Yeni Üyelik
4.
Bölüm

Sesler Ve Gölgeler

@mw

4. Bölüm 


Kalbi kıpır kıpır, sıcak bir hissiyatla dolup taştığında, ani korkusunun, vücuduna pompaladığı adrenalinin fazlalığından olmalı ki etrafında olup biteni bir süre kavrayamadı.
Yüksek sesin onda oluşturduğu çarpıntı dengesini bozmuş, onu yoğun bir şekilde yağan yağmurun birikintisine düşürmüştü. Islanmamış elini, halihazırda çınlayan kulağına götürdü.
O an Davin'in yığılışını bile görememişti. Hapsolduğu adrenalinden soyutlanarak onun olduğu yere baktı. Tel duvarın hemen ardında yerde öylece yatıyordu. Yağmurun hareketlendirdiği birikintiler, Davin'den akan kanları yavaş yavaş etrafa yaymıştı.
Xana, ani bir cesaretle Davin'in kim tarafından vurulduğuna bakmak için yönünü değiştirdi. Yağan yağmurun verdiği rahatsızlıktan dolayı bu güzel giyimli adamın mekanın korumalarından biri olduğu düşünerek hararetle bir soru yöneltmek istese de adamın ani hareketi buna izin vermedi.
Elindeki silahı çoktan namlusu yere doğru bakacak şekilde indirmişti. Boşta olan elini hafifçe eğilerek Xana'ya uzattı. Bunu yaparken silah tutan elini ise yavaşça arkasına aldı. Bu, ona zarar vermeyeceğini anlatan küçük bir detaydı.
Xana, kendisine uzatılan eli, elinin tersiyle reddederek ayağa kalktı.
"Onu neden vurdun?" üstünü silkeleme isteği doğsa da içine sırılsıklam olduğunu bilerek kıyafetlerine dokunmaktan vazgeçti.
Hararetle sormak istediği soruyu o kadar sakin sormuştu ki yağmurun sesinin kendi sesini bastırdığını düşündü.
İyi giyimli adama tekrar baktı. Koyu renk boğazlının üstüne pahalı bir ceket giymişti. Altında ise şık bir pantolon vardı. Xana, bu kadar kaliteli giysiler giymiş bir adamın mekanın korumalarından biri olduğunu düşünerek hata etmişti, bunu anlaması da uzun sürmedi.
Aklına ilk gelen ihtimal olan N.E.S.T. düşüncesi adam ile arasına mesafe koydurtmuş, hatta bu düşünce ona kaçacak veya koşacak bir yer bile aratmıştı.
Karşısındaki kadının kendisine bu kadar temkinli ve kuşkucu yaklaşımını fark eden adam, Xana'nın duyabilmesi için ona bir adım yaklaştı ve yağmurun bastırıcı sesine karşılık kendisininkini yükselterek sordu:
"İçeride konuşalım mı?"
Kapana kısıldığını düşünen Xana, aralarında oluşan hareketsiz, uzun bir sessizliğin ardından soruyu onayladı. Adam önden, Xana arkasından ilerleyerek çıktıkları arka kapıdan geri içeri girdiler. İçeri girdikleri ve yağmurun boğuk sesinin kaybolduğu vakit Xana tekrar sordu:
"O adamı neden vurdun?"
"Seni gördü. Çocuğu aradığını biliyordu ve N.E.S.T.' den olmadığını. Sen de bu yüzden kovalamıyor muydun?" arkalarından kapıyı kapatarak soruyu cevaplamıştı.
"Sen N.E.S.T.' den değilsin." İçine içine konuşmuş, gelen rahatlama ile derin bir iç çekmişti. Dediklerinde ise, haklıydı. Her ne kadar bilgi kaybetmiş olsa da aldığı riskler doğrultusunda Davin iki ucu boklu değnekten farksızdı.
"Hayır, değilim. Æther'ın kurul üyeleri tarafından seni ve Yirmi Altı'yı gözetmek amacıyla görevlendirildim. Bayan Renate bahsetmedi mi?"
"...Senin için güvenlik şefiyle konuşup koruma ve kontrolünüzü sağlamak adına birini göndermesini isteyeceğim..."
Hatırladı ve "Bahsetti," diye onayladı sadece. Sonra adamın dediklerini tekrar geçirdi aklından. Nasıl bu kadar detaylı ve doğru bir cümle kurduğunu merak etti. Anlaşılan bayağı uzun bir süredir takip ediliyordu.
Adam aval aval dikilmek yerine yürümeye başladığında ister istemez Xana'yı da peşine taktı.
"Nereye gidiyorsun?" Arkasından minimal adımlarla takibini sürdürürken önündeki adamın kendisi kadar ıslak olmadığını fark etti. Saçları oldukça kısa olduğundan ıslak olup olmadığı anlaşılmıyordu. Üstündeki ceket ise neredeyse kuru gözüküyordu. Su tutmuyordu belli ki. Xana ise her adımında zemine birikinti bırakıyordu. Sınıfsal farklılığın bir örneğini gözüne gözüne sokan bu durum, kendisini oldukça küçük ve yetersiz hissetmesine sebep olmuştu.
"Bilgisayar demişti, değil mi? Kontrol etmeyecek misin?"
Xana, gereğinden daha yakın bir takibin içinde bulunduğunu anladığı an çok sinirlendi. Burnunun dibinde dolanan bu koca adamı bile fark edememişse kim bilir daha neleri göremeyecek kadar kör olmuştu. Neleri? Kimleri atlamıştı?
Derin düşüncelerini V.I.P odasına geri çıktıkları andan itibaren zihnin bir köşesine attı. Davin de içeride olmadığından oda bomboştu. Davin'in öncesinde önünde arkası dönük bir şekilde durduğu masaya ilerledi. Masasın arkasında, önünden görünmeyen yüzünde, bir dizüstü buldu.
Yavaşça masaya oturdu. Yüzü direkt kapının olduğu yere bakıyordu şimdi. Adamı kapının önünde dikilirken gördüğünde dikkatini bilgisayara yöneltti. Ekran açıldığı gibi kilitle karşılaştı. Önce bilgisayarın etrafına sonra ise masaya göz attı. Tahmin ettiği gibi bir şey bulamadı. Elini ensesinin sağ tarafına saçlarının arasına götürdü. Kendisine bağlı ve elektronik cihazlara erişimine yardımcı olan ince kablolu bir soketi vücudundan uzatarak çıkardı. Ucunu bilgisayarın sağ tarafında bulunan girişine takarak anlık olarak bilgisayara kendisini bağlamış bulundu.
Kapının kontrolünü bırakarak yanına gelmiş adamı bir süre fark edememişti.
"Bayan Renate dalgıç olduğundan bahsetmemişti."
Dalgıç, tabii...
Dalgıçlar, ağ içinde serbestçe dolaşabilen kişilere verilen bir isimdi. Bir dalgıç; ağa dalabilir, gezinebilir, bilgi ve hazine toplayabilir veya çalabilirdi. Eskiden nadir bulunan kişiler olsalar da günümüzde bir dalgıç kiralamak artık o kadar zor değil, ancak maliyetliydi. Her Mekanik bir dalgıçtı ama her dalgıç bir Mekanik değildi.
Xana, Renate ve onun bilgisizliği hakkında bir şeyler gevelemek istese de yapmadı. Şifreyi kırmış ve bilgisayara erişim kazanmışken odağından ödün vermek istemedi.
Pür dikkat geçen birkaç dakikanın ardından oturduğu yumuşak deri koltuğa sıkıntıyla yaslandı. Bulduğu; aylarca güncellenmemiş yapılan işlerin mali kayıtları, ödenmemiş fatura spam mesajları, bir porno klasörü, reklam ve anket mailleri dışında şüpheli derecede temiz olan bir mail kutusu... Hayatında daha sıkıcı az şey gördüğüne yemin edebilirdi.
"Her şey yolunda mı?" Masaya kadar gelip yumruklarından destek alarak ayakta dikildi. Xana'nın yanı başında sabırsızca kımıldanıp durdu.
"Hayır, burada hiçbir şey yok," dedi Xana bıkkın bir tavırla.
"İyice baktığına emin misin?" Pozisyonunu korumaya devam etmek istese de koridorda duyulan tıkırtı sesleri ikisinin de dikkatini kapıya yöneltmişti.
"Daha detaylı tarama yapabilirim fakat zaman gerek," dedi Xana fısıltıyla.
"Toparlan," adamı başıyla onayladıktan sonra aynı tonu koruyarak masanın yanından ayrıldı. Kapıya iyice yaklaştığı sırada koridorda duyulan tıkırtılar, onlara doğru ilerleyen adım seslerine dönüştü.
İki belki de üç kişi olarak tahmin ediyordu. Gölgeleri kapı eşiğinden seçilmeye başladığı vakit ikisi de nefeslerini tutmuş, bekledi. Fakat sesler ve gölgeler yavaş yavaş kapının yanından geçip gitti.
Adam bu kişilerin locaya ilerlediği düşünerek Xana'ya yaklaşması için işaret yaptı. Ardından ikili, V.I.P odasını terk ederek seri adımlarla merdivenlerden indi. İçeri geri girdikleri kapıya doğru ilerlemeye başladıklarında Xana elindeki dizüstüyü yağmurdan koruma amaçlı sıkı sıkı sarmalamak istese de kıyafetlerinin ıslaklığı yüzünden bundan vazgeçti.
Adamın hemen arkasından dışarı çıktı. Yağmur hala tüm süratiyle yağarken sadece eliyle siper edebilmekle yetindi.Davin'in yattığı yere bile bakmadı, hızlıca adamı takip ediyordu. Sokağın sonunda duran, siyah ve gri renklerin göze çarptığı pickup bir araca ilerlediklerini fark etti. Adam hızlıca sürücü koltuğuna oturduğunda kendisi de hemen ön koltuğa geçti ve kapıyı biraz sert bir şekilde kapattı.
İkisi de nefes nefese kaldı. Yağmurun sesi şimdi boğuktu. Ön cama takır takır vuran damlalar ortamın havasını değiştiriyordu. Xana hemen bilgisayarı kontrol etti. Bir sorunu yoktu, çalışıyordu. Bilgisayara odaklanamadan hareketlenen aracın şoförüne merakla sordu:
"Beni ne zamandır takip ediyorsun?" Xana kafasının bir kısmını kurcalayan bu soruyu nihayet dile getirmişti. Gözlerini yoldan ayırmadan bir süre sessiz kalan adam, meraklı bakışların ona uyguladığı baskıya bir süre sonra yenik düşerek,
"İçeri girdiğinden beri. Seni tanımak da zor olmadı," dedi imalı bir ses tonu kullanarak. Xana görünüşe laf edildiğini anlamıştı. Ortama uyum sağlayamadığını kendi de biliyordu. Girdiği gibi polis sanılmasından belliydi.
"Anlamadım, kendini tanıtman için neden o kadar bekledin? Önceden tanışmış olsak çok daha kolay hallolmaz mıydı?"
"Olurdu," diye yanıtlayıp devam etti. "Prosedür gereği, hem ilerisi için hem de raporum için yalnız başına olası bir sorunla nasıl başa çıkacağını görmem gerekiyordu ve yeterince de gördüm."
Adamın konuşmasının arkasındaki "çaresiz" ve "beceriksiz" imaları Xana'nın sinirini bozmuştu. Ön koltuğa, kafasına gömdüğü olumsuzluklar gibi kendisini de iyice gömmüştü. Sessizliği ve boşvermişliğini yine o adam bozdu.
"Bir şey çıktı mı?" boşta olan eliyle bilgisayarı işaret etti.
"Bakıyorum."
Biraz önce yaptığı gibi kendisini yeniden bilgisayara bağladı. Adam demese unutmuş olacağını düşünmek bile istemiyordu. Nesi vardı bugün? Sanki kendisinde değildi.
Yerel tarama devam ederken camdan dışarıya baktı. Yağmur şiddetini azaltmış, gümbürtüsü neredeyse duyulmuyordu. Öğlen vakti olmasına rağmen havanın kapalı olması, şehrin neon parlaklığını göz önüne çıkartıyordu. Hızla geçip giden binalara baktı. Sahi, nereye gidiyorlardı?
"Nereye gidiyoruz?"
"Şimdilik sadece bölgeden uzaklaşıyoruz. Æther olayın üstünü kapatır fakat yine de görülmesek daha iyi."
Davin'den bahsettiğini düşündü Xana. Yazık olmuştu adama. Oysa ölmesi hiç gerekmeyebilirdi.
İnsanlar ne zalim.
O sırada Camila, Lloyd'u yanı başına çekmiş, geçen günkü yaralarından arda kalanları inceliyordu. Theo'nun uzaktan gelen kesik kesik sesi onlara eşlik ederken kanepede oturuyordu ikisi. Llyod, Camila'nın kendisine olan bu yakın ve keskin tavırlarından ötürü biraz gergin hissediyordu. Camila geldiğinden beri ikili arasında bir diyalog geçmemişti. Oysa Llyod'un sormak istediği o kadar soru vardı ki...
"Sen doktor musun?" merakı çekingenliğine üstün gelince, dudaklarından dökülen ilk sorusu bu oldu. Camila bu kadar ani bir soru beklemediğinden küçük bir duraksama yaşadı.
"Bir zamanlar," dedi. Dikkatini Llyod'un saçları arasındaki ufak tefek sıyrıklardan çekerek geriye yaslandı. Bir süredir çocuk yüzünden olan kambur duruşu, sırtına ağrılı bir baskı uygulamıştı.
"Artık değil misin?" Camila kaçınmak istediği soru yağmuruna çoktan kapılmıştı.
"Artık sadece arkadaşlarıma yardım ediyorum," dedi kısa bir açıklamayla.
"Ama daha tanışmadık nasıl arkadaş olabiliriz?"
Kendisinden emin bir şekilde Llyod elini Camila'ya uzattı.
"Ben Llyod. Senin adın ne?"
"Camila, Theo'nun ablasıyım," dedi Llyod'un elini sıkarak.
"Biliyorum! Theo bana söylemişti."
Camila, kardeşinin kendisine anlattıklarını anımsadı. Yeni bir isme sahip olduğunu paylaşmak istiyordu belli ki.
Tanışma telaşı buradan geliyor demek, diye geçirdi içinden.
Llyod ne kadar sevimli olsa da, Camila içindeki soğukluğu kırmak istemiyordu. Sinirliydi, hem de çok. Theo bu işlere bulaştığından beri ona, onu bu konu hakkında desteklemeyeceğini zaten söylemişti. Yetmiyormuş gibi Xana da daha tehlikeli bir olayla takmıştı peşlerine Æther'ı. Üstelik işler kötü giderse bir de N.E.S.T. vardı.
Küpleri tepesine daha fazla binmeden Theo'nun yükselen sesi dikkatleri üzerine çekti. Kapının hemen dışında gergin bir telefon görüşmesi yapıyordu. Camila bir sorun olabileceğinden şüphelenip yerinden kalktı ve kardeşinin yanına ilerledi.
Hararetli konuşmasının bitmesini bekledi.
"Bir sorun mu var?" Camila'nın yanında durduğunu o an fark eden Theo ufak bir korku yaşadı.
"Hayır, hayır sadece bir müşteri. Önemli bir şey değil. Hallolur," dedi derin bir iç çekip. O sırada hala telefonuyla uğraşmaktaydı. Gergin olduğu tüm suretinden okunuyordu.
"Müşteri olduğuna emin misin?"
"Şirketle bağlantısı yok Camila. Bağımsız bir iş. Bu kadar şüphecilik fazla değil mi sence de?"
Camila bir süre sus pus olup kaşlarını çatmakla yetindi.
"Konuşmamız gerek Theo," Camila daha sözünü bitiremeden Theo, onu omuzlarından teselli edercesine kavradı.
"Bak, endişeni anlıyorum. Bana ve Xana'ya kızgın olabilirsin ama bunu en azından Llyod'a yansıtmamaya çalış. O, acısından kaçmaya çalışan bir çocuk sadece..." Theo'nun telefonu kardeşler arasındaki sohbetin fazla uzun sürmeyeceğini ispatlar nitelikte durmadan çalıyordu.
"...Çocukları sevdiğini biliyorum ve bu sorumluluğu yalnızca sana verebilirim. Anlıyor musun?"
Camila'nın çatık kaşları yavaş yavaş yukarı kıvrılırken bir elini hafifçe karnında gezdirdi. Kardeşinin bu sözü onu üzmüş müydü? Yoksa neşelenmeli miydi buna? Karmaşık ikilemi midesi bulandırmaya başladığında kardeşini onaylamakla yetinedurdu sadece.
Bu esnada Llyod, onları cam duvardan izliyordu. Sesleri duyulmuyordu. Sessiz televizyon izlemek gibiydi. Gözleri kardeşlerin üstünde olsa da aklı başka yerdeydi. Xana'yı özlemişti. Merak ediyordu, şu an ne yapıyordu acaba?
"Bingo!" diye bağırdı Xana şehrin öteki ucunda. Tarama işleminin sonunda ulaşabildiği tek yararlı bilgi, bilgisayarın üçüncü parti yazılım programlarıyla güzelce iç dış temizliğe tâbi tutulması olmuştu. Fakat bilgisayar hala aktif olarak kullanılıyordu. Kimse henüz Davin'e ne olduğunu bilmiyordu. Mail uygulamasının üzerindeki bildirim sayacının artması da bunu kanıtlamıştı.
Konu: Ödeme İşlemi
Kutlarım Davin,
Verdiğin adres doğru çıktı. Ne kadar girişin bu denli zorlayıcı olacağından bahsetmemiş olsan da güvenimizi boşa çıkarmadın. Paket sağ salim elimizde. Ödemeni yaptık. Umuyoruz ki gelecek işlerimizde de bu dürüstlüğünü korursun. Şimdilik keyfini çıkar.
Saygılar,
-Y.U
Ödeme, paket, adres... Davin ne işler karıştırıyordu?
"Söyleyecek misin, soracak mıyım?" diye sordu adam. Yüksek çıkışının ardından gelen sessizliğe merak kabartmış olmalıydı. Xana mailin nereden ve kim tarafından gönderildiğini araştırma aşamasına geçtiğinde, adamın sorusunu rahatlıkla cevaplayabileceği bir boşluk oluşturdu.
"Az önce Davin hesabına yüklü bir miktarda ödeme tahsilatı aldı. Gönderilen mailde bir adres ve bir paketten bahsediliyor." Xana kafasını kurcalayan soru işaretleri yüzünden açıklama kısmını biraz kısa tuttu. Hararetli bir şekilde kullandığı bilgisayarı bıraktı ve başını geriye doğru koltuğa yasladı. Kaşları çatık, düşünceleri ile boğuşurken yolunu gözden ayırmayan şoför nihayet ona döndü.
"Ne var aklında?" Xana'nın bu düşünceli haline... aklında dolandırdıklarını merak etti.
"Paket," diye başladı Xana.
"Paket için yazıda sağ salim terimi kullanılmış. Hangi paket için sağ salim terimini kullanırsın ki?"
"Yirmi Dört mü diyorsun?"
"Demiyorum," diyerek kelimeyi vurguladı Xana. Ardından devam etti:
"İhtimal üzerine konuşuyorum. Bu iş nedir bilemem fakat gönderilen para miktarı iddia edilen paketin değerini oldukça yüksekte tutuyor diyebilirim. Hatta fazla yüksekte..." Xana haklıydı. Davin'in hesabına yatmış olan paranın haddi hesabı yoktu. Hayatında görmediği sıfırları yan yana görmüştü. Bu paket normal olamayacak kadar değerliydi. Öyle olmalıydı.
"Mailin N.E.S.T. tarafından gönderilmediği ne malum, veya başka bir şirket? Bu bana sadece iki şirket arası bir sır gibi gelmedi," dedi adam. Xana'nın nereye varmaya çalıştığını merak ediyordu. Bu beyin fırtınasının içine kendisini davet ettirmek istiyordu.
Xana başını sakince iki yana salladı ve devam etti:
"Herhangi bir şirket tarafından yazıldığını düşünmüyorum. Üslubu resmi bir dilden çok uzak, acemice. Güven ve dürüstlük fazla vurgulanmış. Eskiye dayalı bir davaları olma ihtimali çok yüksek. Mail anonim olarak gönderilmiş, bir isme veya kuruma ulaşması çok zor ama alta da bir imza bırakılmış..." Xana analizlerine devam ederken şoför aracın hızını bir nebze düşürmüştü.
Xana'yı daha dikkatli dinliyor, dediklerine iyice kulak kabartıyordu. Bu kadar detaylı bir gözlem beklemeyişinin yarattığı şaşkınlığı iyi gizliyordu.
"Ne yazmış?"
"Y.U"
Adam bir müddet düşündü. Fakat zihnin içerisinde tanıdık gelen bir sima yoktu. Muhtemelen bir şeyin kısaltması olarak kullanılmıştı. Bir kişi, bir topluluk, bir yer... Şirkete döndüğü vakit buna zaman ayıracaktı orası kesin.
"Mail, Lotus'dan yollanmış," adam tekrar Xana'ya döndüğünde bilgisayara tamamen odaklı halde olduğunu gördü. Hızını düşürdüğü aracını kenara çekerek durdurdu.
"Anonim olarak gönderildiğini sanıyordum," diyerek şüphesini dile getirdi.
"Öyle," Xana bilgisayarı adama çevirerek mailin tam halini ona da gösterdi.
"Sinyali takip ettim. Lotus'un içerisinde bir alana kadar ulaşabildim fakat devamı dediğim gibi ulaşması zor," anlatırken bir yandan da sinyalle ulaştığı son noktayı harita üzerinde ona gösterdi.
"Ya Yirmi Dört ile bir alakası yoksa?" şüphesini Xana'nın üstüne yıkmaya devam ediyordu. Kabul etmesi gerekirse bu kadarını beklemiyordu. Sosyal durumlarda karşılaştığı zorluklardan sonra üstünde kıza karşı bir önyargı oluşmuştu. Fakat şimdiki faydasını göz önüne aldığında şaşırmakta haklıydı.
Klasik bir Dalgıç...
"Elimizde başka bir şey yok," dedi Xana.
Kabul görülebilir bu argümanla beraber bir dönüş bulup ardından hızlı bir şekilde aracı yeniden yola soktu. Lotus mahallesini geçeli epey olmuştu.

Loading...
0%