Yeni Üyelik
2.
Bölüm
@mylavanta_5

Yeni kurgu alarmı!

Bu kitap kendi özel düşünce ve hayal gücümü barındırmaktadır. Şuanda yaşanan olay ve şahıslarla ilgisi alakası bulunmamaktadır.

Amacım hiçbir kurumu yada kuruluşu kötülemek değildir.

keyifli okumalar.

*****

yıl 2005

Yerdeki bebeğimi kucağıma aldım. Elime bulaşan tozları çırpalayıp başımı kaldırdığımda bana doğru gelen arkadaşımı gördüm.

"Ahsen iyi misin? "

panik ve endişe ile yüzüme bakıyordu. Batur okuldan çıkmış, sokağın başında görünmüştü. Bende ona bu gün televizyonda gördüğüm çizgi filmleri anlatmak için koşarken ayağım takılmış, düşmüştüm. Dizim acıyor, elim yüzüldüğü için hafif kanıyordu.

"iyiyim ama elim biras kanıyor"

Z harflerini hâlâ tam olarak çıkartamıyordum. Bazen söylesem de bazen söyleyemiyordum.

"dur ben sana yara bandı vereyim"

Batur yanında hep yara bandı taşırdı. O okuldan gelirdi, bende o gelene kadar sokağın başında beklerdim. Onu görünce de ayağıma büyük gelen terliklerim ile koşmaya çalışır, düşerdim.

çantasından çıkarttığı yarabandı paketini açıp elime yapıştırdı. Sanki o dokununca acısı geçmiş gibiydi.

"iyi misin? "

"hıhıı " diyerek başımı salladım. Çantasını omzuna takıp elimi tuttu.

"hadi gidelim, sende izlediğin çizgi filmleri anlat"

heyecanla anlatmaya başladım.

"ben bu gün keloğlanı isledim. Huysusu arılar sokuyordu, yüsü öcü gibi oluyordu batuş " diyerek gülmeye başladım elimi ağzıma kapatarak.

Batur da söylediğim şeye gülüp devam etmemi istemişti. Biz böyle konuşarak eve geldik ama bizim evin önü çok kalabalıktı.

"batuş ne oluyor? "

elimi sıkı sıkı tuttu. Panikle bana döndü.

"Korkma bir şey yok. Sana dondurma alayım mı? Hemde çilekli"

Gözlerim parlamaya başladı.

"olur"

Arkamızı dönüp bakkala ilerlemeye başladık. Ben çilekli dondurma severdim, batur da vanilyalı. Parasını hep bana harcardı çünkü annesi elinden geldikçe her istediğini alırdı ona bu yüzden çok bir ihtiyacı olmazdı. Ayrıca tutumluydu da. Sürekli kumbarasında para biriktirirdi.

Bakkaldan aldığımız dondurmaları, bir duvara oturarak keyifle yemeye başladık. Bir yandan elimdeki bebeğimi sıkı sıkı tutuyor, bir yandan keyifle dondurmamı yiyordum. Böyleydim işte. Başıma ne gelirse gelsin, yanımda batur olunca herşeyi unutuyordum.

*****

Pencereden dışarıya baktım. Manzara olarak da harikaydı. İki oda bir salon, bir oturma odası ve mutfak, banyo, tuvaletten oluşan kocaman bir evdi.

Evi büyük almamın sebebi yanıma ev arkadaşı alacak olmamdı. Kliniğimi tutmuştum, evi de hallediyordum geriye sadece eşyalar ve yerleşmek kalıyordu.

Buraya geleli iki gün olmuştu. Bu iki gün içinde önce klinik, sonra ev bulmuştum. Otelde kalıyordum ama param bitmeden bitirmem lazımdı bu işi.

"Tamam bu evi tutuyorum"

Adam gülümsemeye başladı.

"Tamam o zaman kapora ve evrak işlerini halledelim, anahtarı teslim edeyim"

"Olur buyurun" diyerek ilerledim. Topuklu ayakkabım çıkarttığı ses binada yankılanıyordu. Bana göre topuklu ayakkabı giyen herkes ben buradayım diye bağırıyordu.

Dışarı çıkıp adamın dükkanına gittik. Gerekli evrakları ve kaporayı hallettikten sonra anahtarı aldım. Baya acıkmıştım ve yemek yemem lazımdı. Karnım zil çalıyordu.

İlerlerken bir restorant gördüm ve oraya ilerlemeye başladım. Fakat bir genç yanımdan geçerken çantamı çekip aldı ve kaçmaya başladı. O çantamı çekerken ben olayın şokuyla ne olduğunu anlayamamış bir an boşluğa düşmüştüm.

Kendime geldiğimde bağırmaya başladım.

"İmdat çantamı çaldılar yardım edin"

Ayağa kalkıp gencin peşinden koşmaya başladım ama topuklu ayakkabı ile baya zordu. Bazen tökezliyor, düşmemek için de ekstra çaba sarf ediyordum.

Daha fazla dayanamamıştım lakin. Ayağımı burkup yere düştüm. Dizimi sert taşlara çarpıp sızlanmaya başladım. Yanıma koşan bir kaç kişi arasında genç bir adam vardı.

"İyi misiniz?"

"Çantam... Çantamı çaldılar yardım edin" diyebildim dolu gözlerle. Ve ileriyi gösterdim. Adam koşarak o yöne giderken etrafıma birikenler bana yardım etmeye çalışıyordu. Kimisi su veriyor kimisi kenara çekmeye çalışıyordu.

Yardımları ile ayağa kalkıp kaldırıma geçtim seke seke. Bileğimin üzerine basamıyordum. Bu gün yeterince yorulmuştum, daha fazla dayanamayacaktım.

20 dakika sonra genç adam bize doğru gelmeye başladı. Elinde benim çantam vardı. Çantayı bana uzattı ve konuşmaya başladı.

"Parayı almış, çantayı bırakmış. Başka eksik bir şey var mı kontrol edin şikayetçi olalım"

Çantayı alıp içine baktım. Zaten param kartta olduğu için nakitim çok yoktu, olanı da almıştı zaten. Anahtarım, kimliğim, kartlarım herşey duruyordu. Sadece nakit param alınmıştı.

"Eksik bir şey yok, sadece para almış"

Etrafımızdaki insanlar geçmiş olsun deyip giderken geriye sadece genç adam kaldı.

"Evin nerde? Bırakmamı ister misin?"

Olumsuzca başımı salladım.

"Ben otelde kalıyorum ama bileğim çok kötü, üzerine basamıyorum. Bana bir taksi... " diyordum ki adam ayağa kalkıp bir elini sırtımdan, bir elini bacaklarımdan geçirip beni kucağına aldı.

"Napıyorsun ya! "

Şokla adama baka kaldım. Tanımadığım bir adam beni kucağına alıyordu resmen.

"Hastaneye götürücem korkma"

"Ne korkucam, indir beni hemen. Ben kendim giderim"

"Bu ayakla mı? "

Ayağımdaki topuklu ayakkabılar ve bu bilek bana çok yardımcı olmazdı ama bu zamana kadar başıma ne gelirse gelsin kimseden yardım almamıştım.

"Bırak kendim hallederim"

"İyi hallet" diyerek beni yere bıraktı. Boşluğa düşmüş gibi sendeledim. Tam düşecekken belimden tutup beni yakaladı. Başımı kaldırdığımda yüzünü bu kadar dibimde beklemiyordum. Dudaklarımız arasında iki, üç santim vardı ve nefesimiz birbirine karışıyordu.

"Halledebildin mi? "

Cevap veremedim, halledememiştim.

"Bende öyle tahmin ettim" diyerek beni tekrar kucağına aldı. Bu sefer sesimi çıkartmadım. İleride duran siyah bir arabaya yaklaşıp açtı ve ön koltuğa beni dikkatlice yerleştirdi. Kendisi de sürücü koltuğuna geçti.

O arabayı çalıştırıp sürerken bende ayağımı kendime çekip ovuşturmaya başladım. Bileğim yanıyor, sızlıyordu. Giydiğim topuklu ayakkabım bana hiç yardımcı olmuyordu, nasıl olsundu ki?

"Tavsiyem; bir daha topuklu giyme"

Yan tarafa dönüp adama baktım, ileriye bakıyordu. Siyah saçları, esmer bir teni ve koyu gözleri vardı. Alt dudağı üst dudağından biraz dolgun duruyordu. Hemen çektim gözlerimi. Sapık gibi adamı süzüyordum resmen.

"Senden tavsiye isteyen mi oldu? "

"Kusura bakmayın hanımefendi, övünmek gibi olmasın ama az önce size yardım ettim ki hâlâ ediyorum da"

Göz devirdim.

"Etme o zaman senden yardım isteyen var mı? "

"Yok mu? "

Soruma soruyla cevap vermesi sinirle ona dönmemi sağladı. Resmen benimle alay ediyordu.

"Yok"

"Oysa yardım edin, çantamı çaldılar diyen de sizdiniz"

Evet burada haklı olabilirdi fakat beni hastaneye götür dememiştim ben.

"Evet ama beni hastaneye getirmenize gerek yoktu"

"Gerek görmesem getirmezdim"

Hastane binasına girince arabayı park edip indi ve benim tarafıma geldi. Ben inmeye çalışırken aynı şekilde beni kucağına alarak arabayı kilitledi ve içeri girdi.

İçeriye böyle girdiğimiz için utanmaya başladım. Herkes bize bakıyordu. Tabi beni değil en çok beni taşıyan adama baktıklarına emindim. Nede olsa yapılı bir vücudu, yakışıklı bir suratı ve herkesin hayran kalacağı kasları vardı. Ona bakmaları normaldi.

Acile girip beni sandalyelere bıraktı ve elini açıp bana doğru uzattı.

"Kimlik"

İkiletmeden çantamdan çıkartıp verdim. Giriş yapıp geri geldi ve yanımdaki boş koltuğa oturdu. Beklemeye başladık.

"Aaa batur" diyen ses ile sağa döndüm. Kahverengi saçlı, kısa boylu olmasına rağmen topuklu giymiş ve uzun boylu olmuş bize doğru gelen kıza bakmaya başladım.

"Neyin var? Hasta mısın? Yoksa yaran mı var? "

Panikle yanıma gelmiş, yanımdaki adamı gözleri ile taramaya başlamıştı. Ben sadece batur ismine takılı kalmıştım. Batur...

Belki gerçekti, belki de sadece isim benzerliği bilemiyorum ama o an içimde bir yerlerde bir duygu hissettim. Çok keskin, çok acı. Üzüntü...

Üzgündüm. Çocukluk arkadaşımı yıllar önce kaybetmiştim. 2005 yılında baturla eve gelmiştim, evin önü kalabalıktı. Beni alıp bakkala götürmüş, çilekli dondurma almıştı. Gülerek ve sevinerek yedim.

Akşam eve geldiğimde ev buz gibiydi, kimse yoktu. Ne annem, ne babam. Nermin teyze, Batur'un annesi beni evlerine almıştı. Çok sürmemişti lakin. Bir hafta sonra yetimhaneye verilmiştim. Bir hafta içinde hem annemi, hem babamı, hem arkadaşımı kaybetmiştim.

Batur'un annesi de mecburdu beni vermeye. Onun da üç kızı bir oğlu vardı. Eşi şehit olmuştu, onlara zor bakarken bana nasıl baksındı ki?

"Ahsen? "

Bana seslenilmesi ile yanıma döndüm. Sulu gözlerimde oyalandı biraz ve sordu.

"İyi misin? Bileğin mi acıyor? "

Aslında içim acıyordu. Sen benim çocukluk arkadaşım olabilir miydin? Ben seni kaybetmiştim, şimdi bulmuş muydum yani? Yoksa sadece bir tesadüf müydü?

"İyiyim bir şey yok. Sadece ayağım sızlıyor"

İsmimin seslenilmesi ile ayağa kalkmaya çalıştım, ama ayağımın üzerine basamadığım için tökezledim. Hemen kolumdan ve belimden tutarak bana destek oldu. Yandaki kadın bize bakarken biz içeriye girmiştik. Sedyeye geçip beklemeye başladım.

"Geçmiş olsun neyiniz var? " diye girdi içeri genç bir doktor.

"Bileğimi burktum" diye yanıtladım. Eliyle ayağımı muayene etmeye başladı

"Hmm et ezikliği olabilir. Bir röntgen çekelim ondan sonra kesin bir sonuca varırız " diyerek bizi gönderdi.

Batur beni tekerlekli sandalyeye oturtarak röntgen çekilen alana getirdi. Peşimizden de kumral kız geldi.

"Bu hanımefendi kim? "

Batur cevap vermezken kız konuşmaya devam ediyordu.

"Batur sen yaralı olmadığına emin misin? Eğer yaralıysan söyle lütfen"

"Şebnem! Yaralı falan değilim. Kız ayağını burktu bende yardım için aldım geldim"

Sesi net ve kural tanımazdı. Şebnem dediği kız olduğu yerde kaldı ve bir daha bir şey sormadı.

İçeri geçip röntgen çekindik ve dışarıdaki koltuklara oturup sıramın gelmesini beklemeye başladık.

"İstersen sen gidebilirsin, gerisini ben hallederim. Sana da zahmet oldu"

"Ben gayet iyiyim. İşin bitsin seni otele bırakır giderim"

Hâlâ beni düşünüyordu. Gerçekten küçüklüğümdeki batur muydu? Düşüncelerim içimi kemirirken kalbim ona sor diye bağırıyordu. Sen misin değil misin sor diyordu.

Ben ağzımı açtığımda isyan eder gibi şiddetli bir sesle karnım guruldamaya başladı. Utançla ağzımı kapatıp başımı eğdim.

"Aç mısın? Bir şeyler alıp geleyim sana ben" diyerek bana döndü. Sadece başımı sallamakla yetindim. Sesi gülecek gibi geliyordu ama yüzü gülmemek için gayet normal duruyordu.

Yanımdan uzaklaşıp gitti. Aptaldım, tam bir aptal. Kendimi her ortamda rezil etmenin bir yolunu mutlaka buluyordum.

Şebnem yanıma gelip boş koltuğa oturdu.

"Merhaba şebnem ben"

"Ahsen"

"Memnun oldum. Batur'un kardeşi misin? "

Yok ablası! Göz devirmek istesem de kendimi tutup başımı salladım.

"Hayır bu gün tanıştık"

Hmm gibi bir ses çıkarttı.

"Bende Batur'un yakın arkadaşıyım"

Sorduk mu? Kız gıcık gıcık gülümsedi. Bense sadece başımı sallamakla yetindim.

"Neyse beni hastalarım bekler, görüşürüz " ayağa kalkıp uzaklaştı. Artık rahatça göz devirebilirdim. Sol taraftan gelen baturu görüp vazgeçtim. Elinde bir tepsi ile gelip tepsiyi kucağıma bıraktı.

"Afiyet olsun"

"Yine borçlandım sana" deyip sıkıntılı bir nefesi dışarı verdim.

"Saçmalama"

Kucağıma bıraktığı tost ve çaya baktım. Miğdem deli gibi zil çalarken yavaşça yemeye başladım. Ben tostumu yerken batur da telefonu ile ilgileniyordu.

Tostu bitirip tepsiyi yandaki küçük sehpaya bıraktım. Hemşire çıkıp ismimi seslendi. Batur başını kaldırıp hemşireye baktı, ardından ayağa kalkıp koluma girerek bana içeriye girmemde yardımcı oldu.

"Evet ahsencim ayağında dediğim gibi et ezikliği olmuş. Bir haftada iyileşir ama biz yine de alçıya almalıyız"

"Alçıya mı? Ama benim ev eşyası almam lazım, taşınma işim var benim. Ben alçıyla hiçbir şey yapamam ki"

Batura baktı gözleri ve geri bana döndü.

"Sevgilin yardım edemez mi? "

Sevgilim mi? Batur muydu benim sevgilim? Batura döndüm, hiçbir açıklama yapmıyordu. Ben açıklama yapma gereği duydum.

"Yok beyfendi benim sevgilim değil"

"Özür dilerim ben sizi sevgili sandım"

Doktor ayağa kalkıp alçı için gerekli malzemeleri getirdi. Ben sadece çaresizce bakabilidim. Bir hafta daha otelde mi kalacaktım?

İşim bitince beni yine kucağına alarak arabaya bindirdi. Ben sessizce kafamdaki düşüncelere odaklanmıştım. O kadar çoklardı ki.

Batur eğer benim çocukluk arkadaşımsa onu bulmak bana çok ağır gelirdi. Şimdi bile gelmişti. Yetimhaneye gittiğim ilk gün Batur'un ismini sayıklayarak ağlamış, ağlarken de uyuya kalmıştım.

Oradaki çocuklar beni zayıf görüyor sürekli dövmeye çalışıyordu. Sesimi çıkartamıyordum, korkuyordum. Yanımda o olsa korkmazdım belki, o beni hep korurdu. Ama yoktu.

Gözlerim yine dolmaya başladı. Ben bu anıları unutmak için çok çalışmıştım. Şimdi eğer onu bulmuşsam bu bana ağır gelirdi, kaldıramazdım.

Araba ani fren ile dururken ileri doğru başım eğildi. Başımı torpidoya çarpmaktan batur kurtardı. Elini önüme uzatarak beni durdurdu son anda.

"Ahsen ne oluyor? "

Batura döndüm. Ciddi bir şekilde gözlerime bakıyordu.

"Bir şey olduğu yok"

"Hastaneye gittiğimizden beri sürekli gözlerin doluyor, dalıp gidiyorsun. Neyin var? Başka bir yerine mi bir şey oldu? Canın mı yanıyor söyle sorun ne? "

"Sorun... "

Söylemeli miydim bilmiyorum. Sen benim küçüklüğümdeki batur musun desem ne derdi? Söyler miydi bana o olmadığını.

Belki de sadece isim benzerliğiydi ve ben abartıyordum. Başımı sallayıp devam ettim.

"Sorun yok. Sadece sızlıyor, canım yanıyor. Beni otele bırakır mısın? "

Arkadan bir arabanın korna çaldığını duydum. Daha fazla beklemedi, sürmeye devam etti. Otelin önüne geldiğimizde yine bana yardım ederek indirdi ve odaya kadar taşıdı.

Çantamdan kartı çıkartıp açtım. Beni yatağa bırakıp doğruldu. Gözleri sanki bir şey arıyor gibiydi. En sonunda aradığını bulmuş gibi masaya ilerledi ve kalemi alarak kağıda bir şeyler yazmaya başladı.

Ardından kağıdı getirip yatağın yanındaki komidine bıraktı.

"Yardıma ihtiyacın olduğu her zaman 7/24 arayabilirsin. Her zaman müsaitim. "

Kağıda baktığımda bir numaranın yazılı olduğunu gördüm. Kapıya ilerledi. Kırılası çenemi tutamadım ve söylememem gerek bir şey söyledim.

"Görüşürüz... Batuş"

Adımları durdu, omuzunun üzerinden bana bakmaya başladı. Gözlerinde şaşkınlık vardı. Bir kaç saniye daha baktıktan sonra gülümseyerek odadan çıktı. Bakışları küçükken gördüğüm bakışların aynısıydı. Nerede görsem tanırdım bunu.

Ben ahsen, yıllar önce annesi babası tarafından katledilen ve yetimhaneye verilmek zorunda kalan, daha da fazlası insanlara yardım etmek için psikoloji okuyup psikolog olan ahsen.

Galiba ben küçük batuşu bulmuştum. Bu yükün altından nasıl kalkıcam ise bir muamma.

*****

Bölüm sonu

bölümü nasıl buldunuz?

oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Sizleri seviyorum hoşçakalın.

 

Loading...
0%