15. Bölüm

15. BÖLÜM - ÇINAR VE EVA’NIN YENİ YILI

Eda Şahinoğlu
mutlusonlarinyazar

 

Sana yüreğimi verdim,

Sana gelecek kapılarımı açtım,

Ben sana doğrularımla geldim,

Sen ise yanlış olduğumuzu düşünüp kaçtın...

 

Çınar odaya girdiğinde bıkkın bir nefes bıraktı ve öksürerek oynaşan babası ile annesine geldiğini belli etti. “Anne biraz konuşabilir miyiz?” dedi Çınar babasının kucağına uzanmış kadına bakarken. Babasının elleri iki dakika rahat durmuyordu. Sonra bir an kendi ile Eva’yı evli olarak düşündü. Sanki kendi çok mu farklı olacaktı?

“Tabi oğlum, hayırdır? Kötü bir şey mi var?” diyerek doğruldu.

Çınar koltukta oturup, öne eğildi ve dirseklerine koyduğu eli ile oynamaya başladı. “Kötü değil de, önemli. Yani aslında iyi de denilebilir. En azından ben sevineceğinizi umuyorum.”

“Seni dinliyoruz,” dedi babası ona bakarak.

“Ben birini seviyorum. Hem de çok uzun zamandır. Çok fazla uzun zamandır, büyük bir aşkla seviyorum.”

Anne ve babasının yüzünde mutlu bir tebessüm oluştu. “Gerçekten mi? Biz buna gerçekten çok sevindik oğlum. Zamanı gelmişti zaten. Ee kimmiş bu kız? Okuldan falan mı?”

Çınar endişe ile baktı annesi ve babasına. “Yok, değil.”

“İş yerinden mi?” diye araya girdi Rüzgar.

“Yok o da değil.”

Annesi yüzünü buruşturdu, “Ay Çınar, yurt dışından deme.”

“Ya neden o kadar uzağa gidiyorsunuz sürekli, anlamıyorum.”

Beste dudağını ısırdı, aklında bir isim vardı ama hayırlısı....

“Ee nereden oğlum söylesene,” dedi babası gülümseyip.

Çınar başını kaşıdı ve “Bizden biri,” diye mırıldandı.

İkisi birden kaşlarını çattı. Konuşan Beste oldu, “Bizden derken?” -Aklından geçen başına gelmişti işte.

Çınar yutkundu ve “Eva,” deyip, yüzlerine baktı.

Annesi ile babası önce bir süre durdular. Beste elbette oğlunun o kıza nasıl baktığını görüyordu, ama gençlik coşkusu ya da heyecanı sanmıştı. Demek o kadar basit değildi ve asıl sorun Eva ona o gözle bakıyor muydu? Bir de oğlunun acı çekmesini, karşılıksız bir aşk için ömrünü tüketmesini istemezdi. Beste dayanamayarak konuşmaya başladı. “Oğlum, biz buna çok mutlu oluruz. Eva bildiğimiz, tanıdığımız biri, açıkçası senin de ona olan ilginin farkındaydık, ama bu derece aşık olduğunu hiç düşünmemiştim...” derin bir nefes alıp verdi, “En önemlisi Meltem’den farkı yok bizim için. Ama... Bir de onun açısından bakmak lazım, yani o seni abisi olarak görüyordur, ya da ne bileyim, kısacası üzülme-“

“Anne! Biz Eva ile birlikteyiz,” diyerek sözünü kesti annesinin.

“Birlikte misiniz? Ne yani o biliyor mu?”

“Evet, biliyor ve karşılıklı duygularımız. Bade hep ikinci Meltem’di benim için, diğerleri de öyle. Ama Eva değil. O hep başkaydı. Hiçbir zaman onu öyle görmedim. Yurt dışına gitmeden konuştum onunla ve biz o zamanlardan açıldık birbirimize. Ama uzaktayken yapamadık ve ayrıldık. Şimdi döndüm, buradayım, her şey daha farklı, daha yoğun. Karşı koyamadık. En son İzmir’e gittiğim gün beni unutmadığını anladım, onu unutamadığımı anladı ve biz yeniden başladık.”

Beste gülümsedi. “Oğlum gerçekten çok mutlu olduk. Ama unutma ki o bizim aileden, lütfen yanlış bir adım atmayın. Bade’nin durumunu biliyorsun. Vallahi babası vurur seni bu sefer, zaten elinin altındasın.”

Rüzgar ile Çınar kahkaha attılar. “Yok annecim, ben onu incitecek bir şey yapmam.”

“İncitmenden bahsetmiyorum Çınar. Anladın ne demek istediğimi.”

“Tamam, anne. Korunma yollarını bilecek kadar büyüdüm, Cem abiye saygım sonsuz,” diyerek kahkaha attı. “Dinime küfredenlere bak!”

“Çınar!” diyen annesini Rüzgar durdurdu, “Tamam, o bizim oğlumuz. Eva’ya yanlış bir şey yapmaz Beste sakin ol,” dedi.

Çınar inanamıyormuş gibi baktı babasına, “Ya bak öyle şeyler söyleyip de benim vicdanımla oynamayın. O benim sevgilim, o izin verdiği ölçüde yaşanacak ne varsa onunla yaşayacağım ve bu ikimizi ilgilendirir.”

“Eyvah eyvah Rüzgar bu oğlan niyeti bozmuş ben sana söyleyim.”

“Fark ettim aşkım, çok net fark ettim,” sonra ellerini birbirine çarptı, “İyi, eee hadi o zaman bu haberi kutlayalım. Ailecek güzel bir yemeğe çıkalım.”

Çınar başı ile onayladı, “Tamam bana uyar.” Annesi hazırlanmak için dışarı çıktığında Çınar babasının yanına geldi, “Baba Cem amca ne olacak?”

“Tamam o bende, zamanı geldiğinde ben konuşurum. Ama çok uzatmayın Çınar. En kısa zamanda en azından ailelerle konuşun.”

Çınar alayla güldü, “Bana kalsa şimdiye herkes duymuştu da Eva çekiniyor. Neden çekiniyorsa...”

“Babasından, bizden falan çekiniyordur, normal. Sanırım kızlar daha garantici oluyor. Bu arada demin annenin yanında konuyu çok uzatmak istemedim ama şu yakınlaşma konusunda dikkatli ol Çınar, çok ciddiyim.”

“Baba-”

Rüzgar sözünü kesti, “Oğlum, kanınızın nasıl aktığının farkındayım, bizde o yaşlarda olduk. Ama o bizim ailenin kızı.”

Çınar hafifçe eğildi, “Baba, ben hayatımda tek bir kadına bile dokunmadım, Eva her şeyi ile benim ilkim. O yüzden bu konuda lütfen rahat ol, ben onu kıracak, üzecek adam değilim.”

“Sen ciddi misin?” diye şaşkınlıkla sordu Rüzgar. “Hiç hayatına kız girmedi mi?”

“Ben onun ilk sevdiği adamım. İlk sevdiği gün gibi masum bir aşk vermek istedim ona, başardım da. İlk aşkın büyüsünü başka tenlerde kirletmek istemedim. Ona dokunduğumda yaşayacağı o heyecanın aynısını yaşamak istedim, onu öptüğümde titrediği gibi titremek istedim ve baba onu beklediğime hiç pişman değilim. Çünkü beklendiğimden emindim.”

O sırada bu kelimeleri kapı eşiğinde duyan Beste’nin gözünden bir damla yaş aktı ve “İşte benim oğlum,” diye mırıldandı.

 ***

Mert Ali kollarında uyuyan kızı saçlarını öpe öpe sonunda uyandırdı. “Aşkım?” dedi kız boğuk çıkan sesi ile.

Artık yanında uyuması için yalvarmıyor, hatta Mert Ali kadar Meltem de ilk adımı atıyordu. O gece yine kıskançlıkları yüzünden biraz tartışmışlardı, ama Meltem odasına girdiği an onu özlemiş ve pijaması ile aşağı koşa koşa inmişti. Mert Ali kapıyı açıp da onu karşısında gördüğünde mutlulukla sarılarak onu odasına taşımıştı.

“Uyandın mı güzelim?”

“Bugün gideceksin,” diyerek dudaklarını büzdü.

Mert Ali yandaki kadife kutuyu alıp kıza uzattı, “Evet. O yüzdende hediyemi erken vermek istedim.”

Meltem gülümsedi, “Ama benimki yukarda kaldı,” diyerek kutuyu alıp açtı. İçi kızıl taşlarla süslü güneş simgeli kolyeyi görünce “Mert Ali bu çok güzel,” diyerek boynuna sarıldı, sonra da dudaklarına uzun tutkulu bir öpücük kondurdu.

“Seni seviyorum Kızıl Güneş’im. İyi ki hayatıma girdin, iyi ki benimsin.”

“Bende seni seviyorum her şeyim.”

Mert Ali kolyeyi boynuna takıp, hediyesini yakıcı bir öpücükle taçlandırdı. “Yeni yılımız kutlu olsun.”

Meltem yatakta doğrulup, kalktı, “Dur bende sana hediyeni getirip geliyorum.”

Mert Ali üstünü gösterdi gülerek, “Bence tişörtümle çıkma, biri görürse katil olmak istemem.”

Kız yüzünü buruşturarak alnına vurdu, “Ah evet,” dedi ve pijamasını giyinip, hızla eve çıktı. Ona, odasının duvarına asmak için özel bir saat yaptırmıştı. Rakamlar yerine ikisinin resimleri, altında da tarihleri vardı. Yelkovanla akrebinde uçlarının birinde MERT ALİ birinde MELTEM, ortasında da ‘HER DAİM PEŞİNDEYİM’ yazıyordu.

Yeniden adamın evine indiğinde aralık bıraktığı kapıdan içeri geçip kapıyı kapadı ve koşarak odaya döndü.

“Geldim,” dedi yatağa zıplayarak ve koca kutuyu adama uzattı.

“Hediye olarak seni hiçbir şeye değişmezdim, ama...” diyerek göz kırptı ve kutuyu açtı.

“Bir nevi kendimi hediye ettim zaten.”

Mert Ali hediyeyi görünce ıslık çaldı, bu muhteşem düşünülmüş bir şeydi, “Bayıldım,” dedi başını sallayarak. “Olağanüstü ve farklı. Aynı sen gibi.” Uzanıp dudağına uzun bir öpücük bıraktı. “Bu gerçekten çok güzel Meltem. Çok teşekkür ederim.”

“Beğenmene sevindim.”

İkisi birbirine sarıldı. “Seneye belki başbaşa ve daha farklı kutlarız ha...” diye mırıldanıp boynunu öptü.

“Mert Ali!”

“Ölecek kızım bu adam yakında uğruna! Sen hala ‘Mert Ali’ diye çemkir!”

***

Eva telefonundaki isme baktı, ‘Çocukluk Rüyam’ yazısını görünce gözlerini kıstı ve “Efendim,” dedi soğuk bir tavırla.

Çınar sabır çekti, bir de o trip atıyordu. Sultana bak sen! “Uçağınız ne zaman inecek? Meltem’i aradım meşgul.”

“Havaalanındayız, yarım saat sonra kalkacak.”

“Tamam.”

Eva bir an durup, “Sen mi alacaksın bizi?” diye sordu.

“Bir mahsuru mu vardı Eva hanım? Yani sevgilinizin sizi alması kadar normal bir şey yoktur her halde. Buna da bir sıkıntı çıkarmazsanız sevinirim.”

“Yok. Sadece sordum Çınar. Abartma!”

“İyi. Birazdan görüşürüz.”

“Tamam.”

Telefonu kapatıp Meltem’e döndü. Mert Ali ile telefondaydı. O bir gün önceden gitmişti Trabzon’a.

“Dünden beri bir vedalaşamadınız arkadaş!” diye homurdanarak kapıya doğru yürüdü.

 *

Çınar gerginlikle sağa sola gidiyordu. Bu gelişinde her şeyi çözmek istiyordu artık. İzmir’e gideceği hatta sık gideceği zamanlarda yalan söylemek ya da Eva’nın burada olduğu günlerde kaçak görüşmek istemiyordu liseli ergenler gibi.

Kapıda görünen ikili ile hafifçe gülümsedi. Meltem “Abi!” diye bağırıp adamın boynuna atlarken Eva sadece onun gözlerinin içine bakıyordu. Hafif öfke çok fazla özlemle.

Meltem’in kıskacından kurtulduktan sonra Eva’ya yöneldi ve tek eliyle beline sarılıp, dudağına yakın bir yerden öptü. “Hoşgeldin.”

Eva korkuyla Meltem’e baktı, neyseki telefonuyla ilgileniyordu, muhtemelen Mert Ali’ye mesaj çekecekti. “Hoşbuldum.”

“Bakmıyor rahat ol,” dedi sinirle karışık.

“Ya tamam söz en yakın zamanda-”

“Bu hafta Eva! Sen gitmeden herkes bilecek!”

“Of Çınar, yine başlama!”

“Başlama mı? Başlayamıyorum ki zaten sayende Eva!”

Meltem kısa bir görüşmenin ardından ikiliye döndü, “Gidelim mi?”

Çınar ofladı ve “Gidelim güzelim,” dedi. Sonra “Mert Ali nasıl?” diye sordu.

“İyi. O dünden gitti,” dedi somurtarak.

“Oy sevgilisini de özlermiş,” derken Eva’ya baktı, “Sonuçta sevgililer birbirlerini özler böyle!” diye de laf sokmadan duramadı.

Eva da duracak değildi, “Yani. Aslında gelmesi için teklifte bulunacaktık yeni yıl partisine, ama malum ‘kimse bilmediği için’ gelemedi.”

Çınar başını ‘ben sana gösteririm’ der gibi salladı.

Arabaya binerken Meltem yine arkaya binip, telefonuna gömülünce Çınar arabayı çalıştırıp, müziği açtı. Konuşulmaları duyulmasın diye de biraz sesi yükseltmişti.

“Hemen eve gitmen gerekiyor mu?”

“Evet. Bade beni bekliyor. Alışverişe gideceğiz. Daha elbise almadım yarın için.”

Çınar sinirle kaşlarını havalandırdı, “Doğru dürüst bir şey al Eva, beni zıvanadan çıkarma rica ediyorum.”

Eva öfkeyle adama bakıp, oda onu taklit ederek kaşlarını havalandırdı, “Bakarız Çınar bey, sonuçta üzerime yakışan bir şeyler alacağım!” diye çıkıştı.

Çınar kafasını kaşıdı, “Konuşmamız gerekiyor, bir saatin bile yok mu?”

“Geldiğimi biliyorlar-”

“Sikeceğim ama böyle işin- tövbe ya Rabbim! İyi tamam Eva!” deyip kızın evinin önüne kadar hiç ağzını açmadan sürdü arabayı.

 ***

Eva aynada yansımasına bakarken Bade yüzünü ekşitti. “Çınar seni öldürecek biliyorsun değil mi? Şu kıyafetine bak.”

“Beni ilgilendirmez o mişmiş budalası.”

“O ne demek o?”

“Yok seviyormuş, yok özlemişmiş, yok aşıkmış, işte bunların miş’leri.”

Bade oturduğu yerde kahkaha atmaya başladı. Sonra yerinden kalkıp, aynaya baktı. “Ya bir de bana bak. Panda gibiyim.”

“Saçmalama, dünyanın en güzel hamişisin sen.”

“Hadi aşağı inelim. Gecikmeyelim.”

“Hadi,” dedi Eva kız kardeşi ile odadan çıkarak.

 *

Cem karşısında duran birbirinden güzel olan hayatının en değerli üç varlığına hayranlıkla bakıyordu.

"Harika görünüyorsunuz hanımlar. Bu gece başımı belaya sokacaksınız."

Ecrin de hala ışıldayan gözleri ve adamın aklını başından alan gülümsemesi ile karşısındaki iki erkeğe bakıyordu.

"Sizi de bu gece kızların göz kıskacından saklamak zor olacak."

Cem gözlerini kısarak baktı karısına, "Ne yazık ki bu gece ve her gece sadece tek bir kadınla ilgileniyor olacağım."

Kapı çaldığında Ecrin heyecanla konuştu. "Ah, Çınar geldi her halde."

Eva birden atladı. "Çınar ne alaka?"

"Sizi o alacakmış."

"Niye bizi Çınar alıyor ya?" diye cırladı annesine, "Ben babamla gideceğim." Kesin konuşacaktı onlarla. Dünden beri aynı şeyleri geveleyip duruyordu.

Can kapıyı açmaya gittiğinde, Ecrin kızına ayıplayan bakışlarla bakıp, sesini kısarak "Saçmalama Eva, senin neyin var? Geldiğinden beri çocuğa kaba davranıp, duruyorsun, sorun ne?" diye sordu.

"Ben herkese hakkettiği gibi davranıyorum!" diye yanıtladı annesini sert bir üslupla. Bir önceki gelişinde gayet de sıcak davranmıştı. O kadar ki onunla yatmıştı! Ve o ilah gibi sesi duyunca tüm bedeni karıncalandı. -Korkudan.

Çınar, "Kızlar hazır mısınız? Pars ve Meltem arabada beklediler de." diyerek içeri girdiğinde bütün gözler ona çevrildi. Ama o bir tek kişiye bakıyordu. Lan o elbise neyin nesiydi? Siyah, simli, ultra mini, göğüs dekoltesi yönünden oldukça cömert ve tüm sırtı açık olan elbise ile Çınar öfkesini kontrol etmeye çalışır gibi nefesler alıp veriyordu.

Bade gülümsedi "Evet," dedi ve Eva'yı çekiştirip, kapıya yöneltti. Eva yürümüyor, adeta sürükleniyordu. Ellerini göğsünde birleştirmiş, suratını da küçük çocuk gibi asmıştı.

İki kız arabaya yöneldiğinde, Çınar Ecrin'e baş selamı verip, çıktı.

Ecrin de ona selam verip diğer tarafa döndüğünde kıskançlıktan az sonra ona patlayacak olan kocasını fark edip, sevimli bir şekilde sırıttı.

Arabada Eva arkada kızlarla oturuyordu. Hem de ortada. Pars bir şeyler anlatsa da Çınar sadece kızın dekoltesine bakıp, saydırıyordu. Bilerek giymişti bu elbiseyi. Ama o ne yapacağını artık iyi biliyordu.

 *

Yeni yılın yapılacağı salona geldiklerinde, Pars Bade’yi alarak içeri doğru yürüdüler.

Çınar kız kardeşine yaklaştı. “Meltem, seni koluma takmak isterdim ama Mert Ali’nin bu konuda sıkı tembihi var,” dedi. Aslında o adamın şaka yaptığını ve Çınar’ın da istese onu dinlemeyeceğini bilse de, bu durum adamın bayağı işine gelmişti. Kolunu Eva’ya uzattı. Eva sadece ona bakınca, “Şu koluma gir yoksa elini tutarım Eva,” diye fısıldayarak tehdit etti kızı.

Eva öfke ile girdi adamın koluna. Meltem de surat asarak yanlarında yürüdü.

Masaya geldiklerinde Çınar etrafa bakarak Eva’nın sandalyesini çekti ve o oturunca hemen yanına oturdu. Masanın diğer köşesinde sadece Bade ile Pars vardı ve tartışıyorlardı.

Eva’dan gözlerini alamıyordu. O kadar güzel olmuştu ki, mikrofonu alıp, ‘BAKMAYIN LAN, O KIZ BENİM’ dememek için sor tutuyordu kendini. Çok kızgındı ona, hem de çok. Gereksiz yere panik yapıyor, ailelerinden saklıyordu her şeyi. Çınar annesiyle babası çok mutlu olmuştu. Ama bunu Eva’ya anlatamıyordu. Tamam Cem Ernez çok da sevinmeyecekti ama bu da onun sorunuydu artık. Yarın nasılsa anlatacaktı o da kuzu kuzu istediğini yapacaktı.

“Birazdan balkona çıkacağım, peşimden gel.”

“Allah Allah, emredersin.”

“Daha emretmedim. Bu gece bende kalacaksın. Annenlere bir bahane bul.”

“Başka?”

“Yarın ailenle konuşacağız.”

“Sen delirdin mi be adam?”

Birden ona döndü. “Delirdim evet, şuan öfkemi görsen inan inat etmezsin. Şu mikrofonu elime alıp, bağırmamak için zor tutuyorum kendimi.”

“Delirmişsin.”

“Onu diyorum iki saattir sana. Balkona çıktığımda peşimden gel! Konu kapandı!”

Eğlence yavaş yavaş başlamıştı. Etraf iyice coşunca Çınar ayağa kalktı ve Eva’ya bir bakış attı. Eva ‘tamam’ der gibi gözlerini yumunca, o da balkon tarafına yöneldi. Balkona çıktıktan üç dört dakika sonra Eva da gelince, kolundan tuttu ve aşağı inmeye başladı.

“Ne yapıyorsun biri görecek,” dedi ayağındaki topuklularla yürümeye çalışırken. Üstündeki şal da onu soğuktan korumuyordu, üstelik kar çiseliyordu.

“Kes artık Eva.”

Aşağıdaki ağaçlıklara geldiklerinde kızı ağaca sertçe yasladı. “Ah! Sırtım!” diye bağırdı.

“Daha aç oranı buranı. Şu haline bak! Sen beni deli mi edeceksin?”

“Seni ilgilendirmez.”

“Lan sen benim kadınımsın ne demek ilgilendirmez? Ne dediğinin farkında mısın Eva? Biz ayrılmadık!” Eva omuz silkince sabır çekti. “Sabah o kadar aradım seni, açmadın. Bu mu özlemiş halin?”

“Özledim, deli gibi özledim. Ama iyi değildim. Çıldırmak üzereyim özlemden ama kızgınım da!”

“Bende özledim,” dedi burnunu boynuna yakınlaştırıp, elleri de kadının göğüslerine gidince, Eva hızla itti.

“Dokunma!” diye çıkıştı ona.

Çınar haddinden çok öfkelenmişti. “Dokunmam mı?” dedi o da sinirle. “Bunlar benim!” derken göğüslerini sıkmıştı. Eva’nın canı acıyınca yüzünü ekşitti. Çınar’ın eli açıkta olan bacaklarına gitti ve onları da sıktı. “Bunlar da benim!” Sonra elini sırtında gezdirdi ve tırnaklarını bastırdı. “Her yerin benim!” Dudaklarına sert bir öpücük kondurdu. “Dudakların da benim!” dedi sakin olmaya çalışarak. “Anlıyor musun ve lanet olsun ki sen hepsini sanki başkasınınmış gibi sergiliyorsun. Bu elbise bu gece parçalanacak Eva Soylu!” Tekrar kızın dudaklarına yapışınca arkadan gelen sesle ikisi de oraya baktılar.

“Eva? Çınar?”

Şaşkınca bakan gözlerle onlar da donup kalmışlardı.

 ***

Ma: “Ne o üstündeki? Bir şey giymeseydin! Sürpriz ayağına getirdin, göstermedin bana elbiseni ve şuan üstündeki elbise ile millet seni izliyor Meltem. Çıldıracağım ya.”

M: “Saçmalama Mert ya, sen de çok şıksın. Ben bir şey diyor muyum?”

Ma: “Ben hiçbir yerimi teşhir etmiyorum Meltem hanım.”

M: “Mert kırıcı oluyorsun, bak yemin ederim kapatırım telefonu, konuşmam seninle. Sayende yerimden kalkamıyorum.”

Ma: “Sıkıysa kalk, yerinden kalkmıyormuş. Ne büyük kayıp. Ben de pistte şov yapmıyorum Meltem, yerimde oturmuşum.”

M: “Siz kim kim çıktınız?”

Ma: “Amcamlar, dayımlar, biz ve İstanbul’dan gelen annemin ve babamın arkadaşları.”

M: “Kim bu arkadaşlar?”

 

“Mert Ali kiminle mesajlaşıyorsun? O videodaki sevgilinle mi?”

“Başkası mı var ki Yaz?”

“Bu arada bende izledim videoyu, çok güzel bir kız, hayırlı olsun. Çok yakışıyorsunuz,” dedi Mirza gülümseyerek.

“Sağol Mirza abi.”

 

Ma: “:) Mira yengemin abisi ve eşi ve onları çocukları.”

M: “Kız mı çocukları? Kaç yaşındalar?”

 

Zehra gözlerini kıstı. “Bana bak, sen orada özgürüz nasılsa ailesi yok havalarına girip, kızla aynı evde kalmıyorsun bu benim kıytırık oğlum gibi değil mi?”

Mert Ali öksürdü. “Yok Zehra abla, ne alakası var.” -Bu kadın da büyücü müdür nedir?

Reyhan sinsice sırıttı. “O bizim üst katta kalıyor. Genelde,” son sözü fısıldamıştı.

Burcu hazır açık olan radarlarını sonuna kadar açtı. “Ne demek üstte? Kızım sizin ev zaten en üst katta.”

 

Ma: “Bir kız bir erkek. Benim yaşlarımdalar. Naz benden dört beş yaş küçük. Onur da benim yaşımda. Diğer kuzenlerimden bahsetmiştim.”

M: “Bir de bana söylüyor. Bu arada mesajların geç geliyor.”

 

Mert Ali derin bir nefes alıp vererek, kız kardeşine ters ters baktı. Reyhan ise susmadı. “Evet anneciğim ama biz o evden taşındık. Meltem’in bir alt katına. Öyle daha çok vıcık oluyorlar.”

“Hay senin çeneni Reyhan!” diye homurdandı genç adam.

“Mert Ali! Oğlum sen beni deli mi edeceksin? Ne demek alt katına taşınmak ya?”

Ali Efe karısının elini tuttu. “Bebeğim, sarışınım rahat olur musun biraz. Oğlumuz kızın ailesinin evine yerleşmemiş, kızın bir alt katına yerleşmiş. Bu kadar abartmasan mı?”

Burcu gözlerini kıstı. “Sence ben mi abartıyorum Ali Efe? Gerçekten orada bakınca ben mi abartmış oluyorum?”

“Evet.”

“Ya sana inanamıyorum. Oğlumuz kızı kapısının önünde beklemiyor. Resmen evini değiştirmiş kız için.”

 

Ma: “Birileri bir şey soruyor ondan.”

M: “Benimle ilgilen!”

Ma: “Zaten seninle ilgileniyorum. Senin konun açıldı da :)”

Mert Ali kızın mesajı ile gülümsedi. Yavaş yavaş ona benziyordu. Bu iyi bir şeydi.

 

Ali Efe oğluna bakıp, anlayışla gülümsedi. “Sen nereden bakmak istiyorsan oradan bak, ama ben oğlumuzla gurur duyuyorum. Demek ki gerçekten seviyor kızı. Şahsen ben Kerim’e ya da Ertan’a hatta Mert’e benzeyecek diye çok korktum. Ama bak oğlumuz, aşık olmuş.”

Bu sözle masada aynı anda öksürük sesleri duyuldu.

“Abi geçmişi açmasak? Malum burada gelmişimize geçmişimize girmeye hazır bayanlar var," dedi Kerim yanındaki Sedef’i göstererek.

Bu sözle herkes kahkaha atarken Mert Ali gelen mesajla yine telefona gömüldü.

 

M: “Neymiş benim konum?”

Ma: “Babam aşık olduğum için mutlu, annem kıskanıyor, Mirza abim seni çok beğenmiş, çok yakışıyormuşuz... öyle.”

 

 

Saat on ikiyi gösterdiğinde Mert Ali kıza hazırladığı mesajı yolladı.

 

Ma: “Geçen sene seni bana getirdi. O yüzden bende yeri hep ayrı olacak. Ama bu sene ve ömrümün her senesi seninle geçeceği için çok mutluyum. Bu seneden tek dileğim; benim olman... her şeyinle... seni seviyorum Meltemim...”

 

Meltem okuduğu mesajla renkten renge girerken, elleri titreyerek mesaja cevap verdi.

 

M: “Bende seni çok seviyorum ve her geçen gün sevgim de aşkım da artıyor.”

Ma: “En önemli konuya değinmediniz sayın Soylu ve geleceğin Alahanlı’sı?”

M: “Mert Ali!”

Ma: “Efendim?”

M: “Ya!”

Ma: “Ne?”

M: “Anladın sen.”

Ma: “Meltem döndüğümüzde benimle kal lütfen. Ben sürekli yanımda ol istiyorum.”

M: “Bakarız, arada kalırım.”

Ma: “Bırakmayacağım.”

M: “Bırakma da zaten :)”

 

 

Bölüm : 20.11.2024 21:57 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...