Yeni Üyelik
1.
Bölüm

-Giriş-

@mutsuzcivciv

İlahi bakış açısı...

 

Eğlenen yüz ifadeleri, sahte mutluluklar, sözlerdeki o yalancı mutlu yıllar dilekleri...

Bu insanların amacı neydi?

Neden sonuna kadar düşman gördükleri, bir anda iflas ederek işinden olmasını istedikleri adamın doğum günü kutlamasına gelmişlerdi ki?

Sorguluyordu, Anıl.

İnsanların gülen suratlarına bakarken o da gülmek istiyordu. Onların bu sahte dileklerine kahkahalarla gülmek istiyordu.

Bugün onun doğum günüydü. Bugün doğumunun üzerinden tam otuz yıl geçmişti.

Mutlu muydu? O da diğerleri gibi eğleniyor muydu?

Aslında, hayır. Eğlenmek falan istemiyordu. İstediği tek şey bu saçma partinin hemen bitmesiydi. Zaten neden böyle bir davet düzenlemişti ki? Sırf o insanlar, onun gibi iş adamları, laf söz ederek kariyerini düşürmesinler diye böyle bir organizasyon yapmıştı.

Pasta kesilmiş, Anıl çoktan o boktan olduğunu düşündüğü konuşmasını yapmıştı. Herkese iyi geceler, dilemiş ve arkadaşlarının yanına dönmüştü.

"Abi, kesinlikle bunu saymıyorum! Hemen bir yerlere gidip partimize orada devam ediyoruz!"

Bunu söyleyen en yakın arkadaşlarından biri olan, Tamerdi. Tamer hiçbir zaman yaşlı ve parasına güvenen iş adamlarının olduğu bir partiyi sevmemişti.

"Çok iyi fikir!" Dedi siyah saçlarını düzelten Özge. Özge, bu otelin yöneticisiydi.

Yanlarındaki Ayaz her zamanki gibi sessizliğini koruyordu. O konuşmayı çok sevmezdi. Arkadaşları onu nereye götürse sorgusuz sualsiz giderdi. Onlarla takılmayı seviyordu.

Özge "Ben gidip, Aydanı bulayım. Birlikte çıkarız." Diye heyecanla şakırken hızlıca yanlarından ayrıldı. Kalabalığa karışıp gözden kaybolduğunda Anıl sürekli saatini kontrol ediyordu. Uçağını kaçırmak istemiyordu.

"Siz, eğlenin. Benim ufak bir işim var."

Tamer kaşlarını çattı. "Bugün senin doğum günün, Anıl. Tabii ki de sen de gelmelisin."

Anıl başını iki yana sallayarak uzun masada duran telefonunu aldı. "Başka zaman."

Doğruca otelinin çıkışına ilerlerken düşünceleri oldukça netti. Yıllardır içine düştüğü bu çukur, onu gün geçtikçe daha derine indiriyordu.

Geçmişi unutamıyordu. Bu nasıl unutulabilirdi ki? O henüz kaç yaşındaydı? Sekiz mi?.. Dokuz mu?.. Daha çocuktu be, daha çocuktu! Gördüğü şeyler, kayıplar, bıraktığı acılar.. bunların hepsinin bir bedeli olacaktı. Yaşadığı acının sorumlusuna bunu en ağır şekilde ödetecekti.

 

Yapılması gereken belliydi, o gitmeliydi.

 

___

 

Loading...
0%