4. Bölüm

3.BÖLÜM - SAKLAMBAÇ

Eda Şahinoğlu
mutlusonlarinyazar

 

 

Susmasaydım keşke kadınım...

Ayrılıklara kapıyı aralık bırakmasaydım.

Herkese, sana bile meydan okusaydım.

Karşına çıksaydım

Bağırsaydım...

"Sen benimsin!

Sana Aşığım!" diyecek cesareti kendimde bulsaydım...

Olmadı kadınım...

Şimdi ölümün diğer adıdır

Senin başkasının elini tutman...

Nefessiz kalmaktır

Onun sevgisini anlatman...

Ve gidişini izlemektir kadın,

Mezara diri diri sokulmam...

 

-*-

 

Beste ikinci senesini bitirip üçüncü senesine girmişti. Bu süre içinde asistanlığın yanı sıra uyguladığı muhteşem stratejilerle Rüzgar'la çok iyi iki arkadaş olmuşlardı. Tabi bu durumdan Rüzgar'ın pek de memnun olmadığı aşikardı. Beste Rüzgar'ın her hamlesini geri püskürtmüş, her yakınlaşmasını arkadaşlığa yormuş ve bu durumda adamı bezdirmişti.

 

 

Belki de şu sıralar aklı karışsın istemiyordu genç kız ve Rüzgar da bu süreçte Beste'ye ilgisini arkadaşlık yönünde kullanmış, genç kızın kafasının karışmamasını ve okulunu bitirmesini beklemişti. Bu süre içinde Beste'nin hiç erkek arkadaşı olmaması içini rahatlatıyordu. Peşinden koşan, teklif eden çok oluyordu, bunu duyuyordu, kıskançlık krizlerine de giriyordu ama Beste hiç ilgilenmediğini belirtip, fark ettirmeden Rüzgar'ı biraz olsun sakinleştiriyordu.

 

 

Yaz bitmiş, adam yine uzun bir seyahatten yeni dönmüştü. Bu seferki seyahati üç ay sürmüştü. Bilerek uzun tutuyordu yazın olan seyahatleri. Beste'nin bütün yaz, evlerinin terasındaki o havuzdan çıkmaması adamı zora sokuyordu. Bayağı bir zora sokuyordu hemde. Özellikle son zamanlarda...

 

 

'İnşallah evdedir," deyip kapının kilidini heyecanla açtı. Etrafta onu göremeyince henüz uyanmadığını düşünüp, yavaşça kapıyı kapadı ve valizini yere bırakıp, doğruca kızın odasına gitti. Kapı aralıktı, kafasını uzatınca gördüğü manzara ile huzurla dolmuştu ve yüzünde onu daha da baştan çıkarıcı yapacak bir gülümseme belirmişti. Beste beyaz şortlu pijaması ile yastıklara sarılarak uyumuştu ve Rüzgar o an o yastıklardan biri olmak için tüm servetini verebileceğini düşünüyordu.

 

Yavaşça içeri girdi ve küçük adımlarla kızın yatağının başına gelip durdu. Telefonundan bir şarkı ayarlayıp, kulağına doğru tuttu.

 

 

"Özledim seni...

 

Özledim seni...

 

Bir nefes gibi özledim seni...

 

Sen benim canımsın...

 

Sen benim balımsın...

 

Bir tanecik Pepe'msin,

 

Hayatımda neşemsin...

 

Özledim seni...

 

Özledim seni...

 

Bir nefes gibi özledim seni..."

 

(PEPE/BEBE - ÖZLEDİM SENİ)

 

Beste gözlerini açmadan "Gerçekten mi Rüzgar ya?" diye homurtu ile konuştu.

 

"Neden? Bence sözleri çok anlamlı. Bak ne diyor, 'bir nefes gibi özledim seni,' diyor. Çok romantik bence."

 

Beste gözlerini açtı ve yataktan kalktığı gibi yastıklardan birini alıp adama vurmaya başladı. Rüzgar da diğer yastığı alıp kıza vurmaya başladı. Bir süre öylece birbirlerine vurduktan sonra Beste yastığı bırakıp, ona sıkı sıkı sarıldı, "Rüzgar ya, bu sefer cidden çok uzun sürdü."

 

 

"Dur kızım görende çok özledin sanır. Ben giderken dakika saydığını unutmadım," dedi alıngan bir sesle. Ama o da kızın beline dolamıştı ellerini.

 

Adamın kollarından ayrıldığında, "Özledim tabii. Sensiz aç kaldım çünkü," deyip yaramaz çocuklar gibi ellerini arkada birleştirip sırıttı.

 

 

Rüzgar başını salladı, "Vay be. Bu kadar yani? Acıktın diye özledin beni? Ben sana diyorum kızım evde kalacaksın diye. Senin yüzünden de benim kısmetim kapanıyor zaten en son ben alacağım seni mecbur." -İnşallah, "Bak neredeyse üç sene olacak, tek bir tane kız arkadaşım olmadı senin yüzünden. Seninle aynı evde kaldığımı duyan kaçıyor." Ne yalandı ama... Oysa aklını kalbini bu kızla bozmuştu, ondan başkasını da istemiyordu.

 

 

"Hım, yok ben seni o dertten kurtardım, merak etme," derken göz kırptı.

 

Adam anlamadı. Ya da yanlış anlamış olmayı diledi. Bu olamazdı değil mi? Kalbi sıkıştı. Şuan dünya durmuş olmalıydı.

 

"O demek şimdi peri kızı?" deyip yalancı bir gülümseme gönderdi kıza. Ne olur aklındakini söylemesin.

 

"Burada böyle konuşulacak şeyler değil bunlar yakışıklı öküzüm. Hadi gel kahve yapalım ikimize terasta oturup konuşalım."

 

 

Kız yataktan kalkıp, terliğini giyerken "Beste," diyerek kolunu tuttu Rüzgar, "Ne oluyor?"

 

"Ya üzüleceğin bir şey değil, hadi geç terasa," dedi ve mutfağa inip kahve hazırladı.

 

Adam zaten o an ayakta duramadığını hissetti. Hızla aşağı inerek terasa çıktı ve derin derin nefesler almaya çalıştı. Üzerindeki gömleğin üst düğmelerini açarken zorlanınca, "Sikeyim sizin gibi düğmeyi," dedi ve terastaki koltuklara attı kendini.

 

Beste iki kahveyle gelirken gülümsüyordu, "Kahveler gel-"

 

 

Rüzgar onun sözünü keserek, "Seni dinliyorum." dedi zar zor çıkan sesiyle.

 

"Of keyif bile vermiyorsun anlatırken. Ben geçen ay biriyle görüşmeye başladım. Şu senin yolladığım resim kursu var ya orada."

 

'Hay ben o yolladığım resim kursunu da seni yolladığım aklımı da sikeyim,' diye saydırırken içinden, dışından bir tek "Evet," diyebildi.

 

 

"İşte oradaki resim hocası değişti. Yeni gelen kaç aydır benimle ilgileniyordu. Ama öyle rahatsızlık vermiyordu. Çok farklıydı. Sonra bir ara öğle yemeğine çıktık birlikte."

 

"Neden benim o an haberim olmadı bundan Beste?"

 

"Bilmiyorum Rüzgar söyleyemedim işte. Çekindim. Her neyse orda açılıp benden ciddi anlamda hoşlandığını söyledi." Derin bir nefes alıp verdi, "Bende bir şans vermek istedim."

 

 

"Şans? O şansını becerttirme bana Beste! Tanımadığın bir adama nasıl güvenip şans verebiliyorsun?" gerçekten çok öfkelenmişti. Hem öfke, kıskançlık ve en çok da kaybetmiş olmak onu dağıtmıştı.

 

"Sorun yok Rüzgar. Zaten şuan birbirimizi tanımaya çalışıyoruz. Gerçi şimdiden seninle aynı evde kalmamı sorun ediyor," sonra eğilip, sır verir gibi konuştu, "Dahası çok kıskanıyor, ama ben ona anlattım durumu. Yine de pek memnun değil."

 

 

"Kıskanmasını da sikeyim!" dedi homurdanarak, sonra da "Eee ne yani gidecek misin beyefendi memnun değil diye?" diye sordu. İstemeden sesi öfkeli çıkmıştı. Ne demek rahatsız olmuş? Piç herife bak sen. 'Benim adım Rüzgar lan, sen kimin denizinde tufan çıkarıyorsun?'

 

 

"Ne gitmesi ya? Yani henüz değil," derken gülümsedi. "Yeni tanıştık sonuçta." Bu konuşma onun için de zordu. Hatta aldığı karar da... Aklı karışmak üzereydi, karışmaması gerekiyordu. Ama Beste o an Rüzgar'ın gözünde birden farklı bir hüzün gördü. İki yılda çok alışmışlardı birbirlerine. Her şeyden, tüm duyguların ötesinde dost, yoldaş olmuşlardı. Her akşam ona başından geçenleri anlatmanın kıyısına kadar geliyor, ama sonra bilmesi ona zarar vermekten başka bir işe yaramaz diye vazgeçiyordu.

 

 

"Tanışmak istiyorum."

 

Beste başını kaldırıp ona baktı, "Tamam tanışırsınız. Zaten o da istiyor."

 

Rüzgar sinirle kalktı ve "O istiyor diye değil, ben istiyorum diye tanışacağız!" deyip kapıya yöneldi, "Ben duş alıp yatacağım, şu Jet Lag ve sen beni mahvettiniz!"

 

 

*

 

Gelişinin ardından bir-iki gün geçmişti ki Beste huzursuzca evin içinde dolanıyordu. Rüzgar'ın gerginliği onu da geriyordu, üstelik ne zaman Asrın'ın konusunu açsa öfkeleniyordu. Bu da Beste'nin tuhafına gidiyor, dahası -ve ne yazık ki- kafasını daha çok karıştırıyordu.

 

Eline iki kahve alıp, adamın çalışma odasına doğru yol aldı. Bugün evde çalışmak akıllıcaydı. Zira hem deli gibi yağmur yağıyordu, hem de hava bayağı serinlemişti.

 

 

Kapıyı tıklattı ve sert bir "Gir!" komutu ile hemen içeri süzüldü.

 

"Rahatsız etmiyorum ya?"

 

Adam gözündeki gözlüğü çıkarıp burnunu ovdu, "Yok Beste'm gel."

 

Beste iki kahveyle içeri girip birini ona uzattı ve tam karşısındaki koltuğa yayılıp, tümü cam olan taraftan yağmuru izlemeye başladı.

 

Rüzgar da manzaraya dalmıştı ki Beste birden gülümseyerek, "Bence arkadaşlığımızı bir bileklikle sembolleştirelim," dedi.

 

Rüzgar yanlış anladığını düşünüp, teyit etmek için "Ne?" diye sordu.

 

 

"Diyorum ki, böyle kankaların, mesela ömür boyu takacaklarına söz verdikleri bileklikler oluyor ya, onlardan alalım mı birbirimize?"

 

"Yok Beste, istersen şu 'Best Frends' yazan kalpli kolyeler oluyor ya, ondan alıp, ikiye bölelim, onları takalım. Daha klişe ve saçma olur. Nasıl ama?" hafifçe eğildi, "O Asrın'a söyle seninle ilişkimi sembolleştirmeye kalkmasın, öyle bir sembol takarım ki sana, aklını alırım adamın da senin de! Sembolmüş! Kendi önce insan olduğuna dair bir sembol taşısın, ben çok emin olamıyorum da."

 

 

Beste dudaklarını büzdü, "Ne alakası var ya şimdi bunun Asrın'la? Hemen yine öfkelendin? Of ya Rüzgar!"

 

"Git Beste ya, Allah aşkına. Ben görmüyor muyum geldiğimden beri gerildiğini, benden uzak durmak için yarattığın bahaneleri. O beyefendi mi rahatsız oluyor?"

 

'Hayır benim aklım karmakarışık oluyor' demek bu kadar mı zordu? Beste sessiz kalınca, Rüzgar başını sağa sola salladı.

 

 

"Benim seninle ilişkim kimseyi ilgilendirmez. Beğenmeyen varsa da siktirip gider hayatımızdan olur biter."

 

"Hayatıma karışıyorsun Rüzgar! Bu saçmalık."

 

"Ben mi hayatına karışıyorum?" diye inledi kendini gösterip, "Hani senin o Halkla İlişkiler Müdürü olan bayanla yemeğe gitmemem için attığın kırk takla gibi mi?"

 

 

"Kadının bacakları çırpı gibiydi, beğenmedim." Tam adam konuşacakken, kız yeniden araya girdi, "O Finansçıyı hiç söyleme, onun da dip boyası gelmiş, yaptırmamıştı. Üşengeç o kadın üşengeç."

 

"Beste! Beste!" dedi bağırıp, başını sağa sola sallayarak. "Kendine bahane bulmanı anlarım, kendinden, düşüncelerinden kaçmanı da anlarım da," yavaşça eğildi ve kızın gözlerinin içine bakarak son sözünü söyledi, "Ama ben her şeyin farkındayım, beni salak yerine koyma, anlaştık mı pinokyo?"

 

 

***

 

Beste bütün akşam adamın sözlerini düşünüyordu ve önündeki kağıdın her satırına durmadan 'Rüzgar Soylu benim arkadaşım!' yazıyordu. Bir şeylere inanmayı istiyordu. Neden bu kadar zordu ki?

 

Sonra da aylar önce bilgisayardan çıktısını aldığı kağıda baktı.

 

'Arkadaş olmanın 100 yolu' yazıyordu ve o yüz tane maddeden sadece üç tanesinde tik vardı.

 

 

-Her daim birlikte vakit geçirin.

 

-Birbirinize küçük sürprizler yapın.

 

-Birlikte seyahatlere çıkın.

 

"Bunları herkes yapar," diye çemkirirken aklından geçen cümlenin tamamını reddediyordu. -Sevgililer de yapar.

 

"Bileklik ya da kolye olsaydı iyiydi. Birbirimizin sevgililerine de destek çıktığımız yok. Ne boktan arkadaşız biz, cık cık cık cık." -Hoş Rüzgar'ın sevgilileriyle de hiç tanışmamıştı.

 

Ve başka bir maddeye gözü takıldı.

 

 

-Birbirinizden sır saklamayın.

 

Evet, bu olabilirdi. Onun çok büyük bir sırrı vardı ve bunu Rüzgar'la paylaşabilirdi. "Çok mantıklı," diyerek ayaklandı ve her şeyi anlatma kararı alıp Rüzgar'ın odasına gitmek üzere kapıyı açmıştı ki tam o sırada telefonu çaldı. Arayanı görünce kapıyı geri kapatarak, telefonu cevapladı.

 

 

"Alo?"

 

Adam kızın sesi ile huzur bulmuştu, "Prenses? Nasılsın?"

 

"İyiyim işte sen nasılsın? Orda durumlar nasıl?" durup dururken neden aramıştı abisi anlamamıştı, çok önemli bir şey olmadığı sürece aramazdı.

 

"Biraz karışık." Sıkıntı ile nefes alıp verdi genç adam, "Beste?"

 

"Efendim abi." Abisinin sesi onu da tedirgin etmişti.

 

 

"Bütün önlemlerini aldın değil mi gülüm?"

 

"Aldım abi. Merak etme. Senden başka kimse bilmiyor."

 

Adam gözlerini yumup açtı, "Bilmesin kuzum. Orda da kimseye anlatma. Ne olur birtanem, çok dikkatli olmalıyız."

 

"Tamam da, abi?"

 

"Efendim prenses."

 

 

Beste tedirgin sesi ile "Ne oldu? Korkutuyorsun beni," diye sordu.

 

"Sadece önlem güzelim, bir şey yok."

 

"Peki, sen öyle diyorsan. Bu arada teşekkür ederim. Sen benim kahramanımsın. Her şeyimsin. İyi ki varsın abi. Senin desteğin olmasa ben ne yapardım."

 

"Sen benim canımın diğer yarısısın prenses. Asıl sen mutsuz olsaydın ben ne yapardım."

 

 

Birkaç sevgi sözcüğünden sonra kapattılar telefonu. Beste hayatta bir abisine söylemişti nerde olduğunu. Zaten her şey abisinin planıydı. Evlenmek istemiyordu genç kız. Hele de ondan on dokuz yaş büyük bir adamla. Daha on sekiz yaşındaydı o zamanlar. Babası onu vermeye kalktığında abisi Berzan o panikle plan yaptı. Evden kaçırdı kızı. Sonra peşine düşmüş gibi yapıp, güya onu öldürüp dereye attı. Cinayet vakası olduğu için de polisi arayıp arama emri veremediler. Çünkü Berzan ona üç kurşun sıktığını söyledi.

 

 

Öte yandan şirketten fazla para transferi yapamazdı, yoksa dikkat çekerdi. O yüzden kendi hesabındaki tüm parayı ona verdi. Zaten onun da hesabında birikmişi vardı. Ona bir süre yeterdi. Herkes Beste'yi ölü biliyordu. Oysa o nefeslerini şuan yan odada olan adama bahşediyordu. Rüzgar'a...

 

 

***

 

Rüzgar yatağına uzanıp, o bilindik numarayı tuşladı ve bekledi. Beşinci çalışta nefes nefes açılan telefon ile yüzünü buruşturdu, "Ya hayır ya! Daha saat dokuz."

 

Mısra hemen adama çemkirdi, "Sanane be. Evliyiz biz."

 

"Evlisiniz de... Acaba azıcık da sosyalleşseniz mi? Yardıma ihtiyacım var."

 

 

Mısra Poyraz'ı üzerinden itip, "Evet seni dinliyorum," dedi. "Nasıl yardımcı olabilirim."

 

Rüzgar kafasını kaşıdı, "Sen abime olan duygularını nasıl anladın?"

 

"İlk görüşte aşık oldum zaten. Neyini anlamayayım, salak mıyım ben?"

 

"Benim ki salak! Farzet ki sende salaksın, nasıl anlardın? Birinin sana aşık olup olmadığını nasıl anlar ki insan?"

 

 

"Kıskanıyor mu?"

 

"Çok."

 

"Karışıyor mu?"

 

"Haddinden fazla."

 

"Hımm... Seninleyken mutlu mu?"

 

"Eğer rol yapmıyorsa evet," gülümsedi, "Fazla mutlu."

 

"Bu kız Beste mi?"

 

"Evet- Mısra!" dedi uyarır gibi. "Sen hem zeki hem cıvıksın, git kocanla zeki zeki seviş!" deyip telefonu kapadı ve Selim'i aradı.

 

 

"Efendim ortak?"

 

"Bir kadının sana aşık olup olmadığını nasıl anlarsın?"

 

Selim yutkundu, "Abi şimdi nereden çıktı bu aşk meşk soruları. Yok bende aşk falan. Valla değilim."

 

Rüzgar sabır çekti, "Lan gerizekalı, senin aşık olmadığını biliyorum, zaten sende o potansiyel de yok."

 

 

"Allah Allah, neden bende aşık olacak potansiyel yokmuş. Çok pardon da Allah'a bin şükürler olsun, kalp desen var, heyecan desen var, tip desen var... E ne duruyorsun, aşık olsana aşık olsana," diye şarkı söyleyip güldüğünde, Rüzgar telefonu suratına kapatmıştı. Hiç kimse -Beste de dahil- normal değildi ki, beklenti neydi onu anlamadı.

 

 

2 GÜN SONRA...

 

İki gecedir uyuyamıyordu Rüzgar. Düşünüyordu... Düşünüyordu... Ama işin içinden çıkamıyordu. Böyle olmayacaktı. Eğer Beste'yi istiyorsa -ki deli gibi istiyordu- O adamın bir açığını yakalamalıydı. Mutlaka vardı bir siyah yanı, ak pak bir adam olamazdı ve o açığı bulmalıydı. Yoksa Beste göz göre göre elinden gidecekti. Neydi suçu? Sadece kızın kafasını karıştırmamak, okulunu etkilememek için beklemesi miydi? Sikerdi böyle aşkın ceremesini.

 

 

Ama önce Beste'nin yanındaymış gibi yapmalıydı, adamla tanışmalı, sonra da adamın açığını bulmaya çalışmalıydı. Bu onu kötü mü yapıyordu? Belki evet, hem de çok kötüydü. Ama onu kimse kendinden fazla sevemez, koruyamazdı. Kimse Rüzgar'dan fazla değer veremezdi perisine. O Rüzgar'ın Beste'siydi. Başkasının değil. Sadece onun aşkının Beste'si olabilirdi, başka dudaklarda o şarkıyı dinlemeye dayanamazdı.

 

 

O gün hava iki gün öncekinin tersine yaz ayını aratmayacak bir sıcaklıktaydı. Beste'nin okuldan çıkmasını kapıda birbirlerinden habersiz iki genç adam bekliyordu.

 

Beste'yi ilk gören ise Rüzgar oldu, "Beste'm!" diye seslendi elini kaldırıp gülümseyerek.

 

Beste onu görünce çok mutlu olmuştu. Çünkü ona küs olduğunu düşünüyordu, bu durum ise canını sıkıyordu. O da adama gülümsedi ve "Rüzgar!" dedi mutlulukla.

 

 

Rüzgar o yanına varır varmaz onu kucaklayıp, havaya kaldırdı. Onlara bakan kıskanç bir çift gözden habersiz kızı kendi ekseninde döndürdü.

 

"Rüzgar indir beni! Herkes bize bakıyor."

 

"Baksınlar. Çok da bir taraflarımdaydı sanki," dedi gülerek. Sonra kızı indirdi ama çok uzaklaşmasına izin vermedi, "Nasılsın peri kızı?"

 

 

"İyiyim yakışıklı öküzüm sen nasılsın?"

 

"Ooo öyle diyorsan kesin çok kızgınız?"

 

"Diyene bak, iki gündür aynı evin içinde resmen köşe kapmaca oynuyoruz Rüzgar. Benden kaçıyorsun."

 

"Birileri çok özlemiş anlaşılan," dedi kızın burnunu sıkarak, "O yüzden geldim zaten güzelim. Hadi yemeğe gidelim birlikte."

 

 

"Olur. Uzun zamandır yoktun zaten, bir şeyler yapamadık hiç. Özledim."

 

"Süper o zaman."

 

"Beste! Sevgilim?" Arkadan seslenen adama ikisi aynı anda baktılar.

 

Beste "Asrın?" diye şaşkınlıkla adamın ismini söyleyince, Rüzgar içinden sinsice sırıttı.

 

'OYUN BAŞLIYOR' dedi içindeki şeytan.

 

 

"Nasılsın hayatım?"

 

"İyiyim sen nasılsın? Geleceğini haber vermedin," dedi genç kız biraz şikayet eder tonda.

 

"Sürpriz yapmak istedim." Adam o an Rüzgar'a baktı. "Arkadaşın mı?"

 

Genç kız alnına vurdu, unutmuş gibi. "Ah, hayır. Rüzgar. Bahsetmiştim sana."

 

 

Adam gülerek Rüzgar'a elini uzattı. "Haa, Rüzgar abin? Hatırladım," dedi zafer kazanmış bir edayla bakarken.

 

Rüzgar adamın ne yapmak istediğini anladı. Çünkü Beste hiçbir zaman ona 'abi' gibi bir sıfat kullanmamıştı. Şuanda da kullandığını sanmıyordu. Çakal...

 

"Sadece Rüzgar. Ayrıca abisi değil, ev arkadaşıyım." 'Ev' kelimesini özellikle vurgulamıştı. Adamın bu konudaki yarasını az çok anlamıştı ve bunun üzerine oynamakta bir sakınca görmüyordu.

 

 

"Memnun oldum," dedi adam hoşnutsuz bir sesle. Tekrar Beste'ye döndü, "Bir şeyler yaparız diye gelmiştim ama..."

 

"Imm, Asrın biz Rüzgar'la yemeğe çıkıyorduk. Yani sen beni arayıp bir şey demeyince... Bugünlük mazur görsen olur mu?"

 

Rüzgar eline geçen fırsatı kaçıracak değildi, "Aaa Bestem önemli değil. Asrın da bizimle gelsin. Hem tanımış olurum arkadaşını." Bu seferde 'arkadaş' kelimesini bastırmıştı.

 

 

Adam iyice sinirlenmişti. Tabi ki gidecekti. İkisini yalnız bırakmaya niyeti yoktu. Ayrıca bu adam neden kız arkadaşına sahiplenir gibi 'BESTEM' diyordu ki?

 

"Peki o halde gidelim. Arabam şu tarafta Beste."

 

"Benimki daha yakında. Beste benimle geliyor. Sen bizi takip ediyorsun," deyip Beste'yi belinden tutarak arabaya bindirdi. Evet belki adam kıskanmakta da kızmakta da haklıydı, ama Rüzgar'ın şuanda oyunu 'adil oynama' gibi bir derdi yoktu. Tüm adiliğini ortaya koyacaktı.

 

 

***

 

Rüzgar onları çok şık bir mekana getirmişti. Üçü birlikte en köşedeki masaya geçtiler. Havanın sıcaklığına iyi gelmişti deniz havası.

 

Oturduklarında Rüzgar menüyü almadan garsonu çağırdı ve Beste'ye bakarak "Her zamankinden mi Peri kızı?" dedi.

 

"Evet tabi ki de."

 

"Peki, siz?"

 

"Ben de uyarım. Beste'nin zevkine güvenirim."

 

 

"Olur. Bize levrek ve her zamanki mezelerden lütfen," dedi başlarında bekleyen garsona. "Yalnız salataların veya mezelerin hiçbirinde sarımsak olmasın, Beste'nin alerjisi var da."

 

Adam "Peki Rüzgar bey," deyip ayrıldı yanlarından. Asrın ise buna hiç dikkat etmediğini fark edip, kendine kızdı. Oysa kızla sayısız kere yemeğe çıkmışlardı ve Beste'nin sarımsaklı şeyleri yememesi hiç dikkatini çekmemişti.

 

 

Rüzgar elini çenesinin altına koyup, "Eee Beste biraz anlattı tanışmanızı," dedi.

 

"Evet. O harika biri. Çok yetenekli."

 

"O kadarını biliyorum. İki yıldır aynı evde yaşıyoruz."

 

İyi de bunu da o biliyordu. Neden her dakika hatırlatıyordu? "O zaman neden onu seçtiğimi de biliyorsundur."

 

 

"Biliyorum. Çok iyi hemde..." çünkü kendisi de tam da o sebeplerle aşıktı kıza. Beste'ye döndü. Şimdi de adamı biraz sinirlendirme vaktiydi. "Bestem dün yine harikalar yaratmışsın yemekte. Çöpte gördüm şaheserini," deyip kahkaha attı bilerek.

 

"Ya Rüzgar biliyorsun yapamadığımı. Sende gelmedin. Aç kaldım," dedi dudak büzerek.

 

Rüzgar da onu taklit edip dudaklarını büzdü, "Imm... Ama omlet nefis yanmış hayatım. Kokusu apartmanın girişine kadar geliyordu." sonra Asrın'a döndü. "Bu kız yemek yapmaktan hiç anlamıyor," dedi kafasını sallayarak.

 

 

Adam da bu ikilinin arasındaki şeye anlam veremedi. Resmen sevgili gibi flört ediyorlardı. Beste onunlayken böyle rahat değildi ve bu canını sıkıyordu. "Evet, öyleymiş. Aynı eve çıkınca göreceğiz. Gerçi ben seni aç bırakmam, bir şeyler yapabiliyorum."

 

Rüzgar duyduğu şeyle kanı çekildi. Ne demek aynı eve çıkınca? Adamla Beste'nin böyle bir planları mı vardı? Çok beklerdi. "Olmaz öyle şey," dedi gayet soğuk bir şekilde. "Buna izin vermem. Zaten Beste de böyle bir şey düşünmüyordur. Değil mi Beste? "

 

 

"Iıı... Evet. Asrın bunu nerden çıkardığını anlamadım." dedi mahcup bir şekilde. "Aramızda bunu hiç konuşmamıştık. Yani şuan için öyle bir planım yok."

 

"Ne demek yok? Bu konuyu yalnızken konuşalım hayatım. Ne de olsa özelimiz," dedi o da ve aynı Rüzgar gibi 'özelimiz' kelimesini vurgulamıştı. Sonra devam etti, "Eee doğum günün için teklifimi düşündün mü sevgilim? Gidelim mi bir yerlere?"

 

 

Rüzgar az sonra dalacaktı adama, bu adamın tek derdi... Nereye gidecekti lan bu Dangalak kızla? Sahipsiz mi sandı? Allah'tan Beste öyle bir kız değildi ve vermişti cevabını.

 

"Asrın daha önce de konuştuk seninle. Ben seninle tatile falan gelmem. Gelemem. Öyle bir şey yok. Hem doğum günümde sadece seninle değil, Rüzgar ve diğer arkadaşlarımla da olmak isterim." Rüzgar'a döndü "... Ve eminim Rüzgar'ın bu sene için de bana harika bir sürprizi vardır." göz kırptı. Geçen seneki doğum günlerindeki sürprizlerini düşündü bir an. Acaba bu sene ne yapacaktı?

 

"Evet, tabii ki her şey ayarlandı prenses cadı. Merak etme," dedi reverans yaparak.

 

"Ah teşekkürler romantik öküzüm. Beni şımartıyorsunuz."

 

"Görevimiz ne demek?"

 

 

Beste müsaade isteyip lavaboya gittiğinde Rüzgar 'sonunda' diye geçirdi içinden ve Beste gözden kaybolana kadar ikisi de sadece birbirlerine baktılar.

 

Söze ilk başlayan Asrın oldu, Rüzgar da zaten bunu bekliyordu, "Ne yapmaya çalıştığını anlamadım açıkçası! Beste benim sevgilim ve onu benden çok sahiplenmen beni rahatsız ediyor."

 

"Evet fark ettim ve gayet normal. Ben olsam şimdiye kadar kendimi öldürürdüm."

 

"Anlamadım."

 

"Anlamanı beklemiyordum."

 

"Neyi?"

 

 

"O anlamadığın şeyi, seni de ilgilendirmez zaten. Her neyse bak koçum Beste'nin ailesi yok diye kızı sahipsiz sanma. Onun kocaman bir ailesi var ve o düşündüklerin için başta ben olmak üzere hiç biri izin vermez. Mesela abim Poyraz, mesela Selim, Çağatay, Çağan daha saymamı ister misin? Kızları saymıyorum bile Mısra, Rüya..."

 

"İyi de bu kararı Beste verir. Siz değil. Bunu da sen unutma, o yetiştin ve reşit bir kız."

 

 

"Yetişkin, reşit ve ailesi olan bir kız. Beste bu tarz bir kararı bu saydıklarıma sormadan verir mi sanıyorsun? Her biri abilik yaptı ona. Kız kardeşim, yengem ablalık yaptı. Annem babam bile onu sahiplendi."

 

"Peki ya sen? Sen de abilik mi yaptın ona? Yoksa... Aşık mısın?"

 

 

???

 

 

Bölüm : 04.12.2024 20:56 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...