15. Bölüm

12.BÖLÜM - NİYETLER BOZULDU

Eda Şahinoğlu
mutlusonlarinyazar

Hadi bakalım ortalığı karıştıralım mı?

 

***-***

James gülerek ellerini havaya kaldırdı, “Tüh, yakalandık,” dedi yalandan bir endişe ile.

“Siz? Siz ne yapıyorsunuz burada?”

Nefes “Abi-” dediği an James onu eliyle susturdu.

“Tam olarak ne gördüğüne bağlı.”

 

Emir sinirle ellerini saçlarından geçirdi, “Lan kız kardeşimi öpüyordun!” diye saf bir öfkeyle tısladı.

James yüzünü buruşturarak kapı tarafına baktı, “Yalnız bağırmasak mı abicim? Bilen var bilmeyen var.” Sonra adama yaklaştı ve “Aslı’yı duyan var duymayan var,” diyerek göz kırptı.

 

“Sen beni tehdit mi ediyorsun? Dünya duysun lan banane!”

James parmağını şıplattı, “Aynı düşüncedeyim de Nefes henüz hazır değil. Yoksa benden yana sıkıntı yok. Bir Emir ordusu ile dünyadaki bütün Bulutlar karşıma gelebilir. Hiç sıkıntı yok. Ama içeride bugünün onun için çok ama çok özel olduğunu bildiğim bir kız var. Adı Aslı olur, gününü bozmasak mı?”

 

Emir alayla güldü, “Lan bana bak, siz ne ayaksınız bana onu söyle? O haliniz neydi lan kafayı yiyeceğim?!” diye bağırdı, “Sen benim küçük kardeşimi öpüyordun!” derken kendi kendini inandırmaya çalışıyordu.

 

James elini cebine koyup, Nefes’i süzdü, “Hey maşallah, küçük kardeş buysa-”

“James! Alay etmeyi kes! Kardeşime böyle bakmayı da kes!”

“Asıl sen saçmalamayı kes!” işaret parmağını ona uzattı, “Çünkü saçmalıyorsun! Ben bu kızı seviyorum ve değil sen hepiniz üzerime gelseniz umurumda değil. Burası yeri ve zamanı değil dedim, daha fazla konuşmayalım. Akşam sana konum atarım, gelirsin konuşuruz.”

 

James Nefes’e döndü, kız ürkek bir şekilde bakıyordu ikiliye. Korkudan konuşamıyordu. Korkusu kendisine değil, abisi ile James’in birbirlerine zarar vermelerinden korkuyordu.

Elini kızın yanağına koydu, “Akşam seni ararım,” dedi gülümseyerek.

“Dokunma lan kardeşime!”

 

James adama bakmadan başını sağa sola salladı, sonra tam yanından geçecekken duraksadı kulağına doğru “Başkasından beklediğin o anlayış var ya... Onu bekliyorum Emir,” dedi ve içeri girdi.

Şermin ile Ela mutfakta sohbet ediyorlardı. “Jojo?” dedi Şermin adamın yüzüne bakarak.

“Ben çıkıyorum.”

 

“Nereye?”

“İşim var,” diyerek geçiştirmek istedi ama ikiliyi atlatamadı. İkisi de ayağa kalkmış, adamın yüzüne bakıyorlardı.

“Ne işi Pazar Pazar? Hadi anlat!”

 

Ela da katıldı görümcesine, “Evet tatlım, yüzün bembeyaz. Ne oldu?”

Ensesini sinirle ovdu, “Emir’e yakalandık. Nefes’le bahçedeler. Siz onu yalnız bırakmayın. Ben iyiyim.”

Şermin elini alnına koydu, “Ay nasıl yakalandınız?”

“Eyvahlar olsun,” diye mırıldandı Ela da.

 

“Konuşuyorduk işte, gördü. Delirdi, ne bileyim ben!” derken bakışlarını kaçırdı bu da Şermin’in gözünden kaçmamıştı.

“Sadece konuşurken mi yakalandınız da bu adam öyle delirdi?”

James sinirle kadına baktı, “Hayır amaç ne onu anlamaya çalışıyorum!” sonra meydan okur gibi baktı kadına, “Öpüşüyorduk Şeri! Duydun mu? Tamam mı?” derken ‘oldu mu?’ der gibi baktı kadına.

 

Şermin’in gözleri kocaman açılırken, Ela bakışlarını kaçırdı. Kızını mı öpmüştü? Emir çıldıracaktı! Bulut ise çıldırtacaktı!

“Kızın annesinin önünde söylettiğine bak,” dedi sonra kendi kendine öfkelenerek.

“Dayın öldürecek seni.”

 

“Umurumda değil Şeri tamam mı? İsteyen beğensin isteyen beğenmesin. Ben o kızı seviyorum. Kimin ne söylediği, neye izin verip, kimi öldüreceği umurumda mı sence?” derken iki elini de yanlara doğru açtı. “Durum bu.”

Tam gidecekken Ela kolunu tuttu, “James?” dedi.

 

“Eloş lütfen, nasihatler için uygun bir an değil.”

Ela gülümsedi, “Yanındayım, her zaman diyecektim. Kızımı senden daha güzel seven bir adama teslim edemezdim. Onu sonuna kadar hakkediyorsun.”

James de ona gülümsedi, “Teşekkür ederim, Eloş. Bu önemliydi.”

 

Şermin de adamı çekip sarıldı, “Ay deli oğlan ya! Bende seninleyim tabi.”

“Bu çok daha önemliydi,” derken o da kadına sarıldı.

“Yeğenim oğlumdan başkasına yakışmazdı.”

İkili ile vedalaştıktan sonra Doruk’la da vedalaştı ve pastaneden çıkıp arabasına binerek gitti.

 

 

“Abi,” dedi Nefes acı ile.

“Aklım almıyor Nefes.” Yandaki banka oturunca Nefes de yanına oturdu.

“Abi ben onu çok seviyorum.” Abisinin elini tuttu, “Yıllarca annemi izledim. Babamın anneme olan sevgisini gördüm. Hep beni de böyle saf, güzel, aşk dolu bir sevgiyle sevecek biri olsun istedim ve ne zaman bunu dilesem aklımda tek bir görüntü belirirdi, James.”

 

Adam birden kız kardeşine döndü, “Ne yani sen bu dingili çoktan beridir mi seviyorsun?”

“Kendimi bildim bileli,” dedi masumca. “Başka biri aklımın ucundan bile geçmedi.”

Emir kız kardeşine sarıldı, “Sen benim kıymetlimsin Nefes. Sen benim canımın parçasısın. Ben senin mutluluğunu elbette isterim. Ama...”

“James doğru kişi abi.”

 

Emir yanaklarını tuttu, “O...”

“Biliyorum abi. Bizim dinimizden değil, ama bizimle büyüdü. Seninle büyüdü.”

Emir güldü, “Demek bu yüzden hiç kız arkadaşı olmadı, tatillere gittiğimizde dönüp bir kıza bakmadı. Vay hergele. Hatta belki tercihlerim farklıdır, sana aşığımdır, belki deyip dalga geçiyordu benimle serseri.”

 

Nefes kaşlarını çattı, “Ne yani sen bakar mıydın?”

Gülerek başını sağa sola salladı, “Açıkçası Özen de bakmazdı. O da Bersu ile kafayı bozmuş. Demir’den başka bakan yoktu yani.”

“O beni çok güzel seviyor.”

“Gördüm,” diyerek homurdandı.

 

Nefes utanarak bakışlarını kaçırdı, “Onu unutamaz mısın?”

“Elbette unutamam!” diyerek inledi. “Adamın biri kız kardeşimi öpüyordu!”

“Abi ya!” dedi omzuna vurarak. “Ayrıca kavga etmenizi istemiyorum.”

“Tek yumruk?” dedi yüzünü buruşturarak.

 

“Hayır abi.”

“Çok sıkıcı,” diye homurdandı. Sonra da yeniden kıza sarıldı, Nefes de başını adamın omzuna koydu, “Azıcık süründürürüm ama!”

“Eh ona itirazım yok. Ben hemen teslim oldum ona, hiç zorlanmadı yani.”

 

“Nefes, çok da şey etmesek mi?”

Nefes abisinin kollarında kıkırdadı, “Aslında bunları seninle konuşmayı o kadar istedim ki, kusura bakmayacaksın artık. Başını şişireceğim.”

 

*** 

 

Akşam James oturduğu meyhanenin konumunu attı arkadaşına. Nefes bir iki kere aramış, ama canı sıkkındı diye açamamıştı. Emir’le konuşmadan ona bir şey demek istemiyordu, önce Emir’i kendi tarafına çekmeliydi ve artık bu işi bitirmeliydi, böyle kaçamak görüşmek ona göre değildi. Bulut dayısı ile konuşacak ve en kısa zamanda Nefes’le evlenecekti. Başka yolu da yoktu.

 

Karşıdaki sandalye çekildiğinde düşüncelerinden sıyrılıp, gelen adama baktı. “Hoşgeldin dostum,” dedi gülümseyerek.

“Dostum deme bari,” diye homurdandı Emir sinirle.

 

James başını sağa sola salladı, “Ya Emir gerçekten mi ya? Ne yani bitti mi dostluğumuz?” sonra garsona Emir’e de bir kadeh getirmesi için işaret yaptı ve tekrar adama döndü, “Emir bugüne kadar ne yanlışımı gördün abi? Nefes’in yanına yakışmak için ben ömrümü harcadım lan. Sırf ona layık olmak, ona güzel bir hayat sunabilmek için en iyi bölümü bitirdim, en güzel şirkette işe girdim, bir kıza bile bırak bakmayı, aklımın ucundan bile geçirmedim başkasını.” Emir gülünce James’in kaşları çatıldı, “Komik mi Emir? Ya da yalan mı söylediğimi düşünüyorsun?” diye sinirle söylendi.

 

“Saçmalama lan, ona gülmedim. Demin Nefes de aynı cümleyi kurdu ona güldüm.”

James de gülümsedi, “Ne dedi desem, demeyeceksin değil mi?”

“Tabi ki demeyeceğim.”

“Pislik.”

 

Sonra Emir önüne gelen rakıdan büyük bir yudum aldı ve adama bakıp, “Ne zaman başladı? Yani bu aranızdaki?” diye sordu. Çok duymak istemese de merak ediyordu.

“Ona olan aşkımı soruyorsan onu ilk gördüğüm an diyebilirim.”

Emir yüzünü buruşturdu, “Lan sen doğduğu gün gördün kızı, manyak mısın?”

 

“İlk gün parmağımı tuttu, o küçücük ellerini sevdim. Sonra gözlerini açtı, bakışlarını sevdim. Adım atmaya başladığında, bana doğru koşuşunu, arkamdan ‘Yoyo’ diye ağlayışını sevdim, büyüdü, okuldaki o Nefes’i sevdim. İlk benim adımı yazmayı sormuş öğretmenine ve kocaman bir kağıda James yazıp, bana göstermişti, azmini sevdim. Daha da büyüdü, beni kıskanmasını sevdim. Kızmasını, yanımda bir kız gördüğünde sinirlenmesini... Sonra ona açıklama yapmayı sevdim. ‘Sadece arkadaşım’ dediğimde yüzündeki o mutluluğu sevdim.” Bir an durdu, “Sonra bir düğündeydik. Bir şarkı çaldı ve şarkının içinde ‘ben seni gizli sevdim’ sözü geçti, o an ikimiz de birbirimize baktık. Orada öyle bir bakış baktı ki bana işte o an ‘aşığım ben bu kıza’ dedim, aşık oldum. Başka hiç kimse olamaz dedim. Başka aşk olamaz dedim. Elim bir tek onun elini tutacak dedim, yüreğimde bir tek onun sevgisi farklı olacak dedim, tenime bir tek onun teni değecek dedim-” deyince Emir öksürdü, James kahkaha attı, “İşte öyle. Sonra da bekledim. En doğru zamanı bekledim. Mezuniyetinden bir gün önce de gidip konuştum onunla.”

 

“Ha biz seni abi olarak gönderdik, sen damat olarak döndün, öyle mi?”

James burun kıvırdı, “Yok valla bende niyet giderken bozuktu zaten. Yani hiç de abilik yapmaya gitmedim. Bayağı kıza yazmaya gittim.”

 

Emir sinirle bir dikişte içti rakıyı, “Bizde seni Bursa’da biliyorduk.”

“Aynen.”

“Yalancı.”

“Yalancı demeyelim de anlatmak için doğru zamanı bekliyordum.”

 

“Bana neden demedin. Ben geldim sana dedim değil mi onun sevgilisi var dedim. Sen neden orada bana mertçe o benim, ben kardeşini seviyorum demedin?”

“Çünkü kazayı atlatamamıştın, zaten kötüydün, futbol hayatın bitmişti. O gün doğru zaman değildi. Sonra da araya bir sürü şey girdi.”

“Babam seni öldürecek.”

 

“Kalkanım olacaksın Emir,” dedi kendinden emin bir şekilde. “Eloş benimle, Şeri’yi de yanıma çektim, Demir de öyle, sen de olursan dayımı oyun dışı bırakabiliriz.”

“Maşallah bütün aile biliyor, bir ben miydim sıkıntı?”

“Yani. Ayrıca onlar fark etti. Ben demedim.”

“Ha salağım yani ben.”

“Biraz,” dedi yüzünü ekşiterek.

“Sensin salak!”

 

2 SAAT SONRA

 

“Dayı!” diye bağırdı adam bahçenin ortasına oturarak.

Emir de yan bahçeye bağırdı, “Uğur amca, sen de gel sende! Kız alıyoruz! Seninkini de alacam!” sonra şarkı söylemeye başladı, “Kızınızı almaya geldik, çeyizini çalmaya geldik! Kayınbabam ölüyormuş! Mezarını kazmaya geldik!” deyip kahkaha atarak James’in yanına oturdu.

 

Ela, Nefes, Demir ve Bulut kapıya koştuklarında şok içinde baktılar ikiliye. Nefes korku içinde yutkunurken, Ela ağzını kapatmış olacakları düşünüyordu.

“Bensiz mi alem yaptınız lan?” dedi Demir yalandan alınarak.

“Alem yapmadık. Ben kız verdim, kız alacağım. Kanka olduk biz. Değil mi Jojo?”

“Kalkan lan o. Kalkan olduk biz birbirimize.”

 

Emir yeniden bağırdı, “Uğur! Gelsene!”

Bulut yanlarına geldi, “Öldürtecek kendini, kalk şuradan da eve gir.”

“Kalkmıyorum ya, banane!”

Uğur, Aslı ve Burçin de duvar kenarına geldi, “Hayırdır Bulut, sorun mu var?” dedi Uğur telaşla.

 

“Yok abi bir şey yok, girin siz.”

Emir başını babasının yanından uzatıp, Aslı’ya baktı. “Aslı!” dedi sevimli bir şekilde gülümseyip el sallayarak.

“Hayırdır Emir?” dedi Uğur sinirle.

“Hayır Uğur amca, yoksa baba mı desem artık. Ağız alışsın.”

 

Uğur öksürmeye başladı, “Burçin!” diye bağırdı, “Ne diyor bu adam? Sen bunu evlattık alacağız seni diye mi kandırdın? Baba ne?”

Aslı başını eğdi, “Yok babacım sanırım kayınbaba manasında diyor.”

 

Uğur dehşetle gözlerini açtı, “Çüş!” diye bağırdı. “Kenan’ı mı istiyor Sinan’ı mı?”

Aslı somurttu, “Baba ya! Beni istiyor sanırsam?”

“Vermem!” diye bağırdı.

 

James parmağını kaldırınca, Ela adamın parmağını indirdi, “Sen sus şimdi sus!”

“Banane ya, bende Nefes’imi istiyorum. Vereceksiniz bana Nefes’i!” diye bağırdı.

Bulut dehşetle döndü adama, “Af buyur sen ne dedin? Ne Nefes’i? Nefesini keserim senin!”

 

Nefes elini yüzü ile kapattı, “Katliam olacak yemin ederim.”

Kenan ile Sinan duvara oturdular, “Çekirdek yok mu lan Demir?”

“Kabak var. Sevmezsiniz siz.”

“Olsun, gider valla.” Sonra Emir’e baktı, “Enişte ne haber?”

 

Uğur Kenan’ın kafasına vurdu, “Lan ne ara verdim de ben kızımı, sen adamı enişte diye benimsedin?”

“Valla ben oldum olası benimsemiştim. Hiç yabancılık çekmedim.”

James kaşlarını çattı, “Emir de beni benimsedi. Hem Eloş da bugün dedi bana, ‘yanındayım devam koçum’ dedi. Değil mi Eloş?” dedi kadına bakarak.

 

Bulut dehşetle karısına baktı, “Ney ney ney? Ne dedi?”

“Koçum demedim yemin ederim,” adamın kıçına tekme attı, “Sussana oğlum!” diye tısladı.

“Sence ben şuan koçuma mı taktım Ela?” diye gürledi.

 

Emir başını eğdi, “Sen de benim yanımdasın değil mi Buçi?” dedi Burçin’e bakarak.

Burçin tam gülümseyecekken, kocasının bakışı ile, “Çok da değilim. Yani ortadayım,” dedi ama kocasının bakışları sertleşince, “Hiç değilim,” diye düzeltti. “Yani o kadar değilim ki anlatamam.”

 

Emir yüzünü ekşitti, “Hayın kaynana,” diyerek kadına dudaklarını büzdü. “Bende sana hep kaynana derim, hıh!” yapıp, ellerini göğsünde bağladı.

“Aaa üstüme iyilik sağlık, ne kaynanası?”

Uğur da kaşlarını çattı, “Kızı verdim de sıfatlarımız eksik kaldı sanki bana!” sonra adamın kızına hayran hayran baktığını görünce, kızını arkasına çekti, “Bakma kızıma!”

 

“Yedik mi kızını?” sonra güldü, “Gerçi yemek için istiyoruz zaten, değil mi Jojo?”

“Aynen,” dedi omzuna vurarak.

Bulut sabır çekti, “Seni öldürürüm duydun mu? Sucuk yaparım seni!” diye bağırdı.

Emir yüzünü ekşitti, “Baba vermen lazım, öptü çünkü o Nefes’i.”

 

Bulut dehşetle kızına döndü, “Nefes?” dedi acı çeker bir edayla, “Kızım?”

Nefes dudağını ısırdı, “Babacım şimdi şöyle oldu, yanağımdan şey etti, tebrik mahiyetinde-”

“Yok baba gayet de dudaktan öpüşüyorlardı, ben gördüm.”

 

Ela oğlunun kafasına vurdu, “Lan öldürtecek misin çocuğu babana?”

Omuz silkti, sonra Uğur’a baktı, “Baksana senin kızın da beni öptü,” derken dudaklarını büzdü, “Hemde dudaktan öpüştük.”

 

Aslı babasının arkasından annesinin arkasına saklandı. Sonra da yerden taş alıp, adama attı, “Gerizekalı!” diye bağırırken Uğur duvara tırmanıp, diğer bahçeye geçmişti bile.

Bulut bir yandan Uğur’u tutarken, diğer yandan James’e tekme atmaya çalışıyordu.

Burçin de kapıdan çıkıp diğer tarafa geldi. Ela ile birlikte çocukları kocalarından korumaya çalışıyorlardı.

 

“Öpmüş!” diye bağırdı Bulut, “Kızımı öpmüş! Irz düşmanı!”

Nefes de araya girdi, “Babacım tebrik şeysiydi o ya!”

“Neyi tebrik etti acaba?” diye gürledi yeniden.

“Çok pis öptüm yemin ederim,” derken gülüyordu James.

 

“Bak bak bak ne diyor, duydun mu Ela?” Bulut kalbini tuttu, “Yemin ederim kalp krizi geçireceğim.”

James başını sağa sola salladı, “Hayatta izin vermem ölmene babacım.” Sonra sırıttı, “Ağzıma da ne yakıştı lan?

Bulut baba sen çok yaşa!

Yoksa bizim düğün kalır gelecek yaza!”

 

Emir ile ikisi kahkaha attılar, “Lan aferin, kayınbabasına şiir yazan düşünceli, romantik damat. Dur bende Uğurcuğuma yazacağım.”

“Ben senin mezar taşına yazacağım mani! Bekle sen.”

“Uğur, Uğur çaldı kapını bir oğul

Ver kızını kurtul,

Yoksa evlenmeden olacak çocuk!”

 

Yine kahkaha attıklarında, Uğur Emir’e vurmaya çalışıyordu “Seni öldürürüm!” diye bağırdı Uğur, “Yemin ederim Emir, elimde büyüdü demem öldürürüm.”

“Ya sen neden vuruyorsun bana, senin kızın öptü beni!” diyerek kendini korumaya çalışıyordu. “Alman lazım beni, mecbur.”

“Bak hala ne diyor!” dedi Burçin’in arkasındaki çocuğa vurmaya çalışarak. “Vermem kızımı duydun mu vermem!”

 

Emir adama gözlerini kısarak baktı, “Aha bütün buradakiler şahidim olsun, insan gibi istediğimde vermezsen, eşkıya olur kaçırmazsam kızını bana da Emir demesinler!” sonra Aslı’ya baktı, “Kaç bana Aslı, pasta yaparım sana! Nereden bulacaksın böyle kaslı, kızım senin ölürüm yoluna!” sonra kendi kendini alkışladı, “Alkış!”

 

James de alkışladı onu. “Harikasın kangalım. Yok kalkanım! Ha, evet kalkanım benim!”

Aslı dudaklarını büzdü, sonra o da bağırdı, “Varırım sana elbet,

Emirli kazandibim benim!

Babam vermezse

Pencereden çarşaf sarkıtır yine gelirim!”

 

Uğur dehşetle baktı kızına, “Lan!” dedi, “Burçin ne diyor bu kız? Kendi silahımla vuruyorlar beni bak! Şiirle beni yumuşatmaya çalışıyorlar! Yakında eşofman giyer, saçını da nemli yapar bu egzotik topçu!”

 

Bulut da James’e çıkışıyordu, “Vermiyorum lan sana kızımı! Duydun mu vermiyorum!”

James sırıttı, onun sırıtması ile Ela yüzünü kapattı. İnşallah daha da batırmazdı her şeyi, James gecenin son cümlesini kurdu, “Valla çok geç artık babacım,” dedi ve esneyerek bahçede uyudu. Onu gören Emir de karnına başını koyarak uyudu.

 

“O ne demek şimdi? Ev-evlenmiş mi bunlar?” kızına döndü, “Nefes? Ne demek istedi şimdi bu?”

Herkesin bakışları kıza döndüğünde Nefes bildiği tüm duaları okumaya başlamıştı.

 

*** 

 

D: “Ne yapıyorsun aşkım?”

A: “Hiç, uyuyacaktım. Kitap okuyorum. Sen?”

D: “Seni düşünmekten bir şey yapamıyorum. Ayşegül yarın pazartesi, ben bütün gün seni göremeyecek miyim?”

 

A: “Okuldan sonra gelirim hastaneye. Öğle yemeğini birlikte yeriz olur mu?”

D: “Süper olur. Harika olur. On numara, beş yıldız olur.”

D: “Görüntülü arasam olur mu seni?”

A: “Olur, kulaklığımı takıyorum dur.”

 

Kulaklığını takarken adamın aradığını gördü. Hemen açtı.

“Aşkım?” dedi Doruk kıza tatlı yüzüne bakarken, “Pijaman çok yakışmış.”

Ayşegül üstüne baktı, “Evet, Niloya’yı çok seviyorum. Küçüldü biraz, ama atamıyorum.”

Sohbete öyle dalmışlardı ki arkadan ne kapının çaldığını ne de açıldığını duymamıştı Ayşegül.

Doruk kızın arkasına baktı, başını hafifçe eğmiş, bir kafa ekrana doğru yaklaşıyordu.

 

“Ay-Ayşegül...” dedi Doruk. “O ba-baban mı?”

Ayşegül donup kalırken, babasının yüzü tüm ekranı kaplamıştı. Doruk da hareket etmeden duruyordu. Belki fotoğraf sanırdı onu, olamaz mıydı? Sonra eli ile yüzünü kapattı.

 

“Çek o elini çek!” diye bağırdı, kızının kulağındaki kulaklığın birini aldı, “Hocasından Doruk’a! Çek o elini dedim!”

Doruk işte şimdi ölmüştü... “Ruhuma el Fatiha,” diyerek açtı yüzünü ve “Cikke!” yaptı gülerek, belki sempatiklik işe yarardı.

 

???

Bölüm : 12.12.2024 20:48 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...