@mutlusonlarinyazar
|
Otel odasına girdiklerinde Şermin gördükleri ile gülümsemişti. Yatağın üstünde gül yaprakları ile ikisinin baş harfi yazılmıştı. Belki de kimileri için çok klasik bir şeydi, ama düşünmesi bile çok inceydi ve önemli olan onu mutlu etmek için yapılmış olmasıydı. Özgür kadına arkasından sarıldı. “Beğendin mi?” “Çok beğendim.” Boynuna uzun bir öpücük bıraktı ve kadından ayrıldı. “Şey ben duş alabilir miyim? Çok terledim de.” “Tamam aşkım. Aç mısın? Bir şeyler istetebiliriz.” “Hayır aç değilim.” Adam kadındaki gerginliğin farkındaydı. “Peki pastaya ne dersin?” Şermin gülümsedi, “Çikolatalı.” “Tamam.” Şermin banyoya yöneldiğinde Özgür pencere pervazına yaslandı ve içinden beşe kadar saymaya başladı. Tam beş dediği an Şermin ona döndü. “Fermuarı-” “Tamam açarım,” dedi gülümseyerek. Karısının yanına gidip, arkadan fermuarını açtı. Açıkta kalan sırtını öpüp, onu serbest bıraktı. Şermin derin bir nefes alarak banyoya geçti. Banyodaki işi biraz uzun sürmüştü. Çıktığında kocasının boydan cam duvarın önünde oturduğunu gördü. Üzerinde beyaz tişört ve siyah eşofman vardı. Masada da pasta ve şampanya vardı. Üzerindeki beyaz geceliğin kuşağını bağlayıp, ona doğru yürüdü. Özgür adım sesleri ile kadına dönüp, baktı. Nefes kesiciydi. Kızıl saçları hafif nemliydi ve beyaz geceliğinin üstüne düşmüştü. Bir melek kadar masum görünüyordu. “Geciktim özür dilerim. Spreyli saçı temizlemek zor oldu biraz.” “Asıl ben özür dilerim. Çok ama çok geciktim.” Ayağa kalkıp, kadına sarıldı. Şermin de ellerini ona doladı. Bir süre öyle kaldıktan sonra, Özgür onu elinden tutup, tekli koltuklardan birine oturttu. Göl manzarası önlerinde uzayıp, gidiyordu. “Manzara çok güzel,” dedi Şermin heyecanla. “Beğenmene sevindim.” Kadın bakışlarını ona çevirdi, “Saçların nemli, duş mu aldın?” “Evet.” “İyi de nerede?” “Yatağın arka tarafında.” Şermin o tarafı görmemişti. Gördüğü yer ile yutkundu. Çok mahremiyetsiz bir duş ve jakuzi vardı. “Kim yıkanır ki orada? Her tarafı açık.” “Belki sabaha karşı biz yıkanırız.” Şermin öksürmeye başladı. Özgür kızın bu hallerini seviyordu. Odadaki minik müzik kutusundan bir şarkı seçti ve elini ona uzattı. “Dans?” “Sen çok iyi dans ediyorsun da ben beceremiyorum sanki ya,” dedi Şermin ağlamaklı bir sesle. “Hadi, ben öğretirim sana.” Şermin ayağa kalkınca, Özgür onu kollarına aldı. Fazla yakın bir şekilde dans etmeye başladılar. Özgür bazen gözlerine bakmak için geri çekiliyordu, o anlarda dudakları birbirine değiyordu. “Seni çok seviyorum.” “Bende seni çok seviyorum Özgür.” “Kocacım mı desen?” Şermin kıkırdadı, “Peki kocacım.” “Ağzına yakıştı.” İkisi de gülümseyip sustular. Özgür bir elini kızın belinden çekip, saçlarını düzeltti. “Çok güzelsin. O kadar güzelsin ki bahar çiçekleri yanında sönük kalıyor, yaz sıcaklığından utanıyor. O kadar güzelsin ki Şermin, nefesim kesiliyor. Tüm soluklarım adınla alınıyor ve kalbim bir tek aşkın için atıyor,” diye mırıldandı kızın kulağına. Bir süre sustu, kızın gözlerine baktı. Yavaş yavaş dudaklarını öpmeye başlayınca, Şermin de ellerini adamın saçına geçirdi. Özgür kızı taşıyıp, yatağa uzandırdı, Şermin’in irkildiğini hissedip, geri çekildi hemen. “İstemiyorsan bekleyebiliriz Şermin.” “Hayır, istiyorum. Sadece bir anlık bir şeydi.” “Tüm kabus dolu gecelerini sileceğim ay prensesim.” Ve gece boyunca her dokunuşu ile, her öpücüğü ile kıza unutulmaz bir gece geçirtti. Özgür Şermin’in ilk erkeği değildi ama, onu seven ilk erkekti. Onu düşünen ilk erkekti. Sevdiği ilk erkekti ve gerçekten hissederek seviştiği ilk adamdı. Hayatında ilk kez sevişmişti Şermin. Kocası onu hiç öpmezdi, dokunmazdı. Özgür çoğu şeyiyle ilkiydi onun. *** “Bulut sabah sabah neden geldik eve Allah aşkına?” “Koltukları görmeye.” “İyi de annenlere neden öğlen gideceğiz dedin?” “Çünkü başbaşa kalmak istiyorum seninle. Suç mu Ela ya?” Ela bıkkın bir nefes verdi, “Suç değil de ayıp. Duyarlarsa ayıp olacak.” “Olmaz bir şey ya. Hadi gel.” Kapıyı açıp, kızı içeri çekti. Önce evi gezdiler. Bazı eşyalar gelmişti. Sonra salona geçtiler. “Koltuklar çok güzel olmuş ya. Tam istediğim gibi.” “Evet bende beğendim,” dedi Bulut kızı kucağına alarak. “Bulut ne yapıyorsun?” “Koltukların rahatlığına bakıyorum,” deyip, kızı koltuğa uzandırdı. Eteğini yukarı çekince Ela derin derin nefesler almaya başladı. “Bulut yapma lütfen, biri gelir şimdi.” “Ya kim gelecek aşkım ya, rahat bırak kendini.” Dudaklarını kızın önce dudaklarına değdirip, sonra yavaşça boynuna indirdi. Ela artık cidden korkmaya başlamıştı. Evet bir erkek arkadaşı bile olmamıştı ama o kadar da cahil değildi. Bulut eşofmanını biraz indirince Ela bacaklarına değen şeyle irkilip, kaskatı kesildi. “Bulut! Bulut lütfen dur!” diye cılız bir sesle inledi. Bulut başını biraz geriye çekti, “Bebeğim?” dedi soru sorar gibi. “Bulut, korkuyorum.” “Neden korkuyorsun aşkım?” Bir şey demeden gözlerine baktı ve anlamasını bekledi. “Bebeğim bir şey yapmayacağım. Hem yakında evleniyoruz. Yaşasak ne olur?” “Bulut lütfen. Çok utanıyorum. Lütfen.” Bulut başını öne eğip, derin bir nefes aldı. Eşofmanını çekerek ayağa kalktı sonra. “Peki aşkım özür dilerim, seni korkutmak ya da utandırmak istemedim.” Kız sadece başını salladı. “Hadi gidip mobilya bakalım. Hem bugün kendime izin verdim.” “Farkındayım. Bu aralar sürekli izinlisin.” Ela üstünü düzeltti, Bulut da lavabodan çıkınca birlikte alışverişe gittiler. *** Özgür hala uyuyan kızı aşkla izliyordu. Açıkta kalan göğsünü, göbeğini ve bacaklarını ise bambaşka duygularla... Uyanınca kaçamayacaktı ondan. Zaten bütün gece ‘Bu sefer gerçekten son Özgür, uyumak istiyorum,’ deyip, durdurmaya çalışmıştı onu. Sonra dümdüz olan karnına baktı. Yavaşça okşadı. Acaba orada bir bebekleri var mıydı şuan? Sırıttı. O sırada Şermin gözlerini açtı, “Neye gülüyorsun?” dedi uykulu bir sesle. “Acaba o göbişte bir bebiş var mı diye düşünüyorum.” Şermin de gülümseyerek gerindi, “Saçmalama Özgür ya, şimdiden belli olur mu?” “Olmaz mı?” dedi okşayarak. “Aklından bile geçirme Özgür! Uyuyacağım.” Özgür kaşlarını çattı, “Ya uyudun ya, uyandın işte. Demek uykunu almışsın.” Şermin adamın bacaklarında, göğüslerinde gezen bakışlarını farkedince, açıkta olan her yerini kapatıp, çarşafı çenesine kadar çekti. “Çek o sapık bakışlarını üzerimden!” “Sapık mı?” diye inleyerek yüzünü buruşturdu. “Evet sapık. Ben uyuyacağım; sen ve o Özi benden uzak durun.” Adam kahkaha attı, “Allah Allah, iyi de sen ve Şeri müptelamız oldunuzsa bu bizim suçumuz mu?” deyip ellerini çarşafın altına geçirip, kızı gıdıklamaya başladı. Şermin kahkaha atarken, Özgür de çarşafı ikisinin üstünden geçirip, onu öpmeye başladı. Kısa bir süre sonra Şermin adama teslim olmuştu. *** Uğur önündeki davetli listesine baktı. Eline aldı kağıdı, evirdi çevirdi, yine yerine koydu. “Bunun yarısını silerim ben,” dedi ellerini gururla önünde bağlayarak. Bulut bıkkın bir nefes bıraktı. “Nasıl abi nasıl? Gözünü seveyim sil. Annem maşallah sanki paşanın oğlunu evlendiriyor. Banane Lale halamın kocasının yeğeninin sülalesinden? Hayatımda görmediğim insanlar neden benim düğünüme geliyor arkadaş. Boş kalabalık.” “Haklısın. Tabi kadının mürüvvetini gördüğü tek yer sünnetin oğlum. Onda da giden gitti, gelen yok. Mutlu haliyle şimdi kadın.” “Kes lan! Sil hadi kimi siliyorsan.” Uğur eline kalemi aldı, “Mesela en başta benim anamı sil.” “Sebep?” “Abi düğün boyunca ‘şu kız nasıl, bu kız nasıl, bak bunu dansa kaldır, hadi amcalara pipini göster’ diye başımın etini yiyecek.” Bulut kahkaha attı, “Saçmalama lan, başla hadi. “Ben ciddiydim ya.” Listeye baktı, “Abi Rıfat amcayı sil mesela.” “Neden?” “Adam da kafa gidik, hatırlamıyor zaten. Bugün düğüne gelse yarın hatırlamaz. Davet ettiğine değmez yani. Boşa ziyan. Fuzuli.” “Haklısın lan, sil.” “Mehmet amca?” “O neden?” dedi listeye bakarken. “Abi adam gidici, bugün yarın öldü ölecek. Gerek yok.” “İyi sil,” dedi. Sonra omzuna vurdu, “Yemin ederim sen bu işlerde uzmansın. Lan senin bakkalı organizasyon şirketi yapak.” “Eyvallah. Eh işte biliyoz bir şeyler,” dedi gömleğini düzelterek. “Aman da aman hiç de şımarmazmış, çok da mütevazıymış,” diyerek yanaklarını sıktı. “Kes lan. Ciddi bir iş yapıyoruz burada.” Tekrar listeye baktı, “Şunu Nazmiye’nin kızını da sil.” “O neden?” “Lan çok güzel kız. Evlendi. Kocasıyla görünce onu çok kıskanıyom lan.” “Gerizekalı ya. Evli barklı lan, sanane kızdan.” “Günaha girmeyelim diye davet etme diyorum işte.” Üstünü çizdi. “Şu Müzeyyen’i de sil.” “Anam onu hayatta silmez. Oğullarının düğününde çatlatmış onu. O da benim düğünümde çatlatacakmış.” “İyi de abi, anan buna altın takmamıştı. Bu da sana takmaz. Yemin ediyorum israf bu kadın. Pasta gazoz israfı.” Ve Uğur listeyi hemen hemen yarısına indirmeyi başardı. *** “Bak bak bak listeye bak! Oğlum sen beni deli mi edeceksin? Ne demek ben listeyi kısalttım. Etek boyu mu bu?” “Anne ama söyledim-” “Ya neyi söyledin?” diye bağırdı Emsal hanım, “Yok birinin aklı gidikmiş, yok biri öbür dünyaya gidişiymiş, yok Uğur’un pipisi, yok pipinizin takısı. Sen karışma anne işine bakayım. Sen kendi işine bak.” “Bakıyorum,” dedi sinirle ayağa kalkarak. “Ela’yı da sıkıştırdığını fark etmiyorum sanma! Düğünden önce hele bir elle kızı, bak gör o ellerini nasıl kırıyorum.” “O nereden çıktı ya? Saçma saçma tehditler. Hiç yok öyle bir şey.” “Geçen eve geldiğimize yengeç gibi ne diye yan yan yürüyüp, banyoya koştun?” dedi Emsal hanım ellerini beline koyarak. Bulut’un suratı kıpkırmızı olmuştu. Eli ile başını kaşıdı, “Du-duvarlara bak-bakıyordum. Boya, badanaya.” “Boya badanaya bakıyormuş. Sen giderken ben dönüyordum Bulut bey.” “Çüş! Babam da mı seni sıkıştırıyordu?” dedi Bulut gülümsemesini gizleyerek. “Edepsiz, ahlaksız! Bana bak Bulut, elini sürmüyorsun kıza! Yemin ederim parçalarım seni!” diye çemkirdi. “Of ya!” diye ağlamaklı bir sesle çıktı salondan ve odasına gitti. “Sanki sürtebiliyoruz da bir yerimizi, bir ahkam kesmediğin kaldı.” Tavana baktı, “Ama az kaldı Ela’m. Çok az kaldı.” |
0% |