@mutlusonlarinyazar
|
Uğur ellerini göğsünde bağlamış, sol dudağını kıvırmış ve adamı hayretle izliyordu. Adam çöpü atınca, Uğur ağır ağır alkışladı. “Valla süpersin abi. İşte kızların hayalindeki ideal koca.” Bulut ellerini birbirine çırptı. “Kes lan, hadi yürü. Bugün kardeşin açsın dükkanı. Bana lazımsın. Lokanta kalabalık olacak.” “Abi merak ettim şimdi, ütü, bulaşık da yapabiliyor musun?” Bulut kaşlarını çattı. “Yok, çocuk yapabiliyorum Uğur, göstermemi ister misin?” Uğur kahkaha attı ve adama yaklaştı. “Lan bende diyorum neden yıllardır bir kıza bile elini sürmedi. Tercihi tersmiş adam-ay pardon hanımın.” Bulut adamı yakasından tuttu. “Tercihim ters değil ama tersim pistir Uğur. İlk deneyimimi ebenle yapmadan, düş önüme,” deyip yakasını bıraktı. Uğur yakasını silkeledi. “Lan banane senin aşından, soğanından. Zaten geldim mi ya soğan doğratıyorsun ya hıyar.” “Soyunla haşır neşir ol diye. Lokanta kalabalık olacak, dedim lan. Yardım edeceksin. Marketi Umut açsın.” “Rüyanda mı gördün?” “Yok malum oldu. Yürü lan. Akşam üstü aşağıdaki okulun velileri gelecek, Ali abi ayarlamış. Onun kızının sınıfı.” “Ciddi misin?” “Evet.” Anahtarı sallayarak yürümeye başladılar. “Lan bu kız sana uğurlu geldi ha.” Bulut sırıttı. “Galiba,” diye mırıldandı. *** “Kız ne dedi ne dedi, bir daha anlat hele.” Şermin bıkkın bir nefes verdi. “Anne daha kaç kere anlattıracaksın?” “Kız ölümü öp, hadi anlat.” “Ay anne, o nasıl söz öyle. ‘Haftasonu gidin isteyin bana kızı’ dedi.” “Ela için dedi değil mi, eminsin?” “Ay evet anne. Salak mıyım ben? Öyle bas bas anırdı resmen ‘ELA’ diye.” Kadın elinin tersi ile avuç içine vurdu. “Ay ben nasıl uyanmadım ya.” Sonra kızına ters ters baktı “Siz de maşallah fare gibi, vik vik geziyorsunuz. İnsan azıcık gürültü çıkarır.” Şermin kahkaha atarak, içeri yürüdü. Annesi de arkasından bağırdı. “Kız gel buraya, pazara gideceğiz.” “Ben gelemem, Serap’a yardıma gideceğim.” “Bir anana yardım etme zaten,” diye homurdandı yerinden kalkarken. *** Adam tüm gün işçilerin burnundan getirmişti. Çok sinirliydi çok. Çünkü neredeyse herkese ‘Ela’ diye seslenmişti ve şimdi tüm işçilerinin dilindeydi. Uğur hepsine ‘Ela’ diye seslenip, adamla dalga geçiyordu. “Abi ya bir sorunumuz var,” dedi Uğur ciddi bir sesle. Bulut hesap makinesinden başını kaldırıp arkadaşına baktı. “Ne? Bir şey mi bitti?” Uğur etrafa bakındı. “Yok her şeyimiz tam, sıkıntı yok da...” “Ee sorun ne?” “Şu elemanları numaralandıralım, ya da isimlerinin başına bir şey getirelim.” “Neden ne oldu ki?” “Ee ‘Ela’ deyince hepsi bakıyor. Birine Ankaralı Ela diyelim mesela, diğerine Erzinli Ela, ne dersin?” Oradan garson olan kıkırdadı, “Senin komşuya da yenge Ela deriz abi, hiç karışmaz.” “Lan ben şimdi soyunuzun önüne takacağım bir şey göreceksiniz. Delirtirler adamı, sonra adımız asabiye çıkar! Ben içeride bürodayım,” deyip, hesap makinesini de alıp, sinirle içeri yürüdü. Ama hala homurdanıyordu. “Çoluk çocuğun maskarası olduk. Gösteririm ben sana abla. Hep senden bu işler başıma açıldı. Yok kasabın oğlu, yok babamın oğlu derken aşık ettin beni-“ gözleri kocaman açıldı. “Ne aşkı lan? Saçma sapan konuşmaya başladın.” Ağzına iki kere vurup, odasına girdi. *** Kız adamın lokantasının önüne geldiğinde yutkundu ve terleyen ellerini elbisesinin üstüne sildi. Onu gören çalışanlardan biri koştu. "Buyur yen-pardon, Ela abla." "Ben Bulut'a bakmıştım." Bu arada da içeriyi kolaçan ediyordu. Çok fazla kadın vardı. Bundan pek hoşlanmamıştı. Genç çocuk gülümsedi. "İçerideki odasında, buyurun." Kız çekindi ve kapıda beklemeye devam etti. "Şey, ben girmesem de, onu çağırsanız?" O sırada elaman Bulut’un odasından çıktığını gördü. "Hah, işte geldi. Bulut abi, misafirin var,” dedi imalı bir sesle. Bulut üzerini düzeltirken birden başını kaldırdı ve Ela'yı görmesi ile gülümsedi. "Ela girsene, hoşgeldin." Ela da gülümsemeye çalıştı ama adamın karşısında nefes bile alamıyordu ki. "Hoşbuldum," diye fısıldadı, sonra devam etti. "Annen anahtarını kaybetmiş. Sendeki anahtarı almaya geldim." Bulut kaşlarını çattı. "Annem seni mi gönderdi?" "Ayakları ağrıyormuş, ondan ben geldim." Bulut'un bu sefer hayretle kaşları havalandı. "Annemin mi ayakları ağrıyormuş?" -Ömründe duymamıştı böyle bir şey. Annesinin ayakları kendininkinden sağlamdı. "Evet." Bulut gülerek başını sağa sola salladı ve anahtarını cebinden çıkarıp, ona verdi. "Vaktin varsa sana yemek ısmarlayayım." Kız gülümsedi. "Teşekkür ederim. Annen bekler." "Annemin beklentisi farklı, takma onu." "Anlamadım." Bulut sırıttı. "Valla yirmi dört yıllık anam, ben de onu anlamıyorum. O yüzden uğraşma güzelim." Son kelimeyi idrak ettikleri an, Bulut'u öksürük krizi tutarken, Ela'nın elindeki anahtar yeri boyladı. Bulut dehşete düştü. “Yani güzelim derken, güzel olduğundan değil. Yanlış anlama.” “Yok, bende öyle anladım zaten,” eğilip, hızla anahtarı aldı. “Yanlış mı anladın?” “Yok yani, yanlış anlamadım demek istedim.” Bulut kaşlarını çattı. Durumu iyice batırmıştı. “Şey, şimdi bundan da çirkin olduğunu çıkarma ama,” dedi kıza bakmaya çalışarak. “Yok, çıkarmadım.” “Hah, iyi oldu bu. Şey mi yapsan?” “Gideyim?” “Gitme.” “Gitme derken?” kızın bakışları umutla parladı. Bu sefer olacaktı... Bulut ise iyice dehşete düşüp, yutkunmuştu. “Ya şey, bugün lokanta çok kalabalıkta, kal yardım et diyecektim. Ondan gitme dedim.” Kız ağlayacaktı neredeyse, bildiğin öküzün mahalle şubesiydi bu adam. Bulut arkadan bir iki ses duydu. “Oha!” “Çüş!” “Yuh!” Arkasını döndüğünde Uğur’u ve arkasında dizili elemanlarını gördü. Kaşlarını çattı onlara. “Lan siz bizi mi dinliyordunuz?” diye gürledi. Hepsi başlarını aşağı yukarı salladı. Homurdanarak önüne döndüğünde ise kız çoktan gitmişti. Uğur cık cıklayarak geldi adamın yanına. “Oğlum sen bittin lan!” “Deme!” dedi yüzünü buruşturup. “Bildiğin kıza güzel değilsin dedin.” “Ama onun öncesinde de ‘güzelim’ dedim.” “Ama sonrasında da değilsin dedin.” Bulut derin bir nefes alıp, verdi. “Sonrasında da düzelttim.” “He sonrasında da kızı soğan doğramaya davet ettin. Lan bildiğin cacığın hıyarısın lan.” Bulut saçlarını karıştırıp, içeri girerken, “İyi o da yoğurdum olsun!” diye çıkıştı Uğur yüzünü buruşturdu. “Yoğurt mu? Lan sen öküz bile değilsin. Senin türün farklı. Yoğurdum ol ne lan?” *** “Gel yardım etmiş, öküz müsün acaba? Böyle davet mi olur be! Allah bilir soğan doğrarken cücüğüne tek taşı saklar bu! Yevmiye de verir üstüne. Öküz çünkü.” Birden bir kadının ona sırıtarak baktığını gördü. O da kibarca gülümsedi. “Kız Ela, duyduk ki Bulut seni istemeye gelecekmiş?” “He lokantasına garson olarak istedi de ben varmadım.” “Ne? Kızım benim kulaklar az duymuyor da bağır.” “Hangi paketten çıktı diyorum. Yok öyle bir şey.” “Oo, paket paket hediye mi getirdi? Maşallah maşallah.” “Paket derken arkandakinden bahsetmiştim ama,” diye mırıldandı. “Yok teyzecim, yok öyle bir şey.” “İyi, iyi hadi hayırlı olsun.” Kız başını iki yana sallayıp, eve doğru yürüdü. *** “Nasılsın Ela?” dedi Şermin bardağından bir yudum kahve içerken. “İyiyim Şermin abla. Sen nasılsın?” “Ay nasıl olayım. Evde iki bebek, bir de yaşlı bir kurt. Yazık bana valla,” sonra dediği ile dudaklarını dişledi. Kardeşini övmesi gerekiyordu değil mi?” “İki bebek?” diye sordu Ela anlamayarak. “Biri benim oğlan. Diğeri de kardeşim Bulut. Allah seni inandırsın bebek gibi canımın içi. Öyle sevimli ki, anlatamam. Bebek yüzlü, bebek gibi yumuşacık saçı var. Aynı bebekler gibi gülüşü var." Ela kıkırdadı. "Agu da diyor mu?” “Yok o bu aralar başka üç harfi tekrarlayıp duruyor. Başı ‘E’ sonu ‘A’. Ela’nın kaşları çatıldı. “Bir Eda’mız eksikti tam oldu! Şukufe’ye ne oldu?” “Şukufe kim?” “Şerife miydi yoksa?” “Şerife de kim?” “Abinin gelin adayı.” “Ee abimin gelin adayı sensin ki-“ Şermin elini ağzı ile kapattı, Ela’nın gözleri ise kocaman açıldı. “Ben sana çay koyayım abla,” dedi Ela telaşla yerinden kalkıp. Kadın kızın bluzunun eteğinden tutup, oturttu. “Kız kahve içiyorum ya, şaşkın seni,” deyip gülümsedi. Sonra onun kızararak yerine oturduğunu görünce, ellerini tuttu. “Elacım, lafı dolandırmayacağım. Saçmalıyorum çünkü. Kısacası benim kardeşim senden çok hoşlanmış. haftasonu birlikte bi çıkın diyoruz. Ha ne dersin?” Ela yutkundu. “Şey o bana bugün güzel değilsin, dedi ama.” Şermin kaşlarını çattı. “Aman o biraz terstir bakma sen ona. Güzelsin, demek istemiştir de pek beceremez. Ama şeydir yani aslında, kibar çocuktur.” -Öveceksin Şermin öveceksin! “Bugün lokantada yardım etmemi istedi abla, soğan doğratacaktı bana,” dedi kaşlarını kaldırarak. “Hıı, şey içindir canım o, hani ilerisi için. Hayat müşterek ya.” “Sabah da eşkıya gibi yolumu kesip, çöpü aldı elimden.” Şermin sırıttı. “Hah diyorum sana kibar çocuk.” Kahvesinden iki üç yudum aldı ve kıza göz kırptı. “Çok kibar çok.” *** Bulut’ta da mahalleden geçerken durum farksızdı. Günün sonunda çok yorgundu ve eve yürürken etraftakilerin ona sırıtarak, kızların da suratlarını düşürerek bakmasına anlam verememişti. “İyi akşamlar Emine teyze.” “İyi akşamlar Bulut oğlum. Ela kızımızı istemeye gidecekmişsiniz?” Bulut kaşlarını çattı. ‘Lan ne ara duyuldu? Mahalle, mahalle değil. Canlı yayın programı mübarek.’ diye geçirdi içinden. Şimdi yok derse bir dertti, evet derse ayrı bir dert... Of of! “Daha ortada pek bir şey yok teyzecim, hadi görüşürüz. Kısmet bu işler.” “Nişana davet edin ama.” “Ablamın kırkından sonra inşallah,” diye homurdanıp, yürüdü. *** “Ee ne oldu ablam anlat.” “Haftasonu için ikna ettim onu,” deyip sırıttı. “İkna ettim derken, istemedi mi önce?” “Yok da sen biraz öküzlük-ler etmişsin, onları toplayana kadar anca.” “He ettim onu da, gidecek miyiz istemeye?” “Bu hafta bi çıkın kahve için, uyuşuyor musunuz bakın-“ “Uyuşuyoruz, çok uyuşuyoruz. Beni böyle işlere bulaştırma gözünü seveyim. Kızın karşısında Nihat Doğan yavrusuna dönüyorum. Lafımın önü arkası saçmalık.” Kadın kahkaha attı. “Otur bu akşam da biraz dizi izle. Anca maçla Survivor izliyorsun. O yüzden böyle oldun sen.” “Ne demek ‘böyle’, o ‘böyle’yi açar mısın rica etsem?” Kadın bıkkın nefes verdi. “Romantiklikten uzak, öküzlüğe çok yakın,” dedi ve yanağını sıktı. “Haftasonu kızı güzel bir yere götür, öküzlük etme,” masadan kalkıp, içeri girdiğinde adam masada şaşkın şaşkın baktı. “Ee ne dedi sana kız? Hoşlanmış mı benden? Abla! Hain!” |
0% |