Yeni Üyelik
15.
Bölüm

Kaybolan Yıllar| 13

@mutlusonsuz222

Umarım severek okuduğunuz bir bölüm olur, keyifli okumalar dilerim..

🖇️Satır arası yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın..

13.Bölüm

Arabada sessizlik hakimdi. Daha doğrusu radyodan kısık bir sesle şarkı duyuluyordu ancak onun dışında ikimizde konuşmuyorduk. Gideceğimiz adres biraz uzaktı, Allah'tan Pamir yolu biliyordu. 3 yıl şehirden uzak kalsa da yolları hala hatırlıyordu. Onun benimle gelmesi bu yüzden gerçekten iyi olmuştu. Camdan dışarıyı izlerken aramızdaki sessizliği bozmak adına mırıldandım.

"Bazen ne düşünüyorum biliyor musun?" söylediğim cümle ile birlikte Pamir başını bana doğru çevirdiğinde göz göze geldik. "Eğer böyle bir olay yaşamamış olsaydık şuan ne durumda olurduk?" dedim merakla. Ardından ekledim. "Mesela ayrılır mıydık? Kavga eder miydik? Belki ben mezun olur olmaz yanına gelirdim, burada birbirimize destek olurduk. Ya da ne bileyim belki yollarımız ayrılırdı bir süre sonra."

"Yollarımız ayrılmazdı, bunu aklından bile geçirme." dedi Pamir kestirip atarak. Yoldan gözünü kısaca ayrılıp bana doğru döndüğünde gözlerime baktı. "Benim içimdeki sevgi öyle basit değil Devrim, seninki de değil biliyorum. Eğer öyle olsaydı 3 yıl boyunca acını taze tutmazdın, benim yasımı tutmazdın. Hayatına bakardın, belki başkasıyla olurdun." dedi dayanamadığını belli eden bir ses tonuyla. Ardından ekledi. "Bizim aşkımız öyle kolay bitmezdi yani. Buraya gelirdin, birbirimize destek olurduk. Sonra evlenirdik, belki çocuklarımız olurdu."

Pamir ile evlenmek, çocuk sahibi olmak. Belki de bir genç kız için en büyük hayallerden biriydi sevdiği ve onu seven bir adamla evlenmek, gelinlik giymek ve sonrasında ondan bir çocuk sahibi olmak. Benim içinde o zamanlar öyleydi. Pamir bana evlenme teklifi etse bir saniye düşünmez kabul ederdim, o zaman önceliklerim yoktu. Ama şimdi önceliklerim değişmişti, bir kere işkoliktim ben. Evlilik, çocuk bunları düşünmeyeli o kadar uzun süre olmuştu ki.

"Güzel hayaller, yani hayatımızı kurmuş olurduk. Bir bilinmezliğin içinde sürüklenmezdik." dedim düşünceli bir şekilde. Pamir kaşlarını çatıp bana döndü. "Hayal değil, bir gün gerçek olacak. Bunu sende biliyorsun Devrim. Biliyorsun değil mi?" dediğinde omuz silktim. "Bilmiyorum." dedikten sonra ekledim. "Hayal etmeyi bırakalı çok uzun zaman oldu, geleceği düşünmek için bir sebebim yoktu uzun zamandır."

Pamir dizlerimde duran elimi tuttu sıkıca. "Birlikte hayal kuracağız ve bunları gerçekleştireceğiz." dedi Pamir kararlı bir sesle. Ardından ekledi. "Sizden uzaktayken çok hayal kurdum ben. Size kavuşmanın hayalini, kavuştuktan sonra olacak olan şeylerin hayalini, çocuklarımızın bile hayalini kurdum. Sana benzeyen kız çocukları.. öyle dayandım yokluğunuza."

Hayat çok garipti. Birimiz hayal kurmayı unutmuşken, ümitsizliğe kapılmışken, kendine hayatı zindan ederken birimiz hayallerine tutunup yaşamını sürdürmüştü. İkimizde yara almadan kurtulamamıştık. Biraz zor olacaktı ama yine birbirimize sarılıp yaralarımızı saracaktık.

Pamir elimi tutmaya devam ederken derin bir iç çektim. Konuyu değiştirmek için konuştum. "Burçe ile konuştun mu hiç? Sınavları vardı, iyi geçiyor mu?" dedim merakla. Ben aramıyordum, aradığımda tekrardan Halide teyze ile konuşmaktan çekiniyordum. Onu da anlıyordum, oğlunu kaybetmenin acısıyla sınanmıştı yine de konuşmak istemiyordum işte. Karışık olan kafamı daha çok karıştırıyordu çünkü.

"Burçeyle konuşmadım ama annemin söylediğine göre iyi geçiyor sınavları, bu yıl zormuş. Sen daha iyi bilirsin." dediğinde başımı salladım. "Bilmez miyim? Bahar dönemindeki sınavları geçmek için senin yardımın çok dokunmuştu. Şimdi kardeşine de bir destek atarsın." dediğimde Pamir sırıttı. "O sana özeldi güzelim, başka kimseye destek atamam." dediğinde istemsizce güldüm.

Pamir elini elimden çekerek arabayı bir evin önüne doğru park etti. Geldiğimizi anlayarak emniyet kemerimi çözerken Pamir'de kemerini çözdü. Aynı anda arabadan inerken önden eve doğru yürümeye başladım. Pamir hemen arkamdan dikkatli bir şekilde etrafına bakarak gelirken karşımdaki tek katlı eve baktım. Bahçe kapısından içeri girip evin kapısına ulaştığımızda tüylerim diken diken oldu. Etraf fazla sessizdi.

Pamir evin zilini çaldığında beklemeye koyulduk. Kısa bir süre sonra kapı aralanırken Dilan'ın abisi Behram'ın yüzünü gördüm. Bizi gördüğü gibi kaşları çatılırken hırçın bir şekilde konuştu. "Ne işiniz var burada? Anamı kardeşimi ayarttığınız yetmedi sıra bana mı geldi?" dediğinde kaşlarımı çatmadan edemedim. "Aynen sıra sana geldi, asıl sen kardeşinin şikayetçi olmasına nasıl engel oldun?"

"Bana bak savcı, elimden bir kaza çıkacak. Çok oluyorsun sen" dediğinde Pamir'in sert sesini duydum. "O elini bir kaldır bakalım bir daha kullanabiliyor musun?! Alırım bir yerlerine monte ederim. Adam gibi konuşacaksın." dediğinde Behram, Pamir'e baktı sessiz kalarak. Ardından dayanamayıp konuştu. "Ne istiyorsunuz? Dilanla anam yok evde." dediğinde başımı salladım. "Biliyorum, seninle konuşmak için geldik."

"Ne konuşacaksınız?" dediğinde derin bir nefes alarak konuya girdim. "Kardeşin hamile." dediğimde Behram'ın yüzünden büyük bir şaşkınlık ve ardından büyük bir öfke ifadesi oluştu. "Ne demek hamile? Ulan Dilan, ben seni öldürmez miyim? Orospuluk yap diye mi evden çıkartıyoruz biz seni!?" Behram bağırarak konuşurken sesini bastırmaya çalıştım. "Kes lan sesini, kardeşinin haline acıyacağına bir de konuşuyorsun"

"Namusumuzu iki paralık etti, ne diyeyim savcı. Aferin mi diyeyim, ulan ben senin bacaklarını kırmaz mıyım?" diye kendi kendine konuşurken baskın bir sesle konuştum. "Hele bir dene, savcının yanında ölüm tehditleri savuruyorsun. İki dakikamı almaz seni içeri attırmak." dedikten sonra ekledim. "Kardeşinin ne durumda olduğunu bilmiyor musun sen? İsteyerek mi yaptı bu kız bunu?" dediğimde Behram nefretle yüzünü buruşturdu. "O kevaşeden her şey beklenir, kim bilir kimin altına yattı da peydahladı o bebeyi."

Söylediği sözler sinirime dokunurken Pamir'in ani bir hamleyle adamın suratına doğru yumruğunu indirmesi bir oldu. Anın şokuyla ağzım açık kalırken Pamir'in sesini duydum. "Düzgün konuşacaksın şerefsiz herif, kardeşin lan o senin! Kardeşin! Bu kadar mı lan adamlığın?! Kardeşine orospuluğu mu yakıştırıyorsun sen!" diyerek bağırırken hızlıca Pamir'i engellemeye çalıştım. "Pamir, dur lütfen." araya girerek Pamir'in elinden adamı kurtarırken Pamir'i arkama doğru çektim.

Sinirle aldığı ve verdiği nefes saçlarıma vuracak kadar yakın mesafede dururken gerginliğini hissetmek çok kolaydı. Kardeşi onun kırmızı çizgisiydi. Bu davadan o yüzden çok etkilenmişti. "Evime gelip beni darp ediyorsunuz! Şikayet edeceğim!" dedi adam burnundan akan kanı silerken. Arkamdan Pamir'in sesini duydum. "Etmezsen en adi şerefsizsin lan!"

"Kes sesini!" dedim Behram'a doğru bakarak. Baş parmağımı havaya kaldırarak konuştum. "Kardeşin bu bebeği doğurmak istemiyor, imzanı atacaksın kürtaj gerçekleşecek." dediğimde Behram konuştu. "Babası kim belli mi?" sorduğu soruyla birlikte cevap verdim. "Belli olacak yakında, yarın gidiyorsun hastaneye ve imzanı atıyorsun. Gelmezsen polislerle gelirim kapına. Tıpış tıpış attırırım o imzayı. Ya seve seve ya da.. sen anladın." dedim küfür etmekten kaçınarak.

Arkamı dönerek Pamir'in yüzüne doğru baktım. Onun bakışları hala Behram'ın üzerindeyken bakışlarını bana doğru çevirerek üstten bir biçimde bana doğru baktı. "Gidelim." dediğimde başıyla bahçe kapısını işaret etti. Önden benim çıkmamı söylediğini anlayarak kapıya doğru ilerledikten birkaç saniye sonra Pamir'de peşimden geldi. Arabaya bindiğimizde derin bir nefes verdim.

"Döl israfı, kardeşi tecavüze uğramış adamın sözlerine bak. Ben sana yapacağımı bilirdim de işte dua et yanımda sen vardın." dedi Pamir söylenerek. Arabayı çalıştırıp yolda ilerlemeye başladığında mırıldandım. "Yumruk atman iyi olmadı, şikayetçi olabilir." dediğimde Pamir bana doğru baktı. "Olursa olsun, kanıma dokundu şerefsizin dedikleri. Ulan Burçe'nin başına böyle bir şey gelse ben onu pamuklara sararım, adamın kullandığı kelimelere bak."

"Bazı insanlar ben ve Burçe kadar şanslı doğmuyor ne yazık ki." dedim hayranlıkla. Ardından da ekledim. "Daha doğrusu çoğu kadın biz kadar şanslı değil. Ama ben onun yitip gitmemesi için elimden gelen her şeyi yapacağım. Bu dava bitsin ya da bitmesin elim sürekli üzerinde olacak, okulunu okuyacak ve kendi ayakları üzerinde duran bir birey olacak." dedim kararlılıkla.

Bu ülkede kaç genç kız yitip gitmişti. Ben Dilan'ın onlardan biri olmasına izin vermeyecektim. Çok kötü bir olay yaşamıştı evet ama bunun onu bitirmesine izin vermeyecektim. Gerekirse psikolojik destek alacaktı, gerekirse başka şeyler olacaktı ama o umudunu yitirmeden hayatına devam edecekti. Onu hayata kazandırmamız gerekiyordu.

"İşte benim sevdiğim kadın." dedi Pamir hayranlıkla. Ardından da ekledi. "Her daim arkandayım, ne olursa olsun." dediğinde gülümsedim. Bunu biliyordum, artık daha iyi biliyordum. "Biliyorum, bana destek olacağından hiç şüphem yok."

Araba yolda ilerlerken bakışlarımı camdan dışarıya çevirdim. Umuyordum ki Behram denen o adam yarın gidip imzayı atacaktı ve her şey yavaş yavaş yoluna girecekti..

"Yemeğe gidiyoruz değil mi?" Pamir'in cümlesiyle birlikte bakışlarımı camdan çevirip ona doğru çevirdim. "İyi alıştınız bakıyorum da Pamir bey." dediğimde Pamir göz ucuyla bana bakarak gülümsedi. "Sizin etkiniz Devrim hanım, sizinle ne yapsam yanıma kar." dedikten sonra ekledi. "Ben yemek dedim ama karnın açtır diye mesai çıkışı çünkü. Eğer başka bir şey dersen oraya gideriz." merakla bana bakarken cevap verdim. "Yemek fena fikir değil, benimde karnım acıkmıştı zaten. Ama öyle lüks bir restorana gitmeyelim. Sıcak bir yer olsun."

Pamir başıyla onayladı. "Nasıl isterseniz sayın savcım, Pamir emrinize amade." dediğinde gülmeden edemedim. "Sen cidden delisin ya." dediğimde Pamir sırıtarak yüzüme baktı. "Sana deliyim." dediğinde başımı diğer tarafa doğru çevirdim gülerek. Pamir'in bana doğru baktığını gördüğümde konuştum. "Önüne bak, önüne."

Pamir gülerek önüne döndüğünde bende başımı çevirdim tekrardan cama. Yaklaşık yarım saatlik bir zaman diliminde ışıkları yanan bir yerde durduğumuzda bakışlarımı oraya doğru çevirdim. Pamir emniyet kemerini çıkartıp arabadan inerken bende hiç beklemeden arabadan indim. Benim inmemle birlikte Pamir arabayı kilitlediğinde birlikte mekana doğru ilerlemeye başladık.

Kapıyı açtığımız anda kapı çanından şıngır şıngır sesler gelirken daha şimdiden buranın nasıl sıcak bir yer olduğunu anlamıştım. Bakışlarımı etrafta gezdirirken mekandaki masaların üzerinde kırmızı ekoseli bir masa örtüsü, masaların üzerinde minik bir vazoda yapay çiçekler olması ve köşede yanan bir soba dikkatimi çekti. Gerçekten şirin bir yerdi.

"Burası Kadir amcayla Muazzez teyzenin yeri, yemekleri güzeldir." Pamir dikkatle yüzümü inceleyerek bana bakarken başımla onu onayladım. O sırada yanımıza doğru yaklaşan saçlarına ak düşmüş olan amcayı gördüm. "Oo Pamir oğlum, hoş geldin." diyerek elini Pamir'i doğru uzatan adamla birlikte Pamir elini tutup sallarken cevap verdi. "Hoş buldum Kadir amca, nasılsın iyi misin?" dediğinde Kadir amca onayladı. "İyi diyelim iyi olsun evladım."

Bakışları bana doğru kaydığında küçük bir tebessüm ettim. "İyi akşamlar." dediğimde Kadir amca başını salladı. "İyi akşamlar kızım, sende hoş geldin." dediğinde cevap verdim. "Hoş buldum."

"Her zamanki masan boş evladım, oraya mı geçersiniz?" Kadir amca konuşurken oturma yerlerinin olduğu kısımdan dışarı doğru açılan kapıdan orta yaşlarda bir kadın çıktı. Direkt olarak yanımıza doğru geldiğinde sevecen bir biçimde konuştu. "Pamir, hoş geldin yavrum." dediğinde Pamir hızlıca kadının eline uzanıp öptü ve ardından alnına koydu. "Hoş buldum Muazzez teyzem. İyisin inşallah." Pamir'in sorusuyla birlikte Muazzez teyze elini Pamir'in elinin üzerine koydu. "İyiyim kuzum, çok şükür."

Aynı Kadir amcada olduğu gibi Pamir'in ardından bakışları bana doğru kaydığında gülümsedi. "Hoş geldin güzel kızım." dediğinde cevap verdim. "Hoş buldum." diyerek bende Pamir gibi eline yöneleceğim sırada Muazzez teyze beni engelledi. "El öpenlerin çok olsun yavrum." dediğinde Kadir amcanın sesini duydum. "Hakan oğlum yok mu?"

Muazzez teyze, Kadir amcanın sorusuyla hızlıca dirseğiyle kocasını dürttü. "Ne Hakan'ı canım? Baksana yavuklusuyla gelmiş oğlan." dedi Muazzez teyze ciddi bir sesle. İtiraz edeceğim sırada Pamir benden önce davrandı. "Hakan yok, bugün benim için çok kıymetli olan biriyle geldim." dedi bana doğru bakarken. Utanarak bakışlarımı kaçırırken Pamir ekledi. "Tanıştırayım, Devrim."

"Çok memnun olduk yavrum. Maşallah size, Allah nazarlardan korusun." dediğinde gülümseyerek cevap verdim. "Teşekkür ederiz." Muazzez teyze tekrardan konuştu. "Pamir'in oturduğu masa boş ama sen ilk defa geliyorsun güzel kızım, Pamir sen nereye istersen oraya oturur." dediğinde bakışlarımı Pamir'e çevirdim. Onaylayan biçimde bana bakarken cevap verdim. "Pamir nereye oturuyorsa oraya geçebiliriz."

"O zaman bu taraftan." dedi Pamir eliyle cam kenarındaki masayı işaret ederken. "Hadi siz oturun, siparişlerinizi almaya geliyorum bende." dedi Kadir amca. Onu onaylayarak masaya ilerledik birlikte.

Üzerimdeki kabanı çıkartarak sandalyenin arkasına astıktan sonra yerime geçerken etrafıma bakındım. Çok fazla kişi yoktu. Ki böyle olması daha iyiydi, curcunanın ve gürültünün içinde olmaktansa böyle baş başa, sessizce vakit geçirmek benim için daha iyiydi.

Bakışlarımı cama doğru çevirdim, dışarısı epey karanlıktı. Ancak karşıdaki sıra sıra dizilmiş dağları görmek zor değildi. "Bir deniz manzarası değil ama Hakkari'de elimizden ancak bu kadarı geliyor." dedi Pamir. Başımı camdan çekip Pamir'e çevirdim. "Ankara'daki buluşmalarımızda da hep bina görüyorduk, maksat manzara değildi zaten." dedikten sonra devam ettim sözlerime. "Çok tatlı insanlarmış, gerçekten ortam sıcacık. Sen nereden biliyorsun burayı?"

"Buraya ilk geldiğim zamanlarda keşfetmiştim. Hala aynı duruyor, senin de seveceğini düşündüm. Yanılmamışım." dediğinde başımı salladım. "Çok sevdim, arada gelirim." dediğimde Pamir başını omzuna doğru eğdi. "Bensiz mi?" dediğinde kaşlarım çatıldı hafiften. "Sen görmeyeli fırsatçı mı olmuşsun ne?" dediğimde Pamir omuz silkti. "Her yolu deniyorum diyelim."

Gerçekten iflah olmazdı. Her sözüyle, her hareketiyle beni etkileyecek bir yol buluyordu. Aslında düşününce böyle yapmasına gerek bile yoktu. Çünkü ben zaten onun her hareketinde etkileniyordum. Sevdiğim adamdı o benim, nasıl etkilenmezdim ki?

"Ortaya meze, piyaz getiriyorum. Devrim kızım sende seversin değil mi?" diyen Kadir amcanın sesini duyduğumda onayladım. "Severim." Kadir amca başını salladı. "Hah, hemen getiririm onları. Ne alırsınız yemek olarak?" diye sorduğunda bakışlarım menüye doğru kaydı. Konuşacağız diye yemek seçmeyi unutmuştuk. Menüye bakarken Pamir'in sesini duydum. "Sen bize birer mantı getir Kadir amcam. Hanımefendininki bol soslu olsun." dediğinde Kadir amca bizi onayladı.

Bense bakışlarımı Pamir'e çevirdim. Benim yerime seçim yapmasını geçmiştim, benim mantıyı nasıl sevdiğime kadar bilmesi içimde kelebeklerin uçmasına neden olmuştu. İlk karşılaştığımızda şüpheyle yaklaşmıştım Pamir'e. Görev olduğunu anlayamamıştım, kafam allak bullaktı. Sonra gerçekleri öğrenmiştim, bana olan aşkının devam ettiğini görmüştüm. Sözleriyle birçok defa bunu dile getirmişti ve hareketleriyle de bunu anlatmaya devam ediyordu. Benim sevdiğim şeyleri unutmamıştı, alışkanlıklarımı hatırlıyordu. Bu durum içimdeki şüphelerin birer birer yıkılmasına neden oluyordu..

"Yine mi böyle yemediğini söyleyeceksin?" karamsar bir sesle konuşan Pamir'in sözleriyle düşüncelerimden sıyrılırken başımı iki yana salladım. "Hayır, hala bol soslu seviyorum." dediğimde Pamir derin bir nefes verdi. "Bir an bununda değiştiğini düşündüm, çok şükür." dedikten sonra ekledi. "Bir an duraksayınca korktum."

"Sadece, bilmiyorum hatırlaman hoşuma gitti galiba." dedim açık sözlülükle. Pamir'in dudakları iki yana kıvrıldı. "Bir an bile aklından çıktı mı diye sor. Çıkmadı Devrim, bir an bile aklımdan çıkmadın. Senden uzaktaydım evet ama ben Hakkari'ye gelirken bile kalbimi seninle bırakmıştım. Daha uzağa gittiğimde hiçbir şey değişmedi benim için." tam gözlerimin içine bakarak sarf ettiği cümlelerle gözlerim hafiften doldu. Bunu umursamayarak tebessüm etmeye çalıştım. "Bunu duymak iyi hissettirdi."

Birbirimize bakarken Kadir amcanın yemeği getirmesiyle birlikte bakışlarımız birbirinden ayrıldı. "Bol soslu, Devrim kızımın." diyerek tabağı önüme koyarken büyükçe gülümsedim. "Teşekkür ederim." Kadir amca tebessümle cevap verirken Pamir'in tabağını da önüne koyduktan sonra afiyet olsun dileklerini ileterek yanımızdan uzaklaştı.

Bende hızlıca kaşığımı alıp mantıdan bir kaşık yerken damağıma yayılan tatla gülümsedim. Gerçekten güzeldi. Zaten çok severdim mantıyı ama bunun da hakkını vermişlerdi. "Beğendin mi?" Pamir'in sorusuyla birlikte başımı salladım. "Bayıldım, gerçekten çok güzelmiş." dediğimde Pamir gülümsedi. "Afiyet olsun güzelime." dediğinde kaçamak bir şekilde baktım Pamir'e. Benim bakışımla birlikte büyükçe yutkunurken mırıldandı. "Ağız alışkanlığı, özür dilerim."

Söylediğini duymazdan gelerek gözlerimle tabağını işaret ettim. "Hadi, sende ye." dediğimde Pamir başını salladı. Kaşığı eline alarak az bir miktar yemekten alıp ağzına götürürken dikkatle inceledim. Yemeği uzun uzun çiğneyip yutarken rahatsız etmemek için bakışlarımı kendi tabağıma çevirdim ve yemeye devam ettim.

"Abinle konuştun mu? Nasılmış?" Pamir'in sorusuyla birlikte ağzımdaki yemeği yutarak cevap verdim. "İyiymiş çok şükür, görevdeler biliyorsun." dediğimde Pamir başını salladı. Aramızda sessizlik oluşurken yemeklerimizi yemeye devam ettik. Sanki ne konuşacağımızı bilmiyor gibiydik.

Kaçamak bir şekilde ona bakarken Pamir sırtını oturduğu sandalyeye yaslayarak kaşığı masaya bıraktı. Yine de beklediğimden fazla yemişti. Buna da şükrediyordum artık. "Öyle bakma, doydum gerçekten." dediğinde mecburen kabullenerek başımı salladım. "Sen öyle diyorsan." dediğimde Pamir konuştu. "Tatlı söyleyelim, sen seversin." dediğinde Pamir'e doğru baktım. "Sende yiyeceksen ama." dediğimde Pamir güldü. "Eşlik ederim."

Pamir, Kadir amcaya tatlı siparişimizi verdikten sonra bana doğru döndü. Elini masanın üzerinde birleştirirken bakışlarımı ellerine doğru indirdim. Gergin olduğunu belli edercesine parmağıyla oynarken sesini duydum. "Aslında hem sana teşekkür etmek hem de özür dilemek için buraya gelmeyi istedim." dediğinde kaşlarım çatıldı. Neden özür dileyeceğini düşünürken tatlılarımızın gelmesiyle bakışlarımız ayrıldı.

Kadir amca tatlıları bırakıp yanımızdan uzaklaşırken Pamir'e çevirdim bakışlarımı. "Ben iyi bir başlangıç yapmadım Devrim. Çünkü ne yapacağımı kestiremedim hiç. Hiçbir şey olmamış gibi davranmak istedim, daha da batırdım her şeyi." dediğinde başımı iki yana salladım. "Bunun için sana kızgındım ama şimdi anlıyorum, sende ne yapacağını bilmiyordun." dediğimde Pamir küçük bir tebessüm etti ama buruk bir tebessümdü bu.

"Vicdanımı susturamıyorum.." dediğinde kaşlarım daha da çatıldı. Tam konuşacağım sırada Pamir devam etti sözlerine. "En ihtiyacın olan anlarda yanında değildim, mesela anneni kaybettiğinde yaslanacağın omzun ben olması gerekirken ben yoktum. Mezun olurken mesela, kavalyen olmayı her şeyden çok istiyordum ya da ilk davanı aldığındaki o sevincine şahit olmak.. Bütün bunlarda yanında değildim ama senden sevgi dileniyorum.." dediğinde ne diyeceğimi bilemedim.

Bu zamana kadar içimi hep ben dökmüştüm. Pamir yalnızca dinleyip bana hak vermişti, sözlerimi yutmuştu. Bazen onunda ne kadar yaralı olduğunu unutuyordum, sözlerimin gideceği yeri düşünmüyordum. Ama şimdi anlıyordum ki sözlerim Pamir'in vicdan azabı olmuştu. Gözlerim sulanırken büyükçe yutkundum.

"Özür dilerim.. Kuru bir özür geçen yılları telafi etmeyecek biliyorum ama ben çok bencil bir insanım. Sana yaşattıklarımı bilerek senden sevgi dileniyorum, beni affetmeni bekliyorum." diyerek bakışlarını yere doğru eğdi. Ardından küçük bir tebessümle ekledi. "Çok teşekkür ederim, bu bencilliğime rağmen benimle tekrar olma isteğin için. Bizi bırakmadığın için." dedi hem mahcup, hem de bir o kadar karamsar bir biçimde.

"Sana böyle hissettirmeyi hiç istemedim.." dedim fısıldayarak. Dolan gözlerimden bir damla yanağıma doğru akarken Pamir uzanıp gözyaşının yanağımdan yere damlamasını engelledi. Nazikçe gözyaşımı temizlerken başını iki yana salladı. "Hiçbir zaman seni suçlamadım bu konuda. Sen benim bildiğim ama üstünü örttüğüm gerçekleri görmemi sağladın.. " dedikten sonra geri çekilerek genzini temizledi. "Hiçbir şey söyleme, yalnızca sana minnettar olduğumu bil."

Başımla onaylarken cevap verdim. "Biliyorum, bunu hissettiriyorsun zaten." dediğimde Pamir içten bir şekilde gülümsedi. "Buna sevindim." dedikten sonra ekledi. "Hadi, ağzımız tatlansın." diyerek tatlıyı işaret ederken burnumu çektim. Ani duygu değişimleri bu aralar sürekli yaşadığım bir şey olmuştu. Bir dakika önce ağlarken şimdi tatlı yiyip gülecektim. Gerçekten garip bir haldeydik. Ama ben onunla garip olmayı bile severdim..

 

 

 

◔◔◔

Elimdeki kalemle masaya vururken önümdeki iddianameyi okudum baştan. Çocuğun o adamdan olduğuna emindim, emniyetten arkadaşlar ormana giden yolda bulunan kamera görüntülerinde Dilan ve Azad'ın yan yana bir araçta olduklarını ispat etmişti. Ormanda kamera olmadığı için orada neler olduğunu kimse bilmiyordu ama elimizde hem DNA testi hem de birlikte olduklarına dair görüntü varken hakimin gerekeni yapacağını düşünüyordum.

İki gün geçmişti Azad'ı gözaltına alalı. Gözaltı süresi bittiğinde mecburen çıkmıştı, DNA sonuçlarının çıkması normalde 10 günü bulurken adli bir süreç olduğundan birkaç gün içinde alacağımızı biliyorduk. Behram'dan bir ses çıkmamıştı, gerekirse tekrar gidip konuşacaktım. Dilan ile de dünden sonra hiç konuşmamıştık. Bu sessizlik hayra alamet miydi bilmiyordum.

Pamir ile de yemek yediğimizden beridir hiç görüşmemiştik. Eve gelip gittiğini de hiç görmemiştim. Sadece bir kere Hakan'ı görmüştüm. Ona sorduğumda ise yeni bir operasyon hazırlığında olduklarını öğrenmiştim. Daha geleli çok az bir süre olmuştu ancak yine göreve gideceklerini düşünmek beni yıpratıyordu.

İddianamenin çıktısını alarak Dilan'ın suç duyurusunun ve görüntülerin bulunduğu dosyanın en üzerine koyarak dosyayı kapattım. En önemli kanıt, DNA testi sonucuydu. Oturduğum yerden ayaklanıp kabanımı alacağım sırada kapının tıklanmasıyla birlikte komut verdim. "Girin."

Kapı açıldığında Tuna bey içeri girdi. Elindeki zarfı bana uzatırken konuştu. "DNA testi çıkmış savcım." dediğinde zarfı alarak cevap verdim. "Teşekkür ederim."

Hiç beklemeden zarfı açtıktan sonra dikdörtgen bir biçimde katlanmış olan kağıdı açtım. Bakışlarımı direkt olarak sonuca çevirdiğimde okuduğum yazıyla birlikte gülümsedim. Tam beklediğimiz gibiydi. "Sonuçlar %99,9 Azad Zemheroğlu ile uyuşmaktadır."

Bakışlarımı kağıttan çekerek Tuna beye çevirdim. "Ekipleri gönderin Azad Zemheroğlu'nu tekrar ifadeye alacağım emniyette." dediğimde Tuna bey beni onaylayarak odadan çıktı. Mesaim uzayacaktı ancak küçücük bir kızın hayatını karartan bir adamın ceza çekecek olması önemliydi benim için. Bu yüzden mesaimin sabaha kadar sürmesine bile razıydım. Çıkışta psikiyatri randevum vardı, onu da başka bir güne erteleyecektim. Yeter ki bu iş çözülsündü.

Kabanımı üzerime giydikten sonra çantamı ve dosyayı alarak odadan çıktım. Kapımı kilitledikten sonra koridorda ilerlemeye başladım. Çıkışa ilerleyip merdivenlerden inmeye başladığımda geçen gün olduğu gibi birkaç araba arka arkaya adliye bahçesine girdi. Plakası geçen gün gelen Şehmuz beyin aracına aitti. Adımlarım duraksarken şoför koltuğundan inen adam hızla arka kapıya dolanarak kapıyı açtı. Şehmuz bey araçtan inerken bakışları direkt olarak beni buldu.

Merakla yanıma gelmelerini beklerken arkada duran arabanın kapısının açılması ve içinden inen Dilan ile birlikte dikkatim dağıldı. Ne olduğunu anlamaya çalışırcasına Dilan'a bakarken o bakışlarını benden kaçırdı.

"Sizi yine burada yakaladık savcı, ne tesadüf." Şehmuz bey benim yanıma doğru adımlarken Mesut ve Engin'in koşar adımlarla yanıma doğru geldiklerini gördüm. "Bende Azad beyi ifadeye çağırıyordum tam." dedim bakışlarımı arabanın diğer tarafından inen Azad'a çevirerek. Avukatları İbrahim bey yanıma doğru gelirken bakışlarımı Azad'dan çekmedim o da gözlerimin içine içine bakmaya devam etti. "Savcım, Dilan hanım suç duyurusunu geri çekecek."

Duyduğum cümlelerle sert bakışlarım Dilan'a doğru döndüğünde bakışlarının yerde olduğunu gördüm. "Elimizde deliller var, Azad Zemheroğlu'nun yaptığı şey ortada." dediğimde avukat elindeki kağıdı uzattı bana doğru. Sertçe kağıdı alırken son kez Dilan'a doğru baktım ancak o yine bana bakmıyordu.

Kağıda baktığımda hayatımın en büyük şokuyla karşılaştım. "Azad Zemheroğlu adına yaptığım suç duyurusunu geri çekiyorum. Eşim Azad Zemheroğlu'nun bana bir şey yapmadığını ve olan her şeyin kendi isteğimle olduğunu kabul ediyorum."

Eşim diyordu, evlenmişlerdi. Dişlerimi sıkarak başımı kağıttan kaldırdım ve hayal kırıklığı içinde karşımdaki kıza baktım. Nasıl ikna olmuştu? Hepsi abisinin başının altından çıkmadıysa bende bir şey bilmiyordum. "Azad ve Dilan'ın nikahları kıyıldı savcı, düğüne de bekleriz sizi." Şehmuz beyin sözlerinden sonra Azad'ın sesini duydum. "Özel davetlimiz olarak bekliyoruz sizi."

Bakışlarım Azad ve Dilan'ın tutuştukları ellerine kaydı. Nasıl kabul etmişti? Zorlamışlardı, bunu Dilan'ın bakışlarından da yüzünden de anlıyordum. Ama nasıl boyun eğmişti onlara? Neden bana haber vermemişti? Ben ona yardım etmek için elimden geleni yaparken neden böyle olmuştu?

"İmzayı atsın madem öyle." dedim sert bir biçimde. Merdivenlerden tekrardan çıkarak odama doğru ilerlemeye başladım. Resmen hayal kırıklığı ve sinirden ağlamak üzereydim. Hayatının hiç olmasına nasıl izin verirdi? Bu kadar küçük bir yaşta anne olacaktı?

Odama geldiğimizde kapının kilidini açtım hızlı bir şekilde. Bakışlarım Dilan'a kayarken otoriter bir sesle konuştum. "Sadece Dilan girecek odaya." dediğimde avukat cümlemi Dilan'a çevirdi. Dilan duyduklarından sonra Azad'a doğru baktı. Bu hareketiyle birlikte gözlerimi devirmeden edemedim. Azad'ın onayıyla birlikte Dilan odaya girerken kapıyı sertçe kapattım.

Sinirden titreyen ellerimle cebimdeki telefonu çıkartıp çeviri kısmını açtım. Hızlıca ona soracağım şeyi yazdım. "Sen nasıl yaparsın bunu? Nasıl kabul edersin?" telefonu Dilan'a doğru uzattığımda Dilan usulca telefonu aldı. Parmakları klavyenin üzerinde dolaşırken sessizce bekledim. Yazacakları bittiğinde telefonu bana doğru uzattı. "Abim, bebeğin ondan olduğunu söylemiş Azad'a. DNA testinin sonuçlarını dün aldılar, doktora para ödemişler hızlı çıksın ve size verilmesin diye. Bu sabah nikahımız kıyıldı. Abim satmış beni."

Okuduğum cümlelerle kanım çekilirken yutkunamadım. Bakışlarımı Dilan'a çevirdiğimde bakışlarında gördüğüm kabulleniş daha da sinirimi bozarken hızlıca cümlelerimi yazdım. "Bana haber gönderseydin yardım ederdim, neden bana bir şey söylemedin? Nasıl olacak Dilan böyle?" telefonu tekrar Dilan'a uzattığımda Dilan cevabını yazdı. "Özür dilerim, seni hayal kırıklığına uğrattım biliyorum. Ama ben kaderime razı oldum. Çocuğu doğuracağım" diyerek elini karnına doğru sardı.

Bakışlarım eline doğru kaydığında sert bir nefes verdim. Bir şeyler yapmam gerekiyor gibi hissediyordum ama evlenmiş birine elimden gelen bir şey yoktu. Aklıma gelen şeyle birlikte telefonu tekrar aldım. "Evlilik cüzdanını çıkart." Dilan yazdığım cümleyi okuduğunda çantasının fermuarını açtı ve içinden kırmızı, aile cüzdanını çıkarttı.

Hiç beklemeden elime alıp içini açtığımda fotoğrafları, sonra da atılan imzaları gördüm. Artık söyleyecek hiçbir şeyim kalmamıştı. Vasisinin rızası olduktan sonra ve imzalar atıldıktan sonra benim yapacağım hiçbir şey yoktu. Evlilik cüzdanını Dilan'a uzatıp elimdeki kağıdı masaya koydum. Ardından masanın üzerindeki silindir kalemlikten tükenmez kalem çıkartıp sertçe masaya koydum imzalaması için.

Dilan kalemi alıp isminin altına imzasını attı hiç beklemeden. Hayal kırıklığı dolu bakışlarımı üzerinden çekemeden Dilan bana doğru döndü. Elimdeki telefona doğru uzandığında beklemeden ona verdim. Dilan birkaç cümle yazıp bana uzattığında yazdığı şeyi okudum. "Her şey için teşekkür ederim, yanımda oldun. Yardımını hiç unutmayacağım."

"Keşke böyle olmasaydı.." yazdım yalnızca. Dilan cümleyi okuduktan sonra sessiz kalırken kağıdı elime alarak kapıyı açtım. Kapının önünde dikilen Şehmuz, Azad ve avukatın bakışları bize doğru dönerken Şehmuz bey konuştu. "Gidebiliriz artık, değil mi?" dediğinde başımı salladım mağlup olmuş bir biçimde. "Gidebilirsiniz."

Dilan gitmeden önce son kez bana doğru döndüğünde saniyelik bir şekilde göz göze geldik. Bakışlarımı yanımıza gelen Tuna beye çevirerek elimdeki kağıdı uzattım. "Dosyayı kapatıyoruz, sisteme yükleyin bunu." dedikten sonra odama girdim.

Ellerimi sertçe masaya vurarak hırsımı çıkarmaya çalıştım. Nefret ediyordum böyle bir durumdan. Kadınların, sadece erkeklerin sözüyle hareket etmesinden nefret ediyordum. Hayatı bitmişti, evinde oturacak çocuk bakacaktı. Kim bilir o evde ne eziyetler çekecekti. Kocasının ağzının içine bakacaktı, hem de kendisine tecavüz eden kocasının.. Nasıl yapacaktı? Çocuğunun yüzüne bakarken veya kocasının yüzüne bakarken yaşadıklarını nasıl hiçe sayacaktı? Ben bunu düşündükçe kahroluyordum Dilan çok sakindi.

Hele abisine ne demeliydi? Nasıl satardı kardeşini, nasıl göz yumardı buna? Gerçi kardeşine orospuluğu yakıştıran adamdan ne beklenirdi ki?

Dosyanın en üstüne koyduğum iddianameyi çıkartarak ortadan ikiye yırttım. Aslında kendimi suçluyordum ondandı bu sinirim. Nasıl düşünememiştim abisinin böyle bir şey yapacağını, nasıl aklıma gelmemişti? Ben elimi üzerinden çekmeseydim belki de böyle olmayacaktı.

Masanın üzerinde duran su şişesini açıp birkaç yudum su içtim kendime gelmek için. Kapının tıklandığını duyduğumda komut verdim. "Girin." Bakışlarım giren kişiye kaydığında gördüğüm yüzle birlikte derin bir nefes verdim. Pamir yine en ihtiyacım olan anda gelmişti. Bakışları yüzümde gezindikten sonra yırtıp yere attığım kağıtlara kaydı, kaşları çatılırken endişeli sesini duydum. "Devrim, iyi misin sen?"

"Pamir, iyi ki geldin." dediğimde Pamir'in yüzündeki şaşkınlık ifadesi görülmeye değerdi. Şaşkınlığını üzerinden atıp kapıyı kapatırken merakla konuştu. "Ne oldu?" dediğinde derin bir nefes alarak cevap verdim. "Dilan, ifadesini geri çekti. Azad ile evlenmişler. Çocuğu doğuracağını söyledi." dedim ağlamaklı bir sesle. Ardından ekledim. "Ya resmen gelip yüzüme vurdular, sen davayı bırakmadın ama bak biz ne yaptık der gibilerdi. Yüzsüz yüzsüz düğüne çağırdılar birde." dedim cümlelerimi sıralayarak.

"Nasıl evlenirler? Nasıl kabul eder?" dedi Pamir şokla. Ardından yüzünü buruşturarak ekledi. "Behram denen o it değil mi? O haber vermiş kızın hamile olduğunu." dediğinde başımı salladım. Pamir ellerini yumruk yaparak gözlerini kapattı. "Ah ben o iti nasıl öldürmedim, o sözleri söyledikten sonra öldüresiye dövseydim yapabilir miydi? Ah salak kafam, ah."

"Tüm suç benim, ben elimi üzerinden çekmeyecektim." dedim pişman bir biçimde. Ellerimi masaya yaslayıp başımı masaya doğru eğdim ve gözlerimi kapattım. Odada Pamir'in ayakkabı sesinin yankılandığını işitirken adımları tam yanımda durdu. Elleri omuzlarıma yaslanırken beni kendine doğru çevirdi. Bu hareketiyle bakışlarımız buluşurken Pamir ellerini çekmeden konuştu. "Senin suçun değil, bilemezdin." dedikten sonra ekledi. "Kimsenin suçu değil."

"Ama be-" diyerek itiraz edeceğim sırada Pamir omzunda duran elinin birini kaldırıp işaret parmağını dudağıma doğru değdirerek sözümü kesti. Bu hareketiyle yutkunurken Pamir gözlerimin içine baktı. "Kendine haksızlık etmene izin veremem Devrim, sen her şey için hazırdın. Dilan için her şeyi yapardın ama böyle olması gerekiyordu demek ki." dediğinde durgunca yüzüne baktım. Pamir ise parmağını dudağımdan çekerek elini indirdi ve tekrar konuştu. "Bu konu için kendini yıpratmanı istemiyorum, Dilan mecburiyetten de olsa bir seçim yaptı. Buraya geldiğinde de senden yardım isteyebilirdi, istemedi değil mi?"

Sorduğu soruyu başımı sallayarak onaylarken Pamir devam etti. "Demek ki o bunu kabullendi Devrim, senin bundan sonra elinden bir şey gelmez. Benimde öyle. Ama bir gün çıkıp da kapımıza gelirse onu yüzüstü bırakmayız." dediğinde söylediğinin doğru olması nedeniyle sessiz kaldım. Haklıydı, kendi seçmişti bunu. Zaten bu yüzden kızıyordum ya ona. Hayatını bitirmelerine göz yummuştu.

Birbirimizin gözlerine bakarken mırıldandım. "Pamir.. İyi ki geldin, sen olmasaydın kendimi suçlayıp duracaktım." dediğimde Pamir tebessüm etti. "Sen ne zaman istersen, yanında olmaya çalışırım." dediğinde bende tebessüm ettim. Ardından merakla konuştum. "Sen neden gelmiştin?" dediğimde Pamir göz devirdi. "Her seferinde bu soruyu sormaktan bıkmadın mı?" dedikten sonra ekledi. "Buraya seni görmekten başka neden gelebilirim?"

"Ne bileyim?" diye omuz silkerken Pamir derin bir iç çekti. "Hakan'a beni sormuşsun, birkaç gündür yoğundum. Bugün dinlenmek için eve geçerken seni de alayım, birlikte gidelim dedim." dediğinde kaşlarım çatıldı. "Hakan ya, ağzında bakla ıslanmıyor resmen." dedim sinirli bir şekilde. Pamir dediğime gülerken ben aklıma gelen şeyle konuştum. "Ama ben eve gitmeyeceğim ki."

Pamir merakla yüzüme bakarak konuştu. "Nereye gideceksin?" dediğinde cevap verdim. "Bugün seansım var, oraya gideceğim." dediğimde Pamir dudaklarını büzerek başını salladı. "Olsun, oraya bırakırım." dediğinde hızlıca reddettim. "Madem dinlenmek için eve gidiyordun, vakit kaybetme ben kendim giderim." dediğimde Pamir başını iki yana salladı. "Olmaz, Mesut ve Engin'i gönderdim." dediğinde kaşlarımı çattım. "Bana sormadan göndermeye iyi alıştın. Kızıyorum haberin olsun."

Söylediğim şeyle birlikte Pamir omuz silkti. "Ne yapayım, ağız tadıyla seni alamıyorum bile. Bende geldiğim an onları gönderiyorum ilk iş. Biz hiç baş başa kalamayacak mıyız?" dediğinde gözlerimi devirdim. "Sen değil miydin onlar yanından bir dakika bile ayrılmayacak diyen." dediğimde Pamir başını salladı onaylamak maksadıyla. "Bendim, ama o zaman yanına yaklaşmama izin vermiyordun. Bende seni koruyamazdım öyle. Şimdi bir adım uzağındayım." dediğinde duraksadım. Doğru söylüyordu, nereden nereye gelmiştik.

"Hadi çıkalım o zaman, randevuna geç kalma." dediğinde onaylayarak çantamı ve kabanımı aldım. Birlikte odadan çıktıktan sonra kapıyı kilitleyerek adliyenin çıkışına doğru ilerlerken ismimin seslenildiğini duyarak duraksadım. Pamir ile aynı anda arkamızı dönerken Volkan Savcı'yı görüp sert bir nefes verdim. Her an çıkmak zorunda mıydı bu adam?

"Devrim savcım, sizi gördüğüm iyi oldu. Bir şey söyleyecektim." dediğinde mutlu olmadığımı belirten bir ses tonuyla cevap verdim. "Buyurun." dediğimde Volkan savcının bakışları yanımda dikilen Pamir'e kaydı. "Sizde buradaymışsınız Pamir bey, nasılsınız?" dediğinde Pamir tahammülsüz bir biçimde cevap verdi. "Sizi gördüm iyi olmak isterdim demek isterdim ama ne yazık ki." dediğinde genzimi temizleyerek araya girdim. "Buyurun Volkan savcım?"

Volkan savcı bana doğru bakarak konuştu. "Malum pazartesi günü Ekrem savcının düğünü var, gidecek misiniz diye soracaktım." dediğinde kaşlarımı çattım. "Sizi neden ilgilendiriyor?" dediğimde Volkan savcı hafifçe kaşlarını çattı. Ardından da konuştu. "Eğer gidecekseniz birlikte gidelim diyecektim." dediğinde cevap verdim. "Henüz karar vermedim ancak gidersem bile sizinle gitmeyeceğime emin olabilirsiniz." dedikten sonra sertçe ekledim. "İyi günler."

Pamir ile çıkışa doğru yürürken derin bir iç çektim. Sıkılmıştım bu adamın bu davranışlarından. Her seferinde keskin, geçiştirmeli cevaplar veriyordum yetmiyordu. Artık Pamir'in yanımda olması bile onu engellemiyordu.

"Bu adam bir gün gerçekten elimde kalacak var ya." diyen Pamir ile birlikte düşüncelerimden sıyrılırken konuştum. "Lütfen Pamir, sakın." dediğimde Pamir duraksayarak bana doğru döndü. "Lan adam açık açık sana yürüyor, ne yapayım böyle yalı kazığı gibi dikileyim mi? Ağzına sıçmama az kaldı." dediğinde bende duraksayarak ona döndüm. "Birincisi benimle lanlı lunlu konuşma." dedikten sonra ekledim. "İkincisi adam savcı, seni meslekten bile attırır Pamir. Ben ağzının payını veriyorum zaten görüyorsun."

Pamir gözlerini kapatıp derin bir nefes alırken cevap verdi. "Peki Devrim, buna da peki." diyerek önden yürümeye başladığında peşinden ilerledim hızlı hızlı. Arabanın kapıları açıldığında konuştum. "Pamir, bana kızıyorsun ama haklıyım. Halledemeyeceğim bir şey değil. Bir süre sonra anlayacak o da olmayacağını." dediğimde Pamir cevap vermedi.

Arabaya binip emniyet kemerimizi taktığımızda Pamir arabayı çalıştırarak sürmeye başladı. "Pamir, bak seni anlıyorum. Hak da veriyorum ki o adamı bende hiç sevmiyorum." dedikten sonra ekledim. "Ben sadece seni düşünüyorum." dediğimde Pamir bana doğru baktı. "Biliyorum ama elimde değil Devrim, kanıma dokunuyor. Bu adam bizim sevgili olduğumuzu düşünüyor ve hala açık açık sana yürüyor bu şerefsizliğin kaçıncı evresi." dediğinde haklılığı karşısında iç geçirdim.

Pamir haklıydı ama benim elimden gelen bir şey yoktu ki. Ne yapsam olmuyordu, hareketlerine devam ediyordu. Aynı iş yerinde çalışıyorduk, yeri geliyordu davalara birlikte bakıyorduk bu yüzden kestirip atamıyordum ama damarıma basmaya devam ederse kestirip atardım ve hiçbir şey umurumda olmazdı.

"Pazartesi günü olan düğüne benimle gelir misin?" Pat diye söylediğim şeyle birlikte Pamir bana doğru baktı. Madem içi rahat olmuyordu Volkan konusunda, yanımda olsundu. Gerçekten dayanamayıp adama kafa göz dalmasını istemiyordum, bunu engellemek içinde elimden geleni yapardım. "Devrim, kendini zorunda hissetme bu konuda." dediğinde itiraz ettim. "Zorunda hissetmiyorum, madem için rahat etmiyor. Orada yanımda ol." dediğimde Pamir küçük bir tebessüm etti. "Kavalyeniz olmayı çok isterim Devrim hanım."

"O zaman anlaştık, pazartesi günü birlikte gidelim." dediğimde Pamir beni onayladı. Zaten çok fazla kalmazdım. Nikah kıyılıp da takılar takıldıktan sonra kalkardık. Maksat davete icabet etmekti.

Telefonumu çantamdan çıkartarak navigasyonu açarken telefonun şarjının az kaldığını görüp Pamir'e döndüm. "Navigasyonu açacaktım ama şarjım bitmiş, senden açsak olur mu?" dediğimde Pamir cebinden telefonunu çıkartarak bana doğru uzattı. Tereddütle telefona uzanıp elime alırken ekranda gördüğüm şifreyle birlikte duraksadım. "Şifren nedir? İstersen sen gir, ben bakmayayım." dediğimde Pamir kaşlarını çattı. "Saçmalama, senden gizlim saklım mı var? Doğum günün şifre."

Söylediği cümle ile birlikte bakışlarımı Pamir'in yüzüne doğru çevirdim. Böyle bir şey duyacağımı hiç beklememiştim. Belki kendi doğum günü, belki annesinin veya harp okulundan mezun olduğu tarihtir diye düşünmüştüm ama kendi doğum günüm olduğunu hiç düşünmemiştim. 2 temmuz tarihini girip şifreyi açtıktan sonra haritalara girdim.

Adresi yazarak yolu tarif etmesi için ayarlarken ardı ardına gelen bildirim sesi arabada yankılandı. Haritaya baktığım için mesajların kimden geldiğine istemeden şahit olarak annesinden geldiğini fark ettim. "Annenden geldi." dediğimde Pamir saniyelik olarak bana bakarak konuştu. "Açsana."

Mesaj kutusunun üzerine tıklayarak bildirimi açtığımda gördüğüm fotoğrafla birlikte yutkunamadım. Hayal kırıklığı tüm bedenimi sararken gözlerim dolmaya başladı. "Ne diyormuş?" diyen Pamir ile birlikte bakışlarımı mesaj kutusundan çekerek Pamir'e çevirdim ve buruk bir tebessümle konuştum. "Annen, senin için bulduğu kızın fotoğrafını atmış." dedim sesimin kısık bir şekilde çıkmasını önemsemeden.

Pamir'in bakışları aniden bana doğru dönerken gözlerimi kaçırarak yere doğru eğdim. İçim o kadar büyük hayal kırıklığı ile dolmuştu ki anlatamazdım. Gözyaşlarım aniden yanaklarıma akmaya başladığında ne diyeceğimi bilemedim. O kadar kırılmış hissediyordum ki. Annesinin sözleri canımı yaktı sanmıştım ama bu yaptığı hareketle aslında onun bir hiç olduğunu anlamıştım. Öyle çok acıyordu ki içim, sözcüklerime dökemiyordum ve gözyaşlarım sanki içimdeki acıyı haykırırcasına akıyordu. Normalde böyle yıkılmazdım ben ama insan en beklemediği kişilerden kazık yiyince ister istemez perişan oluyordu.

Araba ani bir frenle dururken irkildim. Pamir sert bir hamleyle telefonu elimden alırken hiç tepki vermedim. Bakışlarımı ona çevirmediğim için ne yaptığını anlayamazken bağırtısı arabanın içine doldu. "Anne ne yaptığını sanıyorsun sen!?" onun sesini daha önce hiç bu kadar sert duymamıştım, daha önce hiç bu kadar sinirlendiğine şahit olmamıştım.

"Ben sana ne dedim!? Ha ben sana ne dedim!?" Pamir bağırarak konuşurken araya giremedim. Sessizce onu dinlerken Pamir tekrar bağırdı. "Yapma dedim sana değil mi!? Ben halimden memnunum demedim mi ben sana!? Neden inadıma hareket ediyorsun sen!" arka arkaya sinirle kurduğu sözlerle birlikte yutkundum.

Daha öncede konuşmuşlardı, Pamir'e bunu söylemişti ve Pamir onu reddetmişti. Ama o kendi bildiğini okumuştu. Belki de haklıydı, oğlunun mutlu olmasını istiyordu. Çünkü benim Pamir'i oyaladığımı düşünüyordu. Bir annenin gözünden bakıldığında haklıydı, oğlunun hayatını kurmasını istiyordu. Vaktini benimle boşa geçirmemesini istiyordu. Bir anne olarak haklıydı ama annemin yokluğunda bana annelik yapan kadın olarak haklı değildi.

"Sana söyledim ben! Seni kırmamak için elimden geleni yaptım ama sen beni dinlemiyorsun! Bağırırım, sen beni dinlemezsen bağırırım! Ne hakla hayatıma karışıyorsun!?" Söylediği cümlelerle birlikte bakışlarımı Pamir'e doğru çevirdim. Annesini kıracak cümleler söylüyordu, söylememeliydi. "Yapma.." diye fısıldadığımda Pamir'in gözleri beni buldu. Bense ekledim. "Söyleme öyle.."

Pamir kaşlarını kaldırdı. "Sen karışma." dedi daha yumuşak bir sesle. Ardından da hiç beklemeden emniyet kemerini çözerek arabadan indi. Annesi benim yanında olduğumu öğrendiğinde eminim hakkımda bir şeyler söyleyecekti ve Pamir buna şahit olmamı istemiyordu ama ben onun hakkımdaki düşüncelerini öğrenmiştim zaten. Ölsem de bana dediklerini ve yaptığı bu hareketi unutmazdım.

Ama Pamir'in annesiydi o. Annesiyle benim yüzümden böyle konuşmamalıydı. Arasını bozmamalıydı. Çünkü bir annenin eksiği hiç kapanmıyordu. Bunu en iyi bilen kişi bendim. Başkalarını anne yerine koymaya çalışmanın ne demek olduğunu ve onlar tarafından hançerlenmenin ne demek olduğunu ben bilirdim. Bu yüzden kendi annesini kırmasına müsaade edemezdim.

Hızlıca emniyet kemerimi çözüp arabadan indim. "Karışmayacaksın! Benim hayatıma karışmayacaksın!" Pamir sert ve emir verir şekilde laf anlatmaya çalışırken benim arabadan çıktığımı gördüğünde sözlerini bitirdi. "Son sözüm bu! Daha fazla kalbini kırmadan vazgeç bu işten!" diyerek telefonu kulağından indirip kapattıktan sonra derin bir nefes verdi.

Bakışları bana doğru dönerken hızlı adımlarla yanıma doğru geldi. "Devrim, ben istemedim. Ben asla böyle bir şey istemem. Annemi de kaç defa uyardım." Kendini açıklamaya çalışırken elimi kaldırıp susması için işaret verdim. Pamir sertçe yutkunarak tedirgin gözlerle bana bakarken konuştum. "Biliyorum.." dedikten sonra başımı yere doğru eğdim. "Keşke ona bu kadar sert çıkışmasaydın." dediğimde Pamir'in sesini duydum. "Devrim." dediğinde sözünü keserek araya girdim. "Annen kendince haklı Pamir, oğlunun hayatını kurduğunu görmek istiyor. Birinin peşinden koşup hayatını bitirmesini istemiyor."

"Saçmalama." Pamir'in sert sesini duyduğumda bakışlarımı yerden kaldırdım. "Saçmalamıyorum, doğruları söylüyorum. Bu yüzden annene kızma, kendince doğru bildiğini yapıyor. Oğlu mutlu olsun istiyor. Sadece bunu yaparken bir zamanlar kızı gibi sevdiği beni kırmayı umursamıyor o kadar." dedikten sonra gözyaşlarımı temizledim.

Pamir hala mahcup bir şekilde bana bakarken konuştu. "Nasıl böyle oldu ben bilmiyorum.. O kadar üzgünüm ki Devrim, senin gözünden düşen damlaya kıyamazken 3 yıldır ve şimdi bile akan her damlanın sorumlusu benim. Gerçekten ne diyeceğimi bilmiyorum ben." dediğimde söylediklerini umursamadan arabayı işaret ettim. "Gidelim artık, geç kalıyorum."

Hiçbir şey söylemeden arabaya bindikten sonra direkt olarak cama doğru çevirdim başımı. Pamir'e doğru bakmadım, bakamadım. O yol boyunca ara sıra bana doğru dönüp baksada bunu umursamadım. Yol boyu biraz önce olanları sindirmeye çalıştım. Ben her şeyi yoluna koyuyorum sanıyordum ama Pamir'in annesi bazı şeyleri tekrar sorgulamama neden olmuştu..

 

 

 

◔◔◔

"Canınızı yakan bir olay olduğunda sinirle patlamak yerine sakinleşip Pamir beyin sakin olmasına yardımcı olmuşsunuz. Farkında mısınız Devrim hanım, buraya geldiğiniz ilk gün canınızın acısıyla insanların canını yakmak istediğinizde bahsetmiştiniz. Bu yüzden Pamir beyin her sinirlendiğiniz cümlesinde, her hareketinde onun kalbini kırmaktan geri durmadınız. Ama şimdi Pamir beye sert çıkışmak bir yana yanında kendinizi nasıl iyi hissettiğinizden bahsediyorsunuz. Sinir anınızda Halide Hanım'a patlamak yerine kendi içinize çekilmeniz bir nebze kötü olsa da kendinizi tuttuğunuzun ve eskiye biraz daha yaklaştığımızın bir kanıtı."

"Halide Hanım'a kızmak doğru mu bilmiyorum, psikolojisi normal değil. Bana gerçekleri gösterdi."

"Sizin de psikolojiniz iyi değil, ama bu ayrıma varmış olmanız büyük bir ilerleme. Ayrıca nasıl gerçeklerden bahsediyoruz?"

"Belki de ben gerçekten Pamir'i oyalıyorum, evet seviyorum. Hemde çok. Onunla vakit geçirmek bana çok iyi geliyor, böyle hiç beklemediğim anlarda gelmesi ve bana sürpriz yapması çok hoşuma gidiyor. Ama bir ilişki açısından düşündüğümüzde hazır mıyım bilmiyorum. Bu Pamir'e haksızlık değil mi? Onunda mutlu olmaya hakkı var."

"Pamir bey size bekleyeceğini söylemiş, annesine karşı çıktığını kendi gözlerinizle görmüşsünüz. Bence Pamir bey halinden gayet memnun Devrim Hanım. Kafanızın karışıklığını anlayabiliyorum. Ama bazı şeyler çabalamadan olmaz, siz şimdi pes ederseniz tüm hayatınız boyunca keşkeler ile yaşayacaksınız... Çok iyi yol katlettik, ilanınızı aynı doz almaya devam edin. Yavaş yavaş bu miktarı azaltıp ve sonunda keseceğiz."

Nuran Hanım ile olan konuşmalarımızın bir kısmı aklımda dönüp duruyordu. Halide hanım beni öyle yaralamıştı ki düşüncelerim karmakarışıktı. Pes etmek istesem Nuran hanımda, Pamir de buna izin vermezdi ama ben artık çok yorulmuştum. Tam ilerleme kaydettim derken tekrar başa dönmek umutlarımın tükenmesine neden olmuştu.

Bana neden böyle bir şeyi reva gördüğünü düşünerek çok kızmıştım Halide hanıma. Anne kelimesini geçtim artık içimden ona teyze bile demek gelmiyordu. Ama Pamir'in annesi olarak hak vermiştim. Ona hak verdiğimde ise kendimi biraz daha suçlamıştım. Yetersiz hissediyordum, sanki her şeyin sorumlusu benmişim gibi hissediyordum.

Olaylar dün olmuştu ama ben sanki üstümden tır geçmiş gibi yatağımdan kalkmıyordum. Böyle bir şeyin hafta sonuna denk gelmesine ne kadar sevinsem azdı. Saatlerce tavanı izlerken, düşüncelerimde boğulurken, bir sağa bir sola dönüp uyurken sürekli çalan bir alarm yoktu. Yalnızca birkaç kere çalan telefon ve bir kere çalan kapı vardı.

Boş boş tavanı izlerken çalmaya başlayan telefonumla komodine uzanarak telefonu elime aldım. Sinem'in aradığını görerek hızlıca telefonu açtım. "Efendim?" dediğimde Sinem'in meraklı sesini duydum. "O ses ne öyle, bu saatte uyuyorum deme bana." dediğinde derin bir iç çektim. "Uyumuyordum ama yatakta öyle yatıyorum."

"Sen ve yatakta pineklemek. Uzun zamandır yan yana gelmemişti bu ikili." dedikten sonra ekledi. "Geçen günkü meseleyi kafana takıyorsun değil mi?" dediğinde derin bir iç çekerek konuştum. "Boş ver, iyiyim ben."

"Boş veremem, mutluydun sen Devrim. Sesinden bile ne kadar mutlu olduğunu anlıyordum. Ne olursun yapma bunu kendine. Düşünme, kafanda kurma, istediğini desin Halide Hanım. Sen Pamir'in düşüncelerini önemse sadece." dediğinde gözlerimi kapattım. Öyle yapmayı bende çok istiyordum ama yapamıyordum ki, elimde değildi. "Elimden geleni yapacağım." dedim kestirip atarak.

Sinem'de bunu anlamıştı ancak üzerime çok fazla gelmek istemiyordu bunu biliyordum. "O zaman senin keyfini yerine getirecek bir haber vereyim." dediğinde merakla konuştum. "Neymiş o haber?" dediğimde Sinem cevap verdi. "Tayin sonuçları açıklandı biraz önce." dediğinde yattığım yerden doğruldum anında. "Bugün mü açıklanıyordu o?" dedim hevesle. Sinem'in sesi mutlu olduğuna göre beklediğimiz olmuştu. "Evet, haftaya yanındayım. Hakkari'ye çıktı tayinim."

"İşte bu be." diyerek gülerken Sinem'in de güldüğünü duydum. "Ayrılığımız kısa sürdü Devrim hanımcım, benden kurtulamadın." dediğinde güldüm. "Senden kurtulmak isteyen mi vardı? Ya şuan moralim çok düzeldi, burada o kadar yalnızdım ki." dediğimde Sinem iç çekti. "Artık yalnız olmayacaksın canım arkadaşım. Bekle beni geliyorum."

Karşılıklı olarak gülerken konuştum. "Odanı hazırlatmaya başlıyorum hemen." dediğimde Sinem ciddi bir şekilde konuştu. "Çift kişilik yatak isterim ona göre, tek kişilik sevmiyorum biliyorsun." dediğinde göz devirerek güldüm. "İstediğiniz çift kişilik yatak olsun Sinem hanım, alırız."

Sinem ile konuşmayı bitirdiğimizde yüzümdeki gülümsemeye engel olamadım. Ciddi manada keyfim yerine gelmişti. Burada yalnız değildim biliyordum ama benimde dertleşebileceğim, konuşabileceğim birilerine ihtiyacım vardı ve yüz yüze konuşmayınca keyfi çıkmıyordu. Şimdi Sinem'in yanıma gelmesi beni o kadar mutlu etmişti ki anlatamazdım. Yine aynı adliyede olacaktık, nefes almak istediğimde yanına kaçabilecektim.

Telefonu komodine bırakıp tekrardan yatağa uzanırken gözlerimi kapattım. Biraz daha uyumak istiyordum ve mümkünse akşama kadar uyanmak istemiyordum. Böylece kafamdakileri atabileceğimi düşünüyordum ancak benim zıddıma hareket eder gibi çalan kapı düşüncelerimin yanlış olduğunu yüzüme vurur gibiydi.

Oflayarak yatağımdan kalkarken hızlı adımlarla kapıya ulaştım. Gelebilecek 3 kişi vardı, bu yüzden halimi hiç umursamadan kapıyı açtığımda Pamir'i gördüm. Üzerindeki operasyon kıyafetleri göreve gideceğinin habercisiyken içime kocaman bir ateş topu düştü. "Uyandırmadım değil mi?"

Pamir üzerimdeki pijamalara bakarak konuşurken başımı iki yana salladım. "Uyumuyordum, öyle pinekliyordum." dedim sakince. Pamir hiçbir şey söylemeden yüzüme doğru bakarken genzimi temizleyerek konuştum. "Sen yani siz operasyona mı?" diyerek üzerine doğru baktığımda Pamir başını salladı. "Evet, sana haber vermeye geldim. Bir de dünden sonra nasıl olduğuna bakmak istedim.. Dün kapını çaldım ama açmadın, uyuduğunu düşündüm."

"Uyumuyordum." dedim açık bir şekilde. Söylediğim cümleyle Pamir'in kaşları havalanırken sözlerime devam ettim. "Sadece düşünmeye ihtiyacım vardı." dedim durgunca. Pamir elini ensesine atıp gözlerini kapatırken derin bir iç çekti. "Devrim, ben ne diyeceğimi bilmiyorum gerçekten. Annem nasıl böyle birine dönüştü, anlamıyorum. Onun adına özür dilerim." dediğinde başımı iki yana salladım. "Sen özür dilenecek bir şey yapmadın."

"İçim hiç rahat değil, seni böyle bırakmayı istemiyorum. Düşüncelerinle birlikte başa çıkalım istiyorum. Tekrardan bana karşı sessizleşmeni, kapanmanı istemiyorum. Bunu bana yapma lütfen." diyerek ardı ardına cümlelerini kurarken gergin sesinden ve endişeli bakışlarından bu durumdan ne kadar çekindiğini anlamak hiç zor değildi. "Aramıza mesafe koyma ne olursun.."

"Koyamam ki.." dedim fısıldayarak. Pamir'in ela gözlerinde sözlerimle birlikte umut ışıltıları olurken küçük bir tebessüm etmeye çalıştım. "Aklın bende kalmasın, görevine odaklan ve sağ salim dön. Seni burada bekleyeceğim.." dediğimde Pamir'de benim gibi tebessüm etti. "Elimden geleni yapacağım, sana dönmek için."

Gülümsüyordum evet ama içim kan ağlıyordu. Her göreve gidişinde de bu böyle olacaktı. Bana dönene kadar, sağ olduğunu kendi gözlerimle görüp bana sarılışını hissedene kadar da endişeli bekleyişim hep devam edecekti. Kalbim, o nereye giderse gitsin onunla birlikte gidecekti.

"Düğün için söz vermiştim sana, o güne kadar döner miyiz bilmiyorum ama eğer dönersek mutlaka sana eşlik edeceğim." dediğinde başımı iki yana salladım. "Sorun değil, sen yeter ki iyi ol, sağlıklı ol. Düğün hiç önemli değil." dediğimde Pamir dudaklarını birbirine bastırdı. Aramızda kısacık bir sessizlik oluşurken Pamir sessizliği bozdu. "O halde ben gideyim artık." dediğinde gözlerimin dolmasını engelleyemeyerek başımı salladım. "Allah'a emanet ol."

"Sende kendine dikkat et ve annem ararsa falan açma telefonu Devrim." Keskin bir dille söylediği cümle ile birlikte başımı salladım. Bende açmayı düşünmüyordum zaten. Bendeki saygısını kaybetmişti ne yazık ki.

Pamir arkasını dönerek merdivenlere ilerleyeceği sırada içimde oluşan eksiklikle birlikte nefesimin daraldığını hissettim. Hiç beklemeden adını seslendim. "Pamir, bekle." dediğimde Pamir'in adımları duraksadı ve bana doğru döndü. Bense çıplak ayak olmamı umursamadan soğuk zemine basarak 2-3 adımda yanına ulaştım ve beklemediği anda kollarımı boynuna doğru sardım. "Lütfen.. lütfen dikkatli ol." diye mırıldanırken sesimin titremesine engel olamadım.

Pamir kollarını sıkıca belime sardığında hiç beklemeden ayaklarımın yerden kesilmesine neden oldu. Dudaklarının ve burnunun toplu olan saçlarımın açık bıraktığı boynumda temasını hissederken gözlerimi sıkı sıkı kapattım ve birbirine hasret olan bedenlerimizin özlemini gidermesine izin verdim.

"Sen bana böyle kendi isteğinle sarıldın ya, ben ölsem de gam yemem artık." tenime yaslı duran dudaklarının arasından duyduğum sözcükler bir tokat gibi yüzüme vururken dolu gözlerimden yanağıma yaş aktı. "Saçma sapan konuşma." dedim titrek sesle. "Sen bana geleceksin, biz sarılacağız böyle tekrar." dedim ekleyerek.

Pamir ayaklarımın yere değmesine izin vermeden birkaç büyük adımda beni eve doğru götürdükten sonra ayaklarımın halıya bastığından emin olarak yere doğru indirdi. Tek eli belimdeki yerini korurken diğer elini yanağıma doğru getirerek biraz önce damlayan gözyaşımın akarak yol yaptığı yanağımdaki ıslaklığı temizledi. Gözlerimin içine bakarken mırıldandı. "Bunu söz olarak alırım."

"Al.. Sözüm olsun." dediğimde Pamir tebessüm etti. "Sözleriniz çoğalıyor savcı hanım." dediğinde gözlerimin dolu olmasını umursamadan gülümsedim. "Hepsini yavaş yavaş tutacağım üsteğmenim." dediğimde Pamir'in yüzündeki gülümseme büyüdü. Yanağımdaki elini boynumla çenem arasına kaydırırken dudaklarını saçlarımla alnımın birleşim yerine bastırarak uzunca öptü.

Yaptığı harekete hiç sesimi çıkarmazken dudaklarını alnımdan çekip gözlerime baktı tekrardan. "Geldiğimde görüşürüz, vakit bulduğumda seni ararım yine." dediğinde başımı salladım. "Görüşürüz."

Tekrardan arkasını dönüp giderken bu sefer arkasından bakmakla yetindim. Merdivenlerin köşesinden dönmeden evvel elimi kaldırdığımda buruk bir tebessümle başını eğip kaldırarak selamımı aldı ve gözden kayboldu.

Kapıyı ardımdan kapatırken ciğerlerime acılı bir nefes çektim. Yollar ayrıldı, zaman yıllandı, ben yıllandım sanmıştım. Yanılmıştım. Kalbim yaşlanmıştı ancak kalbimdeki adam gözümden yaş almış ve aldıkça da büyümüştü, kalbime sığmayacak kadar fazla olmuştu içimdeki sevgisi. Şimdi anlıyordum ki zaman baki olanı silmiyordu, izini sürmeye devam ediyordu. Ben ne kadar kaçsam da, aramıza mesafe koymaya çalışsam da olmuyordu. Kalbim onu istiyordu, onun kalbiyle bir olmayı ve birlikte atmayı istiyordu. Kalbim ve beynimin yaptığı savaşın galibi belli olmuştu; kalbim...

 

 

 

Bölüm Sonu

‣‣‣ Bölümü nasıl buldunuz? Beğenmişsinizdir umarım..

‣‣‣ Bu bölümde bol bol Devrim ve Pamir sahnesi vardı, nasıldı? Güzel ilerledik bence, sizce?

‣‣‣ Devrim'in duygu durumu hakkında ne düşünüyorsunuz? Düşüncelerinizi merak ediyorum cidden.

‣‣‣ Pamir'in annesinin yaptığı şey hakkında ne düşünüyorsunuz? Resmen bir çuval inciri berbat ediyordu kadın:)

‣‣‣ Sinem Hakkari'ye geliyor, sizce neler olacak tahminlerinizi bekliyorum..

‣‣‣ Dava ile ilgili ne düşünüyorsunuz? Böyle bir şeyi bekliyor muydunuz?

Yorumlarınızı bekliyor olacağım.. Diğer bölümde görüşmek üzere:)

Loading...
0%