@mutlusonsuz222
|
⇼⇼⇼ Silah sesleri, arabamın kırılan camlarının sesi kulaklarıma ulaştığında kalbimin korkudan yerinden çıkacak gibi atmasını umursamayarak hızlı bir hamle ile kapımı açarak kendimi yere doğru attım. Sırtım arabaya yaslanırken çantamdaki silahımı çıkartarak bana ateş açan kişilere karşılık vermeye başladım. Ne kadar dayanırdım, şarjördeki mermi beni korumaya yeter miydi bilmiyordum ama bana öğretilen biçimde direnecektim. Kim olduklarını tahmin edebiliyordum. Buraya sürülmeme sebep olan kişilerin saldırısıydı bu. Yalnız olduğum anı kollamışlardı, korumalarım olmadığında karşıma çıkmışlardı. Amaçları beni öldürmek değil göz dağı vermekti ama ben bu işin peşini bırakmazdım. Bir yandan telefonumu çıkartarak emniyetten numarasını aldığım komiseri aramaya çalışırken seslerin yoğunlaşmasıyla aracın yanına iyice çöktüm kendimi korumak için. Telefonun açıldığını duyduğumda hızla konuştum. "Pusuya düştüm, Vezirli caddesi 12. sokak, zincir marketin önündeyim. Buraya ekip göndermenizi istiyorum." arka arkaya cümlelerimi sıralarken karşıdan gelen cevabı duydum. "Kiminle görüşüyorum." Sorduğu soruyla gözlerimi kapatıp sert bir nefes verdiğimde konuştum. "Cumhuriyet savcısı Devrim Akyol" İsmimi söylememle birlikte karşı taraftaki paniği hissettim. "Ekipleri hemen çıkartıyorum sayın savcım." telefon kapandığında yere doğru bırakarak gözlerimi kapattım. Gözlerimi kapattığım an burnuma dolan koku yıllardır içime çekemediğim ama burnumun direğini sızlatan, kalbimin en derinlerinde sakladığım, en ufak bir şeyde kalbimin sızlamasına neden olan o kişinin kokusuydu. Benim kalp yaramın kokusuydu. Gözlerimi aniden açtığımda karşımda gördüğüm ela gözler kalbimin teklemesine neden oldu. Bu gerçek olamazdı, hayal görüyordum. Ben onu kaybedeli yıllar olmuşken şimdi karşımda olamazdı. Yaşadığım korku yüzünden halüsinasyon görüyordum. Hala hatırladığım gibiydi, bana bakarken aşkla parıldayan gözleri, şefkatli bakışları aynıydı. Tek bir şey vardı; özlem. Biraz da çökmüştü, gözaltında torbalar vardı. Bir de sevdiğim kokusuna sigara dumanı karışmıştı. Çok tanıdıktı ama değildi sanki. Bir şeyler değişmişti. Araya giren yıllar, kaybolan yıllarımız vardı bir kere. Eğer karşımda gördüğüm adam gerçekse sormam gereken bir hesap, kabullenmem gereken şeyler vardı... Geçen yıllar yaşanılan her şeyi unutturur muydu? Akan giden zaman, aradan geçen onca gün birbirini seven iki kişinin içindeki aşkı bitirir miydi? Ya iki taraftan biri mezara girse, hiç kavuşamayacağını bile bile bir insan bir insanı sevmeye, beklemeye devam eder miydi? Aşk gerçekten bütün engelleri aşar mıydı? ⇼⇼⇼. İlk önce alıntı, tanıtım gibi bir sahne yayınlamak istedim. Bu sahneden pek bir şey anlamayabilirsiniz ama kafanızda bir şeyler canlandı mı merak ediyorum açıkçası. Tahminlerinizi alabilir miyim? Öncelikle bu kurgu fikrini bana veren değerli okuyucuma çok teşekkür ediyorum. Yine sizin isteklerinizi dikkate alarak ilerlemeye çalışacağım. O yüzden desteklerinizi esirgemeyin. Eleştirilerinizi veya güzel yorumlarınızı bekliyor olacağım.
|
0% |