@mutlusonsuz222
|
🖇️Umarım keyifle okuduğunuz bir bölüm olur. İyi okumalar..<3 🖇️Oylarınızı, yorumlarınızı bekliyorum.. 6.Bölüm Alparslan üsteğmen ile yaşadığımız olayın ardından birkaç hafta geçmişti. O günden sonra hiçbir şekilde bir iletişimimiz olmamıştı. Semra abladan öğrendiğim kadarıyla o günün sabahı bir göreve gitmişlerdi. Düşünmeden edemiyordum. Kolu yaralıydı ve o yaralı haliyle nasıl çıkmıştı operasyona? Eminim ki o böyle şeylere alışıktı. Kim bilir kaç kere böyle operasyona çıkmıştı. Buraya geldiğimden beri başka huylar edinmiştim. Belki de önceden askerlerle aynı yerde bulunmadığımdan dolayıydı bu bilmiyorum ama onlar için endişelenmekten kendimi alıkoyamıyordum. Semra ablanın, Nazlı'nın anlattıkları ve bizzat Alparslan üsteğmenle birlikte yaşadığım olay buna sebep olmuş olabilirdi. Ne kadar zor hayatlar yaşadıklarını daha net anlamıştım. Biz uzakta sadece saniyelerle neler olup bittiğini izleyip üzerine hiç düşünmeden başka şeylere yönelmeyi biliyorduk. Ama işin içine girdiğimde durumun ne kadar farklı olduğunu kavramıştım. Onlara büyük bir borcumuz vardı. Bizim için hayatını tehlikeye atan kahramanlar ve arkalarında bıraktıkları ailelerine büyük bir minnet borcumuz vardı. O gün -saldırıya uğradığımız gün- Semih yüzbaşının odasında yaşadığım şeyleri tüm gerçekleriyle anlatmıştım ve ifademi imzalamıştım. Odadan çıktıktan sonra ise Alparslan üsteğmen Semih yüzbaşının odasına girmişti ve bende taksiyle kaldığım otele geri dönmüştüm. "Dalmış gitmişsin, birini mi düşünüyorsun?" diyen Eren'in sesiyle irkilerek düşüncelerimden sıyrıldım. Oturduğum masaya bir kahve bırakmış önüme doğru iteklemişti. Ardından da karşıma oturmuştu. Bu hareketi bana nedense Alparslan'ı hatırlatmıştı. Bardağı tek elimle kavrayarak omuz silktim ve bakışlarımı Eren'e çevirdim. "Dalmışım öyle, yoksa birini düşünmüyorum." "Öyle diyorsan." deyip kahvesinden bir yudum aldığında bende onun gibi kahvemden bir yudum aldım. İyi gelmişti kahve. "Teşekkür ederim, iyi geldi kahve. Uykum gelmişti." dedim tebessümle. Bugün ikimizde nöbetteydik. O yüzden kısacık mola süresince bir bardak kahve iyi gelmişti. "Rica ederim, sabaha az kaldı ama yine de uykumuzun açılması şart." dedi saatine bakarak Eren. Başımı sallayarak onu onayladım. Eren masaya kollarını koyarak bana doğru baktı ve tekrar konuştu. "Seninle de ilgilenemedim, ev işini ne yaptın?" "Bir arkadaşımdan emlakçı numarası bekliyorum. Onunla konuştuktan sonra bakacağım ev işine." dediğimde başını salladı. "Sevindim, yavaş yavaş alışıyorsun." dediğinde anlamaz bir şekilde ona baktım. O ise bana bakarak tekrar konuştu. "Yeni arkadaş ediniyorsun ya onları kastettim." "Evet, alışıyorum." dedim olayların detaylarına inmek istemediğim için. Eren de başını sallayıp daha fazla soru sormadığında aramızda bir sessizlik oluştu. Bu sessizlikle birlikte bakışlarımı Eren'den çekip tekrar camdan dışarıya çevirdim. Buraya geldikten sonra edindiğim huylarımdan biri de buydu. Dışarıyı izleyip kendimle baş başa kalmak. Bana iyi geliyordu. Cebimdeki çağrı telefonundan yükselen sesle birlikte elimi debime atarak telefonu çıkardım. Acilden çağrı gelmişti. Bakışlarımı Eren'e çevirdiğimde onun da kendi telefonuna baktığını gördüm. Bakışlarımız buluştuğunda aynı anda masadan kalkıp acile ilerlemeye başladık. Acile girdiğimizde hızla hastalardan birine ilerledim. Hastanın yanına vardığımda ambulans görevlisinin sesini işittim. "19 yaşında erkek hasta. Gözlerini açıp cevap verebiliyor. Tansiyonu 100/60." Bir yandan ambulans görevlisini dinlerken bir yandan da gözlerine ışık tutarak gözbebeğinin refleksini kontrol ediyordum. Gözlerinden sonra başındaki yaraya bakmak için sargı bezini kaldırdım. "Sağ frontoparietal bölgede geniş bir çökme kırığı var. Hemen beyin cerrahımıza haber verin." dediğimde yanımızdaki hemşirelerden biri koşarak uzaklaşmaya başladı. Hastaya rahat solunum yapabilmesi için burnunu ve ağzını kapsayacak şekilde solunum maskesi takıp hava vermeye başladıktan sonra hastanın gözlerini açtığını fark ettim. "Beni duyabiliyor musun?" dediğimde karşımdaki çocuğun zor bir şekilde sesini duydum. "Başım.. başım çok ağrıyor." dediğinde hızla cevap verdim. "Merak etme, iyi olacaksın." "Doktorumuz yolda, geliyor Hazan hanım." dediğinde başımı salladım. "Hastamızı tomografiye alalım." Hasta bakıcı yatağı iterken bende hızlı bir şekilde hastasıyla ilgilenen Eren'in yanına doğru ilerledim. Belki bir yardımım dokunurdu. Yanlarına ulaştığımda hastaya çoktan damar yolu açılmıştı ve Eren laringoskop yardımıyla hastayı entübe ediyordu. Nabzı normaldi. "İç kanama olabilir, batın tomografisi istiyorum." diyen Erenle birlikte hasta hızlı bir şekilde tomografiye doğru götürülmeye başlandı. Başka bir işimin kalmadığını anlayarak eldivenlerimi elimden çıkardım. Hastanın tomografi sonucu geldiğinde kanamaya göre ameliyata alınabilirdi. O yüzden elimi yüzümü yıkayarak kendime gelmeliydim. Acilden çıkarak lavaboya doğru ilerlemeye başladım. Lavaboda işimi hallettikten sonra ellerimi yıkayarak koridorda ilerlemeye başladım. Tekrar acile doğru ilerlerken bana doğru gelen Eren ile yerimde duraksadım ve onun bana gelmesini beklemeye koyuldum. "Hazan, hastanın iç kanaması var. Ameliyata girmemiz lazım." dediğinde başımı salladım. "Tamam, hemen gidelim." Yan yana ameliyathaneye ilerlerken ben ondan ayrılarak hepimizin eşyalarının bulunduğu odaya giderek cebimdeki telefonumu dolaba koydum. Ardından odadan çıkarak ameliyathaneye yöneldim. Ameliyathaneye geldikten sonra içeriye girmeden hemen önce saçlarımı topuz yapmış ve cerrahi bonemi saçıma takmıştım. Sonra ellerimi antiseptik solüsyon ile tırnak uçlarımdan başlayarak parmaklarımı, parmak aralarımı, elimi, ön kolumu dirsekten dört parmak yukarısına kadar ovalayarak yıkadık. Ardından içeri girdiğimde ilk önce önlüğüm giydirildi sonra da eldivenlerim. Hastanın başına gittiğimde hastaya narkoz verilmişti ve uyuması bekleniyordu. Birkaç dakikanın ardından -hastanın uyuduğuna emin olunduğunda- ameliyata başladık... ◔◔◔ Başımdaki boneyi çıkartarak derin bir nefes verdim. Ameliyat çok başarılı geçmişti ve hastamızın durumu gayet iyiydi. Ameliyathanenin hemen önünde duran birkaç kişi muhtemelen hastamızın yakınıydı. Beklenti dolu bakışları benimle buluştuğunda ufak bir tebessüm ettim. "Hastamızın durumu gayet iyi, uyanana kadar yoğun bakıma alacağız. Ardından da normal odaya alırız. Ayrıntıları odaya geçtiğinde konuşuruz." dediğimde karşımdaki iki kişi beni onayladı. "Allah razı olsun sizden doktor hanım." "Rica ederim." diyerek yanlarından uzaklaşmaya başladım. Doktor olmanın en iyi yanlarından biri buydu. Hiç tanımadığım kişilerin kalbine dokunmak. Koridorda ilerlerken ilk işim duvarda bulunan saate bakmak olmuştu. Ameliyathaneden çıktığımda yüzüme vuran güneş ışığı çoktan güneşin doğduğunu ve sabah olduğunu bana anlatmıştı. O yüzden saati merak ediyordum. Saat çoktan 07.00 olmuştu. Esneyerek odaya doğru ilerledikten sonra ilk olarak telefonumu aldım. Telefonu elime aldığım an gelen bildirim sesiyle şaşırdım. Normalde çok fazla arayanım olmazdı ama bu saatte bir mesaj almak beni şaşırtmıştı. Ekranda ise hiç tanımadığım bir numara vardı. Gönderen; 0534....... Günaydın doktor hanım, ben Alparslan. Size numara atacaktım ancak pek vakit bulamadım. O yüzden kusura bakmayın. Emlakçı Ömer Abi Okuduğum mesajdan sonra bilinmeyen numarayı 'Alparslan Üsteğmen' olarak kaydettim. Ardından da mesaj kutusuna tıklayarak mesaj yazmaya koyuldum.
Gönderilen; Alparslan Üsteğmen
Günaydın üsteğmenim. Kusurluk bir durum yok.
Umarım hepiniz iyisinizdir.
Numara için teşekkür ederim. Anladığım kadarıyla görevden dönmüşlerdi. Mesaj atabildiğine göre herhangi bir sorun yoktu. O yüzden içim rahatlamış sayılırdı ancak yarasını merak etmeden de edemiyordum. Bir süre ekrana baktıktan sonra cevap gelmeyeceğini düşünerek beyaz önlüğümü üzerime geçirdim ve telefonu önlüğün cebine koydum. Görevimi diğer doktorlara devrettikten sonra hastaneden çıkacaktım. Az bir süre sonra doktorlarımız gelirdi ve bende yaklaşık bir saat sonra hastaneden çıkardım. Otelde biraz dinlendikten sonra ise emlakçıyı arar ve evlere bakmaya başlardım. Bugünlük planım böyleydi. Koridorda ilerlerken acilde baktığım ilk hasta da bana yardımcı olan Buse hemşireyi gördüğümde yanına ilerleyerek konuştum. "Acile getirilen hastanın durumu nedir, Yılmaz hoca ameliyata girdi mi?" dedim merakla hemşireye bakarken. Yılmaz hoca beyin cerrahıydı. "Ameliyata alındı hocam, ameliyat hala devam ediyor." diye açıklama yaptığında başımı salladım. "Teşekkür ederim." Buse hemşire tebessümle bana karşılık verirken bende aynı şekilde ona karşılık verdim. Yoluma biraz önce ameliyatına katıldığım hastanın odasına doğru devam ettim. Son kez durumunu kontrol etmek istiyordum. Yoğun bakım ünitesine ulaştığımda içeri girerek hastamın kalp atım hızı, tansiyonu, serumu gibi parametreleri değerlendirdikten sonra odadan çıktım. Nöbetimizi devredeceğimiz doktor arkadaşlarımız geldiğinde gerekli bilgileri ona aktararak hastaneden çıktım. Yavaş adımlarla otele doğru ilerlerken etrafıma bakınmayı ihmal etmiyordum. Buraya geleli neredeyse bir ay olacaktı ancak hiçbir şekilde gezmeye fırsat bulamıyordum. Aklıma gelen fikirlerle telefonumu çıkartarak Nazlı'nın numarasını tuşladım. Belki bugün birlikte bir şeyler yapabilirdik. Telefon bir süre çalıp açılmadığında Nazlı'nın derste olabileceği aklıma gelmişti ve hızla kapatmak için telefonu kulağımdan çektiğimde telefondan Nazlı'nın neşeli sesini işitmiştim. "Efendim Hazancım?" "Nasılsın Nazlı? Derste miydin, rahatsız etmedim umarım." dediğimde Nazlı cevap verdi. "Yok derste değilim canım. Teneffüse çıkmıştık şimdi." dediğinde derin bir nefes verdim. Birine rahatsızlık vermek en istemediğim şeylerdendi. Nazlı tekrar konuştuğunda düşüncelerimden sıyrıldım. "İyiyim ne olsun, sen nasılsın? Nöbetten mi çıktın?" "Evet, otele gidiyorum şimdi. Bugün bir şeyler yapabilir miyiz? Açıkçası evden işe gidip geliyorum canım sıkılıyor." dediğimde Nazlı'nın onaylayıcı sesini işittim. "Seve seve yaparız. Ben okuldan 15.00 gibi çıkıyorum. Ondan sonra müsaittim." "Tamam o zaman, akşam yemeğine ne dersin?" diye sorduğumda cevap verdi. "Allah derim, açıkçası kendi kendime yemek yemeyi sevmiyorum. Çok iyi olur." Yaptığı açıklamaya gülerek konuştum. "O zaman saat 17.00 gibi buluşalım ama mekanı sen seçeceksin. Malum ben hiçbir yeri bilmiyorum." dediğimde Nazlı konuştu. "O iş bende hiç merak etme." Dediğinde onunla vedalaştım ve telefonu kapattım. Otele geldiğimde direkt olarak odama çıkmış ve duşumu alarak kendimi yatağıma atmıştım.
Uyandığımda saat çoktan öğleni geçmişti. O yüzden yataktan kalkarak bir şeyler yemek üzere odama sipariş verdim. Yemeğimi yedikten sonra ise telefonumu elime almış Alparslan üsteğmenin attığı numaradan emlakçıyı aramaya karar vermiştim. Son attığım mesaj görüldü yemişti Alparslan üsteğmen tarafından bu duruma gözlerimi devirip numarayı kayıt ettim ve aradım. Telefon açıldığında kulağıma kalın bir erkek sesi ulaştı. "Efendim?" "Emlakçı Ömer Bey ile mi görüşüyorum?" diye sorduğumda karşımdan onaylayan mırıltılar geldi. "Evet, buyurun." "Ömer Bey telefonunuzu Alparslan Bey'den aldım. Bir eve ihtiyacım vardı." "Evet Alparslan bahsetmişti, size uygun birkaç evim var. Eğer görmek isterseniz yarım saate kadar hastanenin yakınlarındaki parkta buluşalım. Evlerimiz oraya yakın" dediğinde sevinçle cevap verdim. "Olur, çok sevinirim." Ömer Bey ile telefonu kapattıktan sonra üzerimi değiştirmiş ve hafif bir makyaj yapmıştım. Evlere baktıktan sonra direkt olarak Nazlı ile buluşup yemeğe gitmeyi planlıyordum. Saçlarım düz olduğu için onunla fazla uğraşmayıp taradıktan sonra kendi haline bıraktım ve çantamı da alarak odadan çıktım. Emlakçı Ömer Bey'in söylediği yere giderek beklemeye başladığımda karşıdan bana doğru gelen gözlüklü, orta yaşlı adamla oturduğum yerden ayağa kalktım. "Hazan hanım?" diyerek yanıma yaklaşan ve sorgularcasına bana bakan adama karşılık tebessüm ettim. "Benim, sizde Ömer Bey olmalısınız." dediğimde adam kafasını salladı. "Evet, buyurun gidelim evlerimize." Ömer beyi onaylayarak yürümeye başladım. İkimiz yan yana yürümeye devam ederken Ömer Bey'in sesini işittim. "Alparslan doktor olduğunuzu söyledi. O yüzden evlerimizi hastaneye yakın olarak ayarladım. Tabii siz başka bir yer isterseniz oralara da bakabiliriz." dediğinde başımı iki yana salladım. "Açıkçası hastaneye yakın olması gayet iyi çünkü oradan pek fazla ayrılamıyorum." İlk evimiz bir apartman dairesiydi. Odalar epey küçüktü aslında küçük olması benim için bir şey değiştirmezdi ancak evin havasını pek fazla beğenememiştim. O yüzden oradan çıkarak hastaneden biraz daha uzakta müstakil bir eve geldik. Daha içeri girmeden beni etkisi altına alan küçük bahçesi bu ev hakkındaki düşüncelerimi olumlu hale getirmişti. Evin içerisine girdikten sonra odaları sırayla gezmeye başladım. Mutfağı, salonu yeteri kadar büyüktü. 3+1 daire olmasına rağmen odaları da yeterli büyüklükteydi. Burayı beğenmiştim. "Gerçekten çok güzel." diye mırıldandığımda Ömer Bey konuştu. "Evet bu evimiz genelde çok beğenilir, sizden önce de bir doktor çift kiralamıştı burayı. Ancak tayinleri çıktığı için ne yazık ki gitmek zorunda kaldılar." "O zaman ben tutmak istiyorum." dedim mutlulukla. Gözlerim hala evin duvarlarında dolaşıyordu. Şimdiden aklımda yapacaklarımı planlamaya başlamıştım bile. "Tabii. Nasıl isterseniz." diye beni onaylayan Ömer abi ile birlikte gerekli işlemleri hallettikten sonra ayrılmıştık. Evin kirası gayet uygundu, zaten bankada gerekli paramda vardı. Bunca zaman maaşlarımı hep biriktirmiştim. Ancak şu an harcama yapma zamanıydı. Uygun bir vakitte evime eşyalarımı alıp bir an önce yerleşmek istiyordum. Evimden çıktıktan sonra Nazlı ile konuşmuştuk. O taksiyle beni alacaktı daha sonra ise birlikte onun belirlediği mekâna gidecektik. Bu araba işini de bir an önce çözmek istiyordum. Sürekli bir yerlere gitmiyordum ancak yine de bir araba işimi kolaylaştırırdı. Tuttuğum ev hastaneye yürüme mesafesinden biraz uzaktı o yüzden küçük bir araba benim işimi görürdü. Yarın işten çıktıktan sonra ise evim için küçük bir alışveriş yapardım. Bu zamana kadar her şey benim isteğim dışında gerçekleşmişti. Eşyalarım, giyeceklerim bana sorulmadan alınmıştı. Bu yüzden ne kadar hoşuma gitmese de hazır yaşamaya alışmıştım. Ancak şimdi kendimi bir şeyleri başarmış gibi hissediyordum. İlk başarım anneme rest çekerek buraya gelmek olmuştu, şimdi ise kendi evim ve arabam olacaktı. O yüzden o kadar sevinçliydim ki. Bir yandan yürüyüp bir yandan da düşüncelerimle boğuşurken yanımda duran arabayla irkildim. Arabaya doğru döndüğümde gelen kişinin Nazlı olduğunu anladığımda derin bir nefes verdim. Nazlı camı açtığında konuştu. "Atla bakalım doktor hanım, seni kaçıyorum." diyerek neşeyle konuştuğunda güldüm ve taksinin kapısını açtım. Nazlı'nın yanına oturduğumda konuştum. "Söyle bakalım nereye kaçıyoruz?" dedim göz kırparak. Bu hareketimle birlikte Nazlı daha çok gülümseyerek konuştu. "Burada yöresel yemek yapan bir yer var, beni de Emre götürmüştü. Oraya gidelim diyorum ne dersin?" "Kaptan sensin, kendimi sana bırakıyorum." dediğimde Nazlı tatmin olurcasına gülümsedi. Bir süre daha yolda ilerlediğimizde taksi bir mekânın önünde durdu. Nazlı ile ortaklaşa bir şekilde parayı ödedikten sonra birlikte indik ve içeriye girdik. İçerisinin o kakar samimi bir havası vardı ki etrafa bakmaktan kendimi alıkoyamıyordum. Cam kenarında bir masaya geçerken yanımıza gelen garsonla siparişlerimizi verdik. Daha doğrusu Nazlı benim yerime verdi çünkü buranın yemeklerini benden iyi bildiği kesindi. "Burayı yaşlı bir çift işletiyor aslında ama uzun süredir buralarda değiller galiba." dediğinde etrafa bakmaya devam ettim. "Gerçekten çok sıcak bir yer. Arada kaçarım ben buraya." Dedim gülerek. Nazlı söylediğim şeye tebessüm ettiğinde buraya geldiğimizde yüzünde peydah olan hüzünle gözlerimi kıstım. Sabah konuşmamızın aksine neşesi azalmıştı sanki. Her zaman neşeli olan kızın birden neden böyle olduğunu sorguluyordum ister istemez. "Sen iyi misin? Sabahki konuşmamıza göre neşen yerinde değil gibi." dedim merakla yüzünü incelerken. Tabii ki bana anlatmak zorunda değildi ama elimden gelen bir şey varsa yapmaya hazırdım. "İyiyim sadece Emreyle biraz tartıştık. Buraya da onunla geldiğimizden ister istemez anılarımız aklıma geldi" dedi hüzünlü bir ses tonuyla. Anladığımı belirtircesine dudaklarımı büzdüm ve başımı salladım. Bende bir ilişki yaşamıştım ve onu gayet iyi anlıyordum. Anlatması için onu sıkmak istemiyordum çünkü böyle bir durumda o konu hakkında konuşmak istemiyor olabilirdi. Sessiz kaldığımda Nazlı'nın sesini tekrar işittim. "Aslında biz öyle çok sık kavga etmeyiz, biliyorsun daha yeni yaralandı ve ne kadar kötü yaralandığının en büyük şahidi de sensin." Dediğinde başımı salladım. Nazı ise devam etti. "Emre'nin de içinde bulunduğu tim de operasyona gitti biliyorsun bugün döndüler. Ancak birkaç güne kadar tekrar bir operasyon olacakmış." Demek Alparslan üsteğmen operasyondan döndüğü için mesaj atabilmişti. Nazlı sözlerine devam etti. "Bende itiraz ettim, Hazan sence doğru mu bu haliyle operasyona gitmesi? Biliyorum aklı arkadaşlarında kalıyor ama bilmiyorum ben mi yanlış düşünüyorum." Beklenti dolu gözleriyle bana bakarken ben konuşmaya başladım. "Tabii ki yanlış düşünmüyorsun. Sen nişanlını düşünüyorsun ve dediğin gibi kötü bir yara aldı." dedim Nazlı'ya bakarken. Ardından da ekledim. "Ben hiç denk gelemedim ama aldığım bilgilere göre yarası gayet iyi durumda. O yüzden bir sorun olacağını düşünmüyorum." dedim kendi fikrimi belirtmek için. Nazlı'yı anlıyordum nişanlısını düşünüyordu. Onunla empati kuramazdım çünkü ben hiçbir zaman böyle zorlu bir mesleği olan biriyle birlikte olmamıştım. Yine de yarasının iyi olduğunu söylemek Nazlı'nın düşüncelerini biraz olsun değiştirirdi belki. Nazlı kararsız gözlerle bana bakarken masaya gelen garson yemek tabaklarımızı masaya yerleştirdi. Önümdeki yemekten bir çatal aldığımda ağzıma yayılan tatla gözlerimi kapattım. "Dediğin kadar varmış Nazlı. Çok güzel." dedim gözlerimi yemekten çekip Nazlı'ya çevirirken Nazlı düşünceli bir şekilde beni onayladı. Aklının hala konuştuklarımızda olduğu belliydi. İştahlı bir şekilde yemeğimi yerken Nazlı konuştu. "Ben şimdi yanlış mı yaptım yani?" sorgulayarak bana bakarken hızla başımı iki yana salladım. "Hayır, sen yalnızca düşüncelerini belirttin ve haklılık payında var. O yüzden üzülme daha fazla." Nazlı söylediklerime hak verdiğini belirtircesine gülümsedi ve masadaki kola bardağını havaya kaldırarak bana doğru uzattı. "O zaman bu tatsız konuları unutuyoruz ve senin yeni evini kutluyoruz. Hayırlı olsun." Bende onun gibi kola bardağımı havaya kaldırarak bardağımı onun bardağıyla tokuşturdum. "Teşekkür ederim." diyerek gülümsedim. Yemeklerimizi hoş sohbetle bitirdiğimizde ikimizde birer tane tatlı söylemiştik. Tatlılarımızı da yerken aklıma gelen şeyle Nazlı'ya doğru baktım ve konuştum. "Eve yerleştiğimde sizi yemeğe davet edeceğim, Semra ablayı ve seni." "Çok güzel olur. Bence biz iyi bir üçlü olduk, ne dersin?" tek gözünü kırparak neşeyle bana bakan Nazlı'ya büyükçe gülümseyerek başımı salladım. "Bence de öyle." Tatlımı yemeye devam ederken bakışlarım kapıya doğru kaydı ve içeri giren kişileri gördüm. Daha yeni tanıştığım Fırat Bey, Alparslan Üsteğmen, Emre Bey ve ismini bilmediğim ancak saldırıya uğradığımız gece bize yardıma gelen askerlerden biri. Derin bir iç çekerek gözlerimi kapattım. Burası gerçekten küçük bir yerdi ve biz sürekli karşılaşıyorduk. Gözlerimi açarak Nazlı'ya doğru seslendim. Bence bu karşılaşma en çok onu mutlu edecekti. "Nazlı, kapıya doğru baksana." Nazlı bana anlamsız bir bakış atıp merakla kapıya doğru baktığında şaşırarak bana doğru döndü. "Buraya geleceklerini bilmiyordum. Tartıştıktan sonra bir daha konuşmamıştık Emre ile." Yaptığı açıklamayla birlikte gülümsedim ve konuştum. "Bu karşılaşma konuşup sorunlarınızı halletme açısından iyi olabilir ne dersin?" dedim göz kırparak. Nazlı başını sallayarak beni onayladı. "Evet, iyi denk geldi. Ama sana ayıp olacak." Hızla başımı iki yana salladım. "Ne ayıbı, yemeğimiz bitti zaten. Hesabı isteyelim. Ben kalkayım." Nazlı mahcup bir şekilde bana bakarken ben bakışlarımı etrafta gezdirmeye başladım hesabı istemek için. Garsonla göz göze geldiğimizde elimi hesap manasında oynattığımda garson kafasını sallamış ve kasaya doğru ilerlemeye başlamıştı. Bakışlarım garsonu takip ederken bir süredir görmeye alışık olduğum gözlerle buluşunca Alparslan üsteğmenin şaşırdığını anlamak zor olmamıştı. Anladığım kadarıyla bizi görmemişlerdi. Hafifçe başımı eğip selam verdiğimde o da benim gibi selam verdi. Garsonun yanımıza gelmesiyle bakışlarımı ondan çekip hesaba baktım. Nazlı ile ikimiz ortaklaşa bir şekilde kendi paylarımızı ödediğimizde tekrar Nazlı'ya döndüm. "O zaman ben kaçıyorum, sizde aranızdaki meseleyi halledin." diyerek ayağa kalktığımda Nazlı da benimle birlikte ayaklandı. "Çok teşekkür ederim, cansın sen." diyerek bana sarıldığında bende gülerek ona sarıldım. Ardından sandalyemin arkasına astığım ceketimi alarak üzerime geçirdim ve çantamı da omzuma astım. "Görüşürüz." Nazlı ile vedalaştıktan sonra kapıya doğru ilerlerken ister istemez Alparslan Üsteğmenin oturduğu masanın yanından geçmem gerekiyordu. O yüzden adımlarımı yavaşlatarak oturdukları masaya ulaştım. Kendimden emin bir ses tonuyla konuştum. "İyi akşamlar" dediğimde masadaki bakışlar beni buldu. Alparslan üsteğmen cevap verdi. "İyi akşamlar doktor hanım." Alparslan Üsteğmene ufak bir bakış atıp bakışlarımı Emre'ye çevirdim ve konuştum. "Nazlı ile konuşmak istersen, masada seni bekliyor." dedim son iyiliğimi yaparak. Emre heyecanla başını salladığında bu haline küçük bir tebessüm ettim ve tekrar konuştum. "O zaman size afiyet olsun, görüşmek üzere." Bir şey demelerini beklemeden yanlarından uzaklaşarak mekandan dışarıya çıktım. Cep telefonumu çıkartarak aldığım durak numarasını tuşladım ve taksinin gelmesini beklemeye başladım. Çok beklemeden taksi geldiğinde kaldığım otele geri dönmüş ve evim için gerekli şeyler için hazırlıklarıma başlamıştım.
Bölüm Sonu ‣‣‣ Bölümü nasıl buldunuz? ‣‣‣Nazlı ve Hazan arkadaşlığı hakkında ne düşünüyorsunuz? ‣‣‣Eren hakkında ne düşünüyorsunuz? ‣‣‣Artık evimizi de tuttuk, yavaş yavaş alışmaya başlıyoruz gibi ne dersiniz? ‣‣‣Hastane sahnelerini seviyor musunuz? Düşüncelerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum.. Sağ Frontoparietal Bölge: Perietal lob beyin kabuğunu oluşturan dört lobdan biridir. Diğerleri frontal, temporal ve oksipital lobdur. Sağlı sollu her iki beyin yarı küresinde birer adet bulunurlar. Parietal lob başın ortasında tepede, frontal lobun hemen arkasında ve oksipital ile temporal lobların yukarısında yerleşimlidir. Laringoskop: Gırtlak (larenks) kısmının görülmesini ve hava yolu açılmasını sağlayan, görünüşü çekiç aletini andıran, tıbbi cihazdır |
0% |