21. Bölüm

18.BÖLÜM - KISKANÇLIK KISKACI

Eda Şahinoğlu
mutlusonlarinyazar

 

James kapıyı açtığında, “Bulut dayı? Eloş? Hayırdır?” dedi şaşırarak.

Ela sevimli bir şekilde gülümserken, Bulut genç adamı itip, “Kızım nerede?” diyerek içeri girdi ve Aslı ile oğlunu da kızının yanında gördüğünde donup kaldı.

Nefes ayaklandı birden, “Baba?”

 

Bulut koşup, kızına sarıldı, “Ela kızım iyi misin?”

“İyi-iyiyim de sen iyi misin? Ne oldu?” arkada mahcup bir şekilde duran annesine baktı, “Anne?”

James gözlerini yumup, açtı. “Bir dakika ya, şimdi bu neydi baskın falan mı?”

Ela’nın homurdanarak gözlerini kaçırmasını gören Nefes babasından ayrılıp ona baktı, “Siz beni takip mi ettiniz?”

Bulut “Şey... Tam takip değil. Yolumuz üstüydü...” diye geveleyince Nefes hayal kırıklığı ile baktı ikiliye.

 

“İnanamıyorum size ya.”

James öfkeyle güldü, “Ne olduğunu sandın Bulut dayı ya da ne olacağını? Ki olsa bile bu benle Nefes’i ilgilendirmez mi?” Nefes ona uyaran bakışlar atsa da James dolmuştu artık.

“O benim kızım, hala beni ilgilendirir.”

“Benim de nişanlım, çok yakında da eşim olacak. Özel anlarımız bizi ilgilendirir. Hayır evde yalnız olsaydık ve senin düşündüğün bir an yaşasaydık bile, bu şekilde baskın yapman doğru mu? Yaşadığımız yanlış bile olsa, seninki de çok doğru bir davranış olmazdı Bulut dayı!” başını sağa sola salladı, “Ben biraz çıksam iyi olur,” diyerek ceketini alıp çıktı evden. Asıl öfkelendiği kendisiydi, kendineydi öfkesi, hırçınlığı. Sevgilisine dokunmuştu, lanet olsun ki adamın karşısında da kendini adam akıllı savunamamıştı.

 

Ela da Bulut’a bakıp başını salladı ve evden ayrıldı.

Nefes de James’ten farksız değildi. Babasının hareketi yanlış bile olsa, onların yaşadıkları da çok doğru değildi. “Size inanamıyorum ya, herkesin içinde bizi düşürdüğünüz şu hale bakın!” odadan koşarak çıkınca Aslı da peşinden gitmişti.

 

“Baba bu olmadı ya,” dedi Emir başını geriye atarak.

“Ya gerçekten biriniz bile bana hak vermiyor mu? Adam kapıyı açtığında üstsüzdü, ıslaktı.”

“Evet baba, çünkü sabahın beşinde benimle pastaneye geldi, yarınki doğum günü için yapacağım hazırlığa yardım etti. Orada da bir filmi konuştuk. Kızları da çağırıp, hep birlikte izleyelim, dedik. Üstü başı da battığı için Nefes gelmeden duş almak istedi. Hepsi bu!” sonra ayağa kalktı, “Ve James haklı baba, onları farzet ki uygunsuz yakaladın, ne yapacaktın? Nefes’in utanmasından, James’in mahcup olmasından başka eline ne geçecekti?”

 

“Bilmiyorum. Kafa kalmadı ki, gece gördüğüm kabuslar yönlendiriyor beni.”

“İyi, Nefes umarım seni affeder de o kabusların gerçek olmaz. Görüşürüz,” diyerek o da evden ayrıldı.

 

*** 

 

“Anlat bakalım,” dedi Özgür oğlu gibi gördüğü delikanlının yanındaki kayalığa oturarak.

“Özi sana anlatamam,” derken yüzünü buruşturdu.

“Bugün baba rolü yok.”

“Peki ya dayı?” dedi kaşlarını kaldırarak.

“O ne demek?”

 

“Eğer Nefes’in de dayısı ya da eniştesi rolünde değilsen, olur.”

Adam güldü, “Olay derin galiba.”

James önündeki denize baktı, “Çok utanıyorum Özi.”

“Neden?”

Adama çevirdi bakışlarını, “Bugün Bulut dayı evi bastı. Yani Nefes’le tek olduğumuzu sandı.”

 

“O hatalıymış. Sen neden utanıyorsun?”

“Çünkü düşündüğü şey... Yani... Of!” küçük bir taş alıp, denize attı.

Özgür anlamadan baktı, “Ne Jojo? Anlatsana,” dedi.

“Bizi farklı bir şekilde göreceğini düşünmüştü. O anda kendimi savunamadım, Nefes’i savunamadım ve çekip gittim. Çünkü biz Nefes’le...”

 

“Tamam!” diyerek James’in sözünü kesti. “Bu kadarını beklemiyordum.”

“Hayır ne kadarını bekliyordun?” dedi yüzünü buruşturarak. “Özi yaptığım şeyi savunmuyorum. Ama Nefes benim hayatımda ilkti ve bir anlık bir şeyde değildi.”

“James, içinizdeki heyecanı anlıyorum. O ateşi de...” yüzünü sıvazladı, “Hayatımdaki en büyük pişmanlığım Şermin’e geç kalmış olmak. Bulut, Uğur hepsi o kadar şanslı ki... Keşke Şermin de benim ilk kadınım, ilk elini tuttuğum olsaydı. Keşke onun yaralarını sarmak yerine, yarasız bir yürek büyütseydim içinde. Özge ondan bir parça, Emre benden ve sen ikimizden bir parça olsaydın. Çok isterdim James.”

 

“Ben hiçbir zaman bir anne ya da bir babanın eksikliğini hissetmedim Özi. Sen benim babamsın.”

“Öyleyim tabi.” Elini onun elinin üzerine koydu, “Sen geç kalmadın, ama o kızda yara açma James. İsterdim ki bekleyin. Ama hatanın farkına varman da güzel bir şey.”

Kafasını kaşıdı, James o anı hata olarak görmüyordu ki... “Yanlış zaman doğru kişi diyelim.”

“Peki öyle diyelim. Eve gelmeyecek misin?”

“Biraz yalnız kalsam?”

 

Başını olumlu anlamda salladı ve ayaklandı. “James, yaptığın hiçbir şeyden utanma. Ders çıkar, hatalarını tart, biç, kendine kız. Ama utanıp pişman olma. Pişmanlık yara açar, keşkelere gebe bırakır seni. Sakın keşke deme. Her şeyin mutlaka bir sebebi vardır.”

“Nefes’in dayısı benim de babam olarak burada otursaydın yine böyle mi derdin?” diye merakla sordu.

“Önce bir yumruk yerdin. Ama sözlerim değişmezdi. Çünkü sen hiçbir zaman zevklerine, heveslerine düşkün biri olmadın. Duygularına yenilmen kötü bir şey değil, yeterki hevesine yenilme. Duygu kalıcı, heves geçicidir.”

 

“Biz yine de bu akşamı arkadaş olarak bitirelim.”

Özgür kahkaha attı, “Bir yumruktan mı korktun lan?” eli ile James’in saçlarını karıştırdı, “Hadi görüşürüz.”

“Görüşürüz.”

 

*** 

 

“Hala açmıyor mu telefonu?” diye sordu Aslı hamuru açarken.

Nefes başını sağa sola salladı, “Yok açmadı. Nerede bu ya?”

“Tamam telaş yapma, Emir bulur.”

Kapının açılma sesi ile ikisi de başlarını yana eğip, baktılar. “Pazar Pazar kim ki?” dedi Nefes.

“Bilmem.” Ellerini üzerindeki önlüğe silip, kapıya doğru gittiğinde abilerini gördü. “Serhan, Taylan? Hayırdır?”

 

Taylan kaşlarını çattı, “O ne biçim karşılama ya, alındık biz.”

Kız kıkırdadı, “Ya saçmalamayın, hoşgeldiniz de beklemiyordum sadece. Geçin gelin,” dedi ikisini de sarılıp öperek.

Nefes de çıktı kapıya, “Hoşgeldiniz,” diye keyifsizce mırıldandı ellerini sıkıp.

“Nefes’le tanışmıştınız.”

 

Serhan başını sallayarak, “Evet,” dedi. Sonra da elindeki yemekleri Aslı’ya uzattı, “Durumda gördük, ‘aç aç çalışmak’ yazmışsın, dayanamadık, yemek getirdik. Hep birlikte yeriz.”

Aslı ikisine de sevgiyle baktı, “Ya çok teşekkür ederim.” Sonra Nefes’e döndü, “Bak benim sıpaların hiç aklına gelmedi. Bir de kardeş olacaklar.”

Serhan gülümsemeye çalıştı, kızın bu sözü onu üzmüştü. “Biz de senin kardeşleriniz Aslı. Abileriniz senin.”

 

Aslı dudağını ısırdı, “Öyle demek istemedim abi, elbette ki öylesiniz. Yani...”

Taylan kız kardeşini sardı, “Tamam üzme kızı!” dedi ikizine yalandan kaşlarını çatıp. “Hadi yemek yiyelim.”

Aslı ile Nefes getirilen yemekleri açtıklarında şok oldular, “Abilerim bonkörsünüz anladık da burada bir ordu yok.”

 

“Ya ne bilelim genelde koloni halindesiniz. Nadir böyle ıssız adam modunda buluyoruz seni-” demesine kalmadan Kayra kapıdan içeri girdi.

“Selam!” dedi cıvıldayan sesi ile.

Serhan sabır çekti, “Erken konuştum valla. Hemde çok erken!” kızı baştan aşağı süzdü.

Kayra Serhan’a bakmadan Taylan’a gülümseyerek, “Selam Taylan,” dedi.

Taylan dudaklarını büzdü beğeni ile, “Valla karıştırmadın, ilk atışta bingo. Aferin.”

 

Kayra yapmacık bir kahkaha attı, “Ay neyinizi karıştırayım ayol. Mendebur, suratsız olanınız Serhan, güleryüzlü ve sempatik olanınız Taylan.”

Aslı “Oooo...” diyerek dudaklarını oynatırken, Nefes gözlerini kapayarak, “Of!” dedi.

Taylan ise “Valla mükemmel tespit,” diyerek gülümsedi kıza.

Serhan “Sempatik ikili, harikasınız!” dedi homurdanarak. “Suratım da her gelene sırıtmıyor bu sırıtık maymun gibi. Mutlu olduğum insanların yanında gayet de güler yüzlüyüm.”

 

Taylan yüzünü buruşturdu, “Çok mutsuz çok. Daha mutluluğu bulamadı,” dedi sonra da kahkaha attılar Kayra ile.

Serhan sadece sabır çekip, kız kardeşini yanına çekti, “Sen otur yanımda,” diye sinirle söylendi. Bir de annesine uyup, çiçek almıştı kıza. Yazıklar olsun. Maşallah ikiziyle de gayet iyi anlaşmışlardı. Hayır, ikizi de cıvıktı. Ne bu canım?

 

Hep birlikte oturup yemeklerini yediler, daha çok Taylan ve Kayra sohbet etmişti. Nefes’in aklı James’teydi. Hala açmıyordu telefonunu ve ne olmuştu da böyle yapmıştı anlamıyordu. Aslı da Serhan’ın ona yemek yedirmesi ile uğraşıyordu. Elleri ile beslemişti kızı.

Yemekleri topladıktan sonra Kayra ile Aslı bulaşıkları yıkarken, aralarında sohbet ediyorlardı.

 

“Kayra sen benim Serhan abimden hoşlanıyor musun?” diye sordu gülerek.

“Hoş çocuk ama az mendebur. O yüzden çok da şey etmedim. Ama annesi beğendi beni. Tabi nerede bulacak bu zamanda benim gibi hem güzel, hem zeki, hem okumuş, hem doktor olmuş, yardım sever, sempatik ve tüm bu özel ve kusursuz, mükemmel özelliklerle hala mütevazi olan bir kızı. O da haklı yani.”

 

“Allah’tan mütevazisin Kayra, bir de olmasan,” diye homurdandı. Sonra kıza döndü, “Kayra kardeşim, acaba sen kendi kendine mi gelin güvey oluyorsun ha güzelim? Çünkü abimin senin yüzüne baktığı yok yani. Üzülme diye diyorum.”

Kayra kendinden emin bir şekilde güldü, “Çünkü yüzüme bakacak yüzü yok. Ama ünlü bir atasözü der ki, ‘ben giderim o anca arkamdan bakar, gün gelir o kalkmış kıçını sürte sürte kapımda sabahlar,” dedi ve kendi kendine güldü.

 

“Kim demiş bu atasözünü diye sormaya neden korkuyorum şuan?”

“Ben tabi ki.”

“Sen doktorsun Kayra, insanları kurtarman gerekiyor, güldürerek öldürmen değil. Aman sakın adama da atasözü yazayım deme. Kaybedersin.”

 

“Yok canım, ona şiir yazarım ben, bak mesela bu nasıl:

‘Nenenin mezarına götür o karanfilleri,

Anca rüyanda görürsün sen ben gibisini.

O kıçını çok kaldırmışlar be paşam,

Ben çok iyi bilirim indirmesini!’

Nasıl ama?”

 

“Bence sen sadece doktorluk yap. Şairlik benim işim. Sen bana bırak şiir işini.”

“Zevksiz.”

Nefes yanlarına geldi, “Ben çıkıyorum Aslı, eve birdaha bakayım. Merak ettim. Belki gelmiştir.”

“Tamam tatlım, bana da haber ver.”

İki kızı da öperek yanlarından ayrıldı. Şermin halasına uğradı ama evde yoktu. Sadece Özgür onunla görüşmüştü ve Nefes’e “Biraz yalnız kalmaya ihtiyacı var,” demişti.

 

Nefes oradan da üzgün bir şekilde ayrılınca, evinin önüne geldi. Ama içeri geçmek gelmiyordu içinden, hem utanıyordu hem kırgındı. Karmakarışıktı. Başını sallayarak babaannesinin evine gitti. Bu gece sorgu sualden çok sevgi dolu bir kucak istiyordu. Demir’e babaannesinde kalacağını belirten bir mesaj atıp, babaannesinin dizlerine başını koydu.

***

“İyi misin?” diye sordu Ela adamın önüne kahve fincanını bırakarak.

“Nefes annemde kalacakmış bugün,” dedi başını öne eğerek. “Ben onu çok kırdım.”

Ela elini tuttu adamın, “O seni affeder merak etme. Hem ben de konuştum. O iyi merak etme.”

“Ela, ben kızımın gururunu kırdım.”

 

“Yaptığın doğru değildi, ama anlayacaktır, affedecektir seni. Sen onun her şeyisin Bulut. Sana küs kalamaz. Ne ben ne de o sana hiçbir zaman kayıtsız kalamayız.”

Bulut yerinden kalktı. “Ben kızımı görmeye gidiyorum.”

“Bulut-”

 

Adam bakışları ile sözünü kesti, “Ela onu görmeden uyuyamam.”

“Peki aşkım. Bir saniye,” diyerek içeri koştu ve dolaptan kızının en sevdiği çikolatayı alıp geri geldi. “Bunu al, ihtiyacın olabilir. Silah önemli.”

“İyi ki hayatımızdasın,” dedi kadının dudağına bir öpücük kondurarak.

 

Adam evden çıkıp, yürümeye başladı. Bütün yol ne diyeceğini düşünüyordu. Annesinin evinin önüne geldiğinde bir an durup bahçe duvarından kızının masum halini izledi. Sedirde babaannesinin dizlerine uzanmıştı.

Demir kapıyı açtığında her ikisi aynı anda o tarafa baktı. “Oğlum,” dedi Emsal hanım gülümseyerek.

“İyi akşamlar annem, nasılsın?”

“İyiyim. Geç otur.”

 

Bulut direkt kızına baktı, “Nefes biraz konuşabilir miyiz prensesim?”

Kız sadece olumlu anlamda başını salladı. Bulut elini uzattı ona ve birlikte arka bahçeye doğru gittiler. Salıncakta oturduklarında Bulut birden gülümsedi.

Bunu fark eden Nefes “Ne oldu?” diye sordu.

 

“Yıllar önce halanla yine tam burada oturmuştuk. Gece vaktiydi. Annene aşık olduğumu itiraf etmiştim. Halan çok sevinmişti. Gidin isteyin demiştim sinirle.”

“Neden sinirliydin?”

“Sıfatsız, demişti bana.” O gün aklına gelince yüzünü buruşturdu, “Bende sıfat vermesini bilirim, dedim. Evlendim.”

 

Kız kıkırdadı. “Ayy... Baba. Böyle mi evlenme teklif ettin?”

“Evet. Ama hayatımda yaptığım en güzel şeydi. Sonra abin doğdu, ‘İyi ki’ dedim, Demir doğdu, ‘daha ne kadar mutlu olabilirim?’ dedim ve hayat bana cevap verir gibi seni yolladı.” Kızına döndü, “Nefes, Nefes’im... Sen bu dünyada bana emanet edilmiş bir meleksin. Beni affedebilecek misin?” Kızın gözünden akan yaşları fark edince elleri ile sildi.

 

“Baba yapma...”

“Özür dilerim Nefes. Bugün için-”

Kız birden babasına sarıldı, “Dileme baba, yalvarırım özür dileme!” diyerek hıçkıra hıçkıra ağladı.

Bir süre sonra birbirlerinden ayrıldılar, “Hayatta yaşadığım hiçbir şeyden, tercihlerimin hiçbirinden pişman olmadım Nefes’im. Sen de olma, tamam mı benim güzel kızım? Ben sadece kabuslarım yüzünde bu sabah saçmaladım,” dedi ona yeniden sarılarak.

 

“Seni seviyorum baba...”

“Bende seni seviyorum Nefes’im.”

 

???

 

 

Bölüm : 15.12.2024 20:09 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...