@muhayyell_
|
"Hayır Melek, videoyu gösteremedim."
"Ne?! Nazenin böyle bir şey saklanır mı? Bugün gider gitmez Ali Haydar'ı buluyorsun kardeşim, tamam mı? Sonra kabak başına patlar bak, demedi deme."
Melek'in dediklerinden sonra haklılığı canımı yaksa da elimden bir şey gelmiyordu.
"Video yok ki Melek. Silindi..."
"Hadi canım! Niye sildin kızım? Neyse neyse dur, nasılsa aslı bende!" deyip telefonunu açıp videoyu gösterdi.
Heyecanla irislerim parlasa da düşününce yeniden durulmuştum.
"Yok, Melek. Kendileri halletsin boşver."
"Saçmalama Nazenin! Adam nereden bilsin boynuzlandığını?" deyip şaşkınca baktı suratıma.
Haklıydı. Lakin ben artık yorulmuştum. Ali Haydar'ın boynuzlanması benim de canımı acıtıyordu lakin kırgındım ona da. Neden hiçbir şeyi görmüyordu? Neden benim de bir kalbim olduğunu anlamıyordu?! Neden Emine'ye bu kadar körü körüne bağlıydı?!
"Bilmiyorum Melek. Ne yapsam bilmiyorum. Düşünmem lazım, geç olmadan Ali Haydar'ın aklını başına alması lazım!" dedim sıkıntıyla.
Emine telefonu kapatıp masaya bıraktığında düşünceliydi. "Sen Ali Haydar'dan hoşlanıyor olabilir misin?" dediğinde büyüyen harelerimle ona baktım.
"Ne?"
"Yok yok. Sen kesin bu adamdan hoşlanıyorsun. O iş bende!" diyerek kalktı masadan.
"Ne işi?! Melek!"
Buyur buradan yak!
~~~
Ali Haydar'dan:
Nişanlım ile bir kaç ay sonra olacak olan düğünümüz için eşya bakmıştık bütün gün. Şimdi de oradan dönüyorduk. Emine'yi evine bıraktığımda bu günü de kazasız belasız atlattık, diye ohlarken telefonuma gelen bildirimle ekrana kaydı gözlerim. Araba kullanırken mesajlara bakmak tehlikeli olduğundan erteleyip yoluma devam ettim. Eve geldiğimde kız kardeşimin sipariş ettiği bir kaç eşya poşetini de elime alıp telefonu cebime atarak elimdeki poşetlerle binadan içeri girdim. Yukarı ikişer üçer çıkarken Nazeninlerin kapısı açılmıştı.
"Ali Haydar abi, n'aber?"
"İyilik koçum, ne olsun? Senden n'aber?"
Ufak kuzenlerimden Enes'ti bu. Gerçi, şu apartmanın en büyük abisi bendim, yoksa onlar da kazık kadar olmuşlardı. En büyük ablaları da Enes'in ablası Nazenin'di zaten.
"Elhamdulillah abi. Ablamı almaya gidiyordum."
"Neyle gideceksin? Benim arabayı al istersen Enes'im." dediğim şeyle yüzü aydınlanan kuzenime şefkatle baktım. İçimde o ve ablasına karşı her zaman bitmeyen bir sevgi ve merhamet vardı. Engel olamıyordum buna. Hoş, engel olmak da istemezdim zaten.
Anahtarı ona doğru fırlattığımda teklemeden havada kaptı.
"Sağol abi!"
Gözümü kırpıp "Dikkatli kullan. Bu arada ablan çoktan gelmiyor muydu işten? Hayır mı bu saatte?" dedim. Engel olmadığım şeylerden biri de onlara sahip çıkma isteğiydi işte...
"Bilmiyorum ki, ben de sordum ama geçiştirdi. Buralara yakın bir yerde sanırım konum atmış. Neyse ben gideyim abi. Teşekkür ederim tekrardan." deyip mahçup bir tebessüm takındı Enes.
"Lafı bile olmaz, hadi git getir ablanı bir an önce."
Hayır gece gece ne yapıyordu zaten bu kız dışarılarda? Son zamanlarda bir şey de denmiyordu ki! Konuşamıyordum. Her şeye alınır olmuştu. Benim de şu hayatta isteyeceğim son şey bile değildi onu üzmek. Bir derdi vardı ama... Nasılsa öğrenirdim ben.
Bir dakika ya! Bu kız bu saatte Kayhan'la olmasın sakın? Yok! Değildir... Nazenin yapmaz öyle şeyler.
İnşaAllah!
Biz bakmaya kıyamazken o şerefsiz Kayhan kim bilir ne isteyecekti sevgisi karşılığında!
Kafamı iki yana sallayıp merdivenleri çıkmaya devam ettim. Bu durumu da halletmem lazımdı, en kısa zamanda!
~~~
Ertesi gün öğleden sonra Melek'le birlikte çıkmıştık kurstan. Yürürken de Ali Haydar'a gönderdiği videoyu anlatıyordu bana!
"Ne yaptın Melek sen?! O videoda ben de görünüyorum. Şimdi sormaz mı sen ne halt yemeye söylemedin bana diye bu adam?!"
"Sakin ol Nazenin... Daha açmadı videoyu ama bence bırakalım inceldiği yerden kopsun. Herkes öğrensin o kızın da nasıl biri olduğunu. Merak etme sıra sana gelene kadar, oooo..."
Evet, Melek dün akşam biz konuştuktan sonra Ali Haydar'a videoyu göndermiş! Ve bana da kurstan çıkarken haber veriyordu, iyi mi?!
"Of Melek, of!"
"Ay baktı! Gördü videoyu! Nazenin baksana." diyen arkadaşımla beynimin içi resmen kaynamaya başlamıştı.
Elinden telefonu alıp baktığımda kayıtlı olan numaranın Ali Haydar'a ait olup olmadığını kontrol ettim önce. Onundu... Ve söylediği gibi video da açılmıştı.
Elim ayağım titrerken kaldırım kenarına çöktüm öylece. Ben şimdi ne yapacaktım?
Eve geldiğimde anneme yorgun olduğumu söyleyip doğruca odama kapattım kendimi. Eğer Ali gelir de hesap sorarsa yüzüne bakacak halim yoktu çünkü.
Geceyi sabah ettiğimde günlerdir uyuyamamanın da etkisiyle namazdan sonra uyuyup kalmıştım.
"Nazenin! Kızım sen kursa gitmedin mi?"
Hı? Ne? Ne oluyor ya sabah sabah?
Bir rahat bırakın da uyuyayım ya hu!
"Yavrum hasta mı oldun yoksa?"
"Ne hastalığı anne ya biraz daha uyuyayım!"
"Nazenin saat sekiz buçuk kızım, haberin var mı?"
"Ne?!"
Gözlerim hızla açılırken dehşet içinde kalktım yataktan. Hakikaten de saat sekiz buçuktu!
"Ah! Geç kaldım anne!"
Söylene söylene işlerimi halledip baş örtümü ve feracemi de giydikten sonra hızla kapıdan apartman içine attım kendimi. Fakat o da ne?! Biriyle fena halde çarpışmıştım!
"Ay!"
"Hop hop!"
Çarpıştığım adam kollarımdan tutup "İyi misin Nazenin?" diye sorup beni kendinden uzaklaştırdığında anlamıştım kim olduğunu.
Ali Haydar...
O da mı geç kalmıştı?
"İ-iyiyim! Sen, sen iyi misin?" diyerek yüzüne baktığımda görmeyi beklediğimin aksine gayet doğal bir Ali vardı karşımda. Bu adam niye bu kadar sakindi? Bana kızmamış mıydı?
"İyiyim iyiyim. Hayırdır sen de mi geç kaldın yoksa?" diye güldüğünde alık alık suratına bakıyordum. Benim beklediğim tepkiler değildi bunlar. Acaba videoyu görmemiş miydi? Ama açıldı dedi Melek, hatta ben de gördüm!
Kollarımı ellerinden kurtarıp geriye çekilmeyi akıl ettiğimde şükretmiştim. Ne diye öyle bekliyorsam?!
"Evet ve sen de?" deyip ben de tebessüm etmeye çalıştım.
"Hayırlı sabahlar oğlum." diyen annemden sonra birbirimize bakmayı kesip ona döndük ikimizde.
Birbirimiz...
"Hayırlı sabahlar yenge sultan!" deyip başındaki şapkayı çıkaran Ali annemi de selamlamıştı hemen.
"Gençler ben çok geç kaldım. İzninizle..." dediğinde annem de samimiyetle gülümseyip "Tamam oğlum. Hadi geç kalmayasın sen." dedi elini sallarken.
Yüzü bana dönen adama ben de "Güle güle." dediğimde "Düş önüme Nazenin. Seni de atayım." deyip merdivenleri gösterdi.
"Şey, yok ben kendim gideyim yakın zaten." desem de annem de onunla aynı tarafta olunca el mecbur beraber çıktık binadan.
"Gerçekten gerek yok Ali Haydar."
"Hadi hadi, çok konuşma da bin."
Arka kapıyı açıp oturduğumda kapımı kapatan adam hemen öne geçip arabayı çalıştırmıştı.
"Keyfin yerinde..." dediğim şeyle dikiz aynasından gözlerini bana dikti bir kaç saniye.
"Niye, olmasın mı? Ya da keyfimin kaçması için bir sebep mi var?" dedi o da sorgularcasına.
Ah Ali'm! Sana yapılan ihaneti bilsen ne hallere düşersin kim bilir?!
"Yoo, ondan değil de..."
"Nazenin, bugün iş çıkışı bana uğra da seninle bir kahve içmeye gidelim."
Af buyur!
Ne yapmaya çalıştığını anlamadığım adama kaşlarımı çatıp bakarken "O nereden çıktı şimdi?" dedim.
"Sen gel. Hem Emine de gelecek. Konuşmak istiyorum ikinizle de."
Emine'ye de sana da! La havle...
~~~
Kurstan çıkarken zorla yanımda sürüklediğim Melek bana homurdanırken onu duymamazlıktan geldim. Ya Emine gelmezse, tek başıma kalamazdım onunla.
"Ya Nazenin! Sırf arabam var diye beni kullanmıyorsun değil mi?" diye soran arkadaşıma aşk olsun bakışı attım. Sessizliğimin üzerine konuşmayı bırakan kızla nihayet Ali'nin dükkanının önüne varmıştık.
"Alo, Ali Haydar ben dışarıdayım, geldim."
"Tamamdır, hemen geliyorum."
Arabadan inip ayağımı sallarken yanımda söylenip duran Melek'e dönüp "Melek, bu adam videoyu görse böyle sakin kalmazdı değil mi? Önce beni haşlardı bir kere! Kesin başkası açtı videoyu, of!" dedim sıkıntıyla.
"Bana da anlattıkların saçma geldi. Bu sakinlik, pes yani! Ama tasalanma, nasılsa video burada kayıtlı." deyip telefonunu gösterdi. Akıllı kızdı bu Melek...
"Belki de görmemesi Ali için daha hayırlıdır." dediğimde arkamdan gelen sesle zor bela yutkunabilmiştim.
"Neyi görmemem daha hayırlı Nazenin?"
Arkama dönüp "Aa, geldin mi? Yok canım öylesine..." diyerek geçiştirdiğim adam dikkatle inceledi yüzümü.
"Peki... Arkadaşınla gelmişsin? Hoşgeldiniz." deyip Melek'e baş selamı verdi.
"Melek buradan geçecekti de sağolsun beni de bıraktı." deyip tövbeler çektim içimden. Allah'ım ben ne yapıyorum?! Bile bile yalan ettim resmen!
"Öyle oldu evet. Neyse ben bıraktım, gideyim madem Nazenin. Değil mi? Görüşürüz!" deyip bütün kaş göz işaretlerime rağmen beni orada bırakıp arabaya atlayıp gitmişti Melek.
Ben sana yapacağımı biliyorum!
"Hadi gel, geç arabaya."
Sözünü ikiletmeden tıpış tıpış arkasından gittim Ali Haydar'ın. Yüzüm yoktu yüzüne bakmaya, ancak ben kalkmış kahve içmeye gidiyordum!
"Ali Haydar buralarda içsek kahveyi? Hiç arabaya binmeye falan gerek yoktu." dedim gerildiğimi hissettirmemeye çalışarak. Hem baş başa bir arabada öyle keyfi yolculuk yapmak uygun değildi ki! Sabah geç kaldım diye hayır diyememiştim.
"Bin sen. Emine de gideceğimiz yere gelecek."
"O niye gelmedi buraya? Beraber giderdik." diye ansızın sorduğum soruya yine dikiz aynasından kalkmış kaşları ve böylece belirginleşen alın çizgisiyle cevap verdi.
Sessizce yola bakmaya devam ettiğinde çok neşeli görünen adamın sanki dilinin altında bir bakla varmış gibi gelmeye başlamıştı.
Benden bir şey mi saklıyordu?
Sen ondan saklıyor olmayasın?
"Geldik."
Arabadan aynı anda indiğimizde etrafa bakındım. Burası geçen kızlarla geldiğimiz kafeydi.
"Ne oldu, beğenmedin mi kafeyi?" diye soran adama dönüp "H-hayır gayet güzel." diyerek başımı eğdim.
Zihnimle kalbim öyle güzel aşık atıyordu ki birbirine, ben bu işin içinden nasıl sıyrılacaktım hiçbir fikrim yoktu.
Bir süre karşımda bekleyen adam yönünü kafeye çevirdiğinde ben de onu takip ederek yürümeye başladım. İçeri girip Emine'yi arayan gözlerim bir anda dejavu yaşamıştı.
Kayhan?! Emine! Bunlar yine yan yana oturmuş ne yapıyorlardı Allah aşkına?
Bir rezillik çıkmasa bari!
Şaşkınlığımı gören Ali Haydar yürürken "Ne o, bir şey mi oldu?" diye sordu sakin bir şekilde.
Kafamı iki yana sallayıp Eminelerin olduğu yöne doğru ilerlerken bütün bedenim buz gibi olmuştu!
Onlar hala bizi fark etmezken Kayhan'ın elinin Emine'nin eli üzerinde olduğunu görmek beni daha da gerdi.
Ali Haydar görmüş müydü emin değildim lakin gözlerime baktığında çarpık bir gülümseme belirdi dudaklarında. Fakat bu tebessüm bana hiç de samimi gelmemişti.
Masaya iyice yaklaştığımızda boğazımı temizleyip geldiğimizi duyurmak adına kendimi yırtmıştım adeta! Bu salaklar yüzünden Ali'nin katil olmasını istemiyordum!
Aniden elleri ayrılan ikiliden bize bakıp "Aa hoşgeldiniz." diyen Kayhan'dı.
"Sevgilim, hoşgeldin." diyen de elbette Emine.
Burada ne oluyordu be!
Beynim resmen alev almıştı. Yanıyordu cayır cayır!
Selamlaşıp oturduğumuzda ben Kayhan'ın, Ali Haydar da nişanlısının karşısındaydı.
Ali Haydar hepimize tek tek bakıp en son gözlerini ben de bıraktığında "Nazenin. Kayhan'la olanları sen mi anlatırsın yoksa, ben mi gireyim konuya." diye sorarken çehresinin git gide kızardığını gördüm.
Neden bahsediyordu bu adam? Beni buraya Kayhan'la bir münasebetimiz var zannıyla mı çağırmıştı yoksa?!
Yok, öyle değildir. Öyle yapmamıştır değil mi?!
|
0% |