@mydarkqueene
|
Pekala. Çektiğim acının dışında herşeyin yolunda gitmesi normal mi? Kabalık etmeyi sevmem ama kendimi tam anlamıyla tanıyor gibi hissetmiyorum. Çocuk yurtlarında kendi işim olan öğretmenlik, sevgi dolu baba şefkati verdiğim çocukların yanında tam bir koruyucu melek gibiydim. Aslında çok yalnızım. Bende yetimhanede büyüdüm. Babamdan kalan bar ve bolca para saçan banka hesabı dışında hiçbir şeyi olmayan bir hiçtim. Ben kim miyim? Benim ismim Jeon Jungkook. Annesinden tek hatırası olan kızıl yakut gerdanlık taşıyan, sürekli kırık bakışlar atan o çocuğum. Zamanında babasının ölmeden önce vücudumda açtığı yaraları sır gibi saklayan biriyim. Gece eziyeti nedir bilir misiniz bilmem ama, kontrolü zar zor elimde tutan biriyim. Zihninin nereye yöneleceğini bilmeyen bir insan kendi başına kalmamalıdır. Bilin bakalım kimin hayatı yalnızlık içinde geçiyor? Evet.. benim hayatım yalnızlık içinde geçiyor. Zihnimi uçurmak istiyorum! Nedenini bilmiyorum. Ondan, bundan veya şundan kattığım otları içmekten kendimi sadece bir et parçası gibi hissetmekten kendimi alamıyorum. Oysa ki bulduğum otları kaçmak için içmek tek çözüm yolu gibi görünmüştü. Ruhtan mezarlık için her şey fazla alt üst olmuş gibiydi. Bu arabadan inmelisin Jungkook. Her zaman yaptığını yapıp senin de bir zamanlar sahte bile olsa bağlandığın o sevgiye bu yetimhanede ki çocuklara da vermelisin Jungkook.. Sadece iyi hissetmek isteyen bu çocuklara takip etmeleri gereken yolun bir hiçlik olmadığını göstermelisin! Asla başaramayacaklar.. yere düşürülen hiçbir zaman tek kalkamaz! Elimdeki bitmiş proyu dudaklarımın içine çekip ciğerlerime girmesine izin vermeden ağzımda bekletip saldım. Sigaranın yanan ucuna biraz üfleyip oyalanırken sonunda küllük içinde söndürdüm. Ah gençliğim.. Bunların neye mal olduğunu asla bilemeyeceksin! Eğer bunlar yüzünden ölürsem bilin ki hiç mutlu değilimdir. Üstüme parfüm sıkıp arabadan çıktım. Otoparktan çıkarken kimsenin yüzüne bakmadan öğretmenler odasına doğru yol aldım. Adımlarımdan herkes anlamıştı. Ayakta zor duruyordum, gözlerim kıpkırmızı olmuştu ve gözlerimdeki utancı gizlemek ister gibi kaçışım onlara hiçte yabancı gelmemişti. Öğretmenler benimle ilgilenmezler çünkü beni tanımaları izin vermezdim. Kendi masama geçip eşyalarımı alıp yine kimsenin yüzüne bakmadan odadan çıktım. Arkamdaki dedikodu seslerini umursamadım. Zaten hepsi benim ölmemi istiyordu. Aslında hepsi tek bir hareketiyle beni nakavt ediyordu. Belli etmemeliyim. İçimdeki buzu diri tutmalıyım. Nede olsa kepsi benim düşmem için dua ediyordu. Sınıfın kapısını açtığım gibi gülüşüme sesleri durmuş ve yerinde olmayan öğrenciler sıralarına oturmuştu. Tabii bazıları dışında. Ters bakışlarım oturmayan öğrencileri bulurken öğretmenler masasının yanına geçtim. "Neden yerinize oturmuyorsunuz?" "Şey.. Bay Jeon, bizim sınıfımız burası değil.." Derin bir nefes verip umursamaz bakışlarımla onları baştan aşağı süzdüm. Yetimhanede verilen eski okul kıyafetleri, kumral saçları ve tam anlamıyla serseriyim diye bağıran bu ikiz çocuklar kollarındaki ve boynundaki iliklerin açık olduğunu fark ettiğimde adım adım yanlarına gittim. İkisinden birinin elini alıp kollarındaki açık ilikleri kapatırken bir yandan da konuşmaya başladım. ""Okulda bu şekilde dolaşmayın çocuklar. Buradaki öğretmenler düzen takıntısı içinde okul hayatını itinayla mahvediyor. Bir de siz onların gözüne takılmayın." "Ama biz bir şey yapmadık ki.." "Biliyorum." Dediğim gibi diğer çocuğun da iliklerinize kapattığım gibi başlarını sevip kendi sınıflarına yolladım. Derse başlayacakken gözüme takılan bir çocukla dikkatle ona bakmaya başladım. Üstünde giydiği okul kıyafetini utanç ifadesi gibi sakladığı hırkasıyla bedenini gizliyordu. Boynunda fark ettiğim dövmesiyle şaşırdım. O dövmeyi yaptırabilmesi için okul dışına çıkabilmesi gerekir.. Sırayı çizerken hayattan fazla soyutlanmış gibiydi. Donuk sisli gözleri, tehlike saçan yapılı vücudu, biri tek biri çift göz kapakları, yalnız oturduğu sınıfta istenmeyen çocuk olduğu belliydi. Sanırım hayatın gerçek yaşantısını tek fark eden o çocuk olmalıydı. Ellerinin hareketleri çok hoştu. Zamanın nasıl geçtiğini umursamıyordu. O çocuktan gözlerimi hem heyecanla hemde utançla çekerken kendimi neye kaptırdığım anlamaya çalışıyordum. Nasıl olur da durup dururken bu kadar dikkatimi çekersin? Derse odaklan Jungkook! Çocuğu daha sonra tekrar yanına çağırabilirsin. "Evet, artık ders kitaplarınızı çıkarın. Slayt olarak ders işleyeceğiz." Dediğim gibi bilgisayarı flaş belleği ve fareyi alıp biraz önce baktığım çocuğun yanına gidip oturdum. Çocuk yanına benim oturduğumu fark ettiğinde şaşırıp kendini düzeltmişti. Onun duyabileceği bir sesle tekrar konuştum. "Derse odaklan çocuk! Masanın üstündeki çizdiğim resimler seni kurtarmayacak." Çocuk yandan bana bakış attığında gözlerini devirdi. Masanın üstüne laptop'u kurup slaytı açarken çocuğun kısık sesini duydum. "Senin anlattığın ders beni berbat hayatımdan da kurtarmayacak!" Çocuğun gözlerine bakarken kaç ışığın aynı anda söndüğünü sayamadan camdan dışarı baktığında pembe ve turuncuya çalan gökyüzüne dikti gözlerini. Son dersleri olduğu için gün batımı fazlasıyla parlak duruyordu. Gökyüzünün asıl ışıltısı çocuğun esmer tenine yayılıyordu. Sanki gökyüzü onun günbatımı gibi bütün altın ışıltısını ona hissettiriyordu. Dilimi zar zor bulup konuşmaya başladım. "Bunu bir öğretmene söyleyecek kadar cesaretliysen seni odama beklerim çocuk." Çocuk alaylı ifadesini takınıp yarım ağız gülerken, bana sen ciddi misin bakışları atıyordu. Başını bana yaklaştırdı ve eğlenen ifadesini benden gizlemedi. "Nasıl isterseniz öğretmenim." "Senin ismin nedir?" "İsmimi bilmeniz gerekmez mi?" "Çocuk. Ben daha kendi ismimi aklımda tutamıyorum. Buradaki her öğrenciye yetişebiliyor gibi mi duruyorum.." "O zaman benim ismimi bilmeniz neyi fark ettirecek?" Zar zor yutkundum. Korkarım ki kader her haltı aklımıza güzel dille yazmıyor.. Ama seni altın harflerle aklıma kazısın ısterdim. "Nereden biliyorsun fark etmeyeceğini? Bana ismini söyle." Çocuk tereddüte düşse bile kendini toparladı. Elleri görünmesin diye kıyafetinin kollarını sıkı sıkı saklarken çekingen bakışları pencere dışındaydı. "Taehyung. İsmim Kim Taehyung." "Kim Taehyung.. Fazla güzel bir ismin var. Yüzüne vuran günbatımı gibi sıcak hissettiriyor." Çocuk şaşkınlıkla bana bakarken ona odaklanmayı kesip sınıftaki diğer çocuklarla ilgilenmeye başladım. Ders uzadıkça uzarken yanımdaki çocuğa bile bakmamıştım. Tahtaya yansıyan görüntüden gözlerimi anlık çekip yanımdaki Taehyunga çevirdim. Bakıyordu.. Derse odaklanmak yerine, sadece bana bakıyordu.. Güzel bulduğu bir heykeli aklına kazımak ister gibi mühürliyordu! Ben bu bakışları biliyorum.. Sen beni mahvedeceksin.. . . . . . ~~~~~ Merhaba aşklarım! Biliyorum bütün kitaplarda yeni bölüm istiyorsunuz ama benim şuan bunu yapacak uygun ortamım bile yok.. bu şimdiki yapacağım plan bütün kitaplarda haftada 1 bölüm atmak olacak..
Açıkçası bölüm attığım günleri özler oldum..
Sevgilerle, zafer 𝔒kyanusların Karayip fatihine..
|
0% |