@mutlusonsuz222
|
🖇️Umarım severek okuduğunuz bir bölüm olur, keyifli okumalar dilerim.. 🖇️Satır arası yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın.. 41.Bölüm Alparslan Türkoğlu'nun anlatımından, Bir insan bir insanı bu kadar sevebilir miydi? Bu soruya bir yıl öncesine kadar net bir cevap veremezdim. Bir insanın bir şeyi canını verecek kadar sevmesini bilirdim, ben vatanımı canımı verecek kadar çok seviyordum. Ama bir insanın bir insanı ne kadar çok seveceği hakkında söyleyecek sözlerim yoktu. Şimdi ise net bir cevap verebilirdim. Severdi. Ben şuan kollarımın arasında uyuyan kadını canımı verecek kadar çok seviyordum. Saatler önce nöbetten gelmişti, gelir gelmez de üzerini değiştirerek yatağa girmiş bana doğru sokulmuştu uyuduğumu düşünerek. Ama ben o eve girdiği andan itibaren uyanmıştım çoktan. Yine de sırf uykusu dağılmasın diye gözlerimi kapalı tutmuş bana sığınmasına izin vermiştim. Bu aralar en çok ihtiyacı olan şeydi çünkü benim onun yanında olduğumu hissetmesi. Vurulan bendim ama canımın içi benden daha çok etkilenmişti bu durumdan. Gecelerce kabuslar görüp ağlayarak uyanıyordu, beni gördüğünde rahat nefes alıyordu. Yanında olmadığım an ise kabusun etkisinden çıkamıyordu. Hastaneden taburcu olduğum o ilk zamanlar daha kötüydü. Her gece farklı kabuslar görerek uyanıyordu. Bunun nedeni tek ben de değildim, buraya geldi geleli çok fazla olay yaşamıştı. Hepsi üst üste geldiği için kaldıramamıştı, haklıydı da bunları her insan kaldıramazdı. Ama çoğu şeyin üstesinden gelmeyi başarmıştı. Ta ki ben yaralanana kadar. Hiç unutamıyordum, ikimizin de izinli olduğu bir sabah erken uyanmıştım. Hazan'ı uyandırmadan yataktan çıkmış ve lavaboya giderek işlerimi hallettikten sonra mutfağa giderek ikimiz için güzel bir kahvaltı hazırlamak istemiştim. Yavaş hareketlerle, sessiz olmaya çalışarak sofrayı hazırladıktan sonra marketten ekmek almak için evden çıkmıştım. Sadece 10 dakika onu yalnız bırakıp eve geri döndüğümde odaları ağlayarak dolaştığını görüp ne yapacağımı bilememiştim. Ona doğru ilerleyerek adını seslendiğimde sesimi duyarak bana doğru gelmişti. Tüm vücudumu baştan aşağı süzdükten sonra derin bir nefes vererek gözlerini kapatmıştı. Gözlerini kapattığı an gözyaşları bir bir yanağına akarken eliyle yüzünü kapatarak yere doğru çömelmişti. O an elimdeki poşeti hızlı bir şekilde vestiyere bırakarak yanına doğru koşmuş, yere dizlerimi koyarak onu kollarımın arasına almıştım. Yanında olduğumu hissettirmek için saçlarını okşamış, öpmüş, güzel sözler fısıldamıştım ama o hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam etmişti. O ağladıkça benim içim yanmıştı. Kızarmış gözlerini gördükçe ona bunu yaşattığım için kendimden nefret etmiştim. Hıçkırıkları arasında kabus gördüğünü söylediğinde bu kadar yıkılmasının sebebini anlamıştım. O andan itibaren içimden bir söz vermiştim. Ne olursa olsun onun yanında olacaktım, bir daha böyle bir şey yaşamaması için elimden gelen her şeyi yapacaktım. Onu bir daha böyle görmek kesinlikle istemiyordum. Şimdi yine aynısını yaşasın istemiyordum ama yorgundu, en azından güzelce dinlensin ve hazır bir kahvaltıya uyansın istiyordum. O yüzden göğsümde duran kafasını dikkatlice yastığa koyarak kollarının arasından çıktım. Üzerini örterek odadan sessizce çıktım. Saat başı odaya gelip onu kontrol edecektim kabus görüp de yine korkmaması için.. ◔◔◔ Hazan Eraslan'ın anlatımından, Aniden duyduğum sesle gözlerimi aralarken ne olduğunu anlamlandırmaya çalıştım ilk önce. Bakışlarım Alparslan'ın olduğu tarafa doğru kayarken onun uyandığını anlayarak elimi komodindeki telefonuna uzattım. Nöbetim bittiğinde Nazlılara uğrayıp direkt olarak eve gelmiştim. Pijamalarımı zor giyerek kendimi direkt yatağa atmış, telefonu falan düşünememiştim. O yüzden muhtemelen çantamda kalmıştı. Ekranda ikimizin resmini görerek gülümserken bir yandan da saate baktım. Çoktan öğlen olmuştu, hatta geçmişti bile. Telefonu yatağa bıraktığımda odanın kapısından ses duydum ve bakışlarımı oraya doğru çevirdim. "Seni ben uyandırdım değil mi?" diyen Alparslan ile birlikte uyku mahmurluğuyla konuştum. "İyi oldu bence, sürprizine geç kalmak istemiyorum." dediğimde Alparslan yanıma doğru adımlayarak yatağa oturdu. "Merak etme geç kalmazsın. Biraz daha dinlen istersen. Dün gece yoruldun." Eliyle yanağımı okşamaya başladığında gözlerimi kapatarak derin bir iç çektim. "Yoruldum ama şimdi sen tüm yorgunluğumu aldın sayılır." dediğimde Alparslan eliyle saçlarımı yüzümden çekti. "Keşke tüm yorgunluğunu alabilsem, o zaman daha güzel olurdu." Gözlerimi aralayarak yüzüne baktığımda elini çenesine yaslamış uzun uzun beni izlediğini fark ettim. Yanağımdaki elini tutarak konuştum. "Alıyorsun zaten, hiç şüphen olmasın bu konuda." dedikten sonra yatakta doğruldum. İşaret parmağımı yanağıma doğru bastırarak işaret ettim. "Şöyle öpsen mesela hiç fena olmaz, tüm yorgunluğum geçer." Alparslan söylediğim şeye güldü. "Öyle mi? Tamam o zaman bir öpeyim bakalım." dudaklarını yanağıma yaklaştırıp uzunca öptükten sonra konuştu. "Nasıl geçti mi yorgunluğun?" kaşlarımı hafifçe çatarak konuştum. "Geçmedi, sanki diğer tarafı da mı öpsen?" "Öpeyim tabii." Alparslan diğer yanağımı da uzunca öptükten sonra konuştu. "Şimdi nasıl?" dediğinde başımı salladım. "Geçti, bak ben demiştim sen benim yorgunluğumu alırsın diye." dediğimde Alparslan dudaklarıma doğru bakarak konuştu. "Bence geçmemiş, ben görüyorum yorgunsun hala. Bir de şöyle deneyelim." Dudaklarımızı birleştirirken gözlerimi kapattım. Alparslan eliyle yanağımı kavrarken bende ensesinden tutarak onu kendime daha çok çektim. Alparslan geri çekilerek dudaklarımızı ayırdıktan sonra iki eliyle belimden tutarak beni kaldırdı ve dizlerine yan bir şekilde oturttu. Ben daha bir şey söyleyemeden dudaklarımızı tekrar birleştirirken itiraz etmeden ona karşılık vermeye devam ettim. Elimi ensesinde birleştirirken o da ellerini sırtımda, belimde gezdirmeye devam ediyordu. Dudaklarımız usulca birbirinden ayrılırken büyükçe yutkundum. Alparslan yoğun gözlerle yüzüme bakarken benim gibi yutkundu. Ardından konuştu. "Şimdi geçmiş gibi, hem uykun da açıldı." dediğinde başımı salladım. "Açıldı, hem de çok iyi açıldı." Alparslan sırıtarak konuştu. "Öyle bir etkim olduğunu söylerler." dediğinde kaşlarım hafifçe çatıldı. "Kim söylüyormuş acaba?" sorgularcasına gözlerine bakarken Alparslan tebessüm etti. "Timdekiler tabii ki. Başka kim söylemeye cesaret edebilir?" dediğinde başımı salladım. "Edemez bence de." "O zaman hadi bakalım, kahvaltımızı ettikten sonra sürprizimiz için yola çıkalım." Alparslan kolaylıkla beni kucağına alıp ayağa kalkarken hızla konuştum. "Alparslan indir beni, yaranı zorluyorsun." dediğimde beni umursamadan odadan kucağında çıkardı ve mutfağa doğru ilerlemeye başladı. "Alparslan." "O kadar hafifsin ki, bizim sırt çantaları bile daha ağır galiba." dediğinde istemsizce güldüm ama yine de endişeliydim bir şey olacak diye. Alparslan mutfağa geldiğimizde beni usulca kucağından indirdiğinde konuştum. "İltifatın için çok teşekkür ederim hayatım ama bir daha sakın böyle bir şey yapma, daha tam iyileşmedin." "Ben iyiyim güzelim, turp gibiyim. İyi olduğumu biraz önce sana net bir şekilde gösterdim bence. Ha anlamadıysan tekrar göstereyim istersen?" diyerek göz kırptığında fırsatçılığına karşılık alayla güldüm. "Tamam tamam anladım ben, sen hiç zahmet etme." Alparslan başını sallayarak onayladı. "O zaman masaya oturuyoruz ve kahvaltımızı ediyoruz. Hadi." gözleriyle masayı işaret ettiğinde itiraz etmeden oturdum. Alparslan çaylarımızı koyarak masaya geldiğinde tabağımdaki tosttan büyükçe ısırdım. Kahvaltımızı bir an önce bitirip sürprizi görmek istiyordum. Sürekli bunu düşünerek vakitlerimi geçirmiştim. Bir tahmin de yürütemiyordum açıkçası. Her şey olabilirdi, Alparslan her türlü sürprizi yapabilecek bir adamdı çünkü. Hızlı hızlı kahvaltımızı yaptıktan sonra Alparslan'ı oturtmuş bulaşığı ben halletmiştim. O her ne kadar iyi olduğunu söylese de ben ona kıyamazdım. Zaten kahvaltı hazırlayarak yorulmuştu, bir de toplamasıyla yorulmasını istememiştim. Ben bulaşıkları hallederken o odasına geçerek giyinmişti. O hazırlandıktan sonra da ben odaya geçmiş, yazlık bir elbise giyerek hazırlanmıştım. Evden çıkarak birlikte Alparslan'ın arabasına binerek sürprize doğru ilerlemeye başlamıştık. Yoldan dışarıya bakarken merakla konuştum. "Ufacık bir ipucu da mı veremezsin?" Alparslan'a gözlerimi kırpıştırarak bakarken o yoldan gözünü kısaca çekerek ama baktı. "Veremem, zaten çok az kaldı. Sabret." dediğinde mecburen önüme doğru döndüm. Ser verip sır vermiyordu, yapacak bir şey yoktu o yüzden. Arabaya yavaşlayarak bahçeli, villa tarzı bir evin önünde durduğunda bakışlarımı evden çekerek Alparslan'a çevirdik. "Geldik, hadi inelim." Alparslan emniyet kemerini çözüp arabadan inerken bende kemerimi çözdüm ve arabadan indim. Alparslan yanıma doğru gelerek elimi tuttuğunda onunla birlikte evin bahçesine doğru ilerlemeye başladık. "Burası neresi?" diyerek merakla konuştuğumda evin kapısına ilerleyen taşlık yolda Alparslan duraksadı ve diğer elimi de tutarak gözlerime baktı. "Eğer sende beğenirsen, evimiz." Söylediği şeyle birlikte şaşırırken konuştum. "Nasıl yani? Sen ne zaman ayarladın bunu?" dediğimde Alparslan tebessüm etti. "Uzun zamandır aklımdaydı zaten, içime sinen bir yer bulamadım bir türlü. Özellikle bahçesi olan bir yer aradım, sen ilgilenmeyi seviyorsun diye. Dün karşıma çıktı, eğer sende beğenirsen tutarız." "Ya sen nasıl bir adımsın böyle?" nasıl bu kadar düşünceli olabiliyordu? Nasıl her hareketiyle kendine hayran bıraktırıyordu anlayamıyordum. "Aşık bir adamım yalnızca." Alparslan'ın cevabıyla birlikte tebessüm ederek kollarımı boynuna doladım. "Sana sahip olduğum için o kadar şanslıyım ki ben." Alparslan kollarını belime sararken konuştu. "Ben şanslıyım asıl, dünyanın en güzel nişanlısına sahibim." kollarımı boynundan çekerek konuştum. "Hadi, evimizi gezelim." diyerek elimi eline doğru uzattım. Alparslan itiraz etmeden elimi tutarken taşlı yoldan ilerleyerek evin kapısına ulaştık. Alparslan cebinden anahtarı çıkartıp bana doğru uzatırken konuştu. "Sen aç." seve seve kabul ederek kapının kilidini açtım. Kapı açılır açılmaz geniş bir hol karşıladı bizi. İçeri girdiğimizde tam karşıda büyük bir oda vardı ki muhtemelen salondu burası. Salona girdiğimde duvarda zemine kadar uzanan bir cam vardı, buradan arka bahçe net bir biçimde görünüyordu. Salon epey genişti. Salonun hemen bitişiğinde mutfak vardı. Mutfak da epey genişti, çok rahat çalışılabilirdi. "Şuraya yemek masası koyarız, ikimiz yemekleri burada yeriz. Sonra salona da kocaman bir masa alırız. Bizimkileri çağırırız akşam yemeğine." gözümde canlanan resimle birlikte heyecanla konuşurken Alparslan'ın gülümseyerek beni izlediğini gördüm. Hevesle ona bakarken konuştum. "Burada ne güzel yemekler yaparım sana. Hem birlikte de yemek yaparız baksana ne kadar geniş." diyerek etrafıma bakındım. Mutfaktan bahçeye açılan bir kapı vardı. Bahçede yemek yemek istediğimizde kolaylıkla çıkabilirdik. Daha şimdiden çok beğenmiştim bu evi. Mutfaktan çıktıktan sonra hemen karşısındaki odaya baktım. Burası biraz dar sayılırdı mutfak ve salona göre. "Bak şuralara kitaplıkları koyarız, ikimizde çok seviyoruz kitap okumayı. Bir tane de kanepe koyduk mu çok güzel olur." elimle duvarları işaret ederken Alparslan'a doğru baktım. "Koyarız güzelim, sen nasıl istersen öyle yaparız." dediğinde yanına adımlayarak elini tuttum. "Ama burada ikimiz yaşayacağız, sadece benim istediğim olmaz ki." dediğimde Alparslan tebessüm etti. "İçinde sen olduktan sonra mekanın benim için önemi yok ki. Sen olduktan sonra her yer yuva bana." Söylediği sözlerle kalbim erimişti resmen. İçimde kelebekler uçuşmaya başlamıştı, kalbim pır pır atmaya başlamıştı. O kadar güzel seviyordu ki içimden ağlamak geliyordu. Beni hayatımda hiç kimse bu kadar güzel sevmemişti. Duygulandığımı gizlemek için hızla konuştum. "Hadi o zaman yukarı bakalım." diyerek elinden çekerek merdivenlere doğru ilerledim. Birlikte merdivenleri çıkarak üst kata ulaştığımızda karşımıza yan yana üç oda çıktı. Odalardan birine girdiğimde içeride ebeveyn banyosu ve ayrı olarak küçük bir yerin ayrıldığını görerek yatak odası olduğunu anladım. "Bak buraya yatağımızı koyarız." elimle camın karşısındaki duvarı işaret ettim. Alparslan başını sallayarak beni onayladığında yatak odasından çıkarak yanındaki küçük odaya ilerledim. Burası yatak odasına göre bir tık daha küçüktü. "O zaman burası da bebeğimizin odası olur." Alparslan'ın konuşmasıyla birlikte bakışlarımı odaya çevirdim. Zihnimde canlanan görüntülerle gülümserken başımı salladım. "Olur, güzel olur hem de." Diğer odaya doğru geçtiğimizde konuştum. "Burası da misafir odası olsun. Funda annem ve Osman babam geldiğinde rahatça kalırlar." dediğimde Alparslan gülümsedi. Söylediğim şey hoşuna gitmiş olmalıydı. Odaların karşısında balkona açılan bir kapı vardı. Oraya doğru ilerleyerek balkon kapısını açtım ve balkona çıktım. Balkon net bir biçimde ön bahçeyi görüyordu. Ellerimi demire yaslayıp etrafı incelerken Alparslan kollarını belimin etrafına sararak karnımda birleştirdi. Çenesini omuzlarıma yaslayarak konuştu. "Beğendin mi?" anında başımı salladım. "Çok beğendim. O kadar güzel ki şimdiden içinde geçireceğiz anları düşündükçe çok mutlu oluyorum. Çok teşekkür ederim." dediğimde Alparslan ilk önce dudaklarını çıplak omuzlarıma bastırarak öptü. "Gözlerindeki mutluluk için değerdi, teşekkür etmene gerek yok." Başımı omzuna doğru yaslayarak bahçeye doğru bakmaya devam ederken konuştum. "Evlendikten sonra senin evinde yaşarız diye düşünmüştüm, hiç ev fikri aklıma gelmemişti." dediğimde Alparslan'ın güldüğünü duydum. "Görümcenle kapı komşusu olmak istiyordun yani? Emin misin güzelim?" Alparslan'ın dediği şeyle birlikte bende güldüm. "Öyle deme, Semra abla bana hiçbir zaman görümcelik yapmadı. Aksine hep ablam gibi davrandı." dediğimde Alparslan konuştu. "O zamanlar biz sevgiliydik tabii öyle devrandı, şimdi evleneceğiz. Ne olacağını bilemeyiz." "Gözümü mü korkutmaya çalışıyorsun?" diye güldüğümde Alparslan cevap verdi. "Yoo, gerçekleri söylüyorum güzelim." dediğinde başımı hafifçe ona çevirerek konuştum. "Seni şikayet edeceğim ablana." Alparslan şaşkınca bana bakarken konuştu. "Kocanı görümcen için satacaksın ha. Sizi böyle bilmezdim Hazan hanım." Alparslan tripli bir biçimde konuşurken kollarının arasında ona doğru döndüm. Elimi omuzlarına koyarak gözlerine doğru baktığımda konuştum. "Ah, çok büyük hata yaptım. Kendimi nasıl affettirebilirim yüzbaşım?" dediğimde Alparslan gözlerini kısarak yüzüme baktı. Merakla ona bakmaya devam ederken konuştu. "Güzel, romantik bir yemekle affederim sanki." "İstediğiniz yemek olsun, hemen bu akşam hazırlarım." dediğimde Alparslan güldü. "Affedildin o zaman." birbirimize gülerken Alparslan'ın telefonunun çalmaya başlamasıyla birlikte Alparslan cebinden telefonunu çıkarttı. Ekrana baktıktan sonra bana bakarak konuştu. "Emlakçı, evi tuttuğumuzu söylüyorum." dediğinde başımı sallayarak onayladım. Alparslan telefonu açarak kulağına götürdüğünde bende balkondan çıkarak odalara son kez baktım. Gerçekten çok güzel bir evdi. Eminim eşyalar yerleştiğinde de çok güzel olacaktı. Evimizi de tuttuğumuza göre yavaş yavaş her şey tamamlanıyor demekti. Alparslan evlilik meselesini hızlandıralım derken haklıydı. Hiç vakit kaybetmeye gerek yoktu. Hele ki zaman bu kadar kısayken birlikte yaşadığımız anların tadını çıkarmalıydık, bazı şeyleri ertelememeliydik. Tek tek odaları gezerken bu odaların içinde yankılanacak kahkahalarımız, belki de ağlamalarımız ve daha birçok şey olacaktı ama hepsinde yan yana olacaktık. O günlerin gelmesini sabırsızlıkla bekliyordum. Alparslan'ın yanıma doğru gelerek konuştu. "Ev işi tamamdır, yarın kontrat imzalayacağız emlakçı ile. Tanıdık olduğu için hızlıca hallolacak." dediğinde başımı salladım. "Süper, o zaman eşyaları almaya başlayalım. Ama önce temizletmemiz lazım." "O iş kolay, hallederiz. Eşyaları da seçeriz." dediğinde onayladım. Alparslan odalara tekrar göz gezdirirken ismini seslendim. "Alparslan." Bakışları bana doğru dönerken birkaç adımda yanına ulaşarak konuştum. "Madem evimiz de tamam, o zaman evlenelim bir an önce." "Gerçekten mi?" Alparslan şaşkınca bana bakarken başımı salladım. "Ertelememiz için bir sebep yok ki, gidelim gün alalım. En kısa sürede de evleniriz." dediğimde Alparslan güldü. "Bana uyar, biliyorsun benim istediğim de bu zaten." Bende gülerken konuştum. "Gidelim o zaman belediyeye, hadi." derken Alparslan elimden tutarak beni merdivenlere doğru ilerletti. Hızlı bir şekilde merdivenleri inerek kapıya ulaştık. Evin kapısını çekip kilitledikten sonra arabaya bindiğimizde belediyeye doğru yola çıktık. Yolda ilerlerken Alparslan'ın belediyeden tanıdığı birini arayarak nikah başvurusu için gerekli evrakları öğrenerek onları halletmeye başladık. Vesikalık fotoğraf, sağlık raporu derken üç saat yakın bir süre de işlerimizi bitirerek belediyeye giderek tarihimizi almıştık. 9 Eylül 2023 Cumartesi günü evlenecektik. Bugünden itibaren tamı tamına 1 ay vardı. Tarihi aldığımız andan itibaren içimde öyle bir heyecan oluşmuştu ki anlatamazdım. Sevdiğim adamla evlenecektim. "Dört hafta sonra bugün kollarımda nişanlım olarak değil de karım olarak duracaksın Hazan. Düşüncesi bile kalbimin yerinden çıkacak gibi atmasına neden oluyor." Alparslan'ın sesiyle birlikte bakışlarımı ona doğru çevirdim. "Benimde, o kadar heyecanlıyım ki anlatamam. Kısa sürede onca şeyi yetiştirebilecek miyiz?" Alparslan direksiyonda duran elini bana doğru uzatarak elimi tuttu. Ardından da konuştu. "Yetiştireceğiz tabii kii. Düğün salonunu tutup eşyaları seçtikten sonra işin büyük bir kısmını halletmiş oluyoruz zaten. Sonra sen gelinliği alırsın, bende kalan işleri hallederim." "Olur, öyle yaparız o zaman." dedim gergin bir biçimde. Bir şey olmasından korkuyordum, malum biz ne zaman iyi şeyler yaşasak ardından kötü şeyler geliyordu. O yüzden korkuyordum. Lojmana girerek arabayı binanın önüne park ettikten sonra merdivenlerden çıkmaya başladık. Kapının önüne geldiğimizde konuştum. "Bende eve geçeyim artık, kıyafetlerimi falan hazırlamaya başlayayım." Alparslan dediğim şeyle birlikte kaşlarını çattı. "Bence bunun için eve gitmene gerek yok, yavaş yavaş halledebilirsin." Tam itiraz edeceğim sırada ellerini belime doğru sararak konuştu. "Kokunla, seninle uyumaya alıştım ben bir kere. Şimdi öylece bırakıp gidemezsin beni." dediğinde şeyle birlikte güldüm. "Sadece 3 haftacık dayanacaksın, sonra seninim zaten. Bıktıracak kadar yanında olacağım." "Senden bıkmak mı? Asla gerçekleşmeyecek bir şey söylüyorsun." dediğinde tebessüm ettim. Alparslan dudaklarıma doğru yaklaşırken karşı kapının açılmasıyla birlikte Semra ablanın sesini duydum. "Hazan." Hızlıca Alparslan'ı kendimden uzaklaştırırken utanarak bakışlarımı başka tarafa doğru çevirdim. Alparslan da genzini temizleyerek konuştu. "Bir şey mi oldu abla?" Bakışlarımı Semra ablaya çevirdiğimde bıyık altından gülerek bize baktığını gördüğümde daha da utandım. "Arabanın geldiğini gördüm de yemeğe çağıracaktım sizi." gelmemeye çalışarak söylediği şeyle birlikte Alparslan'ın bakışlarının bana döndüğünü gördüm. Başımı olumlu anlamda sallayarak konuştum. Olur, geliriz." Semra abla kapıdan çekilerek konuştu. "Hadi o zaman, gelin." Resmen rezil olmuştuk, hata bendeydi zaten. Hemen teslim olmuştum Alparslan'a uyarmam gerekiyordu onu. Ama bende düşünememiştim bir an için. Evden içeri girerken Semra ablanın sesini duydum. "Hoş geldiniz." Semra abla ile sarılarak selamlaştık. "Hoş bulduk." Semra abla, Alparslan ile de selamlaşırken ben de salona doğru ilerledim. Kapıdan içeri girdiğim anda Murat abinin sesini duydum. "Oo evimizin gelini gelmiş, hoş geldin." dediğinde güldüm. "Hoş buldum abi." "Hoş geldiniz yavrularım." diyen Funda annemin yanına giderek elini öptüm. "Hoş bulduk." Funda annem bana sarılırken Alparslan da Murat abi ile tokalaşıyordu. "Dayıı!" Efe'nin neşeli sesini duyduğumuzda bakışlarımızı kapıya doğru çevirdik. Alparslan yere çömelerek kollarını açarken Efe, Alparslan'ın kolları arasına girerek ona sıkıca sarıldı. Alparslan çömeldiği yerden kalkarken Efe tekrar konuştu. "Hoş geldin dayı." "Hoş bulduk aslan parçası, nerelerdeydin sen? Hiç görüşemedik?" Alparslan, Efe'yi de kucağına alarak kanepelerden birine otururken içeri giren Osman babam konuştu. "Dayısıyla yengesinin geldiğini duyunca beni orada bırakıp kaçtı kerata." Osman babama gülerken o yanıma doğru gelerek konuştu. "Hoş geldiniz." Aynı şekilde onunda elini öperken cevap verdim. "Hoş buldum." Osman babam da Alparslan'ın yanına otururken ben salondan çıkarak mutfağa doğru ilerledim. Mutfaktan içeri girdiğimde Semra ablanın ocağın başında çorbayı karıştırdığını görerek konuştum. "Yardım edebileceğim bir şey var mı?" "Gel canım, salatanın sosu kaldı bir tek. Onu hallettik mi tamam her şey." dediğinde onu onaylayarak buzdolabına doğru ilerledim. Limon çıkartarak sıkacakla sıktıktan sonra salataya döktüm. "Yine döktürmüşsün, ellerine sağlık." dediğimde Semra abla gülümsedi. "Afiyet olsun. Malum annemler birkaç güne gidecek biliyorsun. Birlikte güzel bir yemek yiyelim istedim." Semra ablanın dediği şeyi onayladım. Muhtemelen bizim vereceğimiz haberden sonra gidemeyeceklerdi. Salatanın yağını ve tuzunu da döktükten sonra elime alarak salondaki masaya doğru götürdüm. Tam ortaya koyarak masaya yerleştirdim. "Yenge?" bana doğru seslenen Efe'yi duyduğumda ona doğru döndüm. "Efendim?" Efe bana doğru geldiğinde aynı Alparslan gibi eğilerek bana rahatça sarılabilmesi için yardımcı oldum. "Yine satıldım, bu sefer tamam demiştim. Ama yine olmadı." diyen Alparslan ile birlikte Murat abinin sesini duydum. "Kıskanma, ilk benim oğlum gördü Hazan'ı. O sevdi, sen onun elinden aldın." dediğinde güldüm. "Murat abi." Alparslan uyarırcasına konuşurken ben Efe'yi kucağıma alarak kaldırdım. "Ben halimden gayet memnunum." diyerek Efe'nin yanağını öperken Efe kolunu boynuma sararak sıkıca sarıldı bana. "Bende memnunum." Efe'nin cevabıyla birlikte daha çok güldüm. Semra abla salona girdiğinde konuştu. "Hadi geçelim sofraya buyurun." Herkes yerlerine geçerken bende Efe'yi benim yanımdaki sandalyeye oturttuktan sonra Semra abla ile birlikte çorba servisini yaptım ve benim için ayrılmış olan Alparslan ve Efe'nin tam ortasına oturarak çorbamı içmeye başladım. "Murat biletimizi aldı, iki gün sonra gidiyoruz." diyen Funda annemle birlikte Alparslan bana doğru baktı. Muhtemelen düğünü söyleyecekti ve benim de fikrimi soruyordu. Başımı sallarken Alparslan konuştu. "Bence hiç gitmeyin derim." "O niyeymiş?" Osman babam merakla Alparslan'a bakarken Alparslan konuştu. "Çünkü bir ay sonra düğünümüz var." Alparslan'ın söylediği şeyle birlikte Funda annem konuştu. "Ay gerçekten mi söylüyorsun Alparslan?" Ne kadar heyecanlandığı sesinden de gözlerinden de belli oluyordu Funda annemin. Hem bana hem Alparslan'a bakarken başımı salladım. "Çok sevindim, canlarım benim." diyen Semra ablaya gülümsedim. "Ay biz 1 ayda nasıl yetiştireceğiz her şeyi?" diyerek telaş yapan Funda annemle birlikte Semra abla konuştu. "Hemen telaş yapma yetiştiririz." diyen Semra ablaya Funda annem karşı çıktı. "Telaşlanma olur mu? Oğlum evleniyor. Tabii telaşlanırım." "Vay be sende evliler kervanına katılıyorsun ha kayınço?" Murat abinin sesini duyduğumda bakışlarımı ona doğru çevirdim. Alparslan onayladı. "Öyle oluyor abi." Murat abi tekrar konuştu. "Aman dikkat et, evlilik öyle sevgililiğe benzemez. İyi düşün taşın." Kaşlarım hafiften çatılırken Semra abla konuştu. "O ne demek Murat Allah aşkına? Evlilik kötü mü demeye çalışıyorsun?" Semra ablanın bozulduğunu sesinden anlamak hiçte zor değildi. "Şaka yapıyorum hayatım, kötü bir şey olur mu? Çok güzel bir şey, hele ki sevdiği insanla evlendiyse." Semra abla hafif bir tebessüm ederken Funda annem konuştu. "Sizi böyle mutlu gördüm ya ölsem gam yemem artık." Funda annemin söylediği şeye hepimiz karşı çıktık. "Allah geçinden versin." "O ne demekmiş öyle Funda, Allah korusun." Osman babam itiraz ederken Funda annem konuştu. "Lafın gelişi söyledim merak etmeyin torunumu görmeden ölmeye niyetim yok." diyerek bize baktığında Alparslan ile aynı anda konuştuk. "İnşallah." "Annem doğru söylüyor, umarım sizin kızınız olur da doya doya severiz. Bak Nazlıların da oğlu oldu." dediğinde Osman babam konuştu. "Sipariş mi veriyorsun kızım tövbe tövbe." Hepimiz Osman babama gülerken yemeğimize devam ettik. Çorbalardan sonra ana yemeğe geçtiğimizde Semra ablanın meraklı sesini duydum. "Evlendikten sonra nerede oturmayı düşünüyorsunuz?" "Alparslan bugün bana o kadar güzel bir sürpriz yaptı ki, evimizi bulmuş bile. Bende çok beğendim. Tuttuk bugün." dediğimde Semra abla konuştu. "Ay çok iyi, ben hemen tanıdığım birkaç kişini temizliğe gönderirim. Siz eşyaları aldıktan sonra hazır olur." Başımı sallayarak Semra ablayı onayladım. "Çok iyi olur." dediğimde Funda annem konuştu. "Düğünü nerede yapacaksınız? Burada mı?" diye sorduğunda bakışlarımı Alparslan'a çevirdim merakla. Burada yapardık muhtemelen. İkimizin de işi buradaydı ve benim izin almam pek kolay olmazdı. O yüzden en mantıklısı burada yapmak olurdu. "Burada yaparız, daha kolay olur bizim için." diyen Alparslan'ı başımı sallayarak onayladım. "Ay halanlar ve teyzenler başımın etini yiyorlardı gelinini göreceğiz diye. Düğünün erken olması iyi oldu, gelirler." dediğinde güldüm. "Sorma Hazan, seni çok merak ediyorlar. Annem öve öve bitiremedi." dediğinde bakışlarım Funda anneme döndü. Funda annem bana bakarak konuştu. "Tabii öveceğim bir tanecik gelinim o benim. Tam hayallerimdeki gibi." Funda annem beni överken gülümsemeden edemedim. Semra ablam ise bardağındaki sudan bir yudum içerek konuştu. "Yalnız yengem nazar değdirmese bari, çok kem göz biliyorsun." dediğinde Funda annem gözlerini belerterek Semra ablaya baktı. "Kızım." Kaş göz işaretiyle Osman babamı işaret ederken Semra abla omuz silkti. "Ne var canım? Babamda biliyor. Amcam o kadınla nasıl baş ediyor hiç bilmiyorum." Merakla onları dinlerken Semra abla bana dönerek konuştu. "Hazancım gelince sende göreceksin, sorularıyla bunaltır seni." dediğinde Alparslan konuştu. "Sizde onunla karımı baş başa bırakmayın o zaman." "Bırakmayız oğlum tabii." dedi Funda annem konuyu kapatarak. Sohbet ederek yemeğimize devam ettikten sonra el birliğiyle sofrayı toplayarak kaldırdık Semra abla ile. Bulaşıkları da hallettikten sonra kahvelerimizi yaparak salona döndüm. Herkese sırayla servis ettikten sonra en son Alparslan'a vererek onun yanındaki yerime oturdum. Herkes kendi halinde sohbet ederken Alparslan kulağıma doğru eğilerek konuştu. "Verdiğin yemek sözünü unuttum sanma." dediğinde kahvemden bir yudum alarak konuştum. "İstediğin yemek olsun, yarın akşam yapacağım." dediğimde Alparslan konuştu. "Yarın akşam olmasını iple çekeceğim gibi." Gülümseyerek kahvemi içerken Funda annem konuştu. "Bugün Nazlı'ya ziyarete gittim, birkaç güne dönüyoruz diye aradan çıkartıyım demiştim ama sürpriz yaptınız." dediğinde Alparslan konuştu. "Fena mı oldu anacım işte ne güzel mürüvvetimizi göreceksin." "Çok güzel oldu çok." dedi Funda annem mutlu bir şekilde. Ardından devam etti. "Bebek ne kadar tatlı öyle maşallah." dediğinde başımı salladım. "Gerçekten çok tatlı, dün bende vakit buldukça gittim yanına." "Bizde evlerine geçtikten sonra gideriz diye düşündük, şimdi hastanede başı kalabalık olur." dedi Semra abla. Başımı sallayarak onu onayladım. Bir de evinde ziyaret etmek gerekiyordu tabii. Zaten bebeği sık sık görmek için giderdim bende muhtemelen. Sohbetimiz son hız devam ederken tatlılarımızı, meyvelerimizi yiyerek müsaade istemiştik. Sabah ikimizde işe gidecektik o yüzden bir an önce gidip uyumak istiyordum. Vedalaştıktan sonra direkt olarak karşıya geçmiş ve eve girmiştik. Üzerime pijamalarımı giyerek yatağa geçip uzandığımda Alparslan elindeki telefona bakarak odadan içeri girdi. Yatağın kendi tarafına doğru geçerken telefona bakmaya devam etti. Merakla onu incelerken konuştum. "Bir şey mi oldu? Neye bakıyorsun öyle?" dediğimde Alparslan bakışlarını telefondan çekerek bana doğru çevirdi. "Kartal mesaj atmış da onu okuyordum." dediğinde tekrar konuştum. "Önemli bir mesele mi?" Alparslan başını sallayarak onaylarken cevap verdi. "Yarın önemli bir toplantı yapılacakmış, yeni bir üsteğmen geliyor." "Öyle mi? Umarım iyi birisidir." dediğimde Alparslan elindeki telefonu komodine bırakırken mırıldandı. "Umarım." Telefonu bıraktıktan sonra yatağa doğru uzandı ve elini kolu ve göğsü arasındaki bölgeye vurarak konuştu. "Sen gel bakalım şöyle, boş ver şimdi üsteğmeni falan." Dediğini yaparak başımı omzuna yaslarken Alparslan sıkı sıkı sardı beni. Ardından tekrar konuştu. "Bir şey soracağım sana." dediğinde başımı hafifçe kaldırarak yüzüne doğru baktım. O da başını eğerek yüzüme doğru baktı. "Sor." "Nikah tarihini ben istediğim için mi almak istedin?" dediğinde başımı iki yana salladım. "Benimde aklımdaydı aslında. Hayatı ertelememize gerek yok Alparslan, bunu ikimizde net bir şekilde biliyoruz, görüyoruz. Bugün evi gezerken yaşayacağımız sahneler bir bir gözümün önünden geçtiğinde o anlara bir an önce gitmek istediğimi fark ettim. O yüzden o teklifi yaptım sana." Alparslan derin bir nefes verdi. "Bana söylediğin ilk an heyecandan bir tepki veremedim ama sonradan düşündüğümde acaba ben mi baskı kurdum dedim kendi kendime. Böyle düşünmene sevindim." diyerek saçlarımı öptü. Gözlerimi huzurla kapatırken konuştum. "Balayı için aklında bir fikir var mı?" dediğimde Alparslan konuştu. "Bilmiyorum ki sen nereye gitmek istersen." dediğinde cevap verdim. "Bende bilmiyorum ama seninle olduktan sonra hiçbir yerin önemi yok." "Bak sen." dedi Alparslan gülerek. Bende onun gibi gülerek iyice ona doğru sokuldum ve sıkıca sarıldım. "O zaman bunu düşünelim ikimiz de, beraber yapacağımız ilk tatil ne de olsa. İkimizin de gitmek istediği bir yer olsun." dediğimde Alparslan konuştu. "Olur güzelim." Bakışlarımı tekrar ona doğru çevirirken merakla konuştum. "Sen izin alabilecek misin?" dediğimde Alparslan başını salladı. "Çok uzun alamam gibi biliyorsun su uyur düşman uyumaz. Ama konuşacağım Harun Yarbayla. Sen alabilecek misin?" "Alırım gibi ama senin dediğin gibi kısa bir izin olur. Olsun. Birlikte olduktan sonra zaten iki gün olsa bile bize yeter." dediğimde Alparslan başını salladı. "Aynen öyle, belki sonradan ufak kaçamaklarda yaparız." Başımı sallayarak onu onaylarken açık tutmaya çalıştığım gözlerimi usulca kapattım. Bugün o kadar mutlu bir gün geçirmiştim ki aylar sonra yaşadığım bu mutluluktan sonra epey rahatlamış hissediyordum kendimi. Tam uykuya dalmak üzereyken Alparslan'ın üzerimizi örttüğünü ve saçlarımı koklayarak öptüğünü hissettim. Ardından da fısıldadığını duydum. "Bizli rüyaların olsun güzelim." ◔◔◔ Yazarın anlatımından, Karanlık koridoru sert adımlarla geçerken elindeki fotoğraflara bakıyordu genç adam. Patronu Aslan beyin emriyle bugün bu fotoğraflara ulaşmıştı ve şimdi bunları patronuna teslim edecekti. Koridoru geçerek bir odaya ulaştığında kapıyı tıklattı. İçeriden duyduğu olumlu yanıtla birlikte içeri girerek kapıyı arkasından kapattı. Adımlarını odada bulunan çalışma masasında arkası dönük bir biçimde oturan patronuna attıktan sonra elindeki fotoğrafları masanın üzerine koyarak konuştu. "Fotoğrafları getirdim efendim." Aslan bey sandalyeyi döndürerek masaya doğru döndükten sonra direkt olarak masadaki fotoğraflara baktı. Fotoğraflardan birini eline alarak uzunca baktı fotoğraftaki iki gence. Ardından bakışlarını fotoğraftan çekerek karşısındaki adama çevirdi. "Neler öğrendin?" "9 Eylül için nikah tarihi aldılar, bu fotoğrafta evlerinin fotoğrafı." dediğinde Aslan bey başını salladı. "Demek evleniyorlar ha, ne hoş ne hoş." dediğinde hiçbir şey söyleyemedi Muhsin. "Kesikten bir haber var mı?" diye tekrar konuşan Aslan bey ile Muhsin başını salladı. "Hala konuşmadı, bizim onu çıkartmamızı bekliyor muhtemelen." dediğinde Aslan bey başını salladı. "Çıkartacağız zaten, sadece biraz daha idare etmesi gerekiyor." Elindeki fotoğrafa tekrar bakarken konuştu. "Doktor hanımla, yüzbaşına güzel bir düğün hediyesi verelim ha, ne dersin?" diyerek Muhsin'e baktığında Muhsin başını salladı. "Siz nasıl isterseniz efendim." "Çıkabilirsin, ben detayları sana haber vereceğim." Muhsin, patronunun emriyle odadan çıktıktan sonra Aslan bey elindeki resme tekrar tekrar baktı. Balkonda sarmaş dolaş bir şekilde duran Hazan ve Alparslan'a bakarak konuştu. "Çok yazık olacak ama değer." Bölüm Sonu ‣‣‣ Sakin bir bölümle yine karşınızdayım, bölümümüzü nasıl buldunuz? ‣‣‣ Alparslan ve Hazan sahnelerimiz nasıldı? Bol bol onları okuduk bu bölümde. ‣‣‣ Alparslan'ın sürprizini nasıl buldunuz? ‣‣‣ Düğün tarihini de aldık, hepiniz davetlisiniz. Ona göre ayarlayın işlerinizi💖 ‣‣‣ Bölümün son sahnesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Neler olacak sizce? ‣‣‣Bölümde beğenmediğiniz yerler var mı? |
0% |