaptırmayı sevmem! Ama yapacak bir şey bırakmıyorsun be Nazenin..." deyip kolumdan tutarak beni duvara sıkıştırdı! Ardından karşısında çırpınan bana aldırmayarak çantamı tek eliyle açtı ve telefonumu saniyeler içinde buldu.
"Bırak beni, hayvan herif!" diye çığırırken bir Allah'ın kulu da duymuyordu!
"Evet, işte. Şimdi alabilirsin telefonunu deyip elime çarptığında göz yaşlarım bir bir akmaya başlamıştı. Dakika sürmemişti videoyu silmesi! Geri çekilip "Keşke güzellikle silseydin de şu güzelim yaşların akmasaydı." deyip cıkcıklarken bir iki adım mesafeden yüzümü inceledi. Bense telefonu almış videoyu bulmaya çalışıyordum. Fakat yoktu her yerden silmişti pislik!
"Sen nasıl bir adamsın ya?! Hiç mi gurur yok sende?! Sevdiğin kız nişanlı ve yakında başka bir adamla evlenecek... Ve sen hala onun ağzına bakıyorsun, öyle mi? Pes! Valla pes! Hangi büyü bu? Yoksa bir adam asla böyle bir gurursuzlukta olamaz!" deyip ellerimle göz yaşlarımı sildim. Burnumu çekip üstümü düzeltirken, bana değen elleri aklıma geldikçe midem daha çok bulanıyordu.
"Bana baksana sen! Ben Emine'den vazgeçmem. O da benden geçmez. Lakin bir gün Ali Haydar'dan vazgeçecek. O gün geldiğinde onu kollarımda avutacağım. Hep yaptığı gibi, benimle teselli olacak yine."
Söyledikleri kulaklarımı uğuldattığında ne kadar acınası bir halde olduğunu gördüğüm adam gözünün tekini kırpıp "Tanıştığıma memnun oldum Nazenin." deyip caddeye çıkarak yoluna devam etti.
Bense hala sokak kenarındaki duvara yaslanmış yaşadığım şeylerin şokunu atmaya çalışıyordum...
~~~~
Yine bir pazar sabahında kendimi babaannemlerde bulmuştum. Bu hafta başıma gelenlerden sonra herkesi kendi haline bırakmıştım. Nasılsa gerçekler ortaya çıkacaktı, bunun umuduyla bekliyordum. Bu saatten sonra söylesem de bana kimse inanmazdı zaten.
"Güzel kızım çayı da al gel artık istersen, bir Ali Haydar kaldı o da birazdan gelir." diyen halama gülümseyip, başımla onayladım.
Herkes bahçede kahvaltı masasında otururken çalan kapı beni mutfaktan döndürmüştü pek tabii.
Sıkıntıyla kapıyı açtığımda selam veren Ali Haydar'ın elinden ekmekleri ve selamını aldım. Yüzüne bakacak yüzüm yoktu, bakamadım.
"Nazenin." Adım dudaklarından firar ederken attığım iki üç adımı geriye döndürüp "Efendim?" dedim yalnızca.
"Ee... Geçen seni bizim çocuklar Kayhan'la görmüşler, doğru mu bu?"
Söylediği şeyle kal gelirken başımla onayladım onu.
"Bu zamana kadar bu tarz bir durumun olmadığı için karışmadım çiçeğim ama o çocuktan uzak dur. Tekin bir adam değil..." deyip cevabımı bekledi.
Yüreğimde bir zelzele baş gösterirken esefle güldüm.
"Sağol ya. Ne oldu, ne işin vardı diye sormak yerine teşhisi koymuş uzak durmamı öğütlüyorsun öyle mi? Peki Ali Haydar..." diye söylendim.
O ise bir kaç adımla yanıma yaklaşıp "Bir şey mi yaptı sana? Ne oldu?!" diye öfkeyle soludu. Yeni aklına gelmişti demek.
"Bir şey olmadı. Olmaz da... Benim elin adamıyla işim olmaz hem. Bunu en iyi senin bilmen lazım." Bu soruyu sormuş, bu imada bulunmuş olması beni kahretmişti.
"Öyle, öyle ama... Şu son zamanlarda seni tanıyamıyorum Nazenin. Normalde olsa geçen gün Emine'ye yaptığını yapmazdın mesela. Yapsan da gelir özür dilerdin." deyip elini çenesine götürdü ve sakalını kaşıdı.
Bu cümleler kütleler halinde yüreğime otururken titremesin diye zor tuttum çenemi.
"Ya, demek öyle... Peki. Özür dilerim Ali Haydar! Emine ne anlattıysa ben, özür dilerim tabii. Hatta kendimden başka herkesi düşündüğüm için de özür dilerim. Kimsenin canı yanmasın diye uğraştığım için de özür dilerim. Oldu mu?!"
Arkama dönüp hızla mutfağa gittiğimde arkamdan gelir diye beklediğim adam çoktan masaya dönmüştü. Çaydanlığı ve doldurduğum ekmek sepetini alıp bahçeye döndüğümdeyse kızarmış suratımı görmesinler diye yüzümü asla yukarı kaldıramadım. Çayları doldurmaya dalıp kimsenin yüzüne bakmadan yerime geçtiğimde halamın sesiyle kendime gelmiştim. Halam, Ali Haydar'ın annesiydi...
"Kuşum, sen iyi misin bakayım? Yüzün de kızarmış sarı papatyam."
Halam da böyle sevgi dolu bir kadındı işte. Beni de çoğu zaman ona benzetirlerdi bu konularda.
"İyiyim halacığım, iyiyim." deyip gülümsemeye çalıştığımda yanında oturan Ali'yi son anda fark etmiştim. O da durmuş beni izliyordu.
Niye izliyordu ki beni? Zevk mi alıyordu üzüldüğümü görmekten?
"Nazenin, bir gelsene mutfağa benle..."
Sessizce konuşan Ali Haydar'a anlamazca bakıp "Neden?" dedim.
"Bir gel işte." deyip ayağa kalktı. O giderken herkes yemek derdiyle anlamamıştı lakin ben de kalksam sıkıntı olabilirdi. Hem ne istiyordu bu adam Allah aşkına?!
Çatalımı usulca yere atıp "Ay, tüh! Çatalım düştü ben yenisini alıp geleyim en iyisi." deyip arkama baka baka içeri girdim. Mutfağa geçtiğimdeyse Ali'm hızla kapıyı kapatmıştı.
"Ne oluyor Ali?!" deyip ona baktığımda tebessümünü gördüm.
Fakat neden güldüğünü sonradan anlamıştım. Ona yine Ali demiştim, eskisi gibi...
"Bu soruyu ben sormak istiyorum Nazenin. Ne oluyor? Ne bu halin? Neden eskisi gibi cıvıl cıvıl değilsin. Ne oldu sana? Kim ne yaptı? Ha bugün ha yarın geçer, düzelirsin diye bakıyorum ama yok! Sürekli bir hüzün bulutu var gözlerinde. Bir kez soracağım. Lütfen bana ne varsa, seni ne sıkıntıya sokuyorsa anlat. Eğer bir şey var da benden saklıyorsan..."
Sıkıntı içinde yutkundum. Söyleyeceklerim beni daha çok çıkmaza sokacaktı. Ne yapsam boştu biliyorum. Bana inanacağını bilsem ruhumu en çok sıkan olaydan, Emine'nin ihanetinden başlardım anlatmaya lakin inanmazdı. Onu seviyordu...
"Zamanı gelmeden çiçek bile açmıyor Ali Haydar." dememle kaşlarını iyice çatmıştı ki Elhamdulillah içeriye Fatmanur girdi.
"Ay Bismillah! Siz ne yapıyorsunuz burada? Anneannem merak etti, hadi düşün önüme." deyip en önden çıktı mutfaktan. Hani önüne düşecektik Fatmanur Hanım?
"Bu konu kapanmadı Nazende..."
Ali Haydar'ın kurduğu cümle yüreğimi coşa getirirken Fatmanur'un ardından ben de kaçmıştım mutfaktan.
|
0% |