Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7| Yine Buradasın

@mydarkqueene

Bu ipi boynuma kim doladı? Harcanan gözyaşları yol alıp nereye aktı? Özümde kendimden farkım neydi benim?

Gözlerimdeki kurumuş yaşlar canımı acıtıyordu. Saçlarımın arasında hissettiğim yumuşak dokunuşlar beni hayatta kalmak veya ölüme sürüklemek ister gibi seviyordu. Korka korka açtığım gözlerimi, karşımda gözleri kapalı bir şekilde beni seven Jungkook'u gördüğünde nefesim tekledi. Korkudan kendimi sıkarken yattığımız yatakta bedenlerimiz yan yana birlikte yatıyordu.

Bana fazla yakın yatıyordu. Siyah uzun tutam tutam saçları, keskin çene hattı, gözleri kapalı haliyle daha masum dursa da asıl karamsar ve cani yanını bilmek beni ondan uzağa itiyordu.. Zihnimi daha iyi bir yaşam sunmak ister gibi eline dolamıştı. Gerçekten şuan ne düşünmem gerektiğini bilmiyorum. Esmer teninde, düzenli nefes alıp veren göğsüne, ellerinin tilki uykusunda olmasına rağmen saçlarımı sevmeyi bırakmamasında takılı kalmıştım..

Bana neden aşıksın? Bunun nedenini neden ikimizde bulamıyoruz biz!?

Odanın için giren ışık hüzmelerinde ay ışığının yansımalarını görünce hala gece olduğunu anladım. Yavaştan sert yapılı elini tutup başımdan uzaklaştırdım.

Şuan beni seviyor olman seni yanımda isteyeceğim anlamına gelmez, Jungkook! Haddini aşıyorsun! Beni bu odaya tıkmana izin vermeyeceğim! Kim olursan ol seninle bir aşk yaşamayacağım! Beni incitmek için yapmadığını biliyorum.. Sen beni benim istediğim gibi sevemezsin! Kafanda çığlık çığlığa adımı haykırırsın! Aşk için adım atar cehennemin dibindeymiş gibi seversin. Ben bunları en başından beri anladım Jungkook..

Bir zamanlar, beni elinde tutabileceğini sanan bir aptaldın! Seninle olmaktansa ölmeyi yeğlerdim!

Jungkook.. Seni sevmek istemiyorum!

Yataktan yavaş ve sessiz olmaya özen göstererek kalktım. Adım atacakken içime bir karamsarlık düştü. Jungkook'un yüzüne tekrar baktığımda bir şeylerin kırılıp tekrar tekrar gün yüzüne çıkacağını anladım.

Ağlamak istiyorum.. İçim çıkana kadar ağlamak istiyorum. Astımım kendimi sıktıkça belli olup ciğerlerime dar ağacını yaşatırken ona bakmayı kestim. Ben ruhumu kimsesiz bıraktım.

Yavaş adımlar.. O duymasın diye şafak vakti gecemi sessizliğe kattım. Gerçi ne duyabilen, nede konuşabilen biriydim. Gerginlikten kendimi canlı canlı ateşe atıyor gibi yanıyordu bedenim. Parmak uçlarım titreye titreye ilerliyordu. Kapının ucuna geldiğim gibi sessiz olmaya dikkat ederek açtım. Kapı kilitli değildi ve nedenini bilmediğim gibi Jungkook hiçbir kıpırdama sesine uyanmıyordu..

Odadan çıkmadan önce kapalı olduğundan emin olduğum gözlerine baktım. Bana iyi davranmak için elinden geleni yaptığı belli oluyordu. Yanında kalmamı ister gibi başını yastığıma gömmüştü..

Seni yüzüstü bırakıp kendimi kaybediyorum.

Odadan yavaşça çıkıp kapıyı dikkatli olmaya özen göstererek kapattım. Evin içine dikkatle bakmaya başladım. Duman karası duvarları koridor boyunca takip ettim. Hızlı olmaya çalışıyordum. Gerginim ve o beni bulmadan önce buradan gitmeli ve kendime yeni bir yaşam kurmalıydım.. Koridor boyunca duvara asılan lamba ve tablolar içimi karartıyordu.

Sonunda koridorun sonunu bulmuştum. Merdivenle aşağıya inmeye başadım. Işıklar yavaş yavaş değişik ritimlerle hareket ederken aşağıya dikkat kesildim. Oturma odası gibi bir yerdi. Şömine ışığı ortamda cılız ama etkili bir ışık sağlıyordu. Ateşin hareket eden ritmi çok güzeldi. Kim bilir sesi nasıldı?

Şömineye yaklaştım. Biraz izlemek istiyordum. İçinde yanan alevlere dikkatle baktığımda yanan şeyin aslında bir albüm olduğunu farkettim.. Bütün İçinde Jimin ve ben olan fotoğraflar bir yangın gibi her tarafını sarıyordu.. Anılarımız kül olup küllerini etrafa saçıyordu!

Ne olduğunu anlayamadan kalbime bir sancı düştü! Gözlerimden acı bir yaş firar etti.. Yukarı bakıp gözyaşlarımı silmek için kaldırdığım anda saat dikkatimi çekti. Saat sabahın altısıydı. Bu zaman nasıl bu kadar hızlı bir anda duraklayabilir..

Bunca zaman Jimin! Bunca zaman seni nasıl unutamam?.. Hepinizi ellerimle bitirmek istiyordum! Duygularımı bir sürtük gibi harcadınız!

Gitmek için bedenimi geriye çevirdiğimde masanın üstünde duran iksir dikkatimi çekti. Bu iksiri gördüğüm gibi şaşırdım.. Ortalık bir yerde bu iksirini burada ne işi olur?

Masanın üstünde duran benim için yapılan iksiri dudaklarıma götürüp yudum yudum içtim. Şişeyi geri masanın üstüne koyup kulaklarımda çınlama duymaya başladığımda zamanla duyup konuşmaya başlayacak olmak benim adıma moral oldu. Geri yürümeye başlayıp evin çıkışını oturma odasının yanında, mutfağın açık olan sürgülü kapısını bulduğumda arka kapının bu olduğunu anladım.

Adım adım yaklaştığı gibi yüzüme vuran esinti ve tüylerimi diken diken eden soğuk içimi ferahlattı. Ama asıl beni şaşırtan denizin ayaklarımın ucuna kadar dalgalarıydı..

Adım adım gittiğim anda paçalarını vuran buz gibi su içimi titretti! Yüzümde istemsiz titrek bir gülümseme peydahlandı. Deniz sanki bana bir şeyler anlatmak ister gibi canlı ve 18 yaşında delidolu genç çocuk gibiydi..

Etkilemişti.. Bu zifiri karanlık sular beni en derinime katarak etkilemişti.. Hilal şeklindeki ay yansımasını suya izini katarak kendini belli ediyordu.

Ama sorun şu ki ben buradan nasıl gidecektim! Dalgalar o kadar yakındı ki evi sarmalayıp çiftlere varana kadar derine iniyordu.. Korkmuştum.

Benim bu evden açabilmek için yüzme gerekiyordu ama ben yüzme bilmiyordum! Durumun berbat öteye gitmesi içimden sikik hayatıma ard arda küfürler etmeme sebep oluyordu. Kulağımdaki çınlama dinmişti.

Vazgeçmeyecektim!

Adım adım suya yaklaşmaya devam ettim. Şuan nasıl mı hissediyordum? Ölümden ölüm beğeniyordum! Nasıl hissettiğimi bir önemi yok bunu hiçbir zaman önemsemedim! Ben gitmekten korkan bir salak değilim!

Su dizlerime kadar geldiğinde suyun soğukluğu dişlerimi titretti. Pantolonum ıslanmaya devam ediyordu ve ben pes etmek istemiyordum!

"Taehyung!"

Arkadan duyduğum sesle korkudan put gibi kalakaldım! Yavaşça arkama baktığımda bana kızgın bir Boğa gibi bakan Jungkook'a baktım. Gergin çenesi sıkmaktan parçalanarak gibiydi. Elleri bu kadar uzaklıktan bile sıktığı mavi damarları belli oluyordu.

Korkuyla bedenimi ona çevirdim. Çok pis Jungkook'a yakalandım! Ondan geri geri uzaklaşıp bir çığlıklar denize doğru koşmaya başladım.

"Seni aptal orada dur!"

Peşimden geldiğini duyduğum suya vuran beden sesinden anlarken suyun belimi geçip göğsüme varmaya başladığı sırada arkama baktım. Bana daha çok yaklaşmaya başladı!

Dürüst olmak gerekirse her yaklaştığında kabusum peşimden geliyormuş gibiydi.. İstediğim tek şey özgürlüğümdü.. Bana zarar vermeyen, değişmek istediğim.. Sözün devamı bile gelmiyor!

Su boynumu aşmaya başladı. Ben daha fazla hareket edemeden çırpınıp hareket etmeye çalışırken korkudan su yüzünde kendimi hareket bile ettiremedim! içimde acı bir orkestra dönerken kolumdan birinin tuttuğunu hissettiğim gibi can havliyle ona sıkıca tutundum!

suyun içinde süzülüp nefesimin kesilip beni ters köşeye düşürür gibi tutunduğum ele sığınırken buldum kendimi.. dibe vurduğum labirentten memnuniyetle girdiğim suda aklımı yitirmiştim!

işte buradayım.. yine onun kolları arasındayım..

işte buradayım.. kolları arasında mezarımın başındayım!

yine buradasın.. çünkü bensiz yaşayamazsın!

.

.

.

.

.

.

Yorum ve oy yapmayı unutmayalım güzellerim!

 

Sevgilerle, zafer 𝔒kyanusların Karayip fatihine..

Loading...
0%