
Senin yüreğimdeki yerin neresi ben bulamıyorum.
Bana adres ver,
Önümü bile göremiyorum.
Senin bendeki adın ne ben bilemiyorum.
Bana bir şey de,
Ben seninle ilgili cümleleri bir araya getiremiyorum.
Beceriksizim işte görüyorsun düz yolda bile yürüyemiyorum.
Elimden tut benim sıkı sıkı,
Düşerim diye çok ama çok korkuyorum.
-*-
Adam kızın kapısını hafifçe araladı. Artık nasıl uyuduğunu bile ezberlemişti. Elindeki küçük kekin mumunun sönmemesi için elini koymuş, küçük adımlarla kızın yatağının başına gelip, eğildi ve "İyi ki doğdun en görkemli beste," diye mırıldandı.
Beste gözlerini hafifçe araladı, "Rüzgar bu ne?"
"Bugün senin doğum günün."
Kız kıkırdadı ve doğrularak elini ağzına koydu, "Ya inanmıyorum."
Rüzgar yapmacık bir öfkeyle kıza çıkıştı, "Ne inanmıyorum, neye şaşırdın? Geçen sene unuttum diye işitmediğim laf kalmamıştı. Çingene gibi çemkirdin tüm gün. Korktum artık ne yapayım."
Beste bu sefer kaşlarını çattı, "Elinde özlük dosyam vardı, bir aç bak değil mi? Bu kız ne zaman doğmuştur, ne zaman on dokuzuna girecek diye."
Rüzgar ellerini havaya kaldırdı, "Tamam minnoş, özür dilerim. Ama kabul et akşamında yatta sana harika bir parti ayarlamıştım," dedi ve odasında gözünü gezdirdi, "Üstelik odanı da baştan sona değiştirmiştim. Ama söz bir daha unutmam, unutmuyorum da. Bak," dedi elindeki keki gösterip.
Beste gözlerini kıstı, "Söz mü?" diye sordu.
"Çok korktum şuan ve unutursam kafama sık," dedi gülerek ve burnuna küçük öpücük kondurdu. Beste adamın bu yakınlaşmalarına alışmış, dahası adamın samimiyeti hoşuna gitmeye başlamıştı. Hep böyle bir arkadaşı olmasını isterdi. Sınırsız samimiyet ve rahat biri... Gerçi Rüzgar fazla rahattı.
Birlikte güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra, Rüzgar ağzını peçete ile sildi ve "Evet küçük hanım, tüm gün ve akşam sizinim. Ne yapmak istersiniz?" diye sordu ve ekledi "Gerçi akşam program var, gündüzüm senin ama."
Beste düşünür gibi yaptı, "Akşam ne var?"
Rüzgar ona yaklaştı ve "Sürpriz," dedi sır verir gibi.
"Adi, söylemeyeceksin değil mi?
"Elbette söylemeyeceğim manyak mısın? Sürpriz diyorum."
Beste ellerini göğsünde bağladı ve "Küstüm," dedi dudaklarını büzerek.
Adam da masadan kalkarken, iki eliyle kızın dudaklarını kıstırdı, "Büzme şu dudakları. Birgün istemeden dudaklarımda kalacaklar, o zaman göreceksin büzme nasıl olur."
Beste ona dil uzattı, "Sapık!"
"O dilinde dişlerimde kalır, sok onları içeri," dedi kısık bir kahkaha atarak. Çünkü Beste hemen dilini sokup, eliyle de ağzını kapatmıştı.
*
Akşam dağ evinden gelirken Beste çok mutluydu. Ona harika bir parti hazırlamıştı. Bileğindeki bileziğe bakıp, "Poyraz ve Mısra'nın hediyesine bayıldım ya. Çok güzel değil mi?" diye sordu bilekliği adamın gözüne sokarken.
"Evet de gözüme sokma şunu."
"Senin nerede hediyen?" diye çemkirince Rüzgar işaret parmağı ile burnunu kaşıdı, "Sabah kek getirdim ya odana, daha ne?"
"Pislik! Geçen seneden sonra çıta yükseldi de bende, beklenti tavan yani. Ayrıca ben senin doğum gününde, üç maaşımla saat aldım."
"Evet sonra da dört ay benden para aldın."
Beste güldü, "Evet öyle oldu."
Rüzgar da onunla beraber gülmüştü, "Deli olmasan, çekilecek dert değilsin ha!"
"Hadi ama Rüzgar Soylu kabul et, beni çok seviyorsun ve hayatına renk getirdim."
"Evet çok seviyorum," dedi kıza bakarak. "Ve pembe pembe tabaklara, çiçekli bardaklara, kalpli yastıklara bakarsak, çok fazla renk getirdin."
"Ama yine de bana bayılıyorsun. Bensiz olamazsın ve benden vazgeçemezsin."
Rüzgar yapmacık bir bunalma hareketi ile, "Vurun beni!" diye bağırdı.
*
Eve geldiklerinde içeri girdikleri an Rüzgar eliyle onun gözlerini kapadı. "Rüzgar?"
"Şişş... Benimle gel," dedi ve onu yukarıdaki havuzun olduğu terasa çıkardı.
Yavaş yavaş sürprizine doğru gelirlerken Beste adamın omzuna vurdu, "Bana bak havuza atmayacaksın beni değil mi?"
"Aslında hiç fena fikir değil, ama önce sürpriz, belki daha sonra," dedi gülerek.
"Sürpriz mi?"
"Evet, sabret!" diye çıkıştı ve sonunda sürprizinin önüne geldiklerinde gözlerini açıp bekledi.
Bir sürü koca koca yaslanmalı minderler, led ışıklar, karşılarında kocaman beyaz bir perde, mısır patlatma makinesi, soğuk içecek ve sıcak içecek makineleri ve en üstteki yazı...
'RÜZGAR'IN BESTE'SİNİN SİNEMA SALONUNA HOŞ GELDİNİZ'
"İyi ki doğdun Beste," diye mırıldanan adama şaşkınlıkla döndü Beste.
"Rüzgar sen nasıl bir arkadaşsın?-" dediği an kızın dudaklarına parmaklarını bastırdı. Çünkü bu kelimeye dayanamıyordu artık.
"Ee beni bu akşamlık sinema salonuna davetli olarak alırsın her halde."
"Ah düşünmem lazım, belki olabilir."
Rüzgar gülerek kendisiyle birlikte onu da minderlere çekti ve sarılarak filmi izlediler. Film bittiğinde ise "Henüz sürprizlerimiz ve hediyelerimiz bitmedi küçük hanım," diyerek yan tarafta sakladığı gitarını kucağına aldı.
"Hii..." dedi elini ağzına koyan kız, "Şarkı mı söyleyeceksin bana?"
"Evet." Kızın gözlerinin içine baktı, "Sadece ve sadece sana..."
"Saçlarını okşar bir küçük esen rüzgar...
Hissetmezsin bile...
Yüreğini bir garip hisler sarar,
Fark etmezsin belki de...
Ama ben eminim kendimden,
Eminim içimdeki sevginden,
Gel tut elimi, iş işten geçmeden...
Ama ben duramam yerimde,
Tufanlarım kopar gözlerinle,
Gel öp beni, nefeslerim seninken...
Ben senin yarattığın rüzgar,
Sen benim en eşsiz bestem,
Biz ikimiz böyle iyiyiz...
Ne sen git benden,
Ne ben vazgeçerim senden,
Biz böyle ikimiz efsaneyiz..."
(Söz: Eda Hakverdi)
"Bu kimin şarkısı?" diye sordu merakla Beste.
"Senin," dedi adam kızın burnunu sıkarken. "Hadi çok geç oldu. Doğum günü çocuklarına yarın okul tatil değil," diyerek kalktı yerinden ve elini uzatıp kızın da kalkmasına yardımcı oldu.
Beste bütün gece yatakta şarkıyı mırıldandı. Ona beste mi yapmıştı? Bu aldığı en anlamlı hediyeydi. Adı 'Beste' diye öyle bir jest yapmıştı kesin. Elini başına koyup, dönmekte olan başını durdurmak ister gibi sıktı, "Evet, bu yüzden. Kesinlikle bu yüzden. Başka bir şey düşünme Beste ve uyu! Dönmesin o başın hayır! O arkadaş, sadece arkadaş!"
*
Rüzgar Beste ile geldiği ünlü bir mimarın davetinde etrafı süzüyor, elindeki içkiyi yudumluyordu.
"Şuradaki kadın sana bakıyor ve çok güzel, acayip seksi bir kadın," dedi Beste adamı dürterek.
"Olabilir. Ona bakarsan karşıdaki lavukta sana bakıyor, ama davetin içine etmemek için kendimi tutuyorum." Sonra kıza baktı, "Ayrıca sen bana kız mı ayarlamaya çalışıyorsun Beste, anlamadım da?"
"Hadi ama arkadaşlar birbirlerine birilerini ayarlar. İstersen şu kızı sana ayarlayayım. Beş dakikamı alır."
Rüzgar başını inanamıyormuş gibi sallarken, yüzünde de aynı ifadeyi taşıyan bir gülümseme vardı, "Beste sen ciddi misin? Ben zaten istersem o kızı bir dakikada ayarlarım. Ama istemiyorum. Sende önüne bak lütfen."
"Ayarlayamazsın diye mi bu kaçış?" Beste neyin savaşını kendi ile veriyordu anlamıyordu ama bir kitapta test yapmıştı, 'Ölene Kadar Sevgili misiniz Ölümüne Kanka mısınız?' diye ve şöyle bir sonuç çıkmıştı:
"Şuan sizde ne olduğunuzu çözmeye çalışıyorsunuz. Çünkü duygularınız ince bir ipin üstünde, sağa giderseniz arkadaş ama sola kayarsanız ona deli gibi aşık olacaksınız? Asıl soru; sizin ne tarafa gitmek istediğiniz?"
Sonrasında 'İyi bir arkadaş nasıl olur?' adı altındaki tüm metinleri okumuştu, şimdi de onları hayata geçirecekti.
Madde 46: 'Arkadaşlarınıza birilerini ayarlayın."
"Hadi ama..."
"İstemiyorum diyorum Beste!" neyin derdindeydi bu kız?
"Korkuyor musun Rüzgarcık?"
Kıza öyle bir baktı ki, Beste korkudan bir adım geriye gidecekti neredeyse, "Evet korkuyorum. Ama kendim için değil, sonradan yaşayacağın pişmanlık için! Çok boktan bir durumdur söyleyeyim," diyerek yandan bir peçete aldı ve kıza "İzle," dedi. Peçeteye bir şeyler yazıp, kızın yanına giderken Beste'nin yüreği sıkışmaya başlamıştı bile.
Rüzgar karşısındaki kızın ona boş ve basit gelen bakışlarına alayla güldü ve arkasına bakıp Beste'ye göz kırptı. Sonra elindeki peçeteyi kıza uzatıp, geri Beste'nin yanına geldi.
"Kaç dakika sürdü, baktın mı?" diye sordu ukala bir tavırla.
"Az dakika." Beste resmen homurdanmıştı. Bu durum neden canını sıkmıştı ki? "Ee buluşacak mısınız?"
"Yani."
"Eve mi getireceksin? Ben o gün çıkarım evden, rahatsız olma."
"Yok canım, otel mi yok? Orası senin evin. Unuttun mu, parasını vermiştin?" gülünce Beste omzuna tüm gücü ile vurdu.
"O olayı hatırlatmasan mı?"
"Unutamıyorum ki... Ayrıca bu yumruk gerçekten olayı hatırlattığım için miydi Beste?"
"Sus sen. Çok biliyorsun her şeyi sanki." Sonra bir an kadına baktı ve "Sevişeceksin yani kızla?" diyerek yine aynı konuya döndü.
"Yok, ortada sıçan mı oynasaydım?" başını sağa sola salladı.
Sonra kızın huzursuz ve oldukça kızgın suratına bakıp, gülümserken diğer kız yanından geçti. O da oldukça kızgındı ve Rüzgar'ın kulağına "Canın cehenneme piç kurusu!" diye fısıldadı.
Çünkü Rüzgar kağıda "Bakışlarını üzerimden çek, yoksa sevgilim gözlerini oyacak," diye yazmıştı.
*
Beste masasında oturmuş kalemini kemirirken bir yandan da Rüzgar'ın nerede olduğunu düşünüyordu, hayır kendisi asistanıydı, şuan nerede olduğunu bilmesi gerekiyordu. Hemen telefonunu çıkarıp, mesaj çekti.
B: "Rüzgar BEY!
Yemek siparişinizi vereyim mi her zamanki restoranınızdan? :) saat yaklaşıyor da..."
R: "Gelmeyeceğim."
B: "Bir saat sonra mı vereyim?"
R: "Hayır."
B: "İki?"
...
Beste yutkundu, iyi tamam, ona neydi? Oh rahat rahat internette takılırdı. Müzik dinlerdi, belki de biraz film izleyebilirdi. Evet, film güzel bir seçenekti.
Otuz beş dakikanın sonu...
"Ahlaksız, edep fakiri adam." Gözündeki yaşı sildi, "Kız seni evde otursun beklesin, sen git başka kızlarla... Oh!" dudakları büzülmüştü. "Hayır, o zaman neden kıza şarkılar söyledin, böyle sürprizler yaptın, gözünün içine içine baktın, götün düşsün inşallah!" diye bağırınca birden kendine geldi, "Ay ne şarkısı ya! Of! Uçtun Beste ha!"
B: "Rüzgar BEY! Akşam yemeğinde ne var?"
R: "Sen istediğini getirttir. Ben gelmeyeceğim."
B: "Sebep?"
R: ":) görüşürüz."
R: "Çıkabilirsin bu arada."
"Ay sanki adama görüşür müyüz diye sordum. Sebep dedim sebep?" sinirle yerinden kalktı. Ona neydi ki? O da eve giderdi bi güzel, erkenden. Oh mis!
*
Beste minicik bikinisi ile suya ayaklarını büzüp hızlıca atlayınca şezlongda tabletinden haberleri okuyan adamı ıslatmıştı.
Rüzgar "Beste!" diye bağırıp, üstüne başına baktı.
"Hadi ama Rüzgar Soylu, gel yüzelim."
Rüzgar havuzun içindeki kıza baktı. "Aklımı ekmek arası yapıp yemiş gibi mi gözüküyorum Beste hanım?" o küçücük beyaz bikinisi ile ne derece seksi olduğunu bilmiyordu her halde.
"Anlamadım."
"Onu biliyorum!" diye bağırdı. "Bir boku anladığın yok."
Kız havuzdan çıkıp adamın karşısına geldi, "Ne diye böyle terssin?"
Adam gözlerini yumup açtı ve yandaki havluyu kıza attı, "Sorun yok. Al şunu da üşütme! Yazın ortasında değiliz!"
"Dün tüm gün neredeydin?" diye sordu havluyu üzerine sararak. "O kızla mıydın?"
"Sanane?"
"Banane de, yani ben arkadaşın olarak soruyorum. Asistanın olarak değil." Ortadaki masada duran adamın soğuk içeceğini bir dikişte içti.
"Alkollüydü o Beste!" diye dişlerinin arasından tısladı.
Beste yüzünü buruşturdu, "Evet, fark ettim!" elini sallıyordu, "Çok acı, nasıl içiyorsun onu?"
"O da benim sorunum."
"Seviştin mi kızla?" dedi gözlerini adama dikerek.
"Yine söylüyorum sanane?" bu sefer bakışları meydan okur gibiydi.
"Canım sende ona sanane, buna banane! Ne sorayım ben? Günde kaç kere tuvalete gittiğini mi? Aaa!" sonra yavaşça adama yaklaştı, "Beni söyleyince kıskandı mı? Kıskanmıştır kesin. Sen ne dedin? O benim için değerli mi dedin? Öyle demişsindir, evden çıkarırım diyecek halin yok ya! Ayrıca tek gecelik bir ilişki için de beni kapı önüne koymazsın her halde," deyip adamın ona bakışıyla, "İki gece?" dedi iki parmağını göstererek. "Üç," derken sesi giderek kısılıyordu.
"Beste derdin ne?"
"Sevgilinin olup olmaması. Sonuçta sen benim sevgilim olsaydın, ben başka bir kızla aynı evde kalmana izin vermezdim. Yani asla izin vermezdim."
"Çok şükür ki ben seninle aynı evdeyim, yani seninle sevgili olursak, bir sorunumuz olmaz! Olmadı, biz sevgili oluruz." Tabletini kapatıp ayağa kalktı, "Bu arada gerçekten arkadaşım mısın bir sorgula kendini Beste," önündeki mandalinadan bir tane alıp ağzına attı, "Ve dün tüm gün Selim'leydim. Oldu mu?"
Adam gittiğinde Beste arkasından hayretle bakıyordu. Ne demişti şimdi o?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 8.12k Okunma |
518 Oy |
0 Takip |
30 Bölümlü Kitap |