@murat_.akpek
|
Tanımadığımız insanlar hayatımıza girince hayatımız birden bire değişebilirdi. Kötüde olabilirdi. İyide o benim hayatıma sızmıştı ve iyi olup olmadığını zaman denen illet gösterecekti.
......................................................
Alel acele giyinerek hastaneye yol aldım. Ruh hastası herif intiharın eşiğindeymiş ve beni çağırıyormuş neymiş efendim. Doktoru gelmesse atlarmış. Yürü be oradan şimdiki insanların canı çok kıymetli oldukları için hiç bir şekilde inandırıcı değildi. Sonuçta insanlar bencildi özellikle yaşama konusunda kızını, eşini, dostunu ve belkide aşkını satabilirdi. Ve zaten bu herif konuştuğumuz ilk dakikadan kendini belli etmişti. Uğursuz herif, hayvan, şuan içimden öyle bir saydırasım varki anlatamam.
Nihayet hastaneye varmıştım. Herkes hastanenin sağ tarafında idi orada bir topluluk vardı ve hepsi yukarıya bakıyordu. Tabi ki orada yukarıdaydı baśka açiklaması olamaz. Hastane deredeyse 100 kattı ve bu adam oradan atlıyacaktı. Kusura bakmasınlarda herkes buna bi tarafları ile gülerdi. Beni ilk serya gördü. Serya"ha geldi geldi" diye yüksek sesle konuştu. Seryanın konuşması ile herkes bana dönmüştü. Kendimi rahatsız hissettim. Bütün gözler benim üstümde idi ve bundan pek hoşlanmazdım. Kalabalığı yararak hasta herifin karşısına geçtim. Kafamı yukarı diktim. Oda aşağıya bana bakıyordu. Birşeyler konuşuyordu ama anlaşılmıyordu. Çünkü bina 322 metreydi. O mu aptal yoksa bizi aptal yerine mi koyuyordu. "Seni duyamıyorum" dedim bir yandan el işaretleri ile hareketler yaparken aptal benimle aynı hareketleri yaptığında anladım. Aslında oda beni görmüyor ve duymuyordu.
Ya sabır çektim. Tekrar kalabalıktan geçtim ve içeriye girdim. Asansör ile en üst katın düğmesine bastım. Asansör çıkarken nasıl bir diyalog kuracağımızı düşündüm. 'kata geldiniz' sesi ile asansörden çıktım. Merdiven ile bir kat daha üste çıkmıştım. Ve çatıya varmıştım. Kapıyı açarak terasa çıktım. Anında rüzgar tenimi kesmiş saçlarımı uçurmuştu. Sola doğru ilerledim aşağıda sağda kalırken şimdi burada solda kalmıştı. Oraya doğru yürürken "yaklaşma" diye bağırdı. Ona doğru yürürken göz devirdim. "Bak uğraştırma beni oradan atlamıyacağını hepimiz biliyoruz" aramızda on adım kala durdum. Sırtı bana dönükken yavaş yavaş döndü ve artık yüz yüze bakıyorduk. Yüzünü inceledim. Pek normal olduğu söylenemezdi. Gözleri şişmiş, yüzü morarmıştı. Ay ışığı yüzüne vurduğunda boynundaki damarlarında şiştiğini gördüm. Bir gariplik vardı. Daha sonra kahve istediğini alerjisi olduğunu ve hemşire ile gönderdiğimi hatırladım. Yoksa... Siktir... Alerjinin hangi boyutta olduğunu bilmiyordum. Ve sinirlenerek ona alerjisi olan içeceği göndermiştim. Tek temennim öldürücü boyutta olmaması idi. Aramızda üç adım kala durdum. Elimi yavaşça yukarı kaldırdım ve en ılımlı sesimle konuştum. "Beni duyabiliyor musun?" Küçük adımlar atarak kıraç'a yaklaşıyordum. Gözlerine baktım. Ve yaklaştığımda gördüm. Gözlerinin içindeki kılcay damarlar belli oluyordu ve pek beni görür gibi değildi. "Yaklaşma"dedi arkaya doğru ilerlerken. "Bana istediğini yaptıramazsın" dişlerini sıktı. "Ben annem değilim sakın bana yaklaşma atarım kendimi yaklaşma" diye diretti. O an anladım. Hayat çok acımasızdı. Ona olan önyargım yandı, kül oldu. Belki bana acımasız olan hayat onada acımasızdı. Belkide beni çağırma nedeni buydu. Kriz geçiriyordu ve kendini kayabetmeden beni istemişti belkide, "bak kıraç benim doktorun beni duyuyormusun kıraç" yaklaştım. Tekrar "bana yaklaşma"diye haykırdı ama görür gibi değildi imkansızdı! gören bir insanın gözleri, göz bebekleri karşısındaki kişide olurdu ama, onun gözleri boşlukta idi sadece sonsuz boşluk.!
Ben çaresizce terasta beklerken seren yağızı aramıştı. Yağızda "yarım saate kadar oradayım" demişti ciddimi yarım ssaate atlamayacağı ne malumdu. Boş boş beklemek istemedim "kıraç" dedim tekrardan ama o hâlâ aynı sözleri sarf ediyordu. Teras. Kapısı açıldı. Yağız ve bir kaddın geldi. Yanıma geldiklerinde yağı sağımda o kadında hemen yanındaydı. Bana dik dik bakarak ne yapmaya çalıştığını anlamadım ama bende ona aynı bakışları atmaya başladım. İlk kadın konuştu. "Ona kahve veya karanfilmi verdiniz" kafamı aşağıya yukarıya salladım. "İstedi ve verdik" "iyi halt ettiniz" diye çıkıştı. Malsın bakışlarım eşliğinde yağız araya girdi. "Ceyda kavga etmeye gelmedik, kıraç" kafasını salladı ardından kıraça döndü "kıraç'' dedi yüzü aniden yumuşadı gevşedi ve başka bir tepki vermeyi başardı. "Ceyda senmisin?" "Benim sevgilim" bir adım attı "yanına gelebilir miyim" "o nasıl söz sevgilim tabiki" Ceyda Küçük adımlar attı ve kıraçın elini kavrayarak önündde durdu. "Sevgilim" ''söyle ceyda'm" vay vay vay mahalle kevaşesi oldumu ceydası. "Benimle gelirmisin'' "ölüme bile" cevabını alınca kaderime sövdüm amına koyim bende güzelim zayıfım en önemlisi sadığım benim niye hiç sevgilim olmadı ki. Cilve ile kıkırdadı. Bitch kılıklı bu kadına çok pis saydırmak istiyordum. Ayak parmak uçlarına yükseldi ve iki gözünden öptü Ceyda. Hayırlı olsun boşluğa bakan gözleri artık görüyorda. "Ceyda'm seni sevdiğimi söylememe gerek varmı" tekrar bir kıkırdama ile mesaj alınmıştı. 'biliyorum' ardından aşıkların dudakları buluştu. Yağız. Bir kaç. Kez öksürdü ama aldığı tek cevap "siktir git, yağız" olmuştu. Arkamı dönüp teras kapısınadan çıktım ben aşağıya inerken ekip yukarı çıkıyordu.
Dinlenme odasına gelip kendimeacı bir kahve yapıyordum. Bir elim belimde bir elimle kahveyi karıştırırken şarkıya eşlik ediyordum. -zalim oyun bozan sende bu büyüde yalan gelipte bir tanem olmaya ne hakkın var. - yalın zalim şarkısıydı. İlk başta bu şarkıyı beğenmemiştim sonra ön yargımı kırmıştda. Ulan insanlar ne güzel seviliyordu lan biz fukara gibi hayır geçmişe dönüp baktığımda hiç ilişkim olmamıştı normal insanlar %0 Ken. Benim gibi saplar 0/0dı. Allahh bu acizkullarınada birer kitap karakteri gönderse olmazmıydı. Bize anca izlemek düşüyordu kendi hayatımızın bile yan baş roüydük. Kapının hızlıca açılması düşüncemi böldü. Ve kapıya bakmamı sağladı. Mahalle kevaşesi geldi desem. Yanımda bitti. Biraz botokslu suratına baktım. "Ne istiyorsun" hâlâ kahve ile ilgilenirken "bazı haddini bilmeyen hastane çalışanları varmış onlara haddini bildirmeye geldim'' kime bulaştığını biliyormuydu acaba dudaklarımı bir birine bastırdım. Biraz yakalaştım. Ve ayak parmak ucuma yükseldim. Topukluları olduğu için bı hayli yüksekti. "O zaman sana açık adres vereyim güzelim" dedim elimi kaldırdım. Ve saçını parmağıma dolamaya başladım. "Bak şimdi otaparka gidiyorsun. Babanın sana aldığı lüks arabana binip babanın sana aldığı villaya gidiyorsun..." dedim hâlâ dediklerimi dinlerken "...kapını açıp seni karşılayan ilk aynaya bakıyorsun ki karşında asıl hadsiz olan kendisidir" saçını bıraktım. Tekrar topularımın üzerine bastım. "Güvenlik" diye bağırdım sağolsun hemen geldi. "Hanımefendiyi alın lütfen" kahveem taşıyordu fincana döktüm. Telefonumu elime almış. Koltuklara yürürken gübenlik almış çıkmış ardından kapıyı kapatmıştı. Medyada geziyordum hiç bir şeyde yoktu. Telefonu yanıma kahaveyide masaya bıraktım. Arkama yaslandım kafamı geriye atarak gözlerimi kapatmıştım. Kapı nazikçe açıldı. Bugün serya'nın nöbeti idi "serya senmisin?" Dedim gözlerim hâlâ kapalıyken zebani hazretlerinin sesi ile irkildim. Gözlerimi açtım karşımda zebani arkasında mahalle kevaşesi yanında ruh hastası sevgilisi muükemmel eşleşme kevaşe 'bittin sen' der gibi bakıyordu. Ayaklanıp karşısına dikildim. Zebani "Ceyda hanımın dedikleri doğrumu?" Rahattım çünkü eğer benim gibi bir doktoru harcarlarsa beni havada suda kapacak hastaneler vardı. Bu yüzden uyarırdı yada tutanak fazla birşey olmazdı."doğru anlattı ise evet" dedim hiç düşünmeden ''sen bana yalancı mı diyorsun?" O şıllığı takmadım. Önümdeki adama odaklandım."ben burada kahve yapıyordum sonra geldi bana haddimi bildirmeye geldiğini söyledi bende haddini bildirecek biri varsa aynaya bak demiş bulundum. Bu kadar aslında ben bunu umursamadım ama arkadaş fazla yükselmiş gibi" umursamaz davrandım. Artık iki çift göz onda idi hatta benimle üç zebani, sevgilisi ve ben "çetin bey başka birşey yoksa dinleme bilirmiyim mağlum sadece altı saat uyuyorum. Çetin bana cevap vermek yerine ceydaya odaklandı. "Sakın bir. Daha yalan yanlış sözlerle yanıma gelmeyin ceyda hanım" araya hasta sevgili girdi. "Sakın derken çetin bey" diye konuştu önce sakın sakın işaret parmağını kaldırdı boynunu sağa büktü ve bir kaç kez kaşıdı. Zebanin verdiği cevap "sakın derken sakın kıraç bey doktorlarımız can verirler onlara duyacağımın minnet onları uykularından alıkoymak değil" oooovvv çok profesyonel be. Kıraç çetinin üzerine yürüdü. Hemen araya girdim. "Kıraç bey hastasınız sorun çıkartmak yerine sevgilinizi alıp odanıza gidin lütfen" omuzumdan tutup kenara fırlattı dezgah ile ayakta kalmıştım. Çetinin üzerine yürümeye devam etti gözüm ceydaya kayınca gülümsediğini gördüm. Melek yüzlü şıllık. Ama ben beni ittiğini sana ödetirim. Tekrar araya girdim ve bende onu göğsünden ittim. "Mafyamısınız be çekip gidin" geri geri giderken gözleri beni buldu. Soluk mavi yada griydi gözleri ama bir alev gibi yanıyordu. Oradan carladı. Sert çıkıştım. "Bağırma be milletin içinde" tekrar sevgilisine baktım "ya sorun çıkartmadan çekip gidersiniz yapa sizi dava ederim" buna karşılık sadece güldü. Sevgilisinin elinden tuttu ve gitti...
İşte böyleydi hayat bazılarına her koşulda mutluluk sunarken bazılarınada dikenler sunup yaralıyordu...
Yeni bölüm sonu yorum bırakırsanız sevinirim mutlu huzurlu hayatlar🌹🌹🌹🌹 |
0% |