@mylavanta_5
|
Merhabalar. Yeni bölümle ben geldim. sizleri bekletmeden okumaya alayım. oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Sizleri seviyorum
Sabah heyecanla kalktım. Bu gün meleği almaya gidecektim. Annem gelmesini onaylamıştı ve artık melek de bizimle beraber kalacaktı. Kahvaltı dahi yapmadan evden çıktım. Ben evden çıktığımda saat daha yedi falandı. Bir taksiye atlayıp hastaneye geldim. Meleği sorduğumda odasında olduğunu söylediler. İki kat yukarı çıkıp kapıya yaklaştım ama içeriden bağırma sesleri geliyordu. Aralık kapının önünde durup içeriye bakmaya başladım. İçeride iki tane hemşire vardı ve melek hemşirelere bağırıyordu. "Yalan söylediniz bana! Ben annemi, babamı istiyorum çekilin önümden" Söylediği şeyler sanki büyümüş de küçüklüş dedikleri tarzda çocukların lafı gibiydi. Sinirle kapıya gelmeye çalışıyor, hemşireler engel oluyordu. Kapıyı açıp içeri girdim. Tüm bakışlar bana döndü. "Tamam siz çıkabilirsinzi" dedim hemşirelere hitaben. Hemşireler dışarı çıkarken meleğin yanına yaklaştım. Kapıyı da kapatmışlardı kızlar. "Melekcim ne oldu? " "Bana annen, baban seni almaya gelecek dediler. Kimse gelmedi beni almaya ben gitmek istiyorum." diye söylendi. Kolunda hâlâ alçısı duruyordu. "Ben geldim seni almaya" Onaylamaz gibi başını salladı. "Hayır ben seninle gelemem ki. Babam izin vermez. Hem senin adını da söylememi yasakladı bana" Başımı sağa çevirip sıkıntılı bir nefesi dışarı bıraktım. Madem benim adımı yasaklıyorsun kıza o zaman niye bana emanet ettin? Başımı tekrar meleğe çevirip konuşmaya devam ettim. "Babandan izin aldım ama ben. Benimle gelmende artık bir sakınca yok. Hem sana yeni anneni ve abini göstericem" "Abim mi? " dedi gözleri kocaman olmuştu. "Birde yeni annem mi olacak benim? Peki eski annem ne olacak?" bu sırada yüzü düşmüştü. Ona anlatmam doğru olur muydu bilmiyorum. Zaten psikiyatriste götürecektim. Onlar daha iyi anlatırdı. "Şimdi boşver bunları hadi gidelim" Elimden tuttu ve uslu uslu benimle gelmeye başladı. Dışarı çıktığımızda "Abla yürüyen seksek oynayalım mı?" dedi hevesle. Abla demesine hâlâ alışamamıştım, ne zaman alışırdım onu da bilmiyorum ama alışmak zorundaydım artık. "Tabi oynarız ama bu gün taksiyle gidicez. Başka zaman oynayalım olur mu? " "Olur" diyerek başını salladı. Yoldan geçen bir taksiyi durdurup bindik. Eve varana kadar birçok soru sormuş, benimle muhabbet etmişti. Eve geldiğimizde ücreti ödedim ve arabadan indik. Meleğin koluna dikkat ederek yardım ettim ona. Yüzündeki yaralar ufacık kalmıştı ama tam olarak geçmemişti. Kapıyı çalıp beklemeye başladım. Normalde anahtarla da açardım ama annemlerin bizi karşılamasını istedim. Kapıyı annem açıp gözlerini hemen meleğe dikti. Melek biraz çekinse de geri kaçmadı. "Merhaba efendim. Siz benim yeni annem misiniz aceba? " diye sordu utanarak. Bu cümlesi beni güldürürken annemin yüzünde de tebessüme yakın bir ifade bıraktı. Annemin arkasından da abim çıktı. Melek ona da uzun uzun baktı ama bu sefer bir şey söylemedi. Annem geri çekilince içeri girdik. Ben çantamı vestiyere bırakırken melek de ellerini önünde birleştirmiş çekingence bakıyordu etrafa. "Abla benim annemle babam nerde?" diye sordu bu sefer. Psikoloğla acil konuşmam lazımdı. Ona durumu nasıl anlatmalıydım bilmiyorum. "Anlatıcam canım ama önce kahvaltı yapalım benim karnım zil çalıyor. " Tek elini ağzına kapatarak güldü. "Zil mi çalıyor? Karında zil nasıl çalsın şaşkın" dedi. Hepimiz ona gülerek bakmaya devam ettik. Daha 5 yaşında falandı ama aklı maşallah zehir gibiydi. Mutfağa geçip masaya oturduk. Annemler de kahvaltı yapmamış bizi beklemişlerdi. Meleğin tabağına biraz patates kızartması ve ketçap koyup kendi tabağımı da doldurdum. Herkes sessizce yemeğini yiyordu. Abim meleğe bakıp gülümsüyor sonra gözlerini geri çekiyordu. Annemde aynı şekilde. Bence onlar da meleği sevmişti. Melek yemeğini yedikten sonra ellerini yıkamak için lavaboya gitti. Anneme dönüp baktım. Benim bakmamla göz göze geldik ve hemen gözlerini kaçırdı. "Ne diyorsun anne? Meleği evlat edinelim mi? Artık bizimle yaşasın mı? " Hevesle sorularımı sıralamıştım. Biliyordum onlarda çok sevmişti meleği. Kabul edeceğine neredeyse emindim. Annem konuşmaya başladı. "Normalde olsa yaptıklarından dolayı babanı asla affetmez, çocuğunu da istemezdim. Ama bu küçük çocuğun yetimhanelerde büyümesine ve yetim kalmasına gönlüm razı olmaz. Onun hiçbir suçu yokken ona suç yükleyemem. O yüzden onu da sizden ayırmam bundan sonra" Ben gülerek ellerimi çırparken abimde bundan memnun olmuş gibi bana göz kırptı. Daha sonra melek gelince abim onu alışverişe götüreceğini ve yeni kıyafetler alacağını söyledi. Bende bu sırada bir psikoloğa gider durumu anlatırdım. Melek abimin elini tutup çıkarken bende üzerime siyah dar paça pantolon ve beyaz bir tişört giydim. Üzerine de ince siyah bir ceket alıp çıktım. Melek için elimden ne geliyorsa yapacaktım. ***** Samet yanına deryayı da almış beraber meleği alışverişe getirmişlerdi. Ceylan babalarının öldüğünü söylediğinde morali bozulmuş biraz üzülmüştü samet. Bunu anlayan deryaya da herşeyi anlatmıştı haliyle. Deryada meleği görünce onu çok sevmiş elini tutup hiç bırakmamıştı. Melek bazen "beni anneme ne zaman götüreceksiniz? Babam ne zaman gelecek beni almaya " gibi sorular sorsalar da ceylan psikoloğla konuşmadan bir cevap vermiyor, geçiştiriyorlardı. "Abi senin adın neydi? " diye sordu. Samet tebessümle cevap verdi ona. "Samet" "Benim adım da melek" dedi gülerek. Ardından deryaya döndü. "Senin adın neydi? " "Derya canım" Hımm der gibi bir ses çıkarttı ve başını salladı. Alışveriş mağazasına geldiklerinde gözleri parlar gibi bakıyordu her yere melek. Annesi alışmasın diye böyle yerlere pek getirmezdi onu. Çocuk kıyafetleri satan bir mağazaya girdiler. Rafların arasını dolaşıyor meleğe güzel kıyafetler bakıyorlardı. Melek Sametle deryadan ayrılmış tüllü mavi bir gelinliğin önünde bekliyordu. Gelinlik hem etek hem üst olacak şekilde iki parçaydı. Tülleri vardı ve simliydi. Meleğin çok hoşuna gitmişti. "Alalım mı? " dedi samet yanına gelerek. "Anneme söylerim o alır bana" dedi melek de. "Olsun biz alalım annene sürpriz olur" böyle söyleyince meleğin aklına yatmıştı ve olumluca başını salladı, ama derya sametin yanına gelerek onu uyardı. "Neden öyle söyledin? Annesine gösteremeyince kırılabilir " Deryanın söylemi sameti üzmüştü. Annesinin ve babasının öldüğünü bilmeyen bir çocuğa ne diyeceklerdi ki? Bir kaç kıyafet daha aldıktan sonra parka götürdüler. Melek şuan çok mutluydu ama annesinin, babasının ve ablasının öldüğünü duyunca ne tepki verecekti kimse kestiremiyordu. ***** "Dediğim gibi ceylan hanım doğru anlatım çok önemli. Size söylediğim herşeyi birebir anlatın. Eğer bunu kabul etmez ise bana getirin" "Teşekkür ederim merve hanım iyi günler" diyerek ayağı kalktım. Yaklaşık üç saat boyunca konuşmuştuk. Meleğe durumu nasıl anlatacağımı az çok öğrenmiştim artık. Abime meleği eve getirmesini belirten bir mesaj attıktan sonra taksiye binip evin adresini verdim. Bir çocuk bile olsa çok zordu bunu anlatmak. Üzerimde ağır bir yük var gibi hissediyordum. Bu süre zarfında timur'la da hiç konuşamamıştım. Onu da eve çağırıp başımı pencereden dışarıya çevirdim. Eve geldiğimde ücreti ödeyerek seri adımlarla kapının önüne geldim. Stresle kapıyı çalıp beklemeye başladım. Kapıyı derya açınca selam verip içeri geçtim. "Ceylan ablam geldi" diyerek coşkulu bir şekilde bana doğru koştu ve tek koluyla bacağıma sarıldı. Bende sarılışına karşılık verip aynı boya gelmemiz için eğildim. "Melekcim biraz konuşalım mı seninle? " "Olur konuşalım ama önce sana samet abinin aldığı gelinliği göstereyim " diyerek arkasını döndü ve salona girip elinde mavi bir gelinlikle geri çıktı. Gelinliği elinden alarak sağına soluna baktım. "Ayy melek bu ne güzelmiş kız. Verse ben giyyim" "Sana olmaz ki? " diye beni cevapladı, ama elinden alacakmışım gibi de üzüldü biraz. "Eminim sana çok yakışır. Deneyelim sonra olur mu? " "Olur" "Şimdi gel bakalım biraz konuşalım" diyerek koltuğa oturdum ve meleği de yanıma oturttum. "Bak melekcim biz varlıkların doğum, yaşam, ölüm gibi serüvenleri olur. Mesela bir civciv yumurtadan çıkar, önce küçücük olur demi? " "Evet. Ben çok severim civcivleri ceylan abla" "Bende severim. Sonra onlar büyür, tavuk olurlar" "Sonra bize yumurta verirler" dedi gülerek. "Evet tatlım. Sonra artık ölüm vakitleri gelir" "Ölüm ne ki? " "Ölüm canlıların yaşam süresinin bittiğini belirtir" "Hımm" dedi sadece. "Şimdi senin annen ve baban da doğdu, büyüdü, ablanla seni dünyaya getirdi ve onların da artık ölüm vakti geldi" dedim. Ardından biraz sessiz kalıp ne cevap vereceğini bekledim. "Yani onlarında mı yaşam süresi bitti" "Evet hayatım. Onlar artık başka bir dünyadalar" kollarını birleştirmeye çalıştı ama yapamadı. "Beni niye götürmediler? " "Çünkü senin yaşam süren hâlâ dolmadı" bunu söylerken sesim titremişti. Onun yaşıyor olması beni bir yandan mutlu ederken bir yandan üzüyordu bunları duyduğu için. "Yani ben onları artık göremeyecek miyim? " "Malesef canım" "Peki ablam? " "Ablam da aynı şekilde. Onun da yaşam süresi dolmuş" "Ama benim ablam annem kadar büyümemişti " diyerek kızdı bana. Evdeki herkes dolu gözlerle bizi izliyor, dinliyordu. "Canım bazılarımızın yaşam süresi 90 yaşında dolar, bazılarımızın 60, bazılarıysa 18 kişiye göre değişir bu? " "O zaman benim de sürem dolsun. Bende diğer dünyaya gitmek istiyorum " "Diğer dünyaya gitmek bizim elimizde değil ki? " Kafası iyice karışmıştı artık. "Ben annemi istiyorum " ayağı kalkıp kaçacakken annem yakaladı ve koluna dikkat ederek sıkıca sarıldı. "Senin annen benim melek, artık benim" Annem de artık ağlıyordu. Benim gözümden bir damla yaş yerle buluşurken derya ve abim de benden farksızdı. Melek bir yandan ağlıyor, bir yandan annemi istiyorum diye bağırıyordu. Onu yarın elbette doktora götürecektim ama şimdi biraz hazmetmesi, anlaması ve kabullenmesi gerekiyordu. Kolay değildi elbette. Ben babamı hiç görmemiştim ama okulda çocuklar babalarını anlatırken eve gelip ağlardım bende babamı istiyorum diye. Orta okula geçince anlamıştım herşeyi. O zamandan sonra da bir daha istememiştim. Melek de şimdi zorlanırdı ama aklı biraz daha yetince o da anlayacaktı.
Canım okurlarım merhabalar. umarım bölümü beğenmişsinizdir. düşüncelerinizi paylaşmayı unutmayın lütfen. bir sonraki bölümde görüşmek üzere hoşçakalın.
|
0% |