28. Bölüm

25.BÖLÜM - SOKAK ARASI DÜĞÜN - PART 2

Eda Şahinoğlu
mutlusonlarinyazar

BÖLÜM ŞARKILARI

 

İLK DANS: Aşk Diye-Yalın

İrfan Özata-Dünyanın En Güzel Günü

Sezen Aksu-Seni Yerler

Pınar Dilşeker-Nar Tanesi

Erik Dalı

Mustafa Ceceli-Son Aşkım

Erol Evgin-Birtanem söyle canım

Nil K. – Bütün kızlar toplandık

 

 

Mert Ali gitarını kucağına aldı ve Meltem'e başı ile işaret etti. Çınar ise baterinin başına geçmişti. Meltem adamın gözlerinin içine bakarak şarkıya girdi. Her zamanki gibi...

 

Bizden yana mevsim güneş ve ay, hep dolunay.

Bizden yana rüzgâr okun içime işliyor.

Kalp ağrıma bir tek senin güzel yüzün iyi geliyor.

Senden yana hayallerim bildiğim sevdiklerim,

Senden yana kuşlar resmim güzelleşiyor.

Kalp ağrıma bir tek senin güzel yüzün iyi geliyor.

Nasıl da aklım gidiyor.

 

 

Seni yazdım her yere aşk diye,

Kimse bilmez kimse duyamaz.

Bir kuş uçar kalbimden kalbine,

Kimse görmez kimse durduramaz.

Senden yana şiirlerim, sevdiğim şairlerim;

Senden yana dostlar adın dilimden düşmüyor.

Kalp ağrıma bir tek senin güzel yüzün iyi geliyor.

Nasıl da aklım gidiyor.

Seni yazdım her yere aşk diye,

Kimse bilmez kimse duyamaz.

Bir kuş uçar kalbimden kalbine,

Kimse görmez kimse durduramaz.

Senle bağlanır eli kolu yalnızlığın,

Bir ömür yeter bana doya doya sarıldığım.

 

Seni yazdım her yere aşk diye,

Kimse bilmez kimse duyamaz.

Bir kuş uçar kalbimden kalbine,

Kimse görmez kimse durduramaz.

 

(YALIN-AŞK DİYE)

 

 

Tüm şarkı boyunca Bulut sevdiği kadının gözlerinden gözlerini ayıramadı. Çok güzel bakıyordu, çok güzel gülüyordu ve onu sonsuz bir sevgiyle seviyordu.

 

"İlk dansımızı hatırlıyor musun?" diye sordu adam kızın kulağına.

 

Kız gülümsedi, "Annen zorlamıştı. Hiç istememiştin."

 

Başını sağa sola salladı, "Hayır istememek değil. Yani istemedim doğru, çünkü sana dokununca yanacağımı biliyordum. O gece sabaha kadar uyuyamadım."

 

"Neden?" diye sordu masumca.

 

"Neden?" adam kızın taklidini yaptı, sonra da cevapladı sorusunu "Bence şuan hissediyorsun nedenini," dedi kızı kendine biraz daha çekerek.

 

 

Ela yutkunarak kendini geri çekmeye çalıştı, ama adam inatla bırakmıyordu. Ela'nın rengi değişmişti.

 

"Bulut ne olur yapma, herkesin gözü üzerimizde."

 

"Ben sadece dans ediyorum karıcığım."

 

"Yaa, ne kadar masumsun."

 

"Aynen öyle."

Şarkı bittiğinde yerlerine oturdular. Şermin kardeşine peçete getirdi, Bulut elinden alarak yüzünü sildi.

"Sağol abla."

"Ne demek," gülümsedi, sonra diğer peçete ile de Ela'nın makyajını bozmadan onun da terini sildi. "Su ister misiniz kuzum?"

"Valla olur abla. Buz gibi olsun."

"Tamam."

Şermin gidince adam kıza yaklaştı, "İyi misin hayatım?" diye sordu elini tutarak.

"İyiyim aşkım sıkıntı yok."

Bulut gülümseyerek elini okşadı kızın. "Sevindim."

 

Düğün salonundaki tüm kızların gözleri Bulut'un aşk dolu hareketlerindeydi. Hepsi de imrenerek izliyordu ikiliyi. Bir çift göz hariç, onun bakışları daha çok kıskançlık doluydu. Şükriye ikiliye nefretle bakıyordu. Çünkü ona göre o gelin kendisi olmalıydı. Ama hiçbir şey için geç değildi, hayat bu her şey olabilirdi ona göre.

Pasta geldiğinde Ela gözlerine inanamadı.

"Bulut!" dedi sevinçle ağzını kapatarak.

Pastanın en üstünde Ela ile Bulut'un ilk karşılaşmalarını anlatan şeker hamurundan bebekler vardı. Erkeğin elinde tepsi, kızın da üstünde o çiçekli elbise vardı. Pastanın kenarında yine şeker hamurundan yapılmış elbisenin üzerindeki çiçeklerden vardı.

"O elbiseyle seni gördüğümde erimiştim be güzelim. Mahvetmiştin beni."

Ela sadece gülümsedi. İkisi birlikte pastayı keserken, Mert Ali Erol Evgin'in şarkısını çalıyordu, Meltem de coşkuyla söylüyordu şarkıyı.

 

Sonra yanlarında şampanya patlayınca Ela çığlık attı. "Korktum ya," dedi gülerek.

 

Bulut garsonlara bakınca, "Mert Ali beyin hediyesi," dedi garsonlardan biri.

Bulut adama başı ile teşekkür etti.

*

Emsal hanım ile Berrak hanımın mutluluğu gözlerinden okunuyordu. Emsal hanım herkesle ilgilenmeye çalışıyordu. Bütün uzak akrabaları gelmişti. Hepsiyle gelinini tek tek tanıştırıyordu. Bulut hayatında görmediği akrabalarını o gün görmüştü.

 

Sıra kuşak törenine gelmişti, Ela istemiyordu o töreni saçmaydı ona göre. Bunu da dile getirmeye çalışmıştı ama açık açık da diyememişti. Onu bir tek anlayan vardı. O da ayağa kalkıp, düğmesini ilikledi ve kızın yanına yürüdü. Herkes kuşak takmasını beklerken, dayısı yeğeninin karşısında durdu ve alnından öptü kızı. Kulağına eğildi, "Senin bir şeyleri millete ispatlamana gerek yok güzelim. Senin namusunun simgesi o kırmızı kuşak değil, başının dikliği, yüreğinin temizliği. Bir et parçası hiç değil."

 

Ela gözyaşları içinde dayısına sarıldı, "Teşekkür ederim dayı. Beni anladığın için."

"Rica ederim bebeğim, hep mutlu ol."

Bulut da adama sarıldı, bu hareket Bulut'un da çok hoşuna gitmişti. "Teşekkür ederim abi."

"Onu üzme, seni kendi şiirlerinle öldürürüm."

"Oo etkili bir tehdit."

*

Düğünün sonlarına doğru Özgür yanında Mert Ali, Meltem ve Çınar ile Bulut'la Ela'nın yanına geldi.

"Bak abicim bunlar bir müşterimin çocukları Mert Ali, Meltem ve Çınar. Bizi kırmadılar ve düğünde canlı müzik yapmaya geldiler," dedi Özgür gülümseyerek.

Ela ile Bulut adamların ellerini sıktılar. "Harikaydınız," dedi Bulut memnun bir vaziyette.

"Teşekkürler. Aşık çiftlere eşlik etmek bizim için de keyifliydi."

O sırada Akay ile Uğur da geldi yanlarına, "Abicim bu da düğün organizasyonunu yapan arkadaş Akay bey."

Bulut ile Ela onunda elini sıktılar.

"Memnun oldum Bulut Bey. Ömür boyu mutluluklar dilerim."

"Teşekkürler," dedi ikisi bir ağızdan.

"Bende geçen aylarda evlendim. Hatta eşimi kendi düğününden kaçırdım," dedi şakayla karışık.

Bulut yutkundu, Ela'nın elini sıkıca tutup, arkasına sakladı. Sert bakışları Uğur'u buldu, "Hay senin organizasyoncu ayarlayan aklını becereyim Uğur! Gelin kaçıran adam getirmiş bana!" diye tısladı adamın kulağına. "Ya benim gelinimi kaçıraydı."

"Adam seri kaçırıcı değil ki abi. Bir kere kaçırmış evlenmiş. Seninkini neden kaçırsın."

"Belli olmaz kaçırıcıların sağı solu. Yasak elmayı yemeyi gör. Alışkanlık yapar Allah muhafaza."

Akay konuşulanları duysa da sadece gülümsüyordu. Anlaşılan bu da kendi kadar aşıktı karısına.

*

Yavaş yavaş herkes gitmeye başlamış, sadece aile kalmıştı. Şermin çantayı ve Bulut'un ceketini, kravatını toplayıp, Bulut'a getirdi. "Ablam bunlar Ela'nın çantası. Bunlar da senin eşyaların. Ailenin elini öpüp, yavaş yavaş gidin bence, geç oldu."

"Tamam abla, Ela da helak oldu zaten." Bulut Ela'nın yanına gitti, kız kardeşi ile oturuyordu. "Ela'm gidelim mi artık?" diye mırıldandı elini açık omzuna koyarak.

"Daha erken."

"Bebeğim saat bire geliyor."

O sırada Emsal hanım da geldi. "Bulut hadi kalkın gidin, geç oldu oğlum."

Ela mahcupça baktı, "Tamam, Emsal anne bizde kalkıyorduk," dedi mecbur kalkmaya çalışarak.

Bulut elini tutup kalkmasına yardımcı oldu. "Ayaklarım ağrıyor ya, yürüyemiyorum."

Adam kulağına eğildi, "Taşımamı ister misin seni?"

"Saçmalama Bulut ya, çekil," dedi kız, utanarak adamdan uzaklaştı.

Önce babasının elini öptü Ela, "Hakkını helal et babacım," derken dudakları titriyordu.

"Her damlası helal olsun benim güzel kızım."

Sonra annesine geldi, hıçkırıklarını tutamadı. Sarılarak ağladılar.

Yarım saat süren vedalaşmanın ardından arabaya binmişlerdi nihayet.

"Bebeğim ağlama artık. Bak iki sokak ötemizde olacaklar."

Ela onu duymuyordu sanki. Hala ağlıyordu.

"Birtanem ama bak üzülüyorum. Biz kaç aydır bugünü bekliyorduk öyle değil mi?"

"Ya Bulut o kadar kolay olmuyor işte."

Bulut kafasını kaşıdı, "Birtanem haklısın da ne yapalım şimdi?"

Ela tekrar ağlamaya başladı. Bulut arabayı evlerinin önüne park edip, durdu. Başını direksiyona yasladı, kızın hıçkırığını duyduğunda başını kaldırıp, kızı kollarına aldı.

"Ağlama tamam, şimdi ararız, dayın getirir, görürsün anneni."

"Gerçekten mi?" dedi sevinçle. Gözyaşlarını sildi.

Bulut başını aşağı yukarı salladı, "Gerçekten. Bir saat daha dayanabilirim sanırım."

Ela adamın yüzüne bakamadan indi arabadan. Utanıyordu, hem de çok utanıyordu. Kapıyı açıp, bahçeye girdi. Bulut da arabanın kapılarını kilitleyip, kızın peşinden gitti.

Kapıyı açıp, onu kucağına aldı. "Gel buraya utangaç gelinim benim," dedi gülerek. İçeri geçtiklerinde onu yavaşça indirip, gözlerine baktı.

"Seni çok seviyorum Ela, çok ama çok seviyorum."

"Ben de seni çok seviyorum Bulut."

Adam yavaşça kızı öpmeye başladı. Önce alt dudağını sonra da üst dudağını ele geçirdi. Dilini kızın dudaklarında gezdirdi önce. Yavaşça boynuna inmeye başladı.

"Ela..." diye inledi adam kızın boynunu öperken. Gelinliğin eteğini havaya kaldırıp, bacaklarını okşamaya başladı. "Çok güzelsin Birtanem," fısıltıları kızın ruhunu okşuyordu. Ama yine de korkuyordu. Göbeğine değen sertliği hissediyordu ve bu onu daha da tedirgin ediyordu.

"Bu-Bulut..."

"Sakin ol bebeğim..." Bulut yavaşça uzaklaştı ondan, "Korkuyor musun?"

"E-evet..." diye mırıldandı başını öne eğerek.

Bulut gülümsedi, "Tamam, şöyle yapalım. Annenler gelene kadar, üzerindeki gelinliği çıkaralım, seni yıkayalım. Hem biraz rahatlarsın. Olur mu?"

"Ben yıkanırım."

Bulut başını eğip, kıza baktı. "Ela... İstemiyor musun meleğim?"

Kız birden başını kaldırdı, "İstiyorum. Çok istiyorum. Bana dokunman," birden başını eğdi tekrardan, ses tonu alçaldı, "Öpmen, çok hoşuma gidiyor ama..."

Bulut kızı kollarına aldı, "Ama korkuyorsun. Belki de azıcık utanıyorsun."

"Ya geçen kızlar da şey dedi, işte herkes sizin ne yaptığınızı bilecek falan dediler, ben daha da şey oldum."

Bulut kaşlarını çattı, "Sen ne bakıyorsun o kızlara ya. Bilirlerse de bilsinler. Evlendik biz Ela. Her halde özel şeyler yaşayacağız," kızı serbest bıraktı. "Dur ben ablamı arayım da eve girmeden gelsinler. Fazla durmazlar her halde, giderler."

"Gi-giderler."

Telefonu cebinden çıkarıp, ablasını aradı ve durumu anlatıp, kapattı.

"Bebeğim, geliyorlar. Hadi gel üstünü çıkaralım."

"Tamam."

Birlikte odaya geçtiler, kız arkasını döndü ve önden düşmemesi için gelinliğini tuttu. Bulut kızın omuzlarını düşürüp, oraya öpücükler bıraktı önce. Sonra düğmeleri çözmeye başladı ama çözdükçe elleri titriyordu. Kızın gelinliğini tuttuğunu görünce gülümsedi, "Tutma şunu aşkım," diye fısıldadı.

Ela önce tedirgin olsa da sonrasında bıraktı. Gelinlik üzerinden yavaşça yere süzülünce Bulut kızın çıplak olan sırtına, ardından beyaz tangasının açıkta bıraktığı kalçalarına baktı.

"Nefes alamıyorum Ela..." diye fısıldayıp, sırtına öpücükler bırakmaya başladı. Her öpücükte Ela'nın bedeni yay gibi geriliyordu.

"Bulut... Duş almam lazım."

"Biliyorum, ama bırakamıyorum."

"Şimdi gelirler."

"Hadi girelim o zaman duşa."

"Birlikte mi?" dedi kız önünü kapatıp, adama dönerken.

"Birlikte Ela'm," kızın elini göğüslerinden çekti ve tam kalbinin üstüne öpücük kondurdu. "Utanma artık benden lütfen," diye fısıldayıp, kızı duşa geçirdi.

Kendi üstündekileri de hızla çıkardı. Ela da saçlarını çözüyordu. Saçları dağınık toplandığı için fazla toka yoktu. Bulut tam iç çamaşırını da çıkaracaktı ki Ela önce yutkundu sonra da adama yalvarır gibi baktı.

"Ne olur o kalsın."

"Peki, onlar kalsın," deyip duşun suyunu ayarladı.

Kızın elinden tutup, içeri geçirdi. Onu yıkadıkça derin derin nefesler alıyordu.

"Ela yarın sabah görsen anneni olmaz mı ya?"

"Ya çağırdık Bulut. Ne diyelim şimdi, gelmeyin mi? Ayıp."

"Evet, denmez. Ayıp. Asıl onların gelmesi ayıp, biz çağırsak da gelmemeleri gerekiyordu."

"Bulut..." diye uyarır tonda konuştu onunla.

Duşları bitince Ela pembe, Bulut da beyaz bornozlarını giyinip, altlarından iç çamaşırlarını çıkardılar.

Banyodan çıkıp, odaya geçtiklerinde Ela kendine lacivert bir eşofman altı ve beyaz bir tişört çıkardı. Sonra da Bulut'a döndü.

"Sana ne vereyim?"

"Çıplak olmamız gerekiyordu şuan Ela. Bir şeyler giyinmemiz değil," diye homurdandı.

"Bulut ya..." diye inledi kız. "Yirmi dört yıl sabrettin, bir saat daha sabredemiyor musun?"

Bulut kaşlarını çattı, "Ne bir saati ya? Saçmalama. On dakika oturur giderler her halde." Kapı çalınca Bulut eşofman altını hızla giyinip, üstüne tişörtü geçirdi. "O saçlarını kurula Ela," deyip, kapıyı açmaya gitti.

Kapıda Özgür sırıtırken, Berrak hanım sessiz sessiz ağlıyordu. İçeri buyur etti onları Bulut.

Şermin'in bakışları ise mahcuptu. "Ablam kusura bakma ya."

"Tamam abla, ben aradım sizi."

"Ela nerede?"

"Duş aldı, saçlarını kuruluyor."

"Tamam," deyip içeri geçti.

Ela geldiğinde annesi ona sıkı sıkı sarıldı. "Oy evimin çiçeği... Sensiz giremedim o eve kuzum benim."

"Anne deme öyle ya," dedi Ela ağlayarak.

Bulut işaret ve başparmağı ile burun kemiğini sıktı. Ela annesinin dizlerine başını koyup uzanınca da derin bir nefes aldı. Allah vere de uyumasın, diye geçirdi içinden.

Emsal hanım da oğlunu seviyordu. "Oy aslanım benim, bugünlerini gördüm ya. Ölsem de gam yemem."

"Daha durun torun seveceğiz Emsal hanım," dedi Berrak hanım gülerek.

"Değil mi dünür değil mi?"

Bulut da sırıtıyordu, sonra annesine eğildi, "Anne gitseniz de biz torun yapsak, siz de sevseniz," diye fısıldadı.

"Edepsiz..." diye homurdandı annesi. "Bir kahve içip gideceğiz."

"Ya ne kahvesi ya?"

"Ben kahve yapayım," dedi Eda ayağa kalkarak.

"Cola falan da var abicim dolapta," diye araya girdi Bulut.

Kız durup koltuktakilere baktı, Şermin hemen araya girdi. "Sen kahve yap canım," sonra kardeşine baktı, "Bu saatte ne colası."

Bulut somurtarak oturdu. Etrafındakilere bakıp, sabır çekiyor, Ela'nın kapanmak üzere olan gözlerine bakıp yalvarıyor, bir yandan da ablasına 'kalkın' diye işaret yapıyordu.

Şermin de her hamle de kalkmaya çalışıyor, ama bir şekilde sohbetle arada kaynıyordu.

Bulut Ela'nın gözlerinin kapandığını görünce, öksürmeye başladı. "Ela, bebeğim..." diye seslendi ama kız çoktan uykuya dalmıştı.

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 12.12.2024 04:02 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...