
❤❤❤
İnsan bu bir çıkar ister her yaptığı iyiliğe,
İnsanlık hali mutlaka bir karşılık bekler verdiği her hangi bir şeye...
Ama bu çok farklıydı,
Bu hediye çok anlamlıydı...
Can verilse, karşılığı ödenmezdi.
O yüzden karşılıksızdı.
Ne yapsam bunun karşılığı olmazdı,
O yüzden çıkarsızdı...
İşte gerçek aile,
Asıl dostluktu anlamınız...
İyi ki aranızda doğmuşum,
İyi ki sizinle olmuşum.
Doğum günüm kutlu olsun.
-AYŞEGÜL
❤❤❤
“Kapıyı çalıyorum, sessiz olun,” dedi Aslı elindeki kocaman pastayla ve “Bir... iki... üç...” deyip zile bastı.
Kapıyı açan Oğuz kaşlarını çattı önce, sonra saatinden tarihe bakıp, yeniden karşısındaki kalabalığa baktı. “Hayırdır, kimin neyini kutluyoruz.”
Aslı surat astı, “Ama Ayşegül açmalıydı kapıyı.”
Oğuz güldü ve “Yeniden çalın,” diyerek kapıyı suratlarına kapadı.
Aslı bir daha zile bastı ve üç beş saniye sonra Ayşegül açtı kapıyı.
“Sürpriz!” diye bağırdılar hepsi bir ağızdan.
Ayşegül elini ağzıyla kapattı, “Ay...” dedi gülümseyerek, ama sonra suratını astı, “İyi de benim doğum günüme bir hafta var daha!” diye çemkirdi. “Karıştırdınız değil mi?”
“Bu konuyu içeride konuşalım mı fıstık?” dedi Bulut yanağından makas alarak.
“İyi bakalım. Belki bir açıklamanız vardır.”
Hep birlikte içeri geçtiler. Aslı pastayı orta masaya koydu. Uğur da elindeki zarfı, Bulut da gidiş dönüş olan uçak biletini.
Ayşegül önündekilere bakıyordu. En çok da pastanın üzerindeki yazı ve figürlere. Ameliyata giren bir delikanlı ve onun elinden tutan genç bir kız figürü vardı pastanın üstünde.
Pastanın kenarında da ‘Doğum günün ve sen umarım ona şans getirirsiniz. İyi Yolculuklar Ayşegül’ümüz’ yazıyordu.
Gözündeki yaşlara engel olamıyordu. Uçak biletini eline aldı. Ameliyattan iki gün öncesine kesilmişti. Yani üç gün sonraya. Diğer zarfı açtı, hastaneye yakın bir oteldi bu. Annesi, babası o otelde kalıyorlardı. Hatta ablası ile eniştesi de o otelde yer ayırtmışlardı. İki haftalık oda tutulmuştu.
“Bun... Ama bunlar çok... Ben konuşamıyorum!” diye ağlayarak önce Bulut’a, sonra Uğur’a daha sonra da diğerlerine sarıldı. “Çok teşekkür ederim.”
En son Özgür’e sarıldığında da Özgür ona başka bir zarf verdi, “Orada lazım olabilir,” dedi.
“Ya Özgür amca... Zaten onca şeyi almışsınız.”
“Aa... Amcaya itiraz edilmez.”
Sonra yeniden pastaya baktı, “Aslı harikalar yaratmışsın yine.”
“Onun fikriydi,” dedi Emir’i göstererek.
“İkimizin ortak çalışması.”
İkisine yeniden sarıldı. “Çok teşekkür ederim. Çok şanslıyım. Bu dünyanın en şanslı insanıyım. İyi ki benim ailemsiniz.”
Oğuz ile Ayşim birbirlerine baktılar, “Ee bize ne kaldı?” diye sordu Oğuz yalandan kaşlarını çatarak.
“Sanırım. Bize de yolcu etmek kaldı sevgilim.”
“Sanırım.”
***
“Ya sonunda başbaşa kalabildik Nefes ya, yemin ederim kafayı yiyeceğim. Bu ne arkadaş. Kaç aksilik oldu.”
Nefes ona öfkeyle baktı, “Aksilik mi?” diye inanamayarak sordu. “Jojo hafta içi her akşam abimlesin. Yok Özen’leyiz, yok işimiz var, yok playstation oynayacağız, yok dışarı çıkacağız... Bu ne Jojo ya? Sen benimle mi nişanlandın abimle mi?”
James kafasını kaşıdı, “Ama hayatım, insan arkadaşlarına da zaman ayırmalı değil mi? İcap ederse tüm zamanını ona ayırmalı.”
“James seni öldürürüm!” diye cırladı kız. “Tüm zamanını bana harcayacaksın! Anlaşıldı mı? Ne demek ona harcamalı tüm zamanını? O icabına başlatma!”
“Tamam hayatım abartmasan mı acaba?”
“Abartma diyor ya hala!”
*
“Ee aşkım bugün Jojo ile ne gibi muhteşem planınız var?” dedi Aslı telefondaki sevgilisine azıcık iğneleyerek.
“Yok bebeğim, bugün seninim. Yeter dedim Jojo’ya. Benim bir nişanlım var, dedim. Çektim resti. Sende git az nişanlınla ilgilen dedim. İyi demiş miyim?”
“Bok demişsin! Nefes’le konuştum az önce, o çemkirmiş de size aklınız başınıza gelmiş.”
“Ya hayatım şimdi çok da şey etme, ne çemkirmiş acaba?” -Kardeşe bak. Gömme uzmanı. “Neyse sen hazır mısın? Gelip alayım mı seni?”
Kız tavana baktı, “Bilmiyorum. Çok çıkasım yok.”
“Tamam bize gel. Annemi lokantaya yollarım babamın yanına. Bizde otururuz.”
“Çakal mısın sen? Hayır! Hazırım, tamam gel al.”
Emir kahkaha attı, “Korkunun gözünü seveyim,” diyerek kızın cevap vermesine fırsat vermeden kapattı telefonu.
*
“Gel bebeğim,” dedi James kapıyı açıp, kenara çekilerek. Nefes içeri geçtiğinde hala sinirliydi. “Biraz gülümser misin sevgilim yeter ama?”
“Sakinleşemiyorum Jojo, ne yapayım?”
“Ben şimdi seni sakinleştiririm,” deyip göz kırptı.
Sonra mutfağa geçti, buzluğa önceden koyduğu dondurmaları çıkarıp, kıza salladı. Nefes yutkundu, adiydi bu adam.
“Bence bunlar güzel bir başlangıç, kabul et,” dedi.
Kız elinden bir tanesini sertçe alıp paketini açarken, “Eh idare eder,” diye geveledi.
James başını sağa sola sallarken, kendininkini yeniden buzluğa koydu ve o da salona kızın yanına geçip, yanına oturdu.
Nefes dondurmasını keyifle yerken adama “Sen yemeyecek misin?” diye sordu.
James bir şey demeden kızın dudağına eğilip, uzun uzun emdi ve “Yiyorum,” dedi ateşli bir sesle. Nefes kendini yelleyince, James küçük bir kahkaha attı. “Ateş mi bastı güzelim?”
“Yok!” demeye çalıştı, “Şey... Bu dondurma serinletmiyor canım,” diyerek ayağa kalktı ve gidip dondurmaya çöpe atıp, geri geldi. “Erimiş. Buzluk bozuk sanki. Yaptırın bence-” James kızın sözünü keserek onu elinden çekip, kucağına oturttu.
“İyi misin Nefes’im?”
“Sıcağım-yani sıcakladım. Dışarı çıkıp hava mı alsak?”
“Nefes ben dışarı çıkmak istemiyorum. Özledim seni. Sen özlemedin mi?”
“Öz-özledim”
“Sen beni arzulamıyor musun ya?”
Derin bir nefes alıp “James ben sana bir şey itiraf edeceğim,” deyiverdi.
“Seni dinliyorum.”
“Şimdi bazen böyle ailecek oturuyoruz ya. Sen bana bakıp göz kırpıyorsun, dudaklarıma bakıyorsun...”
“Evet.”
Kız bakışlarını kaçırarak konuşuyordu, “İşte o anlarda ben çok heyecanlanıyorum.”
James gülümsedi, “Öyle mi?” diye sordu gözlerine bakmaya çalışarak, ama başarılı olamıyordu.
“Öyle. İşte o anlarda böyle bir şey oluyor, seni öpmek istiyorum.”
Adam sözünü kesip, avcunu kasıklarına yakın bir yere yerleştirip “Burasında kelebekler mi uçuşuyor?” dedi kısık bir sesle.
“E-evet...” o da fısıldamıştı. “Bu ne?”
“Şuanda da oluyor mu?”
“Oluyor.”
James onu kendine çekip, öpmeye başladı, “Ben seni her gördüğümde oluyor. Çünkü seni her an arzuluyorum.” Kızı kucaklayıp, odaya götürdü.
***
Nefes ile Aslı pastanede oturmuş, sinirden köpürüyorlardı. “Ya ne demek dün James’e çıkışmış da bugün gönlünü almak için onunla görüşecekmiş? Bu ne demek Nefes ya kafayı sıyıracağım?”
Nefes de ofladı, “Bilmiyorum Aslı, ama galiba bunlar bir işler çeviriyorlar. Bugün Demir’i de takıyordu peşine. Senin de gelmen gerekiyor, ihtiyacımız var sana, dedi. Sen bu işlerden anlarsın, dedi.”
Aslı birden kıza döndü, “Eyvahlar olsun, Nefisito bunlar bizi aldatıyor olmasın kız!”
“Saçmalama ya,” dese de sesi titrek çıkmıştı.
“Takip mi etsek?”
“Ayıp olmaz mı Aslı?”
Aslı birden yerinden kalkıp, önlüğünü çantasına tıktı, “Ne ayıp olacak be! Onlar bizi aldatırken ayıbı düşünüyorlar mı? Yürü gidiyoruz!”
Nefes de gaza gelip kalktı ve birlikte pastaneyi kapatıp, eve doğru yürüdüler. Nefes Aslı’ya baktı. “Aslı yemin ederim arkamızda sanki ‘Bütün kızlar toplandık toplandık toplandık!’ şarkısı çalıyor gibi geldi. Çok gaza mı ne geldim?”
“Sonrasında ‘Sende elektriği hissedince kalktın bana kelek yaptın’a bağlanmasında o arkandan çalan şarkı. Yürü Nefes yürü. Evden çıkmadan yetişelim.”
Evin oraya geldiklerinde, “Hah orada. Bak bak James’i bekliyor kesin,” dedi Nefes dudaklarını büzerek.
“Kız bu ne paspallık. Şuna bak.”
“Ee dikkat çekmemek içindir.”
Aslı birden kıza döndü, “Yemin ederim çok zekisin. Hadi şuraya çökelim de bekleyelim.”
***
“Geciktim mi?” dedi James saatine bakarak.
“Yok ya ben erken çıktım. Demir’i bekliyorum. Süsleniyor arkadaş, illa dikkat çekecek,” dedi homurdanarak.
“Abi manyak mı bu? Ne diye süsleniyor?”
“Güya kimse çakmasın diye. Neyse sen ne yaptın siparişleri verdin mi?”
“Verdim verdim. Biz gelmeden orada olurlar. Biri sana biri bana.”
Emir gülümsedi, “Süpersin de abi kızlar fena işkillendi. Bu işi bir an önce bitirmemiz lazım.”
“Bitiririz ya. Evlenmeden biter. Merak etme.”
Emir tişörtünü yelledi, “İnşallah. Ama adrenalin de iyi oluyor ha. Aslı’yı bugün görmen lazım, çok şüphelendi ama ben harika atlattım onu.”
“Sorma Nefes de öyle. Abinin gönlünü almam lazım, dün senin için ektim dedim.”
İkisi aynı anda kahkaha attı, “Bende Aslı’ya aynısını dedim.”
*
“Ay ben bunu parçalarım ama!” diye cırlayıp, tam yerinden çıkacakken, Nefes onu tuttu.
Nefes de resmen ağlayacaktı. “Dur Aslı dur. Kızlarla basacağız onları.”
“Yüreğim kaldırır mı bilemedim Nefes! Öldürürüm ben bunu!”
“Bende James’i öldüreceğim zaten. Artık mahpus falan... Yapacak bir şey yok.”
Aslı kıza baktı, “Nefsi müdafaadan yırtmaz mıyız kız?” sonra cırladı, “Aldatılıyoruz ama.”
“Valla sanmam. Adam yerine koyar, cezayı keserler bize. Bu arada dua et de aynı yere düşelim, yoldaş oluruz birbirimize.”
“Amin çok ya Rabbim.”
“Hah Demir abim de çıktı. Hadi gidelim. Tak gözlüğünü,” dedi kendi gözlüğünü takarak.
Aslı dudaklarını büzdü, “Gözlüğüm yok ki!”
“Ay Aslı adam takip ediyoruz. Şapka, gözlük ve gazete olmazsa olmazıdır bu işlerin.”
“Ay önlüğümü koymuştum çantama, yıkamak için, onu bağlayım, maske gibi.”
“Olur.”
“Kirli biraz ama... Neyse,” diye mırıldandı burnunu kapatacak şekilde bağlarken.
Nefes kıza bakınca yüzünü buruşturdu, “Saklandığı önlüğe bak. Aslı Usta yazıyor kocaman harflerle.”
“Aman yürü, kaçıracağız. Bir de yürüyerek gidiyorlar bak bak bak çakallar sizi.”
*
“Geldik,” dedi James gülerek.
Demir ikisine bakıp, “Siz ciddi misiniz?” dedi harabeye yeniden başını çevirerek.
James elini beline koydu “Neden oğlum mis gibi yer işte.”
“Lan nesi mis. Burası olur mu lan? Hangi kız gelir buraya? Deli gelmez. Hoş kızlarda da çok akıl yok ama.”
“Neyse ya, biz işimize bakalım. Kızlar çakmadan şu işi bitirelim, başka bir şey istemiyorum.”
Demir “Yalnız bugün Efso beni fena sıkıştırdı ha, söyleyim,” dedi. “Bence sezmiş bir şeyler.”
“Ya merak etme, yakında bitireceğiz.”
“Bence de bir an önce bitirin. Görürlerse evlenmezler bence, şuraya bak.”
Hep birlikte tam içeri girmişlerdi ki Nefes ile Aslı “Allah! Allah! Allah!” diye bağırarak içeri daldılar. Üç adam da bir anda dönüp ellerini teslim oluyormuş gibi havaya kaldırdılar.
“Ne oluyor lan?” diye bağırdı James.
“Jojo ne oluyor? Ne yaptık biz? Korkuyorum,” dedi Emir kızları gözleri ile takip ederken.
“Lan ne bileyim. Yapmışızdır bir bok.”
Aslı ile Nefes etrafa bakıyorlardı, “Kızlar nerede Jojo?” diye bağırdı Nefes adama elindeki sopayı adama uzatarak.
Emir ile James’in gözleri kocaman açıldı, “Af buyurun ne kızı?”
Emir elini alnına koydu, “Senin sürprizini sikeyim James!” sonra Aslı’ya baktı, yüzündeki önlüğü görünce de yüzünü buruşturdu. “O ne be?”
“Tanınmamak için, takip maskesi.”
Demir kahkaha attı, “Sosyal mesafe maskesi taksaydın, daha çok tanınmazdın. Aslı yazıyor lan kocaman.”
“Sen gülme! Dünyadaki tek Aslı o mu?” diye bağırdı Nefes, “İş birlikçi abi bozuntusu. Lan insan eniştesi ile çapkınlık yapar mı?”
Emir alayla gülerken, James sinirden kuduruyordu, “Lan ne çapkınlığı, kafayı mı yediniz siz?” diye gürledi James.
“Ya ne bok yemeğe geldiniz bu harabeye? Yuva kurmaya değil her halde?” dedi Aslı elini beline koyarak, “Yazıklar olsun size.”
“Valla bir bok yiyecez ama dur bakalım hayırlısı,” diye homurdandı Emir.
“Sana bir şey söyleyim mi bu olayın sonu çok boklu bir yola gidiyor. Bu kızlar bizi çok yanlış anladı çok,” dedi James adama fısıldayarak, sonra kendi nişanlısına baktı, “Bak Nefes’im kız falan yok yemin ederim. Aslı’nın dediği gibi, bir çeşit yuva kurmak amacımız?”
“Burada ne arıyorsunuz o zaman?”
Adam işaret parmağı ile arkasındaki evi gösterdi, “Burayı yapıyoruz.”
“Ne yapıyorsunuz?” diye anlamayarak sordu Nefes.
“Yuva,” dedi sırıtarak. Sonra da kızın gözlerinin içine baktı, “Sen bana hayalindeki evi anlattın ya, ben öyle bir ev aradım, bulamadım. Olanlar da bütçemi biraz değil, çokça aştı. Bizde Emir’le burayı aldık. Senle Aslı’ya ev yapıyorduk. Düğüne yetişsin diye de her akşam burada çalışıyoruz. İşte olan bu. Sürpriz yapmak istemiştik. Bir de bu haliyle görmeyin istedik.”
Nefes ile Aslı önce birbirlerine sonra da karşıdaki harabeye baktılar. “Siz ciddi misiniz?” diye Aslı sordu bu sefer.
Emir başını aşağı yukarı salladı, “Siz de hem birbirinizden hem de mahalleden ayrılmamış olacaktınız.”
İki kız aynı anda nişanlılarına koşarak sarıldılar. “Yaa...” dedi Nefes adama daha sıkı sokularak, “İnanamıyorum James, özür dilerim.”
Aslı da “Özür dilerim sevgilim,” diye mırıldandı.
Ve Aslı ile Nefes de o gece yardım etmişlerdi onlara. Keyifle çalışıp, yorgun argın evlerine dönmüşlerdi. Hepsi de çok mutluydu. Akşam Nefes heyecanla evi ve James’in yaptıklarını anlatırken, Aslı da annesi ile babasına anlatmıştı, Uğur ise homurdanıp durmuştu.
***
“Anne!” diye bağırdı Nefes evin içinde koşuşturarak.
“Efendim kızım,” dedi Ela mutfaktan çıkarak.
“Ya James çağırdı beni. Ben bi bakıp geleyim ne istiyor, olur mu?”
Ela başını eğip kocasına baktı, “Kızım Şermin halanla Özgür dayı evde değillermiş,” diye fısıldadı kocası duymasın diye.
“Özen evde anne. Ayrıca ne yapacak çocuk bana, aşk olsun,” dedi gözlerini kaçırarak.
“İyi tamam gecikme Nefes, bak babanla beni yüz göz etme.”
“Tamam anne söz.”
Evden çıktığında Bulut sinsice gülümsedi. Sanki duymamıştı konuşulanları.
Onun da evden çıkarak kızını takip ettiğini gören Ela, “Hii! Eyvahlar olsun, ne yapıyor bu adam?” diyerek o da kocasının peşine takıldı.
Ona yetiştiğinde “Bulut ne yapıyorsun sen?” diye sordu.
Karısının ağzını kapattı, “Sus, duymasın! O cibilliyetsiz evde tek. Özen falan yok evde. Çakala bak. Gösteririm ben onlara.”
“Ayy Bulut ne kadar ayıp. Yürü eve.”
“Banane. Sen git.”
Adamın evinin oraya geldiklerinde, duvarın arkasına pısıp, başını hafifçe kaldırıp, bahçeden içeri geçip, kapıya doğru giden kızına baktı.
Ve kapı açıldığında Bulut son nefesini verecekti. “Hii!” diye nida çekti, “Ela bak, öpüşme üçlüsü. Issız ev, siyah eşofman altı ve ıslak beden!”
“Tabi sapık kişi kendinden bilir işi.”
Bulut arkasına baktı, “Ne alakası var Ela. Ben sapık mıyım?”
Ela başını eğip adama baktı, “Değil miydin Bulut? Resmen benimle öpüşmek için porno filmleri izlemiştin.” O gün aklına gelince yüzünü buruşturdu.
“Ben bu Yunan elçisi gibi profesyonel değildim, ondan olabilir mi, ilk kez öpüşecektik her halde? Ayrıca olayı çirkinleştirme rica ediyorum, porno değildi, romantik Fransız öpücüğüydü o!”
“Haa... Çok romantiktin. Daha ilk dakikada-”
“Ela tamam. Kaç yıl oldu bitmedi mevzun Allah Allah. Ayıp ama.”
“Bulut biz ne yapıyoruz? Kızımızı takip ettiğimize inanamıyorum. Asıl şuan yaptığımız ayıp.”
“Bende bu adamın az sonra kızımı öpecek olmasına inanamıyorum Ela. Basacağım onları.”
Ela’nın gözleri kocaman açıldı, “Ne kadar ayıp ve çirkin bir durum. Hadi eve gidelim Bulut. Bak rezil olacağız, biri görecek gözünü seveyim.”
“Banane. Adamı görmedin mi, eşofman, üst çıplak ve ıslak ayrıca ıssız ev.”
“Tamam anladım öpüşme üçlüsü, ama belki de sadece oturup, sohbet edeceklerdir. Hem bir saate dönerim dedi.”
“Ya ya eminim. Bizde o gün oturmuştuk kol...tuk.. Eyvahlar olsun Ela koş!” deyip sindiği duvarın arkasından bahçeye girdi ve kapının ziline yetişip bastığında elini kalbine koydu. Her şeye hazırlıklı olmalıydı.
???
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 7.63k Okunma |
590 Oy |
0 Takip |
28 Bölümlü Kitap |