@mutlusonlarinyazar
|
CEM ERNEZ Her şey nasıl mı başladı? Benim o ağzı bozuk arkadaşlarımın bana ettikleri beddualarla tabi. Yok "Allah da sana ikiz çocuk versin Cem," yok "İnşallah kene gibi yapışacağın ama seni sülük gibi ezecek o kızı bulursun Cem." İnsanın düşmanı öyle beddualar etmez be. Dostlar mı düşmanlar mı belli değil. Ama içleri temiz ki tuttu. Kene gibi yapıştım ve o kız beni sülük gibi ezdi. Korktum. Sevgim için yapacaklarımdan korktum. Onun kaburgalarımı kırarcasına içime sızmış olduğunu fark ettiğim an ödüm koptu ve öfkelenerek kaçtım. İhanet etmek istedim. Ama anladım ki o ihanet ona değil, kendi yüreğime edilecek bir kötülüktü. Onu kaybedecektim. Birdaha göremeyecektim. O deli mavi bakan gözlerine bakamayacaktım. Dayanamaz, ölürdüm ve ben teslim olmayı seçtim. Her şeyimle... Ben CEM ERNEZ beni yakan o kadına kendimi ve kalbimi teslim ettim. Sevdim. Nefesimi verecek kadar sevdim. Dünyayı yakacak ve o küllerden yeniden ona bir dünya yaratacak kadar sevdim. Onun için şeytanlığımı bir kenara atıp, melek olacak kadar sevdim. Aynı şekilde de karşılığını aldım. Sevildim. Bir güzelin baş belası olacak kadar çok ama çok sevildim. Sonra mı? Tabi ki de evlendim. Yetti mi? Hayır, henüz bedduaların sonu gelmemişti. Üstüne bir de ikiz kızım oldu. O da yetmedi bir oğlum ve onunla birlikte 'gavur gelinim' oldu, o da yetmedi iki tane zıkkım topu(!) gibi damadım oldu, o da yetmedi manevi kızım oldu ve ona bağlı olarak bir tane daha damadım oldu-başımdakiler yetmezmiş gibi. Ben daha gençtim be! Kızlarım yirmi yaşındayken baba olmayı hazmetmiş biriydim, üstüne dede de oldum. Karımla aramı bile açtılar-kumpasçılar. Hem kızlarımı alıyorlar, hem benimkinden ediyorlar. Nasıl mı? Hikayeme hoş geldiniz.
|
0% |