
Güneş doğmadan başlayan çalışmalar aslında bugünün önemini anlatıyordu. Çünkü ünlü iş adamların da bulunduğu bir grup turistin otele giriş yaptığı ve bu geceki gösterinin daha özenli ve uzun olmasını istediklerini Tuna hocaya bildirmişlerdi.
“Arkadaşlar koreografiyi uzatıyoruz. Biliyorsunuz ki geceki gösteri özel olacak.”
“Ne ekliyoruz hocam?” diye sordu Sarp ellerini göğsünde birleştirerek.
Tuna elindeki tabletten hazır da olan birkaç koreografiye baktı. Çünkü şimdi baştan hazırlanacak bir zaman yoktu. Sonra gözüne çarpan ve hiçbir otelde yapmadıkları koreografiyi gördü. ‘DANSE AVEC LE FEU’ Türkçesi ‘ATEŞLE DANS ET’
Tuna tableti kapatıp, Lina’ya uzattı ve gruba gülümsedi, “Danse Avec Le Feu,” dedi.
“Bachata,” dedi gülerek Alex.
Sera dehşetle bakışlarını Tuna hocasına sonra da ölümü için sırıtan sevgilisine çevirdi. “Ya babamla annenim beni ilk kez izleyecekleri gösteride bu dans gerekli miydi Tuna hocam ya?”
Tuna elini çıplak beline yerleştirdi, “Ne yapmamızı istersin Seracım? Özel bir tavsiyen ya da yedekte kullanabileceğimiz bir koreografin var mı? İstersen ‘Yine bir Gülnihal’ şarkısı ile 23 Nisan gösterilerindeki 1-4’lük hareketleri yapalım.”
Sera surat astı. “Babam kalp krizi geçirecek. Yemin ederim hık diye gidecek adam kızını izleyim derken.”
Alex bakışlarını sevgilisine çevirdi. “Neden sen böyle diyor aşk, ne güzel dans, seks, tutku... mükemmel üç bunlar.”
“Akşam biz dans ederken çiftleşmişiz gibi olacak ya, bir artacak o mükemmel üçlü. Dans, seks, tutku ve ölüm olacak.”
“Ölecek evet biz aşktan.”
“Yok canım, pek de aşktan olmuyor o, boktan öleceğiz.”
“Tamam, hadi arkadaşlar. Bir iki prova yapalım. Bu akşamki gösteride Lirik ve Bachata’da çiftler ayrı ayrı, en son iki şarkı ve kapanış dansı grup olacak. Plan bu. Başlıyoruz,” derken Çetin’e baktı. “Çet müziği ayarla başlayalım.”
Hareketli ve eğlenceli geçen provalar Sera’ya soğuk terler akıtmışı.
“Alex az uzağımda dans et ya, çok samimi olduk.”
Alex kızın kulağına “Gece olacak bu dans çıplak ve yatak,” diye fısıldadı.
Sera gözlerini kocaman açtı, “Çüş Alex çüş! Yavaş ol!”
“Ee gece gidecek diğer otel orada yok baba, yok anne. Var ikimiz, gece ve seks.”
“Vallahi Alex terlikle döveceğim seni artık. Bu geceden sağlam çıkabilecek miyiz acaba, ben çok tedirginim.”
“Evet kalkacak dik dik yine Alex yavrucuk.”
Sera oflayarak adama baktı, “Hadi diğerine geçelim bu yeter!” dedi.
***
Alara Sarp’ın sürekli bıkkınlıkla uzaklaştığını fark ettiğinde dansı bıraktı. “Sarp, ne oluyor?”
“Ne anlamda şeker?”
“Uzaklaşıyorsun. Böyle mi dans edeceğiz? Bacağın bacağıma temas etmeli.”
Sarp elini saçından geçirdi, “Bebeğim ya, bu dansı yaparsak soluğu odada alırım gece ben. Hele de o yarı çıplak elbisenle.”
Kız ofladı. “Sana inanamıyorum Sarp! Dans bu dans! Allah’ım ya!” hocasına döndü, “Hocam ya!”
“Efendim Alara?”
“Şu dans için de Hipokrat yemini çıkarsınlar! Sapık bunların hepsi!”
Tuna hoca kahkaha attı, “Valla Alaracım aslında senin şansızlığın. En sapıkları senle Sera’ya düştü.”
Şule inanamayarak adama baktı. “Evet, çünkü Çet çok edepli maşallah. Adam ayaküstü götürdü beni.”
“Hadi hadi bırakın gırgırı da devam edin. Fazla zaman yok.”
Lina başını sağa sola sallayıp, kocasına yaklaştı. “Sen çünkü rahiptin dans ederken değil mi hayatım?”
“Çok da şey etmeyip, o konulara girmesek mi? Malum şimdi odaya gidemeyiz.”
VE GECE...
“Hanım bu dans mı ediyor, kızımı mı dövüyor belli değil! Nece bu dans?” dedi Tunga bey sinirle “Bu dans ayağına kızımı dövüyor, ben sana söyleyim.”
Sakine hanım sahneye bakarken o da anlamaya çalışıyordu dansı, “Yok bence bu kadına şiddeti protesto eden bir gösteri.”
Tunga bey kaşlarını çattı, “Lan nesi karşı? Yerden yere vurdu kızı, görmüyor musun?”
Kadın da aslında farkındaydı, “Bak şey de olabilir, şu son zamanlarda çıkan ilişki var ya, şiddetli aşk içerikli. Belki ondan.”
Adam hayretle açtı gözlerini, “Maşallah bilmediğiniz şey de yok Sakine hanım. Kelepçeniz de var mıydı çeyizinizde? Ben göremedim de.”
Kadın kocasına vurdu, “Sus edepsiz!”
*
“Laaan! Bu nasıl dans? Bir de gece bana dert yanıyor, yok dokunamıyorum da yok elletmiyor da! Maşallah sevişmeleri ön gösterimde!” karısına baktı, “Git al şu kızı Sakine!”
“Saçmalama bey. Diğerleri de öyle dans etti.”
“Diğerleri benim kızım değil ama! Git al kızı dedim, ben gidip alırsam o adamı kökünden sünnet ettireceğim. Tipine bakan da temiz, efendi sanır.”
“Ay dans ediyorlar görmüyor musun?”
“Lan kimin bacağı nerede, elleri nerelerinde belli değil. Hele adamın sünnetsiz baş kaldıran o gereksiz aletinin nerede olduğunu düşünmek bile istemiyorum! Görülmüyor çünkü.”
Sakine hanım ofladı, “Hah, bitti. İçin rahatladı mı?”
“Bunun yarını da var, dokuz ay sonrası da. Ben sana o zaman sorarım Sakine! Zaten dondan bozma kıyafetler giyiyorlar bana. Onu da giyme!”
*
“Nasıldık Sikine?”
“Sikine değil evladım, Sakine.”
Tunga beyin kaşları çatık adama bakıyordu. “Sen beğendin Tanga baba.”
“Yok, beğenemedim.”
“Neden, güzel oynamadı ben?” Sera’yı sardı, “Çok uyumlu biz.”
Adam Alex’in eline bakıp, sabır çekince, Sera hemen itiştirdi elini. “Evet anne, baba?” dedi Sera bakışlarını onlarda gezdirerek, “Beğenmediniz mi?”
Tunga bey sinirle konuşmaya başladı “Valla kızım ben önce bu adamın seni yerden yere vurduğunu izledim. Sonra oranı buranı okşayarak sana girdi-” Sakine hanım ağzını kapattı hemen kocasının.
“Çok harikaydınız kızım. Valla gurur duydum seninle.”
Tunga bey karısının ağzından çıkan sözlerle kendi ağzı açık kaldı, “Evet harika savaştılar, seviştiler. Danstan başka her boku izledik.”
“Sera! Alex! Araba kalkıyor hadi.”
Sera üzgün bir şekilde annesi ile babasına sarıldı. “Gitmem lazım.”
“Sen hep bu adamla iç içe mi dans edeceksin böyle?” diye çıkıştı babası.
“Yok girmedi ben hiç içe, yemin billah der ben!” diye inledi Alex korkarak.
Sera adama dirsek attı, “Sen sus Allah aşkına. Yarım anladığın Türkçe ile, anlatamıyorsun bir şeyi.” Babasına baktı, “Yok babacım. Fazla temas yok. Bu, bu geceye özgü bir gösteriydi.”
“Babana kalp krizi geçirmek için mi?”
“Yok ölümü gösterip vereme şükrettirmek için Tunga. Allah aşkına hadi. Bak kız gecikecek.”
“Evlenin en yakın zamanda. Zaten ne halt ettiğiniz belli değil. Yatakta bassam sizi, dans ediyoruz deseniz yerim şu saatten sonra.”
Birbirlerini öptükten sonra elele otobüse bindiler.
“Gavur mavur ama insan çocuk,” dedi Sakine hanım kızı ile damadının arkasından bakarken.
“Hayvan olacak hali yok Sakine. Öyle olsa en azından kızımıza bırakacağı tek sıvı çişi olurdu. O da eğitilinceye kadar.”
Sakine hanım başını sağa sola salladı, “Sen iyice edepsizleştin.”
Adam hala güzelliğinden bir şey kaybetmeyen karısına baktı. Sarıya çalan kahve saçlar, küçük pembe dudaklar, dik bir burun ve onu bir ömür süründüren o ela gözler... Bu kadın yaşam ve ölüm arasındaki o ince çizginin tanımıydı. Kalması nefes aldırıyor, gidişi ise ölümü olurdu. O adama hak veriyordu o yüzden.
“Neyse gel bu akşam aklımda kalan bir iki figürü odada göstereyim sana.”
“Aaa!” diyerek ağzını kapadı kadın.
***
Yorgunluklarına rağmen tüm grup yolda bir türlü susmamışlardı. Aralarında iki zenci çocuk vardı ve sesleri olağan üstüydü. Birinin adı Abel diğerininkinin de adı ise Luke’ydi ve Alex’ten de kötü Türkçe konuşuyorlardı.
Bütün yol yabancı şarkı söyleyip, eğlendiler. Sonunda diğer kalacakları otele geldiklerinde hepsi pertlerdi.
Sarp odaya girdiği an kenara çantasını fırlatıp, tişörtünü çıkardı ve üzerindeki şortla kendini yatağa attı.
“Duş almayacak mısın?” diye sordu çantasından temiz iç çamaşırı ve pijamasını çıkaran Alara.
“Beraberse olabilir. Beni yıkaman şartıyla.” Gözleri kapalı konuşuyordu.
“Tabiki hayır.”
Sarp tembelce gülümsedi, “Elimi kaldıracak halim yok. O zaman yıkanmam. Bu pis halimle benimle sevişirsin.”
Alara yandaki koltukta duran kırlenti adama fırlattı. “Sapık! Elbette seninle sevişmeyeceğim. Hani elini kaldıracak halin yoktu.”
Sarp kahkaha attı, “Bebeğim sevişmek için elimin değil, başka yerlerimin kalkması gerekiyor. Onun için de hazır geceden beri kalkmışı var.”
Alara dehşetle gözünü açtı, “Sen tam bir sapıksın Sarp! İşin gücün edepsiz laflar sokmak.”
“Bak işte. Pası veriyor, kaleyi boş bırakıyor, gol atınca suçlu oluyorum,” diye sessizce homurdandı. Sonra da yatakta hafif doğruldu, “Birtanem sokacak başka edepsiz şeylerim var, ona izin vermiyorsun. Lafla yetiniyoruz. Aslında takdirlik adamım.”
Alara diğer kırlenti de attı. “Takdirlik değil, terliklik adamsın Sarp.”
*
Alara duş aldıktan sonra pijamasını giyinip, banyodan biraz oyalandı. Aynadaki aksine baktı. Gözlerindeki parıltılar, dudaklarının sürekli gülmeye hazır olması... Bu yüz ona o kadar yabancıydı ki. Aslında onu her gören aşık olduğunu anlayabilirdi. Bugün Sera’nın ailesinin gelmesi onun eksik yanını o kadar açığa çıkarmıştı ki. Onun ailesi onu hiçbir zaman gelip izlemeyecekti, hatta şuan onu silmiş, unutmuş olmalıydılar. Gözlerini kapayıp, açtı. Saçlarını kurutmakla uğraşmayıp, havluya sardı ve derin nefes alarak kapının kulpuna uzandı.
Odaya girdiğinde Sarp’ı uykuya dalmış bir şekilde görünce bir süre durup aşık olduğu o yüzün en masum halini izledi. Sonra da kendine engel olamayıp, yanına kıvrıldı. Sıcaklığına, tam aşk için atan o kalbin üstüne başını koydu. Şuan birinin sevgisine o kadar ihtiyacı vardı ki...
“Biliyor musun...” diye fısıldadı adam. Alara önce kaşlarını çattı. Ama cevap vermedi, sadece dinledi. “İlk yanında uyuduğum gece elim sürekli kalbinin üstündeydi. Sanki bana gerçekliğini kanıtlıyordu o atışlar. Bak yanındayım, diyordu. Şimdi de gerçek misin bilmiyorum?”
“Hiç olmadığım kadar huzurlu ve her şeyimle gerçeğim Sarp. Senin gerçeğinim.”
“Ateş gibisin ve ben gönüllü yanıyorum o kazanlarında. Ateşsin sen Alara ve ben kül olacağım o aşkınla.”
Alara adamın çıplak göğsünü okşadı. “İkimizde yanıyorsak, kimin kül kimin duman olduğu önemli mi?”
Sarp yavaşça gözlerini açtı. Kızın başındaki havluyu yavaşça çıkardı ve koltuğa attı. “O zaman o ateşi sonuna kadar yakmaya hazır mısın güzelim?”
“Hazırım.”
Sarp gülümserken dudaklarını dudaklarına değdirmişti bile.
***
“Çet!” diye bağırdı Şule. Ama adamdan cevap yoktu. “Ya aşkım!” banyodan kafasını çıkardı ve yatakta kıyafetleri ile sızan adamı gördü. “Ayy, uyuşuk! Sızdın mı be? Hani bana unutulmaz bir gece yaşatacaktın? Hani o efsunlu diyarlara uçuracaktın beni? Tüh, rezil! Daha da sana inanırsam,” derken üzerine bir şey giymeden çıktı banyodan.
Adamın valizinden sarkan beyaz tişörte gözü takıldı ve gülümseyerek onu çekti. “En iyisi rahat-” ayağının dibine düşen resmi görünce ise önce hayalkırıklığı ile bakıp durdu resme ama sonra da öfkeyle kaşlarını çattı.
Genç bir kız... Çok ama çok güzel bir kızdı. Resmin arkasındaki yazıyı okuyunca hayatındaki en büyük şaşkınlığı yaşıyordu
😘
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 4.41k Okunma |
257 Oy |
0 Takip |
20 Bölümlü Kitap |