Yeni Üyelik
20.
Bölüm

20.BÖLÜM – DEĞİŞİM ZAMANI

@mutlusonlarinyazar

 

Bulut arabayı bir avm’nin otoparkına park edip, üçü birlikte indiler. Ama Uğur inerken etrafa gizemli bir bakış atıp, gözlüğünü ağır hareketlerle çıkardı. Bulut onu izlerken yüzünü buruşturup, adamın kafasına vurdu.

“Ne yapıyorsun lan gerizekalı?”

Uğur kafasını ovdu, “Manyağın kaçıncı tonusun lan sen, kafam acıdı? Karizma denen illetimi beş paralık ettin.”

“Lan karizmatik değildin ki, aptaliktin.”

“O ne be?”

Özgür derin nefes aldı, “Abi gerilim hattınız bittiyse, değişim hattına geçelim mi?”

Uğur çıkardığı gözlüğünü başına koydu ve gücünü gösterip, “Evet beyler değişim zamanı!” diye kısık sesle bağırdı.

Bulut bu sefer de kollarına vurdu, “Sıyırdı ya, Power Rangers mıyız lan biz, değişim zamanı diye bağırıyorsun?”

“Abi şuradan çıktığınızda yemin ederim ben bile size ‘Abi siz kimsiniz ya’ diyeceğim. O derece diyorum.”

“İnşallah Uğur’cum. Bu son şansımız çünkü.”

 ***

“Neredeler bunlar?” dedi Ela görümcesine bakarak. “Yok yani banane tabi de, hiç ilgilendiğimden değil öyle maksat sohbet olsun.”

Şermin de elindeki çekirdeği çitlerken bahçenin yan tarafına baktı, hala araba yoktu, “Valla şekerim bende hiç ilgilenmiyorum. Nereye isterlerse gidebilirler. Sonuçta Bulut ve Özgür’den bahsediyoruz. Kız tavlamaya gidecek halleri yok ya.”

Ela o kadar da emin değildi. “Ne biliyorsun? Bak saat kaç oldu, hala ortalıkta yoklar.”

Şermin sokağın başında kardeşinin arabasını görünce, heyecanlandı, “Hah, geldi bizim şaşkalozlar.”

“Hani nerede?”

“Arabayı gördüm. Bekliyormuş gibi yapma önüne dön.”

Üç genç arabadan inip, gülüşmeye başladılar. “O sonuncusu süperdi ama ya!” dedi Özgür gülerek.

Şermin’in kulakları anten gibi dikildi.

Bulut da kahkaha attı, “Ya ben ikincisini daha çok beğendim.”

Bu sefer Ela kaşlarını çattı.

“Kim ya bu son, iki, birler. Neyden bahsediyorlar?” Ela’nın sesi ağlamaklı çıktı.

Sonra adamlar bahçeye girdiklerinde Ela içtiği kolayı püskürttü, Şermin’in ise çekirdek boğazında kalacaktı. Öksürmeye başladı.

Köşede oynayan Emre ile Özge de onlara bakıp, gülmeye başladılar.

“Bulut dayı çok komik olmuşsun.”

“Baba bu saçının hali ne?”

Ela kahkahasını tutamazken, Şermin nefes alamıyordu.

Uğur ise kendi ile gurur duyma aşamasındaydı.

“Abi bunlar beğendikleri için gülüyor gibi değiller. Sanki komiklerine gittik gibi,” diye mırıldandı Özgür.

Bulut ise sinirle Uğur’a döndü, “Dedim sana o mavi gömlek daha güzeldi.”

“O neydi abicim sade sade. Olmaz. Siz bana bırakın.”

“Lan bıraktık da, sonunda bırakılmayalım dımdızlak.”

Ela konuşmaya çalışıyordu, “Bulut o gömlek ne Allah aşkına, ananaslı ananaslı? Başka gömlek mi yoktu? Tüm gün bununla gezdim deme, yoksa vallahi yüzüğü atarım.”

Şermin de “Hay yaşa Ela yeğen gelincik, al benden de o kadar. Özgür’ünkine bak sen, arkadaş balayına Hawaii Adalarına gidecek sanki. Boynunda çiçekli kolyesi eksik,” dedi.

Özgür elini boynuna götürüp, taktığı kolyeyi sakladı. Allah’tan görmemişti.

Bulut’la birlikte Uğur’a ters ters bakıyorlardı. “Hani lan dipleri düşecekti?” diye homurdandı Bulut.

“Bunların dipleri düşmedi, gülmekten kendileri yere düştü,” diye ona katıldı Özgür.

Sonra Bulut Ela’ya döndü ve dümdüz konuştu, “Ela özür dilerim, yaptım bir eşeklik, söz bir daha yapmayacağım bebeğim ya. Affet!”

Özgür de Şermin’in yanına gidip, ellerini tuttu, “Aşkım, çiçek bahçem, portakal çiçeği kokan sevgilim-”

Bulut adamın kafasına vurdu, “Höst, höst yavaş gel. Sen benim ablamın kokusunu ne biliyorsun? Ne ara kokladın?”

“Parfümü boşaltıyor üstüne, geliyor işte kokusu.”

Şermin bu sefer elini beline koydu, “Ben mi parfümü üstüme boşaltıyorum Özgür?”

Özgür derin nefes aldı, “Ya Şermin’im ya, yeter ama, affedin bizi. Bakın siz affedin diye maymuna döndük.”

Ela kıkırdadı, “Valla daha çok egzotik meyvelere dönmüşsünüz. Hele dayı senin kombinasyonuna bayıldım. Turuncu üstüne pembe çiçekler ve yeşil yapraklar harika. Hele de yeşil şortuna bayıldım.”

Şermin de kahkahasını tuttu, “Ben asıl turuncu parmak arası terliğine bayıldım. Hele de Bulut’un sarı şortu, yakıyor.”

Bulut kafasını kaşıdı, “Ya şimdi ben anlamadım. Siz beğendiniz mi beğenmediniz mi?”

Şermin ayağa kalktı ve Bulut’un yanına gelip, sır verir gibi konuştu, “Imm, aslında şöyle baktığımız zaman Emre’nin yada Özge’nin doğum günü partilerinde animasyoncu olarak güzel olursunuz.”

“Animasyon?”

“Evet. Palyaço gibi. Bulut bu ne ablacım ya? Gözünü seveyim?”

Bulut sinirle arkasına baktı, ama Uğur tüymüştü. “Ulan Uğur, Hawaii Adalarına kaç sen, ancak elimden kurtulursun!”

 ***

Bulut akşam dışarı çıkmak için bahçenin kapısını kapattı. Ela da çöpü çıkarmıştı kapının önüne. “Bulut nereye Aşkım?” diye sordu merakla.

“Uğur’la maç izlemeye gideceğiz. Sen ne yapıyorsun?”

“Çöpü boşaltım.”

“Hımm, bak mahalledeki kızlar oturuyor orada, sen de gitsene yanlarına. Tek kalıyorsun hep.”

Kız omuz silkti, Bulut da anladı ne olduğunu, “Şükriye yok aralarında merak etme. Kızlar da sevmezler onu. Hadi gel ben seni tanıştırayım.”

Ela adamın uzattığı eli tuttu ve onunla birlikte kızların olduğu tarafa gitti. Yolda kimisi sandalyede kimisi kaldırımda serdikleri halıda oturan kızlar seslendi, “İyi akşamlar hanımlar.”

Kızların hepsi seslenen adama hayranlıkla baktılar.

“İyi akşamlar Bulut abi.”

“İyi akşamlar Bulut.”

Kızlar tek tek cevap verirken, Ela kendisine çevrilen gözlerle rahatsız oldu. Hepsi kıskançlık doluydu.

“Nişanlım Ela. Buraya yeni taşındılar malum. Sizinle tanıştırmaya getirdim.”

“Merhaba Ela,” diye sesler yükseldi hepsinden.

“İyi akşamlar,” dedi Ela çekinerek. Sonra Bulut kızın kulağına eğildi, “Benim dönüşümü bekle, olur mu? Gecikmem.”

“O kadar kalmam her halde, sen ararsan ben çıkarım.”

“Tamam, haberleşiriz.”

“Tamam,” adam kıza göz kırpıp, kızlara da baş selamı yapıp, ayrıldı oradan.

Ela halıda oturan kızların yanına kıvrıldı.

“Ee Ela düğün ne zaman?”

“İki ay sonra.”

“Dayın da Şermin ablayla nişanlanmış?”

“Evet.”

“Onlar ne zaman evleniyor?”

Ela’nın farklı farklı kızlardan gelen sorularla başı dönmüştü, “Haftaya.”

“Dayın da çok yakışıklı ha, ben abin falan sanıyordum.”

“En küçükleri ondan-”

“Geç geldiniz ama mahallenin gözdelerini kaptınız ha. Nasıl tanıştınız Bulut’la?”

“Iıı-”

“Annesi mi gelip istedi, yoksa o mu açıldı?”

“O-”

“Tektaş mı o parmağındaki?”

“Ev-”

Ela bir türlü cevap veremiyordu, çünkü hızlarına yetişemiyordu. O sırada Özgür’ü yolcu eden Şermin kızı gördü ve gülümsedi.

“Hadi hayatım sana uğurlar olsun. Ben senin yeğeni, şu mahalle cadı kazanından kurtarayım, yoksa yanacak kız Allah korusun.”

Özgür de o tarafa baktı, “Tamam aşkım,” dedi gülümseyerek.

Adam gidince Şermin de kızların olduğu tarafa gitti, “Selam kızlar.”

Ela rahat bir nefes verdi. İçlerinden biri de Şermin’e yer açtı, “Hoşgeldin Şermin abla, gelsene. Bizde sizin gelinle kaynatıyorduk.”

“Ha fark ettim. Ama onu kaçırmaya geldim. Annem bir kaç bi şey almış da, onları gösterelim dedik.”

Ela hemen kalktı, “Tamam abla geleyim ben,” terliklerini giydi hemen, “İyi akşamlar kızlar.” Şermin’in koluna girip, oradan uzaklaştı.

“Kız senin ne işin var bu cadılarla.”

“Ay ne bileyim abla, ben bu Bulut’un aşkından şüphe ettim ha. Attı beni aralarına, gitti.”

Şermin’in kaşları çatıldı. “Kız Bulut mu bıraktı seni orada?”

“Evet.”

“Ay Ela, bu çocuk senden vaz mı geçti kız? İnsan sevdiğini cadı kazanına atar mı?”

“Deme öyle Şermin abla?”

Şermin kahkaha attı, “Saçmalama ya, aslında iyi kızlardır ama çok dedikoducular. Hadi gel, bizde çay içelim.”

 ***

Uğur Ela’yı aradığında onlarda olduğunu duymuştu. O yüzden hemen eve gelmişti. İçeri girdiğinde mutfağın bahçeye açılan kapısından arka bahçeye baktı.

Emre annesinin kucağında uyuyordu. Ela ile ablası da sohbet ediyordu.

“İyi akşamlar güzellerim.”

Şermin ile Ela aynı anda gülümsedi. “İyi akşamlar Hawaiili yani havalı kardeşim.”

Ela da kıkırdayınca Bulut surat astı. “Tamam yeterin ama. Annem nerede abla?”

“Uyudu.”

Bulut içinden sırıttı, “Ela bi gelir misin hayatım ya, bir şey göstereceğim sana?”

Ela kalkıp, adamın yanına gitti, mutfaktan çıktıklarında Bulut eğilip ablasına baktı, aynı yerde oturuyordu.

“Ne oldu Bulut?” diye sordu Ela merakla.

Bulut kıza bakıp, gülümsedi ve elinden tutup, odasına geçirdi.

“Bulut ne yapıyorsun?”

Kapıyı kapatıp, kilitledi. “Çok özledim,” deyip, kızın dudaklarına yapıştı.

Hızlı başlayan öpücük, gitgide yavaşlamıştı. En sonunda da Ela kendini adamdan çekmişti. “Bulut delirdin mi Allah aşkına? Ablan görecek. Ben çıkıyorum.”

Kızın kolunu tuttu, “Gitme, gitme, gitme. Lütfen. Biraz daha kal.” Tekrardan kızı öpmeye başladı, “Ela, evlenelim. Hemen evlenelim.”

“Evi bitirin de önce.”

“Bitiririm ben, iki aydan önce bitiririm. Zaten bir şeyi kalmadı.”

Ela yutkundu. Hakikaten bir şeyi kalmamıştı evin. Sorun bir tek Ela’nın o geceye henüz hazır olmamasıydı.

“Bir şey mi oldu bebeğim?” kızın boynuna değdirdi dudaklarını.

“Yok.” Sesi zar zor çıkmıştı.

“Suratın düştü gibi, konuş benimle Ela’m susma.” Çenesinden öptü.

“Ben... Yani azıcık şey...”

Bulut sırıttı ve kızı elinden tutup, tek kişilik yatağına oturttu. “Korkuyor musun?” Kız aşağı yukarı başını salladı. Bulut başını eğen kızın çenesinden tutup, gözlerine bakması için kaldırdı. “Ela’m korkma diyemem, bende ne olacağını bilmiyorum çünkü. Bende her şeyi ilk seninle yaşayacağım. Her heyecanı ilk seninle tadacağım. O gece yaşanacak her şey ikimizin ilki olacak. İkimizin için de güzel ve unutulmaz kılmak için elimden gelen her şeyi yapacağım. Anlaştık mı?”

Kız yine başını aşağı yukarı salladı. Adam onu kollarına aldı. “Sesini duymak istiyorum Ela’m.”

“Anlaştık.”

Bulut kızdan uzaklaşıp, yanaklarını ellerinin arasına aldı ve yeniden dudaklarını öpmeye başladı. Yavaşça kızı yatağa yatırdı. Giydiği elbiseyi hafifçe yukarı sıyırdı, ama Ela eliyle indirmeye çalıştı. Bulut kızın dudaklarının arasında hoşnut olmadığını belirten bir ses çıkardı ve yeniden elbiseyi yukarı sıyırdı.

O sırada kapının çalındığı duydu, “Bulut ablacım, kahve içer misiniz?”

Ela duyduğu sesle adamı tüm gücü ile üzerinden itti. Yere düşen adam poposunu ovaladı.

“Ya kızım ne yapıyorsun?” diye sessizce homurdandı.

“Asıl sen ne yapıyorsun? Annen evde, ablan uyanık. Delirdin mi?” Ela da aynı ses tonuyla çemkirmişti.

“Bulut, iyi misiniz?”

“İyiyiz abla. İçeriz sen yap.”

Ela yüzünü yelliyordu. “Rezil olduk. Anladı, kesin anladı. Salak değil ya çok affedersin. Senden benden zeki. Bir de kapı kilitli. Kesin anladı ya. Of! Bir de kahve içecek üstüne. Hayatta ben çıkamam karşısına. Gizlice beni evden çıkar. Ben eve gideyim. Hatta odada tektim de.”

ulut sırıtarak kızı izliyordu. “Bebeğim yapma ya, ne olacak? İki ay sonra evleniyoruz biz. Sadece öptüm seni.”

“Sadece öptün mü Bulut? Gerçekten de sadece öptün mü?”

“Azıcık da dokundum.”

Ela kulaklarını kapattı, “Ben gidiyorum ya. Senin bu kapıdan bahçeye çıkılıyordu değil mi?” adamın şaşkın bakışları arasında kaçıp gitti.

Adam ise arkasından sırıtarak bakıyordu.

“Resmen kaçtı ya. Deli kızım benim.”

Loading...
0%