Yeni Üyelik
12.
Bölüm
@mylavanta_5

Yeni bölüm alarmı

bu bölümde şimdilik 10 oy sınırı koyorum. 10 oy gelene kadar yeni bölüm gelmeyecek.

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum

Keyifli okumalar

*****

Gelse bile son günüm Koluna alsa ölüm Gözlerimin önünde Seninle geçen günüm.

Senden sonra kalbimi Sevgilere kapadım Ben seninle o günü Bin yıl gibi yaşadım.

Son arzun nedir diye Gelip de bana sorsalar Gözlerime bakıp da Herşeyi anlasalar.

Olduğum yerde sallanmaya devam ettim. Bir ileri, bir geri sallanıyor, şarkı söylüyordum. Eve gelmiş, uzun bir duş almıştım. Dün fulyanın odasına aldığı mobilyalar geldi, onları yerleştirdik beraber.

Bu gün de yeni başlayacak olan sekreterle anlaşmıştım. Yarın açılışımızı yapacaktık ve resmi olarak işime başlayacaktım. Çok geç kalmıştım. Fulya odasında çalışıyordu. Bir adam masum bir kadını boğarak öldürmüş. Amacı neydi, neden öldürdü bunu araştırıyordu. Ağır bir ceza vermek istiyordu çünkü o ağır ceza avukatıydı.

İnsanları anlamıyordum. Herkes mutlu mesut yaşayıp eceli ile ölse ne vardı sanki? Kimse kimseyi çekemiyor, herkes birbirini kıskanıyordu. Anlamış değildim yani. Mesela ben kimseye kolay kolay kin tutmazdım. Eğer kin tutuyorsam demek ki o insanda sevmediğim bir şeyler vardı.

Mesela aslıya kin tutmuyordum. Çocukluk arkadaşımın nişanlısıydı ama yine de o gözle bakmazdım. Bakmıyordum da. Aslı beni sevmiyordu ama emindim. Neyse insanların zoruna gidiyorsam bu da bir şeydir. Kendimi kimseye karşı ezik gösterecek değilim.

Ayağa kalkıp odama ilerledim. Sabah için heyecanlıydım. Üzerimi değiştirip yatağıma uzandım. Uykum vardı. Dünki duygusallığım kalmamıştı üstümde.

Bu gün fulya işe gitmiş bende sabahtan akşama kadar oturmuştum. Ama öğlen canım sıkılıyor diye bir tur da temizlik tutmuştum. Yavaş yavaş gözlerim kapanırken kendimi uykuya teslim ettim.

*****

Akşam olmuş, askeriyedekilerin çoğu uyumuştu. Batur üzerinde siyah bir kazak, siyah bir pantolon ve deri ceketle çıkış kapısının orada bekliyordu. Üşüyen ellerini dudaklarına yaklaştırıyor, üfleyip birbirine sürtüyordu. Sabahları -3, akşamları -5° oluyordu hava.

Kışladan yavaş adımlarla çıktı volkan. Üzerinde siyah mont ve kot pantolon vardı. Arabasına yaklaşırken baturu görüp durakladı.

"Hayırdır? Artık kapılarda mı karşılanıyorum"

Batur da Volkan'a yaklaştı ve sinir harbi bir sesle konuşmaya başladı.

"Bak volkan seni ilk ve son kez uyarıyorum. Ahsenden uzak dur"

"Yoksa? " diye diretti.

Batur başını eğip gülümsedi. Ama bu gülümseme keyiften değildi, sinirdendi.

"O senin iki gün eğlenip bıraktığın kızlara benzemez! "

Volkan da bir adım atıp batura yaklaştı. Artık dip dibe duruyorlardı.

"Nerden biliyorsun öyle olduğunu? Belki seviyorumdur ahseni"

Ellerini göğsüne koyup geriye doğru ittirdi batur volkanı. Volkan boşluğa gelip bir iki adım geri gitti.

"Gebertirim seni volkan! Ona dokunacak olursan gebertirim"

Harflerin üzerine bastırarak söylemişti bunu. Sesi sert ve kural tanımazdı. Ben ne diyorsam yapacaksın emiri veriyordu. Ama volkan anlamamak için direndi.

"Ahsen sana yaklaşmaz artık" dedi gülerek. Batur anlamaz gözlerle baktı.

"Hani geçen aşkım demiştin ya ahsene, dün ahsen dedi ki aramızda bir şey yok bizim. Bende dedim ki; biliyorum. Aynısını melikeye de yaptı"

Bunu duyunca daha çok sinirlendi ve sıktığı yumruğu volkanın suratına yapıştırdı. Volkanın burnundan bir çıt sesi geldi ve yoğun bir kan akmaya başladı.

"GEBERTİRİM LAN SENİ! UZAK DURACAKSIN OĞLUM! AHSENDEN UZAK DURACAKSIN"

Boğazı yırtılacak gibi bağırdı. Yetmedi volkanı geriye doğru itti. Volkan bu darbelere dayanamayıp geriye doğru düştü.

"Öldürürüm seni! Bak elimde kalırsın volkan"

Volkan aldırmadı. Çünkü şuanda odağı kırılmış olabilecek burnundaydı. Sesleri duyan yiğit koşarak aşağı inmiş, baturu tutmaya çalışıyordu.

"Komutanım! Komutanım ne yaptınız? Gelin gidelim lütfen"

Batur direnmedi ve yiğitle içeri ilerledi. Siniri hâlâ yerli yerindeydi.

"Ya şikayetçi olursa komutanım. Ne yapıcaksınız" dedi üzgün bir sesle.

"Ederse etsin şerefsiz"

Volkan'la batur arasında bir samimiyet yoktu. Sadece birbirini sürekli görüyorlardı o kadar. Ama batur volkanı sevmezdi. Çünkü yaptıklarını biliyordu. Bir ay içinde üç sevgili değiştirir, sosyal medyada da bir sürü kızla konuşurdu. Adı çapkın diye geçerdi ama batura göre bu çapkınlık değildi, şerefsizlikti.

Neden bir kızın duyguları ile oynarken başka bir kıza ümit versindi ki? Batur hiçbir zaman böyle biri olmamıştı, olmak da istemezdi zaten. O sadece ahseni sevmişti. Başka da sevgilisi falan olmamıştı zaten. Eğer ahsen karşısına çıkmasa yine tek başına hayatını sürdürmeye devam ederdi.

İçeri girdiklerinde odasına ilerleyip kapıyı ardından kilitledi ve yiğit dışarıda kaldı. Bozulmadı, koğuşa geri ilerledi.

Batur komidine ilerleyip çekmeceyi açtı ve çıkardığı bir kaç eski fotoğrafa bakmaya başladı. Fotoğrafda küçük ahsen ve küçük batur vardı. Birinde ahsen pamuk Prenses elbisesi giymiş, batur da onu kucağında tutmaya çalışıyordu. Gülümsedi, diğerine geçti.

İkisi de yere yatmış, ellerinde silah tutar gibi tahta tutuyordu. Ahsen tek gözünü kapatmış ciddi bakışlarla ileri bakıyordu. Buna da güldü. Ahsen küçükken de çok güzel ve tatlı bir kızdı. Herkes onu severdi ama o herkesi sevmezdi. Herkesle oynamaz, herkesin verdiğini yemez çöpe atardı.

Diğer fotoğrafa geçti batur. Burda beraber çilekli ve vanilyalı dondurma yiyorlardı. Ahsen'in burnuna dondurma bulaşmış, batur da uzanmış onu silmeye çalışıyordu. Bu fotoğrafları emine ablası çekmişti biliyordu. Hep o çekerdi zaten. Çok severdi ahseni.

Videolar da vardı ama onlar bilgisayarda duruyordu hep. Kendi telefonuna atmayı hiç düşünmemişti. Fotoğrafları çekmeceye koyup telefonunu çıkarttı. Ezbere bildiği hesap ismini yazıp arattı. Ahsenin hesabı açıktı ama artık kapatmıştı. İstek göndermişti ama hâlâ kabul edilmemişti.

Ofladı. Uygulamadan çıkıp telefonu kapattı ve yatağa fırlattı. Ahsen ondan kaçıyordu bunu görebiliyordu. Sebebi tabiki aslıyla nişanlı sanmasıydı. Gerçeği söylemek için can atsa da yasaktı. Bu da canını sıktı. Başını duvara yaslayıp gözlerini kapattı ve yirmi dakika sonra öylece uyuya kaldı.

*****

Kapının şiddetle çalınması ile sıçrayarak uyandı batur. Boynu tutulmuştu, oturarak uyuya kalmıştı çünkü. Kapıyı açıp karşısındaki time baktı.

"Ne oluyor oğlum hepiniz dikildiniz kapıma"

Barış lafa girdi hemen

"Aferin kardeşim. Volkanı dövmüşsün o da senden şikayetçi olmuş. Polisler albayın odasında seni bekliyor. Hayır madem döveceksin bize niye demiyorsun? Tehdit ederdik de şikayetçi olmazdı"

Bu zaten Batur'un beklediği bir hareketti. Elbette volkan bu fırsatı kaçırmayacaktı. Kaçırmamıştı da zaten. Koridorun başında burnu sarılı bir şekilde volkan göründü. Bu katta yüzbaşıların odası vardı ve volkan da bir yüzbaşıydı. İlerleyip odasına girdi gülerek.

Göz devirdi batur ve bir nefes bıraktı dışarı. Kapıyı kapatıp albayın odasına indi. Kapıyı çalıp içeri girdiğinde iki polis oturduğu yerden kalktı. Albay;

"Batur ne oluyor? Duyduklarım doğru mu? " diye sordu çatık kaşlarla.

"Ne duydunuz bilmiyorum komutanım ama volkanın burnunu ben kırdım evet. Hatta yiğit gelmeseydi... "

"Kes kes! " diye araya girdi albay elini git der gibi sallayarak.

"Birde artistlik yapıyor. Oğlum işinden olursun farkında mısın? Dua et mesai saati dışında olmuş olay. Yoksa o üniforman yoktu artık üzerinde"

Batur da bunu bilerek gece vakti çıkmıştı volkanın karşısına. O şerefsiz yüzünden mesleğinden olmak asla istemezdi. Polisler yaklaşıp kelepçe takacakları sırada "gerek yok" diyerek elini kaldırdı. Beraber dışarı adımladılar. Timdekiler sadece bakmakla yetindi.

Batur sanki hiçbir şey yapmamış gibi rahat bir tavırla sağına, soluna bakarak ilerliyordu. Polis aracına bindiler ve gözlerden kayboldular.

*****

Heyecanım giderek artıyordu. Bu gün benim açılışım vardı ve ben yerimde duramıyordum. Üzerimde kırmızı, belinde dantelden bir dekolte olan ve dekolteden hafif belimin açıklığı belli olan bir elbise vardı. Yırtmacı diz kapağımın biraz ilerisinde bitiyordu.

Saçlarımı dağınık topuz yaptırmıştım. Uzun saçıma bu yakışıyordu. Aslında çok da uzun değildi ama idare ederdi. Siyah bir topuklu ayakkabı da giydimmi tamamdı.

"O ayakkabıyla ayakların buz tutar yalnız" dedi fulya elindeki kupa ile kapı pervazına yaslanmış bana bakarken. Fulya ya dönüp bir iki saniye bakındım. Üzerinde siyah tişört ve siyah eşofman vardı.

"Ee hani? Sen hazırlanmamışsın"

"Evet çünkü geç katılıcam"

Üzgünce omuzlarım düştü.

"Off neden"

Kupasından bir yudum alıp ileri adımladı ve benim masama bıraktı.

"Bir dosya bırakmam lazım adliyeye. Ondan sonra gelicem "

Moralim birden bozulmuştu. Yalnız olacaktım bu gün de mecbur.

"İyi ben çıkıyorum o zaman"

Fulyayla vedalaşıp çıktık. Ben işe başladıktan sonra en kısa sürede bir araba alacaktık. Sürekli taksi olmuyordu.

Kliniğin önüne geldiğimde bir kaç kişi bekliyordu. Ecem, yeni sekreterim kapıya bir kurdele bağlamış ama kapı açıktı. Gülümseyerek kurdelenin altından geçtim ve içeri girdim.

"Hoş geldiniz ahsen hanım"

"Sağol canım kolay gelsin. Neler yaptın? " diye sordum etrafa bakarken. Yerlerde balonlar ve süsler vardı. Bar masaları gibi beş, on masa yerleştirilmişti ortaya. Kapıya baktığımda yavaş yavaş gelen insan topluluğunu görünce sevinçle gülümsedim.

"İkramlıkları hallettim ahsen hanım, içecekler de tamam. Kartları dün bastırdım, hediyelik anahtarlıklarda halloldu. Eksik bir şey kalmadı. "

Minnetle eceme döndüm. Dün biraz konuşmuş, ona ikramlık içecek ve kart ayarlamasını söylemiştim. Daha önce kart tasarımını hazırladığım için kolay olmuştu. Sabah konuşmuştuk ama ecem herşeyi akşama kadar halletmişti.

"Teşekkür ederim ecem çok iyisin"

"Sağolun efendim. Şimdi başlayalım mı açılışa ne dersiniz? Fazla beklemesin millet" diyerek arkadaki topluluğu gösterdi. Gülümseyip başımı salladım ve kapıya ilerledim.

"Hepiniz hoş geldiniz. Ben psikolog ahsen yıldıray. Size güzel bir hizmet vermek umudu ile açıyorum kliniğimi. Umarım sizler de beni seversiniz ve elimden geldiğince size yardım edebilirim. Açılışımızı yapıyorum, hepimiz için hayırlı uğurlu olsun " diyerek ecemin tuttuğu tepsiden makası aldım ve kurdeleyi kestim.

Herkes alkışlamaya başladı. Gülümseyerek içeri buyur ettim. İnsanlar içeri girip bir kısmı dergilere bakarken bir kısmı atıştırmalık yemeye başladı. O sırada bizde beyaz bir perde ayarlayıp bir slayt açtık.

Psikoloğa sadece deli diye tabir edilen insanların değil, ruhsal olarak sıkıntı çekenlerin de geldiği insanlar olduğunu anlatan bir kısa film tarzında videoydu. Herkesin masasına tek tek gidip hoş geldiniz diyor, sohbet ediyordum.

Sonradan gelenlerle tokalaşıyor, tanışıyordum. Herşey çok güzel ilerliyordu. Kapıdan içeri burnu sarılı bir şekilde giren volkanı görüp yanına ilerledim. Elinde gül buketi ile gelip bana uzattı.

"Tebrik ederim ahsencim"

Gülü elinden alıp masaya bıraktım ve Volkan'a döndüm. Gül sevmezdim ben, fazla gösterişliydi. Güzeldi ama herkes gül sevmek zorunda değildi demi.

"Sağol. Sen nerden öğrendin açılışı?"

Gülümsedi.

"Burda haberler çabuk yayılır ahsencim"

Geçen attığım tokattan sonra gayet rahattı.

"Burnuna ne oldu? "

"Önemli değil yaa. Küçük bir kaza"

Başımı salladım. Telefonumu alıp fulya ya mesaj attım ne zaman geleceğine dair.

"Baturu mu arıyorsun? Gelemez o "

Başımı kaldırıp Volkan'a döndüm. Ne saçmalıyordu bu?

"Anlamadım? "

"Batur diyorum karakolda nezarette. Gelemez o, onu bekliyorsan boşa bekleme"

Şaşkınca bakmayı sürdürdüm.

"Neden karakolda? "

Servis yapan ecemin elindeki tepsiden bir içecek alıp bir yudum içti. Ecem ona ters gözlerle bakıp işine döndü.

"Batur rahat durmaz. Kim bilir yine kimin kızına askıntılık yaptı da şikayetçi oldular"

Elimi ağzıma kapattım. Batur böyle bir şey yapmazdı. Telefonumu alıp koşarak çıktım dışarı. Bir elimle elbisemin eteğini tutarken bir taksi durdu önümde. İçinden fulya çıkıp bana bakmaya başladı.

"Ahsen geldim canım. Ne oluyor? "

"Benim... benim gitmem lazım fulya sen içeri ile ilgilen"

Taksiye binip karakola götürmesini istedim. Adam arabayı sürerken ben baturu aradım ama aradığınız kişiye ulaşılamıyor yazısı ile geri kapattım.

Ben taksiye binmiştim ama çantamı almamıştım, parayı nasıl ödeyecektim? Kafam karma karışık oldu. Batur böyle bir şey yapmazdı, başka bir şey olmalıydı. Karakola geldiğimde adamın beklemesini söyleyip koşarak içeri girdim. Bir polisin yanına yaklaştığımda barışın bana seslenen sesini duydum.

"Ahsen"

Dönüp baktığımda bana ilerliyordu.

"Barış ne oldu? Batur neden nezarette? "

"Boşver. Sen kimden duydun? "

"Volkandan" dedim sakince. Ama barış ağzında şerefsiz diye geveledi.

"Ya barış ben taksiyle geldim ama cüzdanım yanımda değil" dedim masumca bakarak. Gülümsedi.

"Tamam ben hallederim" adımlarını dışarı atarken memurlardan birine baturla görüşmek istediğimi söyledim. Biraz beklettikten sonra beni aşağı indirdi.

Merdivenlerden inerken gergince ellerimle oynuyordum. Kadın önde, ben arkada ilerlerken bir kapının önüne geldik. Açıp beni içeri soktu. Batur gayet rahat bir şekilde arkasına yaslanmış oturuyordu.

"Batur" deyince başını kaldırıp bana baktı. Kaşları çatıldı önce, üzerimi süzdü, ayağa kalkıp yanıma geldi.

"Ahsen, ne işin var burda? "

"Asıl senin ne işin var burda? "

Gözleri tekrar üstümde gezindi. Başını kaldırıp gözlerini, gözlerime çıkarttı.

"Nerden geliyorsun sen bu halde? "

"Batur delirtme beni! Ne işin var burda? Volkan bir kıza asıldığını söyledi doğru mu? "

Gözlerinde bir sinir belirdi.

"Saçmalama! Ben öyle biri değilim, beni tanımıyor musun sanki? Hem senin ne işin vardı Volkan'la? "

Ofladım.

"Bu gün açılışım vardı, o yüzden böyle giyindim. Volkan da açılışa gelmiş orda söyledi. "

"Hadi ya, kaçırdım desene"

Göz devirdim bir kere daha.

"Batur söyler misin ne işin var burda? "

Gülümsedi.

"Volkanı görmüşsün, burnu sarılıydı demi? Ben yaptım" dedi gayet rahat bir tavırla.

"Ne! Delirdin mi sen? "

Bir şey demedi. Gözlerime bakmaya devam etti.

"Ne zaman çıkacaksın peki? "

"O şerefsiz şikayetini çekerse çıkarım, çekmezse bir ay burdayım"

Sıkıntıyla ofladım yine.

"Niye yaptın bunu? "

"Haketti"

"Batur! Ben gidip konuşurum o da şikayetini... "

"Sakın! " diye sözümü yarıda kesti.

"Sakın konuşma onunla. Yaklaşma ona ahsen, o senin sandığın gibi iyi biri değil"

"İyi olup olmaması umrumda değil. Askersin sen bir ay burada kalamazsın"

"Bak kalıyorum işte" dedi iki kolunu açarak.

"Batur yapma. Gidiyim konuşuyum o beni kırmaz belki"

"Ahsen dedim! Hayır"

Bir kaç dakika sessiz kaldım. Ne yapıyordum ben şuan? Neden batur için ben uğraşıyordum ki? Onun nişanlısı vardı, o uğraşsındı.

"İyi ne halin varsa gör"

Arkamı dönüp ilerliyordum ki Batur'un sesi durdurdu beni.

"Ahsen... O adamla konuşursan "

Devamı gelmedi. Dönüp tekrar yaklaştım batura.

"Ne olur konuşursam? "

"Kötü olur"

Gözleri gayet durgun bakıyordu. Batur bana kıyamazdı, bende ona. Hiçbir şey söylemeden arkamı dönüp çıktım ordan. Çıkış kapısının önüne geldiğimde aslıyla barışın konuştuğunu gördüm. Bu kızla hiç uğraşamazdım şuan.

Yanlarından geçip gidecekken aslı bana seslendi.

"Baksana sen! "

Durmak istemesem de ne diyeceğini merak edip durdum.

"Ne var? "

"Sen hâlâ ne yüzle geliyorsun buraya? Yetmedi mi yaptığın"

"Aslı bırak uğraşma" dedi barış ama dinlemedi onu.

"Ne durucam ya? Zaten başımıza ne geliyorsa bu kız yüzünden geliyor. Batur senin yüzünden içeride haberin var mı? " diye bağırdı.

"Benim yüzümden mi? "

"Evet senin yüzünden. Volkan da sende çık hayatımızdan anladın mı? Ne halt yerseniz yiyin. Uzak durun bizden. Nişanlıyız biz anla artık" diyerek yüzüğünü gösterdi.

Başka bir şey söylemeden arkamı dönüp ilerlemeye başladım. O gün kafede Volkan'a tokat atmıştım ve batur bunu görmüştü. Belki de bu yüzden volkanı dövmüştü beni rahatsız ettiğini düşünerek.

Volkan'la konuşmam lazımdı. Eğer benim yüzümden olduysa bunu düzeltmeliydim. Batura bunu yapamazdım. İleriden bir taksi durdurup kliniğin adresini verdim ve arkama yaslandım.

*****

Bölüm sonu

nasıl buldunuz?

oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Hoşçakalın.

​​

 

Loading...
0%