5. Bölüm

4.BÖLÜM - YAKIŞIKLI ÖKÜZ İLE PERİ KIZI

Eda Şahinoğlu
mutlusonlarinyazar

 

Ya gidersen?

Ya hayatımı çekilmez bir cehenneme çevirirsen?

Ya gidersen diyorum kadınım...

Benim olmadan,

Benim olması gereken kalbini bana vermeden...?

Yaşanacak baharlarımı ayaz eylersen...

Sen ne eylersen güzel eylersin de

Gitme be!

Yanımda kal...

Sevme, aşık olma...

Öylece kal...

O da yeter...

Bir tek gözlerime bak,

Ben yine aşık olurum zaten sana...

 

Rüzgar adamın söylediği son sözle donup kaldı. Evet o abilik yapmıyordu ona ve yine evet aşıktı, hemde deli gibi. Seviyordu, özünden, kendinden, her şeyden çok seviyordu da ona neydi bundan? -Tabi ya güya sevgilisiydi. Sıçardı onun sıfatına! Bu adamın karşısında cevapsız kalmayacaktı.

"Bak Asrın mısın kasrın mısın nesin ben kendimi hiçbir zaman abisi olarak görmedim, hemde hiçbir an. Bizim Beste'yle paylaşımlarımız, yaşadıklarımız farklı şeyler, anlatılacak türden, ya da tarif edebileceğim bir şey değil, çok özel, çok farklı. Koruyorum, gün gelir canımı bile koyarım önüne. Belki dost, belki onun da ötesinde. Ama asla iki kardeş değil, hiçbir zaman da olmayacak." Evet kendini tebrik etti Rüzgar. Bu sayede adamın kafası karışmıştı ve Rüzgar'ın Beste'ye abi gözüyle bakmadığını anlamıştı. Ne abi gözü ya? Kör olurdu da o gözle bakamazdı Beste'ye.

 

"Beste seni arkadaşı, abisi olarak görüyor, ben ise sevgilisiyim." Rüzgar alayla gülünce daha beter sinirlendi, "Ve seninle aynı evde yaşaması beni rahatsız ediyor."

"Bu senin sorunun. Ayrıca Beste beni hiçbir zaman abisi olarak görmedi, göremez de..."

Asrın önündeki peçeteyi sıktı, "Elbet bir gün benle Beste'nin paylaşımları çoğalacak, o zaman işte ben onu aynı evde yaşamaya... Hatta çok daha fazlasına ikna edeceğim Rüzgar Soylu. İşte o zaman senin sıfatının değeri kalmayacak."

 

"Elinden geleni ardına koyma Asrın Yüce. Onu benden asla koparamazsın. Çünkü sende onu benim elimden alabilecek güç yok." -Aşk gibi, tutku gibi, sevgi gibi... "Ayrıca benim adım Rüzgar, ben şuan esmiyorum, durmuşum. Çünkü bir esersem tufan olur ve geride sadece tozlar kalır!"

Beste masaya geldiğinde Asrın adamın son cümlesini cevapsız bırakmak zorunda kalmıştı.

"Eee beyler kalkalım mı? Rüya aradı beni acil çağırıyor da?

Rüzgar deminki şeytani halinden eser kalmamış gibi gülümseyerek ağzını peçete ile sildi, "Olur güzelim. Ne istiyor yine bizim çatlak?"

 

"Ah bilmiyorum. Neyse gidince öğreneceğim."

İki adam aynı anda ayağa kalktılar, "Tamam hadi götüreyim de seni derdini anlayalım."

"Ben anlayacağım Rüzgar sen değil. Kız beni çağırdı."

"Of iyi tamam. Zaten iki cadı ile uğraşacak o kalp yok bu akşam bende, Selimlerle takılırım olmadı."

"Süper olur Rüzgarcığım."

"Bende seni seviyorum Besteciğim," dedi burnunu sıkarak ve bunu adama bakıp sadece onun anlayacağı şekilde sırıtıp yapmıştı.

 

*** 

 

"Ne demek daha abine diyemedim ya. Selim iki yıl. Koskoca iki yıldır birlikteyiz. Ve sen hala 'konuşacağım aşkım, anlatacağım bebeğim, bugün son hayatım, bu sefer kesin prensesim' diyorsun. Ama sonuç: Koskoca tırsak bir Selim! Bak sevgilim bu işin şakası falan kalmadı. Bilmem anlatabildim mi?"

Selim taptığı kadına baktı. Ömrünü yakardı bu kadın uğruna. Yoluna ölürdü de bir Rüzgar'la konuşamıyordu işte. Rüzgar hep Rüya'yı ona emanet etmişti. Bir yere gideceği zaman kendi götüremiyorsa onu arardı, bir yerden alınacağı zaman Selim alırdı ama Selim aşıktı işte bu kadına. Aşık olmuştu...

 

O gün geldi aklına yine. Bu küçücük kız, hep birlikte gittikleri bir şehir dışı seyahatinde odasına gelmişti. Altında minicik şort, üstünde beyaz askılı bir atlet, ayakları çıplak, gözünde yaşlar. Allah biliyor ya, o güne kadar içindeki deli Selim'e hep dur demişti. Hep durdurmuştu. Rüya'nın onu abisi olarak gördüğüne ikna etmişti kendini, belki de arkadaşı. Ama Rüya'nın söylediği şeyle donup kalmıştı. Hatta bir süre kızın aralıksız konuşmasına karşılık bile vermemişti.

 

O GECE...

 

"Sen benim abim değilsin! Abi olarak da görmüyorum seni. Ben sana aşığım be adam! Görmüyor musun gerçekten? Yoksa görmezlikten mi geliyorsun ha Selim?" gözündeki yaşı silmişti elinin tersi ile, "Sen bu gece bana bakmadın ya, bir kere bile... Ben öldüm. O gece bize geldiğinizde abim 'o kızı alalım sana Selim' dediğinde kalbim durdu sandım. Abimle çıkıp sabaha karşı geldiğiniz," alay ederek acı bir tebessümle güldü, "Ya da gelmediğiniz her gece öldüm ben be. Sen o siktiğimin eğlencelerinde gününü gün ederken ben ölüyordum Selim. Görmedin mi? Ne haldeydim, ne saçmalıklarla karşındaydım fark etmedin mi? Sen bana kız diye, beni kıskan da bağır, karış diye," derken kendini gösterdi, "Beni kadın olarak gör diye gözünün içine bakıyordum ben. Ben sana daha ne diyebilirim ki? Sev diyemem, benim ol diyemem. Ama yeter, beni kardeşin olarak görme, yalvarıyorum bana artık bunu yapma. Bu beni nefessiz bırakıyor. Kendimi okyanusun dibinde çakılı kalmış, çaresiz bir şekilde boğuluyormuşum gibi hissediyorum. Beni çaresizliğinle sınama!"

 

O ana kadar sessiz kalan Selim genç kızın cesurca söylediklerine şaşırıyor ama aynı anda kalbi mutluluktan deli gibi atıyordu. Onu en son on üç yaşındayken görmüştü. Kendi de o zamanlar on yedi yaşındaydı ve yurt dışına Rüzgar'la birlikte okumaya gitmişlerdi. Döndüklerinde ise Rüya genç ve çok güzel bir kız olmuştu. İşte o andan sonra Rüya onun için çok farklı anlamlar taşımaya başladı. Önce arkadaş olduğuna kendini ikna etmeye çalışsa da baktığı her yerde onu görmeye, dahası herkesten uzak durmaya başlamıştı. Ona olan hislerinin değiştiğini hissettiği an Rüya onun için arkadaş olmaktan çıkmış, artık yaşadığı duygunun aşk olduğuna emin olmuştu. Rüya'ya aşıktı.

 

Kızı kolundan tuttu, içeri çekip kapıyı hızla kapattı ve o gizli gizli baktığı, hep rüyalarına giren dudakları kendi dudakları ile mühürledi. Rüya daha ne olduğunu bile anlamamışken, adamın sabırsız elleri belini sarmış okşamaya başlamıştı.

Selim o kadar heyecanlanmıştı ki sanki ilk defa birini öpüyor, ilk defa bir ten ona değiyordu. Genç delikanlılar gibi titriyor, elleri aşağılara kaydıkça kendini durdurması zorlaşıyordu. Ama durması gerektiğinin de farkındaydı. Çünkü bu minik kızın ilki olduğunu biliyordu.

 

Alnını alnına dayadığında nefeslerini kontrol etmeye çalıştı ve tabiki ondan açıklama bekleyen kıza bir şeyler söylemesi gerektiğini anladı, "Seni seviyorum." Güldü, cümleleri birleştirmeye çalışıyordu, "Seni... Seni çok seviyorum. Ben nasıl sevmem seni. Cehennemde yanarım, yanıyorum da. Her bir zerrem parçalanıyor sensiz. Ama bilmiyordum, Rüya ben seni bilmiyordum. Bu gece sana bakmıyordum, çünkü baksaydım, her yer alev alırdı."

"Selim?"

"Rüya?" demişti adam aynı şekilde ve Selim'i düşüncelerinden Rüya'nın cırlaması uyandırdı.

 

"Bana bak Selim, bakıyor musun? Ya iki saattir ne diyorum ben sana, burada bile değilsin!"

"Ne diyorsun Bebeğim?"

Rüya delirecekti, "Bebekler götürsün seni Selim anlıyor musun?"

"Allah korusun bir tanem sonra sen beni öldürürsün, yazık değil mi bana?" dedi alayla gülümserken.

 

Bu adamın tek bir ciddi anı yok muydu? Olamıyordu, hiç ciddi olamıyordu, "Ben gidiyorum Selim. En iyisi Beste'yi aramak ve abimle konuşmadan da arama beni rica ediyorum!" diye bağırıp evden ayrıldı.

"A-ama Rüya..." arkasından gitmişti ki kadın onu beklemeden arabaya bindiği gibi uzaklaşmıştı oradan.

 

*** 

 

Selim karşısında oturan arkadaşına sevimli sevimli sırıtırken Rüzgar sinirlenmişti, "Ne sırıtıyorsun lan iki saattir?"

"Yok bir şey, öylesine. Gülümsedim. Seviyorum ya." -Kardeşini.

Rüzgar suratını ekşitti, "Dengesiz şey. Şekilsiz!" Sonra etrafına bakındı, "Çağan nerede? Poyraz da yok."

Selim derin bir nefes aldı, "Çağan'ın bugün sarışın bir işi varmış, Poyraz'ın da esmeri var malum."

"Bir biziz sap yani." Sonra adama baktı, "Hayırdır, sende yok mu bu gece kimse?"

 

Selim'in gözleri kocaman açıldı, "Yok ben tek gecelik sevişmiyorum, her gecelik de sevişmiyorum. Yani ben hiç sevişmiyorum. Yani hiç sevişmiyorum derken de yalan gibi oldu." -Batma Selim, batma!

"Selim sen ne saçmalıyorsun?"

Selim derin bir nefes alıp verdi ve içinden 'Birden söyle ve kurtul' diyerek "Ben aşığım! Çok seviyorum, ama öyle böyle değil, yanıyorum aşkından," dedi ve adamın tepkisini bekledi. Ama Rüzgar'ın bağırmak yerine gülümsediğini görünce şaşırmıştı. Bir de sanki cümlesinde bir eksiklik vardı. Bir şeyleri söylemeyi unutmuş ya da atlamıştı galiba.

 

"Gerçekten mi? Çok sevindim."

"Kızmadın mı lan?"

"Neden kızayım oğlum? Ne güzel seviyorsun işte, manyak mıdır nedir? Kim bu kız bu arada? Tanıyor muyuz onu?"

Selim o an anladı, kızın ismini söylemeyi unutmuştu. Kafasını kaşıdı, "Sikeyim ben böyle işi," diye homurdanıp, "Dön abi dön, önüne dön!" dedi sinirle. Onun yapacağı itiraf da bu kadar olur ancak. Rüya onu kesin kesecekti.

 

*** 

 

"Seni dinliyorum tatlım. Bugün ki manşetimiz ne?"

"Beste dalga geçme durum ciddi, hemde çok fazla ciddi." Çantasından bir paket çıkarıp Beste'nin önüne koydu.

"Bu ne hediye mi aldın bana kıyamam."

"He Beste he hediye aldım. Nur topu gibi bir yeğen. Nasıl beğendin mi?" zaten gergindi. Bu kızın saflığı daha da geriyordu onu.

 

"Ya bende bir şey sandım, kızım o karnından çıkar, kutudan değil. Saf mısın nesin?"

"Beste dalga geçmiyorum. Ben galiba hamileyim. Bu da test. Tek başıma yapmaya cesaretim yok. O yüzden sen de yanımda ol istedim." Rüya bir haftadır kendi ile savaşıyordu. Bedenindeki değişimler, daha doğrusu belirtilerin hepsi hamileliğine işaretti ve bunu kabul etmesi kolay olmamıştı. En sonunda da tek başına olmak yerine en azından yanında biri varken test yapmak daha az stresli gibi geldi.

 

Beste donmuş kalmıştı. Ne diyeceğini bilemedi. Tamam Selim'le olan ilişkisini biliyordu. Ama bu derece ileri gitmiş olacaklarını düşünmemişti. Rüzgar dayımı olacaktı şimdi? Aman Allah'ım. Sonra aklına gelenle gözle görülür bir şekilde irkildi ve sesli düşündü. "Şimdi sence Rüzgar senin çocuğunun dayısı mı olacak yoksa senin sevgilinin katili mi? İkilemdeyim şuan ve Rüya neden beni bu işine alet ediyorsun?"

"Beste sen de yapma zaten iyi değilim. Ona gelene kadar babam var, Poyraz var."

"He evet onlar da öldürebilir. Ayyy, Rüya şimdi sen hamiş misin yaaa? İnanamıyorum. Teyze olacağım."

 

"Teyze mi yenge mi orasını Allah bilir artık bende orada ikilemdeyim," diye homurdandı Rüya. Abisinin ona nasıl baktığını görüyordu. Allah da biliyor ya Beste'yi görür görmez sevmiş ve abisinin ilgisini fark edince hep "inşallah" demişti. Ama bu kör kuyu kız, bir türlü göremiyordu anlaşılan.

"Efendim anniş duyamadım." Çünkü Beste de o anlarda Rüzgar'ın kucağında olan minik bir bebek hayal ediyordu. Ne de yakışırdı ona babalık-şey yani dayılık.

"Yok bir şey tatlım. Hadi bana bir kap getir mutfaktan."

 

"Tamam."

Bir koşu mutfağa gitti ve büyük bir kap getirdi. Bunu gören Rüya kahkahalarla gülmeye başlamıştı, "Ay Beste inanmıyorum sana. Kızım sıçmayacağım içine. Alt tarafı biraz işeyeceğim. Bu ne?"

"Ne yapacaksın ne?"

"İşeyeceğim kızım test için."

"Deli midir nedir? Gidip tuvalete yapsana. Kabımıza ne işiyorsun?"

 

Rüya elini alnına koydu, demin yenge mi demişti? Uzaktan bir akraba olarak kalsa iyi olacaktı. "Ay Beste bazen salak mısın rol mü yapıyorsun anlamıyorum ha of?"

"Sensin salak."

"Cık cık cık. Annelere salak denmez çarpılırsın. Cennet bizlerin ayaklarının altında."

"Doğru diyorsun pardon. Dur pet bardak var. Onu vereyim."

"Hah süpersin bebeğim."

 

Beste'nin getirdiği kapla tam tuvalete gidecekken durup kıza döndü, "Beste bir sorunumuz var," dedi.

"Ne? Yani bebeğinin olması yeterince sorun zaten de daha ne olabilir anlamında 'ne' dedim ben."

"Benim o testi yapmam için çişimin olması gerek, ama benim hiç çişim yok."

Beste "Haa!" dedi kafasını kaşıyarak. "Bence klozete oturursan gelir."

Rüya başını salladı ve tuvalete girip klozete otururdu ve beş dakika sonunda Beste'ye seslendi, "Beste yok, gelmiyor."

 

"Ikın biraz."

"O bebeği çıkarmak için olur canım, bebeğin testindeki çişi çıkarmak için değil."

"Ya çık o zaman, aklıma bir şey geldi."

Rüya başını sağa sola salladı ve klozetten kalkıp, banyodan çıkarak salona geçti. Beste de müziği açıp "Hadi zıplıyoruz, bir iki hop! Bir iki hop!" diyerek zıplayarak müzikle birlikte oynamaya başladı.

 

"Manyak mısın Beste ya?"

"Çiş çağırma dansı bu!"

"Su ver sen bana su! Bol bol içeyim."

Beste zıplayarak su almaya gidince birden elini özel bölgesine koydu, "Kız Allah canımı almasın ki çişim geldi, zıpla sen zıpla." Kıza şişeyi verip, tuvalete koştu.

 

Ve yarım saatin sonunda Rüya testi yapabilmişti, salondaki orta masanın üstüne koyup beklemeye başladılar.

"Ne yani şimdi sen şu çubuğa işedin. Ve çocuk senin şişinde çıkacak? Doğru mu anladım ben? Ne saçma."

"Evet canım çok zekisin maşallah da hiç mi duymadın kızım gebelik testini?"

"Duydum tabi o kadar da cahil değilim çok şükür."

"Aman bin şükür."

 

"Ama her gün yapmıyorum. Ne biliyim nasıl yapılıyor. Eee neyi bekliyoruz tam olarak."

"İki çizgi olursa pozitif yani hamileyim. Değilse değilim."

"Tamam. Peki eğer hamileysen... Yani... Ne yapacaksın?"

"Doğuracağım tabii ki Beste. Bi saniye. İkinci çizgi çıktı. Vallahi de çıktı. Beste ikinci çizgi çıktı!" kalbi yerinden çıkacaktı heyecandan. Hayatında böyle bir mutluluk yaşamamıştı.

 

"Hii hamilesin Rüya!"

"Hamileyim! Beste ben hamileyim. Selim'den hemde."

"Ayy evet." -Rüzgar da sevinecek miydi acaba? Rüzgar demişken o neredeydi ki bu saat olmuş?

"Anne olacağım."

 

Ve asıl sorunla Beste'nin cümlesi ile yüzleşti Rüya, "Rüzgar da dayı olacak, ne şirin," dedi korku dolu bir ifade ile. "İnşallah o da sevincimize ortak olup Selim'i bağrına basar, yoksa Selim'in bağrına bağrına ne basar bilinmez."

"Ay sus ya, kabul edecek artık yapacak bir şey yok. Dayı o."

O sırada kapının açılma sesini duydular ve ardından bir ses, "Kızlar ben geldim!"

"Hii abim geldi!"

 

"Dayı o dayı, dayısı mı gelmiş bu bebiş-"

Rüya kızın kafasına vurdu, "Kes sesini Beste de şunu at çabuk."

"Ay tamam be!" Beste bir koşu mutfağa gidip çöp kutusuna attı testi. Yana düştüğünü ve ne yazık ki o testin bambaşka sebepler doğuracağını bilmiyordu.

 

 

Bütün akşam iki kız Rüzgar'la çene çalıp odalarına çekilmişlerdi. Beste düşünceliydi. Bugün bütün gün Asrın ona 'Rüzgar senden hoşlanıyor, yok sana aşık' gibi saçmalıklar sıralamış ve Beste'nin zaten karışan kafasını resmen beş tur daha mikserden geçirip, içine etmişti.

"Ne düşünüyorsun teyzecik?"

"Hıı... Yok bir şey dalmışım. Selim biliyor mu bu arada?"

Rüya elini karnına koydu, çok değişik, farklı ve büyüleyici bir duyguydu bu "Hayır yarın söyleyeceğim. Söylerken gözlerine bakmak istiyorum. Çok heyecanlıyım. Zaten önce onunla konuşmam lazım."

 

"Hımm. Doğru."

Rüya'nın içi içini yiyordu ve içini kemiren o şeyi sormaya karar verdi. "Beste? Sana bir şey soracağım?"

"Tabii ki Rüya. Şeni dinliyorum."

"Sen ve abim. Yani birbirinizden hoşlanıyor musunuz?"

Beste resmen alkış tutacaktı artık. 'Bir sen eksiktin Rüya, içine sıçılmış beynime bir de sen sıç, eksik kalma!' "Ner... Nerden... Nerenden çıkarıyorsun bunları Rüya Allah aşkına? Saçma saçma şeyler-lakırdılar yani. Yok öyle bir şey. Dostuz biz."

 

"Ne bileyim ya. Öyle bir şey olsun isterim. Yani siz birbirinize çok yakışıyorsunuz. Ayrıca neden olmasın?"

"Biz mi? Yapma Rüya. Baklava ve turşu birbirine ne kadar yakışırsa biz de o kadar yakışırız. Parantez açıyorum burada baklava tabii ki abin oluyor. Ayrıca biz çizgi filmdeki Jetgiller ve Taş Devri kadar ayrı dünyalardayız. Ona minnet borcum var. Hakkını asla ödeyemem. Bu yüzden de yeri ayrı, sevgisi başka ve değeri çok. İstese o akşam beni kapı dışarı atabilirdi. Ama o sarıp sarmaladı. Olmayan bir aile verdi. Sizleri verdi. Sevgi, dostluk nice duygulara kapı açtı. En önemlisi de seni verdi. Sen hayatta ki en tatlış arkadaşsın, kardeşsin. Ayrıca o da asla bana o şekilde yaklaşmadı." -Yani artık çok da emin değildi tabi.

 

"Peki ya yaklaşsaydı?"

Beste ofladı, "Ya Rüya bunu daha doğrusu böyle bir şeyi hiç düşünmedim. Hem benim bir erkek arkadaşım var zaten biliyorsun."

"He canım var. Lavuğun önde gideni. Başkasını bulamadın mı? Yok yani abim gibi taş dururken, gidip o kum tanesinde ne buldun anlamadım. Neyse ben kalkıyorum."

"Nereye ya? Kal artık."

 

"Yok sabahtan Selim'e gideceğim. İşe gitmeden onu yakalamam gerekiyor," derken ayakkabısını giyiyordu, "Buradan hem yetişemem hem de abimin dırdırından çıkamam."

"İyi tamam." Kıza sarıldı, "Yeniden tebrik ederim."

"Teşekkür ederim bebeğim. Nikah şahidim sensin ve çiçeğim senindir, hadi görüşürüz."

 

Rüya gidince Beste yatağa uzandı ve ilk defa Rüzgar'ı farklı şekilde düşündü. Olabilir miydi? Rüzgar ona aşık olabilir miydi? Olamazdı, çünkü beyefendi her gece bir kadınla beraberdi. Gerçi hiç de şahit olmamıştı. Bunun adamın ona dediğiydi. Geçen bir kızla olduğunu söylediği gecenin ertesi günü Selim tüm akşam ve gece onda olduğunu söylemiş, Rüzgar da açıklama yapmadan konuyu dağıtarak kaçmıştı.

"Şimdi eğer bu adam bana aşıksa..." başını sağa sola salladı, "Off Rüya aklıma soktuğun şeye bak ya, senin düşüncene sıçsınlar!"

 

 

Yan tarafta ise Rüzgar elinde gebelik testini tutmuş, darmadağın bir halde içiyordu. Beste'si, dokunamadığı, kıyamadığı kıymetlisi hamile miydi yani? Peki nasıl? Ne ara? O herifi öldürecekti. "Yemin ederim seni ellerimle öldüreceğim pislik herif!"

Bütün gece kafasındaki manzara uyutmadı onu. Karnı burnunda Beste ve onun yanında karnını okşayan o serseri. Onun olmalıydı Beste. Gerekirse o çocuğa babalık dahi yapardı yine de ona vermezdi Beste'sini.

 

Ama ya Beste gitmek isterse. Ya onunla yaşamak isterse. Onunla o derece yakınlaştığına göre seviyordu ve yakında adamla yaşaması kaçınılmazdı. Üstelik hamileyse...

Ve bu düşüncelerle kanepede uyuyakalmıştı.

 

*** 

 

Beste sabah yatağında gerilirken rüyası geldi aklına önce şapşal bir gülümseme ile sırıttı ama sonra birden kendine geldi, "Aman canım ne saçma bir rüyaydı. Komikti komik, ha ha ha!" Çok mu çok saçmaydı gerçekten?

Odasından çıkıp aşağı indi ama mutfağa geçecekken oturma odasında koltuğun üzerindeki manzarayı gördü. Rüzgar elini başının altına koymuştu, üstsüzdü ve kahretsin ki çok yakışıklıydı. Bir insana uyku bile yakışır mıydı buna yakışıyordu?

"Beste hayır yapma bunu!"

 

Rüzgar ise uyanmış, kızın ona baktığının farkındaydı ama onu nasıl uyandıracağını merak ettiğinden bekliyordu. Tepki gelmeyince yüzüne piç bir gülümseme ekleyip "Daha ne kadar izleyeceksin beni? Öperek uyandırmanı bekliyorum güzellik," dedi.

Kız sinirle yan koltuktaki yastığı aldı ve adamın kafasına attığında adam da elinden tutup çekti onu. Dengesini kaybeden Beste, adamın üstüne düştü ve dudakları birbirine çok yakın bir mesafede durdu. Adamın her yeri titrerken, Beste hareketsiz bir şekilde duruyordu. Allah kahretsin adamın büyüsü onu kontrolü altına almaya başlamıştı işte. Rüzgar onu öpebilirdi ve kızın kıpırdayacak gücü yoktu. Ama kahretsin ki o adamın çocuğunu taşıyordu.

 

"Hadi güzel bayan şu karnını doyuralım. Kahvaltı senin için önemli."

"Nedenmiş?"

Rüzgar kırdığı potla kafasını kaşırken, Beste hala cevap bekliyormuş gibi ona bakıyordu.

"Şey, kahvaltı günün en önemli öğünüdür sonuçta değil mi?"

"Evet, haklısın. Zaten bu birkaç gündür iştahım bir açıldı ki sorma."

 

Rüzgar kaşlarını çattı, "Tamam hadi kahvaltı edelim," diyerek kaçtı ondan. Daha fazlasını duymaya hazır değildi.

Kahvaltılarını ederken Rüzgar'ın bakışlarını inceliyordu Beste. Normal bakmıyordu. Sanki karnına bakıyordu ve her oraya baktığında sinirden yüz kasları oynuyordu.

"Sorun ne?" diye sordu en sonunda.

"Sorun yok. Beste," dedi peynirinden bir lokma yerken. "Senin söylemek istediğin bir şey var mı?"

 

Beste öksürdü, 'bebeği duymuş muydu acaba?' "Yok. Ne gibi yani?"

"Ne, ne gibi Beste?"

"Yani ne gibi bir şey söylemem gerekiyor sana?"

Rüzgar ellerini çenesinde birleştirip, kızın gözlerinin içine baktı, "Asrın'la nasıl gidiyor mesela?"

Dudaklarını büzdü kız, "Bilmiyorum. Bir iki sorunumuz var. En büyüğü bu evde olmam. Ama çözeriz yakında."

 

"Buradan gitmene asla izin vermem!" dedi Rüzgar sert ama kararlı bir sesle.

"Rüzgar, birgün senin de hayatına özel biri girecek," derken bu düşünce neden kalbinde sıkışmaya neden olmuştu ki? "O gün..."

"Öyle bir gün gelmeyecek." Sonra biraz sakinleşip "Beste bu bir kaç gün evde kalıp dinlenmek ister misin?"

"Tabii ki hayır. Hem okulum hem işim var. Geç kalıyoruz hadi."

 

*** 

 

Rüya eline telefonu aldı. Sevdiği adama bir an önce haberi vermek istiyordu. Acaba sevinecek miydi? Ya erken derse? Ya baba olmaya hazır olmazsa... Sonra birden elini karnına koydu, "Tamam bebeğim, senlik bir durum yok. Baba elbette seni sever, ben azıcık tedirgin oldum sadece. Sen bunları düşünüp canını sıkma! Sen şimdi canın bu sabah kahvaltıda ne istiyor ona odaklan, tamam mı tatlım? Bana işaret çak, hemen aşeririm ben."

Oyalanmadan telefonunun mesaj kısmını açtı.

 

R: "Güzel bir kahvaltı ve habere ne dersin?"

Cevap gecikmemişti. Rüya kıkırdadı, "Telefonun başında mı bekliyordun be adam?"

S: "Kahvaltıdan önce tatlı severim ben canım. Eğer tatlı servisinde dudakların varsa neden olmasın, bekliyorum."

 

 

Selim yatakta uzanmış ergenler gibi mesajlaştığına inanamadı. Bu kız onun bütün tabularını yıkıyordu. Yıkmakla kalmıyor, kendine göre yepyeni huylar edindiriyordu. Yapmam dediği şeyleri bir bir yaptırıyor, 'asla söylemem' dediği her şeyi söyletiyordu. Hatta evliliği bile düşündürüyordu ve bunu düşündüren tek kadın olarak adamın kalbindeki tarihe imzasını atıyordu.

 

R: "Terbiyesizleşme Selim. Kahvaltı ve haber. Kabulse geleyim."

S: "Off güzelim hadi ya. Ben hala yataktayım ve gelmen için tam yarım saatin var. Hemen gel, seni istiyorum."

 

Rüya zaten hazırdı, çantası ile eşyalarını alıp hemen çıktı evden. Arabaya binip, hızla Selim'in evine doğru gitti. Bütün yol mutlulukla şarkı söylüyordu.

Adamın evine geldiğinde arabadan inip, kumandaya basarak arabayı kilitledi ve evin kapısını çalmadan, kendi anahtarıyla açtı.

Selim'in odasına girdiğinde adamın yatakta uzanıp, telefonla görüştüğünü gördü. Muhtemelen abisidir. Bu saatte başka münasebetsiz aramazdı. Zaten düşündüğü gibi olduğunu Selim'in parmağını dudaklarına götürüp 'Sus' diye işaret ettiğinde anladı. Sonra elini tutup yanına çekti.

 

"Hayırdır abi, artık söyleyecek misin? Sorun ne? Ne bu sinir sabah sabah?" Rüya ayakkabısını çıkarıp, rahat bir pozisyonla adamın yanına uzandı.

"Bilmiyorum Selim. Kafayı yemek üzereyim. Sorun Beste."

"Ne olmuş Beste'ye?" derken sevgilisini kollarına alıp, saçları ile oynuyordu.

"O... Beste yani, hamile."

 

Selim durakladı. Bu sırada yanına uzanan kadınına baktı, telefonu bir an önce kapatmak istiyordu ama son dediği şeyle donup kalmıştı. "Ne demek şey... Abi emin misin?"

"Evet. Testi çöpe atmış. Gözlerimle gördüm. Çıldıracağım Selim ya, ne yapacağımı da bilemiyorum."

"Off! Tamam şirkete gelince yanına uğrarım. Konuşuruz. Oldu mu? Sen şimdi sakin ol."

"Tamam geç kalma. Hangi kadının koynundaysan hemen çık ve gel."

 

Selim öksürük krizi tutmuştu, "Görüşürüz abi!"

Telefonu kapattı ve bir süre durdu. Rüzgar'ın Beste'ye karşı olan tutkusunu, aşkını, tüm duygularını biliyordu. Neyse şimdi bunu düşünmese de olurdu.

Yanında uzanan kadını yakınına çekti ve tutkuyla öpmeye başladı. Ya Rüya da onun değil, başkasının olsaydı. Delirirdi. Onu da adamı da kendini de öldürürdü. Olamazdı böyle bir şey. Sonra kadının kulağına fısıldadı. "Başkasının olamazsın. Başkasıyla evlenemezsin. Başkasına dokunamazsın. Anlıyor musun Rüya? Ölürüm, yaşayamam, nefes alamam. Sen sadece benimsin. Söz veriyorum bugün abilerinle konuşacağım ve çözeceğim. Söz veriyorum sana."

 

Rüya gülümsedi. "Bundan sonra zaten başkasının olmam imkansız ve evet artık geciktirmemen gerekiyor. Çünkü ufak bir misafirimiz var."

Adam anlamadı. Rüya'nın kardeşi yoktu ki. Misafir de kimdi? Yoksa... Tabii ya, Beste hamileydi. İyi de bunun onların ilişkisi ile ne ilgisi vardı? "Sana da mı söyledi? Tabii ki söyleyecek. Arkadaşısın. Dün mü belli oldu?"

 

"Evet dün öğrendim de, sen ne söyledin anlamadım, aynı şeyden mi bahsediyoruz?"

"Rüzgar aradı, o söyledi." Rüya'nın kalbi duracaktı, ama cümlenin devamı ile rahatlasa da sonu ile donup kalmıştı, "Morali bozuk biraz. Beste hamileymiş ya."

"Kim neymiş aşkım?"

"Eee sen de biliyorsun ya."

"Neyi?"

 

"Beste işte ya. Test mi yazılı mı sözlü mü bir şey yapmış, çok anlamam da ben. İşte hamileymiş kısaca."

"Eyvahlar olsun!" diye bağırdı Rüya yataktan kalkarken.

"Allah aşkına burada neler oluyor?" Selim artık sinirlenmeye, dahası olayı anlamaya çalışıyordu. O da ayağa kalkmış kadının karşısında durdu.

"Of ya bu olamaz. O test Beste'nin değil ki. Ayrıca Beste garibim henüz açılmamış bir gonca, ne hamileliği ya!" diye inledi.

 

"Kimin peki o test? Rüzgar'ın da olacak hali yok. Tamam adam bir zamanlar yol geçen hanıydı, ama doğasına uymaz."

Rüya ellerini adamın boynuna doladı ve "Benim şapşal. O test benim yani ben yaptım," dedi.

"Hıı, tamam o halde ya. Rüzgar'a deriz. İçi rahatlar adamın, sabahtan beri barut fıçısı gibi herif."

Rüya adamdan uzaklaşıp suratına baktı, "Selim sen ciddi misin şuan yoksa kaçmak için salak rolü mü yapıyorsun?" Bu aralar bu cümleyi çok kullanır olmuştu.

 

"Ne rolü?"

"Salak rolü. O test benim diyorum. Nesini anlamadın?" diye sordu elini beline koyarak.

Selim sesli bir şekilde düşünmeye başladı, "O test seninse..." biraz durdu, "O zaman hamile olan sensin?" kadının başını aşağı yukarı salladı, "Tamam ya anladım. Sorun yok."

 

Rüya Selim'in hala olayı idrak edemediğinin farkındaydı ve sinirlenmeye başlamıştı. Rüya tek kaşını kaldırınca Selim birden gözlerini kocaman açtı ve Rüya'nın karnının üstündeki eline baktı. "Bir saniye. O testi sen yaptın. Bu durumda hamile olan Beste değil sensin. Yani Asrın ölmeyecek. Eee sen hamileysen bu durumda ben babasıyım. Sonuç olarak Rüzgar'ın öldüreceği baba benim!" diye bağırdı.

 

Rüya kahkaha atıp ellerini yeniden adamın boynuna dolayıp gözlerinin içine baktı. "Baba olacaksın Selim Taner."

Selim önce kısık sesle tekrarladı. "Ben baba olacağım. Baba olacağım..." sonra kahkaha atarak, kadınına, çocuğunun annesine sarıldı. Dünyasına, her şeyine. "Ben baba olacağım Rüya. İnanamıyorum. Bana dünyaları verdin. Sen bana yeni bir can verdin. Rüya seni çok seviyorum!" deyip kadını öpmeye başladı ve yavaşça yatağa yatırdı. Üzerindekileri çıkarırken heyecandan elleri titriyordu. Sevgilisini aşk dolu dokunuşlarla sevmeye başladı. Sanki ilk kez dokunuyordu, ilk kez öpüyordu.

 

Yavaşça uzaklaşıp onun göbeğine bakarken elini de oraya koydu "Hoşgeldin dünyam, hoşgeldin aramıza," dedi kısık sesle.

Rüya gözyaşlarını tutamadı. Dünden beri kafasında sevdiği adamın öğrendikten sonraki her halini canlandırdı. Hatta istemediğini, aldırmasını söylediği bir senaryo bile yazmıştı. Ama bu kadar mutlu olacağını düşünememişti. Elini onun elinin üstüne koydu ve gülümseyerek baktı sevdiği adama. Ömrünü geçireceği çocuğunun, hatta çocuklarının babasına.

"İyi ki geldin meleğim."

 

*** 

 

Rüzgar akşama kadar bir sürü toplantıya girip çıkmış, hepsinde de sudan sebeplerle kıyameti koparmış, esip gürlemişti. Selim de ortalıkta liseli aşıklar gibi sırıtarak dolaşıyordu.

Adamın sırıtık suratına baktı, şuan bu adamın mutluluğu Rüzgar'ın sinirlerini bozmuştu, "Lan sen ne ortalıkta sırıtık maymun gibi dolaşıyorsun? İnadıma yapar gibi."

 

"Sanane oğlum. Sen sinirlisin diye illa sinirli mi olmak gerekiyor? Hem seninle konuşmamız gerekiyor. Şimdi mi konuşalım, akşam mı?"

"Şimdi!" dedi ters bir ses tonu ile. "Kafam dağılır en azından. Belki," diye ekledi sonra. Çok da dağılacağa benzemiyordu.

"Valla konuşmadan sonra benim kafam dağılacak ama neyse," diye homurdandı ve birden ağzından "Beste hamile değil," cümlesi çıktı.

 

Evet Selim harika bir yerden girdin olaya. Tebrikler.

"Na-nasıl?" Adamın ağzı kulaklarındaydı, "Ne dedin sen? Ciddi misin? Şaka mı yoksa bu?" adamın içine bir kova değil, bir varil buz dökülmüştü sanki, içi öyle rahatlamıştı ki. Sonra aklına gelenle adama baktı. "Lan gerizekalı madem öyle bir şey olmadığını biliyordun neden sabahtan demedin. Beni burada delirttin?" ama asıl soru bu değildi ve Selim şimdi asıl sorunun geleceğini biliyordu ve beklediği de oldu, "Bir dakika ya sen nereden biliyorsun? Daha doğrusu sen ne alaka biliyorsun?"

 

"Şey evet, konumuz tam olarak bu!" dedi kafasını kaşıyarak. Ama vakit kaybedemezdi artık, "Benim nereden ve nasıl bildiğim. Çünkü o testteki iki çubuk olan çocuğun babası benim. Yani en sevdiğin arkadaşın baba oluyor!" diye sevinçle bağırıp dikkati başka yere çekmek istedi ve istediği de oldu.

Rüzgar adama sıkı sıkı sarıldı, "Demek baba oluyorsun ha! Vay be..." sonra adamdan ayrılıp yavaş yavaş gülümsemesi silindi. Selim'in de öyle, "İyi de annesi kim?" diye sordu. "En önemlisi o testin benşm evimde ne işi vardı?"

 

"Şey..." demişti ki birden kapı açıldı. İki adam aynı anda arkalarını dönüp gelenlere baktılar.

Rüya ikiliye baktı, sonra da "Benim abi. Bebeğin annesi benim," dedi büyük bir cesaretle. İki saattir kapıda bekliyordu ama Selim'in söylemeyeceğini fark edip, kendi müdahale etmişti en sonunda. Beste de tam kızın arkasında durmuş, Rüzgar'ın tepkisini merakla bekliyordu.

 

Ve o an iki ayrı adam iki farklı duyguyla kadının ismini söylediler.

"Rüya?"

"Rüya!"

Rüzgar şaşkın, Selim ise kadının aldığı yükten dolayı acı doluydu sesi.

Adam küçük kız kardeşinin gözlerine baktı. Hayal kırıklığı dolu bir bakıştı. Sonra karnına baktı. Daha sonra karşısında duran Selim'e döndü ve "Seni öldüreceğim!" diye gürleyip, yüzüne yumruğu indirdi.

 

??? 

 

 

Bölüm : 04.12.2024 20:57 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...