14. Bölüm

14.BÖLÜM – İLK AN...

Eda Şahinoğlu
mutlusonlarinyazar

 

“Ben vardım Çetin,” dedi Mustafa telefondaki kardeşine.

“Tamam abicim, dediğim gibi seni karşılayamadım, batmış durumdayız. Malum depoyu düzenliyoruz.”

“Sıkıntı değil.”

“Bak şimdi sana bir adres yazacağım, oraya çok yakın zaten. Sen oraya git. Duşunu al, dinlen. Yarın da gelir seni alırız. Olur mu?”

“Ya sıkıntı yok yorgun değilim, neredeyseniz geleyim.”

“Ya abi zaten gün bitti sayılır. Biz burada kıvrılıp yatıyoruz yerlere. Sen orada adam akıllı dinlen. Yarından sonra ‘beni gönderin’ diye yalvarırsın o zaman biz göndermeyiz seni zaten,” dedi gülerek.

“İyi tamam, neresi burası.”

“Alex’in evi. Kardeşi de geldi. O da orada zaten.”

“İyi tamam.”

“İyi anlaşın abicim olur mu?” dedi sırıtırken.

Telefonu kapattıktan sonra taksi çevirdi ve kardeşinin yolladığı adresi taksiciye söyledi. Yolları izlerken yıllar öncesi geldi aklına. Bir iki kere gelmişti buraya. Tek hayali de onunla gelmekti. Ona buraları göstermek.

“Aklından çıkar artık Mustafa onu, bitti. Senin için yepyeni bir sayfa açıldı.”

Taksici arkaya baktı, “Bir şey mi dedin abi?”

Mustafa adama baktı, “Ha, yok sana demedim. Uzak mı daha gideceğimiz yer?”

“Yok geldik, hemen şu site.”

“Tamam,” dedi ve pencereye döndü. Çetin’e söylememişti ama yorgundu aslında. Biran önce uyumak istiyordu.

Siteye girdiğinde beğeni ile baktı, ‘Güzelmiş,’ diye geçirdi içinden. Taksiciye parasını ödeyip, arkadan valizini aldı ve apartmana girdi. Yirminci kata çıktığında söylenilen yerdeki anahtarı alıp, kapıyı açtı. İçeriden son ses müzik duyuluyordu. Gerçekten iyi bir parçaydı.

“Zevkliymiş çocuk,” diye mırıldandı.

Valizini girişe bırakıp, salona geçtiği an gördüğü şeyle hemen geri çıktı.

“Bu insan mı?” tekrar başını uzatıp, geri çekildi, “Nasıl insan lan bu? Üstelik bir kız!” diye inledi. Sinirle telefonu cebinden çıkarıp, Çetin’i aradı.

-Çetin telefonun çaldığını görünce sırıttı, “Mustafa Alisia’yı gördü sanırım,” dedi ve eğlenerek “Efendim abicim,” dedi.

“Burada bir kız var! Karın üstü yere yatmış, ayakları da başının yanında.” Sonra sesini biraz daha kıstı, “Üstelik iç çamaşırıyla Çetin! Ne bu?”

“Alisia o. Alex’in kardeşi.”

“Ebeni Çetin!”

Mustafa sinirle telefonu kapadı ve içeri bakmadan kapıyı tıkladı. Ama cevap gelmedi. “Hey!” diye bağırdı ve tekrar kapıyı çaldı.

Kız içeriden İngilizce ile bağırdı, “Kim var orada?”

Mustafa ise Türkçe seslendi, az çok İngilizce biliyordu ama sinirden akıl edemedi. “Bak müzikten sesini duyamıyorum, kapat ve üzerine lütfen bir şey al. İçeri geçeceğim.”

Kız müziğin sesini kapattı ve havlu ile yüzündeki terleri silerek kapıya çıktı. Mustafa kızı gördüğünde arkasını döndü, “Üzerine bir şey al dedim sana?”

Kız üzerine baktı. Siyah bustiyer altında da siyah mini bir tayt vardı.

“Üstüm var kıyafet,” dedi gülerek.

“Bu mu kıyafet Allah aşkına?” derken kıza sinirle döndü. “Sutyen boxerlasın.”

Kız kahkaha attı, “Bu ben dans elbise. Rahat.” Sonra adamı süzdü. Çok yakışıklıydı. Fazlasıyla yakışıklı. “Sen kim?” dedi ama sonra aklına gelenle gülümsedi, "Aaa sen ımm... Mistik?"

Mustafa kaşlarını çattı. "Mıstık değil bayan hippi! Mustafa benim adım!" dedi sinirle.

"Tamam, ben bildi. Mistik."

"Lan çattık ha! Deli mi ne?" sonra üzerine baktı kızın, “Hem deli hem çıplak. Neyse ben odamdayım. Alisia’ydı sanırım.”

“Çok hızlı konuştu sen, anlamadı ben.”

Mustafa tane tane konuştu, “Ben odamdayım bayan hippi, oldu mu?”

“Tamam, sonra gel kahve iç. Ben yapıyor.”

“Üzerine bir şey giyersen neden olmasın,” deyip, boş odalardan birine girdi. “Çattık lan bu ne? Akşamdan mı gitsem Çetin’in yanına?”

Alisia ise gözünde kalpçiklerle şarkı mırıldanarak kahve yapıyordu. Üzerine uzun beyaz geniş bir tişört giymişti. Ama altında hala taytı vardı.

Kahve hazır olunca “Mistik!” diye seslendi ama cevap gelmedi. Tekrar seslendiğinde yine cevap gelmeyince adamın odasına gitti ve aniden kapıyı açtı.

Mustafa sadece altında bir şortla açılan kapıya döndü, kızı görmesi ile tişörtü üstüne tuttu, “Lan manyak! Ne çalmadan açıyorsun kapıyı?”

“Waaawww. Müthiş!” dedi İngilizce ile.

“Kıza bak ya kendi malıymış gibi izliyor,” diye homurdandı ve hızlıca tişörtü kafasından geçirdi. “Bana bak kızım sizin ülkenizde işler nasıl gidiyor bilmiyorum ama, bizde böyle odalara dan diye girilmez.” Üzerini gösterdi, “Özel alan diye bir şey var.”

Kız kahkaha attı, “Sen hiç Çet değil. O edep yok.”

“Bende ikimize yetecek kadar var,” deyip, çıkardığı kıyafetlerini yandaki kirli sepetine attı ve odadan çıktı.

Salonda bir süre sessiz oturdular. “Kahve güzelmiş, teşekkürler,” diye mırıldandı Mustafa.

“Rica ben. Afifet.”

Mustafa güldü, “Afiyet olsun, diyeceksin bayan hippi.”

“Evet, ondan. Sen de dans ediyor?”

“Hayır. Ben müzikle uğraşıyorum.”

“Hımm...”

“Demin dinlediğin parça, sağlamdı.”

“Evanescence.”

“Adam tamamladı onu, Bring Me To Life.”

“Waw.”

“Ne? Bilindik bir şarkı.”

“Dans edilmesi zevkli bir şarkı,” dedi yine İngilizce ile ve ayağa kalkıp, müziği yeniden başlattı. Sesi yükseltip, bir kaç hareket yaptığında adam şaşkınca kaşlarını çattı.

“Hey bu gerçekten güzeldi,” Arkaya yaslandığında kız yanına geldi ve koltuğun iki yanına çıkıp, adamın bacaklarını ortasında bırakarak dans etmeye başladı. Mustafa yutkundu, “Bu... Bu çok fazla! İn şuradan,” diye geveledi. Kız ters parende atarak gittiğinde, Mustafa’nın gözleri kocaman açıldı. “Onu nasıl yaptın?”

Alisia adamın elinden tuttu, “Gel...” diye mırıldandı.

“Hayır,” dedi başını sağa sola sallayarak.

“Hadi, sana ufak bir şey öğretecek.”

“Ben dans falan etmem Alisia bırakır mısın?”

“Hadi Mistik. Elmas dökülmez. Dans yardımcı ol.”

“İnci o inci,” dedi gülerek ve tişörtünü düzeltip ayağa kalktı.

“Bak şimdi sen burada duracak, İngilizce biliyor?”

“Az çok. Yabancı müzik dinlediğimden dolayı biliyorum.”

Kız İngilizce anlatmaya başladı, “Bak şimdi sen burada dur ve beni tut tamam mı?”

“Na-nasıl?”

Kız geriye gitti biraz bekledikten sonra koşarak adamın beline zıplayıp, bacaklarını sardı. Mustafa onu yakaladığında kendini arkaya verip, tekrar kalktı ve o an yüz yüze geldiler. Kız hızlı hızlı nefes alıp, veriyordu.

“Sen... çok yakışıklı...”

Mustafa birden kendine geldi, “Ne yapıyorum ben ya,” deyip, kızı kucağından indirdi ve odasına gidip, kapıyı kapattı.

 ***

“Lan ne oturuyorsun sen?” diye bağırdı Sarp Alex’e.

“Ben başkan. Kordinüt.”

“Sıçarım senin kordonuna ha, kalk şuraları süpür!”

Alex yüzünü ekşitti, “Ben artık enişte oldu, sen süpür.”

Sarp sabır çekerek Çetin’e seslendi. “Lan Çet! Gel şu az sevişilmiş adamı al başımdan elimde kalacak yeminle. İyi ki bi sevişti lan, lohusa karıları gibi kurulmuş bana baş köşeye.”

Çetin kahkaha attı, “O ne lan?” Alex’in yanına geldi, “Abi kalkıp, bi işin ucundan tutsana.”

“Ya ben kordinüt. Siz çalışacak, Alex kontrol mekanik.”

Çetin süpürgeyi attı adama, “Lan seviştin diye mi bu hava? Yok eğer öyleyse, ben seni ona katlarım haberin olsun!”

“Ya ama ben damat siz.”

“He damat, gelin sanki bana. Damatlar çalışır canım bizim ülkede. Hadi!”

Alex oflayarak kalktı.

 ***

Sabah Mustafa uykusunu alamadan kalkmıştı yataktan. Bütün gece şu çatlak kız yüzünden uyuyamamıştı.

Odadan çıktığında kız da banyodan çıkıyordu. Üzerindeki minicik havlu ile adama gülümseyerek “Günaydin Mistik,” dedi.

Mustafa elleri ile gözlerini kapattı, “Ya kızım sen normal kıyafetlerle dolaşamaz mısın? Evin içinde erkek var erkek. Bu ne rahatlık lan?”

“Sen de çok acap, ne var?”

Mustafa kıza bakmadan hemen kendi odasına geçti, en iyisi evden çıkmaktı. Üstünü değiştirdi ve kahve almak için mutfağa geçtiğinde kız bu sefer iç çamaşırları ileydi ve bu Mustafa’nın son noktasıydı. Hemen sırt çantasını alıp evden çıktı.

 ***

Deponun büyük demir kapısı çalındığında, Çetin “Musti gelmiştir,” deyip koşarak kapıyı açtı ve abisine sarıldı.

“Hoşgeldin diyeceğim de bu suratın hali ne?”

Mustafa sırt çantasını köşeye fırlattı, “Asıl o evdeki kızın hali ne?” diye tısladı. “Sabah evden kendimi nasıl attım bilemedim. Kız beyaz iç çamaşırı ile sabah kahvesi içiyordu. Gece uyuduğu hali sen düşün! Yok gerçi düşünme!” dedi aniden.

Çetin gülmesini gizledi, “Bencede Şule oyar beni. Sen düşün.”

“Ben niye düşünüyorum be? Deli midir nedir? Sürekli koltuk üstlerinde zıplayıp duruyor zaten!”

Çetin bu sefer kahkaha attı. Diğer taksi geldiğinde içinden yine farklı kıyafetleri ile Alisia indi.

“Çok kızdı ben sana Mistik. Neden beklemedi ben?”

Çetin güldü ve kıza sarıldı, “Selam Alisia. Nasılsın?”

“İyi Çet sen nasıl?”

“İyiyim.”

“Bu kardeş hiç sen değil Çet. Çok edep var bunda.”

Şule kahkaha attı, “Valla edepsiz bir tane vardı o ailede, onu da ben kaptım şekerim.”

Alisia burun kıvırdı, “Ben yapar onu edep yok,” diye fısıldadı.

“Sana güveniyor ben,” diye onu taklit etti Şule.

 ***

Havaalanında Alara ve Sarp gelecek grubu bekliyordu. On bir kişilik grup göründüğünde Alara Sarp’ı dürttü, “Hah Sarp bunlar herhalde,” dedi. Aralarında Thomas’ı görünce, “Evet, Tom da aralarında dedi.”

Valizleri çekiştiren grup, Thomas’ın önderliğinde Sarp ile Alara’nın yanına geldiler. Selamlaştıktan sonra Thomas hepsini tek tek tanıştırdı. Hepsi birlikte havaalanında çıkmışlardı.

 ***

“Elçin neden anlamıyorsun, hayalimden en azından birini gerçekleştirme fırsatım olacak. Senin için zaten her şeyi bıraktım. Hiç sevmediğim bir meslekte çalışıyorum. Sadece yedi ay sürecek bir şey. Hem sen de gel diyorum.”

Elçin sinirle kalktı, “Sen ne dediğinin farkında mısın? İşini kaybedeceksin bu yüzden!”

Erdi başını geriye attı, “Elçin o işte mutlu değilim, neden anlamıyorsun? Sadece senin mutluluğun üzerine kurulu bir evlilik nereye kadar gidecek hiç bilmiyorum.”

Elçin çekmeceden bir kağıt çıkardı ve adamın önüne koydu, “Buraya kadar Erdi!”

“Ne?”

“Boşanmak istiyorum ben!”

“Sen çıldırmışsın! Dans edeceğim için beni boşayacak mısın?”

“Dans edeceğin için değil Erdi. Ama dediğin gibi sen bu evlilikte mutsuzsun ve bende öyle.”

Erdi başını sağa sola salladı, “Eskiden benim dansımdan büyülenirdin.”

“Lisedeydim. Sadece on yedi yaşındaydım Erdi.”

“Sadece dans etmek istiyorum Elçin, yalvarıyorum yapma! Dünya çapında bir yarışma bu.”

Kadın alayla güldü “Ve Sen kazanacaksın öyle mi?”

“Kazanmak değil önemli olan, o sahnede olmak.”

“Saçmalık!”

Erdi kadının alay dolu bakışları ile başını sağa sola salladı ve önündeki kağıdı imzaladı. “Sana sıkıcı ve monoton bankacılık hayatında mutluluklar dilerim karıcığım!”

“Sana da yenilgi dolu o boş hayatında kocacığım.”

Ve yolları ayrıldığında Erdi ilk uçakla hayalleri için İstanbul’a gelmişti.

 ***

Yasemin ile sevgilisi Ediz el ele söylenen mekana gelmişti. Sarp ve diğerleri bir hafta içinde burayı harika bir mekana çevirmişlerdi. Arabalarını satmış, koca bir minibüs almışlardı, kalan para ile de mekanı hazırlamışlardı. Şimdi de Alex’in evini satılığa çıkarmışlardı, çünkü kıyafetler ve geri kalan şeyler için paraya ihtiyaçları vardı. Hiçbiri de şikayetçi değildi bu durumdan.

“Vay canına!” dedi Yasemin önündeki yere bakarak. “Burası bir harika.”

Arkalarında duran motora baktılar, kaskını çıkaran Semih, gülümsedi.

“Selam,” dedi motorundan inerek.

Ediz elini uzattı. “Merhaba, Ediz ben.”

“Memnun oldum bende Semih. Ama kısaca Sem, diyebilirsin. Kısalığından değil de daha havalı oluyor.”

Ediz ile Yasemin güldüler, “Ben de Yasemin, ama kısaca Yasmin diyebilirsin.”

“Aynen, Yasmin çok havalı,” deyip, içeri girdiler.

İçerideki kalabalıkla tanıştıktan sonra, toplantı için minderli olan kısma geçtiler. Konuşmayı Çetin yapacaktı ama Alex konuşmanın yapılacağı yerde bir şeyler yapıyordu.

“Çekil Alex,” dedi Çetin onu itekleyerek.

“Hey grup başkan ben.”

“Saçmalama Alex ya, ne başkanı? Çekil şuradan.” Sarp’a döndü ve sessizce fısıldadı, “Lan sevişince milletin önü kalkar, bunun arkası kalkmış yemin ederim. Gerizekalı.”

Semih mindere oturmamış, duvara yaslanmıştı. “Selam,” dedi yanında duran kız İngilizce ile.

“Selam,” diye yanıtladı Semih onu çapkın bir gülüşle.

“Lola.”

“Semih, ama kısaca Sem diyebilirsin.”

“Memnun oldum Sem,” dedi ve adamın yanında durdu.

Çetin derin bir nefes aldı ve İngilizce konuşmaya başladı, “Öncelikle hepiniz hoşgeldiniz. Değişik yerlerden bir araya toplanmamızın nedenini hepiniz biliyorsunuz. Dünyaca ünlü bu yarışma,” derken arkasındaki yarışmanın büyük dev posterini gösterdi. “Eminim ki hepinizin kazanacağımıza dair ufak da olsa ümidi var ki buradasınız. Şunu söylemeliyim ki arkadaşlar, bence kusursuz olup, kazanacağız.” Herkes alkışladı. “Şimdi öncelikle eleme için tanıtım klipimizi çekip, göndereceğiz. Bunun için de Alisia’nın hazırladığı koreografiyi size açıklıyorum,” yandaki kocaman örtüyü indirip koca kar küresini gözler önüne serdi. Herkesin ‘Waww’ diye çıkardığı seslerin arasında koreografinin adını açıkladı: “KAR KÜRESİ.”

Bölüm : 22.12.2024 12:51 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...