Yeni Üyelik
2.
Bölüm

BÖLÜM 2: NEFRET SİLSİLESİ

@my_astra

 

"İyileştirdiğiniz herkes birgün hastanız olacak."

İnsanlar ikiye ayrılır; Nefreti kalbinden biriktirenler ve aklımda biriktirenler. Kalbinde biriktiriyorsan kendini ona karşı taş bellersin. Hissetmez, duymaz, görmez. Çünkü hissetse canı yanar, duysa canı yanar, görse canı yanar.

Ama nefreti aklında biriktirenler...

Herşeyi hissederler. Neden nefret ettiğini, ne yapmak istediğini kısacası herşeyi.

Nefreti aklında biriktirenler karşısındaki kişiye sanki hiçbir şey olmamış gibi davranırlar. Ondan nefret ederler ama oyunlarını izlemek için susarlar. Karşısındaki kişi onu ahmak sanır ama ahmak ta kendisidir.

Ben geleceğin Saresi. Ben nefreti kalbime sakladım en önce. Ama nefretim öyle büyüktü ki ne kalbim nede aklım nefretimi gizleyemedi.

___________________

Birşeyler yapmam lazım değil mi?

Artık çok geç. Seni çoktan tanıdı bile.

Kaçsam.. kurtulur muyum?

Kaçarsan bulur.

Polise gitsem mesela?

Ya poliste ondansa? Eli kolu uzun belli.

" Küçük varisimiz odasına çekilmiş sanırım."

Hala burda mıyım gerçekten? Zamana ne oldu? Akmayı mı bıraktı yoksa? Nasıl hala buradan kaçmadım?

" Evlilik falan yok Moskof. Onu rahat bırak."

Eda elimi tuttu yalnızca. Dik dur diyordu elimi sıkışı.

Kendine gel Sare. Düşün.. Lütfen..

" Ne oluyor burda? Ne diyorsunuz anlamıyorum. Sen kimsin ayrıca?"

Vedat öfkeyle bana baktı. Onunla konuşmamı istemiyordu. Bunu anlıyordum ama buradan çıkmam için bişeyler yapmam lazımdı.

Sözümün üzerine gülümsedi Moskof. Hoşuna gitmişti bu çıkışım.

" Ben kim miyim?" Vedata döndü. " Ona neden anlatmadın Kuzgun? Ona varis diyorum ama o daha neye varis olduğunu bilmiyor değil mi?"

Korkunç bi kahkaha attı ve devam etti.

" Moskof ne demek biliyormusun sevgili Varis?"

Olumsuz anlamda başımı salladım.

" Zalim demek. Acımasız demek. Suratsız demek. Peki Sare ne demek?"

Vedat cevap vermemi istemiyordu ama ben meydan okuyacaktım.

" Prenses demek. Saf ve güzel prenses."

Gülümsedi sadece.

" Ben Moskofum sevgili Varis. Herşeyi yöneten, herşeyden haberi olan, herşeyi yıkabilecek güce sahip olan, ama aynı zamanda herşeyi ayaklarının altına serebilecek olan. Sadece elini ver sevgili Prenses. Bütün dünyaya hükmedelim beraber. Benim gibi bir zalim bir kralın prensesi olmak ister misin?"

Hayır.

Vedat araya girdi hemen. Bu zamana kadar dayanması bile güçtü.

"Onun zihnine girmene izin vermicem Moskof."

Moskofun gözleri benden ona döndü. Ve sırıttı.

" Geç kaldın Kuzgun."

Vedat dayanamadı. Ellerini masaya vurdu. Gözlerini ona dikti. Onlara bakarken farkettim. İnce, göz bebeği bile belli olmayan o gözlerde saf hırs vardı. Vedatın deliye dönmesini zevkle izliyordu.

" Gidicek misin?"

Diye tısladı Vedat. Buna karşılık daha da sırıttı Moskof.

" Evet. Zaten önemli işlerim var malum."

Bunları söylerken ayağa kalkmıştı. Boyu Vedat'ın boyuyla neredeyse aynıydı.

" Ama geri gelicem ve sende-"

Bana döndü ve gözlerini gözlerime dikti.

" -bizim düğünümüze şahit olacaksın."

Yüzümü ekşittim iğrenerek.

" Neyden bahsediyorsunuz? Evlenme falan yok. Ne değişik tiplerisiniz ya. Yok ben evlenicem, yok ben evlenicem. Deli misiniz siz?"

Moskofun kahkahası böldü ortamı.

" İşte bu hikayeye tamda senin gibi biri lazımdı varya. İşte şimdi tam olduk. Sevdim seni Prenses Varis. Komik kızsın."

Komik olmak istemiyorum ki ben. Ne işim var ulan benim burda.

" Benim gitmem lazım" dedi ve kapıdan çıktı Moskof.

Vedat kolumu tuttu sinirle.

" Sana onunla konuşma demedim mi Sare!"

Sinirle kolumu kendime çektim ve bana yaptığı gibi yüzüne doğru konuştum.

" Bende sana bana dokunma anı söylemiştim. Ayrıca kiminle konuşup konuşmayacağım sana sormayacağım. Anladın mı!?"

" O konuştuğun kim farkında mısın?"

" Kim olabilir en fazla?"

" Babanın katili o adam."

Ne?

İster istemez gerilemiştim. Babam? Babamı öldüren adam. Babamın katili bu adam mı? O yüzden mi benim düşmanımdı.

" Gitmek istiyorum!"

" Herşeyi dinlemeden olmaz!"

Gözlerinin içine baka baka konuştum.

" Burda olmak istemiyorum. Gitmek istiyorum."

Oda gözlerime bakarak konuştu.

" Sana söyledim. Canın tehlikede dedim. Biraz da olsa dinle beni. Dışarda seni bekliyorlar Sare. Kanını isteyen çok kişi var."

" NEDEN!"

" Baban yüzünden. Babanın uyuşturucu bağımlılarını tedavi ettiği bi vakfı var. Babanın etrafı uyuşturucu mafyalarıyla dolu. Karanlığı ışıkla aydınlatırsan karanlık sana düşman olur."

Babam.. Babamın bi vakfı mı var? Hemde uyuşturucu bağımlılarını iyileştirdiği. Mete.. Mete için miydi herşey?

Gözlerim sulanmıştı ister istemez. Vedat üstüme kurduğu manevi ağırlığı kaldırmıştı gözlerimi görünce.

" Sana bağırmak istemiyorum Sare. Ama şunu bil ki o vakfın yeni sahibi sensin. Sen olmazsan vakıfa sahip çıkacak biri olmaz. Onlar da bunu istiyor. Şimdi büyü ve işlerin başına geç. Yada benimle evlen işleri ben yöneteyim."

Ne?

Benimle evlenmek istemelerinin sebebi vakıf mıydı?

İğrenerek baktım Vedata.

" Sırf bu yüzden kimseyle evlenmicem. O Moskof bozuntusuda bunu istiyor değil mi?"

" Adını anma onun. Onun amacı bambaşka. Dinle Sare. Sana yardımcı olabilecek biri varsa oda benim."

6. hissi kuvvetli biriyimdir. Ve hiç iyi şeyler hissetmiyordum.

" Yarın cenazeden sonra bi davet var. İnsanların seni tanıması lazım Sare. Omuzlarının dik olması lazım. O çocuklar için Sare."

Edaya dönüp sözüne devam etti.

" Eda. Sare'yi bizim Alsancak'taki otele bırakın. Sende onunla kal. Gerisini mesaj olarak atarım."

" Tamam Vedat bey."

_________________

Otele geçmiştik Edayla. Annem aramış ona mirasla alakalı bir kaç sorun olduğunu söylemiş sonrada kapatmıştım.

Eda odada değildi. Bana kıyafet ayarlamak için çıkmıştı.

Anlamıyordum. Daha doğrusu anlamak istemiyordum. Burda olmak da istemiyordum. Babamın karanlık bir yüzünün olduğunu anlamıştım ama bu karanlık yüzünü bana yansıyacağını düşünmemiştim.

Anneme ve kardeşim Mete'ye yaşattıkları yüzünden ona kızgındım. Ama şimdi onun açtığı bir vakıfa yönetici olacaktım. Dünya gerçekten çok garip bir yer.

Üzerime görünmez bi zırh giymiştim sanki. Sıradan bi camia değildi burası. Silahların, paranın ve şöhretin savaştığı bir camiaydı.

Vedat senin kanını isteyen çok kişi var demişti. O bağımlı çocukları iyileştirmek hangi şerefsiz insanın zoruna gider ki?

Gazete köşe yazılarımda hep özgür ve mutlu çocuklar için çabalardım. Şimdi manevi bir atmosferde prangalara zincirlenmiş çocukları kurtarmaya çalışıyordum.

İnsan olarak söylüyorum. Canım pahasına da olsa o çocukları koruyacağım.

Mete için.

Mete için...

_________________

Akşam Eda geç geldiğinden ve yaşamış olduğum şeylerden dolayı erkenden yatmıştım. Kalktığımda Eda çoktan uyanmıştı.

" Günaydın Sare hanım. Vedat bey bu elbiseleri giymenizi ve kahvaltı için sizi hazırlamamı söyledi."

Elbiseler siyah ağırlıklıydı.

" Siyah giymeyi sevmem aslında. Ama cenaze için değil mi?"

Evet manasında kafasını salladı.

" Ben hazırlanayım o zaman."

Diyerek ayrıldım yanından. Önce yüzümü güzelce yıkayıp kendime geldim. Sonrada elbiseyi inceledim. Siyah vücut hatlarını belli etmeyen ama ağır bi elbiseydi. Üzerine de siyah şal seçmişti benim için. Üzerime elbiseyi giyip şalımı yapmaya başladım. Şalımı tamamladıktan sonra Eda yanıma geldi makyaj çantasıyla.

" Stresten yüzünüz sivilce dolmuş. Onları kapatıcıyla kapatalım. "

Kafamı salladım olumsuz anlamda.

" Makyaj yapmayı sevmem. Yani bana kendimize hakaret ediyormuşuz gibi geliyor."

" Ama davet-"

" Davet umrumda değil. Bu benim yüzüm. Ve kusurlarımla mutluyum."

" Peki."

Güçlü kadın rolü oynayacaktık bugün. En azından insanlar böyle bilmeliydi beni. Gece yatarken düşündüm bunları. Bugünlük rol yapsam yeter. Zaten vakıf benim diye sürekli ortalıklarda olacak değilim ya.

_________________

Edayla beraber cenaze için mezarlığa geldik. Etrafımızda 10 koruma ile yürüyorduk. Edanın ısrarıyla bi güneş gözlüğü takmıştım. Vedat ilerde bazı adamlarla konuşuyordu.

Gazetecilerse rahat bırakmıyordu beni. Sürekli soru sorup rahatsız ediyorlardı. Üzgün rolü oynamalıydım. Bu yüzden pek konuşmuyordum.

Sadece televizyonlarda gördüğüm bir kaç ünlüyle bile karşılaştım. Hepsi benimle konuşmaya ve ağzımdan laf almaya çalıştılar ama pek açık vermedim.

Bazı kadınlar vardı. Ağlıyorlardı ama sahteliklerinden kusacaktım. Yapay yapay ağlıyor bana gelip sarılmaya çalışıyorlardı.

Onlara bakarken Vedatın bana yaklaşmasıyla çenemi kaldırdım.

Yanında bir adam daha vardı. Adam demişken Moskof neredeydi?

" Meraba Sare hanım. Ben Buğra Bucaklı. Tanıştığıma memnun oldum."

Kısa boylu, kilolu, seyrek saçlı biriydi. Dizilerdeki varyemez patronlara benziyordu.

" Memnun oldum Buğra bey."

" Babanızla yakın arkadaştım. Ama erken ayrıldık. Sizin içinde çok üzücü olmuştur. Tekin iş yoğunluğundan sizinle çok görüşmezdi. "

" Bizim içinde son derece üzücü bi ölüm oldu. Ama ölüm bu. Herkesin başına gelecek."

Açıkçası adamla çok konuşmak istemediğimden ayrıldım ordan. Cenaze tamamlanmış ve cenaze namazı kılınmıştı. Sadece 10 kişiyle.

Vedat cenaze bitiminde arabaya binip konuşacağımızı söylemişti. Bundan dolayı Eda beni onun arabasına götürmüştü. Hastanede de onunla olduğumdan çok dikkat çekmemiştik.

Arabaya binmiştik ama Vedatın gerginliği beni fazlasıyla germişti.

" Nasıl geçti?"

" Nasıldım sence?"

Kastettiğim davranışlarımın tuhaf olup olmadığıydı.

" Bence güzel idare ettin. Ama burdaki değil davetteki tavırların önemli. İnsanlara göz dağı vermelisin."

" Yanımda olacaksın değil mi?"

Napıyorsun sen Sare? Adı dışında hiçbir şeyini bilmediğin birine nasıl güvenebilirsin? Yada nasıl güvenebildim?

Tebessüm etti sadece.

" Merak etme ben ve Eda yanında olucaz. İstemediğin hiçbir soruya cevap verme ve olabildiğince dik başlı konuş."

" Tamam."

__________________

Vedatla oldukça lüks ve herkesin giremediği bi otele gelmiştik. Kırmızı bi halıyla içeri girmiş sonrasında üstümüz aranmış ve salona girmiştik.

O dizi veya filmlerde gördüğümüz o şaşalı salonun aynısıydı. Bir çok güzel giyinimli ve zengin olduğunu belli edercesine dolaşan insanlarla doluydu.

Bizim için ayarlanan masanın başına gittik. Fazlasıyla gergindim. Hatta burdan koşarak uzaklaşabilirdim her an.

Önümüze kadeh bardaklarında şaraplar geldi. Vedatsa beni şaşırtmıştı.

" Hanımefendi alkol almıyor farklı bi içecek getir."

Gülümseyerek döndü bana.

" Teşekkürler."

Dedim sadece.

Boyuma eğilip tam karşımızda duran bi adamı gösterdi. Orta boylu, gri saçlı okul müdürlerini andıran bi tarzı vardı. Zaten gri bi takım giymişti.

" Fikret Adalı. Kendisinin yetim ve kimsesiz çocuklara baktığı bi yurdu var ve baban kendisiyle baya yakındı. Seninle ilgilenmeye çalışacaktır."

İlerde çaprazımızda duran kırmızı dekolteli bir elbisesi bulunan kadını gösterdi.

" Hanzade Servet. O kadına çok dikkat et Sare. O kadın yılanın tekidir. Sadece para düşünür. Kendini erkeklere bile satar para için. Vakıf ve mirasın fazlasıyla değerli onun için. Ben sana yaklaştırmak o kadını ama olurda yaklaşırsa ondan sakın çekinme. Korktuğunu görürse ısırır."

O kadından korkmuşmuydum? Evet. Fazlasıyla tehlikeli bir kadına benziyordu.

Yakınımızda bulunan elleri ceplerinde ergenlikten yeni çıkmış saçları dağınık genci gösterdi bu seferde.

" Aslan Karamanlı. O uyuz ergen ailesini katletti servet kendine kalsın diye. Hayatı bir bilgisayar oyunu sanıyor. İnsan öldürdükçe para kazanılandan. Sana bulaşacağını sanmıyorum. Sadece keyfini bozanlara kafayı takar. Ama yinede dikkat et."

Para için ailesini mi katletmiş dedi o? Neredeyim ben ya? Kanım çekildi resmen. O adamdan uzak durmalıyım. Hatta buradaki herkesten uzak durmalıyım.

Etraf kalabalıklaşmaya ve gürültü artmaya başlamıştı. Aslında benim için iyiydi çünkü ortamdaki tek kapalı kişi bendim. Ve ortamın kalabalık olması beni görünmez kılıyordu.

İlerde tek başına oturan biri dikkatimi çekti. O Moskoftu. Uzun bi koltukta yayılarak oturmuştu. Elinde mavi Vedatın benim için istediği içecekten vardı. Sanırım oda alkol kullanmıyordu.

Yalnızdım ve ona doğru yürümeye başladım. İnsanlar bana baksada umursamadım. Yaklaştığımı görünce beni süzdü derince. Bense sevecen olmaya çalıştım.

" Selam."

Benim gülümsememe yanıt vermedi. Duygudan yoksunca baktı çekik gözleri.

"Alkol almıyorsun sanırım?"

Dedim elindeki içeceği göstererek.

" Sağlığa zararlı."

Dedi sadece.

" Cenazeye gelmedin. Alındım."

İşte buna güldü.

" E ben öldürdüm ya zaten. Bide cenazeye mi gelseydim?"

Normal bir insanda bu söz patlama etkisi yaratmalıydı. Ama ben umursamadım bile.

" Yalnızsın."

" İnsan sevmem, onlarda beni sevmez."

" Güzel bir sebep."

" Hanzade sana bakıyor."

Dediğinde arkamı döndüm. Gerçekten bize bakıyordu.

" Örtün onun dikkatini çekiyor."

" Sadece onun mu? Herkesin dikkatini çekiyor."

" Onun bir zırh olduğunu biliyorlar. Ve ayrıca benimle konuşuyorsun."

" Yani?"

" Hiçbir kadının benimle konuşmasına müsaade etmem."

" Neden?"

" Burdaki kadınlar senin gibi değil. Beni deli gibi arzuluyorlar. "

Gözlerinde hala duygu yoktu. Bense muhabbetin uzamasını istemedim.

" Gitmem lazım."

" Konuştuğun kişilere dikkat et Varis."

Dedi ve ordan uzaklaştım. Hanzade ise bana doğru gelmeye başlamıştı. Vedat bunu farketmiş olacakki hemen yanıma geldi.

" Naber Hanzade?"

" Defol Vedat."

" Yine fazla hırçınsın?"

Bana döndü Hanzade.

" Selam. Ben Hanzade."

Cevap vermemeliydim. Ama korkmadığımı belli de etmeliydim.

" Sare. Sare Kaftancıoğlu."

Çenemi dikerek konuşuyordum. Ama kadın bö dese şurda bayılabilirdim.

" Biliyorum."

Gözlerini bana dikerek konuşuyordu.

" Senin gibi kapalı bi kızın bu camiada olması... Ne biliyim olmaz gibi ya."

" Nesi varmış bizim gibi kapalı kızların?"

" Saçma bir inanç bağlılığı içerisindesiniz."

Vedat bana döndü.

" Sare. Hayır Sare olmaz. Sare-"

Muhtemelen kafamın içinde dönen işkence türlerini duymuştu.

" Senin o saçma inanç bağlılığı dediğin şeyin adı din. Ayrıca dinine bağlı biri için hayattan bişey eksilmez. Bilakis insanın ne kadar sadık olduğunu gösterir."

" Evet. Sadık birer köpek."

Dedi alayla. Köpek. Bana. Bize.

" Hanzade!"

Diyerek uyardı Vedat onu. Banaysa fısıldar şekilde konuştu.

" Seni rezil etmeye çalışıyor Sare. Buna izin verme."

" Ayrıca bu din savunuculuğunu uyuşturucu satan bi adama sarkan kadın mı söylüyor."

" Ne diyorsun sen?"

Gözleriyle Moskofu gösterdi.

" Bildiğim kadarıyla uyuşturucu size yasak ama o adam yasağın kendisini satıyor."

Moskof uyuşturucu satıcısı mıydı? Bu yüzden, bu yüzdendi onunla düşman oluşumuz.

Hayır. Hayır olamaz. Mete'nin katili. Mete'nin de katili o oluyordu. Ona uyuşturucu veren oydu. O da onlardan. O DA ONLARDAN.

Çocukları zehirleyenlerden.

Gözüm dönmüş olacak ki Moskofa doğru koşmaya başladım. Oda şaşırmış şekilde ayağa kalmıştı.

" ŞEREFSİZ."

Diye inledim ona doğru.

Ne olduğunu anlamamıştı. Vedatsa arkadan bana bağırıyordu.

Karşısına geçip bağırmaya başladım.

" ŞEREFSİZSİN SEN. NASIL YAPARSIN YA. NASIL YAPARSIN SEN?"

"Neyi? Neyden bahsediyorsun Varis?"

" NASIL ZEHİRLERSİN ÇOCUKLARI? SEN NASIL YAPARSIN YA? METE'NİN KATİLİSİN SEN. HEM BABAMIN HEM KARDEŞİMİN KATİLİSİN SEN. KARANLIKSIN SEN. KARANLIK."

Yüksek bir tonda konuştu.

" Evet. Karanlığım ben. Hatta ben karanlığın ta kendisiyim Varis hanım. Ne oldu? Az önce gülüyordun bana. Ben sana en başta anlattım kendimi. Benim adım Moskof dedim. Ben zalim kralın tekiyim. "

Arkadan insanlar konuşuyordu coşkunca.

" Nasıl miden kaldırıyor ya? O çocukların ölümünü izlemek sana nasıl keyifli gelir? Hiç mi çocuk olmadın ya! Çocuklar çikolata yiyip sokakta oynamaktan yorulup bayılmalı evde. Toz kullanıp sokaklarda gezerek değil!"

Saf nefret işte bu. Midenin kaldırmaması, gözünün görmemesi. Mete gözümün önündeydi. Bağımlıydı ve tedavi olmuyordu. Eve gelmiyordu, sadece dışardaydı. Eve gelmişti bi gün. Annemle o kadar mutlu olmuştuk ki. Aylar sonra odasında kalmıştı. Sabah baktığımızda yerde cesediyle karşılaşmıştık.

Moskof Vedata baktı arkadan.

" Bilmediğin o kadar şey varki Varis. Üzülüyorum sana. Devam etmeliydin. Buraya hiç gelmemeliydin. Burası cehennem. Bende zebanisi. Hoş geldin Varis. Buda hoşgeldin partisi."

Dedi kollarını açarak. Sinirden başım dönüyordu ki. Bi anda silah patlama sesleri duyuldu. İstemsizce eğildim ve kulaklarımı kapattım. Vedat Sare diyerek bağırıyordu. Hatta herkes çığlık atıyordu. Korumalar önemli insanları çıkarmaya çalışıyorlardı. Moskof yanımda çömelmiş eline silahı almıştı.

" Senin için geldiler. Sakın başını kaldırma Varis."

Benim için mi?

" KUZGUN."

Diye bağırdı Moskof. Vedatsa sürünerek yanımıza geldi.

Ben yokmuşum gibi konuşmaya başladılar.

" Varisin sağ çıkması lazım."

" Herkes buradaydı. Kim olabilir?"

" Medusa."

" O burda değildi. Alaskadaydı."

" Döndü. Onu burdan çıkar hallederim ben burayı."

Düşmanız diyorlardı ama iki dost görüyordum karşımda.

" Sare arkama geç. EDA NERDESİN?"

"Burdayım Vedat bey."

İlerde masanın altındaydı. Sürünerek o tarafa geçtik. Silah sesleri kesilmişti. Hafif ayaklanarak Vedatın arkasına geçtik. Vedatın korumaları göründü karşıda.

" Efendim Medusa hanım sizi şirkette beklediğini iletti."

Vedatın küfrettiğini duydum. Kalbim deli gibi çarpıyordu. Ne yapacaktım? Evet. Oyun benim etrafımda dönüyordu. Ya kazanacak yada kaybedecektim.

______________

Bölüm sonu

Bölüm hakkında düşünceleriniz buraya alabilirim.

Azıcıkta konuşasım geldi.

Kitabı yazmadan önce neden tesettürlü bayanların güçlü olduğu mafyatik bi kitap yok dedim kendi kendime.

Sadece avukatlar, askerler,savcılar güçlü kadın değil. Her kadın çok güçlüdür. Savunduğu şey ne olursa olsun.

Dedim Rabia patlat bakalım böyle bi kurgu. Ve evet burdayım.

Okuduğunuz için teşekkür ederim.

Ben kaçarrr..

 

Loading...
0%