
EĞLENCELİ, ROMANTİK BİR BÖLÜM SİZLERLE :))))
***
James yurdun önünde park etti arabayı. Sonra da kıza dönüp, “İyi geceler sevgilim,” diye mırıldandı.
“James rüya gibi bir geceydi. Peri masalında sandım kendimi. Çok teşekkür ederim.”
James kaşlarını çattı, “Ne teşekkürü Nefes’im?” kızın ellerini avuçlarının arasına aldı, “Sen benim hayatımın en güzel hediyesisin. Her gününü masala çevirmek benim için zevk peri kızım. Şimdi odana gidiyorsun, güzelce dinleniyorsun, çünkü yarın tüm gün benimsin.”
Kız gülümseyerek başını aşağı yukarı salladı, “Tamam. İyi geceler-” duraksadı sonra derin bir soluk çekerek, “Aşkım...” dedi ve hızla arabadan inip koşarak yurda girdi.
James başını geriye atıp, sırıttı. Sonra “Sevgilim...” diye fısıldadı. “Nefes benim sevgilim...”
Gaza basıp oteline giderken camı açıp, “Ankara! Duydun mu? Nefes benim sevgilim!” diye bağırdı mutlulukla.
***
Kapı çaldığında Aslı elindeki telefonu ters çevirip yatağının üzerine koyarak, “Gir...” diye seslendi.
Annesi başını eğip, “Girebilir miyim meleğim?” dedi gülümseyerek.
“Tabiki anneciğim girsene.”
Burçin içeri girdiğinde, kapıyı ardında aralık bırakmıştı. Kızının yatağına oturarak, ona sevgiyle baktı. “Kapının altından ışığının yandığı gördüm merak ettim.” Aslı’nın hafif bir buruklukla başını salladığını görünce “Bir sorun mu var Aslı, yemekte de durgundun? Anlatmak ister misin?” diye sordu tedirgince.
Aslı yatağındaki telefonun ekranını diğer tarafa çevirip, ekranını annesine döndürdü. Burçin ekranda gördüğü ikiz delikanlılara baktı, sonra da kızına çevirdi nemli bakışlarını.
“Bunlar... Bunlar benim abimmiş anne,” dediği an Burçin kızına sarıldı. “Bunlar benim abimmiş!”
“Özür dilerim kızım, sana bunları yaşattığım için özür dilerim! Keşke Uğur’u herkesten önce tanısaydım, keşke seninle ona gelmeseydim, onunla sana hayat verseydim. Özür dilerim.”
“Dileme anne, dileme... Senin bir suçun yok.”
Anne kız birbirlerine farklı ama aynı kişinin açtığı yarayla sarılarak dakikalarca ağladılar. Burçin kızını nasıl teselli edeceğini bilmiyordu, Aslı annesini üzmeden ona nasıl sorular soracağını bilmiyordu. Ama merak ediyordu işte. Bu iki delikanlıyı çok merak ediyordu.
Dakikalar sonra sakinleşmişlerdi her ikisi de, o sırada Aslı annesinin gözlerinin içine baktı, “Anne... Neden beni istemedi?” Burçin anlamayarak baktı kızına, “O... Onların babaları... Neden beni istemedi? Şimdi ne değişti de hayatlarına girmemi istiyorlar? Ben o adamı istemiyorum.”
Burçin kızının ellerini tuttu, “Onların babaları ile tanıştığımda evli olduğunu bilmiyordum. O zamanlar yalnızdım ve karşıma çıkan ilk kişinin ilgisini, şefkatini aşk sanacak kadar yalnızdım Aslı. İnandım. Kandım. O kadar salaktım ki beni terk ettiğini bile haftalar sonra...” yutkundu, “Haftalar sonra ihanetini gözlerimle gördüğümde anladım. Ailesiyle yemek yerken.” Dudağını ısırdı, “Sonra seni öğrendi. Evlenemeyeceğimizi, karısından boşanamayacağını söyledi.”
“Beni aldırmanı mı istedi?” diye sordu dolu dolu gözlerle.
“Ha-hayır. Hayır asla öyle bir şey istemedi. İstese de ben yapmazdım ki Aslı. O kadar çaresizdim, o kadar yalnızdım ama bir kere bile sensiz olmak, senden vazgeçmek aklımın ucuna bile gelmedi. Seninle nasıl bir yola çıkarım hep onu düşündüm, tüm planlarımı, tüm geleceğimi seni nasıl büyütürüm üzerine kurdum. Ama asla sensizliği düşünmedim.”
Aslı sevgiyle baktı annesine, Burçin onun yanağını okşayıp devam etti, “Bana ev tutacağını, tüm geleceğimi garanti altına alacağını söyledi. Ama ben kabul etmedim, böyle bir hayatı kabul edemezdim, zaten boşanacağını söylese de istemezdim ki. O ne kadar aşağılık olsa da o kadını üzmeyi, o yuvayı yıkmayı, çocuklarından ayırmayı aklımın ucundan bile geçirmedim ve her şeyimi orada bırakıp...” gülümsedi, “Babanla İstanbul’a geldim. Tesadüf oldu, kuzenim askerdi, babanda askerliğini bitirmiş memleketine dönüyordu. Aynı otobüste geldik. Sonra aynı mahallede karşılaştık-”
Kapıda ikiliyi dinleyen Uğur söze girdi, “Sonra ben annenle sana sırılsıklam aşık oldum ve size evlenme teklifi ettim. İlk görüşte aşk. Gerçi annen biraz süründürdü beni ama şiirlerim sayesinde tavladım onu.”
Burçin gözündeki yaşı silerek gülümsedi, “Ah evet, o kadar aşıktı ki evimizi başımıza yıkacaktı. Onları atlamayalım Uğur bey. Bir de şiirler var tabi, evlerden ırak. Şiir yazmadığın bir an aşık olmuştum sana ama neyse...”
Aslı babasına elini uzatıp, onu da yatağa çağırdı. Uğur o eli tuttu ve kızının yanına oturarak kaşlarını çatıp, karısına baktı, “Size de bir türlü yaranamadık Burçin hanım.”
“Evimizin içinde havai fişekler patlattın Uğur!” dedi kadın o günü hatırlayıp, kahkaha atarak.
Aslı da gülmeye başladı, “Ciddi misin baba?”
Uğur, “Amaç kusursuzdu, hedef şaştı. Bu benim suçum mu?” dedi kendinden emin bir tavırla. Burçin ile Aslı aynı anda başlarını sağa sola salladılar. “Kesinlikle haklısınız hanımlar.” Sonra kızına döndü ve saçlarını okşayıp, sevgiyle baktı ona, “Kararın ne olursa olsun, biz senin yanındayız Aslı. Ailen biziz. Onları tanımak istiyorsan tanış, gez, vakit geçir. Ama akşam bu kapıdan içeri geç. Onlar senin abilerin, kabul. Ama yuvan burası, bizleriz.”
“Benim zaten senden başka yuvam olamaz baba,” deyip adama sarıldı.
O sırada kapıya gelen ikili onları izliyordu, “Hey hey hey bizsiz aile saadeti yaşıyorsunuz ha!”
“Saldır Kenan!”
“Arkandayım Sinan!” deyip üçlünün olduğu yere doğru atılıp, üçünü de gıdıklamaya çalıştılar, ama babalarını yenemeyince, yenilen onlar oldular.
***
“Ya demek kız çok güzel,” dedi Oğuz asistanının getirdiği kahveyi yudumlarken.
“Sormayın Oğuz hocam ya, ben hiç öyle olmadım. Rüyalarımdan çıkmıyor şerefsizim. Allah’ım ne yapacağımı bilmiyorum. Şeytan diyor, git okulun önünde kızı bulana kadar nöbet tut.”
Oğuz kahkaha attı, “Ee buldun diyelim, sonra ne yapacaksın?”
Doruk sırıttı, “Ne yapacağım, tuttuğum gibi öpüp, bir daha da yanımdan ayırmayacağım.”
Oğuz adamın kafasına vurdu, “Zibidi.”
“Ne?”
“Neyse bugün yoğun olacak bay meçhule aşık asistanım, hadi kalk da gidip azıcık hayat kurtaralım.” Meçhule deyince aklına kendi karısı geldi. Ne günlerdi? Bilinçsizce gülümsedi.
“Tamamdır hocam! Ama eminim bulacağım o kızı.”
“Tamam bul da en azından başbaşa kaldığında öp,” deyip çocuğun saçını karıştırdı. Sonra kendi kızı geldi aklına, “Ya da öpme! Sonuçta o da bir babanın kızı.”
Doruk göz kırptı, “Bakarız artık.”
Oğuz başını sağa sola salladı, biraz farklı, uçuk kaçık, serseriydi ama seviyordu bu çocuğu. Zehir gibi bir doktor olacağı kesindi.
***
James söylediği gibi sabahtan almıştı yurttan Nefes’i ve tüm gün elele gezilebilecek her yeri gezmiş, sürekli fotoğraflar çekilmişlerdi.
“Bittim,” derken kendini parkın çimenlerine atmıştı Nefes.
James de hemen yanına oturup, kızı sarıp kendine çekmişti, “Bitirdin,” dedi saçlarını koklarken.
Nefes gülümseyerek başını geriye çevirip adama baktı, “James rüya gibi. Keşke yarın dönmesek, kalsak. Hatta hep burada sadece ikimiz yaşasak.”
James oflayarak arkadaki ağaca başını dayadı, “Sorma! Benimde hiç gidesim yok. Özellikle Şeri’nin şerrinden, babanın hiddetinden ve Özi’nin bitmek bilmeyecek nasihatinden tırsıyorum yani.”
Nefes yüzünü buruşturarak “Yaa!” diye inledi, “Bir de onlar var.” Adamın ellerini alıp, kendine daha sıkı doladı, “Valla şimdi daha akıllıca geldi burada kalmak. Gitmeyelim.”
Adam gülerek saçlarından yeniden öptü, “Bana uyar. Çalıştığım şirketin Ankara’daki şubesine geçerim, sonra küçük bir ev tutarım. Sende gelirsin, bir de nikahı kıydık mı, oldu bitti.”
İkisi birlikte kahkaha atarlarken, James’in cebindeki telefon sesi böldü ortamı. “Of Şeri of! Ne demeliyim bilemedim ki!”
“Nereden biliyorsun onun aradığını?”
“Çünkü ona ayarladım bu melodiyi, ‘Tam elini tutmak üzereyken, aşkımı ilan edecekken sokaktan gelen o sesle yıkıldı dünyam!’”
Nefes kahkahasını durduramazken, James telefonu açtı, “Efendim manav güzelim?”
“Bak bak bak! Bir daha hatıra defterime yaklaşmıyorsun sayın Jojo! Ne yapıyorsunuz?”
“Nefes’leyim Şeri, geziyoruz ‘SEVGİLİ’ yeğeninle.”
Şermin elini boynuna koyup, fısıltıyla inledi, “Sadece gezin evladım, ne olur sadece gezin. Bak bütün gece uyuyamadım.”
“Bende,” dedi James kızı kendine bastırarak, “Bak Nefes’in de selamı var. Çok öpüyormuş ellerinden.”
Nefes adamın onu saran eline vururken, Şermin kendini yelliyordu, “O niye o? Neden elimden öpüyormuş canım kız beni? James bak gözünü seveyim tehlikeden uzak dur.” Sonra birden bağırdı, “Ay kızın üstündeki koca iskelet kafayı ve ‘DANGER’dır yaklaşmayın’ yazısını görmüyor musun?”
James kahkaha attı, “Yok Şeri, yeşil ışık yakılı bana. Geçiş serbest diyor. Ben görmedim başka bir şey,” kadının inleyen sesini duyduğunda, “Relaks ol Şeri, her şey kollarım-yani kontrolümde,” dedi kendinden emin bir sesle.
“Bende ondan korkuyorum ya!”
“Hadi kapatıyorum. Nefes’i daha da nefesimi kesmesi için kuaföre bırakacağım.”
“Geldiğinde senin nefesini asıl dayın kesecek. Bana bak, gittiğin gibi gel, yoksa valla karışmam.”
“Tamam Şeri. Aynen öyle yapacağım.”
Telefonu kapatıp, saate baktı. “Hadi bebeğim, seni kuaföre bırakayım. Bende otele gidip hazırlanırım. Saat yedi gibi alırım seni, iyi mi?”
“İyi aşkım.”
“Aşkım diyen o dilini ısırsam mı?” dedi kızın gözünün içine bakarak.
“Avcunu yalarsın,” deyip kaçtı adamın yanından. James ise arkasından sadece sırıtarak bakıyordu.
***
“Burada olduğuma inanamıyorum.”
Aslı sırıtarak masada yanında oturup, etrafa sinirli sinirli bakışlar atarak sürekli homurdanan adama baktı, “Aaa Emir, ama bir susmadın ha. Hadi dans edelim.”
“İstemez!” dedi yine sinirle. “Geldim işte seninle, hadi sil o iki zibidiyi sosyal hesabından. Zaten baktım her fotoğrafa beğeni, her fotoğrafa yorum atmışlar: Gülücüklü emoji. Ağızlarını kırdığımın.”
Aslı sadece adama bakıp gülümsedi, sonra hafifçe kulağına eğilerek, “Eğer benimle dans edersen, o konuda seni aydınlatırım. Eğer dans etmezsen, şu sürekli bana bakıp, gözünden kalp fışkıran Ateş’le dans ederim.”
“Ateş? Hangi Ateş?” derken etrafına bakındı.
Kolundan çekiştirdi, “Hadi Emir ya, balodaki en yakışıklı kavalye benim, ama kullanamıyorum.”
Emir oflayarak yerinden kalkıp, ceketini çıkardı. Zaten papyon da sıkmıştı. Bok vardı annesi bunu bağlamıştı boynuna sünnet çocuğu gibi. Sonra yanında yürüyen kıza baktı. Bu gece sadece onun değil, buradaki herkesin nefesini kesecek kadar güzel olmuştu. Allah kahretsin ki biliyordu. Bu gecenin onun ve Aslı’nın sonu olacağını biliyordu. Ama ne yazık ki bu son ‘Mutlu son’ değildi.
Birlikte dans pistine gelip, karşılıklı durdular. Adam ellerini Aslı’nın beline yerleştirirken, Aslı kollarını onun boynuna dolamıştı. Birbirlerine uzaktılar ama Aslı’nın hamlesi ile yakınlaştılar.
“Onlar...”
“Kimler?”
“Taylan ve Serhan,” dedi yutkunarak. “İkizler.”
“Onu fark ettim Aslı. Nereden tanıyorsun o iki zibidiyi?”
Bakışlarını adamın gözlerine dikti, “Onlar benim abilerim Emir.”
Emir’in kaşları çatıldı, “Na-nasıl abilerin? Ne demek abilerim?”
Aslı derin bir nefes aldı, “İşte onların babaları ile annem... Yani...”
Emir derin nefes alıp bırakarak, kıza daha çok sarılıp, saçını okşadı, “Tamam güzelim, anladım.”
Aslı’nın gözünden usul usul yaşlar akıyordu. Her damlası Emir’in boynuna değiyor, onu çileden çıkarıyordu. O adamı boğazlayabilirdi, o iki herifi canlı canlı gömebilirdi. Yıllar sonra ne diye kızın karşısına çıkıp, hayatını alt üst ediyorlardı ki?
“Hadi çıkalım, biraz hava al.” Kızın elini tutup, bahçeye açılan koca kapıdan çıkardı onu. Birlikte iskeleye doğru yürüyüp, ucuna geldiklerinde ayaklarını sarkıtarak oturdular. Denizin iskelenin tahtalarına ve kayalıklara vuran sesi huzur vericiydi. İkisi de bu sessizliğe uysa da Emir daha fazla dayanamadı ve aklındakini sordu.
“Ne hissediyorsun? Yani ne yapmayı düşünüyorsun?”
“Annemle babam ne karar alırsan yanındayız diyorlar. Kenan da öyle. Ama Sinan biraz tepkili.”
Emir gülümsedi, “Oldu olası kıskançtır Sinan. Biraz küçük, büyüyünce daha farklı düşünecektir. Beni asıl senin düşüncen ilgilendiriyor.”
“Bilmiyorum Emir. Karmakarışığım. Yani bir yanım deli gibi mutlu, bir yanım buruk. Bir yanım onları tanımak istiyor, bir yanım itmek.”
Elini kızın kalbine koydu, “Burası önemli Aslı. Orası ne diyor?” ikisi göz göze geldi.
“Orası... Onlar da senin kardeşin. Sinan, Kenan neyse onlar da o, diyor.” Sonra elini adamın elinin üzerine koydu, başka bir zaman buna cesaret edemezdi ama bu gece içtiği şarabın da etkisi ile bu haldeydi. “Ve... Diyor ki...
Adam sık nefesler almaya başladı, kızın ise nefesi kesildi. Yavaşça eğilip, Emir’in dudaklarına çok yakın bir mesafede durdu ve uzaklaşmadan tekrar mırıldandı, “Diyor ki Emir...”
Adam birden elini kızın dudaklarına bastırdı, “Sus Aslı, yalvarıyorum sus! Olmaz!”
Aslı’nın kaşları çatılıp, gözleri yumuldu. Yine o arsız yaşlar yanaklarını ıslatırken, Emir elini dudaklarından yanaklarına kaydırıp, usulca sildi yaşlarını.
Aslı sadece “Neden?” diye sordu hıçkırır gibi.
Emir onu kollarına aldı, “Olmaz işte. Olmaz...” babasını düşündü, ona verdiği nasihati. O Bulut Erdemli’nin oğluydu, o Emir Erdemli’ydi. Üstelik Uğur amcasına ne derdi? Onların evlerine girip çıkıyordu, sürekli ‘onlar senin kardeşin’ laflarıyla büyümüştü. Ama Allah biliyordu ya, birgün olsun Aslı adamın gözünde Nefes gibi olmamıştı. Herkesten farklıydı Aslı. Kıskançlığı öfke, yüreğinde isimlendiremediği o duygu hırçınlığıyla dönüyordu kıza. Şimdi ise bunu kızın dudaklarından duymak, dahası kızın bedenini sarıp, kokusunu içine çekmek onu mahvetmişti.
“Sen bu hayattaki en doğru kişisin Aslı... Ama adresimiz o kadar yanlış ki...” derin bir nefes aldı, “O yüzden olmaz küçüğüm. O yüzden olmaz...”
Kız yavaşça uzaklaştı adamdan, “O zaman senden son bir şey istiyorum. Yarın yine eskisi gibi olacağız... Yarın sen beni çileden çıkaracaksın, ben de sana çemkirip duracağım.”
Adam anlamadan kıza bakarken, kız “Gerçek bir öpücük,” dediği an adamın dudaklarına yapıştı. Kısa bir anın ardından Emir’in dudakları aralanıp, ona karşılık verince, Aslı cesaretlenip, elini adamın saçlarına daldırdı. Emir’in de kızın saçlarında dolanan parmakları onu daha çok kendine çekti.
Ve bir süre sonra birden birbirlerinden ayrıldılar. Emir yutkunup kendine gelmeye çalışırken, Aslı onun yüzüne bakamaz haldeydi. Hep içtiği o şaraptandı bu cesur hali.
Birden ayağa kalkıp hızlıca yürümeye başladı. Ne aptaldı, demin bir adam tarafından aşkı reddedilmişti ve Aslı o adamı deli gibi öpmüştü. Hem de ne öpme.
Emir de kendine öfkelenmekle meşguldü. Kendi gırtlağını kesebilirdi şuan. O da hızla ayağa kalkıp kızın peşinden gitti. Aslı’nın masadan çantasını alıp, çıkış kapısına gittiğini görünce, bu gecenin bitmesine sevindi.
***
Başka bir şehirde gecenin başı...
“Beğendin mi?” dedi kız etrafında dönerken. Üzerinde boynundan bağlanmış ve aşağı kadar seril seril inen dantellerle süslü beyaz bir elbise vardı. Saçı da dümdüz fönlenmişti, kenarlarından ise aralara serpiştirilmiş inci taneleri sarkıyordu. Aynı incilerden kulağına da küpe olarak takmıştı.
“Adının hakkını ver Nefes Erdemli. Şuan nefes kesiyorsun çünkü.”
Kız adama yaklaşıp, papyonunu düzeltti, “Sen de öyle. Bugün tüm kızların gözleri senin üzerinde olacak. Çok iyi saklamalıyım seni.”
“Valla onlarla sen ilgilen, çünkü benim gözüm yıllardan beri bir tek senin yüzünle örtülmüştü. Kimseyi görmüyorum.”
Nefes adamın gözlerine baktı, “James... Sözlerin beni boğuyor.”
“Nefes olmamı ister misin?” O da kızın gözlerine kilitlenmişti.
“İsterim,” derken sesi çok çıkmamıştı. Şuan gerçekten düşebilirdi.
James yavaşça eğilip, usulca kızın dudaklarını öptü. Uzun değildi, tutkusunu, arzusunu saklamıştı. Sadece aşkını, sevgisini katmıştı öpücüğüne. “Bu senin ilk öpücüğün... Benim son nefesim... Bu benim ilk öpücüğüm, sonum ol sevgilim... Benimle evlenir misin?”
???
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 7.63k Okunma |
590 Oy |
0 Takip |
28 Bölümlü Kitap |