@mydarkqueene
|
Günün batmaya yakın güneşi ile etraf turuncunun her bir tonu ile aydınlanır iken gökyüzünde yayılan renkler yavaş yavaş gecenin karanlığında kendi hakimliği ile süren aya bırakıyordu. Güneşin hüzünlü bakışı ile batması, her batışında buna da dayanacak gücü bulması hayat ringi nin en soğuk kanlı kazananı olduğunu gösteriyordu. Her batışı illa bir doğuşu ile kutluyor. Her şeyin bir sırası var. Güneş batsa ay doğar, ay batsa Güneş...
Hava ne kadar güzel olsa da soğuk hava insanın içine ürpertici bir etkisi oluyordu. Ne kadar kalın giyinsem de soğuk bedenimi titretecek kadar içime işliyordu. Dişlerim ve ellerim soğuktan titrer iken yanımda benimle aynı durumu yaşan Hoseok'a baktım. Oda benim gibi montunu iyice sarmış elleri ceplerinde benimle birlikte bay kim i bekliyordu.
Yanımızda ki atlı araba yolculuk için son hazırlıkları yapan hizmetliler ile kontrol edilirken soğuktan hızlı hareket eden adamların işini hemen bitirmesi ile hızla gitmesi bir olmuştu. Hangi ara koşarak gittiler anlamadım bile. Ben şaşkınca bakarken Hoseok bu duruma alışkın olduğunu düz suratla baktığında anladım. Aslına bakarsanız çok haklılar gitmekle götüm dönüyor lan burada durmaktan.
Hoseok'a baktım bir süre çok düşünceli ve keyifsiz görünüyordu. Üstünde bir tedirginlik vardı ama bahçenin kapısına tehlikeli bir madde varmış gibi bakıyordu. Anlayamadım neden böyle yaptığını oysa sadece bir yolculuk yapacaktık.
"Hoseok neyin var? Neden bu kadar keyifsiz görünüyorsun? Umarım bir sorun yoktur." Dediğimde daldığı düşüncelerden bir anda sıyrılıp bana sahte bir gülümseme ile baktı. Ben o kadar çok yalancı gülüş ile millete baktım ki artık her gördüğüm kişinin ne yaptığını anlayabiliyorum. Çaktırmadan ona anlamıyor gibi bakmaya devam ettim.
"Bir sorun yok jungkook umarım yolculuk sırasında güvenli bir şekilde gidersiniz. Bazen bana böyle oluyor gereksiz endişe ediyorum. Sen bana bakma kendini düşün orada neler yapmak istiyorsun?" Dediğinde şaşırdım.
"Bilmiyorum. Sadece babamdan uzaklaşmak istiyorum. Artık orada ne yaparım bende bilmiyorum ama en azından huzurlu bir şekilde yaşamak isterim." Dediğimde bana umutsuz gözlerle baktı. Dudakları bükülür iken neden üzüldüğünü anlamadım.
"Hizmetçi olmak kolay değil jungkook özellikle kişisel hizmetçi olmak daha zor. Bazen dinlenmeye bile vakit bulamazsın sürekli bir istek geliyor kontlar tarafından ve yapmak zorundasın." Dediğinde haklı buldum. Bazen kontlar çok fazla istekte bulunabilir hatta istekleri daha da zorlaşacak seviyeye getirir. Ama bu benim için sorun değildi nede olsa istekleri bitmeyen ve ezilerek yaşadığım bir ailem vardı. Tabi aile demeye bin şahit ister ya neyse.
"Bu benim için sorun değil. Hem daha fazla üzme kendini ben giderken üzgün olmanı istemiyorum." Dediğimde beni haklı bulup kendini toparladı.
Tam bu sırada şatonun kapısı hızla açıldı ve iki genç buraya doğru gelmeye başladı. Giyimleri ve asil duruşları ile yürürken kont olduklarını o zaman anladım.Bakımlı yüzleri, temiz vücudu ve yeni kıyafetler giymesi daha ne kadar belli edebilirdi ki asil bir soydan geldiklerini.
Ruhsuz ve düz bakışları ikisinin de gereksiz kişiler ile muhatap olmak istemedikleri anlaşılıyordu. Kısa boylu olan kont zarif ve bir o kadar zerafeti ile sahip olduğu bedeni hiçbir zorluk çekmeden göstermesi onun cüretkar özelliklerini ortaya koyuyordu. Açıkçası bu çok ilgi çekiciydi ve kont bunun farkındalığı ile ilerliyordu. Bakışları ruhsuz olsa da içindeki sertlik çok belliydi ve insanın dibini düşürür cinstendi. Peki bunu kime yapıyordu?
Etrafa göz attığım da hiç kimse yoktu soğuktan herkes içeri kaçmıştı. Yanımda ki Hoseok'a baktığımda gözleri şaşkınlık ile büyümüş, kaşları kalkmış ve dişleri ile alt dudağını eziyor etkilendiğini ortaya koyuyordu ama farkında bile değildi. Yutkundu ve dudaklarını düzeltti yinede gözlerini ondan alamıyordu. Alttan alttan Hoseok'a kısık sesle gülerken o bunun farkında bile değildi. Aralarında ne vardı bilmiyorum ama kont ona tavır yapıyordu ve kalbe zarar hareketler sergiliyordu. Sanırım bu görüntü karşısında fazla dayanağını düşünmüyorum. Kont olacaklar için çok hırslı ilerliyordu. Yürürken bile fark atıyordu.
Yanındaki diğer kont'a baktığımda gözlerim şaşkınlık ile büyümüş beynimde vurulmuş a dönmüştüm. Yanındaki kont bu sabah camdan bakarken bana dik dik bakan adamdı. Ama şimdi bana o zamanki duygu dolu bakışları yerine ruhsuz, umursamaz ve bir o kadar kör gibi bize bakıyor sanki bizim yüzümüz yokmuş gibi bakışlarını çekiyordu. Asil ve bir o kadar sert adımları ile hızlı hareketleri insanı geriyor yerinde huzursuz oluyordu. İkisinin de hareketleri zamanlarını boş işler ile uğraşmak istemediklerini bir hareketi ile belli ediyordu.
Kontlar hızla yanımıza gelirken bizde kendimize çeki düzen verip en azından yanlarında düzgün bir imaj çizmek için uğraştım. Şahsen bir düzeltme ile yanlarına yakışacak gibi durmuyorum ya neyse.
İkisi yanımızda durduğunda direk beni süzmeye başladılar. Yeni olduğum her halimden belli olurken bu kadar dikkat çekmem doğaldı tabi ama insanın içinde bir utanma hissi oluyordu durup dururken. Yanaklarım kızarmaya yakınken soğuk hava buna engel oluyordu adeta koruma kalkanı gibi bu durumdan beni kurtarmıştı. Hoseok hemen konuşmaya başladı.
"Jungkook tanıştırayım kont Park ve kont Kim, kont Park bu şatonun sahibi. Kont Kim ise Artık senin patronun. Kont Kim'in şatosu orada çalışıp para kazanabilir hatta kalabilirsin." Sözü biter bitmez kont Park tarafından sözü kesildi. "Çocuğu bırak ve içeri geç üşütme sonra. Hem senle bir sürü işimiz var." Dedi sert sesi ve yüzü sinirden kasılır iken dudaklarını dişleri ile ezerek pür dikkat Hoseok'a bakıyordu. Hoseok olayın şaşkınlığını üstünden atamadan konuşmak zorunda kaldı.
"Efendim biliyorsunuz gittiği yerde bir bilgi bile olsa bilmek zorunda." Bu seferde kont Kim tarafından sözü kesildi." Sakin ol Hoseok gene benim yanıma gidiyor her şekilde burada. Hem oradan bakınca yabancı birine mi benziyorum." Dedi uyarır bir tonda. Hoseok yanlış anlaşılmasın diye ellerini telaşla sallar iken hemen konuştu.
"Kont Kim öyle demek istemedim. Sadece orada en azından biraz bilgi sahibi olsun istedim." Dediğinde kont Park sinirle baktı. Bakışlarında uyarıdan çok başka şeyler vardı ve o bakış insanda azdıran bir görünüşe sahipti. Hoseok sanki bir uyarı almış gibi başını sallayıp şato ya doğru hızla gitmişti. Kont Park hızla konuşmaya başladı.
"Ben artık gidiyorum kendinize dikkat edin ve yolculuk sırasında güvenli bir şekilde evinize varın." Dedi ve bir ağır abi tavrı ile Kont Kim'in omzuna iki defa vurmuş, ellerini çekip o da bu soğukta daha fazla durmak istemediği için hızla içeri girdi.
Kont Kim bana aldırmadan atlı arabaya binip sanki hiç yanında yokmuşum gibi hareket etmesi ile aldırmadan önünde ki koltuğa oturdum. Artık dışarının soğuk ve içini titreten havası gitmiş, yerine sıcak bir ev kadar rahat bir his vermişti bana. Kendimi bu rahatlık ile koltukta biraz rahat bir oturuş pozisyonu ile oturmuş en azından dün gece uyuyamadığım uykumu yolculuk sırasında biraz kendime gelirim diye kendimi bıraktım.
Hayaller alemi hayatlar kadar güzel olsa. Bir yandan bir yere sığmayan bedenim, diğer yandan kaybolmuş kalbim ve ruhum.. . . . . . Merhaba aşklarım! Yeni bolümde oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeden okursanız çok memnun olurum. Yeni bölüm haftaya cuma gelecektir. O zamana kadar kendimize dikkat edin ve sağlıkla kalın!
Sevgilerle, zafer 𝔒kyanusların Karayip fatihine.. |
0% |