Yeni Üyelik
1.
Bölüm

 1.BÖLÜM – KÜLKEDİSİ

@mutlusonlarinyazar

 

“Evet Badem şekeri, biz seninle masum bir şekilde tanışmadık. Ama aşkın en masum yerinden başlamaya var mısın?”

 

 

Genç adam son kez saatine baktı. Gitme vakti yaklaşıyordu ve içindeki tarifi imkansız sıkıntı onu bu yolculuktan soğutuyordu. İlk kez böyle oluyordu ama yine de içindeki o sıkıntının ‘gitme’ değil de, ‘git’ demesi başka bir çelişkiydi.

Burak Şimşek, o sıkıntının başladığı yerin ne işe yaradığını bile yıllar geçtikçe unutmuştu. Şimdi neden bir kalbi olduğunu hatırlıyordu ki? Oflayarak elindeki çaydan bir yudum aldı.

"Sorun ne?" diye sordu kız kardeşinin kocası Karahan. Onunla artık kardeş gibiydiler ve her türlü şeyini anlatıyor, derdini paylaşıyordu.

"Eskişehir'e gideceğim, ama içim sıkılıyor," dedi bıkkınlıkla.

"Eskişehir nereden çıktı lan?"

"Ya ne bileyim, teklif şirkete geldi. Arda'ya git dedim ama o kılıbık Öykü yüzünden gidemiyor. Biliyorsun zaten kız uçan kuştan nem kapıyor. Sanırım orada yapacağım şey de beni geriyor."

"İş mi?"

"Hayır, üniversitede İşletme ve Ekonomi üzerine seminer var. Bir de ödül verecekler. Genç ve başarılı girişimcilerin konuşma yapması istenmiş. Bu işleri Arda daha iyi yapar. Ama maalesef bu sefer iş bana düştü," dedi Burak sıkıntılı bir sesle, evet sıkıntısı kesinlikle bundandı. O hiç sevmezdi öyle başarısını anlatmayı.

Karahan kahkaha attı. "Üniversiteli bebeklere ders vereceksin yani."

"Ya sus, zaten canım sıkkın. Neyse ben çıkayım. Arabayla gideceğim, anca yetişir dinlenirim.” Anahtarını aldığı sırada aklına gelenle “Gel istersen sende benimle," diye sordu.

"Sağol, bir tane de ben de var biliyorsun o nem kapandan. Dansöz gecesinden sonra kök söktürüyor. Çıkamıyorum tek başıma bir yere. Sayende," derken gözleri ile arkada Arya ile oturan karısını gösterdi.

"He, doğru, bence de sen kal. Bardayken her dakika 'neredesin aşkım?' muhabbetleri çekemem," sesi alaylı çıkmıştı, yalan da değildi, bu gece barda bayılana kadar içmeliydi. Aldığı araba anahtarını elinde sallayarak "Hadi ben çıktım," dedi kızlara da el sallayarak.

"Hafta sonu geleceksin ama değil mi abi?"

"Kaçırır mıyım kızım doğum gününü. Geleceğim tabi."

abisine sarılırken "Tamam abilerin en yakışıklısı," dedi Sevda. Karahan yalancı bir öksürükle ayırdı onları. "Abim Karahan abim o. Of ya!" Gözlerini kısmıştı.

"İsterse baban olsun. Kıskanıyorum. Hem ne biçim bir cümleydi o, abilerin en yakışıklısıymış. Benim en yakışıklı senin için."

"Gerizekalı," dedi Burak adama acıyarak bakarken.

Tüm ailesi toptan aşkla kafayı yemişti. Çapkınlık yapacak bir Özgür kalmıştı yanında, ona da yazıktı ama. Karahan’dan çok ümitliydi, İstanbul’u sallayabilirlerdi birlikte. Başını sağa sola salladı, tabi küçük yaramaz kardeşinin büyüsüne kapılması ayrı güzeldi. Kardeşi mutluydu sonuçta. Arabaya bindi ve en sevdiği yabancı şarkıyı son ses açıp, yola çıktı.

(LET ME GO...)

Eskişehir'de onu bekleyen sürprizden henüz haberi yoktu.

 ***

Genç kızın topuk sesi apartmanın koridorunda yankılanıyor, merdivenlerden inerken boynuna taktığı mor fuları sinirle çekip aldı ve eline dolayıp tersi ile isyan eden gözyaşlarını sildi.

Apartmandan hızla çıktığında etrafına bakındı. Karşıda gördüğü durağa yürürken gözü bir şey görmüyordu. Bildiği tek şey o anda eve gidemeyeceğiydi. İleride gördüğü taksi durağına vardığında sıradaki taksiye işaret verdi ve kendini hızla taksiye attı.

"222 lütfen," dedi sert bir sesle. Taksici başını sallayıp gaza bastı. Gözyaşlarını artık kontrol edemiyordu. Elindeki fuları sinirle sıkıca tuttu. Avuçlarını bastırıyor, sanki ondan güç alıyordu. Hayatında hiç bu kadar aşağılanmamıştı. Adam resmen bakire diye dalga geçmişti onunla. Daha on dokuz yaşındaydı Bade, sadece on dokuz. Ne bekliyordu ki o adam? On dokuz erkeğin altına girmiş olmasını mı? Ayrıca babası onu keserdi. Babasını düşününce başını sola salladı. Cem Ernez hayat boyu görüp görebileceği en kıskanç adamdı.

Taksi aniden durunca geldiği mekana baktı. Bir senedir Eskişehir'deydi ama buraya ilk kez geliyordu. Böyle yerlere ailesi olmadan asla gelmezdi. Ama bu gece tüm tabularını yıkacak, geleneklerini silecekti aklından. Bakışlarını kulübün girişine yönlendirdi. Pahalı ve seçkin bir yere benziyordu neyseki. Ailesinden dolayı alışıktı böyle pahalı mekanlara. Taksiciye ücretini verdi ve arabadan inip mekanın girişine koşar adım gitmeye başladı. Yağmur yağdığından biraz üstü ıslanmıştı. Deri ceketini hafifçe silkeledi ve içeri girip bir bar taburesine oturdu. Etrafına bakınırken bir an ‘ben burada ne yapıyorum?’ diye geçirdi içinden ama o duygu bir anda kafasından gitmişti. Barmenin tarafına dönüp adamın etrafındaki içkilere baktı. İlk kez içki içecekti ve ne içeceğini bilmiyordu. O adama güvenip, o eve gitmemeliydi. Ne bekliyordu gerçekten makarna yiyip, masumca film izlemeyi mi? Adamın sözlerini unutamıyordu.

"Hadi ama bakire olduğunu söyleme bana?"

o an Bade’nin Ağzından fısıltı ile "Bakireyim," kelimesi çıkmıştı. Bunun adamı mutlu edeceğini düşünmüştü. Ama adam öfkelenmişti. Hem de çok fazla.

"Neden o halde buraya geldin? Başımı belaya mı sokacaksın sen benim? Yoksa benimle yatıp, sonra evliliğe mi zorlayacaksın beni?”

“Ne-ne saçmalıyorsun?”

“Aaa dur ama sen şimdi hamile kalma planları da yaparsın?”

Kız ürkmüştü. Onu ilk kez böyle görüyordu. Rüya gibi olacak gece kabus gibi bitmişti. Kavganın sonunda adam kızı kapının önüne koymuş, suratına da kapıyı çarpmıştı.

***

Genç adam oturduğu taburede etrafına bakıyordu. Bu gece bedenini rahatlatacak bir ten bulmak onun için hiç zor değildi, şimdiden kaç kızın hedefine girmişti bile, hatta bara girdiği andan beri o bakışlar onu esir almıştı. Ama hiçbiri şuan onun dikkatini çekebilecek kadar güzel değildi. Yada aradığı güzelliğin dışında farklı bir şeydi bu gece. Evet kesinlikle bu gece farklı bir şeylerin arayışındaydı. Sandalyeyi bar tarafına döndürdü ve barmene "Dark rom lütfen," diye elindeki bardağı gösterdi.

Yanındaki adamın sesi ile kendine gelen Bade, adama gelen içkiye baktı. Adam bir dikişte içmişti. Limonlu bir şeydi ve adam bir dikişte içebildiğine göre tadı güzeldi. O içtiğine göre kendi de içebilirdi her halde. Kendi de barmene döndürdü yeniden sandalyesini ve "Şey dark rom lütfen," diyerek seslendi. Sesi mi titremişti?

Burak duyduğu şeyle kıza bakmadan tebessüm etti. İşte bir tanesi daha, dikkat çekmeye çalışan klasik sarışınlardandı.

Sonra hayatını baştan sona değiştirecek o hareketi yaptı ve başını kıza doğru çevirdi. Gördüğü görüntü tebessümü dudaklarında dondu. Çok güzel bir kızdı; güzelden ziyade o aradığı eksikliği bu kıza bakarken hissetmiyordu, yani bu gece aradığı şey kesinlikle oydu ve üstelik kız ona bakmıyordu. Ayrıca üzgün görünüyordu. Elini yanağına koydu ve kızın o komik ama inanılmaz çekici olan doğal hareketlerini izlemeye başladı. Önüne gelen içkiye bakıyordu kız. Bardağı eline alıp büyük bir yudumu içti. Burak kızın yüzünün aldığı şekle gülümsemeden edememişti. Başını sağa sola sallıyor, burnunu kırıştırıyordu. Kesinlikle tadını beğenmemişti.

"Sert başladın," dedi dayanamayıp.

Bade hala suratını buruşturuyordu. Adama baktı. "Yo, iyiyim,” diye yanıtladı onu. Yalan söylediği o kadar çok belliydi ki.

"İlke göre biraz sert oldu bence. Daha yumuşak bir şey denemelisin. Votkalı meyve kokteyli gibi."

Bade "Sorun yok, gerçekten!” derken ellerini gülerek sağa sola sallıyordu.

Adam aralarındaki mesafeyi aştı ve kızın yanındaki tabureye oturdu, onunla bir an önce tanışmalıydı. "Burak. Burak Şimşek," dedi elini uzatarak.

"Bade. Sade ve yalnız bırakılmış Bade," diye karşılık verdi adama elini uzatarak.

" Soyismin değişikmiş Bade. Ama adın güzel, memnun oldum."

"Bende... Yani galiba memnun oldum," dedi. Hala gülüyordu. Elindeki içkiden bir yudum daha aldı ve yine yüzünü buruşturdu.

"Yavaş git bence."

"Bu yaşıma kadar yeterince yavaştım zaten bay yabancı Burak ımmm Gök gürültüsü. Artık biraz hızlanmaya karar verdim."

Burak kızın söylediği şeyi anlamasa da "Anladım diyelim," dedi. Zaten Burak için kızları anlamak imkansızdı. Onun başında tam iki tane anlamsız örnekler vardı. Anlamış gibi yapmak en iyisiydi. Zaten tek bir geceydi.

"Bir tane daha aynısından, adı her ne ise," dedi barmene bakarak. Adam yenisini hazırlayıp, önüne koydu. "Burada mı yaşıyorsun?" yeniden Burak’a dönmüştü.

"Hayır İstanbul'da yaşıyorum. Bir iş için geldim. Yarın akşam döneceğim."

'Süper' diye geçirdi içinden. Bu adam tam aradığı adaydı. Bir daha karşılaşma gibi durumları olmazdı. İyi de ne için aradığı adaydı onu bilmiyordu işte.

"İyiymiş. Otel de mi kalıyorsun?"

Adam tam içkisinden bir yudum alacakken kıza baktı. "Evet." Duraksadı, kızın bakışlarına odaklandı, davet mi bekliyordu? Biraz durdu, kıza bakışları değişti ve kulağına eğilip büyük bir zevkle "Gidelim mi?" diye sordu.

Kız başını salladı. "Gidelim tabi ne bekliyoruz?" derken gerçekten o an neye onay verdiğini bilmiyordu.

Burak başını aşağı yukarı salladı ve bardağındakini bir dikişte içti. Kız da aynısını yaptı ve tabi ki yine yüzü buruştu. Adam ayağa kalkınca, o da çantasını alarak ayağa kalkmaya çalıştı ama durmayı ne yazık ki başaramamıştı. Burak kızı son anda tutup, nazik bir şekilde kendine yasladı ve cebinden cüzdanını çıkardı, hesaba bakmadan bol bir miktar ödeyip, kapıya doğru gitti.

"Ben öderdim. Param var benim."

"Sorun değil. Araban var mı?"

"Var. Küçücük bir minim var. Kırmızı," dedi kız başını kaldırıp ona sevimli sevimli bakıp gözlerini kırpıştırırken. “Ama sen sığmazsın ona. Maşallahın var.”

Burak "Nerede? Plakası ne?" diye sordu diğer söylediği şeye ise sadece gülümsemişti.

"Evde. BD plakası. Bade... Ben. " Burak bu sefer başını sağa sola salladı gülmeye devam ederken. Ne tuhaf kızdı. Otel teklifinde bulunmasa masum olduğunu bile düşünebilirdi.

Valeye bakıp "Arabamı getirir misiniz?" dedi.

Vale hemen anahtarı alıp, arabaya doğru yol aldı. İki dakika sonra araba gelmişti. Kızı arabaya bindirdi ve kendi de şoför tarafına geçti.

Otele doğru yola çıkarken, müziği açtığı an kıza çevirdi bakışlarını. Kızın oynayarak şarkı söylemesi, elindeki eşarbı sallaması acayip çekiciydi. Bade de bakışlarını adama çevirdiğinde adamın parlayan bakışları ile yutkundu.

“Çok yakışıklısın,” diye mırıldandı kendi kendine. Ama ne yazık ki Burak duymuştu.

“Sen de çok güzelsin Bade.” Sonra kızın şarkıyı mırıldandığını fark etti. "Biliyor musun bu şarkıyı?" diye sordu, maksadı kızı konuşturup, uyutmamaktı.

"En bi sevdiğim,” dedi kız vücudunu oynatmaya çalışarak. "Emniyet kemeri yüzünden oynayamıyorum ama ya!” emniyet kemerini çekiştirirken önce somurtmuş, sonra da kahkaha atmıştı. Burak eli ile yandaki düğmeye dokunup emniyet kemerini çözdüğü an bunun pek de sağlıklı bir hareket olmadığını fark etti. Çünkü kız hareketlerini daha da kıvraklaştırmış oynuyordu.

Adam o anda kızın bedeninde gezdirdi bakışlarını. Aslında o kadar büyük değil gibiydi. Daha çok üniversiteli genç bir kıza benziyordu. Belki de öyleydi de...

"Okuyor musun burada?"

"Evet,” diye yanıtladıktan sonra kaşlarını çattı, "Susar mısın? Müzik bitecek,” dedi ve oynamaya devam etti. Bu hareket Burak’ın kahkaha atmasına neden olmuştu.

Otele geldiklerinde arabanın anahtarını valeye uzattı ve kızın inmesine yardım edip, kendine doğru yasladıktan sonra yürütmeye başladı. Asansöre geldiğinde düğmeye basıp, bekledi. O sırada kız adamın göğsüne gömmüştü başını.

"Çok güzel kokuyorsun," dedi fısıltıyla. Burak duymuştu ama, cevabı kızı daha fazla kendine yaslamak oldu. Kızın farklı bir çekimi vardı ve Burak son hızla ona doğru çekiliyordu, bu durum genç adamı korkutsa da şuan için pek de sonunu düşünmüyordu. O anı yaşamayı severdi. Adam düşüncelere dalmışken kız birden başını kaldırıp, adama baktı.

"Sevişecek miyiz?" dedi masum bir sesle. Bunu ayık olsa hayatta soramazdı. Zaten ayık olsa buraya gelemezdi bile.

Adam güldü, bu kız adamın dengesini bozmuştu. "Ya, neden geldik sanıyorsun buraya?"

Bade gözlerini kırpıştırdı, sahi neden gelmişti buraya? Akşam Göktan'ın dediği şeyi hatırlayınca öfkesi yerine geldi, "Tabi ki onun için geldik. Çocuk muyum ben? Biliyorum," dedi ve başını tekrar aynı yere yasladı.

Odaya geldiklerinde Burak kartı cebinden çıkarıp, kapıyı açtı ve kızı içeri geçirip, ayağı ile kapıyı geri çarptı. Yatağın olduğu bölüme geldiklerinde Bade’yi tam karşısında sabitleyip bir süre masmavi, okyanusu andıran gözlerine baktı. Gerçekten çok güzel bir kızdı. Hem de fazlasıyla. Yalnız bu gece bir fark daha vardı. Alt organından çok üst tarafta işlevini kaybettiği sandığı kalbi de heyecandan duracakmış gibi tekliyordu.

"Bir şeyler içmek ister misin külkedisi?" dedi ona da kendine de zaman tanımak için.

Kız adamın yakasından tuttu. "Bence yeterince içtik!" cümlesini bitirdiği an kendini bile şaşırtarak adamın dudaklarına yapıştı.

Burak kızın acemiliğine şaşırdı, çünkü cesareti ile hareketleri birbirine uymuyordu. Sonra kafasından bu ‘acemi’ düşüncesini bir anda sildi ve ‘İçkidendir’ diyerek kendini kandırmayı seçti.

Kızın üzerindeki eteği sıyırdı, kızı duvara yaslayıp, kendini kıza bastırdı. Elini önce kalçalarında, daha sonra bluzunu yukarı çekiştirerek üstlerde gezdirdi. Bade de ona karşılık veriyor, elini adamın yumuşak saçlarında dolaştırdıkça, o anda kayboluyordu.

Zar zor kadının yumuşak ve daha önce hiç kimsede duyumsamadığı o tatlı dudaklarından ayrılıp, boynuna yöneldi Burak. Bluz ona engel olunca, hızla üstünden çıkardı. Çıkan manzara ile seslice yutkundu, daha önce hiç bu kadar taze ve güzel bir vücut görmemişti. Giydiği bluz kızın enfes hatlarını çok güzel saklamıştı.

"Yata-yatağa gitsek," diye fısıldadı Bade çekingen bir sesle.

Burak kızı kucaklayıp, yatağa bıraktı. Üzerindeki tişörtü ensesinden tutup çıkarırken hem kızı izliyor hem de izlenilmenin hazzını yaşıyordu. Sonunda sadece kotla kalınca eğilip kızın elindeki fuları çekip aldı ve sinsi bir şekilde gülümsedi ona. Yavaş ve nazik bir hamle ile kızın bileklerini tutup, yatağın başlığındaki demire bağlarken, Bade adama yutkunarak bakıyordu.

Sonunda şaşkınlığını üzerinden atıp, "Ne-ne yapıyorsun?" diye sorabildi.

"Şişş, çok zevk alacaksın," dedi adam parmağını kızın dudağına bastırarak ve eteğini hızla aşağı çekti.

Kızın attığı ufak bir çığlık adamı gülümsetmişti. Sonra ayağa kalktı ve kızı izledi. Kız da adamı...

Çok yakışıklıydı. En azından ilkini yaşayacağı adam bir heykel gibi kusursuzdu. Adam da kızın güzelliği için aynı şeyi düşünüyordu. Teni el değmemiş doğa güzellikleri gibi duruydu.

Zaman kaybetmeden kızın alt iç çamaşırını da parçalarcasına çıkarınca Bade gözlerini kapattı. Şu an gerçekten utanıyordu.

"Biraz nazik olabilir misin?" diye sordu Bade adamın bedeninden ve sertliğinden ürkerek.

"Denerim." Burak onun yanına uzanıp dokunuşları ve öpücükleri ile kızı baştan çıkarıyordu. Evet Bade ilk deneyiminde sadece acı çekeceğini düşünmüştü ama şuan gerçekten zevk alıyordu ve Burak’ın ellerini çözmesi için bir kaç kere söylenmişti. Ama Burak’ın şuan hiç de öyle bir niyeti yoktu.

Dudakları göbeğinde oyalanırken "Bu gece uyumayacaksın güzelim," diye hırıltı bir ses tonuyla homurdandı. Bu söz Bade’nin zevkten kapanan gözlerini kocaman açmasına ve yutkunmasına neden olmuştu.

Başını hafifçe kaldırıp "Ne demek o?" diye sordu.

"Sabaha kadar benimsin demek Külkedisi, sabaha kadar benim.”

Burak öpücüklerini çoğaltınca Bade'nin bedeni yay gibi gerilmeye devam ediyor, dudağından duyulan hafif inlemeler Burak’ı son ana yaklaştırıyordu. “Siktir!” diye söylendi adam, o bir kızın sesinden bile uyarılacak biri hiç olmamıştı. Ama bu kızın görüntüsü, sesi, her şeyi uyarılmasına, sona yaklaşmasına sebep oluyordu.

Bade ise adamın saçlarına dokunmak istiyordu. İçindeki bu edepsiz kız da kimdi? Hiç tanımıyordu onu, ama adamın tenine dokunmak için çıldırıyordu şuam ve bu duygu ona bu adamla çok olağan geliyordu.

Burak ikisinin de sona yaklaştığını düşününce, pantolonunu ve iç çamaşırını hızla çıkarıp, Bade'nin de ellerini çözdü.

Bade aşağılara bakmamaya çalışıyordu, görmeye hazır değildi. Aslında Bade bu geceye de hazır değildi. Ne ümitle, kimin için çıkmıştı evinden, şu an kiminle, neredeydi.

"Çok güzelsin Bade." Adamın sesi onu yine o karanlık düşüncelerden çıkarmıştı. Bade sarhoştu, ama şuan gerçekten ne yaptığının bilincindeydi.

Burak onun boynundan aşağılara inerken Bade birden ona baktı, çünkü şuan daha da aşağılara inmiş, kızın nefesini tutmasına sebep olmuştu. Bade deminden beri istediği şeyi yaparak adamın saçlarına yapıştı.

Bir süre ona dokunmasına izin veren Burak en son kızın ellerini nazikçe çekti, ona çapkınca gülümsedi ve ellerini yanlara yerleştirdi.

"Şişş, akıllı ol!” sesi fısıldar gibi olsa da emredici bir tonu vardı.

En sonunda kızın üstündeki yerini aldı, Bade’nin gözbebekleri titriyor, dudakları ise dişleri tarafından eziliyordu. Ama Burak bunların hepsini heyecanına verdi, korkusuna değil. Elini aşağılara indirdiği an Bade gözlerini yummuştu.

“Gözlerini aç Külkedisi. Sana sahip olurken bana bakmanı istiyorum.”

Bade’nin yavaşça gözlerini açması ile ilk teması gerçekleştirdi. Ama kızın ağzından çıkan çığlık, gözünden akan yaş ve karşılaştığı engel... Burak’ın beklediği bir şey değildi, bir an için dondu ve hafifçe kendini çekti. Çarşafı üzerlerinden çekip, aşağıya baktı, gördüğü şeyle gözleri dehşetle açıldı.

"Siktir! Sen bakiresin!" dedi kızın üstünden kalkarak.

Bade adamın üstünden kalkması ile hafifçe doğruldu çarşafı üzerine çekti ve titreyen sesi ile "Bu bir şeyi değiştirir mi?" diye sordu.

Burak çıplaklığına aldırmadan odada sağa sola gidiyordu.

"Evet, değiştirir. Bilseydim sana elimi bile sürmezdim. Sana nasıl davrandım." Saçlarını çekiştirdi. O anlar aklına geldikçe deliriyordu Burak.

"Neden?" dedi kız masumca.

"Çünkü... Çünkü olmaz! Yani bak... nasıl desem bilmiyorum Bade ama ben yapamam."

"Senden aşk meşk isteyecek değilim Burak. Eğer yarın gideceğini bilmeseydim, gelmezdim seninle buraya."

Burak derin bir nefes aldı. Duyduğu şeyle içinin rahatlaması gerekiyordu ama Bade’nin kurduğu cümle onu öfkelendirmişti. Rahatlamayan bedeni kasıldı. Ama hala bu kızı istiyordu. Fazla düşünmeden hareket etti. Kızın üzerindeki çarşafı çekip attı ve tekrar kızın yanına geçti, "Canını yakarsam, söyle. Daha yavaş olmaya çalışacağım." Diye mırıldandı ve geceye kaldığı yerden devam etti. Kızın davetkar tavırları onu şaşırtmıştı. İlkiydi... Bu kızın ilk erkeğiydi. Bu düşünce neden bilmiyordu ama ilkelce Burak’ın hoşuna gitmişti. Öpücükleri biraz daha yumuşamıştı. Dokunuşları yeniden kızın bedenini keşfediyordu. Hareketleri de öyle...

“İlkinim...” diye mırıldandı kızın öpüp, ona yeniden sahip olurken.

Sonunda ikisi de rahatlayınca, yanına uzandı ve nefeslerini kontrol etmeye çalıştı. İlk kez tattığı duygunun şaşkınlığını yaşıyordu Bade. Ama gerçek o ki bu adam bu konuda iyiydi ve ilkinde bile zevk almasını sağlamıştı. Bir süre ikisi de sessizdi, tavana bakıyorlardı. İlk konuşan Burak oldu.

"Neden?" gelen soru ile yanakları kızaran kız, bakışlarını Burak'a çevirdi.

"Soru sorma."

"Ama merak ediyorum. Yani, neden ben?"

"Çünkü yarın gidiyorsun ve bir daha karşılaşmamız imkansız."

Burak’ın boşta olan eli istem dışı çarşafı sıkmıştı. "Yani ben olmasaydım bir başkası olacaktı?"

"Evet."

“Hiç tanımadığın, yabancı biri öyle mi Bade?”

“Seni de tanımıyorum yabancı. Adın ve soyadından başka bildiğim bir şey yok.”

Bu cevap adamı öfkelendirmişti ve bir daha kızın üstüne çıkarken, “Öyle mi?” diye sordu öfkeyle. “Daha ne kadar yakın olabiliriz bakalım! Ya da daha ne kadar tanıyabiliriz birbirimizi!” Sonra kafasındaki diğer soruyu sordu. "Peki daha önce, yani ilişkiye girmeden-"

"Hadi uyuyalım," dedi kız adamı üstünden itmeye çalışarak. “Uykum geldi.”

Burak sırıttı. "Bu gece uyuyamayacağını söylerken şaka yapmıyordum Külkedisi!" deyip, tekrar dudaklarına kapandı. Bu sefer daha sertti. Daha alıcı... Öfkesini hissettiriyordu.

Nasıl öfkelenmesin ki, o gelmeseydi, bu gece başkasının olacaktı. Başka bir erkek ona dokunup, onu öpecekti. Bu düşünceyle kendini doldurup, kıza daha da sert sahip oluyor, ama zevkin doruklarını da yaşatıyordu ona. En sonunda kız artık gözlerini açamadı ve Burak uyumasına izin verdiğinde, Bade adama sokularak uyumaya devam etti.

"İyi geceler küçük kadınım. İyi geceler Külkedim," diye mırıldandı Burak. Ama iki sıfata da eklediği sahiplenme duygusu ile Burak gülerek başını sağa sola salladı. Saçmalıyordu. Sonra kollarındaki kıza bir daha baktı. Belki bir iki gün daha kalabilirdi. Hem belki sonra hafta sonları... “Ne saçmalıyorsun Allah aşkına, yat uyu!” diyerek kendi kendine kızdı ve yandaki lambayı söndürüp uykuya dalmaya çalıştı.

Sabah çalan alarm sesi ile önce yüzünü buruşturan Burak daha sonra gözlerini zar zor açtı. Gözlerini ovuştururken yanının boş olduğunu anlaması çok zamanını almadı. Birden sağa sola bakındı ve hızla yataktan kalkıp, banyoya baktı. Yoktu... Sonra aynadaki rujla yazan yazıyı fark etti.

"DÜN GECE HER ŞEYİ İLE İLKTİ. İLKİMDİN.

HOŞÇAKAL YAKIŞIKLI YABANCI.

KÜLKEDİSİ..."

Burak yazıya odaklanmıştı. En çok da 'Her şeyi ile ilkti' kısmına. Dün gece cevaplamadığı sorunun cevabını almıştı işte. Gülümsedi.

“Tekrar karşılaşacağız Külkedisi.”

 

???

Loading...
0%