@mutlusonsuz222
|
🖇️Umarım keyifle okuduğunuz bir bölüm olur. İyi okumalar:) 3. Bölüm Kolumdaki saate bakarak iç geçirdim. Nöbetimin bitmesine bir saat kalmıştı yalnızca. İlk nöbetime göre gayet güzeldi her şey. Tabii akşam olan olayı saymadığımız sürece. Olayı düşündükçe hala sinirleniyordum. Ne yazık ki ülkemizde böyle şeyler çok doğal karşılanıyordu. O yüzden insanlarda çekinmeden böyle hareketler yapabiliyordu. Yaşadığım şeyden sonra konuşmak, biraz da olsa kafa dağıtmak adına Zeynep'i aramıştım ancak ulaşamamıştım. O benim tek yakınımdı ve o da olmayınca ben düşüncelerimle baş başa kalıyordum. Aslında alışmıştım da bu duruma. Yine de bazı zamanlar insan sevdiklerini yanında istiyordu. Gece boyunca hiçbir olumsuzluk yaşamamış acile gelen birkaç hastaya müdahale etmiştim yalnızca. Bugün için son kez acilden çıkarken hastanenin kapısından giren Erenle gülümsedim. Hastaların durumunu birlikte değerlendirdikten sonra otele gidip biraz da olsa dinlenmek istiyordum. "Hoş geldin." dedim yanına ilerlerken. Eren beni görünce aynı gülümsemeyle yanıma yaklaştı. "Hoş buldum. Nasıldı ilk nöbetin? Haline bakılırsa zor geçmiş gibi." Dudaklarımı büzerek elimi şöyle böyle manasında salladım. "İdare ederdi. Sen dinlenebildin mi?" dediğimde başını salladı. "Hem de çok iyi dinlendim. Bizde işimizi bir an önce halledelim de sende git dinlen hemen." Başımı sallayarak onu onayladığımda Eren hazırlanmak üzere yanımdan ayrıldı. Bende hasta dosyalarını alarak onu beklemeye koyuldum. Kısa bir süre sonra Eren hazırlanmış bir vaziyette yanıma geldi. Birlikte hastaların yanına ilerledikten sonra sırasıyla tüm hastaları ziyaret ettik. En son askerimizin odasına geldiğimizde kapıyı çaldık ve içeri girdik. "Kusura bakmayın böldük galiba." dedi Eren içeride konuşan Emre ve Alparslan üsteğmeni konuşur bir biçimde gördüğünde. Dün nazlı kalmıştı burada ancak şimdi Alparslan üsteğmen vardı. Üstelik bu sefer üzerinde üniforması vardı. Alparslan üsteğmen başını iki yana salladı. "Bölmediniz. Gelebilirsiniz." dedi taviz vermediği sert sesiyle. Kapıyı arkamızdan kapatıp içeri girdik. Dosyasını açıp birkaç sonuca baktığımda Eren'e hitaben konuştum. "Değerleri gayet iyi duruyor, dün baktığımda yarası da gayet iyi durumdaydı. Sen yine bakarsın ama bugün ayağa kaldırabiliriz." Söylediğim şeyi Eren'de onayladı. "Evet, bugün yavaştan yürüyüşlere başlayalım Emre Bey." dedi Eren, Emre'ye hitaben. Ardından da ekledi. "Tabii refakatçinizin size yardım etmesi gerekiyor." diyerek bakışlarını Alparslan üsteğmene çevirdi. Bende bakışlarımı Alparslan üsteğmene çevirdiğimde kısaca göz göze geldik. Üsteğmen bakışlarını benden çekip Eren'e çevirdi ve konuştu. "Refakatçisi ben değilim, burada olmayacağım." dedi ardından da bana bakarak ekledi. "Nazlı gelecek." Başımı sallayarak onu onayladım. "Tamam o zaman. Biz Nazlı'ya gerekli talimatları veririz." dediğimde hiçbir mimik değiştirmeden bakışlarını Emre'ye çevirdi. "Hadi aslanım, dikkat et kendine. Kardeşlerinin de selamı var sana." "Siz Allah'a emanet olun komutanım. Allah yardımcınız olsun." dedi Emre. Bu konuşmadan anladığım kadarıyla göreve gidiyorlardı. Alparslan üsteğmen kapıdan çıkarken beklemeden ardından seslendim. "Bir dakika bekler misiniz?" Kapıdan çıkmadan evvel göz ucuyla bana baktı ve dışarı çıktı. Bense merakla bana bakan Eren'e hiçbir şey söylemeden Emre'ye döndüm. "Geçmiş olsun." Emre arkamdan gerekli cevabı verirken Alparslan üsteğmeni fazla bekletmemek için hızla odadan çıktım. Kapının biraz ilerisinde beni bekleyen üsteğmene doğru yaklaştım. Dün için ona teşekkür etmem gerekiyordu. "Teşekkür ederim." diye lafa girdiğimde anlamaz gözlerle bana baktı. Bense açıklamak adına konuştum. "Yani dün için." dediğimde konuştu. "Teşekkür edilecek bir şey yapmadım." Verdiği cevapla birlikte dudaklarımı birbirine bastırdım. Adamı daha fazla yolundan alıkoymak istemiyordum o yüzden tekrar konuştum. "Dikkatli olun, ayağınıza taş değmesin." diyerek gözlerine baktım. O da aynı şekilde bana bakıyordu. Başını aşağı doğru eğip kaldırdı. Galiba teşekkür ederim demekti bu. Yanından uzaklaştıktan kısa bir süre sonra yavaşça arkamı döndüm. İfadesiz bakışları gözlerimi bulurken utanarak tekrar önüme döndüm ve ilerlemeye başladım. Gözlerinin ardında hiçbir şey yok gibiydi. Onu Efe ile görmesem ya da Emre ameliyatta iken halini görmesem duygusuz derdim. Belki de hiç tanımadığı birine karşı böyle davranmak kolayına geliyordu. ◔◔◔ Hastaneden sonra direkt otele gelmiş ve kendimi yatağa atmıştım. Belli bir süre uyuyup dinlendikten sonra uyanmış izin günümü değerlendirmek için dışarıya çıkma kararı almıştım. Burada hiçbir yeri bilmiyordum ama bir an önce kendime bir ev bulmam şarttı. Ne yazık ki otelde kalmak zordu. Her ne kadar vaktimin çoğu hastanede geçse bile insan dinlenmek için evine gitmeyi tercih ederdi. Camın kenarındaki masanın üzerine laptopumu koyarak hastaneye yakın birkaç ev bakmaya başlamıştım. Hastaneye yakın olması önemliydi çünkü her an ne olacağı belli olmuyordu. Henüz bir arabam da olmadığı için böyle idare etmek durumundaydım. Birkaç emlakçıyla konuşarak evlere bakmak üzere anlaştım. Ardından hazırlanarak otelden çıktım. Anlaştığımız şekilde evlere baktıktan sonra hiçbir evin içime sinmemesiyle ev işini halledememiştim. Ama umutsuzluğa kapılmak yoktu, su akıp yolunu bulacaktı zamanla. Biraz dolaştıktan sonra bir oyun parkının bankına oturmuştum. Hava yeni yeni kararmaya başladığından çocuklar hala parktaydı. Çocukları izlemek her zaman bana keyif verirdi. Dertsiz, tasasız, yarını düşünmeden yalnızca oyunlarını düşünen çocukları izleyerek kısa da olsa kendimi rahatlatıyordum. Çocukları tebessümle izlemeye devam ederken telefonuma gelen bildirimle irkildim. Çantamdan telefonumu çıkartıp ekranıma baktım. Mesaj Eren'den idi. Gönderen: Eren Alparslan komutanın ablası Semra Hanım telefon numaranı istedi. Seni tanıyormuş. Vereyim mi? Gönderilen: Eren Dün tanışmıştık, verebilirsin. Mesajı gönderdikten sonra bir süre ekrana baktım. Neden istemişti acaba numaramı? Önemli bir şey olmuş olabilirdi. Belki o yüzden istemişti. Hemen güvenmem doğru olmayabilirdi ancak Semra abla ve Nazlı o sıcaklığı bana hemen hissettirmişlerdi. Ben telefondan gözlerimi daha çekmeden ekranda bilinmeyen bir numara belirmişti. Muhtemelen Semra ablaydı. Telefonu kulağıma götürüp konuştum. "Efendim?" "Hazan, merhaba canım. Ben Semra ablan. Numaranı Eren Bey'den aldım." Diye konuşan Semra abla tahminimi doğrulamıştı. "Merhaba Semra abla, nasılsın?" "İyiyim, sen nasılsın? Uyandırmadım değil mi seni." dedi telaşlı sesiyle. Bu telaşına o görmese bile tebessüm ettim. Birinin beni düşünmesi iyi hissettirmişti. "Yok yok uyumuyordum merak etme." dedim içini rahatlatmak için. "Ay iyi bari, bir an kendime kızdım kızı niye rahatsız ediyorsun diye." dediğinde sessiz kaldım. O ise sözüne devam etti. "Aslında seni yarın akşam için davet etmek için aradım. Bize o kadar yardımcı oldun sana teşekkür etmek istiyorum o yüzden. Eşim göreve çıktı birkaç gün gelmez. O yüzden sen, ben ve Nazlı oturur sohbet ederiz. Birbirimizi tanırız." Söylediği şeyle duraksadım. Yaptığı teklif çok güzeldi ancak kabul etmem doğru olur muydu kararsızdım. Sonuçta onlara görevim gereği yardımcı olmuştum ve bundan bir teşekkür beklemiyordum. "Rica ederim, size yardım etmek benim görevim. Yani nasıl olur pek bilemedim." dedim kararsız bir biçimde. Yarın akşam nöbetim yoktu o yüzden rahattım. "Bal gibi de olur, lütfen kırma bizi." dediğinde derin bir nefes vererek onayladım. "Peki o zaman, yarın akşam görüşürüz." "Görüşürüz, kolay gelsin." diyerek telefonu kapattı Semra abla. Bende telefonumun ekranını kapatarak çantama geri koydum. Yarın için doğru mu yapmıştım hiçbir fikrim yoktu ancak samimiyetine inandığım bir kişiyi reddetmeye gönlüm razı olmamıştı. ◔◔◔ Ertesi gün sabahtan hastaneye gitmiştim. Emre'nin odasına kontrole girdiğimde Nazlı ile karşılaşmıştım ve akşam için heyecanına tanık olmuştum. Onun bu heyecanı Emre'ye de yansıyordu ister istemez. Emre'yi kontrol ettikten sonra diğer hastaları ziyaret etmiş gerekli bilgileri onlara aktarmıştım. Öğlenden sonra ise günümün çoğunu acilde geçirmek durumunda kalmıştım çünkü bir kaza sonucu birden fazla kişi acile getirilmişti. Gerekli müdahaleler sonucu durum kontrol altına alındığında görevimi başka bir doktora devredip hastaneden çıkmıştım. Şimdiyse otel odamda akşam için hazırlanıyordum. Elim boş gitmek olmazdı o yüzden bir buket çiçek alacaktım. Adresi bugün konum olarak bana göndermişlerdi. Buradan taksiye binerek direkt oraya geçecektim. Hazırlığım bittiğinde otelden çıkarak otelin yakınlarında bulunan taksi durağından taksiye bindim. Gideceğimiz adrese varmadan önce bir çiçekçide durarak bir demet papatya aldım. Herkesin çiçek zevki tabii ki farklıydı ancak papatya her zevke uygundu bence. Adrese vardığımızda taksi beni kapıda indirmişti. Lojmanın girişindeki askerlere kime geldiğimi söyledikten sonra onların teyit etmesini beklemiş ardından da iyi nöbetler dileyip binaya doğru ilerlemiştim. Binaya girdikten sonra adreste verilen numaralı daire ulaşıp kapıyı çaldım. Kapı anında açılırken Semra abla güler yüzle beni karşıladı. "Hoş geldin Hazancım." diyerek içeri geçmem için kapıyı iyice araladı ve yol verdi. Bende aynı güler yüzle cevap verdim. "Hoş buldum." Kapı ardımdan kapatıldığında elimdeki papatyaları Semra ablaya uzattım. "Hangi çiçekleri sevdiğini bilemedim ama umarım beğenirsin." "Beğenmez olur muyum? Düşünmen yeter, teşekkür ederim canım benim." diyerek elimdeki çiçekleri aldı. Ardından burnuna götürerek kokusunu içine çektiği sırada antrede Nazlı'nın neşeli sesi duyuldu. "Hazan hoş geldin." "Hoş buldum." dediğimde Nazlıyla yanaklarımızı birbirine değdirerek sarıldık. Ardından aynı selamlaşmayı Semra ablayla da yaptığımızda Semra abla konuştu. "Siz salona geçin bende bu güzel çiçekleri vazoya koyayım." diyerek bana göz kırptı. Ona karşılık tebessüm ederek Nazlıyla birlikte salona geçtik. Salona girdiğimizde gözüme ilk çarpan oyuncaklarıyla oynayan Efe olmuştu. O da adım seslerimizden bizim geldiğimizi anlayarak başını kapıya doğru çevirdi. "Hazan abla." diyerek oturduğu yerden ayaklandı ve bana doğru gelmeye başladı. Kollarımı açarak ona doğru eğildiğimde kollarımın arasına girdi ve sıkıca sarıldı. Bende ona sarılırken elinde vazoyla Semra abla girdi salona. "Kavuştu sevdiceğine." Gülerek söylediği şeyle birlikte anlamayarak onlara döndüğümde Semra abla tekrar konuştu. "Senin geleceğini öğrendiğinden beri ayrı bir heyecanlı. Normalde herkese bu kadar çabuk alışmaz ama seni sevdi." dediğinde gülümseyerek Efe'ye döndüm. "Bende onu çok sevdim." Efe'den ayrıldıktan sonra Semra ablanın yönlendirmesiyle kanepelerden birine oturdum. Nazlı ve Semra abla da karşıma oturduğunda Efe oyuncaklarıyla oynamaya geri dönmüştü. "Nasıl gidiyor Hazan, alışabildin mi buralara?" diyen Nazlıyla birlikte elimi öyle böyle manasında hareket ettirdim. "Açıkçası alışmak için pek vakit bulamadım. Hastaneden pek vakit bulamıyorum." dediğimde Semra abla başıyla beni onayladı. "Haklısın, kalabalık oluyor değil mi?" "Yani çok olmasa da oluyor tabii bazen. Gerçi şikayet etmek için erken henüz geleli kısa bir zaman oldu." dedim gülerek. Nazlı başını salladı. "Haklısın ama ilk geldiğimde bende senin gibi hissetmiştim." Söylediği şeyle merakla ona baktığımda Nazlı tekrar konuştu. "Ben öğretmenlik yapıyorum burada. Birkaç yıl oldu geleli ama hala alışamadığım şeyler var." dediğinde Semra abla konuştu. "Zamanla her şeye alışılıyor hele sen artık bir askerle evleneceksin, alışmak durumundasın." Diyerek Nazlı'ya baktı Semra abla. Nazlı gülümsediğinde aklına Emre'nin geldiğini tahmin etmek zor değildi. Onun bu haline tebessüm ederken Nazlı konuştu. "İyi ki gelmişsin Hazan, burada çok fazla yaşıtım yok. Okuldan bir iki kişi bir de Semra abla vardı. Artık seninle de arkadaş olduk sayılır değil mi?" Söylediği şeyle başımı salladım. "Çok sevinirim malum ben kimseyi tanımıyorum." dediğimde Semra abla cevap verdi. "Daha tanırsın kaç gün oldu geleli. Bende ilk geldiğimde çok yalnız hissetmiştim. Murat sürekli operasyondaydı, kimseyi tanımam etmem. Sağ olsunlar buradaki komşularım destek olmuşlardı bana." dedi düşünceli bir sesle. Sanki o günlere dönmüş gibiydi. Ortamda bir sessizlik oluştuğunda Nazlı'nın da aynı düşüncelere daldığını fark ettim. İkisi birbirini çok iyi anlardı. Semra ablanın da dediği gibi Nazlı da asker eşi olacaktı. Aynı zorluklar onun da başından geçecekti ve şimdiden başlamıştı. Nasıl bir ilişkileri vardı bilmiyordum ama onlarda üstesinden gelirdi. "Ay güzelce sohbet edelim dedik konu yine nereye geldi." dedi Semra abla büyük bir çıkışla. Bu haline gülümserken Semra abla konuştu. "O zaman sohbetimize yemekte devam edelim hadi." Semra abla ayağa kalktığında Nazlı ve bende ayaklandık. Yemek masasına yaklaştığımızda mahcupça Semra ablaya baktım. "Beni çok mahcup ettin abla. Ne gerek vardı bunca hazırlığa." "Olur mu öyle şey, ne kusuru canım benim. Hem kötü mü oldu bak ne güzel kaynaşıyoruz şurada. Sana hoş geldin yemeği yapmışız gibi düşün." diyerek göz kırptı ve gülümsedi büyükçe. Bende aynı şekilde ona karşılık verdim. "Ben çorbayı getireyim siz oturun." dedi Semra abla kapıdan çıkarken. Onun çıkmasıyla birlikte odayı kapı zilinin sesi doldurdu. Nazlı ile göz göze gelirken Nazlı gözlerini kırpıştırarak mırıldandı. "Kimseyi beklemiyorduk ama komşusu falan olabilir." Yaptığı açıklamaya karşılık sessizce başımı sallayarak onu onayladım. Semra ablanın kapıyı açmasıyla birlikte şaşkınlıkla dolu olan sesi kulağımıza doldu. "Siz ne zaman geldiniz? Hiç haber de vermiyorsunuz." "Sürpriz olsun istedik hayatım." diyen yabancı bir erkek sesi duyduğumda Semra ablanın eşi Murat bey olmalıydı. Ardından da Semra ablanın sesi duyuldu. "Geçsene Alparslan, davet mi bekliyorsun ablacım?" Durumu şimdi çözmüştüm. Alparslan üsteğmenin gittiği operasyon sona ermişti ve evlerine dönmüşlerdi. Çok şanssız bir denk geliş olmuştu bu. Bölüm Sonu ‣‣‣ Bölümü nasıl buldunuz? ‣‣‣Kitabın gidişatı hakkında ne düşünüyorsunuz? ‣‣‣Kitabın anlatımını beğendiniz mi? ‣‣‣ Semra ve Nazlı yan karakterleri hakkında ne düşünüyorsunuz? ‣‣‣ Sizce diğer bölümlerde ne olacak? |
0% |