@musa_bilall
|
Gözlerimi bizimkilere çevirerek "Bu nasıl olur ya?" dedim. Günışıl'a ölü olarak bulduğumuz bu adamdan bahsetmiştik ve o da sihirli bileklikleri kötü amaçla kullandığı için öldüğünü ve Heres şehrinden atıldığını söylemişti. Fakat bizim dünyamıza vardığımızda adamın yok olacağından bahsetmemiş, biz de o anki yaşadıklarımızın şaşkınlığı yüzünden onun hakkında daha fazla soru sormamıştık.
"Kraliçe Günışıl, bileklikleri kötü amaçla kullandığı için adamın öldüğünü ve Heres şehrinden atıldığını söylememiş miydi?" Batu yere çökerken zihnimdekileri dile getirdi.
"Evet de adamın ortadan kaybolmuş olması çok garip. Hadi biri görüp hastaneye götürmüş desem, bu mümkün değil. Çünkü Heres şehrinde geçen bir saatin buradaki bir dakikaya eşit olduğu söylendi. Orada yaklaşık kırk dakika geçirdiğimizi varsayarsak bu da kırk saniyeye tekabül ediyor. Yani birilerinin onu görmüş olması çok zor bir durum. Hem görmüş olsalar bile şu anda burada birileri illaki olurdu." Uzun soluklu konuşmamın ardından derince bir nefes aldım ve tekrar söze girdim. "Bu yüzden bu konuyu yarın Günışıl'la konuşmak üzere kaldıralım." Cümlemi bitirdikten sonra ağır adımlarla arabaya doğru ilerlemeye başladım.
Diğerleri de beni onaylayarak peşimden geldiler ve hep birlikte arabaya bindik. Bugünlük yeterince macera kotamızı doldurmuştuk ve artık dinlenmek için pikniğimizi yapmamız gerekiyordu.
Tekrar yola çıktığımızda ilk konuşan Hamdi oldu. "Şimdi benim aklıma bir şey takıldı. Ben toprak ile kum sihirleri yapabiliyorum, Ceyda hava ile rüzgar sihirleri, Batu buz ile kar ve Mehir şimşek ile yıldırım sihirleri yapabiliyor ya, işte bu sihirleri nasıl yapacağız? Yani ol demekle olacak mı?"
Sürücü koltuğunun yanında oturan Batu kafasını arkaya çevirerek "Kraliçe Günışıl sihirler hakkında fazla bilgi vermedi ama yarın Heres şehrine gittiğimizde öğrenirizdir herhalde," dedi.
Hamdi onu "Olabilir," diye yanıtladıktan sonra gülmeye başladı.
Aynadan ona kısa bir bakış attıktan sonra "Ne oldu? Niye gülüyorsun?" dedim. Yine aklına komik bir şey gelmiş olmalıydı.
"Aramızdaki en havalı kişi Ceyda bu arada, siz de fark ettiniz mi?" diye kıkırdayarak konuştuğunda ne demek istediğini anlamadım.
"Evet, en havalı kişi benim de neden şimdi böyle bir şey söyledin ki?"
"Hani senin hava gücün var ya, en havalı kişimiz de haliyle sen oluyorsun," diyerek soğuk esprisini açıkladı.
Ceyda da gülerek "Anladım," dedi. "Bu arada keşke bilekliklerimiz kendi dünyamızda da bileğimizde kalsaydı. Çok güzel değiller miydi? Hala onların büyüsünde kaldım."
"Biri bunun ne oluğunu sorduğunda ne diyeceksin akıllım? Hatırlatayım, bu yaşananların hepsi gizli kalmak zorunda." Ona yanıt veren Hamdi olmuştu. Zaten gurupta en çok onlar konuşurdu. Batu aramızdaki en sessiz kişiydi. Ailesinden de gelen özelliklerle bayağı sakin ve soğuk kanlı bir kişiliği vardı. Ben ise yeri geldiğinde konuşur, fazla gevezelik etmeyi sevmeyen biriydim.
Küçük bir tebessüm eşliğinde kafamı sallarken karşımızdan gelen arabaya biraz yer açmak için aracı hafif sağa çektim. Piknik yapacağımız yere yaklaştığımızda Batu'nun sesi kulaklarımı doldurdu. "Ceyda'nın havasının ve şöhretinin hepimiz farkındayız ama Mehir'in de ondan aşağı kalır yanı yok bence. Hatırlarsanız bizdeki dört bileklikten en güçlüsü onda. Yani en azından kraliçe Günışıl öyle söylemişti."
Haklıydı. Günışıl, bizim güçlerimizden bahsederken aralarındaki en büyük gücün benimkinin olduğunu söylemişti fakat bunu havalı olarak algılamayacağım kesindi.
Piknik yapacağımız yer sade bir park alanıydı. Oraya vardığımızda arabayı müsait bir yere park ettim ve araçtan indik. Çevremiz çok kalabalık değildi. Elimizdeki poşet ve çantalarla iri, yaşlı bir ağacın altına geçtiğimizde gölgesinin ferahlatıcı etkisini tenimde hissettim.
Elimdeki kare desenli sofra bezini düzgünce yere serdim ve yavaşça üstüne kurulduk. Batu ile ben yan yana otururken diğerleri de karşımıza geçti. "Hadi bakalım, çıkarın bakalım malzemeleri," diyerek elimdeki poşeti açmaya koyuldum.
"Şey... Bir şey diyeceğim ama kızmak yok tamam mı?" Ceyda endişeyle sırıtırken usulca pembe çantasını açıyordu.
"Ne oldu?" diye sordum.
Ceyda dişlerini göstererek gülümsedi. "Ben pek fazla bir şey getiremedim."
Hafifçe esen meltem yüzünden önüme gelen saçlarımı düzeltirken "Sorun değil de neden?" diye sordum.
Hamdi elini birbirine vurarak "Durun ben tahmin edeyim," dedi. "Makyaj, hazırlık ve kıyafet derken bir şeyler almaya vaktin kalmadı değil mi?"
Ceyda'nın gülümsemesi büyürken kafasını salladı. "Tam da üstüne bastın."
Elimi alnıma vururken "Gerçekten mi Ceyda?" dedim. "Sadece pikniğe geldik, ne gerek var ki bu kadar fazla hazırlığa? Hem sen zaten çok güzel bir kızsın."
"Bunu bir erkekten duymayı daha çok isterdim ama yine de teşekkür ederim canım."
Gelecekte sevgilisi olması dileğine atıfta bulunduğunu fark ettiğimde "İnşallah," dedim ve pembe çantasının içine bakmaya çalıştım. "Ne getirebildin peki?"
Açık mor ojeli tırnaklarıyla elini çantasından çıkardığında parmakları sadece dört adet kakaolu kek tutuyordu. Anlaşılan markete uğrayamamış, evde ne bulduysa onu getirmişti. Arabaya da geç kalışı, bu durumu destekliyordu.
"Merak etmeyin, Ceyda'nın açığını ben kapatabilirim," diyen Hamdi poşetin içini boşaltmaya başladı.
Batu, Hamdi'nin getirdiği abur cuburları görünce "Bayağı sağlıklı şeyler getirmişsin Hamdi!" diye iğneledi. Daha sonra çantasını önüne alarak açtı. "Ben de sandviç getirdim ve bu arada parantez açmak istiyorum evde hazırlandı. Marketlerde hazır satılanlardan değil."
Hamdi, Batu'nun iğnelemesine homurdanırken önümdeki büyük poşeti açmaya başladım. "Bilin bakalım ben ne getirdim?" Batu sessiz kalırken Ceyda, "Ay yoksa tatlı mı getirdin?" diye cıvıldadı ellerini birbirine vurarak. Tatlıya bayılıyordu.
Kafamı hayır dercesine sallarken getirmiş olduğum çiğ köfteyi onların da görebilmesi için biraz ileri ittim. "Tabii ki çiğ köfte... Ayrıca malzemeler de yanımda, burada yoğuracağım."
Herkesten sevinç nidaları çıkarken çiğ köfteyi yapmak için kolları sıvadım ve diğerleri de bana yardım etmeye başladı.
🌗
Ortalama bir saatin sonunda pikniğimizi yapmış, biraz da çevreyi gezmiştik. Şu anda ise Ceyda cildini nemlendiriyor, Hamdi doymamış olacak ki elindeki keki kemiriyor, Batu da kitap okuyordu. Ben ise kulaklığımdan müzik dinliyordum. Telefonumun ekranını açtım ve şarkıyı değiştireceğim esnada bir bildirim fark ettim. Bu, babamdan gelen bir mesajdı. Fakat bunun sıradan bir mesaj olmaması kaşlarımın çatılmasına neden olmuştu. "Mehir, acil eve gelmen gerekiyor kızım."
|
0% |