9. Bölüm

8. BÖLÜM - ARTIK BAŞLAYALIM MI? 

Eda Şahinoğlu
mutlusonlarinyazar

Neden olmuyor sevgilim,

Neden hala doya doya öpemiyorum

O aşk akan dudaklarını...

Neden dokunamıyorum beni kavuran

Ateş gibi olan bedenine...

Ben neden özgür değilim sende,

Sen neden tutuyorsun kendini söyle?

 

-*-

 

Eve geldiklerinde yorgunlardı. İkili birbirine bakıp gülümsedi. Rüzgar oflayıp arkadaki duvara yaslandı ve Beste’yi kendine çekip sarıldı. “Deli gibi korkuyorum.”

“Başaracak...” diye mırıldandı kız.

“Peki ya biz?”

 

Beste yavaşça uzaklaştı, “Biz derken?”

Rüzgar başını geriye atıp, tavana baktı, aynı anda da derin derin nefesler alıyordu. Bir iki saniye öyle kalıp, başını eğdi ve Beste’nin gözlerinin içine baktı. “Biliyor musun bazen salak numarası yaptığını düşünüyorum Beste’m.”

“Sensin salak Rüzgar! Allah Allah!” başını yana çevirdi önce, sonra adamı itti, “Git ya, dokunma bana. Bırak!”

Rüzgar kahkaha atarak onu kendine çekti. “Bırakmak mı? Aklımı senin gibi peynir ekmekle yemedim. Ne derece yakın olacağımızı ben karar veririm Beste, çünkü ben senin aksine ne olduğumuzu da kim olduğunu biliyorum.”

 

Beste kaşlarını havaya kaldırdı gülerek, “Kimmişim ben?” ellerini boynuna doladı.

Rüzgar kızın teması ile “Ah!” diye hırladı ve dudakları Beste’nin dudakları ile buluştu. Dili cambazlık edip, kendine girecek bir an bulduğu an içeri süzüldü ve Beste’nin tüm savunmasını talan etmişti.

"Kimim ben?” diye inledi kız kendini adamdan uzaklaştırıp, meydan okuyarak ona bakarken.

“Benim Beste’msin! Rüzgar’ın Beste’sisin. Sadece benim, başkasının olamazsın! İzin vermem!” dedi ve yeniden kızın dudaklarında hakimiyet kurdu. Artık durmak istemiyordu. Yeterince acı çekmişti, yeterince beklemişti. Hem bedenen, hem ruhen çekmişti o acıları... Artık mutlu olma ve aşklarını özgürce yaşama zamanıydı.

 

“Beste! Durmayalım... “ dedi, arzudan boğuklaşmış sesiyle. Tüm bedeni alev almış ve şimdiden sertleşen erkekliği onu zorlamaya başladı. Ama yavaş olacaktı... Elinden geldiğince Beste için bu geceyi unutulmaz kılacaktı. Tabi kendi içinde unutulmaz olacaktı... (!)

“Durma!” diye emretti Beste.

Beste’den onay alınca, kızı taşıdı. Beste’nin bacakları beline dolanmıştı. Adam kızın kalçalarından tutarak odaya doğru ilerledi. Yolda ne dudakları ayrılmıştı ne de elleri kalçalarında rahat durmuştu. Yatağa uzanacakları zaman Rüzgar durdu.

 

“Bir saniye,“ dedi gülerek. Bu gece hiçbir şeyin onları engellemesini ya da hızlarını kesmesini istemiyordu. Önce kendi telefonunu kapattı, sonra Beste’ninkini alıp onu da kapattı. Beste tatlı bir kahkaha atınca, Rüzgar kıza birdaha aşık oldu. “Of Beste ölüyorum sana!” diye inleyerek dudaklarına tekrar yapıştığında artık onu durduracak hiçbir şey kalmamıştı. Ama hızını arada kesiyor, kendini tutmaya çalışıyordu. Önceliği Beste’ydi.

 

Üzerindekileri yavaş yavaş çıkarırken, alışması için ona zaman tanıyor ve kendine de bir güzel işkence çektiriyordu. Kadının adamı deli eden bedeni artık karşısındayken nefes alışları sıklaşmış, dudakları çıplak kalan yerlere tüy gibi öpücükler bırakmıştı. Kulağına eğildi ve “Sende beni soy bebeğim,” dedi.

Beste’nin yanakları kızarmış, ama adamın dediğini de içinden gelen aşkın ve tutkunun cesareti ile yapmaya başlamıştı. Önce tişörtünü yavaşça çıkardı üzerinden. Tamam onu defalarca üstsüz görmüştü, ama dokunmak, onunla bu şekilde olmak başkaydı. Kaslı kolları, göğsü daha bir iri geldi ve ellerini onların üzerinde gezdirdi. rüzgar başını arkaya atıp, kendinden çıktığına inanamayan bir ses çıkardı ve “Devam et!” diye emretti.

 

Beste bu sefer pantolonuna yöneldi. Önce kemerini çözdü, ardından da düğmeleri... Kotu üzerinden yavaş bir hareketle indirmeye çalışırken, Rüzgar da ona yardımcı olmuştu ve şimdi aralarında sadece iki küçük ve ince kumaş parçaları kalmıştı.

“Sıra bende...” dedi ve önce dudakları aşağıdaki ince kumaş parçasında dolandı, sonra yeniden yukarı çıkıp, göbeğine ıslak öpücükler kondurdu.

 

Her temasla Beste’nin bedeni yataktan yükselip, sesi adamın inlemesine karışıyordu. “Rüzgar... “ diye fısıldadı. Bu durması için değildi. Rüzgar bunun farkındaydı. Dudakları bu sefer açıkta olan boynuna çıktı ve tek hamlede eli önce kadının sonra da kendisinin iç çamaşırını çıkardı. Tenine değen adamın çıplak erkekliği ile titrediğini, gerildiğini anladı. Onun rahatlaması için tekrar dudaklarına yöneldi. Öncesinde “Ne olur rahat ol birtanem. Kendini kasma ve istediğin gibi davran,” dedi. “Dokun, öp...”

“Tamam Rüzgar...”

 

Ve ondan sonrası aşktı. Zamanın aşka akması, seslerin rüzgarla bestesiydi. Artık bir bütünlerdi. Beste artık onundu. Beste Rüzgar’ın kalbiydi, Rüzgar ise Beste’nin tek erkeği...

 

*** 

 

Selim gecenin bir vakti eve girdi. Rüya hala telefonlarını açmıyor, onunla görüşmüyordu. Suçu neydi, var mıydı onu da bilmiyordu? Bar kısmına gidip içki aldı ve yatak odasına gidip, kızın dev fotoğrafının karşısına oturdu. İçti... İçti... Kendini unutana kadar içti. Karşısında ona gülümseyen kadın sanki artık o fotoğrafta bile ona bakmıyordu. Telefonunu çıkardı.

“Sinyal sesinden sonra lütfen mesajınızı bırakınız...” sözüyle sinyali bekledi ve o sinyal kulağına geldiği an konuşmaya başladı.

 

“Bunu dinleyecek misin bilmiyorum. Ama dinlersen, belki nasıl acı çektiğimi, seni nasıl özlediğimi ve ne denli soru işaretleri ile boğulduğumu anlar, beni bir kerecik olsun ararsın. Rüya... Rüya’m... Ben seni kıracak, üzecek bir şey yapmadım. Lütfen bana sadece ‘neden?’ olduğunu söyle. Neden beni görmek istemiyorsun? Neden yanında olmama izin vermiyorsun? Neden kucağımda seni uyutup, yaralarını sarmama, saçlarını okşayarak seni uyutmama izin vermiyorsun?” sustu... iç çekti... “Rüya... O bebek benim de bebeğimdi. Bende en az senin kadar acı çekiyorum. Aşkım... Lütfen bir kere olsun sesini duyayım. Tek bir kere... Seni çok seviyorum.”

 

Telefonu kapattığı an başını geriye attı ve gözlerini yumdu. Bu gecede kabuslarla geçecekti onun için. Rüyası olmazsa o geceler kabuslarla süslenirdi...

 

*** 

 

Saat öğlene gelirken Rüzgar yeni uyanmıştı. İş yerindeki randevusunu düşününce hemen yatakta doğruldu. Bugün Beste’yi şirketten uzak tutmalıydı. O adam kimdi, ne istiyordu merak ediyordu. Dönüp yanında hala uyuyan kıza baktı, dün gece fazlasıyla yormuştu onu. Gülümsedi. O acemi haliyle bile nasıl da karşılık vermiş ve bir kere bile karşı gelmemişti. Şuan kusursuz bir tablo gibiydi. Siyah saten çarşaf sadece göğsünün bir kısmını ve göbeğinin az daha altını kapatmıştı. Bu anı hatta her anı ölümsüzleştirmek istiyordu. Telefonunu aldı ve önce kızı tek başına bir kaç poz çekti. Sonra da yanına uzanıp, ikisinin fotoğraflarını çekti.

 

Yanından ayrılmak istemiyordu. Bugün tüm gününü onunla bu yatakta geçirmek istiyordu. En iyisi bir an önce işleri toparlayıp onunla tatil planlamaktı, hemde en kısa zamanda.

Beste hayatına bir sonbahar gecesi girmişti. Şimdi de bir sonbahar gecesinde onun olmuştu. Sonbahar aşkı, gizem kokardı, tutku akardı. Sonbahar Beste’nin adı, Rüzgar’ın kaderiydi.

 

En sonunda yataktan kalkıp hızlı bir duş aldı. Duştan çıktığından Beste’nin uyandığını ve çarşafı çekiştirip durduğunu gördü. Bir yerlerini kapatmaya çalışıyordu. O kadar masum ve komikti ki. Bu görüntü Rüzgar’ı güldürmüştü. “Onun için biraz geç kaldın tatlım. Dün gece her yerini yeterince gördüm ve ...” cümlesini tamamlayamadan Beste cırladı.

“Rüzgar! Sana inanamıyorum. Susar mısın? Dün gece ne yaptığımızı biliyorum ama bu utanmamı engellemiyor. Tam bir edepsiz gibi davrandım. İnanamıyorum kendime.”

 

Rüzgar bu sefer daha büyük bir kahkaha attı. “Bence harikaydın aşkım, tam bir tutkulu aşık gibi davrandın,” dedi arsız bir bakışla.

Beste bütün çarşafı kafasına kadar çekince Rüzgar telefonunu eline alıp, “Bak çok güzel çıkmışız, profil resmi yapsam mı acaba?” deyince Beste anında çarşafı indirip, fotoğrafa baktı ve inledi.

“Edepsiz! Sana inanamıyorum. Sil şunu.”

“Asla!” yanına gelip, saçlarını öptü. “Ömür boyu bende kalacak.”

“Edepsizsin çünkü.” Tekrar yüzünü çarşafla örttü.

 

Rüzgar kıkırdadı. Kızın bu hali çok tatlıydı. Giyinme odasına yönelirken bugünkü görüşme için zemin hazırlıyordu kendine, “Hayatım bugün şirkete gelme istersen. Dinlen. Zaten önemli bir toplantı yada görüşme yok. Bende erken gelirim. Olur mu?”

Beste için harika bir teklifti. Çünkü bugün adamın yüzüne bakamayacaktı. Çarşafın altından boğuk çıkan sesiyle “Süper fikir!” diye bağırdı.

Rüzgar yeniden kahkaha attı ve üzerini giyindikten sonra kızın yanına yaklaştı, çarşafı üzerinden çekip onu arsız bir şekilde öperek odadan çıktı.

 

*** 

 

Genç adam şirketten içeri girdiğinde birkaç meraklı bakışın hedefi oldu. Alışkındı. Fazla dikkat çeken biriydi. Gür saçları, keskin kahverengi gözleri, yapılı vücudu ve buralı olmadığını bas bas bağıran esmer teni ile girdiği her ortamda ilgi odağı olmayı başarıyordu. Berzan Moran ‘Ağa’ sıfatının hakkını veriyordu. Rüzgar’ın odasına geldiğinde sekreterini gördü. Baş selamı vererek “Berzan Moran. Rüzgar beyle randevum vardı,“ dedi kısa keserek.

Sekreter kısa bir görüşme sonunda “Sizi bekliyor, buyurun,” dedi.

 

Adam direkt odaya doğru adımlarını yöneltti. Kapıyı tıklattıktan sonra “Gir” sesini duyup duymamayı önemsemeden içeri girdi.

Rüzgar karşısında gördüğü adamla sesini bağdaştıramayıp, bir anlığına şaşırmıştı. Açıkçası ismini ve sesini duyduğunda böyle birini beklemiyordu. Ayağa kalktı ve elini uzattı. “Berzan bey. Hoşgeldiniz. Ben Rüzgar.”

“Memnun oldum Rüzgar bey,” dedi yüzünün sertliğine inat eşsiz gülümsemesi ile.

 

Rüzgar adamın gülümsemesi görünce irkildi. Beste’nin gülümsemesine ne kadar benziyordu ve o an kızın dün geceki halleri geldi aklına. Kafasındaki görüntüyü hemen yok ederek sakin çıkmasını istediği sesi ile adama yöneldi. “Ne içersiniz? “

“Kahve. Sade olursa sevinirim.”

Rüzgar iki sade kahve söyledi ve adama baktı. Berzan Rüzgar’ın onun konuşmasını beklediğini anladı ve Rüzgar’ın ağzını açık bırakacak sözler Berzan’ın dilinden dökülmeye başladı. “Şimdi söyleyeceklerim sizi şaşırtabilir Rüzgar bey. Açıkçası nerden nasıl başlayacağımı bilemiyorum.“ sıkıntılı bir sesle devam etti. “Beste benim kardeşim.” Berzan biraz bekledi. Rüzgar’ın şaşkınlığının farkındaydı, bugüne kadar Beste’yi kimsesiz sanıyordu. Rüzgar adamın tahmin ettiği gibi şoktaydı. Aklında ise bir sürü sorular filizleniyordu.

 

Adam devam etti. “Beste’yi buraya ben yolladım. Planlarımın dışında senin evinde kalmaya başladı. Ama seni araştırdıktan sonra onun senin yanında güvende olacağını düşündüm. Çünkü ben o kadar uzaktayken onu koruyamazdım. Ama sen korurdun. Korudun da. Bilmeden de olsa korudun onu.”

“Ben dediklerinizden bir şey anlamıyorum. Beste kimsesiz...”

“Değil.” Berzan sözünü kesti birden. “Sadece öyle bilinmesi gerekiyordu. Mardin’de onu herkes öldü biliyor.”

 

“Bakın Berzan bey bana her şeyi doğru düzgün anlatır mısınız? Çünkü ben bir şey anlamadım ve şuanda ne halde olduğumu tahmin bile edemezsiniz!” çok sinirliydi. Dün gece bu adamın ‘kardeşim’ dediği kızla birlikte olmuştu, daha da ötesi o kıza deliler gibi aşıktı ve şimdi bu adam kalkmış her şeyin bir yalan olduğunu mu söylüyordu?

 

Adam derin nefes aldı. Haklıydı, her şeyi en başından bilmesi gerekiyordu. O yüzden ikiletmeden anlattı. “Beste Berfin Moran. Moran aşiretinin tek kızı. Yaklaşık üç yıl önce onu kendinden yaşça bayağı büyük diğer aşiretin ağası ile evlendireceklerdi, hemde üçüncü karısı olacaktı. Kan davası dursun diye. Ama ben minik Berfin’imin yaşlı bir bunakla evlenmesini istemedim ve onu evden kaçırdım. Sonra onu güvenilir bir yere sakladım. İki üç gün onu aramış gibi yaptım. Sonra güya onu buldum ve uçurumdan nehre attım. Cinayete girdiği için polisi karıştırmadılar ve cesedi aramadılar. Ağa olduğum için de zaten bana güvenmek zorundaydılar. Sonra üniversiteyi kazandı. İstanbul’a gönderdim onu. Şahsi hesabımdaki bütün parayı ona verdim ama riske girmemek için ona para göndermedim. Çünkü en ufak bir hata onun canına mal olurdu. Kendi nüfusumu kullanıp, kayıtlarının hem gizli tutulmasını sağladım. Sonrasını biliyorsun zaten. Sana bir kaç kere anlatmak istedi. Ama kimsenin bilmemesi için anlatmamasını ben istedim.“

 

Rüzgar dağılmıştı. Öyle bir dağıldı ki kendi bile şuan parçaları nerde bilmiyordu. “Peki neden şimdi anlattınız bana bütün bunları.”

“Çünkü onu sevdiğini biliyorum. O da seni seviyor. Kısacası aranızda olan duygusal bağın farkındayım.”

Rüzgar dün gece aklına geldikçe delirecek gibi oluyordu. Bu adamın kız kardeşi ile dün gece defalarca sevişmişti. “Allah'ım” diye geçirdi içinden. “Siktir!” adama baktı ve “Bakın neyi ne kadar bildiğinizi bilmiyorum,” diye lafa girdi. “Ve benden ne istediğinizi de. Evet Beste ile bir ilişkimiz var-” demişti ki Berzan onun sözünü kesti.

 

“Beste ile evlenmeni istiyorum.”

“Ne?“ diye bağırdı Rüzgar. Tamam seviyordu Beste’yi, çok aşıktı ona. Ama evlilik başka bir şeydi. Bir kadınla bir ömür... O bugüne kadar hiç evlenmeyi düşünmemişti ve Beste ile çok iyi anlaşsa da ve ilişkileri mükemmel başlasa da nasıl gidecekti şuan hiçbir fikri yoktu. Evlilik mahkum olmak demekti üstelik. Evlilik özgürlüğün idamıydı. Onlar zaten aynı evi paylaşıyorlardı, belki bir ömür de onunla yaşardı. Üstelik şimdi ona iki yıldır yalan söylediğini öğrenmiş daha başka neler olabileceğini düşünmeye bile başlamıştı. Bu adam ne saçmalıyordu. “Bakın biz Beste ya da Berfin her ne ise onunla kısa süredir birlikteyiz. Evet iki yıldır aynı evdeyiz. Ama ilişkimiz yeni yani sırf siz istediniz diye evlenemeyiz, bunun kararı ikimize bağlı. Ayrıca şuan kafam çok karışık.”

 

“Bak onun hayatı tehlikede. Eğer onunla evlenirsen soyadı değişir. Ben bağlantılarımı daha ne kadar kullanabilirim bilmiyorum çünkü.”

“Saçma. Ben onu korurum. Gerekirse yanımdan ayırmam. Ama bu dediğiniz asla olmaz. En azından şuan için, ya da bir başkasının isteği ile olmaz.”

Berzan bıkkınlıkla nefes alıp verdi. En iyisi sert abiyi oynamaktı. Bu adam başka türlü anlamayacaktı, “Sen ne sanıyorsun ha? Benim kardeşim senin çapkınlıklarına malzeme olacak biri değil. Geceleri sadece yatağını süsleyecek biri hiç değil.”

 

“Ben onu kastetmedim. Bir gün evleneceksem bu istediğim için olur. Birilerinin zoru ile değil.”

Berzan sinirlenmişti. “Peki,” dedi son kozunu oynamak için adamın gözünün içine baktı. “O halde onu alıp giderim.”

“Nereye?” Rüzgar’ın kalbi sıkışmıştı. Ne demek onu alıp gidecekti? Nereye götürecekti onu?

“Seni ilgilendirmez. Güvenilir bir yere, yurt dışında onu saklayabileceğim bir sürü yer var,” deyip ayağa kalktı.

Rüzgar da ayağa kalkmıştı onunla, “Hiç bir yere alamazsın onu. İzin vermiyorum. O benim!”

“Hangi sıfatla?”

 

“Sevgilisiyim,” dedi kendinden emin bir tavırla. “Ayrıca Beste’nin de geleceğini sanmıyorum.”

Berzan gülümsedi. “Hah, çok ikna ediciydi. Bak küçük bey, burada nasıl yaşıyorsun bilmiyorum ama bizim orada sevgili pek bir resmiyet içermiyor. Bu yüzden de kız kardeşim ‘Sevgilisinin’ yanında güvende değil. Onun hayatını riske atamam.”

“Sorun ne anlamıyorum. Bugüne kadar güvendeydi. Şimdi ne oldu?” Rüzgar sinirlenmişti. Bu adama o kızı vermeyecekti! Gerekirse... ‘Has siktir!’

 

Adam sıkıntıyla tekrar yerine oturdu. Aklına evdeki o esmer cadı gelince iç çekti. “Beste’nin ölüm haberinden sonra karşı aşiretin küçük kızlarıyla evlenmeyi kabul etmek zorunda kaldım. Kız henüz on altı yaşındaydı o zaman. On sekizine girene kadar bekledim. Yeni evlendik. Destan... “ duraksadı. Kızın adı bile dağılmasına sebep oluyordu. “O, evlenmeyi hiç istemiyordu. Ama başka şansı da çaresi de yoktu. Evlendiğimiz günden beri benim bir açığımı arıyor. Geçen Beste ile telefon görüşmemi duymuş. Tam anlamadı ama şüphelendi. Her dakika bana laf çarpıyor. Onu korumam lazım Rüzgar. Anlıyor musun? Onu kendimden bile korumam lazım.”

 

Rüzgar bir an durdu. Ne diyeceğini bilemedi. Ama o an olumsuz bir şey demek istemedi. Eğer Beste’ye bir şey olursa yaşayamazdı, olmazdı. O yüzden mecbur onayladı.

“Anlıyorum, anlamaya çalışıyorum. Bende onun saçının teline zarar gelsin istemem,” dedi ve dişlerini sıkarak devam etti. “Ben... Onunla evleneceğim.” Duraksadı. “Peki bu durumdan onun haberi var mı? “

“Hayır yok. Olmasın da. Onunla isteyerek evlendiğini düşünsün. Yoksa kabul etmez Rüzgar.”

Rüzgar adama hak verdi. Beste öyle olduğunu bilse, hayatta evlenmeyi kabul etmezdi. “Peki. Buna da peki, haklısın.”

 

Adam gittiğinde Rüzgar saatlerce olanları düşündü. Beste’nin ara ara dalıp gittiği o anları, Rüya ona sarılınca kızın gülüşünde saklanan burukluğu... Gözlerini yumdu. Ne olacaktı şimdi? Evlenecek miydi? Hem de bu şekilde, bir zorunluluk ile... “Off! “ diye iç çekti ceketini alarak ofisten hızla çıktı. Şuan için Beste’ye hesap soramayacak olması onu çıldırtıyordu.

 

*** 

MARDİN

 

“Abi konuştuklarını duydum. Berfin’di diyorum.”

“Destan o öldü. Adam elleriyle nehire attı.”

 

Destan o gece ki konuşmayı hatırladı. Resmen adam ‘Çok dikkatli ol. Ortalıkta fazla dolaşma. Unutma seni bilmiyorlar. Yoksa öldürürler prenses.’ demişti. Adam kız kardeşine hep ‘prenses’ derdi. Başka bir kadın olamazdı. Çünkü az çok tanıyordu Berzan’ı öyle çok çapkın, kızlarla gönül eğlendiren biri değildi. Aldatacağını hiç düşünmüyordu. O kız yüzünden istemediği bir evlilik yapmıştı. Abisi kız kardeşini kurtarayım derken Destan’ı yakmıştı. Onunla istemeden bir şey yaşamamıştı ama evliydi sonuçta ve er geç yaşanacaktı.

 

“O ölmedi. Ben de Destan’sam bunu sana ispat edeceğim abi. Amcamla evlenmedi diye beni bu eve hapsettiniz ve kız bulunduğu an ben bu evden gideceğim!“

 

???

 

 

Bölüm : 04.12.2024 21:03 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...