Yeni Üyelik
61.
Bölüm

Hazan Vakti| 60

@mutlusonsuz222

 

 

Umarım severek okuduğunuz bir bölüm olur, keyifli okumalar..

 

 

🖇️Satır arası yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın lütfen..

 

 

60.Bölüm

Birileri hayatımızdan çıkarken bir daha hiç görmem diye düşünüyordu insan. Bende öyle düşünmüştüm. Yıllar önce şuan karşıma çıkan kişiyi bir daha görmeyeceğimi düşünerek rahatlamıştım ancak hayat yine şaşırtmamıştı beni.

Duyduğum ses, gördüğüm yüz zihnimde birçok anının canlanmasına neden olurken büyük bir ürperti hissettim. Nasıl gelebilmişti buraya? Hapisten mi kaçmıştı? Hapisten kaçsa Alparslan'ın haberi olmaz mıydı? Bir adım geriye doğru giderken karşımdaki kadın alayla güldü. "O her lafı söyleyen, üstten üstten bana bakan kadına ne oldu? Kaçıyor musun Hazan?"

Ben aynı Hazan'dım. Ondan korkmuyordum ama düşünmem gereken, korumam gereken biri daha vardı. Azra bana doğru bir adım daha attığında mırıldandım. "Sen buraya nasıl geldin?" dediğimde Azra gülerek bana bakmaya devam etti. "Emin ol hiç zor olmadı, günlerdir bu anı bekledim biliyor musun?"

"Ne istiyorsun?" dediğimde Azra ilk önce gözlerime ardından karnıma doğru baktı. "Beni hapse tıkıp hayatınızı yaşadınız, şimdide bir çocuğunuz oluyormuş." dedikten sonra alayla güldü. "Alparslan bana baksın diye yıllarca uğraştım ama sen gelip bir anda her şeyi bozdun."

Hala daha aynı meseleyi konuşuyorduk. Tutuklanmadan evvel Alparslan ona gereken cevabı vermişti ama Azra hala bu durumu kabullenmemişti anladığım kadarıyla. Birkaç adım daha geriye giderken mırıldandım. "Ben bir şey yapmadım, yalnızca kendi işimi yapıyordum."

Azra alayla güldü. "Kendi işini mi yapıyordun? Sürekli yan yanaydınız, sürekli karşılaşıyordunuz. Seni uyardım ama sen gidip beni ona şikayet ettin, aramızı daha da bozdun." dediğinde kaşlarım çatıldı.

Resmen takıntı haline getirmişti bunun başka bir açıklaması yoktu. İçeride olduğu tüm zamanlarda bunu düşünmüştü belli ki. Nasıl çıkmıştı bilmiyordum ama çıktığı gibi peşime düştüğünü görebiliyordum.

"Bunun bir bedeli olmayacağını düşündün, sana giderken de söylemiştim. Benden kurtuluşun yok." dediğinde korkuyla yutkundum. Azra belinden silah çıkartarak bana doğru doğrulttuğunda hızla konuştum. "Yapma, eline hiçbir şey geçmeyecek. Tekrar mı içeri girmek istiyorsun?"

Azra başını iki yana salladı. "İşim bittikten sonra kaçacağım hiç şüphen olmasın." dediğinde itiraz ettim. "Senin peşini bırakırlar mı sanıyorsun? Burada bana bir şey olduğu an herkes peşine düşer." dediğimde Azra omuz silkti. "Umurumda değil."

"Bana acımıyorsan Alparslan'a acı, bizi öldürdüğünde yaşayacağı acıyı düşün." dedim içim acıya acıya. Sevdiğim adamı takıntı haline getirmiş bir kadın karşısında aciz bir duruma düştüğüm için kendimden nefret ediyordum resmen.

"Bende çok acı çektim. Sen benim hayatımı bitirdin, senin yüzünden hiç bulaşmayacağım işlere bulaştım, özgürlüğümü aldın sen benim." dediğinde korkuyla ona bakmaya devam ettim.

"Hazan.." Arkamdan seslenen Murat abiyi duyduğumda korkumun hafiflediğini hissettim. "At silahını!" Murat abinin yanıma doğru geldiğini hissettiğimde duyduğum ateşleme sesiyle kollarımdan tutulup çekilmem bir oldu. Azra'nın ateşlediği silahtan çıkan kurşun beni teğet geçerken bir ateşleme sesi daha duydum.

Silah sesinin ardından Azra'nın acılı sesini duyduğumda büyük bir rahatlama hissederken Murat abinin sesini duydum. "Hazan, iyi misin abicim?" Murat abi kolumdan tutmuş tüm vücuduma dikkatle bakarken başımı salladım. "İyiyim."

İyiydim ama korkudan elim ayağım titriyordu. Kendime bir şey olmasından değil bebeğime bir şey olmasından korkmuştum. Barış'ın, Azra'nın yanına doğru gidişini izlerken Sevde'nin sesini duydum. "Hazan, iyi misin?"

Sevde elindeki su şişesinin kapağını açıp bana doğru uzatırken kolumdan tutarak kenarda duran banka doğru ilerlememe yardımcı oldu. Kolumdan tutup banka oturmamı sağlarken bana uzattığı şişeden birkaç yudum su içtim.

Barış, Azra'nın omzundaki yarasına bakarken Azra'nın inlemelerini duyuyordum. Gözyaşlarım korkudan yanaklarıma akmaya başlarken elimi karnıma doğru götürdüm. Ben iyiydim, o iyiydi. Ama sakin olamıyordum. Kalbim korkuyla atmaya devam ediyordu.

Nasıl bulmuştu bizi? Ne zamandır takip ediyordu? Bu sorular zihnimde dönüp durmaya devam ediyordu. Bir yandan da Alparslan'ın sözünü dinlemediğim için kendime kızıyordum. Ama kendi de söylemişti, güvenli bir bölgeydi burası. Azra'nın kaçtığını nereden bilebilirdim ki?

"Alparslan komutanıma haber verdim, gelecekler." Murat abimin sesiyle birlikte düşüncelerimden sıyrıldım. Eminim çok korkmuştu o da benim gibi. Murat abi düşüncelerimi anlamış gibi tekrardan konuştu. "iyi olduğunu söyledim, tabii kendi gözüyle görmeden inanmaz ama biraz rahatlamıştır."

Cebimde duran telefonumu çıkartırken konuştum. "Ben arayayım, sesimi duysun." diyerek Alparslan'ın numarasını tuşladım. Telefonu kulağıma götürürken burnumu çektim.

Telefon anında açılırken Alparslan'ın endişeli sesi kulağıma doldu. "Hazan, iyi misin?!" Endişesini gidermek için hızlıca cevap verdim. "İyiyim, iyiyiz. Hiçbir sorun yok." dediğimde Alparslan'ın derin bir nefes verdiğini işittim. "Allah'ım çok şükür, ömrümden ömür gitti."

"İyi miymiş Alparslan?" Abimin sesi kulağıma dolarken Alparslan'ın cevap verdiğini duydum. "İyiymiş, sesi iyi geliyor." Abimin de derin bir nefes verdiğini duyarken Alparslan bana hitaben konuştu. "Biz geliyoruz güzelim tamam mı? Yaklaşık 40 dakikaya kadar gelmiş oluruz."

"Tamam, dikkatli gelin. Ben iyiyim gerçekten. Sadece biraz korktum, onun dışında iyiyim." dediğimde Alparslan'ın onaylayan sesini duydum. "Bir yere geç otur, sakin olmaya çalış."

Alparslan'ı onayladıktan sonra vedalaşarak telefonu kapattım ve bakışlarımı Azra'ya doğru döndürdüm. Barış'ın müdahalesiyle yüzü buruşurken Sevde'nin sesini duydum. "Bu kadını tanıyor musun?"

Meraklı bir şekilde bana bakarken başımı salladım. "Alparslan'a takıntılıydı. Biz Alparslan ile birlikte olmadan önce bana takmıştı kafayı." dedim Buse'ye bakarak. Ardından devam ettim sözlerime. "Sırf beni öldürmek için teröristlerle işbirliği yaptı." o anlar gözlerimin önüne gelirken gözlerimi kapattım.

Hatırlamak istemediğim anlardı. Canımın acısını geçmiştim, yaşadığım korku çok başkaydı o zaman. O depoda tutulurken kurşunları yiyip yere yığıldığımda öleceğim korkusu ve hastanede iyileşmeye çalışırken odaya gelip beni öldürmeye çalışan adam üzerinden yıllar geçse de bende ağır bir travma olarak kalmıştı.

O kaçırılmanın tek iyi yanı Alparslan ile ikimizin korkuyla birbirimize açılmamız olmuştu. O günden sonra da bir daha ayrılmamıştık.

"İnanmıyorum ya, bir insan nasıl bu kadar alçalır?" Sevde'nin sesiyle birlikte gözlerimi aralayarak yüzüne baktım. "O kadar çok şey gördüm ki inan bana bu artık beni şaşırtmıyor." dediğimde Sevde üzgünce bana baktı. Babası başımdan geçen olayları anlatmıştı elbette ki.

Bakışlarımı Murat abiye doğru çevirirken merakla konuştum. "Abi bu kadın nasıl çıktı hapisten?" dediğimde Murat abi başını iki yana salladı. "Bu kadar kısa sürede çıkması zor, kaçırmışlardır yüksek ihtimalle ama bize bir haber gelmedi. Gelse Alparslan gerekli önlemleri alırdı."

Başımı sallayarak onayladım Murat abiyi. Haklıydı, eğer Alparslan'ın haberi olsaydı mutlaka önlem alırdı ve bana da söylerdi. Bakışlarımı tekrardan Azra ve Barış'a doğru çevirdiğimde Barış'ın Azra'nın ellerini arkadan kelepçelediğini gördüm.

Bir süre daha dışarıda oturarak Sevde ile sohbetimize devam ettik. Okulun önüne gelen araba ile birlikte oturduğum yerden ayaklandım. Alparslan'ın hızlı adımlarla bana doğru geldiğini görerek bende birkaç adım attım ona doğru.

Gözleri tüm vücudumda dolaşırken derin bir nefes verdi. Ben iyi olduğumu söylesem de gözleriyle görmeden rahatlayamamıştı anlaşılan. Kollarını bana doğru dolarken sesini duydum. "Size bir şey olmasından çok korktum." dediğinde bende ona sıkıca sarıldım. "İyiyiz, gerçekten."

Kollarını usulca benden çekerek yüzümü avuçlarının arasına alarak gözlerime baktı. "Çok şükür."

Abimin geniz temizleme sesi geldikten sonra sesini duydum. "İzin versen de bende sarılsam kardeşime." Ters ters Alparslan'a bakarken Alparslan ellerini yüzümden çekerek birkaç adım uzaklaştı. "Buyur." eliyle beni işaret ederken küçük bir tebessüm ettim. Şuan da bile huylarından vazgeçmiyorlardı.

"İyisiniz değil mi abicim?" Abim dikkatle bana bakarken başımı salladım. "İyiyiz abi, korktum sadece." diyerek kollarının arasına girdim. Sıkıca kollarımı ona dolarken abim de bana sarıldı.

Abimin kollarından usulca ayrılırken Alparslan'ın Azra'ya doğru yaklaştığını gördüm. Azra'nın acılı bakışlarının yanında Alparslan'ı görmesiyle birlikte oluşan duyguyla kaşlarım çatıldı. Karşımdaki bir teröristti ancak kocama takıntılı bir teröristti, bu durum canımı sıkıyordu.

"Nasıl kaçtın hapisten?" Alparslan'ın sorusuyla birlikte Azra sessiz kalırken Alparslan elini Azra'nın yarasının üzerine doğru koyarak bastırdı. Azra'nın yüzü buruşup ağzından büyük inlemeler kaçarken Alparslan'ın sesini duydum. "Hapisten nasıl kaçtın? Hazan'ı ne zamandır takip ediyorsun?"

Bağırmıyordu ama sesindeki sertlik insanı korkutuyordu, hele de sert bakışlarını anlatamazdım bile. Elini Azra'nın yarasından çekerken Azra'nın sesini duydum. "Başka bir hapishaneye nakliye edilecektim, o zaman aldılar beni."

"Bir soru daha sordum?" Alparslan'ın tahammülsüz ses tonuyla birlikte Azra'nın hırslı bakışları bana doğru döndü. Alparslan, Azra'nın nereye baktığını anlayarak gibi direkt olarak benim önüme geçip bana bakmasını engellerken Azra acıyla mırıldandı.

"İki gün oldu, tek olduğu anı kolladım. Bugün buraya gelirken de takip ettim." pişkin pişkin ne yaptığını anlatırken yüzümü buruşturdum. Alparslan'a karşı nasılda uysaldı, her şeyi anlatıyordu.

Sevde'nin dokunuşunu kolumda hissederken ona doğru bakarak ufak bir tebessüm ettim. Abimin sesini duymamla birlikte bakışlarım tekrardan onlara doğru döndü. "Hazan'dan ne istiyorsun hala?"

"Çünkü o benim elimden her şeyimi aldı! Alparslan'ı aldı, özgürlüğümü aldı, her şeyi aldı. O da kaybetsin istedim. Kendi ölmese bile en değerlisini kaybetsin istedim." dediğinde elimi karnıma sardım. Söylediği şeyleri idrak ettiğimde ürperdim.

"En değerlisini kaybetsin istedin öyle mi?" Alparslan'ın sinirli bir şekilde söylediği şeyle birlikte Azra'ya yaklaşarak eliyle yarasına sertçe bastırdı. "En değerlisini kaybetsin istedin." tehditkar bir biçimde konuşurken yaraya sertçe bastırmaya devam etti.

Azra acıdan kıvranarak ağlamaya başlarken daraldığımı hissederek elimi boğazıma doğru götürdüm. Söylediği şey kanımın donmasına neden olmuştu. Bana yaptıkları umurumda değildi ama alenen kızımı öldürmekten bahsetmesi kalbimin ağrımasına neden olmuştu. Hem de hiç acımadan söylediği şeyler gerçekten çok korkunçtu. Derdi benken küçücük bir bebeğe yapmak istediği şeyi aklım almıyordu.

Diğer eliyle de Azra'nın boğazını sıkarken tekrar sesini duydum kocamın. "Bu kadar kolay mı lan bu? Küçücük bir cana kıymak kolay mı!?" Azra'nın hem acıdan hem de boğazının sıkılmasıyla gözlerinin kaydığını görürken abimin sesini duydum. "Alparslan bırak öldüreceksin!"

Alparslan abimi umursamadan Azra'nın boğazını sıkmaya devam ederken abim Alparslan'ın kolunu tutarak ayırmaya çalıştı. "Bırak, Hazan'ın yanına git. İyi değil." Alparslan'ın bakışları bana doğru döndüğünde göz göze geldik. Elini Azra'nın üzerinden çekip bana doğru gelmeye başladı.

"Şşşt, ağlama." beni kendine çekip sıkıca sararken yüzümü omzuna doğru gömdüm. Alparslan'ın elini saçlarımda hissederken bir yandan sıkıca ona sarılıp bir yandan ağlamaya devam ediyordum.

Benim suçumdu, gelmemem gerekiyordu. Ama bilemezdim ki Azra'nın burada olduğunu. Bebeğimi tehlikeye attığım için çok pişmandım, eğer ona bir şey olsaydı kendimi asla affedemezdim.

"Komutanım biz bunu arabaya götürüyoruz, siz ne zaman derseniz gidebiliriz." Barış'ın sesiyle birlikte Alparslan'ın cevabını duydum. "Tamam, geçin siz geliyoruz bizde birazdan." Adım seslerinin bizden uzaklaşmaya başladığını duyduğumda başımı usulca kaldırdım.

Alparslan'ın gözlerine doğru bakarak mırıldandım. "Özür dilerim, seni dinlemem gerekiyordu." Alparslan başını iki yana sallayarak yanaklarımdaki yaşları temizledi. "Bilemezdin Hazan, Azra'nın kaçtığını bilseydin elbette gelmezdin. Kendini suçlama güzelim."

Kollarımı tekrardan Alparslan'a doğru sardım. Bu bana büyük bir ders olmuştu. Bir daha asla böyle bir şey yapmazdım. Kalan okullara başka bir doktor arkadaşımın gitmesini sağlayacaktım, bir daha böyle bir şeye kalkışmayacaktım bebeğimiz doğana kadar. Neyse ki ikimize de bir şey olmadan bu durumdan kurtulmuştuk.

Diyarbakır'a döndüğümüzde Azra direkt olarak tabura götürülmüştü. Bende ifade vererek evimize dönmüştüm. Eve varır varmaz Alparslan güzel bir yemek hazırlamış ve zorla yedirmişti. Ardından da telefonda konuştuğumuz gibi birlikte yatağa uzanmış geçirdiğim bu kötü atlatmak için bana yardımcı olmuştu. Yorgun hissettiğim için biraz uzanıp uyumak bana iyi gelmişti. Bu kötü günü de böyle atlatmıştık.

 

 

◔◔◔

Günler hızlıca geçiyordu, yaşadığımız o günün üzerinden aylar geçmişti. Doğuma çok az bir süre kalmıştı. Yaklaşık bir aydır evdeydim, doğum iznine ayrılmıştım. Artık son hazırlıklarımızı yapıyorduk, bebeğimizi kucağımıza almamıza günler kalmıştı. Hem heyecan hem stres dört bir yandan kendini hissettiriyordu.

Sabahtan bu yana kasılmalar hissediyordum, bu da doğumun yakın olduğunun habercisiydi. Bu yüzden her şeyin tamamen hazır olmasını istiyordum. Alparslan henüz karargahtan gelmemişken kalan eşyaları odaya yerleştirmek istiyordum.

Odasını da hazırlamıştık. Beşiği ilk aylarda bizim odamızda olacaktı, kolaylık olması için öyle bir karar almıştık. Sabırsızlıkla o beşiğin içine kızımızı yatırmayı bekliyorduk. Yıkayıp hazırladığım kıyafetleri dolabına yerleştirirken derin bir iç çektim. Yakında bu kıyafetlerin içi de dolacaktı.

Kıyafetleri yerleştirme işim bittiğinde odaya doğru baktım. Tekli sallanan bir koltuk, bir gardırop ve çekmeceli bir komodin vardı. Mobilyaları beyaz olarak seçmiştik, odanın duvarları mora yakın bir renkti. Komodinin üzeri hem Alparslan'ın aldığı hem de abimin aldığı oyuncaklarla doluydu. Ben her ne kadar itiraz etsem de beni dinlememişlerdi.

"Hazan kızıyorum ama, ben dinlen dedikçe tersime hareket ediyorsun." Alparslan'ın sıkıntılı ses tonuyla birlikte irkilerek bakışlarımı ona doğru çevirdim. "Aklım çıktı, öyle sessiz sessiz gelinir mi?" Kızarak söylediğim şeyle birlikte Alparslan belimden sarılarak ellerini karnıma sardı.

Çenesini omzuma doğru yaslarken konuştu. "Benim güzel karım korkmuş mu?" diyerek boynumu öperken gülümseyerek gözlerimi kapattım. "Aç mısın? Yemek hazırlayayım." dediğimde Alparslan cevap verdi. "Aç değilim, birazcık yorgunum." dedikten sonra mırıldandı. "Böyle burada kokunu içime çeke çeke uyusam, dinlensem."

Bende onunla sarılıp kokusunda uyumayı çok özlemiştim ama şu aralar rahatım yoktu ne yazık ki, deliksiz uykuya hasret kalmıştım resmen. İç geçirirken mırıldandım. "O zaman bir an önce dinlenmeye başlasan iyi olur, hanımefendinin gelmesi yakın biliyorsun. Sonra hiç dinlenemezsin."

Alparslan elleriyle karnımı okşarken cevap verdi. "Ondan gelen bana yorgunluk olmaz ki." dediğinde bakışlarımı Alparslan'a doğru çevirdim. "Gece gündüz sürekli ağladığında bana yakınırsan sana sorarım." dediğimde Alparslan güldü. "Benim kızım babasını üzmez."

"Ha annesini üzer yani?" kaşlarımı çatarak Alparslan'a doğru döndüğümde Alparslan şaşkınca bana baktı. "Öyle demedim canım, ikimizi de üzmez." dediğinde tersçe ona bakmaya devam ettim.

Alparslan konuyu değiştirmek için etrafa bakarken konuştu. "Duramadın kıyafetleri yerleştirdin değil mi?" dediğinde başımı salladım usulca. Alparslan ise başını iki yana salladı. "Ben gelince yerleştireceğim demiştim, kendini yoruyorsun."

"Ya zaten tüm gün yattım, sadece bunları yerleştirmek için kalktım." diye itiraz ederken Alparslan karnıma doğru eğilerek konuştu. "Kızım anneni görüyorsun değil mi? Beni hiç dinlemiyor." dediğinde kaşlarımı çattım. Elimle omzuna doğru vurarak konuştum. "Beni kızıma mı şikayet ediyorsun sen?"

"Ne alakası var canım, sadece söylüyorum." Alparslan sırıtarak konuşurken karnımda hissettiğim tekmeyle birlikte elimi karnıma yaslayarak konuştum. "Şuna bak o da seni destekliyor." dedim küskün bir sesle.

Alparslan elini karnıma yaslarken güldü. "Ben haklıyım değil mi babacım?" bir tekme daha hissederken Alparslan zafer kazanmış bir şekilde bana baktı. "Aldın mı cevabı."

Kollarımı göğsümde birleştirerek odadan çıktım. "Beni iyice sattınız sizde, daha doğmadan birlik oldunuz." Kendi kendime konuşarak oturma odasına doğru ilerlerken arkamdan Alparslan'ın geldiğini duyabiliyordum.

Kanepeye zorla oturarak bakışlarımı Alparslan'dan başka bir yere çevirdim. Alparslan yanıma otururken sesini duydum. "Karıcım." hiç umursamadan başka tarafa bakarken Alparslan'ın dudaklarını çenemle boynum arasındaki noktada hissettim. "Güzelim."

Gülümsememek için kendimi zor tutarken bu sefer Alparslan'ın dudakları boynumda dolaşmaya başladı. "Bir tanem, güzel karım ama küsme bana. Ben ikinizi de çok seviyorum, kızımızda seni çok seviyor."

Alparslan yanağımı öperken bir eli de karnımı okşamaya devam ediyordu. Hissettiğimiz tekmeyle birlikte Alparslan'ın sesini tekrar duydum. "Bak, annemi çok seviyorum dedi. Hadi barış bizimle."

Gülümseyerek Alparslan'a doğru döndüğümde yüzünde gülümsemeyle bana baktığını gördüm. "Hah şöyle gül ya, benimde günüm güzelleşsin." Dudaklarıma yaklaşarak gülüşümden öperken istemsizce daha da gülümsedim. "Tamam, bu seferlik barışıyorum."

Alparslan sırıtmaya devam etti. "İşte bu kadar." Gülerek ona bakmaya devam ederken Alparslan tekrardan konuştu. "Şaka bir yana kızımız artık çok büyüdü, ben yorulmanı istemiyorum, uyumakta da zorlanıyorsun ondan dinlen istiyorum sürekli."

"Biliyorum zaten bir şey yaptığım yok ki, çoğu şey sen yaptın. Ben birkaç parça eşya yerleştirdim." dedim.

Bu dönemde Alparslan o kadar yardımcı olmuştu ve bu bana çok iyi gelmişti. Göreve gittiği zamanlarda da Semra abla ve Nazlı yanımda olmuşlardı. El birliği ile 9 aylık süreyi doldurmuştuk. Tabii sırada daha sancılı günler vardı. Bir bebeği büyütmek kolay değildi. Zorlanacaktık ama bunu da el birliği ile başaracaktık.

"Annem iki gün sonra geliyormuş." dediğimde Alparslan beni onayladı. "Evet, bende konuştum bugün." dediğinde derin bir iç çektim. Gelmesi bizim için iyi olacaktı, iki tane çocuk büyütmüştü ve tecrübelerine ihtiyacımız vardı.

"İsmine hala karar veremedik." diyen Alparslan ile birlikte ona doğru baktım. "İsimsiz kaldı evladım, ne kadar zormuş karar vermek." dedim sıkkın bir sesle. Gerçekten karar vermek çok zordu. "Neyse doğuma kadar karar veririz inşallah."

Alparslan'ı onaylarken esneyerek başımı kanepeye doğru yasladım. Alparslan gülerek bana bakarken mırıldandı. "Uykun mu geldi uykucu?" kaşlarımı hafifçe çatarak konuştum. "Kızın yüzünden hep, yoksa ben uykuya dayanıklıyım biliyorsun." dediğimde Alparslan güldü. "Bilmez miyim? Hadi gel yatıralım o zaman seni."

Alparslan ayağa kalkıp benimde kalkmama yardımcı olurken mırıldandım. "Sende benimle uyu ama." dediğimde başını salladı. "Uyurum, biliyorsun en sevdiğim aktivite." gülerek başımı sallarken oturma odasından çıkmak için kapıya doğru ilerledim.

Kapıdan çıkmadan evvel hissettiğim sancıyla birlikte duraksayarak yüzümü buruşturdum. Elim kasıklarıma doğru giderken Alparslan'ın panik sesini duydum. "Hazan? Sancı mı girdi?"

Sancının geçmesi için beklerken derin nefes alıp verdim, hafifleyince başımı salladım usulca. "Küçük bir sancı, iyiyim." dediğimde Alparslan önüme doğru geçerek yüzüme baktı. "Doğum sancısı gibi mi?" hem panik olmuş hem de heyecanlı gözlerle bana bakarken cevap verdim. "Bilmiyorum, ama doğum yaklaştı bunların olması normal."

Alparslan hiç beklemeden beni kucağına alırken konuştum. "Ne yapıyorsun, belini inciteceksin." beni dinlemeyerek odamıza doğru ilerlerken tekrar konuştum. "Alparslan indir beni, eskisi gibi hafif değilim."

İster istemez epey kilo almıştım, hem benim ağırlığım hem de bebeğimizin ağırlığı derken gerçekten ağır sayılırdık. Ama Alparslan beni duymazdan gelerek yatağa kadar götürdü ve dikkatlice yatağa bıraktı.

"Alışkınım ben güzelim, hem iki adımlık yerden ne olacak?" diyerek üzerimi örterken başımı iki yana salladım. Alparslan üzerindeki tişörtü çıkartarak yatağa girerken ben yerimi rahatlatmak için hafifçe doğrulmaya çalıştım.

Gerçekten bu aralar uyumak benim için çok zordu. Özellikle geceleri artan bel ve bacak ağrılarım beni zorluyordu. "Sırtına yastık koyalım." Alparslan sırtıma yastık koyduktan sonra bana döndü. "Böyle rahat mısın, bir tane daha koyayım mı?"

"Böyle rahat gibi." dediğimde beni onayladı. "Gece uyuyamazsan eğer beni uyandırıyorsun tamam mı? Seni rahatlatacak çözümler buluruz." dediğinde başımı salladım. Elbette ki uyandırmayacaktım. Çünkü onunda dinlenmeye ihtiyacı vardı.

Alparslan ışığı kapatıp yanıma uzanırken başımı ona doğru çevirdim. "En çok sana sarılıp uyumayı özledim." ddim durgun bir sesle. Alparslan elini yanağıma getirip okşarken mırıldandı. "Bende çok özledim ama az kaldı, azıcık daha sabredeceğiz. Bebeğimiz doğduktan sonra sıkı sıkı sarılacağım sana."

"Bu anı iple çekiyorum." dedim gülümseyerek. Ardından ekledim. "İyi geceler." dediğimde Alparslan dudaklarıma yaklaşarak uzunca öptü. "Güzel geceler güzelim." dedikten sonra karnıma yaklaşarak tişörtümü kaldırdı, dudaklarını uzunca karnıma bastırdı. "Güzel geceler babacım."

Huzurla gözlerimi kapatarak uyumaya çalıştım. Yerim rahatken en azından birkaç saat uyuyup dinlenmek istiyordum.

Gece hissettiğim sancıyla gözlerimi aralarken elimi karnıma doğru yasladım. Derin nefes alıp vererek geçmesini beklerken bakışlarımı usulca yan tarafa doğru çevirdim. Alparslan'ın bana doğru dönmüş bir biçimde uyuduğunu görerek yataktan usulca doğruldum.

Sancım hafifleyince odadaki banyoya doğru ilerledim. İşlerimi hallettikten sonra tekrar giren sancıyla birlikte duraksadım. Sessiz olmaya çalışarak odadaki koltuğa ilerledim. Zorla oturarak elimi karnıma sararken sancının geçmesiyle birlikte derin bir nefes verdim.

Oturduğum yerden usulca kalkarak komodindeki telefonumu aldım. Saat sabaha karşı 4'tü. Yavaş adımlarla odadan çıkmaya başladım. Bu gece uzun olacaktı anlaşılan. Eğer sancılar arası sıklaşırsa mutlaka hastaneye gitmemiz gerekiyordu ama şuan kendimi dinlemem yeterliydi.

Odadan çıkarak ilk önce merdivenlerden inerek mutfağa doğru ilerledim. Bir bardak su alarak tekrardan yukarı çıkıp oturma odasına doğru ilerledim. Kanepeye dikkatle oturarak sırtımı arkamdaki yastığa yasladım. Ellerimi karnıma sararak gözlerimi kapattım.

Gözlerimi kapatarak uyumaya çalışırken tekrar tekrar hissettiğim sancılarla birlikte pek kaliteli bir uyku geçiremedim. Kah uyuyup uyanarak kah odada dolaşıp sancımın geçmesini beklerken sabahı sabah etmiştim.

Evin içinde duyduğum adım sesleriyle kapattığım gözlerimi araladım. Muhtemelen Alparslan uyanmıştı ve evin içinde beni arıyordu. "Buradayım canımın içi." Ona doğru seslenerek odaya gelmesini beklemeye başladım.

Alparslan odanın kapısından girerken kaşlarını çatarak yüzüme doğru baktı. "Güzelim, sen neden buradasın?" yanıma doğru gelirken yüzüme bakmaya devam etti. "Hiç uyuyamadın mı?"

"Gece sancılarım arttı biraz. Seni rahatsız etmeyim diye geldim." dediğimde bakışlarında büyük bir telaş oluştu. "Rahatsız etmek ne demek, sen burada acı çekerken ben rahat rahat uyumazdım." dedikten sonra ekledi. "Hastaneye gidelim mi?"

Başımı iki yana sallayarak reddettim. "Sancılar henüz çok sık değil, 10 dakika da bir geliyor. Sıklaşınca gideceğiz." dediğimde Alparslan derin bir iç çekerek elini saçlarından geçirdi. "Daha haftalar vardı, erken değil mi?"

Alparslan'ın elini tutarak mırıldandım. "38. haftayı doldurduk. Gayet normal." dedikten sonra ekledim. "Bizimki erkenci çıktı babası, tabii onu merakla, sevgiyle bekleyen babasının olduğunu biliyor. Çabuk kavuşmak istemiş."

Alparslan'ın içinin rahatlaması için söylediğim şeyle birlikte onun yüzünde küçük bir tebessüm oluştu. "Kucağıma almak için çok hevesliyim ama senin acı çektiğini görmek canımı sıkıyor."

Yanıma oturduğunda elimi yanağına yasladım. "Onun için değer, hem gülü seven dikenine katlanır." dediğimde Alparslan başını salladı. "Öyle de ne bileyim işte." dedikten sonra ekledi. "Ben bizim için kahvaltı hazırlayayım, aç aç olmaz. Sen burada dinlen tamam mı?"

Söylediği şeyle ayağa kalkmak için doğrulduğum sırada Alparslan beni engelledi. "Gelme sen, ben buraya getiririm. Hızlıca geliyorum tamam mı?" hızlı bir şekilde odadan çıkarken arkasından baktım bir süre.

Alparslan'ı beklerken gözlerimi kapatıp onu bekleyeyim derken içim geçmişti. Daha o gelmeden hissettiğim sancıyla gözlerimi aralarken Alparslan'ın geldiğini duydum. Odaya girip yanıma ilerleyip oturdu. Elleriyle beni besleyerek karnımı duyurduktan sonra kendi de yiyerek tepsiyi mutfağa götürdü.

Saatler ilerlerken sancılarımda sıklaşmaya başlamıştı. Alparslan beni yalnız bırakmamak için izin almıştı. Hastaneye gitmek için odada hazırlanırken dolaptan elbise çıkardım. Üzerimdeki tişörtü çıkartırken bacaklarımın arasından akan suyu hissettiğimde şaşkınca bakışlarımı bacaklarıma çevirdim.

"Alparslan!" korkuyla bağırırken Alparslan'ın banyodan telaşla çıktığını gördüm. "Suyum geldi." Panik içinde konuşurken Alparslan'ın hem şaşkın hem telaşlı sesini duydum. "Ne?" Gözleri bacaklarım ve gözlerim arasında gidip gelirken konuştum. "Suyum geldi, doğum çantasını al sen, gitmemiz gerekiyor hemen."

"Tamam, tamam." Alparslan koşar adımlarla odadan çıkarken elimdeki elbiseyi üzerime geçirdim telaşla. Hem hissettiğim sancı, hem bebeğime kavuşacağım için yaşadığım heyecan hepsi birbirine girmişti.

"Geldim, geldim." diyerek bana doğru koştu kocam. Kolumdan tutarken beni kapıya doğru götürmeye başladı. "Sancın ne durumda, yürüyebilir misin? Ben kucağıma alayım seni." dediğinde hızla reddettim. "Yürürüm, sakin ol lütfen."

Yaşadığı panikle merdivenlerden inerken kötü bir şeyler olmasını istemiyordum. Yavaş adımlarla merdivenlerden inerken konuştum. "Havva'yı arayıp haber vermemiz lazım." dediğimde Alparslan cevap verdi. "Arayacağım ben arabada."

Merdivenlerden inerek evden çıktığımızda hızlıca arabaya bindik. Alparslan yola çıkmadan önce Havva'yı arayarak durumum hakkında bilgi verdiğinde Havva gerekli ayarlamaları yapacağını söyleyerek telefonu kapatmıştı.

3-4 dakika da bir gelen sancılarımla yüzüm buruşurken Alparslan'ın sesini duydum. "Derin derin nefes al güzelim." Alparslan'ın dediğini yaparak derin derin nefes almaya çalıştım. Aldığım nefes bile zor geliyordu artık acıdan.

Hastaneye vardığımızda kapıda beni bekleyen Havva ve ebeyi gördüğümde derin bir nefes verdim. Arabadan indiğimde tekerlekli sandalyeye oturarak beni acil müdahale odasına götürürlerken Alparslan'ın yanımda koştuğunu duyuyordum.

Odaya girdiğimde sedyeye yatarken Havva direkt olarak yeterli rahim açıklığı olup olmadığına bakmıştı. Yeterli açıklık olmadığı için doğum henüz gerçekleşmezken yaşadığım acıyla hem ağlayıp hem de sabretmeye çalışıyordum.

Acıdan kapattığım gözlerim duyduğum sesle hafifçe aralandı. "Güzelim." Alparslan elleriyle terleyen saçlarımı yüzümden çekerken ağlamaya devam ettim. "Dayan bir tanem." eliyle yüzümdeki yaşları temizlerken onunda acı çektiğini anlayabiliyordum.

Elimi tutarak bana destek olmaya çalışırken acıyla elini sıkıyordum, gerçekten bu acı anlatılmazdı. 2-3 dakika da bir yeni bir sancı dalgasıyla sarsılırken Alparslan elinden geldiğince bana destek olmaya çalışıyordu ama nafileydi.

Kaç saat geçmişti bilmiyordum ama sonunda yeterli rahim açıklığına ulaşıldığında direkt olarak doğumhaneye alınmıştım.

 

 

◔◔◔

Teorik olarak doğum ne demek biliyordum, birçok kez doğuma da girmiştim ama insan yaşamadan bazı şeyleri anlamıyordu. Bende yaşayarak anlamıştım bunun zorluğunu. Çok fazla sancı, acı çekmiştim ama bunların karşılığında kızımı göğsüme yatırdıklarında almıştım. Çektiğim tüm acıları unutmuştum.

Doğumhaneden çıkarken bakışlarım kocamı bulmuştu. Halsiz bir şekilde gülümserken benim iyi olduğuma emin olarak derin bir nefes vermişti. Ardından bakışları kızımıza dönmüştü.

"Her şey yolunda değil mi? İkisi de iyi." Alparslan gözlerine inanamayıp Havva'ya doğru baktığında Havva gülümsedi. "Hiç merak etme, her şey yolunda. Hazan'ı odaya alacağız şimdi, kızımızın kontrollerini yaptıktan sonra onu da getireceğiz."

Odaya doğru ilerlemeye başladığımızda Alparslan benimle birlikte odaya ilerledi. Odaya girdiğimizde görevliler dışarı çıkarken halsizce Alparslan'a doğru baktım. Hızlıca yanıma gelerek alnıma dudaklarını bastırırken sesini duydum. "Güzelim benim, dinlen biraz. O kadar zor bir işi başardın ki gurur duyuyorum seninle."

Gözlerimi usulca kapattım. Gece boyu çektiğim sancı, uykusuzluk, son 3-4 saattir çektiğim şiddetli ağrı ve sancı derken epey yorgundum. Ama bir an önce kızımı kucağıma almak istiyordum.

Odanın kapısı açıldığında ebenin sesini duydum. "Küçük kızımız anne ve babasıyla tanışmak istiyor." odaya giren ebenin kucağındaki kızımı gördüğümde yerimde doğrulmaya çalıştım. Alparslan yastığımı düzelterek bana yardımcı olurken hemşire kızımı bana doğru uzattı.

Küçücük bedeni kucağıma aldığım an gözyaşlarıma hakim olamazken fısıldadım. "Annecim." sesimle birlikte gözlerini hafifçe aralayıp bana bakarken güldüm. Şapkasının altından görünen kahverengi saçları, minik burnu, tombul yanaklarıyla o kadar güzeldi ki. Ona bakarken içimin titriyordu.

Bakışlarımı bizi seyreden Alparslan'a doğru çevirdim. Dokunmaktan korkarcasına bize bakarken gözlerinin dolduğunu gördüm. "Kızınla tanışmayacak mısın?" burnumu çekerek Alparslan'a hitaben konuştuğumda Alparslan mırıldandı. "Çok küçük, ben canını yakarsam ya?"

"Yakmazsın babası, o seninle tanışmak için eminim çok heveslidir." diyerek kızımı ona doğru uzattığımda bir eliyle başıyla boynunu destekleyecek şekilde kucağına aldı. Göğüs hizasında tutarken mırıldandı. "Hoş geldin kızım, iyi ki geldin."

Alparslan burnunu kızımızın boynuna doğru yaklaştırıp derince nefes alırken gözyaşlarıyla birlikte onları izlemeye devam ettim. Kızımız odayı inletircesine ağlamaya başlarken ebenin sesini duydum. "Bebeğimiz acıkmış olmalı annesi. İlk beslenmesini gerçekleştirelim."

Alparslan bebeği bana doğru uzatırken Alparslan burnunu çekerek konuştu. "Çıkayım mı ben?" Hızla başımı iki yana salladım. "Hayır, beni yalnız bırakma."

Ebe, kızımı göğsüme doğru konumlandırmama yardımcı olurken aralık duran dudakları meme ucumu bularak kavradı ve emmeye başladı. Hayranlıkla kucağımdaki mucizeyi izlerken Alparslan da parıldayan gözlerle ikimizi izliyordu. O kadar güzeldi ki, 9 aylık hasretimize değmişti.

Dikkatle emzirdikten sonra kollarımda uykuya dalmıştı kızım. Bize yardımcı olan ebe yalnı, kalmamız için bizi yalnız bırakırken Alparslan kucağımdan dikkatle alarak hemen yanımızdaki hastane beşiğine koydu. Bakışlarını kızımızın üzerinden çekemezken yatağa uzanarak ikisine doğru baktım.

"Hazan, çok küçük değil mi?" Alparslan'ın söylediği şeyle birlikte başımı salladım. "Minicik ama büyüyecek." dediğimde Alparslan bana doğru çevirdi bakışlarını. "O kadar güzel ki, sana benzeyeceğini söylemiştim."

Tebessümle ona bakarken elini yanağıma yaslayarak sevdi. "Bu duygu çok başkaymış, daha önce yaşadığım hiçbir şeye benzemiyor ben kelimelere dökemiyorum." Alparslan titreyen gözbebekleriyle kızımıza bakarken yanağımdaki elini tuttum.

Alparslan bana dönerek gülümsedi. "Bana yaşamadığım birçok duyguyu yaşattın, birini bu kadar sevemem dedim seni çok sevdim. Evleneceğimi bile düşünmezken şimdi baba oldum. İyi ki Hazan, iyi ki gönlüm senin gibi birine bağlanmış."

"Beni ağlatmak için mi uğraşıyorsun, lohusayım ben." diyerek gözyaşlarımı tutamazken Alparslan gözyaşlarımı temizledi. Yanağımı öperken güldü. "Eyvah, ben hamileliği atlattık diye sevinirken şimdi bir de lohusalık başlıyor değil mi?"

Sorduğu soruyla birlikte kaşlarımı çattım. "Pislik yapma." dediğimde Alparslan gülmeye devam etti. Bende dayanamayarak gülerken Alparslan tekrardan konuştu. "Kızımız doğana kadar ismine karar veririz diyorduk, erkenci çıktı bizimki."

"Hiç sorma." dediğimde Alparslan düşünceli bir şekilde bana doğru baktı. "Hazal olsun mu? Hem senin ismine yakın bir anlamı olur. Sen gönlümdeki sonbaharsın o da ağaçtan dökülen yaprak. Bence uyumlu olur." beklentiyle bana bakarken başımı salladım. "Hazal, çok güzel olur."

Hazal Türkoğlu, bizim aşkımızın meyvesi. Onu çok beklemiştik. Daha Alparslan evlenme teklifi ettiğinde bu konuyu konuşurken şimdi kızımız yanı başımızdaydı. Alparslan ile bakışlarımız hiç üzerinden ayrılmıyordu. Aylarca onu beklemiştik, iyi olsun, sağlıklı olsun diye çabalamıştık ve sonunda kavuşmuştuk.

Ben bir daha kimseye güvenemem derken Alparslan'a güvenmiştim. Evlenmem derken onunla evlenmiştim, bir çocuğumun olmasından korkarken onun yardımıyla bu korkumu aşmıştım. Alparslan benim tüm korkularımı aşmama neden olmuştu. Kalbimin tümü ona aitken şimdi yarısı kızımındı. Bu hayat bana çok güzel bir aile vermişti.

 

 

Bölüm Sonu

‣‣‣ Bölümümüzü nasıl buldunuz?

‣‣‣ Alparslan ve Hazan sahneleri nasıldı?

‣‣‣ Bebeğimiz doğdu, daha fazla uzatmayalım istedim artık.

‣‣‣ Bebek doğunca hemen final olsun istemedim, biraz da olsa sahneleri okumak isterseniz diye bir bölüm daha uzatacağım o yüzden.

Final bölümünde görüşmek üzere, yorumlarınızı bekliyor olacağım..

Loading...
0%