Yeni Üyelik
7.
Bölüm

Bölüm-6

@mustafasametesr

Tekrar odunluğun içerisine girmiştim. Herhangi bir şeyler bulma umudu sarmıştı içimi. Hay kafama sıçayım demeden edemedim. Çünkü karşımda karanlığın adamları duruyordu. Çoğul eki kullandım çünkü bu sefer tek değildi. 2 baltalı ve korkutucu yüzlü adamlar bana koşuyordu. Bu sahneleri daha öncesinden tecrübe etmiştim. El feneriyle onları etkisiz hale getirip sonrasın ateş ederek onlarla baş edebilirdim.

Halletmiştim ikisini de fakat başım sarsıntıdan çatlıyordu. Poligon dışında hiçbir yerde silah kullanmamıştım. Şimdiyse birilerini veya bir şeyleri öldürmüştüm. Hiç ceset yoktu; kayboluyorlardı. Eğer rüya görüyorsam bile, beni iğrendirecek kadar gerçek hissettiriyordu.

Çıkış kapısına elektrik direği devrilmişti, kablonun üstündeki elektrik akımları gözüküyordu. Benim ise üstünden geçip buradan çıkmam lazımdı Çarpılmayı göze alamazdım. Etrafta bir elektrik panosu aramaya başladım. Elektriği kesip üstünden geçebilirdim. Çok fazla arayış içine girmeden trafoyu bulmuştum. Bir el ateş edecektim, dedim bunlar bana lazım olucak en iyisi tekme atayım. 2-3 kez tekmeledikten sonra büyük bir sesle kısa devre yapmıştı bile. Artık bu lanet olası yerden çıkabilirdim. Yola koyulacakdım fakat karanlık orman gitmek istediğim son yerdi, başka sansım da yok gibi duruyordu. Benzin istasyonuna gitmeliydim ki bir yerlerden yardım isteyebileyim.

Yolda bir taslak sayfası daha bulmuştum. Yüksek ihtimalle bu taslaklar bana yardımcı olacaktı.

Taslağın başlığı; Atilla'nın Hayalini Kuran Beyza

"Beyza gevezelik ettiğinin farkındaydı fakat bu hiç umurunda değildi. O sadece Atilla ile tanışarak hayatının en önemli olayını yaşadığını düşünüyordu.

Yazarın eşiyle arabaya binişini izledi. Eşi Beyza gibi değildi; güzel, kendine güvenen ve Atilla'nın yanında rahat davranan bir kadındı. Adeta birbirleri için yaratılmışlardı.

Onlarla arkadaş olmak için her şeyi yapardı."

Taslakları katlayıp derin olan montumun cebine sokuşturmuştum. Bunlar zamanı gelince bana yardımcı olacak ipuçlarıydı. Karanlık orman sessizdi, sakindi. Yavaş ve temkinli adımlarla yürürken kulaklarımı dolduran bir çınlama ile gözlerim kapandı. Ceyda'nın sudaki cansız bedeni ardından ise bize evin anahtarını veren korkutucu kadının yüz ifadesi gözümün önüne geldi ve saniyelik bir çığlıkla da kayboldu...

Dağın yamacındaydım. Altımda bir nehir geçiyordu Nehri gördüğümde kafamda bir şeyler çözülmüştü. Karşıya geçmeliydim. Suya dahi bakmak istemiyordum.

Karanlığın adamı İbrahim hala beni izliyor takip ediyordu. Hissediyordum. Yine hislerim beni yanıltmamıştı. Biraz daha yürüdükten sonra arkamda belirmişti. Arkamı döndüm ve el fenerini açtım. Ne?? Bir dakika pilim bitmişti. Onu etkisiz hale getirecek bir pilim yoktu. Aklıma ilk gelen şey silahı ateşlemek oldu fakat hiç bir işe yaramamıştı. E ne yapacaktım ben şimdi. Bir kovalamaca içine girmiştik. Koşarken bir taşa takılıp yere yüzün koyun serilmiştim. Piçimsi bir gülümseme belirdi. Evet yine o gülümseme. Korkulu rüyalarım olan gülümsemeden bahsediyorum.

"GÜZEL BİR UYKUYA DALACAKSIN YAZAR!"

Korkudan artık titremeye başlamıştım. Öleceğimden o kadar emindim ki... Saniyeler içerisinde hayatım bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçmişti. Tam gözlerimi kapatıp bütün umudumu yitireceğim sırada işte beyaz meleğim, benim can kurtaranım. Yine çıkmıştı karşıma. Hemen yanı başımda 2 tane pil belirdi. Elime alır almaz taktım ve ışığı açtım. Karanlık afallamıştı. Çünkü beni öldürmeye çok yaklaşmıştı. Çok yakındı. Feneri açık tutarken tekrar silahıma sarılıp ardı ardına ateşler etmişti . Klasik yine kaybolmuştu. Artık garip gelmiyordu bu olanlar.

Ortaklık bir sessizleşmişti. Karşılarda gözümü güçlü bir ışık alıyordu. Ona ulaşmak için yukarıya çıkmam lazımdı. Bir yol ararken merdivenle karşılaştım fakat merdiven kırılmıştı. Yukarı çıkmam için farklı bir yola ihtiyacım vardı. Biraz dağın yamacını turladıktan sonra zor bela çıkmıştım yukarı. Işığın altında bir taslak sayfası 12 li altıpatlar mermisi ve 4 tane de paketi daha açılmamış pil vardı. Mermi ve pili aldıktan sonra Taslağı elime almıştım fakat ters giden bir şeyler vardı.

Taslağın başlığı; Atilla Kuşların Saldırısına Uğrar

Taslağın başlığından başka bir şey okunmuyordu. Kağıt ıslaktı ve mürekkebi akıtmıştı Başlık ise daha yeni yazılmışcasına taze duruyordu...

"Biraz hava almak için dışarı çıkmıştım, ne gece ama! Çoğunuz muhtemelen yataklarınızda uyuyorsunuzdur ama hala ayaktaysanız bir dakikanızı ayırın! Dışarı çıkıp derin bir nefes alın. Hava tamamen durgun, gökyüzü apaçık görünüyor. Sanki orman da sizinle birlikte nefes alıyor gibi. Dinleyiciler bilirler, ben bir gece kuşuyum ve bu tür gecelerde stüdyoda kapalı kalmış olmayı pek sevmem. Benim gibi yaşlı bir adama yabanda dolaşma arzusu veriyor, ama işte buradayım;"

Sesi duyar duymaz arkamı dönmüştüm. Bu ses feribottaki bizimle röportaj yapmak isteyen yaşlı adamın sesiydi. Arkamda kimsecikler yoktu. Sonrasında ise bir radyo dikkatimi çekti bu sözler o radyodan geliyordu. Söyledikleri arasında "Hava tamamen durgun, gökyüzü açık gözüküyor..." diyordu, fakat neden ben sislerle kaplı, karamsar ve bir o kadar da fırtınalı bir ormanın içindeydim??

 

Loading...
0%