6. Bölüm

5. BÖLÜM - BUGÜN BENİM DOĞUM GÜNÜM KADIN, SENİN NE HADDİNE KUTLAMAK

Eda Şahinoğlu
mutlusonlarinyazar

Sen nefes almaya başladığında,

Doldu benim bedenime nefeslerim...

Kaderim sensin

Ve senin gelişinle başlar ömrüm benim.

Senin gözlerinin gözlerime değdiği güne

Yazılır benim ismim...

Bugün benim doğum günüm kadın,

Ne haddine kutlamak senin...

Nice yıllarım olsun senin...

Gözlerin ve kalbin en güzel hediyemdir...

 

 

Ne yani onun küçük kardeşi hamile miydi? Hem de Selim’den. Aklına gelen şeyle gözleri açıldı ve adamı bu sefer yakasından tuttu. “Lan bu bebeği leyleklerin getirmediğini bildiğimize göre... Sen ve kardeşim... Aklıma gelenle delirmek üzereyim Selim. Seni öldürmemen için bana şaka olduğunu söyleyin! İkinizde! Çabuk!”

Selim Rüzgar’ın ellerini tutup yakasından çekti ve yakasını düzeltip Rüya’nın elini tutarak yanındaki koltuğa oturttu. “Oturur musun Rüzgar sakin bir şekilde konuşalım. Sen de otur Beste.“ ikisinin de oturmasını bekleyen Selim, Rüzgar’ın homurtusuna başını salladı.

 

“Kız kardeşime dokunmuş. Aklımı kaçırmazsam iyi! Edepsiz!“ Beste ona uyarır gibi bakınca Rüzgar da ona baktı “Fırsatçı ama. Dokunmuş ona. Leylekler getirmedi ya bu çocuğu. Yalan mı söylüyorum ben?“ dedi şikayet eder gibi.

Selim ona aldırmadan konuya girdi, “Bak Rüzgar kardeşine aşık olduğum için özür dilemeyeceğim. Sadece keşke bu şekilde gelişmeseydi olaylar. Biz en yakın zamanda evlenmek istiyoruz. Rüya’nın hamile olması hiç bir şeyi değiştirmez. Her şey usulüne göre olacak.”

 

“Her halde öyle olacak. Düşündüklerimle delirecem. Ya sen nasıl ya-”

En son dayanamayan Beste adamın sözünü kesip lafa girdi, “Aaa yeter ama Rüzgar. Seviyorlar, aşıklar ve evlenecekler. Bu yönden düşün en azından. Senin gibi sırf zevk için birbirleri ile olmamışlar. Sen her gece kızlarla gönlünü eğlendirip, onlarla gününü gün ederken iyiydi. Duygusuz, gereksiz ilişkiler yaşarken onları anlamanı beklemiyorum da bir nebze denemeni istiyorum.”

 

“Bak sen!” dedi şaşkın bir bakışla ve ellerini göğsünde birleştirip kıza döndü, “Dökülün bakalım Beste hanım. Benim hakkımdaki düşüncelerin bunlar demek. Duygu yoksunuyum ve sadece cinsel içerikli ilişkiler yaşıyorum demek. Bravo, valla bravo. Bunca yıl bende sadece bunu mu gördün gerçekten? Ya sana ne demeli. Getirmiş saçma sapan bir adam karşıma, bu benim sevgilim diyorsun. Sence o adamın niyeti çok mu masum? Adamın tek derdi seninle-“ sustu, dişlerini sıktı. O kelimeyi diyemedi. “Sürekli seninle başbaşa kalma derdinde. Yok tatile çıkalım, yok birlikte yaşayalım. O adamda elimde kalacak en sonunda.”

Selim’le Rüya konunun kendilerinden çıkmasına sevinmiş ve bu ikilinin atışmasını keyifle izliyorlardı. Neyin kavgasını ve neyin tribini yapıyorlardı anlamasalar da ikisinin de akıllarında aynı şey vardı, cümlelerinden de gözlerinden de kıskançlık ve aşk akıyordu. Tek dertleri kör olmaları idi. Birbirlerini göremiyorlardı.

 

Beste duydukları ile sinirle ayağa kalktı. “Bana bak Rüzgar Asrın hakkında ne düşündüğünü bilmiyorum ama kafamı karıştırmana izin vermeyeceğim. Kafam karışmayacak benim anladın mı? Sen bunu yapamayacaksın! Böyle önümde yok üstsüz dolaşarak, yok tatlı tatlı gülümseyerek bu işi başarmana izin vermeyeceğim.”

 

Rüzgar çapkın bir şekilde gülümseyip o da ayağa kalktı ve Beste’nin yanına yaklaştı. Çok yakınına. “Kafan karışmaya müsaitse bitir o zaman o ilişkiyi. Çünkü aşk varsa kafan karışmaz. Bu iki gerizekalı gibi herkese, her şeye meydan okursun. Bana bile. Çünkü aşk en güçlü, en laf anlamaz ve en ulaşılmaz duygudur. Ama kime ne anlatıyorum ki?” deyip, tam odadan çıkmak için kapıya yönelmişti ki geri döndü “Bu arada üstsüz halimle gülüşüme tav olman ayrı bir konu güzellik. Onu da bir ara konuşacağız.” Sonra da Selim’e gözlerini kısarak baktı “Beste’nin partisinden sonra gelip istersin kardeşimi. Kimseye de bebekten bahsetmeyin. Hiç kimseye!“ kapıyı çarpıp çıktığında ardında darmadağın bir kız ve iki şaşkın ama mutlu aşık bıraktı.

 

*** 

 

Beste tavana bakarak düşünceleri ile savaşıyordu. Rüzgar’ın dedikleri, daha doğrusu Rüzgar’ın kendisi aklından çıkmıyordu. Aşık mıydı birine? Peki aşıksa neden bu onu bu kadar rahatsız etmişti? Ve saçma bir şekilde o kıza karşı değişik duygular içindeydi. En başta sevmedi mesela! Ama nedenini bilmiyordu? Hepsi Rüya’nın yüzünden. Geçen söyledikleriyle karmakarışık etmişti kafasını. Daha da delice olanı ise aşık olduğu kız ya kendisiyse?

 

‘Hain Rüya. Pis kız. Nankör arkadaş. “ kafasındaki düşüncelerle örtüyle yüzünü örtüp, çığlık attı. Kendine bile bugüne kadar itiraf edemediği gerçek tüm çıplaklığı ile artık karşısındaydı. Evet Rüzgar’a, o çapkın serseriye aşıktı. Aşıktı ve ona olan aşkını aylardır hem kafasında, hem kalbinde hemde herkesin gözünde kamufle etmek için de Asrın’la çıkmıştı. Kabullenmek istemiyordu, ona iyilik eden adamın iyi niyetini, samimi sevgisini, dahası arkadaşlığını kaybetmek istemiyordu ve bu gerçeği o yüzden kendinden bile saklıyordu. Olmazdı çünkü biliyordu. Beste baştan sonra tehlikeli bir mayın tarlasından farksızdı, yalanlarla dolu bir diyardı ve sadece bir rüyaydı. Birgün bu adamın hayatından da aynı diğer hayatında olduğu gibi çıkıp gidecek ve yine hayalet olacaktı. Belki yarın belki üç yıl sonra, ama birgün elbet onu bulacak, tanıyacak biri olacaktı ve Beste yine kaçmak zorunda kalacaktı.

 

O yüzden de sevdiği adamı o tehlikeye atamazdı. Yani Rüzgar’dan uzak durmak için bir yığın nedeni vardı. Uykuya teslim olurken yine aklında o çapkın gülüşü ve onu deli eden kokusu vardı. Çünkü Rüzgar’ın o dakikalarda başucunda durup, onu izlediğini bilemezdi. Bir süre daha onu izleyip, alnından öperek odasından da evden de kaçarak çıktı.

 

*** 

 

Saatlerdir yürüyordu. Serin hava umurunda değildi. Üzerinde incecik bir gömlek olmasına rağmen içi ateşler içindeydi. Selim’le bu durumda olmasalardı, gideceği tek yer onun yanı olurdu. Ama şimdi dertlerinden biri zaten Selim’di. Beste’nin kendisi başlı başına bir dertti. Hayır, yetmiyordu artık. O kızın sadece varlığı, bakışları, gülüşleri yetmiyordu. Beste onun olsun istiyordu, sevgilisi, aşkı, her şeyi...

 

Bunları düşünürken kendini Çağatay’ın evinin önünde buldu. Evet, doğru adres kesinlikle burasıydı. Kapıyı çalıp bekledi.

Çağan kapıyı açarken yine o vurdumduymaz havası vardı. “Ooo paşam siz bize uğrar mıydınız?”

“Kes lan. Çağatay nerde?”

Çağatay ne kadar ağır başlı ve mantıklı ise, Çağan bir o kadar vurdumduymaz ve ciddiyetsizdi. Eskiden kızlarla takılmak için hep Çağan’la olurdu, şimdi ise dertleşmek için Çağatay ona daha iyi geliyordu. Sözde ikizlerdi, ama tiplerinden başka hiçbir şeyleri benzemiyordu.

 

“Zaten ben burada kapıcıyım,” diye homurdandı. Sonra da kapıyı açıp, “İçerde o,” dedi. “Ama söyleyeyim bu sefer bir yere gitmem. Bende dinleyeceğim. Olayların hep dışındayım hep dışlanıyorum ya. Azıcık da ben dedikodu dinleyim.”

Rüzgar nefes almadan konuşan çocuğa sinirle baktı, “Çağan! Bi siktir abicim ya. Biz dedikodu mu yapıyoruz arkadaş? Allah Allah ya!”

İçeri girince Çağatay ayağa kalkıp elini sıktı ve suratındaki ifadeden bu seferki konunun öyle çok da basit olmadığını anladı. “Hoşgeldin diyesim bile gelmedi, bu ne surat oğlum?” diye sordu kaşlarını çatarak.

“Sert bir şeyler açsana.”

 

“Ooo konu sert anlaşılan,“ dedi Çağan araya girerek. Bir yandan da içkileri hazırlıyordu.

“Can sıkıcı Çağan. Çok ama çok can sıkıcı.”

“Bu çatlak sana içki hazırlıyor da açsan bir şeyler var, ye istersen önce.”

“Yok ya, aç falan değilim. İçki ve çerez falan kafi. Cipste varsa süper olur.”

“Peki, hemen.” Çağan’a bakıp mutfağı işaret etti. O da hemen gidip hazırlıkları yaptı ve masayı donattı.

 

Söze ilk Çağatay girdi. “Bu sefer konu yalnızca Beste değil gibi. Yani Selim’in de suratı sirke satıyordu, o yüzden sordum. Ayrıca yanında o olmadığına göre.”

Rüzgar içkisinden içerken başı ile onayladı onu.

Çağan ise bambaşka bir şeye takılmıştı, “Beste derken?”

“Çağan bi sus ve dinle sadece.” Sonra başını kaşıdı, “Selim ve Rüya...”

 

“Selim ve Rüya derken? Burada neler olduğunu biri anlatacak mı?” Yine araya Çağan girmişti.

“Rüya. Hamileymiş. Hem de Selim’den.”

Çağatay “Ne?” diye inlerken, Çağan “Rüya mı? “ dedi şaşırarak, “Hemde Selim’den? E çüş ama ya!” Çenesini tutamayan Çağan’a ters ters baktı Rüzgar.

“Rüzgar öncelikle sakin ol. Selim’den bahsediyoruz bunu unutma. O sana yanlış bir şey yapmaz. Önce onu dinle bence. Yani mutlaka bir açıklaması vardır. Ya da yanlış anlaşılma falan-” diye lafa giren Çağatay, zaten olanları az çok biliyordu. Ama bu kadarını da tahmin etmiyordu.

 

“Sen biliyor muydun?”

“Yani... Şey... Aralarındaki elektriği fark etmiştim, sorduğumda da yalanmamıştı. Ama bu kadarını elbette bilmiyordum. Ama dediğim gibi bir de ona mı sorsan? Belki duyduğun kişi-”

“Zaten o söyledi bana gerizekalı, daha doğrusu o eveleyip gevelerken kız kardeşim direkt söyledi. Piç kurusu ya, lan kardeşim o benim kardeşim! Nasıl ya! Benim ufak kardeşim hamile!"

 

"Abiciğim biraz sakin mi olsak, ha? Yani Rüya çok da ufak değ-” demeye çalışan Çağatay Rüzgar’ın sert bakışları ile sustu.

“Ya Çağatay nasıl sakin kalabilirim. Bir de karşıma geçmiş evleneceğiz diyor. Sanki başka şansı varmış gibi. Bana gelseydi, adam gibi anlatıp, adabı ile isteseydi ya kızı. Ben mutlu olurdum, ya en sevdiğim arkadaşım ve kız kardeşimin mutluluklarına engel olacak biri değilim ki. Ama bu... Yani çok farklı bir durum.”

 

“Rüzgar olaya böyle bakma. Rüya’yı kandırmadı ya. Ne yaşandıysa birlikte yaşadılar. Bak kendin de diyorsun evlenecekler. Hem ilk baştan gelip sana söyleseydi, izin verecek miydin?”

“Tabii ki de verecektim. Yani bir iki yumruk yerdi ama verirdim yani.” inanamıyormuş gibi baktı Çağatay’a. “Sanki ben mağara adamı mıyım? Aşktan da sevgiden de anlarım. Zaten o Beste’nin de ne yaptığı belli değil. Getirmiş bir adamı karşıma ‘sevgilisiymiş hanım efendinin. Sikerim lan onların ilişkisini. Kimseye vermem ben onu. Beste’nin saçının teline dokunamaz o adam. Zaten adamı gözüm tutmadı! Hiç de sevmiyor kızı, tek derdi- tövbe ya Rabbim!”

 

“Öldürürsün dostum. “ asıl sinirini anlayan Çağatay bıyık altından gülüyordu.

“Has siktir. Lan! Sen Beste’ye mi aşıksın?”

“Ne var lan? Hiç mi aşık adam görmedin?”

“Off, koskoca çapkın Rüzgar’a bak hele, hortuma dönmüş,” derken kendi kendine kahkaha attı. “Evet sayın seyirciler şimdi de son dakika haberi ile karşınızdayız. Kuzeyden sert ve haşin esen rüzgar, bugünden sonra kendini yumuşak ve ılık havaya bırakacak. Sebebinin nerden geldiği belli olmayan minik biz kızın sebep olduğu söyleniyor,” diye dalga geçince Rüzgar adamın kafasına vurdu.

 

“Çağan! Yarınki ana haber bülteninde gündeme oturmak istemiyorsan kes sesini.”

Ondan sonrası ise aynı şamata ve aynı konuşmalarla geçti. Koltukta sızan Rüzgar, sabaha karşı uyandı ve eve gitmeye hazırlandı.

O sırada ise Beste sabah Rüzgar’ın odasının kapısında onun boş yatağına bakıyordu. Çoğu geceler yaşadığı ama yeni adlandırdığı ‘kıskançlık’ duygusu ile. ‘Allah bilir hangi kızın yatağındasın Rüzgar!’ ofladı... Bu içindeki duyguya dur diyemiyordu ve sebebini ne yazık ki bilmiyordu.

 

*** 

 

Anahtarla kapıyı açıp içeri geçen Rüzgar etrafta kimseyi görmeyince, Beste’nin hala uyuyor olabileceğini düşünüp odaların olduğu tarafa yöneldi. Kendi kapısının pervazında duran kızı görünce, duraksadı ve sessizce yaklaştı.

“Birine mi bakmıştınız aşkın bestesi? “ dedi kulağına eğilip fısıldayarak.

 

“Ayyy! Ne yapıyorsun be? Sinsi sinsi arkadan yaklaşmış bir de, çakal!” diye bağırınca Rüzgar kulaklarını kapadı.

“Amma da cırladın kızım ya. Sağır oldum. Bu akşamki hediyene zarar verme istersen.”

“Hediyem mi? Neymiş hediyem?” sonra gözlerini kıstı, “Hem sen neredeydin tüm gece?”

“Sen bana hesap soracağına gidip sevgiline hesap sarsana?”

“Hah çok biliyorsun sen?”

 

“Benim bilmediğim tek şey...” sustu, “Neyse... Hadi kuaföre minik cadı, gidip beni biraz daha delirt.”

“Tamam, Rüya’yla konuştuk. Öğlen gideceğiz. Öncesinde Asrın’la görüşmem gerek.”

Asrın’ın adını duyunca Rüzgar’ın yüzünün ifadesi değişti. ‘Gereksiz adam’ diye geçirdi içinden. “Akşam partiye gelmemesini söyleyeceksen bence isabet olur.”

Beste gülümsedi ve ona dil uzatıp odasına kaçtı.

 

*** 

 

“Merhaba hayatım,” diye mırıldandı Asrın ve ayağa kalkıp kızın yanaklarını öptü

Beste gayet mesafeli ve soğuk bir “Selam,” dedi sadece.

Evet bu ilişki baştan hataydı. Belki de hiç başlamamaları gerekirdi. Kendine bile itiraf edemediği duyguları şimdi saklayamıyordu. Rüzgar’a bakınca bile kalbi deli gibi atarken, bu adamın hiçbir davranışı onu etkilemiyordu.

“Nasılsın?“ diye sordu Beste ürkek bir sesle. Elleri ile oynuyor, sıkıntı ile nefes alıp veriyordu.

 

“İyiyim bebeğim, sen nasılsın? Bu arada nice yıllara,“ dedi ve ekledi, “Haftasonu için harika bir plan yaptım-”

“Asrın benim sana söylemek istediğim bir şey var,” diyerek adamın sözünü kesti.

“Tabi hayatım, seni dinliyorum.”

Beste tüm cesaretini topladı ve “Ben bu ilişkiyi daha fazla sürdürmek istemiyorum,” dedi uzatmadan.

“Ne demek bu ilişkiyi sürdürmek istemiyorum.”

“İstemiyorum demek.”

 

“Hah, saçmalama. Beste bebeğim. Bilmediğim bir şey mi oldu? Seni kırdım mı, üzdün mü?”

“Öyle bir şey değil Asrın. Ama daha önce de dedim. Aşık değilim. Bu şekilde sürer sandım ama olmadı.”

“Bugünü mü buldun söyleyecek?”

“Bugün bütün arkadaşlarım o partide olacak ve ben herkesin bu ilişkiyi bilip daha fazla resmileştirmek istemiyorum.”

“O değil mi?”

 

Beste birden başını kaldırıp adama baktı ve “Evet...” dedi ve sustu, “İnan bunu kendime bile yeni itiraf ettim ve ilk sana söylüyorum.”

“Ona aşıksın,” derken kendi kendine gülüyordu. “Tabi ya...”

“Asrın lütfen-”

Adam iki elini havaya kaldırdı, “Tamam sorun değil Beste, dediğin gibi birbirimize aşık değildik ve ilişki anlayışımız birbirimize çok tersti. Onunla mutluluklar dilerim ve yeniden mutlu yıllar.”

 

Beste gülümseyerek ayağa kalktı ve birbirlerine sıkı sıkı sarıldılar, “Anlayışın için teşekkür ederim.”

“Bende bana dürüst olduğun için teşekkür ederim.”

Ve hiç başlamaması gereken bu ilişki işte bitmişti.

 

 

Öğlen Beste Rüya’yla buluşup, kuaföre giderken olanları ona da anlattı. Tabii Rüzgar’a olan hislerinden bahsetmedi. Rüya ise sevinçle sarılmıştı ona.

“Harika bir karar almışsın canım benimi tebrik ederim.”

Beste yüzünü buruşturdu, “İlişkim bitti dedim, tepkiye bak!” sonra kuaföre “Hafif dalgalı ve serbest olsun,” dedi.

“Beste hanım Rüzgar bey toplamamızı istedi ama.”

-Ne demek oluyordu bu? “Bak sen. İyi peki toplayalım,” dedi gülümseyerek. Yine neyin peşindeydi acaba?

 

Saçı ve makyajı bitince giyinmek içi eve gelmişti. Sabah çıkarken giyeceği elbiseyi yatağın üzerine koymuştu ama odaya geçtiğinde gözlerine inanamadı. Yatağın üzerinde bambaşka bir elbise vardı. Göz kamaştırıcı ve fazla iddialı. Eline aldı, “Rüzgar...” diye mırıldandı. “Deli ya.” Ve giymek için hemen üstündekileri çıkardı. Elbise önden fazla dekoltesi olmasa da sırtı tamamıyla açıktaydı ve cömert bir yırtmacı vardı. Nar çiçeği rengindeydi. Ayakkabısını, çantasını, her şeyini düşünmüştü. Ayakkabısını giyindiğinde kapı çaldı.

 

“Girebilir miyim prenses?” dedi Rüzgar başını kapıdan uzatarak.

“Tabii ki lordum.” Elbisesinin kenarlarını tutup reverans yaptı.

Rüzgar gördüğü görüntü ile nefesi kesildi. Bu elbiseyi almakla hiç iyi etmemişti. Ya da keşke başbaşa bir organizasyon hazırlasaydı. Evet harika, dili tutulmuştu işte.

“Eee bir şey demeyecek misin Rüzgar?” dedi yalandan bir öfkeyle.

 

“Nefesimi kestin, dilimi yuttum sanırım,” dedi gülerek “Ben... Yani sen... Çok güzelsin Beste, çok ama çok güzelsin.”

Beste’nin duydukları ile ayağı yerden kesildi. “Teşekkür ederim. Sen de çok yakışıklı olmuşsun.” Yanına gidip kendi elbisesi ile aynı renk olan kravatını düzeltti.

“Her zamanki halim.” dedi ukala bir tavırla, daha doğrusu yakınlığından gelen sıcak etkiyi dağıtmak için.

“Ah ego eşittir Rüzgar Soylu.”

Rüzgar elini kızın boynunda gezdirdi, “Boynun boş kalmış.” Arkasına geçti, cebinden kutuyu çıkarıp açtı. Kolyeyi boynuna takarken ikisi de aynı hisler içindeydiler. Alev almışlardı ve kalpleri dahil her zerreleri yanıyordu şuan. Rüzgar’ın tenine değen elleri, Beste’nin ellerinin değdiği teni...

 

Kolyeyi taktıktan sonra omzuna küçük bir öpücük bıraktı ve kulağına “İyiki doğdun prenses. İyi ki dolandırıldın. İyiki hayatıma girdin,” diye fısıldadı.

Beste kıkırdadı. Ama dudaklarının değdiği yer yangın yeriydi. Kolyesinde dolaştırdı elini. Sonra aynaya döndü. Ters R harfi ve ona arkadan ve R’ye birleşmiş B harfiydi. Neydi şimdi bu? Fazla özeldi. Çok özel. İnsan sevgilisine böyle bir kolye alırdı.

 

“Çok teşekkür ederim, çok özel bir hediye.”

Rüzgar kızın elini tutup, hafifçe okşadı, “Senin hayatında yeterince özel olduğumu düşünüyordum.”

“Öylesin Rüzgar...” derin bir nefes alıp verdi. “Ve her şey için teşekkür ederim.”

“Daha dur gece yeni başlıyor prenses.”

“Gidelim mi o zaman? Çok sabırsızlanıyorum bu gece için,” dedi heyecanla Beste.

“Şey tatlım, benim bir yere uğramam lazım. Şoför alacak seni.”

“Ne? Of ya! Tek mi gideceğim?”

“Tek kalmayacaksın. Hadi geç kalma. Söz veriyorum bende gecikmeyeceğim,” deyip yanağından öperek çıktı odadan.

 

 

Beste mekana geldiğinde her yer karanlıktı ve mumlardan yol yapılmıştı. Gülümsedi, kalbi deli gibi atıyordu. Yolu yavaş adımlarla takip etti. Mumların son bulduğu masanın önünde durdu ve o an hoparlörden ses geldi.

“Bu şarkı benim tarafımdan sana yazıldı prenses. Sen bu dünyadaki en güzel Beste’msin... Nice yıllara...”

Ve sadece iki spot ışık yandı. Biri kendisini aydınlatıyordu biri de sahnede elinde gitarla oturan Rüzgar’ı.

Gitarın o muhteşem sesi başladığında bambaşka diyarlara gitti Beste. Şarkının sözleri başladığında ise elleri istem dışı kolyeye gitmiş ve sıkıca tutmuştu kolyeyi. Sanki onun elini tutuyordu.

 

“Gel sil gözümden yaşlarımı...

Sebebi olduğun dertlerimi yok et.

Gitme bir adım öteye sakın...

Nefesinle bedenimi var et...

 

Gel kalbimin sultanı...

Ver ellerini avuçlarıma...

Gel ömrümün baharı,

En güzel şarkıları haykırayım kulaklarına...

 

 

Seninle güzel her an,

Gülüşün hayat veriyor ömrüme...

Canımı sermem için yoluna,

Tek bir sebep ver ellerime...

 

Gel kalbimin sultanı...

Ver ellerini avuçlarıma...

Gel ömrümün baharı,

En güzel şarkıları haykırayım kulaklarına...”

(Söz: Eda Hakverdi)

 

 

Şarkı bittiğinde Beste gözyaşlarına boğulmuştu. Sahneden inip yanına gelen Rüzgar’ın boynuna sarıldı.

“Teşekkür ederim. Çok teşekkür ederim. Bugüne kadar aldığım en güzel hediyeydi.”

“Rica ederim prenses. O zaman ilk dansı benimle eder misin? Gerçi Asrın’ı göremedim. Geç kaldı.”

“Gelmeyecek,” dedi uzaklaşıp adamın gözlerinin içine bakarak. “Sanırım yine başına kaldım.”

“Başıma kalan en mükemmel, en kusursuz belasın.” elini tutup sahneye çekti. Bu arada bütün ışıklar yanmış ve alkışlar kulaklarında çınlamıştı. Hayatı boyunca unutamayacağı bir doğum günü daha yaşatmıştı ona Rüzgar.

 

Dans ederlerken birbirlerinin gözlerinin içine bakıyorlardı. Rüzgar’ın eli kızın sırtında rahat durmuyor, sürekli okşuyordu onu.

“Ayrıldınız mı?”

“Hiç birlikte olmamıştık zaten. Başlamaması gerekiyordu.”

Rüzgar gözlerini devirdi, “Bencede.” Sonra dudaklarını kızın saçlarında gezdirdi, “Canımı sermem için o sebebi istiyorum o zaman...” diye fısıldadı.

Beste adamın cümlesi ile donup kalmıştı. Ne demişti o şimdi? Aman Allah’ım...

 

Ve sonunda pastası gelmiş ve gördüğü an kahkaha atmaya başlamıştı. Elinde süpürge tutmuş bir cadı figürüydü.

“Ya inanamıyorum sana ya. Sensin cadı! Aşk olsun Rüzgar ya,” diye çıkışsa da hala gülüyordu.

“Onun için uğraşıyoruz senelerdir, hadi üfle cadı. Ve lütfen mükemmel bir dilek tut.”

‘SADECE SENİ İSTİYORUM’ dedi içinden ve mumların hepsini üfledi.

O gece her şey mükemmeldi. Rüya ile Rüzgar’ın arasındaki buzlar da erimişti biraz. En azından dışarıya belli etmiyorlardı.

Poyraz ise “Ben hiç bir kıza şarkı söylemem, diyen adama da bakın hele, beste yapmış,” diye diye, bütün gece dalga geçmişti Rüzgar’la.

 

 

Eve döndüklerinde bütün yol doğum gününde olanları konuşuyorlardı. Kahkahalar eşliğinde eve girdiler. İkisi de ayakta zor duruyor, kahkahalarını kontrol edemiyorlardı.

“Şişt, herkes uyanacak kızım ya. Sessiz gül.”

“Sen kendine bak!” sonra aklına gelenle yine kahkaha attı, “O kız nasıl düştü ama, çok komikti ya. Sana hava atacağım derken yeri boyladı.”

 

“Tamam sus cadı sus,” dedi ama o da gülüyordu hala.

Ve o sırada gözgöze geldiler. Salonda ikisinin nefesleri yankılanıyordu sanki. Beste bir an kalp atışlarının sesinin duyulduğunu düşünüp, kızardı.

“Kesin bitti değil mi?“ diye fısıldadı Rüzgar.

“Evet,“ diyebildi sadece Beste.

 

‘Neden?‘ diye sormadı Rüzgar, sorularla boğup, öldürmek istemedi o anı. Genç kıza yaklaştı ve dudağına ufak bir öpücük kondurdu. Hemen çekilmedi, bir süre dudağı kızın dudağının üstünde kaldı. Sonra derin bir nefes alıp, “İyi geceler prenses,“ dedi ve gitti. Hemen odasına geçmesi gerekiyordu. Çünkü kalsaydı devamı gelecekti ve duramayacaktı. Allah biliyor ya durmak da istemiyordu. Lanet olsun. Neden yapmıştı ki şimdi bunu. Bundan sonra devamının geleceğini ve artık kendini tutamayacağını biliyordu. Bütün bedeni alev aldı. Bir öpücükle baştan çıkacak yaşları geçeli yıllar olmuştu. En son orta okuldaydı.

 

Beste ise darmadağınıktı. Hayır bütün parçaları birleşmişti. Evet tam olarak buydu. Tamamlanmıştı. Elini dudağında gezdirdi. Bu neyin başlangıcıydı? Aşkın mı?

 

???

 

 

Bölüm : 04.12.2024 20:58 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...