Yeni Üyelik
33.
Bölüm

Hazan Vakti| 32

@mutlusonsuz222

Umarım severek okuduğunuz bir bölüm olur.. Keyifli okumalar dileriiim.

 

🖇️Satır arası yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın lütfen.

 

32.Bölüm

'Daha son sözü söylemedi hayat. Belki yarınlar, mutlu sonlar var. Yeniden başlamak yorar insanı ama; sonunda kavuşmak, mutlu olmak var.' demişti Nazım Hikmet. Haklıydı. Bu söz tam olarak beni yansıtan bir sözdü. Bundan bir yıl önce hayat benim için farklıydı. Bıkmışlık, monotonlaşmış hayat, ailevi sıkıntılar ve kalabalık içinde yalnızlığı hissetmek. Tam olarak yaşadığım hayat buydu.

Özel bir hastanede kendim olamayarak, annemin kurallarına uymak zorunda olan, oradan oraya savrulan biriydim ben.

Sadece aldığım tek bir kararla, yaptığım doğru bir hamleyle tüm hayatımı değiştirip her şeye sil baştan başlayarak bir yola çıkmıştım. Bu yolda bana annelik yapmayan biyolojik annemi silmiş, dostum dediğim kişilerin gerçek yüzünü görmüştüm.

Bu yolda yürürken düşmüş, birçok olaydan sonra psikolojim yerle bir olsa da kalkıp devam etmeye çalışmıştım. Yorulmuş, yıpranmıştım. Ama tüm bu yorgunluğumu yol arkadaşım yüklendiğinde her şey benim için daha da kolay hale gelmişti.

Burada kendim olmuştum, oradan oraya savrulmaktan kurtulup kendimi bir yere ait hissetmiştim. Merhametli, şefkatli ve bir o kadar da güzel düşünceli adamın kalbinde kendime bir yer bulmuş ve oraya hiç ayrılmamak üzere yerleşmiştim. Bundan sonra ne ben ondan gidebilirdim ne de o benden.

Elimdeki çerçeveye bakarak Alparslan'ın yüzünü parmağımla sevdim. Kim derdi ki Semra ablanın getirdiği bu çerçeveye kardeşiyle olan fotoğrafımızı yerleştirerek evin en güzel yerine koyacağımı. Semra abla ve Nazlı o gün evime geldiğinde bana bunu söylese karşı çıkardım ama şimdi iyi ki diyordum. İyi ki benim yolum buraya düşmüştü ve ben iyi ki onunla tanışmıştım.

Akşam için hazırlık yaparken ister istemez düşüncelere dalmıştım. Nereden nereye gelmiştik bu bir yılı geçkin sürede. Neler gelip geçmişti başımızdan. Nihayet mutlu olabildiğimiz günlere gelmiştik. Geçen hafta aldığımız evlilik kararından sonra dün Funda teyzemler Diyarbakır'a gelmişlerdi ve nişan tarihini net bir biçimde belirlemek, yapılacakları konuşmak için yemek organize etmiştik.

Onlar her geldiğinde Semra ablalarda toplandığımız için bugün bir farklılık yapmak istemiş onları ben davet etmiştim. Nihayet hafta sonumu nöbet olmadan geçirebileceğim için bugünü onlara ayırmak istemiş ve seve seve hazırlanmıştım.

Yemek masasını kurmadan evvel evin tozunu almaya başladığımda düşünceler ister istemez zihnime dolmuştu. Elimdeki çerçeveyi bibloların ortasına dikkatlice yerleştirerek sehpaya doğru ilerledim. Bir tek oranın tozu kalmıştı. Orayı da hallettikten sonra malzemeleri kaldırıp salondaki masayı düzenlemeye başladım.

Masa örtüsünü serdikten sonra tabakları, kaşık ve çatalları, hazırladığım meze ve salataları masaya dizdim.

Telefonumun zil sesi odada yankılandığında koyduğum yerden alarak ekrana baktım. Arayan Alparslan'dı.

"Efendim birtanem?" diyerek telefonu açtığımda Alparslan'ın sesini duydum. "Nasılsın güzelim?"

"İyiyim, hazırlanıyorum. Sen nasılsın, neredesin?" diye sorduğumda Alparslan cevap verdi. "İyiyim bende, taburdan çıktım şimdi. Annemleri aldıktan sonra yanına geleceğim inşallah. Bir eksik veya alınacak bir şey var mı diye sormak için aradım."

Söylediği şeyle büyükçe gülümsedim. Neden birden evliymişiz gibi hissetmiştim. Ne yalan söyleyeyim bu his çok hoşuma gitmişti.

"Tek eksik sensin, sen geldikten sonra her şey tamam olacak." dediğimde Alparslan'ın güldüğünü duydum. "Yarım saat kırk beş dakikaya yanındayım o zaman." dediğinde konuştum. "Bekliyorum sevgilim."

Vedalaşarak telefonu kapattığımda direkt olarak odama ilerledim. Yeşil dizlerimin üzerine biten, beli kemerli bir elbise giyerek hazırlandım. Hafif bir makyajın ardından saçlarımın bir tutamını arkada toplayarak açık bıraktım.

Odamdan çıkarak mutfağa ilerleyeceğim sırada çalan kapıyla birlikte adımlarımı kapıya doğru attım. Hiç beklemeden kapıyı açtığımda karşımda Semra abla, Murat abi ve Efe'yi görerek gülümsedim. "Hoş geldiniz."

"Hoş bulduk canım benim." diyerek içeriye doğru girdi Semra abla. Ayakkabılarını çıkartırken Efe konuştu. "Hazan yenge ben seni çok özledim." Ayakkabılarını çıkartır çıkartmaz bana doğru geldiğinde kucağıma alarak sıkıca sarıldım. "Bende seni özledim."

Onlar da geçen hafta dönmüşlerdi Erzincan'dan. Döndükten sonra telefonla konuşmuştuk ancak yüz yüze gelememiştik ne yazık ki.

Efe'yi kucağımdan indirdikten sonra Semra abla ile sarıldım. Ardından Murat abi ile tokalaşarak konuştum. "Buyurun salona geçelim." hep birlikte salona doğru ilerleyip kanepelere geçtiğimizde Semra abla konuştu. "Sana da zahmet verdik, bir hafta sonu boşsun onda da biz çıktık başına."

"Aşk olsun öyle şey olur mu? Seve seve yaptım her şeyi. Hem kırkta yılda bir görüşüyoruz, ne zahmeti." dediğimde Semra abla konuştu. "Bundan sonra sık sık görüşürüz." diyerek göz kırptığında utanarak başımı eğdim.

O sırada Murat abi konuştu. "Ee gelin hanım, anlat bakalım nasıl gidiyor hastane?" Galiba ikisi bir olup beni utandırmak için her şeyi yapacaklardı bugün. Ben daha cevap veremeden Semra abla konuştu. "Utandırma kızı, Murat."

"Ne dedim hayatım, doğruyu söyledim." diyerek omuz silkti Murat abi ama bıyık altından da gülmeye devam etti. Bense konuştum. "İyi gidiyor bu sıralar çok yoğun değil." dediğimde Murat abi konuştu. "iyi bari, biraz rahat edersin."

Yanımda oturan Efe sessiz sessiz bizi dinlerken bu sefer de ben konuştum. "Sizin nasıl geçti?" dediğimde Efe'nin sesini duydum. "Çok güzeldi, dedemle babaannemi gördük. Sonra amcamları gördük, kuzenlerimle oynadım. Çok eğlenceliydi." dediğinde gülümsedim. "Çok memnun kalmış belli."

"Kuzenleriyle çok sık görüşmeyince özlüyor tabii." dedi Semra abla. Ardından ekledi. "Bize de bir değişiklik oldu, gayet güzeldi." dediğinde gülümsedim. "Arada değişiklik iyidir."

Sohbetimize devam ederken çalan kapıyla birlikte oturduğum yerden ayaklandım. Heyecanlı bir biçimde kapıya giderek kapıyı açtım. Funda teyze, Osman amca ve Alparslan'ı gördüğümde büyükçe gülümsedim.

"Hoş geldiniz." dediğimde Funda teyze gülümseyerek konuştu. "Hoş bulduk güzel kızım." diyerek içeri girdi. Direkt olarak elini öptüm. Funda teyzeden sonra Osman amcanın da elini öptükten sonra konuştum. "Buyurun Semra ablalar salonda." dediğimde Funda teyze ve Osman amca salona doğru ilerlediler.

Bakışlarım direkt Alparslan'a dönerken Alparslan içeri girerek kapıyı kapattı. "Hoş geldin." dediğimde Alparslan elindeki pasta kutusunu bana doğru uzattı. "Niye zahmet ettin?" diyerek kutuyu aldığımda Alparslan konuştu. "Tatlı yiyelim tatlı konuşalım."

Elimdeki kutuyu antredeki masaya bırakarak kollarımı Alparslan'a doladım ve sıkı sıkı sarıldım. Onun da kolları direkt olarak belimdeki yerini aldı. Burnumu boynuna doğru yaklaştırıp derin bir nefes alarak kokusunu içime çektim. Ne çok özlemiştim birkaç günde.

Alparslan da dudaklarını saçlarıma bastırıp derin bir nefes aldığında ikimizin de rahatladığımızı anlamamak mümkün değildi. Salondan burası görünmediği için bu kadar rahattım.

"Hadi salona geçelim bekletmeyelim aileni." diyerek kollarımı ondan ayırdım. Alparslan ise elini belimden çekmeden konuştu. "Ailem değil ailemiz güzelim." dediğinde gülümseyerek başımı salladım. "Ailemiz."

"Hadi sen geç, ben şunu mutfağa götürüp geleyim." diyerek yanağına yaklaştım ve hızlıca öptüm. Alparslan salona doğru geçerken bende pastayı koyduğum yerden aldım ve mutfağa bıraktım.

Ardından salona doğru geçtim. Salona girdiğimde herkesin bir yere oturduğunu gördüm. Bende tek boş yer olan Alparslan'ın yanına geçerek oturdum.

"Tekrardan hoş geldiniz. Nasılsınız, ne yapıyorsunuz?" dediğimde Funda teyze konuştu. "Hoş bulduk kızım. İyiyiz, sizin haberinizi aldık daha iyi olduk."

Söylediği şeyle birlikte bakışlarım Alparslan'a kaydığında gülümsedim. O sırada Osman amca konuştu. "Bu keratayı da evlendiriyoruz ha." dediğinde Alparslan'ın sitemli sesini duydum. "Baba bari şimdi yapma yani."

Alparslan'ın tepkisine gülerken Osman Amca konuştu. "Ne yapma oğlum, Hazan kızım yabancı mı? Karın olacak senin." dediğinde Alparslan bana doğru dönerek gülümsedi. O sırada Osman amcanın sesini tekrar duydum. "Bizim oğlan azıcık delidir Hazan, seni üzerse haberim olsun. Kulağını çekerim."

"Yok artık baba, niye üzeyim karımı?" Söylediği hitapla birlikte yüzümdeki gülümseme epeyce büyüdü. Bakışlarımı kaçırarak yere doğru ederken Osman amcanın sesini duydum. "Ben uyarımı şimdiden yapayım da. Ne olur ne olmaz."

"Aman Osman, benim oğlum gül gibi bakar sevdiğine. Sende yani." diyerek konuştu Funda teyze. Ardından bana doğru bakıp göz kırptı.

Duvardaki saate baktıktan sonra ortadan konuştum. "Yemek hazır isterseniz sofraya geçelim." dediğimde Efe konuştu. "Olur geçelim, geçelim. Acıktım ben."

"Ayıp oğlum." diyen Semra abla ile güldüm. Oturduğum yerden ayağa kalktığımda benimle birlikte herkes ayaklandı.

Yavaş yavaş masaya yaklaşırken ben mutfağa doğru ilerledim. Yemeklerin altını yaktığımda Semra abla yanıma doğru geldi. "Maşallah Hazan döktürmüşsün yine." dediğinde gülümsedim. "Afiyet olsun."

Çorba ısındığında tencereyi alarak salona ilerledik. Tek tek kaselere çorbalar koyarken Semra abla konuştu. "Alparslan çok şanslısın ablacım, ne kadar maharetli bir eşin olacak."

Semra ablanın dediğine gülümseyerek çorbalar kaselere koymaya devam ettim. Semra abla benim olmayan ablam gibiydi. Sanki görümcem değil de bir abla gibi yaklaşıyordu bana.

"Biliyorum zaten abla, ben zaten Hazan'ı bulduğumda anladım ne kadar şanslı olduğumu." dediğinde Alparslan'a doğru baktım. Bakışlarımız buluşurken ikimizde aynı anda gülümsedik.

"Alparslan çıtayı çok yükseltiyorsun abicim. Sonra ablan kıskanıyor, olan bana oluyor." diyen Murat abi ile Semra abla hızla karşı çıktı. "Şuna bak beni kardeşime şikayet ediyor, sanki ne söyledim Murat. Allah Allah."

Semra ablanın sözlerine gülerken çorbalar koymayı bitirip Alparslan'ın yanına oturdum. Çorbamdan birkaç kaşık içerek bakışlarımı masanın etrafında oturan insanların üzerinde gezdirdim.

"Hazan yenge biliyor musun okula başlıyorum ben." diyen Efeyle birlikte konuştum. "Aa öyle mi?" Merakla bakarken Semra abla konuştu. "Eylül'de Nazlı'nın çalıştığı okulun anaokuluna yazdıracağız." dediğinde başımı salladım. "Çok sevindim, Efe de okullu oluyor ha."

"Şimdilik mutlu beyefendi ama hiç belli olmaz sağı solu." diyerek güldü Semra abla. Ardından da konuştu. "İki gün sonra gitmek istemiyorum demeleri başlar."

"Akıllı benim oğlum, hiç demez değil mi anneannem?" diyerek Efe'ye bakan Funda teyze ile Efe başını salladı. "Evet."

Efe'nin verdiği tepkiye gülerken Murat abinin sesini duydum. "Göreceğiz bakalım."

Çorbalardan sonra ana yemeğe geçildiğinde herkesin tabağına yemekleri servis ettik Semra abla ile birlikte. Ardından bizde yerlerimize geçerek sohbeti dinlemeye koyulduk. Murat abi, Alparslan ve Osman amca kendi arasında taburdaki bir olay hakkında konuşuyorlardı.

Yemeklerimizi bitirdiğimizde sofrayı toplamış, sonra da Semra abla ile birlikte bulaşıkları halletmiştik. Etraf toplandığında Semra abla ve Efe ile birlikte hazırladığımız tatlıları servis etmiştik. Şimdiyse ben demlediğim çayı bardaklara doldurarak salona doğru ilerliyordum.

Sırayla Osman amca, Funda teyze, Murat abi ve Semra ablaya çayları servis ettikten sonra Efe için aldığım meyve suyunu vererek Alparslan'ın çayını servis ettim. Ardından bende çayımı alarak yanlarına oturdum.

"Ee çocuklar siz konuşun bakalım biraz, nişanınızı nasıl yapalım? Nerede yapalım?" diyen Osman amca ile birlikte Alparslan'la aynı anda birbirimize baktık. Çok uzatmayacaktık zaten o yüzden herkesin uygun olduğu bir zamanda yapılması en doğru olanıydı.

Alparslan bana bakarak konuştu. "Önümüzdeki hafta cumartesi nasıl olur, senin müsait olduğun bir gün olmuş olur hem." dediğinde başımı salladım. "Olur, cumartesi günü boşum zaten, pazar günü akşam nöbete gideceğim."

"Süper o zaman, kız isteme ile nişanı birlikte mi yapmayı düşünüyorsunuz?" diyen Semra abla ile birlikte başımı salladım. "Öyle çok büyük bir şey olmasına gerek yok bence, aile arasında ufak bir nişan güzel olur." diyerek ilk önce Semra ablaya ardından da Alparslan'a baktım.

Alparslan beni onaylarken Semra ablanın sesini duydum. "O zaman şimdi kız tarafı olarak beklentilerimize gelelim." dediğinde şaşkınca ona doğru döndüm. Murat abi ise karısını onaylarcasına konuştu. "Benim bir kız kardeşim yok, Hazan buraya geldiğinde onu kardeşim yerine koydum. Bizden kız almak zordur Alparslan efendi."

Yaptıkları şey o kadar güzeldi ki. Nasıl teşekkür etmem gerektiğini bile bilmiyordum onlara. Eksik hissetmemem için ellerinden gelenin fazlasını yapıyorlardı. O kadar duygulandırmıştı ki beni bu yaptıkları. Kelimelere dökmeye zorlanıyordum. Beni kabullenmeleri o kadar güzeldi ki.

"Her ne olursa olsun ben göğüs germeye hazırım." dedi Alparslan. Onun söylediği şeyle birlikte Osman amca konuştu. "Aynen öyle, kafamıza koyduysak yapamayacağımız bir şey yok biliyorsun damat." dedi Osman amca Murat abiye takılarak.

"Madem öyle babacığım o zaman Hazan'ın kilosu kadar altın istiyoruz." diyen Semra abla ile itiraz etmek için konuşacağım sırada Funda teyze konuştu. "Gözümüzü böyle korkutamazsınız feda olsun gelinime."

"O kadarına gerek yok bence." diyerek kendi fikrimi söyleyecekken Semra abla sözümü kesti. "Ama şimdiden böyle alttan alma Hazancım, olmaz böyle." diye sitem ederken güldüm. "Ama o kadar masrafa gerek yok abla." dediğimde Semra abla kaş göz yaparak beni uyardı.

Ona gülerken Funda teyzenin çayının bittiğini fark ederek ayaklandım. Bardağını almak için yanına gittiğimde sesini işittim. "Sen dur kızım ben doldurayım hem ayaklarım açılmış olur." dediğinde onu onayladım.

Funda teyze önden mutfağa doğru ilerlerken bende Osman amcanın biten bardağını alarak mutfağa ilerledim. Ben salondan çıkarken Semra abla hala istediklerini söylüyordu. Onların bu haline gülerek mutfağa girdiğimde Funda teyzenin elindeki fincanı tezgaha koymuş yemek masasına oturduğunu gördüm.

Tam merakla konuşacağım sırada o benden önce davranarak konuştu. "Hazan, güzel kızım seninle biraz konuşmak istiyorum." dediğinde başımı sallayarak onayladım. "Tabii konuşalım." diyerek elimdeki bardağı bende tezgaha bıraktım ve oturduğu sandalyenin karşısına geçerek oturdum.

"Bu konuşmayı ne zaman yapmam gerektiğini kestiremedim bir türlü. Buraya sürekli gelmediğimiz için en uygun zamanın bu zamanlar olduğunu düşündüm." dediğinde merakla bakmaya devam ettim. "Alparslan bu zamana kadar beni çok gururlandırdı, okulda olsun, rütbe atlamalarında olsun hep çok gururlandım onunla." diyerek söze başladı Funda teyze.

"Her anne için evlatları kıymetlidir bunu inşallah bir gün çocuğun olduğunda anlarsın." dediğinde içimden 'benim annem hariç' cümlesini geçirmeden edemedim. Maalesef bu benim gibiler için geçerli değildi. "Alparslan'ı ilk defa bu kadar mutlu gördüm, ilk defa bu kadar huzurlu. Ben çok fazla yanında olmadım ama telefon konuşmalarından bile anlayabiliyorum bunu. Zaten gözlerine baktığımda da bunu anlamamak imkansız." dediğinde düşüncelerimden sıyrıldım.

"Yıllardır ona birçok kısmet aradım, birçok fotoğraf gönderim ama hiçbirine bakmadı bile. Aklında ve kalbinde yalnızca bayrak, vatan sevgisi vardı. Onun dışında hiçbir şey önemli değildi." dediğinde başımı salladım. Biliyordum, hala öyleydi. Vatanı, bayrağı yine her şeyden önce gelirdi onun için. Çünkü o mesleğine aşıktı.

"Ta ki seninle karşılaşıncaya kadar." diyerek elini elimin üzerine koydu. "Nazlıyla Emre'nin düğününde sana olan bakışlarını gördüm, sen bakmazken sana baktığını, her hareketini dikkatle izlediğini her şeyi gördüm. Zaten ondan önce Semra da anlatıyordu bir şeyler." dediğinde utanarak başımı eğdim. Funda teyze devam etti sözlerine. "Düğünden sonra seninle ilgili ağzını aradım, sizi yakıştırdığımı falan söyledim. Ağzı inkar etse de hareketleri belli ediyordu duygularını. O zaman anladım Alparslan ilk defa birine karşı bu kadar yoğun şeyler hissediyor diye."

O zamanlar aramızda bir şeyler yoktu ama ikimizin duyguları da karışıktı. Belki de ben o zaman kabullenmiştim her şeyi. Annem arayıp beni yıkarken Alparslan'ın kollarımdan tutup beni kaldırmasıydı belki de ona duygularımı tam olarak anladığım an.

"Lafın kısası ben ailemize katıldığın için o kadar mutluyum ki Hazan. İnan bana seni ilk gördüğümde sevmeye başladım ben. Bir tane daha kızım olsa senin gibi biri olsun isterdim ki oldun zaten. Güzelliğin bir tarafa, saygın, sevgin, yardımseverliğin, düşüncelerin dedim ya tam gönlüme göre bir gelin oldun sen bana." dediğinde gülümsedim. Övgüleriyle utandırıyordu beni.

Alparslan'dan sonra başka birinden hele ki annesinden bu cümleleri duymak kıymetliydi benim için. Funda teyzenin sevgisini zaten hissedebiliyordum ama sözleriyle bunu desteklemesi daha da duygulandırıyordu beni.

"Alparslan ailenle görüşmediğinizi söyledi ve sana da bu konuyu asla açmamamız için tembihledi." dediğinde büyükçe yutkundum. Benim düşünceli sevgilim, canımın yanmaması, üzülmemem için her şeyi yapardı ama ailesinin merak etmesi de normaldi. "Aklınızda sizi rahatsız eden şeyler varsa sorabilirsiniz, bu konu beni eskisi kadar üzmüyor artık." dediğimde Funda teyze başını iki yana salladı. "Sormayacağım, ne kadar yaralı olduğunu görüyorum yavrum. Bunu sorup yaranı deşmem."

"Sadece artık senin bir ailen var, bunu bilmeni istiyorum. Annen, baban, abin, ablan. Biz kocaman bir aile olacağız seninle birlikte. Kendini yalnız hissetmeni istemiyorum, başın sıkıştığında, için sıkıldığında arayabileceğin, dertleşebileceğin bir ailenin olduğunu bil istedim sadece. Osman da bende her türlü yanında oluruz senin, destekleriz güzel kızım." dediğinde gözlerimin dolmasını engelleyemedim.

Aile konusu benim kalbimde geçmeyecek bir yaraydı. Düşündüğümde, eksikliklerini hissettiğimde sızlayan yaraydı benim için. Ailemin yapmadığı sahiplenmeyi, destek olmayı başkalarından gördüğümde duygulanmadan edemiyordum. Kendimi herkese sevdirip de bir onlara sevdirememek canımı yakıyordu.

Ama şimdi benimde bir ailem vardı. Funda teyze haklıydı. Beni çok seven, mutluluğum için çabalayan müstakbel nişanlım, her daim destek olan ablam, kollayan abim ve varlıklarıyla, sözleriyle benim yalnız olmadığımı hissettiren annem ve babam olmuştu. Ben çok şanslı bir kadındım.

"Belki bu isteğim senin için fazla olacak ama eğer bana anne demek istersen ben çok mutlu olurum. Sakın kendini zorunda gibi hissetme, sen ne zaman istersen. Veya hazır hissettiğinde." dediğinde yanağıma akan yaşı elimin tersiyle sildim.

Funda teyzeyi kırmayı hiç istemezdim ama bu kelime bende pek güzel anıları canlandırmıyordu. Bir gün illa ki bunu aşıp ona anne diyecektim ama bunun ne zaman olacağını hiç bilmiyordum.

"Teşekkür ederim." diyerek burnumu çektiğimde Funda teyze gülümsedi. "Ben teşekkür ederim oğlumu bu kadar mutlu ettiğin için. Sevginiz, mutluluğunuz hiç eksilmesin." diyerek oturduğu yerden kalktı. Bende ayağa kalktığımda kollarını bana doğru açmasıyla birlikte kolları arasına girdim.

Sıkıca sarılıp ayrılırken Funda teyze tekrar konuştu. "Seni böyle ağlattığımı Alparslan duysa çok kızar." diyerek güldüğünde bende güldüm.

"Neye kızıyormuşum?" diyen Alparslan'ın sesiyle birlikte gözlerimin altını iyice temizledim. Funda teyze ise konuştu. "Kaynana gelin iki kaynatıyoruz şurada. İki dakika sevdiğinden ayrılamadın mı eşek sıpası." Funda teyzenin söylediği şeyle birlikte gülerken Alparslan kaşlarını çattı. "Koskoca yüzbaşına eşek sıpası mı denir ya?"

Alparslan sitemli sesine karşılık annesi konuştu. "Denir tabii, sen hala benim gözümde küçücüksün. Eşek de denir sıpa da. Neyse ben çaylarımızı alıp gideyim." diyerek çaydanlığa yöneldi Funda teyze. Çayları koyduktan sonra fincanları alarak mutfaktan çıktı.

Alparslan ile ikimiz baş başa kalırken Alparslan dikkatle yüzüme baktı. Konuşmak için dudaklarını aralayacağı sırada ben konuştum. "Sen neden geldin, bir şey mi lazım?" dediğimde Alparslan başını iki yana salladı. "Hayır bir şey lazım değil ama merak ettim sizi uzun süre gelmeyince."

"Öyle konuştuk biraz." dediğimde Alparslan konuştu. "Seni üzecek bir şey söylemedi değil mi? Neden gözlerin öyle ağlamış gibi." diye sorduğunda başımı iki yana salladım. "Anneni tanımıyor gibi soruyorsun, üzmedi tabii ki."

Alparslan tereddütle yüzüme bakarken elimi yanağına yaslayarak konuştum. "Sadece birazcık duygulandım, onun dışında bir şey olmadı gerçekten. İçin rahat etsin." dediğimde elimin üzerine elini yaslayarak konuştu. "Ağlamanı hiç sevmiyorum biliyorsun."

Söylediği şeyle büyükçe gülümsedim. "Biliyorum ama senin yanındayken akan gözyaşlarım hep mutluluktan sende bunu biliyorsun." dediğim şeyle Alparslan gülümsedi. Ardından elimi dudaklarına doğru indirerek avuç içimi uzunca öptü.

Elimi tutarak dudaklarından indirdikten sonra dudaklarını dudaklarıma doğru yaklaştırdı. Hafifçe geri çekilerek konuştum. "Ne yapıyorsun, içeride misafir varken hemde." diyerek gülerken Alparslan kaşlarını çattı. "Ne yapayım, sabah öpücüğümü de almadım. Günüm kötü geçti. İzin ver bari gecem güzel geçsin."

Dayanamayarak kısaca dudaklarını öptükten sonra konuştum. "İçeri biri gelebilir, bununla idare etmen gerekiyor." dediğimde Alparslan derin bir iç çekti. "Öyle olsun bakalım."

Mutfaktan çıkarak salona döndüğümüzde ortada hala nişan konusu konuşuluyordu. Resmen evlilik için adım atıyorduk o kadar heyecanlıydım ki 1 hafta nasıl geçecek bilmiyordum bile. Tabii bir de hazırlık aşaması vardı. Hem onlar hem hastane derken bir şekilde halledecektik.

 

 

◔◔◔

Üzerimdeki beyaz renkli straplez, düşük omuz detaylı, tüm bedenini saran ve dizlerimin üç parmak üzerinde biten elbisemi hayranlıkla süzdüm. Esmer tenli olduğum için beyaz renk epey yakışmıştı. Açık olan gerdanıma taşlı bir kolye takmış, kulağıma da taşlı bir küpe takmıştım. Saçlarımı kuaförde yaptırmış, makyajımı ise kendim yaparak hazırlığımı tamamlamıştım.

Bu bir hafta nasıl geçmişti anlamamıştım bile. Eksikleri tamamlarken zaman hızla akıp geçmişti ve biz bizim için önemli olan o güne gelmiştik nihayet.

Odamdan çıkarak salona göz attım. Alparslan ve benim oturmamız için camın önünde çiçeklerle ve led lambalarla şık bir yer ayarlamıştık. Kanepelere herkes sığmayacağı için sandalyeler getirmiş ve masanın etrafına yerleştirmiştik. Masanın üzerine ise aperatif yiyecekler ve nişan pastamızı koyarak her şeyi tamamlamıştık.

Tek eksik Alparslanların gelmesi kalmıştı. Yerimde duramayarak bir oraya bir buraya bakarak eksikleri anlamaya çalışırken Nazlı'nın sesini duydum.

"Hazancığım biraz sakin mi olsan canım arkadaşım." dediğinde konuştum. "Olamıyorum Nazlı, çok heyecanlıyım." diyerek derin bir nefes aldım. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Nasıl olmasındı ki sonuçta biz evlilik için ilk adımımızı atıyorduk.

"Gel bir su iç, rahatlarsın." diyerek sürahiden su doldurdu Nazlı. Ardından bana uzatarak konuştu. "Ay Emre ile nişanlanacağım zaman bende böyleydim, sana sakin ol diyorum ama." dediğinde Emre konuştu. "E normal olan bu değil mi? Sevdiği insanla nişanlanıyor."

Ellerimi yüzüme doğru sallayarak konuştum. "Bir eksik falan yok değil mi?" dediğimde salon kapısından içeri giren Semra abla konuştu. "Her şey yolunda merak etme. Sende fıstık gibisin maşallah." dediğinde gülümsedim. "O senin şıklığın."

"Allah nazarlardan saklasın, maşallahın var gerçekten." diyerek konuştu Buse. Gülümseyerek ona doğru döndüm ve konuştum. "Darısı senin başına." dediğimde o da gülümsedi. "Amin."

Salondan içeri giren Eren elindeki fotoğraf makinesini havaya kaldırarak konuştu. "Fotoğraflarınız da benden, hiç merak etme çok güzel pozlar yakalayacağım." dediğinde konuştum. "Şimdiden teşekkür ederiz güzel pozların için."

"Kadir'den mesaj geldi, sokağa girmişler." diyen Emre ile birlikte Murat abi oturduğu kanepeden kalktı Efe ile birlikte. "Gelsinler gelsinler, gelecekleri varsa görecekleri de var. Kızı alabileceğini sanıyorsa yanılıyor."

Murat abinin söylediği şeye gülerken Semra abla konuştu. "Kızı korkutma Murat, yazık zaten eli ayağı titriyor heyecandan." dediğinde Murat abinin bakışları bana döndü. "Takılıyorum ben abicim ciddiye alma sen beni." dediğinde başımı salladım. Onlara o kadar minnettardım ki. Bu günümde beni yalnız bırakmamışlardı.

"Dayım geldi, dayım geldi." diyerek pencerenin önünden yanımıza doğru koşan Efe ile derin bir nefes aldım. Kapıya doğru ilerlemeye başladığımızda çok geçmeden zil sesi evin içini doldurdu.

Hiç beklemeden kapıyı açtığımda konuştum. "Hoş geldiniz." içeri geçmeleri için kapıyı iyice açarken Funda teyze ve Osman amca önden içeri girdiler. "Hoş bulduk yavrum." diyerek içeri doğru ilerlemeye başladı Funda teyze. Onun ardından Osman amca da ilerlerken sırayla Fırat, Caner, Kadir ve Barış içeri girdi. "Hoş bulduk yenge."

Hepsiyle sırasıyla tokalaşırken Fırat elindeki çikolatayı bana uzattı. Teşekkür ederek elinden aldıktan sonra bakışlarımı en sona kalan müstakbel nişanlıma doğru çevirdim. Üzerinde takım elbise ve kravat, ellerinde en sevdiğim çiçekler olan laleler..

"Hoş geldin." dediğimde elindeki çiçekleri bana doğru uzattı. "Hoş buldum." uzattığı laleleri alarak gülümsedim. "Çok güzeller." Alparslan gözlerini benden çekmeden fısıldadı. "Senin kadar güzel değiller."

Kapıdan içeri geçtiğinde kapıyı kapatarak tekrar bana doğru döndü. Baştan aşağı bedenimi süzerken sesini duydum. "Göz kamaştırıyorsun." büyükçe gülümseyerek konuştum. "Sende çok şıksın."

Yanaklarımızı birbirine değdirerek selamlaştıktan sonra hiç beklemeden salona doğru ilerledik. Bizim için ayrılan kısma geçerek yan yana oturduk. Herkes çoktan birbiriyle konuşmaya başlamıştı bile. Osman amca timle konuşuyor, Funda teyze arada sırada bize bakarak Semra ablaya bir şeyler anlatıyordu. Buse ve Fırat yan yana oturmuş yüzlerinde gülümsemeyle sohbet ediyorlardı.

"Bu kadar heyecanlı olmam normal mi?" Alparslan kulağıma doğru eğilerek konuştuğunda iç çekerek ona doğru baktım. "Normal, çünkü bende çok heyecanlıyım. Kalbim yerinden çıkacak gibi." elimi kalbime bastırırken Alparslan gülümsedi. "Bir de bana sor."

"Komutanım?" diyerek Alparslan'a seslenen Caner ile birlikte ikimizin de bakışları Caner'e doğru kaydı. "Efendim?" Alparslan merakla Caner'e bakarken Caner konuştu. "Nişan kurdelesini yemek kısmeti açarmış diyorlar izniniz olursa sizinkinden bir parça yemek istiyorum."

Caner'in söylediği şeyle birlikte gülmeye başlarken Alparslan sabır çekerek konuştu. "Allah aşkına oğlum batıl inanç bu." dediğinde Caner başını iki yana salladı. "Batıl inanç olsa da olmasa da bir denemek lazım değil mi yenge?"

Caner topu bana attığında konuştum. "Çok istiyorsan ben vereyim sana." dediğimde Caner konuştu. "Sağ ol yenge, sende olmasan." içten içe gülerken Barış'ın sesini duydum. "O zaman bana da bir parça verirsen hiç fena olmaz."

"Sende mi brütüs?" diyen Fırat ile birlikte Barış Fırat'a doğru döndü. "Ne yapalım be, denemekten zarar gelmez."

Barış'ın sözlerine gülmeye devam ederken Funda teyzenin sesini duydum. "Madem evlenmek istiyorsun bana gelsene oğlum, ben sana bulurum bir kısmet." dediğinde Semra abla konuştu. "Annem bu işlerde ustadır bak."

"Bulursan çok iyi olur." diyerek konuştu Barış. Funda teyze, Caner'e dönerek konuştu. "Sende hiç merak etme evladım ben sana da bulurum birini." dediğinde Caner konuştu. "Allah razı olsun teyzem senden."

Nazlı onların bu haline gülerek konuştu. "Kadir sana da bulalım birini, bak Funda teyzem ustaymış bu işte." dediğinde Kadir başını olumsuz anlamda salladı. "Sağ ol ben almayayım şimdilik. Belki sonra."

"Hazancım kahveleri yapalım mı canım?" diyerek bana yönelen Semra abla ile birlikte oturduğum yerden ayaklandım.

Salondan çıkarken Nazlı ve Buse de peşimden gelirken kahveleri hazırlayarak cezveleri ocağa yerleştirdim. Kahve fincanlarını tepsiye hazırladıktan sonra Alparslan için özel olarak aldığım damat tepsisini çıkardım.

Buse tezgahta duran tuz kavanozunu alarak konuştu. "Sen kıyamazsın sevdiceğine, o yüzden ben koyayım senin yerine tuzu." dediğinde konuştum. "Koymayalım bence, ağzının tadını bozmayalım şimdi." dediğimde Nazlı konuştu. "Aa olmaz ama Hazan, anlıyorum sevdiğine kıyamıyorsun ama adet bu."

"Az koyalım o zaman." dediğimde Buse fincanın içerisine bir miktar tuz koydu. Epey fazla olan tuz miktarıyla birlikte konuştum. "Ama fazla oldu bu." dediğimde Buse konuştu. "Hiçte fazla olmadı, Alparslan abi bakalım içecek mi?"

"Ayağını denk al Buse, bende sizin nişanınızda böyle yapacağım." gülerek Buse'ye baktığımda Buse gülerek omuz silkti.

Pişen kahveleri fincanlara koyduktan sonra bir tepsiyi Nazlı, bir tepsiyi Buse alarak mutfaktan çıktı. Bende Alparslan'ın tepsisini alarak mutfaktan çıktım. Salona girdiğimde direkt olarak Alparslan'a doğru ilerleyerek önüne tepsiyi bıraktım.

Yerime geçerek oturduğumda Eren'in sesini duydum. "Hemen içmeyin kahveleri, birkaç poz fotoğraf alayım." Eren sıra ile fotoğrafları çektikten sonra yanımıza geldi. Alparslan ile birlikte fotoğrafımızı çektikten sonra konuştu. "Buyurun içebilirsiniz komutanım."

Alparslan kahve fincanını aldığında herkes pür dikkat onu izlemeye başlamıştı. İlk yudumu alarak yuttuğunda hafifçe kaşları çatılmıştı. Diğer yudumları ise keyifle gülerek almış ve bitirmişti fincanı. Hiçbir tepki vermemesi izleyenler için hayal kırıklığı olmuştu ama Alparslan halinden gayet memnundu.

"Helal olsun komutanım, yüzünüz bile buruşmadı." diyen Caner ile birlikte Osman amca konuştu. "İçecek tabii, yarasın aslanıma."

Alparslan'ın bakışları bana döndüğünde konuştu. "İçtiğim en güzel kahveydi, ellerine sağlık güzelim." söylediği şeyle büyükçe gülümserken Buse'nin sesini duydum. "Ben böyle hayal etmemiştim ama. Bari ufak bir tepki verseydin."

Buse'nin tepkisiyle daha da gülerken Osman amca genzini temizleyerek konuştu. "Ellerine sağlık kızım pek güzel olmuş." dediğinde cevap verdim. "Afiyet olsun."

Osman amca benim cevabımdan sonra tekrar konuştu. "Adet olduğu üzere kahvelerimizi de içtiğimize göre gelelim buraya gelme sebebimize." diyerek cümleye başladığında yerimde kımıldandım. Alparslan da benim gibi ceketinin kollarını düzelttiğinde Osman amca devam etti sözlerine. "Buraya hayırlı bir iş için geldik biliyorsunuz."

Murat abi başıyla Osman amcayı onaylarken Osman amca devam etti. "Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızımız Hazan'ı oğlumuz Alparslan'a istiyoruz." Osman amcanın sözlerini bitirmesiyle bakışlarımız Murat abiye dönerken Murat abi konuştu. "Oğlumuz ne işle meşguldü acaba?"

Murat abinin sorduğu soru ile birlikte Alparslan konuştu. "Türk Silahlı Kuvvetlerinde Yüzbaşı olarak görev yapıyorum." dediğinde Murat abi başını salladı. "Ne güzel, içkisi, kumarı falan var mı?" Murat abinin sorusu ile Osman amca konuştu. "Yok tabii."

Murat abi sanki bunları ilk defa duyuyormuş gibi başını salladığında Alparslan'da bende heyecanla ona bakmaya devam ediyorduk. Murat abi bakışlarını bana çevirdiğinde konuştu. "Benim bir kız kardeşim olmadı, hep olmasını istedim ama ne yazık ki kısmet olmadı. Ama Hazan buraya geldiği ilk andan beri benim kardeşim gibi oldu, bu yüzden bu görev de bana düştü." dediğinde gülümsedim. Murat abi sözlerine devam etti. "O yüzden ona da sormak istiyorum. Sen Alparslan ile evlenmek istiyor musun Hazan?"

Murat abi de olan bakışların tümü bana kaydığında benim bakışlarım yanımdaki adama kaydı. Uzun uzun gözlerine bakarken başımı salladım. "Onunla evlenmeyi her şeyden çok istiyorum."

"O zaman bize de hayırlı olsun demek düşer." diyen Murat abi ile birlikte derince nefes verdim. Alparslan da rahat bir nefes verdiğinde Funda teyze konuştu. "O zaman yüzüklerimizi takalım."

Nazlı elinde tepsiyle Alparslan ve benim yanıma geçerken Osman amca konuştu. "Yüzüğü takmadan evvel bir şeyler söylemek istiyorum." Bakışları Alparslan ile bana dönerken sözlerine devam etti. "Evlilik çok kutsal bir müessesedir. Sizde evliliğiniz için çok güzel bir adım atıyorsunuz. Aşkınızın, sevginizi birbirinizle paylaşmaktan korkmayın. Birbirinize karşı yapmış olduğunuz hataları, hiçbir zaman sevginizden ve birbirinize duyduğunuz ilgiden üstün tutmayın. Sevgi ve ilgi, nişanlılık döneminde ve sonrasında göreceksiniz ki, aranızda doğabilecek sorunların tek ilacıdır."

Sözlerini bitirdikten sonra kurdele bağlanmış olan alyansı ilk önce benim yüzük parmağıma ardından da Alparslan'ın yüzük parmağına takarak makası eline aldı. "Mutluluğunuz daim olsun inşallah." diyerek kırmızı kurdeleyi ortadan kesti.

Odayı alkış sesleri doldururken Alparslan ile birlikte birbirimize doğru döndük. Alparslan yüzümü avuçlayarak dudaklarını alnıma bastırırken gözlerimi kapattım. "Seni her daim mutlu edeceğime ve üzmeyeceğime söz veriyorum." Alparslan'ın sözlerinden sonra gözlerimi açarak gözlerinin içine baktım. "Bende seni her zaman seveceğime söz veriyorum."

Birbirimizden ayrılırken sırayla Funda teyze ve Osman amcanın elini öptüm. "Ailemize hoş geldin kızım." dediğinde gülümsedim. "Hoş buldum." Onlardan sonra Murat abi ve Semra abla ile tokalaşarak sarıldım. "Bugün yanımda olduğunuz için çok teşekkür ederim." dediğimde Semra abla elimden tutarak konuştu. "Bundan böyle hep senin yanında olacağız, sen kardeşimin karısı değil evimizin kızısın. Bunu unutma."

Semra abla ile tekrar sarıldıktan sonra Nazlı ve Emre ile sarıldım. "Evliler kervanına hoş geldiniz diyelim şimdiden." Nazlı'nın söylediği şeye gülerken Emre konuştu. "Hayırlı olsun."

Onlardan sonra Fırat ve Buse ile sarıldım. "Hayırlı olsun Hazan, çok mutlu olun." diyen Buse'ye gülümsedim. "Darısı sizin başınıza olsun." Fıratla ikisi aynı anda konuştular. "Amin." Onlar birbirine sevgiyle bakarken ben onların yanında dikilen Eren'e yaklaştım.

"Gelin oldun gidiyorsun ha, hayırlı olsun arkadaşım." dediğinde gülümsedim. "Darısı senin başına olsun." dediğimde Eren güldü. "İnşallah inşallah."

Eren'den sonra ayakta dikilen time yaklaştığımda Kadirle tokalaştım. "Hayırlı olsun, çok mutlu olun." diyen Kadir'e gülümsedim. "Sağ ol." Kadir'den sonra Barışla tokalaşırken Barış konuştu. "İkinizi yan yana gördüğümde anlamıştım bunların arasında bir şey olacak diye."

Barış'ın söylediği şeyle birlikte gülerken Barış konuştu. "Komutanım ilk defa bir kadınla bu kadar ilgiliydi çünkü. Haklı da çıktım. Hep mutlu olun. Çok hak ediyorsunuz." Barış'a teşekkür edip Caner'e yaklaştığımda Caner konuştu. "Bir dakika bekler misin yenge?"

Merakla ona bakarken Caner nişan tepsisine uzanarak makası aldı. Ardından da konuştu. "Sıra bana gelmişken kurdeleden keseyim izninle." dediğinde güldüm ve elimi ona doğru uzattım. Caner itinayla kurdeleyi keserek bir parça aldıktan sonra konuştu. "Çok çok tebrik ederim, mutluluğunuz daim olsun." dediğinde cevap verdim. "Sağ ol, darısı başına olsun."

"İnşallah inşallah, sen yine hastaneye bakmaya unutma." dediğinde dayanamayarak güldüm. "Merak etme bakacağım."

Alparslan'da benim arkamdan sırayla herkesle tokalaştıktan sonra yanıma geldi. Birbirimize bakarken tam ortamızdan patlayan flash ile bakışlarımız Eren'e doğru döndü. Eren omuz silkerek konuştu. "Çok güzel bakıyordunuz birbirinize kaçıramazdım."

Alparslan başını iki yana sallarken konuştum. "Teşekkür ederiz." Eren yanımızdan uzaklaşırken Alparslan'a dönerek konuştum. "En kötü günümüz bugün gibi olsun sevgili nişanlım."

Alparslan söylediğim şeye gülerken elini kaldırarak parmağına baktı. "Kötü günümüz olmasın, her günümüz mutlu geçsin." dediğinde gülümsedim.

Odada dans müziği çalmaya başladığında Nazlı'nın sesini duydum. "Başta yeni nişanlı çiftimiz olmak üzere tüm çiftlerimizi dansa bekliyoruz."

Nazlı'nın sözlerinin bitmesiyle birlikte Alparslan elini elime doğru uzattı. "Bu dansı bana lütfeder misiniz doktor hanım?" dediğinde gözümün önünde canlanan anılarla gülümsedim. Elimi Alparslan'ın avuçlarına bırakarak cevap verdim. "Seve seve yüzbaşım."

Alparslan ile birlikte tam ortaya geçerken ellerim direkt olarak omuzlarını buldu. O da ellerini belime sararak beni kendine doğru çekti. Müziğin ritmine göre yavaş yavaş sallanmaya başladık.

O günden bugüne çok fazla şey değişmişti. O zamanlar ben daha duygularımı çözemiyordum bile ama şimdi karşımdaki adama kör kütük aşık olduğumu biliyordum mesela. O zamanlar aramızda bir şey yokken şimdi nişanlanmıştık ve kendi nişanımızda dans ediyorduk. Birlikte çok güzel büyümüştük.

Gözlerim Alparslan'ın yüzünde dolaşırken gözlerinde yakaladığım ifade ile duraksadım. Biraz önce heyecandan parıldayan gözlerinin ardında bir sıkıntı oluşmuştu sanki. Merakla konuştum. "Canını sıkacak bir şeyler mi oldu?"

Alparslan derin bir iç çekti. "Bir şeyler var ama keyfimizi kaçırmak istemiyorum." dediğinde kaşlarımı çattım. "Ne oldu?" endişeli bir şekilde yüzüne bakarken Alparslan konuştu. "Aslında bugün söylemek istemiyordum, yarın söyleyecektim. Bu güzel güne gölge düşürmek istemiyordum ama senden kaçamadım."

Söyledikleriyle birlikte daha da merak ediyordum ne olduğunu. "Alparslan?" dediğimde Alparslan derin bir iç çekti. "Göreve gideceğiz." dediğinde şaşkınca konuştum. "Ne zaman?"

"Bu gece." dediğinde büyükçe yutkundum. Kabullenmekten başka yapacağım bir şey yoktu ne yazık ki. Özellikle bugünden sonra buna alışmam gerekiyordu çünkü. Bizim hayatımız hep böyle geçecekti. En özel günlerimizde belki yanımda bile olamayacaktı ama ben buna dayanırdım.

"Ne kadar sürecek?" dediğimde Alparslan konuştu. "Belli değil ama 2 ayı geçebilir." dediğinde beynimden vurulmuşa döndüm. İlk defa bu kadar ayrı kalacaktık. 2 ay koskocaman 60 gün. Onu görmeden, belki sesini bile duyamadan geçecekti.

"Özür dilerim, bu kadar güzel bir günden sonra bu haberi vermek istemezdim." dediğinde onun da sıkıntılı olduğunu sesinden dahi anlıyordum. Hızla başımı iki yana salladım. Mesleği yüzünden kendini kötü hissetmesine izin vermezdim. "Hayır, özür dileme. Bu senin görevin ve ben seninle gurur duyuyorum, her zaman da duyacağım. Kendini kötü hissetme sakın." dedikten sonra ekledim. "Ben her zaman bekleyeceğim seni, ister 2 gün olsun ister 2 ay. Yeter ki sen sağ salim dön bana."

Alparslan belimden tutarak bana sarıldığında bende sıkıca sarıldım. Evet zor olacaktı ama biz bunun da üstesinden gelecektik, biliyordum.

 

Bölüm Sonu

‣‣‣ Bölümü nasıl buldunuz, beğendiniz mi?

‣‣‣ Alparslan ve Hazan sahnelerimiz nasıldı?

‣‣‣Hazan ve Alparslan'ın ailesinin sahneleri nasıldı sizce?

‣‣‣ Nişanımızı bu bölümde yaptık, belki erken ama bir an önce olsun istedim. Nasıldı, beğendiniz mi?

‣‣‣ Hazan ve Funda Hanım'ın konuşması hakkında ne düşünüyorsunuz?

‣‣‣Alparslan'ı göreve uğurlayacağız sonraki bölümde, sizce o yokken neler olacak? Tahminlerinizi alayım.

Loading...
0%