@mutlusonsuz222
|
🖇️Umarım severek okuduğunuz bir bölüm olur, keyifli okumalar dilerim.. 🖇️Satır arası yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın.. 53.Bölüm Kaybetmek bu hayatta en çok korktuğum şeylerden birisiydi. Buraya gelmeden önce böyle bir korkum olmamıştı. Çünkü kaybedebileceğim bir aile üyem yoktu, arkadaşlarım ise ölümle burun buruna yaşamıyordu. Ama buraya geldiğim andan itibaren bu korkuyu iliklerime kadar yaşamaya başlamıştım. Alparslan ile başlamıştı bu korkum çünkü bana aile olmuştu, en büyük destekçim olmuştu. Sonra ailemiz eklenmişti sıraya. Şimdi ise abimdi bu korkunun sebebi. Yıllarca varlığını bilmediğim ama bir süredir benimle olan abim. Ben daha ona tam olarak kavuşamamışken beni bırakıp gitmesinden deli gibi korkuyordum. Kızmıştım ona, hem de çok kızmıştım. Ama yanımda olsun istemiştim. Bir süre ondan uzak olayım ama onun yanımda olduğunu bileyim istemiştim. Şimdi onu kazanamadan kaybetmenin eşiğine gelmiştim. Ben onu da kaybedersem ne yapardım bilmiyordum. "İç birtanem, biraz ferahla." Alparslan'ın bana doğru uzattığı su şişesini alarak birkaç yudum içtim. Ardından şişeyi ona doğru tekrar uzattım. O da benim gibi birkaç yudum içtikten sonra kapağını kapatıp yanıma bıraktı. Eren'den haber gelmişti az önce, ameliyat iyi geçiyordu. Bu haber biraz içimi ferahlatmıştı ama risk her zaman vardı ve bunu bilmek beni korkutmaya devam ediyordu. Ellerimle yüzümü sıvazladıktan sonra bakışlarımı Alparslan'ın üzerinde gezdirdim. "Alparslan, sen eve geç istersen üzerini değiştir. Zaten çok yorgunsun, biraz dinlenirsin." dediğimde yanıma yaklaşarak ellerini yanaklarıma yasladı. "Kartal'dan iyi haberi alayım, o zaman yarım saatliğine giderim. Ama seni burada böyle bırakmam." Daha fazla üstelemeyerek başımı salladığımda bakışlarımı Kartal'ın timinden üyelere çevirdim. İrem üsteğmen, onlarla operasyona gitmemişti ama Kartal'ın haberini alır almaz buraya gelmişti. Düşünceli bir şekilde etrafa bakınıyordu. "Sen iyisin değil mi? Ben seninle ilgilenemedim." dedim düşünceli bir sesle Alparslan'a dönerken. Alparslan başını salladı. "İyiyim, herhangi bir yaram yok." dediğinde rahat bir nefes verdim. "Çok şükür. Herkes iyi mi? Başkalarında bir şey var mı?" "Herkes iyi güzelim, rahat ol. Bir tek Kartal yaralandı, o da iyi olacak bak gör." dediğinde cevap verdim. "İnşallah." Ameliyathane kapısının açılmasıyla birlikte adımlarımı kapıya doğru atarken hızla konuştum. "Eren, durumu nasıl?" heyecanla Eren'in vereceği cevabı beklerken kalbim yerinden atacak gibiydi. "Durumu iyi, kurşunu çıkardık. Kan kaybettiği için kan takviyesi yapıldı. Bir süre kolunu kullanmaması gerek yalnızca, onun dışında sorun yok. Odaya alacağız şimdi" dediğinde güldüm. "Allah'ım çok şükür sana." "Geçmiş olsun." Eren yanımızdan uzaklaşırken sevinçle güldüm. Gözyaşlarım bu sefer sevinçle yanaklarıma akmaya başladığında Alparslan'ın kollarının arasına girdim. Allah'ım onu bana bağışlamıştı. Bundan sonra birlikte geçireceğiz hiçbir anın boşa geçmesine izin vermeyecektim.
◔◔◔ Yazarın anlatımından Fırat ve Buse, Fırat, Alparslan ve Kartal yerine operasyonun detaylarını Harun Yarbay'a bildirmiş. Yakaladıkları terör örgütü elebaşını istihbarata teslim etmişti. Aylarca bu adamın yakalanmasını beklemişlerdi, bugünü kutlamaları gerekirken Kartal'ın yaralanması hiç iyi olmamıştı.
Taburda işi bittiğinde Fırat soluğu hastanede aldı. İlk önce Alparslan ve Hazan'ın yanına ilerleyerek bir şeylere ihtiyaçları olmadığını teyit edip Hazan'a geçmiş olsun dileklerini ilettikten sonra soluğu Buse'nin yanında aldı. Buse'nin genel olarak hemşirelerin toplandığı alanda vakit geçirdiğini bildiğinden oraya doğru ilerledi. Buse'nin arkadaşlarıyla sohbet etmesinden dolayı ve arkası ona doğru dönük olduğundan Fırat fırsattan istifade Buse'nin arkasına geçerek iki elini kızın gözlerine kapattı. Buse gözlerinin kapatılması ile irkilirken şaşırdı. Elini Fırat'ın elinin üzerine götürdüğünde bir erkek eli olduğunu anlayarak heyecanla konuştu. "Fırat!" Fırat, Buse'nin onu tanımasıyla birlikte ellerini gözlerinden çekerken Buse oturduğu yerden hızla kalkarak tahmininin doğru olup olmadığa baktı ve gördüğü yüzle birlikte Fırat'ın kollarına doğru atıldı. "Çok çok çok özledim seni." Fırat kollarını Buse'nin beline sardıktan sonra hafifçe yukarı kaldırarak sıkıca sarıldı. Burnunu Buse'nin saçlarının arasına gömdükten sonra derin bir iç çekti. "Bende seni çok özledim." Buse usulca kollarını Fırat'tan çekerek hızla konuştu. "İyisin değil mi? Yaran falan var mı?" merakla Fırat'ın üzerine bakarken Fırat elleriyle Buse'nin yüzünü avuçlayarak cevap verdi. "İyiyim, seni gördüm ya çok daha iyiyim artık." "Bana daha dönemeyeceğini söylemiştin." Buse merakla bakarken Fırat sıkıntılı bir iç çekti. "İşimiz erken bitti, bir de yaralımız var." dediğinde Buse korkuyla fısıldadı. "Kim? Timden biri mi?" Fırat başını iki yana salladı. "Bizim timden değil, Kartal yüzbaşı yaralandı." dediğinde Buse şaşkınca elini ağzına kapattı. "Hazan'ın haberi var mı?" Fırat başını sallayarak onayladı Buse'yi. Buse üzgünce Fırat'a doğru baktı. "Durumu çok mu ağır?" "Çok kan kaybetti ama ameliyat iyi geçiyormuş." Fırat'ın açıklamasıyla birlikte Buse derin bir nefes verdi. "Çok şükür." Fırat aklındaki soruyla birlikte Buse'ye doğru baktı. "Sen neler yaptın ben yokken?" dediğinde Buse cevap verdi. "Napayım hastaneye gidip geldim tabii aklım hep sendeydi." dediğinde Fırat küçük bir tebessüm etti. "Benimde sendeydi." Buse de Fırat gibi küçük bir tebessüm ederken aklına gelen şey ile derin bir iç çekerek konuştu. "Evlilik teklifinden bahsettim anneme." dediğinde Fırat aklındaki soruların cevaplarını alacağını anlayarak tüm dikkatini Buse'ye verdi. Teklif en kolay işti bu evlilik meselesinde. Asıl önemli olan Buse'nin ailesinin kabullenmesiydi. O yüzden operasyon boyunca bunu düşünmüştü Fırat. Buse tekliften sonra ailesine haber vereceğini söylemişti. O andan beri aklının bir köşesini kurcalıyordu bu sorun Fırat'ın. "Ne dedi?" Merakla Buse'den gelen cevabı beklerken yerinde kıpırdandı Fırat. Buse ise cevap verdi. "Söylemiştim annem seni seviyor, yani ben kabul ettikten sonra o kabul eder. Babam biraz kızmış ama." "Hala aynı düşüncede yani." dedi Fırat hayal kırıklığıyla. En azından geçen sürede Kazım Bey'in düşüncelerinin biraz da olsa değişebileceğini düşünmüştü ama büyük yanılmıştı. "Babam kabullenmek zorunda Fırat, ben seninle olmak istiyorum kabul etmek zorunda." "Babanın rızası olmadan bir şeyler olsun istemiyorum" dedi Fırat bozuk bir sesle. Kendisi babasının annesinin yokluğunu çok hissediyordu, bir gün Buse'nin de bu duyguyu tatmasını istemiyordu. Yoksa şimdi hemen nikah tarihi alıp yıldırım nikahı kıymayı o da isterdi. Ama her şey usulüne göre olsun istiyordu. Buse'nin aklının hiçbir şeyde kalmasını istemiyordu. Annesinden babasından istemek, nişan yapmak ve ondan sonra düğün yapmak istiyordu. "Bende istemiyorum ama buna zorluyor beni." dedi Buse sıkıntıyla. Fırat merakla konuştu. "Seni istemeye gitsek mesela, bizi kapıdan mı gönderir yoksa kovar mı?" Ciddi ciddi sorduğu soru ile Buse dayanamayarak güldü. "Kovmaz ama yine canını sıkacak bir şeyler söyler muhtemelen. Sonra da benim sana verecek kızım yok der." Buse'nin cevabıyla birlikte Fırat konuştu. "Bunu denemekten başka çaremiz yok." "Nasıl yani?" dedi Buse şaşkınca. "Beni istemeye mi geleceksiniz?" diyerek ekledi. Fırat başını salladı. "Evet, Malatya'ya seni istemek için gideriz ama izinlerimizi falan ayarlamamam gerekiyor. Biraz uzun sürebilir." Buse, Fırat'ın ciddiliğine karşı şaşkınca ona bakmaya devam etti. "Fırat sen ciddi misin?" "Şaka yapıyor gibi mi duruyorum?" dedi Fırat gülerek. Ardından tekrar konuştu. "Önümüzdeki tek engel baban değil mi? Onu da bir şekilde halletmemiz gerekiyor, onun rızası olmadan bir şeyler olsun istemiyorum. Belki ayağına gidersem ciddi olduğumu anlar. Ama dediğim gibi bazı şeyleri ayarlamam lazım. Ben sana net tarih bildiririm sende annenlere bildirirsin. Tamam mı?" Buse başını salladı. "Tamam." Daha şimdiden heyecanlanmıştı. Biraz emrivaki olacaktı ama belki de böyle olması onlar için daha iyiydi. Belki babası karşısında Fırat'ı ve arkadaşlarını görürse ikna olurdu.
◔◔◔ Hazan Candemir Türkoğlu'nun anlatımından, Abim normal odaya alınmıştı. Hala narkozun etkisindeydi ve uyumaya devam ediyordu ama ben onun iyi olduğunu görmüştüm. İçim o kadar rahatlamıştı ki anlatamazdım. Ona bir şey olmasından çok korkmuştum ama o beni bırakıp gitmemişti, ben bir kez daha kimsesiz kalmamıştım. Odanın kapısını usulca kapatırken odanın kapısının önünde bekleyen Alparslan'a ve İrem üsteğmene doğru baktım. İrem üsteğmen benim odadan çıkmamla birlikte oturduğu yerden ayağa kalktı ve konuştu. "İyi değil mi?" dedikten sonra hafifçe kaşlarını çatarak tekrar konuştu. "Yani Harun komutanıma bilgi vereceğim komutanımla ilgili, ondan sordum." dediğinde başımı salladım. "Uyuyor ama iyi, değerlerini sık sık kontrol edeceğiz. Görmek ister misin? Harun beye daha detaylı bilgi verirsin." dedim imalı bir şekilde. Kartal'ı görmek istiyordu neden bahaneler arkasına saklanıyordu ki? Söylediğim şeyle İrem üsteğmen genzini temizledi. "Olur." başımı sallamamla birlikte odaya girerken arkasından baktım kısaca. Ardından bana bakan kocama doğru döndüm. Hala üzerinde üniforması vardı, bakışları yorgundu, gözleri kızarmıştı. Yüzü küçülmüştü, yedikleri yeterli gelmemişti muhtemelen. Yanına doğru yaklaştığımda elini belime doğru sardı. "Bak Kartal iyi, şimdi eve gidebilirsin." dediğimde Alparslan dudaklarını büzdü. "Sensiz gitmek istemiyorum." dediğinde burukça gülümsedim. "Bugün nöbetçiyim biliyorsun, hem abimi de böyle bırakamam yalnız başına." Söylediğim şeyle birlikte Alparslan küçük bir tebessüm etti. "Abim diyorsun, bu onu kabullendiğin anlamına mı geliyor?" sorduğu soruyla birlikte derin bir iç çektim. "Bizden daha fazla geçireceğimiz vakitleri çalmak istemiyorum, bunu daha iyi anladım bugün. Ayrıca mahkemeden karar yazısı geldi, artık resmi olarak Candemir'im." "Sen her zaman benim için Hazan Türkoğlu olarak kalacaksın ama Candemir'i de kabul edebiliriz." dediğinde bende gülümsedim. "Bu konuda da anlaştığımıza göre." diyerek geri çekileceğim sırada Alparslan belimi sıkıca kavrayarak çekilmemi engelledi. "Anlaşmadık ama bir kere öpersen anlaşabiliriz." dediği şey ile sırıttım. "Bende diyordum benim fırsatçı kocam nerede kaldı diye." Alparslan yamuk bir şekilde güldü. "Görevden yeni gelmişim, aylarca yüzünü görmemişim, kokunu solumamışım bence küçük bir öpücük bunlara az bile gelir." dediğinde başımı salladım. "Haklısın az ama bununla idare edeceğiz." İki tarafa bakarak etrafta kimsenin olmadığına karar verdikten sonra Alparslan ile dudaklarımızı birleştirdim. Gerçekten çok özlemiştim bunu. Usulca dudaklarımız ayrılırken elimi Alparslan'ın yanağına yasladım. "Dolapta yemek var, onları ısıt olur mu? Bugün sabah gelmeden yaptım. Güzelce uyu, dinlen canımın içi." dediğimde Alparslan hevesle cevap verdi "Midem bayram edecek desene." Söylediği şeye gülerken Alparslan ekledi. "Sen yanımda yokken biraz zor uyuyup dinlenirim ama deneyeceğim bir şekilde, emir büyük yerden." dediğinde başımı salladım. "Aferin hep böyle ol." Kartal'ın kaldığı odanın kapısı açılırken Alparslan'dan ayrıldım. İrem'e doğru baktığımda o da bana doğru baktı. "Teşekkür ederim Hazan hanım, ben Harun komutanıma rapor vereyim." dediğinde başımı salladım. "Rica ederim." İrem üsteğmen, Alparslan'a dönerek konuştu. "Müsaadenizle komutanım." Alparslan başını aşağı eğip kaldırırken İrem yanımızdan uzaklaşmaya başladı. Bakışlarımı ondan çekerek Alparslan'a çevirirken konuştum. "Bu kız Kartal'dan mı hoşlanıyor?" sorduğum soruyla birlikte Alparslan da bana doğru baktı. "Öyle görünüyor." dediğinde hafifçe kaşlarımı çattım. Acaba Kartal'da ona karşı bir şeyler hissediyor muydu? Gerçi hissetmese neden düğünümüzde onu dansa kaldırsındı ki. "Neyse." diyerek konuyu geçiştirdim ve ekledim. "Hadi hayatım, git güzelce dinlen. Sabah duruma göre haberleşiriz." dediğimde Alparslan beni onayladı. "Dikkatli ol, bir şeye ihtiyacınız olursa beni ara mutlaka. Tamam mı?" "Tamam." dedikten sonra kollarımı tekrardan Alparslan'a sardım. Hiç ayrılmak istemiyordum ama ayrılmak zorundaydık. Alparslan saçlarımı boynumdan çekip sırtıma doğru attıktan sonra dudaklarını boynuma bastırarak uzunca öptü. Aklıma gelen şeyle birlikte kollarımı usulca bedeninden ayırıp yüzüne doğru baktım. "Kartal buradan taburcu olduğunda birkaç gün bizde kalsa olur mu?" Alparslan'ın tepkisini ölçerken dudaklarımı birbirine bastırdım. Kartal'ın taburda kaldığını biliyordum, lojmanda kalmıyordu. Orada tek başına kalmasına gönlüm razı gelmezdi. Güzelce bakımının yapılması, beslenmesine, pansumanına dikkat edilmesi gerekiyordu. "Biliyorsun ameliyattan sonra toparlanması için bakımının yapılması gerekiyor. Kendi başına halledemez, hem benim içimde rahat etmez öyle." dediğimde Alparslan başını salladı. "Doğru söylüyorsun, olur güzelim. Birkaç gün misafir ederiz." Verdiği cevapla birlikte büyükçe gülümsedim. "Sen birtanesin." Alparslan verdiğim tepki ile büyükçe güldü. "Bu kadar sevineceğini bilseydim ben teklif ederdim." dediğinde hafifçe kaşlarımı çattım. "Dalga geçme." "Geçmiyorum, hoşuma gitti. Kartal onun geleceği için bu kadar mutlu olduğunu bilse daha önce yaralanırdı." söylediği şeyle birlikte kaşlarımı iyice çattım. "Alparslan." uyarmak için ismini mırıldandığımda Alparslan gülmeye devam etti. "Şaka yapıyorum." Elini yanağıma getirip makas alırken istemsizce gülümsedim. "Hadi o zaman vedalaşma vakti geldi." dediğimde Alparslan derin bir iç çekti. "Gidiyorum ama sabah erkenden gelirim." dediğinde ben itiraz edemeden tekrar ekledi. "Bir şeye ihtiyacınız olursa beni mutlaka ara tamam mı?" Başımı olumlu manada salladım. "Olur ararım, aklın kalmasın." "Görüşürüz güzelim." Alparslan benden uzaklaşmaya başladığında bir süre arkasından baktım. Gözden kaybolduğunda Kartal'ın odasının kapısını açarak içeri geçtim. Yatakta hala uyuyan Kartal'a bakarak iç çektim. Yatağa doğru ilerleyerek kenarındaki boşluğa otururken bir süre yüzünü izledim. Çok korkutmuştu beni. Onu kazanamadan kaybetme düşüncesi çok korkutmuştu. Elimi usulca saçlarına doğru yaklaştırdığımda dokunamadan geri çektim, uyuyordu ama belki rahatsız olurdu ona dokunmamdan. Onu tam olarak tanımıyordum ki. Neyi seviyor, neyi sevmiyor, ne yapmaktan hoşlanıyor hiçbir şey bilmiyordum. Ama öğrenecektim. Rahatça dinlenmesi için yataktan kalkacağım sırada öksürmesiyle birlikte bakışlarımı tekrardan ona doğru çevirdim. Gözlerini araladığını gördüğümde rahat bir nefes verdim. Bakışları bana doğru kaydığında mırıldandı. "Hazan?" ismimi seslenmesiyle birlikte küçük bir tebessüm ederek cevap verdim. "Buradayım, kendini nasıl hissediyorsun?" dediğimde elini omzundaki sargıya doğru götürdü Kartal. Ardından da yüzünü buruşturarak konuştu. "Biraz ağrım var ama iyiyim." "Daha da iyi olacaksın hiç merak etme." dedikten sonra ekledim. "Hemen doktorunu çağırıp geleceğim tamam mı?" dediğimde Kartal başını salladı usulca. Hızlıca odadan çıkıp Eren'i bulduğumda birlikte tekrar odaya döndük. Kartal'ın daha da ayılmış olduğunu görerek yanına doğru ilerledim. Eren Kartal'a bakarak konuştu. "Geçmiş olsun Kartal bey, başarılı bir ameliyat geçirdiniz. Duruma göre 2 veya 3 güne kadar taburcu edebiliriz sizi ancak evde bir süre istirahat etmek ve kol askısı takmak durumunda kalacaksınız." "Operasyonlara çıkamayacağım yani." söylediği şeyle birlikte göz devirdim. Bu nedense bana çok tanıdık gelmişti. "Ne yazık ki kolunuz tamamen iyileşene kadar çıkmanız biraz zor." dediğinde Kartal onayladı. "Sabredeceğiz mecburen." "Ben sürekli değerlerinizi kontrol ediyor olacağım, şimdi size yiyecek bir şeyler gönderiyorum. Tekrardan geçmiş olsun." dediğinde Eren'e cevap verdim. "Teşekkür ederiz." Eren odadan çıkarken bakışlarımı Kartal'a doğru çevirerek konuştum. "Doktoru duydun, bir süre dinleneceksin." dediğimde Kartal derin bir iç çekti. "Hastaneden çıkınca taburdaki odamda istirahat ederim, operasyonlara çıkamasam bile harekat merkezinden takip ederim." Söylediği şeyle birlikte kaşlarımı çattım. Onu yalnız bırakacağımı düşünüyordu anlaşılan. Aslında böyle düşünmekte haksız değildi, ben demiştim ona benden seni kabullenmemi bekleme diye. Ama insan kendi başına kalıp düşündüğünde doğru kararlar alması daha kolay oluyordu. Bende de öyle olmuştu. "Taburda kalacağını kim söyledi?" merakla ona bakarken Kartal şaşkınca bana doğru baktı. Bense ekledim. "Biraz toparlanana kadar güzelce beslenmen, pansumanının yapılması lazım. O yüzden bizde kalman daha iyi olur." Benim cevabımla birlikte bakışlarındaki şaşkınlığı görmek hiçte zor değildi. "Olmaz öyle şey, rahatsızlık veririm ben size." diyerek genzini temizledikten sonra ekledi. "Kendini bana bakmak zorundaymış gibi hissetme Hazan, ben başımın çaresine bakabilirim." Derin bir nefes vererek yatağındaki boşluğa doğru oturdum. Gözlerine bakarken cevap verdim. "Zorunluluk değil zaten, istediğim için yapıyorum. İçim rahat etmez öyle." dedikten sonra elimi eline doğru götürdüm. Elini tutmadan önce gözlerine doğru baktığımda Kartal yaşadığım tereddüttü anlayarak elimi tuttu. Küçük bir tebessüm ederek tekrardan gözlerine doğru baktım. "Ben sana biraz kızdım, aramıza mesafe koydum biliyorum. Kabullenemedim ilk başta. Ama bir süre düşününce insanın bir abisinin olmasının güzel hissettirdiğini anladım." Kartal büyük bir dikkatle beni dinlerken devam ettim sözlerime. "Belki daha tanımıyoruz birbirimizi ama tanıyacağız. O gün bana seni tanımama izin ver demiştin, izin veriyorum. Bende seni tanımak istiyorum, abi." Dolu gözlerimle tepkisini izlerken onunda benim gibi gözlerinin sulandığını gördüm. Elimi daha sıkı kavrarken dudaklarında güzel bir gülümseme oluştu. "Ben ölmedim değil mi, yani hayal, rüya falan değil bu." Verdiği tepkiye gülerken başımı iki yana salladım. "Duyduklarının hepsi gerçek, sana daha fazla geç kalmak istemiyorum. Birlikte geçireceğimiz vakitleri bizden çalmak istemiyorum." dediğimde Kartal yattığı yerinde doğrulmaya çalıştı. Hızla onu engelledim. "Dur, napıyorsun Allah aşkına dikişlerini patlatacaksın." "Hayatımın en güzel sözcüklerini duydum ben, nasıl sakince yatayım?" dediğinde gülmeye devam ettim. Verdiği tepkiler komik ve bir o kadar da sevimliydi. Gözlerindeki parıltıları, sesindeki heyecanı gördükçe iyi ki böyle bir karar vermişim diyordum. "Hadi uzan şöyle, iyileşince sevinirsin daha." dediğimde Kartal rahat bir nefes vererek güzelce uzandı yatağa. Ardından bana bakarak konuştu. "Üzerimden öyle bir yük kalktı ki Hazan sana anlatamam. Senin ağzından abi lafını duydum ya, ölsem de gam yemem artık." Söylediği cümle ile birlikte kaşlarımı çattım. "O nasıl laf öyle? Kızıyorum ama bak. Ölüm falan demek yok." Kartal söylediğim şeyle birlikte cevap verdi. "Tamam kızma, söylemiyorum bir şey." Aramızdaki soğukluk kırılmıştı, ben artık onun yanında da Alparslan'ın yanında hissettiğim güven duygusunu hissediyordum ve eminim onu tanıdıkça ona olan sevgim de güvenim de katlanarak artacaktı. Artık benimde ailem vardı, benimde sevgisini hissedebileceğim bir abim vardı. Belki kabullenmem biraz zor olmuştu ama bundan sonra her şey bizim için güzel olacaktı buna inanıyordum. "Hazan, size gelmek istemediğimden değil yanlış anlama ama Alparslan'a danıştın mı? Belki gelmemi istemez." Tereddütle konuşan abim ile düşüncelerimden sıyrıldım. "Ona sormadan böyle bir karar veremem zaten, Alparslan kabul etti." Söylediğim şeyle birlikte beni onaylarken kapının çalınıp açılmasıyla birlikte bakışlarım kapıya doğru kaydı. Görevlinin elindeki çorba kasesini masanın üzerine bırakıp Geçmiş olsun dileklerini ilettikten sonra odadan çıktı. Görevlinin çıkmasıyla birlikte bende yataktan kalkarak Kartal'ın biraz doğrulması için yatağın sırt kısmını kaldırdım. Ardından Kartal'a doğru eğilerek sırtındaki yasağı düzelttim. "Böyle rahat mısın? Sırtına yastık koyayım mı?" Gözlerine bakarken Kartal başını salladı. "Rahatım." "O zaman yemek vakti." diyerek biraz önce görevlinin bıraktığı çorba kasesini alarak Kartal'a doğru yaklaştım. Kasenin kapağını açarak kaşığı içine daldırdım. Ardından da çorbadan bir kaşık alarak Kartal'ın ağzına doğru götürdüm. Kartal çorbayı içtikten sonra konuştu. "Böyle seni çok yoruyorum, zaten gün boyu yorulmuşsundur. Bir de benimle uğraşıyorsun." söylediği şeyle birlikte çorbadan tekrar bir kaşık alıp ağzına götürdüm. "Yorulmadım, aksine seninle ilgilenmek, vakit geçirmek bana iyi geliyor." Ona uzattığım çorbayı içtikten sonra ufak bir tebessüm ederek yüzüme doğru baktı. "Senin gibi bir kardeşim olduğu için çok şanslıyım ben, küçükken tek başıma oynamaktan sıkıldığım anlarda hep bir kardeşim olsa nasıl olurdu diye düşünürdüm. Ama senin gibi biriyle kardeş olacağımı hiç düşünmemiştim." Söylediği şeyle birlikte merakla mırıldandım. "Nasıl yani?" Neden böyle düşündüğünü merak ediyordum, neden benim gibi biriyle kardeş olacağını düşünmemişti? Bu iyi bir şey miydi yoksa kötü bir şey miydi? "Seni öğrenip buraya geldiğimde senin hakkında bildiklerim sınırlıydı. Timimden, Harun Yarbay'dan senin hakkında bir şeyler öğrenmeye çalıştım. Evet boyunu, kilonu, okuduğun okulları her şeyi biliyordum ama kişiliğin hakkında hiçbir şey bilmiyordum." Kartal ona doğru uzattığım çorbayı içtikten sonra devam etti sözlerine. "Timdeki birkaç kişi Semihle yaşananları, köye yardım götürdüğünde kaçırılmanı falan anlattı. Harun yarbay çok yardımsever olduğundan övgüyle bahsetti. Ne yalan söyleyeyim böyle birini beklemiyordum." "Nasıl biri olmamı bekliyordun ki?" dediğimde Kartal bakışlarını benden kaçırdı. "Annen koskoca hastane sahibi, Faruk denen adam holding sahibi. Yani öyle mütevazi, yardımsever biri olacağını düşünmedim. Onca paranın içinde büyümüş birinin senin gibi tevazu sahibi olacağını tahmin etmedim." Verdiği cevaba pek fazla şaşırmamıştım çünkü tanıştığım çoğu kişiden benzer şeyleri duyuyordum. Alparslan ile ilk tanışmamızda bile bu sebeple aramızda ufak bir sürtüşme meydana gelmişti. İnsanların böyle önyargılı davranması normaldi ama her zengin de şımarık olacak diye bir şey yoktu. "Yani şımarık biri olacağımı düşündün." dediğimde Kartal bakışlarını benden tekrardan kaçırdı. Bu haline gülerken tekrar konuştum. "Sorun değil, böyle düşünmekte hakkın var." Söylediğim şeyle Kartal'ın bakışları bana dönerken çorbadan bir kaşık daha alarak ağzına doğru uzattım. Başını iki yana sallayarak reddetti. "Bu tatsız tuzsuz şeyi daha fazla yemek istemiyorum." "Birkaç gün sabretmen gerekiyor, sonra sana kendi ellerimle yemek hazırlayacağım." dediğimde Kartal büyükçe gülümsedi. "Çok sevinirim, isterdim ki şartlar başka olsun ama." dediğinde tebessüm ettim. "Olsun, daha önümüzde çok güzel günler olacak. İyileştiğinde seni akşam yemeğine de çağırırım." dedikten sonra çorba kasesini komodinin üzerine bıraktım. Tebessümle beni onaylarken ona doğru bakmaya devam ettim. Onunla çok güzel anlar geçirebilirdik. Birlikte vakit geçirirdik, sohbet ederdik, ben ona anılarımı anlatırdım, o bana anlatırdı. Bunların hepsini yapmak için sabırsızlanıyordum. "Teşekkür ederim Hazan." dediğinde başımı iki yana salladım. "Neden?" "Beni düşündüğün, bana bir şans verdiğin için. Biz birbirimizden ayrı büyümüş olabiliriz ama kaybettiğimiz yılları telafi edeceğiz inan bana." dediğinde başımı salladım. "Edeceğiz, inanıyorum." Bizden yıllarımızı çalan o kadından da bunun hesabını soracaktım. Bana sevgi vermemişti, babamdan da abimden de o sevgiyi almamı engellemişti. Bunun nedenini merak ediyordum. Mantıklı bir cevabının olup olmadığını merak ediyordum. Onun yüzünden ben öz babamla tanışamamıştım, belki biraz daha erken öğrenseydim babam ölmeden onunla tanışacaktım. "Sen iyileştikten sonra eğer iznini ayarlayabilirsen benimle İstanbul'a gelir misin?" dedim Kartal'ın gözlerinin içine bakarak. Ardından da ekledim. "Babamın mezarına gitmek istiyorum." Kartal olumlu manada başını salladı. "Gelirim." buruk bir şekilde dudaklarımı birbirine bastırırken Kartal elimi tutarak tekrar konuştu. "Seni tanısaydı eminim ki çok severdi, babam çocukları çok severdi zaten. Senin varlığını öğrendiği an harekete geçmiş ama maalesef." Kartal'ın yarım bıraktığı cümleyi içimden ben tamamladım. 'Maalesef bana gelemeden öldü.' "Onunla tanışmayı isterdim." derken gözlerimin dolmasını engelleyemedim. Gerçek babamı öğrendikten sonra onunla tanışmak için çok heveslenmiştim. Sonunda bende baba sevgisi tadacaktım diye sevinmiştim ama bu mümkün olmamıştı ne yazık ki. Bundan sonra da hiç mümkün olmayacaktı. "Onun yerini dolduramam biliyorum ama ben her anında senin yanında olmak için çabalayacağım, bundan sonra senin arkanda, yanında abin olacak." diyen Kartal ile gözyaşlarım yanaklarıma aktı birer birer. Hızla elimi yanaklarıma götürerek silerken odada duyulan telefon zil sesimle birlikte burnumu çekerek telefonu cebimden çıkardım. Alparslan'ın aradığını gördüğümde tebessüm ettim. "Alparslan arıyor anlaşıldı." Kartal'ın alaylı sesini duyduğumda ona doğru baktım. "Evet." Tahminin doğruluğu ile ben demiştim der gibi bana baktığında telefonu açıp kulağıma götürdüm. "Efendim hayatım?" oturduğum yataktan kalkarken Alparslan'ın sesini duydum. "Nasılsın güzelim?" dediğinde gülümsemeye devam ettim. "İyiyim, iyiyiz. Kartal uyandı." dediğimde Alparslan'ın sesini duydum. "Nasıl durumu, iyi değil mi?" "Evet gayet iyi." dediğimde Alparslan'ın meraklı sesini duydum. "Senin sesin neden böyle geliyor, bir şey mi oldu?" Yine anlamıştı, artık beni benden daha iyi tanıyordu. Endişelenmemesi için hızla cevap verdim. "Bir şey yok endişelenme, Kartal ile konuşuyorduk öyle." "Anladım birtanem." dediğinde bu sefer merakla ben konuştum. "Yemeğini yedin mi?" sorduğum soruyla birlikte Alparslan cevap verdi. "Yedim, yine çok güzeldi. Ellerine sağlık." "Afiyet olsun canımın içi." Kartal'ın beni izlediğini bildiğimden bakışlarımı yerde dolandırmaya devam ediyordum. "Kartal'a geçmiş olsun dileklerimi ilet. " dediğinde başımı salladım. "İletirim, iyi geceler." "İyi geceler, güzelim." telefonu kapattığımda tekrar cebime koyarak Kartal'a doğru baktım. "Geçmiş olsun diyor." dediğimde Kartal başını salladı. "Sağ olsun." Odanın içindeki saate bakarak tekrardan Kartal'a doğru döndüm. "Senin dinlenmen gerekiyor, ışığı kapatıyorum." dediğimde Kartal başını salladı. "Olur ama sohbetimize devam edeceğiz sonra." dediğinde başımı salladım. "Tamam, ederiz. İyi geceler." "İyi geceler." Kartal'ın mırıltısından sonra ışığı kapatarak odadan çıktım. Sabah olmasına çok az kalmıştı. Saatlerin nasıl geçtiğini anlamamıştım bile. Kartal ile konuşmak iyi gelmişti bana.
◔◔◔ 2 gün sonra, Mutfakta Kartal için pişirdiğim çorbayı karıştırırken bir yandan da kulağımdaki telefondan Funda annemle konuşuyordum. Bugün Kartal taburcu olmuştu ve Alparslan ile onu bize getirmiştik. Şimdi de onun için yemek hazırlarken annemle konuşuyordum. Kartal'ın aslında benim abim olduğunu öğrenmişlerdi ama ben daha kabullenmeden bana bir şey söylememişlerdi. Şimdi Kartal'ın yaralandığını duyduğu için aramıştı ama biz uzun süredir konuşmadığımız için epey konu birikmişti. "Osman babam ne yapıyor? İyi değil mi?" diyerek merakla konuşurken Funda annem cevap verdi. "İyi çok şükür, bahçede şimdi. Çiçeklerle uğraşıyor. Ama sana bol bol selam söyledi." dediğinde tebessüm ettim. "Sende ona selam söyle, özledim sizi." "Vakit bulduğunuzda çıkıp gelin annecim, bizde sizi özledik. Alparslan ile de konuştum ama bu aralar olmaz dedi." dediğinde elimdeki kepçeyi tezgaha bırakarak buzdolabına doğru ilerlerken cevap verdim. "Evet şu aralar yoğunlar baya, daha yeni geldi görevden ama taburda sürekli." "Bir şeyler var demek ki." dediğinde iç çektim. "Evet, birkaç gün daha böyle idare edeceğiz anlaşılan." dediğimde Funda annemin güldüğünü duydum. "Sende kendimi gördüm, evlendiğimiz ilk zamanlar Osman'da sürekli tabura giderdi. Bende senin gibi sitem ederdim." Funda annemin söylediği şeyle gülerken cevap verdim. "Baba oğul birbirlerine benziyorlar o zaman." dediğimde Funda annem onayladı. "Aynen öyle, neyse yavrum ben seni tutmayayım daha fazla. Sende misafirinle ilgilen. Diyarbakır'a geldiğimizde mutlaka tanışalım abinle." "Tabii, bende tanışmanızı çok istiyorum." dediğimde Funda annem konuştu. "Bir gün ayarlarız güzel kızım, hadi görüşürüz. Geçmiş olsun dileklerimi ilet, Alparslan'a da selam söyle." dediğinde onayladım. "İletirim, sende babama selam söyle. Görüşürüz." Vedalaşarak telefonu kapattıktan sonra telefonu tezgaha doğru bırakarak salata için marulları doğramaya başladım. "Demek beni anneme şikayet ettin?" Alparslan'ın sesiyle birlikte irkilirken kaşlarımı çatarak ona doğru döndüm. "Ödümü patlattın, öyle sessiz sessiz gelinir mi?" dediğimde Alparslan arkama doğru geçti. Kollarını arkamdan belime doğru sararak çenesini omzuma doğru yasladı. "Çok mu korktun? Hemen geçireyim korkunu." diyerek dudaklarını kulağımın altından başlayarak boyun girintime kadar bastırdı. Gözlerimi kapatarak anın tadını çıkarırken başımı sağ tarafa doğru eğerek ona daha çok yer açtım. Günlerin özlemiyle derin bir iç çekerken Alparslan kulağıma doğru yaklaşarak fısıldadı. "Geçti bence, ne dersin?" Gözlerimi usulca aralayarak cevap verdim. "Bilemedim tam olarak, birde şöyle mi denesek acaba?" Elimdeki bıçağı tezgaha bırakarak Alparslan'a doğru döndüm. Ellerimi ensesine doğru sararak dudaklarımı dudaklarına doğru bastırdım. Alparslan anında bana karşılık verirken elinin biriyle belimi sararken diğer elini yanağıma yasladı. Dudaklarımız birbirinden ayrıldığında alnımı alnına yasladım. "Şimdi geçti galiba korkum." dediğimde Alparslan güldü. Ardından ekledim. "Sen bizi mi dinliyordun?" Merakla Alparslan'a doğru bakarken Alparslan cevap verdi. "Tam olarak öyle denemez. Yardıma ihtiyacın var mı diye bakmaya gelmiştim, konuştuğunu duydum." dediğinde başımı salladım. "Her şey hazır, salata kaldı sadece. Ben hallediyorum, sende günlerdir dinlenmiyorsun o yüzden evde oturmanın keyfini çıkar." diyerek salatayı yapmaya devam ettim. Alparslan kalçasını tezgaha yaslayıp kollarını göğsünde birleştirdi. "Senin yanında dinleniyorum ben, hem keyfimi kimse kaçıramaz bu aralar o yüzden yorgunluk umurumda değil." "İyi bir haber mi var?" dedim bakışlarımı tezgahtan Alparslan'a doğru çevirerek. Alparslan başını olumlu manada salladı. "Hem de çok iyi bir haber var." dediğinde merakla ona baktım. "Aslan denen herifi yakaladık." Elimdeki bıçağı tekrar tezgaha bırakırken duyduğum şeyin doğru olup olmadığını anlamak için konuştum. "gerçekten mi? Artık bitti mi?" "Bitti, bitti güzelim. O herif bundan sonra bize bir şey yapamaz." dediğinde büyükçe gülümsedim. Kabusum sona ermişti artık. O adam yüzünden günlerce gözlerimize uyku girmemişti, ne benim ne de Alparslan'ın. "Sen bana dünyanın en güzel haberini verdin." diyerek kollarına doğru atlarken Alparslan belimden tutarak beni kaldırdı. "Allah'ım o kadar mutluyum ki." diyerek Alparslan'ın yanağına büyük bir öpücük kondurdum. Alparslan tepkime gülerek konuştu. "Şu yüzündeki gülümse tekrar yerine geldi ya en çok ona seviniyorum. Ben seni öyle görmek istemiyorum bir daha. Bundan sonra hep böyle gülmeni istiyorum." "Güleceğim, bundan sonra bizim için hep güzel şeyler olacak. Baksana her şey yoluna giriyor. O adam yakalandı, ben abime kavuştum, sevdiğim adamla evlendim. Daha ne olsun?" Sevinçle gülerken bugün hayatımın en mutlu günüymüş gibi hissediyordum. Hayatımı zindana çeviren kişilerden biri hak ettiği cezayı alacaktı. Bana yaptıkları, yaşattıkları, bu ülkeye ve masum insanlara yaptıklarının cezasını misliyle ödeyecekti. Alparslan'ın sürekli taburda olmasının nedeni de belli olmuştu. Sözünü tutmuştu, ben o adamı babam sanıp Alparslan'dan ayrılmak istediğim gün bana bir söz vermişti. O adamı yakalayacağım, cezasını çekmesini sağlayacağım demişti. Biraz zor da olsa, büyük badireler atlatmış da olsak o adam yakalanmıştı. Alparslan bir kez daha sözünü tutmuştu. Bir asker olarak onun için çok gurur vericiydi, ben de onunla gurur duyuyordum. Alparslan'ın kollarının arasından çıkarken elimi yüzüne yaslayarak sakallarını sevdim. "Seninle o kadar gurur duyuyorum ki, bana verdiğin sözlerin arkasında böyle durman sana olan hayranlığımı artırıyor." söylediğim şeyle birlikte Alparslan güldü. "Ne güzel sözler bunlar, sırf senden şu sözleri duymak için bile her şeyi yaparım." "Aşk olsun sanki sadece bir şey yaptığında böyle sözler söylüyorum." diyerek kaşlarımı çattığımda Alparslan dudaklarını büzdü. "Galiba öyle oluyor bilemedim." Verdiği cevapla birlikte sırıttım. "O zaman bugün o hayranlığı sana göstermeme izin verin yüzbaşım." söylediğim şeyle birlikte Alparslan'ın kaşları havalandı. "Hazan hanımdan beklenmedik hareketler, merakla bekliyor olacağım." Yüzümdeki sırıtmayla başımı salladım. "Bekleyin." dedikten sonra bakışlarımı tezgahtaki salataya çevirdim ve tekrar konuştum. "Abim yalnız kalmasın, sen yanına git hadi. Bende hemen salatayı hazırlayıp gelirim." dediğimde Alparslan başını salladı. "Gidelim bakalım." Alparslan mutfaktan çıktıktan sonra bende salatayı hazırlayıp hazırladığım yemekleri tepsiye yerleştirdikten sonra bir bardak su ve birkaç dilim ekmeği de tepsiye koyarak üst kata doğru çıkmaya başladım. Misafirlerimiz için hazırladığımız odanın kapısını çalıp içeri gireceğim sırada kapının aniden açılmasıyla birlikte şaşırdım. "Gel güzelim, geç." Alparslan kapıyı benim için açarken odadan içeri girdim ve Kartal'a doğru baktım. Gayet iyi duruyordu. Tepsiyi odada bulunan komodinin üzerine bıraktıktan sonra Kartal'a doğru yaklaştım ve sırtını yasladığı yastığı düzelttim. "Sırtına bir yastık daha getireyim mi? Rahat mısın böyle?" "Nasıl rahat olmam ki? Kardeşim bana çok iyi bakıyor." dediğinde küçük bir tebessüm ederek geri çekildim. Ardından bakışlarımı beni izleyen iki adama doğru çevirdim. "Ben sizin konuşmanızı mı böldüm, çıkabilirim öyleyse." "Hayır, bitirmiştik zaten." dedi Alparslan. Kartal da onu onayladı. "Aynen zaten çok önemli bir mevzu değildi. Her zamanki şeyler." Başımla ikisini de onayladım. "Tamam o zaman, ben sana yemeğini yedireyim." diyerek komodindeki tepsiye doğru uzanarak çorba kasesini elime aldım. Kaşığı kaseye daldırıp çorbayı aldıktan sonra Kartal'a doğru uzattım. Kartal uzattığım çorbayı içtikten sonra Alparslan'a doğru baktı. "Otursana damat, böyle dikilme başımızda." Kartal'ın alaylı sesiyle birlikte kaşlarımı çattım. Bakışlarımı Alparslan'a çevirdiğimde göz devirerek yatağın yanındaki koltuğa geçip oturdu. "Damat derken?" Kartal'a tekrardan kaşığı uzattığımda çorbayı içip cevap verdi. "E senin kocan bizim damadımız oluyor." dediğinde güldüm. Kartal ise tekrar konuştu. "Şimdi bir abi olarak ağırlığımı koymam lazım." diyerek göz kırptığında Alparslan'ın sesini duydum. "Koy tabii de böyle Hazan bana elleriyle yemek yediriyor, kıskan bakışları attığında kıskanmıyorum haberin olsun." Alparslan'ın sözleriyle merakla ikisine baktım. Hayır ben burada değilken neler olmuştu da böyle konuşuyorlardı? "Kim? Ben mi öyle bakmışım. Ayrıca dile getirdiğine göre kıskanıyorsun. Şimdi hiç itiraz etme." diyen Kartal ile birlikte Alparslan cevap verdi. "Biz evliyiz biliyorsun değil mi? Daha önce de sevgiliydik yani Hazan bana da elleriyle yemekler yedirdi." Alparslan'ın söylediği şeyle utanarak ona doğru baktım. Neler diyorsun manasında kafamı iki yana sallarken Kartal kaşlarını çatarak Alparslan'a ve bana doğru baktı. "Evli olduğunuzu biliyorum, yüzüme vurmasan mı acaba?" dediğinde Kartal'a doğru döndüm. "Ne yapıyorsunuz siz Allah aşkına? Sanki karşımda yüzbaşı değil de iki erkek çocuğu var." dediğimde Kartal cevap verdi. "O ayrı bu ayrı Hazan, taburda yüzbaşı olarak kardeşiz biz evet. Ama burada işler değişir, sen benim kardeşimsin." "Abilik triplerine girdi beyefendi." Alparslan'ın mırıltısıyla birlikte bakışlarımı ona çevirirken Alparslan omuz silkti. Biz dans ederken anlamadığım bakışlarla bizi izlerken Alparslan ile konuştuklarımız geldi aklıma. Ne demişti, erkek kardeşler kız kardeşlerini paylaşmayı sevmez. Kartal'ın davranışlarına bakıldığında Alparslan haklıydı anlaşılan. "Tamam bu konuyu kapatıyoruz burada. Hadi bakalım yemeğini yedireyim ben senin, bak soğuyacak. " diyerek Kartal'a çorbasını içirmeye devam ettim. Kartal çorbayı itiraz etmeden içip bitirirken konuştu. "Gerçekten çok güzel olmuş, ellerine sağlık." Söylediği şeyle küçük bir tebessüm ederek cevap verdim. "Afiyet olsun." Çorbadan sonra hazırladığım diğer yemekleri yedirirken bakışlarımı Alparslan'a doğru çevirdim. Bakışlarımız buluştuğunda konuştum. "Yemekler sıcak, masada hazır sayılır istersen sen yemeye başla." Alparslan başını iki yana sallayarak reddetti. "Seninle birlikte yerim bende, sensiz tatsız tuzsuz olur yediğim yemekler." Tebessüm ederek Alparslan'a bakarken o da benim gibi gülümsedi. Kartal'ın geniz temizleme sesiyle bakışlarımı Alparslan'dan çekerken Kartal'a doğru çevirdim ve yemeği yedirmeye devam ettim. "Bu kolumdaki askı ne zaman çıkar?" Kartal'ın meraklı sesiyle birlikte cevap verdim. "Kolun tamamen iyileştiğinde çıkacak. En az 2 haftası var." dediğimde Kartal derin bir iç çekti. Alparslan ile birbirlerine bakarlarken yine neler olduğunu anlamıyordum ama muhtemelen işle ilgili bir şeydi. Kartal bakışlarını bana doğru çevirip konuştu. "Daha önce dönme gibi ihtimalim yok değil mi?" Sorduğu soruyla birlikte kaşlarımı çatarak söylendim. "Al birini vur ötekine. Benim sizden çektiğim ne acaba ya? Ne bu işe erken dönme hevesi." dediğimde Kartal hızla konuştu. "Yanlış anlama, ben halimden çok memnunum ama biliyorsun bizim işimiz biraz sıkıntılı, kaybedecek vaktimiz yok." "Kartal haklı, yoksa gayet memnunuz aslında. Güzeller güzeli karım elleriyle beni beslerken, ilgilenirken kim işe gitmek istesin ki?" Alparslan'ın imalı cümleleriyle birlikte Kartal'ın sert sesini duydum. "İnadıma yapıyorsun değil mi?" Alparslan alayla gülerken odada yankılanan telefon sesiyle birlikte hepimiz sessizleştik. Alparslan telefonu açarak odadan çıkarken derin bir iç çektim. Harun yarbaydı arayan. Yine göreve gitmesinden endişeleniyordum. Daha yeni gelmişti ve biz daha hiç vakit geçiremeden yine gitmesi düşüncesi canımı sıkmaya yetiyordu. "Ne düşündüğünü biliyorum, bakışlarından belli." Kartal'ın sesiyle birlikte bakışlarımı ona doğru çevirdim. Kartal ise tekrar konuştu. "Bu aralar fazla görev çıkabilir, ondan istiyorum bende hemen geri dönmeyi." "Aslan yüzünden mi?" sorduğum soruyla birlikte Kartal başını salladı. Alparslan'a karşı hissettiğim gurur duygusunu abime karşı da hissediyordum. O adamı birlikte yakalamışlardı ve Kartal sırf onu yakalamak uğruna yaralanmıştı. "Sizinle, seninle o kadar gurur duyuyorum ki. Bana uykularımı, eski neşemi tekrar verdiniz resmen." dediğimde Kartal gülümsedi. "Bunu duyduğuma çok sevindim çünkü biz ne yapıyorsak sen ve bu ülkenin insanları yataklarında rahat uyusun diye yapıyoruz." Söylediği cümle içimin burulduğunu hissettim. Ne çok anlam barındırıyordu bu sözler. Biz onlar sayesinde rahat uyuyorduk, onlar sayesinde güzel günler geçiriyorduk. Kıymetlerinin bilinmemesi, artık insanların şehit haberlerini izlerken alıştıkları için hiç umurlarına getirmemeleri çok üzücüydü. Kartal'ın yemeğini yedirdikten sonra dinlenmesi için onu odada bırakmıştım. Alparslan ile akşam yemeğimizi yerken Harun yarbay ile ne konuştularsa canını epey sıkacak bir şey olduğunu sürekli oynadığı yemeğiyle anlamıştım. "Yoksa beğenmedin mi, ondan mı yemiyorsun?" yüzünü az da olsa güldürmek, canının sıkıntısını gidermek için sorduğum soruyla birlikte bakışları bana doğru döndü. "Beğendim, beğenmez olur muyum hiç. Ellerine sağlık. Ama iştahım yok." "Yakaladığınız adamla mı ilgili, yoksa göreve mi gidiyorsunuz?" Aklımdaki soruları bir bir sıralarken Alparslan cevap verdi. "Göreve gideceğiz ama günü net olarak belli değil ve evet o adamla ilgili." Başka hiçbir şey söylemediğinde derin bir nefes verdim. Durum anlaşılmıştı. Belli ki ya konuşmuyordu ya da can sıkıcı şeyler söylemişti. Yemeğimiz sessizlik içinde bittiğinde Alparslan masayı toplamış ve bulaşıkları yıkamama yardım etmişti. Eve getirdiği birkaç evraka bakmak için salondaki masaya oturdğunda bende onun için Türk kahvesi yapıp bırakmıştım. Evlendiğimizden beridir ilk defa bugün kendimizi evli gibi hissetmiştim. Ne mutlu ki aylar önce hayalini kurduğumuz o anları yaşıyorduk bugün. Alparslan evraklara gömülmüşken ben Kartal'ın yanına çıkmıştım ancak onun uyuduğunu görünce salona geri dönmüş ve kanepeye yayılarak kitap okumuştum. Uzun süredir kendime böyle vakit ayırmadığım için iyi gelmişti. Saatin ilerlemesiyle birlikte odamıza çıkarak uyumak için hazırlanmaya başladım. Üzerimdeki gömleğin düğmelerini açacağım sırada kapının açılması ve içeri Alparslan'ın girmesiyle birlikte bakışlarımı ona doğru çevirdim. "Kartal uyumuş." dediğinde başımı salladım. "Evet, ilaçlardan büyük ihtimalle." "Sözünüz vardı Hazan hanım, unuttunuz mu yoksa?" söylediği şeyle birlikte istemsizce gülümsedim. Unutmamıştım ama o çalışıyor diye rahatsız etmek istememiştim ama Alparslan unutmamıştı belli ki. "Çalışıyordun, rahatsız etmek istemedim." dediğimde Alparslan yanıma doğru geldi. "Sen beni rahatsız etmezsin aksine ben senin yanında rahatlıyorum." dediğinde sırıttım. Öyle mi?" dediğimde Alparslan başını salladı. "Öyle." Yüzümdeki sırıtışla birlikte konuştum. "Tüh üzerimde fermuarını açabileceğin bir şey yok ama gömleğin düğmelerini açmak istersen." dediğimde Alparslan dişlerini göstererek güldü. "Seve seve açarım." Ellerini gömleğimin düğmelerine getirdiğinde usul usul düğmeleri iliklerinden çıkartarak açmaya başladı. Parmaklarını itinayla tenime değdirirken derin bir iç çektim. Gömleğin düğmelerini açıp kollarımdan çıkartıp yere doğru attığında sadece sutyenle karşısında kalmıştım. Dayanamayarak bende onun üzerindeki tişörtün uçlarından tutarak çıkarmasını sağladım. Şimdi eşit sayılırdık. "O kadar özledim ki seni." mırıltı şeklinde söylediği şeyle birlikte belimden tutarak beni kendime doğru çekti. Saçımdaki mandal tokayı çekip topuz şeklinde olan saçlarımın omuzlarıma dökülmesini sağlarken burnunu ilk önce saçlarımın arasına sokarak derin bir nefes aldı. "Kokun benim cennetim." Ardından dudaklarımızı birleştirirken büyük bir istekle ona karşılık verdim. Ellerim saçlarındaki yerini alırken Alparslan ellerini saçlarımda ve sırtımda dolaştırmaya devam etti. Elleri sutyenimin kopçasına gittiğinde hiç zorlanmadan kopçalarını açtı. Öpüşmemiz devam ederken sırtım yatakla buluştuğunda Alparslan sutyeni çıkartarak üzerime doğru uzandı. Dudakları yüzümden boynuma doğru kayarken başımı yan tarafa eğerek ona daha çok yer açtım ve hissettiğim duygularla gözlerimi kapattım. Ellerinin bir sonraki hedefi giydiğim kot pantolonun düğmesi ve fermuarı olurken onları da bir çırpıda açarak üzerimden çıkardı. Üzerime tekrardan eğilip dudaklarımızı birleştirdiğinde ellerinin vücudumun her yerinde dolaştığını hissettim. Bu hissi o kadar özlemiştim ki, ne kadar birlikte olsak da özlemimin dinebileceğini sanmıyordum. Alparslan'ın bacaklarımın arasında doğrulduğunu hissettiğimde ve kemerinin açılma sesini duyduğumda gözlerimi usulca aralayarak ona doğru baktım. Bakışlarında aynı benimki gibi büyük bir özlem, büyük bir tutku vardı. Ne çok özlemiştim bu hallerini görmeyi. Üzerime tekrar eğildiğinde dudaklarımız büyük bir tutkuyla buluştu. O andan sonra kendimi ona bırakarak onca günün özleminin dinmesini bekledim, dinmedi. Benim ona olan özlemim hiçbir zaman da dinmezdi..
Bölüm Sonu ‣‣‣ Bölümü nasıl buldunuz? ‣‣‣ Alparslan ve Hazan sahneleri nasıldı? Beğenmişsinizdir umarım.. ‣‣‣ Kartal ve Hazan sahneleri nasıldı? Beğendiniz mi? Abi kardeş olma yolunda ilerliyorlar bizimkiler:) ‣‣‣ Alparslan ve Kartal'ın sahnesi hakkında ne diyorsunuz? Komikler bence heheh:) ‣‣‣ Sizce Buse ve Fırat cephesinde neler olacak? İstemede bir sorun çıkar mı? Hep kaos olmasın, mutlu oldukları bölümleri de okuyalım dediniz. Mutlu bölümler geliyor, güzel yorumlarınızı bekliyorum o zaman. Yorumlar azalırsa bozuşuruz😂 Diğer bölümlerde görüşmek üzere.. |
0% |