@mutlusonlarinyazar
|
Herkes kalkmaktan bahsedince Bulut ‘sonunda’ diye geçirdi içinden. “Oğlum Ela’yı al sen annesinin dizinden de biz de kalkalım artık,” dedi Emsal hanım. “Tamam, anne,” diye yanıtladı Bulut ve Ela’yı kucağına alıp, odalarına götürüp yatağa yatırdı. Sonra onları yolcu edip, yatak odasına geri döndü. Bir süre ayakta durup, uyuyan kızı izledi. Sonra üstündeki tişörtü çıkarıp, pufun üzerine koydu ve yavaşça yatağa girdi. Kızın saçlarını geriye aldı, kulağına usulca “Ela’m...” diye mırıldandı. Ama uyanmıyordu. Bu sefer yanağını okşadı, “Bebeğim... Uyan hadi,” diye fısıldadı bu sefer. Yine tepki yoktu. Adam daha fazla uzatmadı, kıyamadı uyandırmaya. Belli ki çok yorgundu. Alnını öpüp kendini sırt üstü bıraktı ve oflayarak tavanı izledi. Sabah olmazdı bugün ona. Tekrar kıza döndü, bir süre kapanan gözlerine, büzülen hafif aralık dudaklarına, uzun kirpiklerine baktı. Elini kızın başının altından geçirip, onu kollarına aldı. Ela sanki yıllardır öyle yatıyormuşçasına sığındı adamın kucağına. Bulut ise kızın kokusunu içine çeke çeke uykuya daldı. Ela kıpırdanmaya çalıştı ama yapamadı, gözlerini açıp, önce etrafa sonra da yanındaki adama gülümseyerek baktı. Adam elini tutmuş, avuçlarının içinde göğsüne bastırmıştı. Bu Ela’yı mutlu etmeye yetmişti. Adam uyurken bile kızdan uzaklaşmamıştı. Hatta Ela uyuyakalmasına rağmen belli ki ona kızgın değildi. Ama Ela kendine kızgındı. Nasıl uyumuştu öyle bir gecede. “Of...” diye içerlendi. Bir daha dönüp ona baktı, bu adamla evlenmekle ne iyi etmişti. Ne güzel kalpli bir insandı, ne de güzel, kusursuz seviyordu. Nasıl da sarmıştı onu aşkla, tutkuyla, hele o karın kasları... kolları... birden sarıldığı bedene baktı, çıplaktı. Gözlerini kocaman açtı ve diğer boşta kalan eli ile yüzünü yelledi. Sıcaklamıştı, çok fazla sıcaktı. ‘Hayır konu adamın yüreği, sevgisi, aşkıydı. Tutku ve kaslar nereden çıktı? Sapık Ela!’ “Allah’ım...” diye sessizce inledi. Utancından ölebilirdi. Üstelik lavaboya gitmesi gerekiyordu. Çok sıkışmıştı. Dişlerini de fırçalamalıydı. Ya adam uyanır da onu öperse? Elini çekmeye çalıştı, ama adam uyurken kaşlarını çattı. Bu Ela’yı gülümsetmişti. Sonra birden ciddileşti. ‘Her halta gül zaten! Altına yapınca da adam sana güler,’ diye geçirdi içinden ve tekrar çekmeye çalıştı elini. Ama bu sefer de Bulut’un gözleri açıldı. “Ela’m? Ne oldu?” diye tedirginlikle sordu. “Şey lavaboya gidecektim, elimi alamıyorum.” Adam önce kızın elini öptü, sonra bıraktı. Ela da hemen yataktan ve odadan koşarak çıktı. Bulut kızın arkasından bakarken gülümsedi, ama sonra aklına gelen şeyle gülümsemesi soldu. Yerini heyecan aldı. Uyanmıştı... Karıdı sonunda uyanmıştı. Dönüp saate baktı, dörde geliyordu. Ona göre gayet makul bir saatti. Yüzünü gözünü ovuşturup, çekmeceden naneli şeker çıkarıp, ağzına attı. Ayağa kalkıp, karşıdaki aynada da saçını düzeltip, deodorantını sıktı. İşi bitince hemen yatağa dönüp, geri uzandı. O sırada Ela tekrar odaya girdi. Bulut yatakta doğrulup kızın yanına gelmesini bekledi. Ela derin bir nefes alıp verdi ve yatağa uzandı. İkisi göz göze gelince Bulut kızın saçını kulağının arkasına sıkıştırdı. “Uykun var mı aşkım?” diye sordu saçlarını usulca okşayarak. Ela gülümseyerek başını eğdi ve sağa sola salladı, “Yok,” diye mırıldandı. Sonra adama mahcup bir şekilde baktı, “Bulut gece için özür dilerim, uyuyakal-“ Adam parmağı ile susturdu kızı, “Şişş, özür dileme Ela’m, gözbebeğim benim özür dileme. Ben uyandırmaya çalıştım, ama uyanmayınca kıyamadım. Yorgundun, uykusuzdun.” Saçlarını öptü, “Ömrümüzce tüm geceler bizim artık birtanem,” diye mırıldandı ve kızın saçlarını geriye atarak boynunu öptü. Kızın titreyen bedenini fark edince, öpmeyi bırakıp onu kollarına alıp, sarıldı. “Bebeğim titriyorsun.” “Azıcık heyecanlıyım galiba,” diye mırıldandı kız. Bulut gülümsedi, “İstersen bekleyebilirim.” -Beklemeyelim de, lütfen! Ela adamdan uzaklaştı ve elini adamın yanağına koyup, okşadı. Sonra da okşadığı yeri öptü, “Evlendik biz Bulut. Evet utanıyorum, evet heyecanlandım ve yalan da söylemeyeceğim azıcık korkuyorum. Ama sevgim hepsinin üstünde. Seni çok seviyorum Bulut Erdemli. Çok seviyorum ve seninle her şeyi yaşamak istiyorum.” Bulut kıza bir daha sarıldı, bu sefer daha sıkı, daha tutkuluydu. “Bulut Erdemli ölsün kızım senin yoluna,” dedi. Yavaşça birbirlerinden ayrıldılar ve yine aynı yavaşlıkla kızın dudaklarına eğildi. Öpücüğü sakin ama tutkuluydu. Elleri kızın tişörtüne gittiğinde titriyordu. Tişörtü çıkarırken Ela da ellerini havaya kaldırıp, ona yardımcı oldu. Bulut ‘iyi ki’ dedi içinden. Sonra sesli bi şekilde mırıldandı, “İyi ki ilkimsin sevdiğim. İyi ki bu heyecanı ilk seninle yaşıyorum. İyi ki sana tertemiz geldim. Tenime ilk ellerini değdiriyorum. Beni pişman etmedin, etmediğin için de teşekkür ederim. Seni seviyorum Ela Erdemli, seni çok seviyorum,” deyip, kulağı ile boynunun arasını öptü. Ela da dudaklarını adamın boynuna değdirdiğinde Bulut sesli bir şekilde inledi. Yavaşça kızı yatağa yatırdı. Kendi eşofman altını da çıkarıp, kızın yanına uzandı. Elleri kızın bedeninde gezerken, ruhu sanki kendi bedeninden ayrılıyordu. Yavaştı, çünkü her şeyin özel ve unutulmaz olmasını istiyordu. Kızın sutyenini çıkarırken nefesini tuttu, altını çıkarırken bir daha nefesini tuttu. Dudaklarını bedenine değdirirken kızın gözlerine baktı. Yarı kapalı gibiydi. Göğüslerini öpmeye başladığında ise, Ela tam kapattı gözlerini. Hem utanıyor, hem de heyecandan bedeni titriyordu. “Ela gözlerini aç,” diye emretti adam. Önce açmadı, ama göğüs ucunu ısırınca Ela dehşetle gözlerini açtı ve “Acıdı,” diye çemkirdi adama. Bulut ufak kıkırtı şeklinde kahkaha attı. “Aç gözlerini bebeğim, demiştim. Kapatmanı istemiyorum.” “Ama...” “Utanıyorsun biliyorum,” elini hafifçe aşağı indirdi, “Ama yenmen gerekiyor. Sonrasında bunları sen yapacaksın bana.” Ela eli ile yüzünü kapattı, “Hayır,” derken gülerek başını sağa sola salladı. “Ne hayır?” “Yapamam.” “Yaparsın,” dedi kızın ellerini yüzünden çekip, dudaklarını öpmeye başladı. Ela da ona karşılık vermeye başlayınca, elini aşağıya indirip, kadına dokunmaya başladı. Sonra kendi altını çıkardı. Ela hissettiği sertlikle irkildi. “Bulut!” diye inledi. “Efendim aşkım,” dedi adam gülerek. Neye inlediğini anlamıştı. “O-o çok büyük, hayatta girmez bana!” Bulut kaşlarını çattı, “Neden girmesin aşkım, girer.” “Bulut saçmalama ya, kocaman şey, benimki minnacık, nasıl girsin?” “Ya bebeğim girer, herkes nasıl geçiriyor?” “Tamam da, ten uyumu diye bir şey var, sen duymadın mı? Demek bu o işte. Bizimki uyumsuz.” Bulut birden doğruldu, “Ela gözünü seveyim saçmalama. Öyle bir şey olur mu ya? Bütün millet nasıl yapıyor? Gerdek gecesine gelince, seninki bana girmez, deyip, boşanıyorlar mı?” “Valla bilmiyorum Bulut ama o bana büyük azıcık, girmez. Girerse de ruhumu teslim ederim ağrıdan.” Bulut çarşafla önünü kapattı, “Ya sen bakma öyle büyük durduğuna, hemen kalıba girer, yumuşacıktır.” Bu sefer Ela kaşlarını çattı, “Yaptın mı ki daha önce? Ne biliyorsun?” Bulut başını sağa sola salladı, “Hayır tabi ki aşkım ama, şey oldu yani.” “Ne oldu?” “Şey işte aşkım, erkekler yapar ya, Hatay’ın plakası. Kırktan dokuz çıkarırsan çıkan rakam.” “Ne yapar Allah aşkına ben nereden bileyim Bulut? Hatay’ın plakası ne? Konu matematiğe nereden geldi?” Bulut yutkundu, sapık sanmazsa iyidir. “Şimdi aşkım erkeklerin belirli sürelerde şey olması lazım?” “Ne?” “Tatmin işte. Yani boşalması lazım, yani sağlıklı bir erkeğin öyle olması gerekiyor. Bende sağlıklı bir erkeğim sonuçta değil mi?” “Evet sağlıklısın çok şükür.” “Yani, çok şükür. İşte oradan biliyorum aşkım. Sıkıntı olmaz, girer yani. Yumuşaklığı elimle test edilmiş ve onaylanmıştır.” “Ama acır değil mi?” Bulut ellerini havaya kaldırdı, “Valla bana hiç girmedi bilmiyorum karıcığım. Ela gözünü seveyim kim soktu senin kafana bu saçmalıkları? Şeyin bedeni mi olur ki XXL, XL, S diye ayırayım? Herkesin ki klasiktir işte. Bazılarının boyu değişebilir.” Ela yüzünü memnuniyetsiz bir şekilde ekşitti, “Maşallah ful bilgi doluyuz.” “Yapmadım dedim Ela, cahilim demedim. Hadi bebeğim, bak inan çok kötüyüm.” “Ta-tamam. Ama yavaş yavaş tamam mı?” “Merak etme canım, dikkatli olacağım,” Ela gözlerini sıkıca yumdu. Bulut yine kıkırdayınca, Ela gözleri kapalıyken kaşlarını çattı; "Gülme kocacığım. Gözlerimi yumdum. Kulaklarım duyuyor." "Aç gözlerini sevgilim ya, of!" "Banane ya, o anı göreyim de bir yerlerini mi zedeleyeyim. Yazık değil mi?" "Peki," dedi yine bıkkınca ve kızın üstündeki yerini aldı. "Aşkım sakın kasma kendini. Yemin ederim kilitlenir böyle mal gibi kalırız. Rezil oluruz cümle aleme. Anadan üryan hastahaneye kaldırırlar bizi." Kız birden açtığı bacaklarını kapattı, kapattığı gözlerini açtı. "Hii!" diye bağırdı. Bulut başını öne eğip, sabır çekti. Bir türlü kuşunu yuvaya sokamıyordu. "Bebeğim yapma, hadi aç şunu da bitsin." "Kilitlenme ne be?" "İşte böyle gerilme, rahat ol ki bir şey olmasın." "Demesi kolay. O kocaman şey sana girmiyor," dedi kadın adamın önünü göstererek. "Allah da benim belamı versin o zaman diyeceğim ama vermiş zaten. Ne yapayım o kadar büyükse gidip uçlarından mı aldırayım? Ne yapayım söyle?" diye isyan etti adam. Ela adamın tepkisine kıkırdadı, "Yok, yarısını alsalar kafidir bence." Adam öfkelenmişti artık ve kızın ellerini başının üstünde birleştirdi, ayaklarının baskısı ile kapalı olan bacaklarını araladı, "Koca ile dalga geçmek ha! Kocanın özel yerlerine göz dikmeyi göstereceğim ben sana!" "Bulut dur! Dur derin nefes alayım." Bulut durdu, "Al bakalım." Ela derin nefes aldı, "Ama dur, geçirme. Daha aldığım nefesi vermedim." Bulut "Bekliyorum aşkım," dedi bıkkın bir sesle. "Konuşurken nefesim kaçtı, baştan alacağım." "Peki," diye söylendi. Ela derin bir nefes aldı ve tuttu. Bulut yerine yavaşça yerleşti "O nefesi bırak Ela Erdemli." Ela nefesini mecburen nefesini bıraktığı an, Bulut kıza sahip oldu. Ela'nın ağzından tiz bir çığlık çıkınca Bulut durakladı, "İyi misin?" diye sordu. Ela sadece başını olumlu anlamda salladı, sonra da mırıldandı, "İyiyim." Bulut devam edince ikisi de bu sefer zevkin verdiği o hazla inlemeye başladı. "Bebeğim... Yakın mısın?" diye sordu Bulut nefes nefese. Ela konuşamadı, ama adam gözlerinin yarı kapanmasından ve ağzından çıkan isminin tınısından ne olduğunu anladı. Kendi de kendini bıraktı ve karısının yanına uzandı. "Nasıldı?" Ela'nın gözleri parlıyordu, "Mükemmeldi Bulut," dedi ama yanakları kızarmıştı. "Korktuğun kadar yokmuş değil mi?" "Hayır, çok acımadı. Ama hala şaşkınım." Bulut kızı kollarına aldı, "Neden?" diyerek kızın terli olan alnını öptü. "O kocaman şey nasıl girdi ya?" dedi gözlerini kocaman açarak. Bulut gür bir kahkaha attı, "Sana her kalıba girer, yumuşaktır demiştim. Tabi seninkinin de marifeti azıcık." "Sus ya..." diye mırıldandı ve adamın kucağına sığındı. Bulut kızı sıkı sıkı sardı, o artık onun eşiydi, onun kadınıydı. Şu günü nasıl da iple çekmişti ama her dakikasına değmişti. "Uyandığımızda duş alırız, şimdi uyuyalım. Yorgunuz." "Evet yoruldum," dedi muzır bir şekilde. İkisi de birbirlerinin canında can bularak uykuya daldı. *** Şermin ile Özgür kahvaltı masasında birbirlerine bakarak kıvranıyorlardı. Çocuklara Şermin'in hamile olduğunu söyleyeceklerdi ama ikisi de birbirine atıyordu topu. Şermin adama 'hadi' der gibi işaret yaptı. Özgür omuzlarını 'banane' der gibi silkti. Kadın çenesi ile çocukları gösterdi, ama Özgür bu sefer kaşlarını havaya kaldırıp, 'hayır' diyerek ağzını oynattı. Özge ile Emre onları gülerek izliyordu. "Anne baba, bizde sizinle oynayalım mı?" deyip, ellerini çırptı Özge. "Ne oynayacaksın benim güzel kızım?" dedi Özgür bir parça peyniri ağzına attı. "Sessiz sinema." Özgür öksürdü, "Yok kızım biz sessiz sinema oynamıyoruz. Aslında bizim size bir sürprizimiz var." "Babanızın sürprizi desek daha doğru olur," dedi Şermin uyarır gibi. "Neden benim sürprizim oluyor ya? Sürprizin şeysi sende sonuçta, meyvesi yani." "O meyvenin tohumu da sendendi sonuçta. İçimde haybeden yetişmedi değil mi?" "İyi de senin içinde filizlenip, büyüyor ama." Şermin çatalı sertçe masaya bıraktı, "İyi de sen saldın içime o filizlenecek tohumları." "Ya Şermin Allah aşkına, şimdi kimde? Ben de mi sen de mi?" Şermin sinirle ayağa kalktı, "İyi Özgür kocacığım, her şey benim suçum. Zaten ben kendi kendime ekip biçtim her şeyi," deyip mutfaktan çıkmak üzereyken Özgür kadının bileğini tuttu. "Tamam Şermin'im tamam. Hepsi benim suçum. Ben yaptım, ben ektim, ben biçtim. Allah da benim cezamı versin, daha ne deyim?" "Okuma bela," dedi Şermin başını kaldırıp çocuk gibi dudağını büzüp, adama bakarken. "Tamam okumam, bir şey yazmam-okumam bebeğim, sen iste yeter," deyip, kadını sandalyesine oturttu. "Sen söyle!" "Tamam ben söylüyorum," Özgür genzini temizledi, önündeki sudan bir yudum içti. "Şimdi çocuklar bizim annenizle size bir sürprizimiz var," Şermin adama kaşlarını kaldırınca, Özgür düzeltti, "Yani benim bir sürprizim var. Tek başıma yapmışım ya," yutkundu. "Anneniz hamile," dedi sevinçle. Ama çocuklar anlamıyormuş gibi baktılar adama. Emre kaşlarını kaldırdı, "Hamile mi?" dedi gülerek. Şermin aşağı yukarı başını salladı. Özge'nin ise gözleri parladı ve babasına bakarak "Nasıl yani?" dedi. "Ne nasıl kızım? Anneniz hamile, karnında bebek var." Özge hayretle gözlerini açtı, "Bebek mi? Nasıl girdi ki karnına bebek?" Özgür kafasını kaşıdı, "Bebek girmedi aşkım. Başka bir şey girdi, bebek oldu-" Şermin adamın sözünü kesip, öksürdü ve "Özgür!" diye uyardı. "Ne girdi babacım?" diye söze Emre girdi bu sefer. "Babanızın ekip biçme makinesi..." diye homurdandı, sonra başını salladı, "Tövbe ya Rabbim. Şimdi ben annenize küçücük, ama küçücük bir şey verdim. O da onu yuttu. Bebek de öyle içinde büyüdü. Yani büyüyecek." Çalan kapı ile Özgür de Şermin de rahatladı ve ikisi aynı anda kalktılar. Şermin koridorda adama saydırırken, Özgür de kadına gülüyordu, "Sen dedin sen söyle diye," ikisi gülümserken kapıyı Özgür açtı. Ama kapıda gördükleri kişi ile Özgür'ün gülümsemesi dondu. Şermin bir kadına bir Özgür'e bakıyordu. Az çok ne, kim olduğunu kocasının bembeyaz yüzünden, öfkeyle yanıp sönen gözlerinden anlamıştı, ama yine de merakla sordu. "Siz kimsiniz?" "Özgür'ün eşiyim." "Eski," diye nefretle kadının sözünü kesti. "Ama Özge'nin hala annesiyim. " Özgür alay eder gibi güldü, "Dur düzelteyim, doğduğu ay terk ettiğin kızın." Sonra yüz ifadesi değişti tekrardan sert bir şekilde bağırdı, "Hangi annelikten bahsediyorsun lan sen? Git buradan, olay çıkmasın." "Kızımı görmeye geldim, bana engel olamazsın Özgür," dedi kadın kırık Türkçesi ile. Özgür kaşlarını çattı. Tam konuşacakken, arkada duran Özge "Sen benim annem değilsin. Benim annem Şermin," diye bağırıp, Şermin'in beline sarıldı.
|
0% |