@mutlusonlarinyazar
|
“Açıklayacak mısın yoksa susacak mısın Bulut?” dedi adamın gözüne sokarken telefonu. “Şey... senden önceydi desem?” “Demin girilmiş.” “Senden önce derken işte sen gelmeden önce. Ayrıca gözüme gözüme tutmasana telefonu. Rica ediyorum ama.” “Bulut! Bu ne? Son kez soruyorum.” “Ya neden son kez? Dur bulacağım.” “Ne yalan uyduracağını mı düşünüyorsun, inanamıyorum sana ya!” diye çemkirdi ve telefonu koltuğa fırlatıp, çıkıp gitti. Bulut ise aptallığına küfür ettirmeye başladı. Neden silmemişti ki geçmişi. Kızı da durdurmamıştı. * B: “Ela teyzemler bekliyor, ayıp olacak.” B: “Ela lütfen ya. Tamam özür dilerim. Bir eşeklik yaptım. Bak yemin ederim doğruyu anlatacağım sana.” Bulut sinirle Uğur’un numarasını çevirdi. İkinci çalışta açıldı. Her ne kadar demin konuşmuş olsalar da neticeyi ne o sorardı, ne de diğeri anlatırdı. “Uğur yardımın gerek.” “Yine ne yaptın?” dedi bıkkın bir sesle. “Ya da ne yapamadın?” “Kes zevzekliği. Teyzemlere gideceğiz Ela ile. Ama biz azıcık, çok az tartıştık ve o benimle gelmiyor.” “Anladım. Trip olayları. O benden sorulur ya.” “Sahi mi lan?” “Evet abicim. Bak şimdi kıza ‘İyi peki gelme, orada da bana aşık bir kız var. Beni onlara yem et. Sonra desinler ki, kavga etmişler gelmemiş kız,’ gibi şeyler söyle.” “İşe yarar mı?” “Yarar, bana güven. Hangi taktiğim işe yaramadı?” Bulut sırıttı, “Valla hepsi yaradı.” “Yani. Hadi görüşürüz.” “Görüşürüz.” Bulut tekrar mesaj kısmına girdi. “Oku ama cevaplama ha. Görüşürüz.” B: “İyi peki gelme aşkım. Teyzemin komşusunun kızı da desin ki ‘ay iki günde kavga etmişler’ desin. Sonra bütün gece bana baksın. Sen de evde otur. O beni bakışları ile yerken, sende çekirdek çitle. O beni gözleri ile süzerken sen de televizyon izle. Peki, iyi geceler şimdiden sana. :(” E: “Yarım saate hazırım. Ama sadece teyzene ayıp olmasın diye geliyorum. Hiç de kıskandığımdan değil yani. Sen üstüne alınma.” B: “Alınmam :)”
“Lan Uğur yemin ediyorum adamın dibisin lan. Seni alacak kız yaşadı. Bildiğin adam aşk dehası ya. Ne dehası, adam aşk olayının zirvesi ya. Nasıl da şıp diye çözdü.” * Arabada sessizce giderken, Ela Bulut’a bakmıyordu bile. Bulut sahil tarafında sağa çekti ve durdu. “Ela yüzüme bakmayacak mısın?” “Hayır.” “Ela bak özür dilerim.” Kızın ellerini tuttu ve kendine çevirdi. “Bak tamam belki aptalca gelecek, ama anlatacağım sana.” “Artık çok geç.” “Değil. Yapma öyle güzel gözlüm ya,” bir elini yanağına koyup, okşadı. “Bak, ben seni çok ama çok öpmek istiyordum. Ama... şey... Yani belki başka bir erkek için utanç verici olabilir ama ben bundan utanmıyorum Ela’m. Ben daha önce hiçbir kadınla beraber olmadım. Ne şey anlamında, yani böyle yakınlaşma ne de sevgili anlamında. Her şeyimde ilksin. Bilmediğim için de internetten baktım.” Ela önce adamın gözlerine baktı, yalan söylemediğini anlayınca da gülümseyip, adama sarıldı. “Gerçekten mi? İlk öptüğün kız ben miyim?” Bulut kızı uzaklaştırdı ve yanaklarını avuçlarının içine aldı. “Evet sensin. Sonuncusunun da sen olacağını bilmesem, elimi bile sürmezdim zaten. Ben seni bırakmam Ela. Kavga etsek bile lütfen bunu dışarıya yansıtacağımız bir şey yapmayalım olur mu?” “Olur, tamam.” Bulut gülümsedi ve “Seni çok seviyorum,” dedi. Ela derin nefes aldı ve tüm cesaretini toplayıp, fısıldadı. “Ben de seni seviyorum Bulut.” Bulut gülümseyerek kızın dudaklarını ele geçirdi. *** Ö: “Ne yapıyorsun?” Ş: “Teyzemle masayı hazırlıyoruz.” Ö: “Erkek var mı?” Ş: “Var tabi. Kuzenlerim ve dayılarım falan var. Bir de bahçede Kahraman var. Kuzenlerimin enikleri.” Ö: “Şermin benim ne demek istediğimi anladın bence. Dalga geçme. Zaten sinirliyim.” Ş: “Yok bay kıskanç, yok. :)” Ö: “Canını seven gelmez zaten. Ayrıca ben senin sözlün değil miyim? Ben neden gelemiyorum?” Ş: “Ne sözlüsü ya. Daha istemedin bile.” Ö: “Cumartesi geleceğiz ya.” Ş: “Bugün salı beyefendi.” Ö: “Üç-dört gün için mi ha? Üç-dört gün için mi?” Ş: “Ne deyim teyzemlere, bu adam üç gün sonra benim sözlüm olacak, o da gelsin yazık mı deyim?” Ö: “Hayır, öyle denmez zaten. Uygunsuz olur. Sürpriz yaptım, bu da benim müstakbel sözlüm. Sizlerle tanışmak için getirdim dersin.” Ş: “Özgür hadi oyalama beni, bak Ela ile Bulut da geldi.” Ö: “Of ya!”
“Herkese merhaba,” dedi Bulut Ela’nın elini bir dakika bırakmadan. “Merhaba benim yakışıklı yeğenim,” diyerek yanaklarını öptü teyzesi. “Tanıştırayım teyzeciğim bu nişanlım Ela. Elacım bu da benim tombik teyzem Özlem.” “Memnun oldum Özlem teyze,” deyip, elini öptü kadının. “El öpenlerin çok olsun kızım,” dedi kadın beğeni ile gelinlerini süzerken. Diğer herkesle de tanıştırdıktan sonra, masaya geçtiler. Masayı bahçeye kurmuşlardı ama hava biraz serindi, Bulut kızın koluna dokundu ve kulağına “Üşümüşsün biraz, hırka gibi bir şey getirmelerini isteyim mi?” diye sordu. Ela zaten bugünkü yakınlaşmanın ne utancını üzerinden atabilmişti ne de büyüsünü. O yüzden yanakları kızardı. “Şey, biraz. Ama iyiyim.” Adam başını sağa sola sallayıp, gülümsedi. Sonra kuzenine döndü. “Şeyda, abicim, Ela yengene bir hırka getirir misin?” Şeyda kibarca gülümsedi, “Getiririm abi,” deyip, içeri koştu. Yemek hem hoş sohbet, hem de kahkahayla geçiyordu. Bulut bu tür şeyleri pek konuşmazdı, ama ablası Şermin Ela ile Bulut’un tanışmalarını, Bulut’a yaptıklarını anlatırlarken, Bulut kaşlarını çatsa da Ela’nın eğlenmesi ve gülmesi hoşuna gittiği için sesini çıkarmadı. Gecenin sonunda arabaya geldiklerinde Bulut kıza yaklaştı. “Tüh bunu düşünmedim ya. Annemle ablam bizimle gelecek. Oysa ben bir kere daha öperim seni diye düşünmüştüm.” Ela bir şey demeden Bulut’un annesinin yanına koştu ve onun yanında durdu. Tam arkaya binecekken Emsal hanım onu durdurdu. “Sen nişanlının yanına geçsene kızım.” “Ama anne siz oturun,” dedi kız mahcup bir sesle. “Aaa, benim kayınvalidem hep bana derdi ki, ‘Eş dediğin kocasının yanında, anne dediğin evlatlarının arkasında olur.’ O yüzden bunun saygıyla alakası yok. Senin yerin nişanlının yanı. Hadi bakalım. Birdaha da yerini kimseye verme,” deyip, kıza gülümsedi. * Bulut Ela’yı bahçeye geçirdi. “İyi geceler aşkım,” deyip, yanağını öptü. “Bulut annem! Uyumamıştır o. Pencerededir, görür şimdi.” Bulut bir adım uzaklaştı. “Ya bir ev çalındı kulağıma. Yarın gidip, bakalım mı? Müstakil bir ev, ama sen apartman dairesi istersen, öyle de bakarız.” “Ya ben bahçeli evde büyüdüm. Apartmanda yapabileceğimi sanmıyorum. Yok gürültü yapma, yok mangal yakma.” “Haklısın. Buraya da yakın. Hemen iki sokak arkası. Gelip gidişlerin de kolay olur. Yürüme mesafesi olduğundan, bende işe yürüyerek giderim. Araba da sana kalır. Gün içinde lazım olur.” “Ben araba kullanmayı bilmiyorum ki.” “Ben öğretirim,” deyip, pencereye baktı, kimseyi görmeyince, elini tuttu. “Ela, bir şey sormak istiyorum.” Ela başını eğdi, “Sor,” diye fısıldadı. “Bugün evde yaşadığımız şeyler seni rahatsız etti mi?” Ela uzun bir nefes alıp verdi ve gözlerini kaçırarak yanıtladı, “Hayır.” “Peki hoşuna gitti mi?” Bu sefer sessiz kaldı. “Birtanem biliyorum, utanıyorsun. Ama bunları konuşmamız lazım. Bende çok tuhaf hissediyorum konuşurken. Sadece bilmeye ihtiyacım var.” “Gitti.” Bulut gülümsedi, “Benim de çok hoşuma gitti. Hem de çok.” “Ben geçeyim artık, iyi geceler.” “İyi geceler.” *** B: “Öptüm ya o dudakları günaydınım oldu şimdi o bal tadın. Gece rüyam... Gündüz hayalimsin benim artık... Sen benim gece yıldızım, Sen benim sabah güneşim... Sen aşkım, Sen her şeyim... İyi ki geldin hayatıma, Hoşgeldin... E: “Çok şaşkınım, ne diyeceğimi bilemiyorum. Böyle şeyler yazman için öpmen mi gerekiyordu beni?” B: “Eee yavaş yavaş uzmanlaşıyorum diyelim :) ama sabah öpücüğümü almak istiyorum.” E: “Olmaz, annem evde. Çıkamam. Belki öğleden sonra lokantaya uğrarım ama.” B: “Tamam, bekliyorum. O zaman yemek yeme. Birlikte yiyelim. Sonra da eve bakmaya gideriz.” E: “Olur. Lokantada yemekleri sen mi yapıyorsun?” B: “Ustalar da var ama bende yapıyorum.” E: “İyi, evlenince evde de yaparsın ;)” B: “Kırpma o gözü, kırptığın yerden öperim. Sen iste eve lokanta açarım be.” E: “Seviyorum seni adam.” B: “Sen de ayın en çok sevilen elemanı seçildin biliyor musun?” E: “Tamam, limitimiz doldu, hadi bay =)” B: “ÖPTÜM :* DUDAKLARINDAN. Bay.” * Kahvaltıya oturduğunda ablası konuyu açtı, “Anne, Özgür fazla uzatmak istemiyor. Gelecek ay evlenelim diyor.” Bulut içtiği çayı püskürttü. “Banane ya. Önce ben istedim kızı, önce ben evleneceğim. Değil mi anne? Onun dantelleri var daha.” “Oğlum sizinkini de Eylül’de yapacağız işte.” “İstemez Eylül. Bende gelecek ay isterim. Niye onlar gelecek ay, biz daha tee Eylül. Ölme eşeğim yaz gele de, bite de Bulut evlensin. Oh! Otuz yaşımda evleneyim isterseniz. Ha? Uygun mu?” Şermin şaşkınca baktı kardeşine. Eğilip kulağına fısıldadı, “Azdın mı oğlum sabah sabah? Mart ayı başına mı vurdu?” Bulut da onun kulağına eğildi, “Sanane ya. Kız benim duygu benim. İster azarım, ister nikah kıyar alırım. Ben senin nişanlın için diyor muyum ‘azdı mı ne bu acele’ diye?” “Bizim durumumuz farklı? İkimizin de ikinci evliliği. Öyle çok tantanaya gerek yok.” Bulut kaşlarını çattı. “O hergeleye söyle, onun ikinci evliliği olabilir. Ama ben ilk kez kız vereceğim. Ona göre. Her şey adabı ve SIRASIYLA olacak. Sıraya girsin. Ben Eylül’de evlenirsem siz Ekim’de evlenirsiniz. Ben gelecek sene evlenirsem, siz ondan sonraki sene evlenirsiniz.” Şermin ağlamaklı annesine baktı, “Anne ya, şuna bir şey söyle. Bak ne diyor?” Emsal hanım bu tartışmadan memnun olsa da oğluna işaret parmağını salladı, “Imm, seni seni. Karışma bakalım büyüklerin işine.” Şermin ellerini göğsünde birleştirdi, “Çok caydırıcı oldu anne valla. Ben bile tırstım.” Emre sırıttı, “Anneanne ben de hiç korkmadım valla.” Bulut kahkaha attı, “Valla anne, benim de gülesim geldi.” “Oğlum, düğünü erkek tarafı yapar. Bize düşmez tarihe karışmak.” “Tamam, onlara de ki, biz kınayı Ekim’de yapacağız.” Şermin adamın ayağına vurdu, “Ya Bulut!” “Kızım bana değil, Özgür’e vuracaksın. Ela’ya söylerim, döver seni ha. Çok kıskançtır kendisi.” “Söyle ona benim için, çok cadıdır kendisi de onu sevdiğimden melek görünümü almışım. Çıldırtmayın beni ha! Gelecek ay evleneceğiz biz! Konu kapandı.” Bulut ayağa kalktı, çünkü söyleyeceği şeyden sonra ablası onu terlikle kovalayabilirdi. “Anne sen bana diyorsun da, bence kızına yaradı bu mart ayı, ben söyleyim, yakında damlardan toplarız onu,” deyip, kapıya koştu. “Bulut seni öldüreceğim.” “Bulursam söylerim.” * “Sen aslansın oğlum, bildiğin insan kılığına girmiş aslansın. Kükresen yeridir.” “Ne oldu?” dedi Uğur sırıtarak. “Oğlum sen olmasan ben bildiğin dudaklarımı değdirir, başımı sağa sola oynatırdım ha. Rezil olacaktım az kala.” Uğur yüzünü buruşturdu. “Berbatsın oğlum. Filmde mi izlemedin?” “Oğlum izlediğim en son film Mr. Spock. O da yıllar önceydi.” “Zevksiz.” “Neyse onu bunu bırak da şu ev ne oldu?” “Tamam adamla konuştum. Ev sahibi öğlen sizi bekliyor.” “Tamam.” *** “Nereye gidiyoruz?” diye sordu Şermin. Özgür sırıttı, “Öğleden sonra için izin aldım. Şu düğünü uzatmayalım. Eve bak istiyorum. Eğer beğenmezsen, başka yer bakalım.” Şermin gözlerini kırpıştırdı. “Şey, beğenirim dedim ya. Başka ev istemez. Çocuklar için ayrı odalar da varmış. Daha ne?” “Evet, ben salonu oturma odası şeklinde kullanıyorum. Tekim sonuçta. Oturma odası boş bu yüzden. Ama istersen daha büyük bir eve çıkarız.” “Yok, yok. İyi bu. Bakmamıza gerek yok,” deyip yutkundu. “Şermin, başbaşa kalmamız mı seni tedirgin etti?” “Bi-biraz. Bir gören olursa-“ “Görsün Şermin. İkimizde yetişkin ve bekar insanlarız. Bırak kim ne düşünürse düşünsün. Ne konuşursa konuşsun. Bizim ailelerimiz biliyor ya gerçeği.” Şermin öfkeyle adama döndü, “Burası Yunan adaları değil Özgür. Burada ‘Ay ne güzel de aşk yaşıyorlar, birbirlerini sevmişler,’ gibi tatlı, sempatik şeyler konuşmazlar. Benim adım çıkar.” Özgür sinirle direksiyona vurdu, “Senin adını ağzına alanın o ağzını sikerim ben Şermin. Küfürlü küfürlü konuşturtma şimdi beni,” diye tısladı Özgür. Şermin ise adamın öfkesinden korktuğu için sustu. Apartmanın önüne geldiklerinde, park yeri aradı ve sonunda bulduğunda hemen boşluğa park etti. İkisi de arabadan inip, sessizce yürümeye başladılar. Asansörde Şermin bir şey demek istese de vazgeçti. Dairenin önüne geldiklerinde yine sessizce kapıyı açtı Özgür ve içeri girdiler. Salona geçtiği an eşyaların sadeliği çok hoşuna gitse de annesinin bunu beğenmeyeceğini düşündü Şermin. “Gelin evi dediğin şıkır şıkır olur,” der durur. “Evin güzelmiş.” “Evimiz,” diye tek kelimede düzeltti onu Özgür. Şermin bir şey demedi. Haklıydı sonuçta. “Dediğim gibi beğenmediğin her şeyi değiştiririz.” Elinden tuttu ve evi gezdirdi ona, “Burası mutfak. Kusura bakma bulaşıklar duruyor.” “Önemli değil.” Boş olan odayı açtı, “Burası kullanmadığım boş oda. Bir kaç ıvır zıvırı içine koydum, ama boşaltırız. Emre’ye güzel bir oda alırız.” “Öyle abartıya gerek yok. Bir yatak bir dolap iş görür.” Özgür ona sert bir bakış attı, “Oğlum hakkında ve hele de odası hakkında küçümseyici laflar söyleme. Onu biz erkek erkeğe hallederiz. Bu evde sen benim eşim olacaksın Şermin. Lütfen konuşmaktan, fikrini söylemekten çekinme. Ayrıca Özge neyse Emre de o artık benim için. Sen benim kızıma dün annelik yaptın. Bırak bende senin oğluna babalık yapayım.” “Peki,” dedi gülümseyerek. “O zaman söyleyim, şu arabalı odalara bayılıyor. Bu sene doğum gününde dayısı çok almak istedi. Ama evde boş oda olmadığı için alamadı.” “Tamamdır, Pazar günü hep birlikte gider bakarız. Olur mu?” “Olur.” Özgür başını kaşıdı. “Peki, bir çocuğumuz daha olursa nerede kalacak?” Şermin bunu hiç düşünmemişti. “Açıkçası ben bir çocuğumuzun olacağını pek düşünmedim.” “Açıkçası benim bunu düşünmediğim tek bir anım bile yok.” Şermin gözlerini kaçırıp, konuyu dağıtmak için kapısı kapalı olan odaya doğru gitti ve istem dışı açtı. “”Burası... Ayyy...” hemen geri kapattı. “Şey, özür dilerim. Düşünemedim.” “Seni öpeceğim için kaçtın ve o odaya sığınmaya çalıştın, değil mi?” deyip, elini tuttu ve odaya geçirdi onu. “Burası da odamız. Tabi burası da komple değişecek.” “An-anladım.” Adam kadına döndü ve saçlarını okşadı. “Şermin korkun ne? Yani neden korkuyorsun?” Şermin başını öne eğdi. “An-anlatamam.” Özgür kaşlarını çattı. “Anlat Şermin, yaralarını benimle paylaş.” Şermin başını eğdi ve gözyaşları akmaya başladı. “Ben... Ben evlendiğimiz gece... Yani onunla...” hıçkırıkları ve yaşadığı o kesif acı, konuşmasını engellese de, Özgür’ün elini tutması ile sakinleşmeye çalıştı. “Şermin... Aşkım sakin ol lütfen.” “Ben... korktum. O yüzden biraz gerildim. O ise...” hıçkırdı, o geceki acıyı, ondan sonraki gecelerdeki adamın zorbalığını unutamıyordu. “Özgür o... O gece bana çok kaba davrandı,” deyip, adamın kollarına sığındı. Özgür ise kadını sımsıkı sardı. |
0% |