Yeni Üyelik
7.
Bölüm
@mylavanta_5

Yeni bölüm.

oy ve yorumlarınızı bekliyorum

keyifli okumalar.

*****

Saat kaç olmuştu bilmiyordum. Herkes uyuyordu. Susamıştım, çişim gelmişti ama kalkmaya korkuyordum.

batuşla eve geldiğimizde nermin teyze bana sarılmış evlerine getirmişti. Artık burada kalacaksın bir kaç gün diyordu. Benim annemle babam nerdeydi? Ben neden kendi evimde değildim? Babam yine annemi mi dövmüştü?

gözüme uyku girmiyordu. Sağımda ve olunca yatan batuşun ablaları Emine ve Fadime ablanın sesi çıkmıyordu. Onlar yatakta, ben yer yatağında yatıyordum. Başka yatak yoktu mecbur bana da burası düşmütü.

korkarak da olsa kalktım. Yoksa altıma yapacaktım. Kalıyı sessizce açıp çıktım. Dar koridorda tuvalete doğru ilerledim. Elimde annemin ördüğü uzun kulaklı tavşanım vardı. Sıkı sıkı sarılmış, onu da yanımda götürüyordum.

pencereden yansıyan sokak lambasına bakmamak için başımı çevirip tuvalete girdim ışığını yakıp tavşanı lavaboya bıraktım ve çişimi yapıp tavşanımı da alıp çıktım.

oturma odasının önüne geldiğimde ne kadar bakmamak için uğraşsam da bakışlarım oraya dönmüştü. Sokak lambasının hemen yanındaki evimizin balkonu göründü.

Babam sanki balkonda ileri geri hareket ediyordu ve birden bana dönüyordu. Bir çığlık kaçtı dudaklarımdan ve olduğum yere oturdum korkuyla. Gözlerimi sıkıca kapatmış, elimi de kulaklarıma sarmıştım.

Batuşlarla evimiz karşılıklıydı ve sokak lambası evimizi gayet net gösteriyordu. Bir iki kapı açıldı ve adım sesleri duyuldu. Nermin teyze kollarımı tutup bana seslendi panikle.

"kuzum ne oldu? "

Ben cevap vermeyince beni kolları arasına alıp sarıldı ve ardından kucağına aldı. Batur ve emine abla bana bakarken, ben ağlamaya başlamıştım.

"Bir şey yok hadi siz yerinize. Ahsen benimle kalacak"

Nergis teyze beni odasına getirdi ve yatağına yatırdı.

"sen bekle ben sana su getireyim"

odadan çıkıp gitti. Bir dakika sonra elinde bardakla su getirip bana içirdi. Bardağı masaya koyup kendi de yorganın altına girdi ve bana sarılarak üzerimizi örttü. Ben hıçkırarak ağlamaya devam ederken gözlerim kapanıp uykuya bıraktı beni.

*****

Sinirden ellerim titriyordu. Bir şey söylesem, konuşsam sesim çıkmayacaktı. Gözlerim dolmasın diye yoğun çaba sarf ediyordum. Benim için zordu ama yaptım. Adımlarımı durdurdum. Ben durunca batur da durmak zorunda kaldı. Bahçe'nin ortasında kalmıştık ikimizde.

Bana soru soran bakışlarla bakıyordu.

"Bırak ben kendim giderim"

Sesim düz çıkmıştı. Yoğun çaba sarf ediyordum. Ama adım kadar emin olduğum bir şey vardı. O da şuydu ki; batur ben konuşmasam da duygularımı hemen anlardı.

"Ahsen müsait bir yerde konuşalım"

Hırsla elimi, ellerinin arasından çektim.

"Bırak dedim sana" sesim çatallı çıktı bu noktada. Gözlerim dolacaktı emindim. Burnumun direği sızlıyordu.

"Ahsen iyi değilsin, başka bir yerde konuşalım"

Duracak değildim. Batur benim eski bir arkadaşımdı, üstelik nişanlıydı. Hem nişanlıydı, hem elimi tutuyordu. Hem nişanlıydı, hem bana herkesin içinde aşkım diye sesleniyordu. Batur ne yapmaya çalışıyordu?

Yıllardır beni merak etmiş miydi? Beni sormuş muydu? Beni görmüş müydü ki şimdi hiçbir şey olmamış gibi elimi tutuyor, aşkım diyor beni rezil ediyordu? Tabiki durmayacaktım. Ellerim zangır zangır titrerken ses tonumu ayarlayamadan bağırmaya başladım.

Danışanlarımla konuşurken yada tartışırken böyle olmuyordu ama nedense başka ortamlarda kendime hakim olamıyordum.

"Evet değilim! Sen kimsin ya? Kimsin sen? Sadece eski bir arkadaş! Biz seninle yirmi yıl önce ayrıldık! Artık benim hayatıma, bana, çevreme karışma hakkın yok senin. Sen nişanlısın nişanlı. Haline hareketine dikkat et bir kere. Hem nişanlı olup hemde elimi tutamazsın, bana herkesin içinde aşkım falan diyerek seslenemezsin. Ben senin metresin değilim tamam mı? "

"AHSEN! "

İlk defa Batur'un sesini bu kadar gür duymuştum. İlk defa Batur'un bana bağırdığını görmüştüm.

"Kendine gel. Şuan sinirlisin farkındayım ama yeri burası değil herkes bize bakıyor"

Çevreme döndüm. Dışarıda olan askerler sanki film izler gibi bize bakıyordu. Sesimin tonunu ayarlayamadığım için söylediğim herşeyi duymuşlardı anlaşılan.

Ellerim hâlâ titrerken baturun eli elime uzandı ve tuttu.

"Şuna bak! Sinirden deliriyorsun elini zaptetmek mümkün değil"

Gözlerim dolmuş, taşmıştı. Artık kendimi durduracak noktayı çoktan geçmiştim.

"Yürü hadi anlatıcam herşeyi"

Elimi çekip baturdan uzaklaştım.

"Ben giderim, sana ihtiyacım yok. Bırak artık peşimi. Yirmi yıl önce nasıl bıraktıysanız yine bırakın"

Arkamı dönüp çıkışa ilerledim. Gözlerimi sertçe siliyor sarsak adımlarla ilerliyordum. Ellerim titriyordu çünkü çok sinirliydim. Ne olursa olsun nişanlı biri beni metres gibi kullanamazdı. Çocukluk arkadaşım olması ona bu avantajı sağlamazdı.

Arkamdan gelen arabayla kenara geçtim, geçmesi için. Ama araba yanımda durdu ve penceresi açıldı.

"Ahsen hadi gel ben bırakayım seni"

Dönüp baktığımda barış bana bakıyordu umutla. Batura sinirliydim biliyordu. Onunla gitmeyeceğimi de bildiği için barışı göndermişti emindim. Gitmek istemiyordum ama gidecek çok yerim vardı, sürekli taksilere para veremezdim.

Ön koltuğa geçip oturdum. Barış arabayı çalıştırıp sürmeye başladı.

"Batura kızma, o seni üzmek için söylemedi"

Barışa döndüm.

"Sende mi ordaydın? "

"Ordaydım, kafetertada. Bak ahsen sana göre anlamsız gelebilir ama Batur'un sana anlatamadığı bir sırrı var. Anlat desen de anlatamaz çünkü gizli kalması gerekiyor. Volkan'a gelirsek, volkan tekin biri değil. Yani sen diyeceksindir şimdi asker adam nasıl tekin olmaz. Haklısın ama bu zamana kadar volkan kaç kızla konuşup ayrıldı. Onunki sadece bir heves. Batur da seni ondan korumaya çalıştı. "

Bana dönüp bir kaç saniye baktı ve tekrar önüne döndü.

"Belki yaptığı doğru değildi ama emin ol seni üzmek için yapmadı bunu. Volkan baturla senin sevgili olduğunu düşünürse belki bir daha yanına yaklaşmaz diye düşünür "

Anlamaz gibi başımı salladım.

"Ama batur nişanlı, bunu bilmiyor mu? "

"Hayır bilmiyor. Sadece bizim tim ve albay biliyor. Gerçi deniz bile sonradan öğrendi" deyip gülümsedi.

Batur'un bu yaptığı bana anlamsız geliyordu. Neden nişanlı olduğunu saklıyordu?

"Aslı da mı asker? "

"Hmm" dedi sadece. Başka da bir şey konuşmadık zaten. Öğrendiğim bilgiler kafamı karıştırmıştı.

Barışla önce klinik için mobilya bakmaya gittik. Ben mobilya bakarken, barış dışarıda bekledi. Odam için masa, sandalye, koltuk, dolap ve çekmeceli dolap aldım, kitaplık.

Benim bir sekretere ihtiyacım vardı. Onun için de ir masa ve sandalye alıp çıktım. İki gün içinde gelecekti eşyalar. Yarın kliniğe gidip temizliği ile ve tabelasıyla uğraşacaktım. Bu gün hepsi yetişmeye bilirdi.

Sonra süs eşyaları ve süsleme için bir dükkana girdik. Kliniği güzel gösterecek tablo, saksı çiçekleri, ve dekor ürünleri aldım. Burda da işim bitince ödeme yapıp çıktım.

Bir kırtasiyeye girdim ardından. Sanki okula yeni başlayacak öğrenci gibi hissetmiştim kendimi.

Birsürü kalem, bir kaç tane ajanda, dosya not defteri ve daha bir çok eksik aldım. Ayakta durmaktan kendimi yorgun hissediyordum. Sağolsun barış bana yardım ediyordu yoksa o taksiden bu taksiye eziyet çekecektim.

Kalan işlerim bitince tabelayı da aradan çıkartmak istedim ve tabela yapan bir reklam dükkanına girdim. Aklımda bir fikir yoktu ama abartılı bir şey de istemiyordum.

Zaten tabelada da psikolog ahsen yıldıray yazacaktı nasıl bir şey olsundu ki? İçeri girdiğimde adam beni gülerek karşıladı ve bakmaya başladık. siyah, altın rengi çizğinin atında ve üstünde olduğu bir tabela seçtim. Ortasında da ismim yazacaktı. Altın rengi çizgi kıvrımlı bir şekilde süslüyordu tabelayı.

Tabela işi de bittikten sonra artık eve gidebilirdim. Saat öğlen üçe geliyordu. Arabaya bindim ve ilerlemeye başladık.

"Barış yaa sana da çok zahmet oldu. Lütfen eve gidelim de yemek yapıyım, istersen dışardan da ısmarlaya bilirim"

Olumsuzca başını salladı.

"Hayır hayır, hiç gerek yok ben gideyim. Bir kaç işim var kışlada. Ayrıca ben bir şey yapmadım, araba seni taşıdı"

Gülerek önüme döndüm. Sessizce evin önüne geldik. Fulya içeri girecekken arabadaki beni görüp durdu ve beklemeye başladı. Arabadan benimle beraber barış da indi.

"Fulya, erken gelmişsin"

"İşlerim erken bitti canım. Dosyaları aldım da evde çalışıcam"

Diyerek kucapındaki dosyaları gösterdi. Bende barışa dönüp tanıttım.

"Bak bu barış, sabah tanıştırdığım arkadaşımın ekibinden "

Başını salladı

"Memnun oldum. "

"Bu da fulya, ev arkadaşım"

Barışda başını sallayıp gülümsedi.

"Bende memnun oldum. Ben artık gideyim, iyi günler"

Arkasını dönüp arabaya bindi ve binanın bahçesinden çıkıp gitti.

Fulya bana bu gün neler yaptığımı sordu. Ben önce sabah olanları, sonra barışla gittiğim yerleri anlatarak içeri girdim. Fulya da bu gün iki tane davaya girmiş, bir suçluya hapis cezası yedirmiş üzümlü kekim.

Ardından bir kaç tane de müvekkil alıp eve gelmiş. Ben fulyayı baya baya sevmiştim. İçeri girdiğimizde fulyanın sabah kurduğu sofrayı ben topladım. Fulya da salona geçip bilgisayardla ve dosyalarla çalışmaya başladı.

*****

Sert adımlar ile çıkışa ilerleyen ahsenin arkasından baktı bir süre. Ardından telefonunu çıkarıp barışı aradı. İkinci çalışta açıldı telefon.

"Barış ahsen gidiyor, peşinden gitsen"

"Emredersiniz komutanım"

Telefon kapandı. Arkasını dönüp içeri girdi ve albayın odasına ilerledi. Ahsenin peşinden gitse inat eder asla baturla gitmezdi bu yüzden en güvendiği adama, barışa emanet etti. Kapının önüne geldiğinde çalıp içeriden gel komutunu bekledi. Çok geçmeden içeriden gelen "gel" komutu ile kulpu indirip açtı ve içeri girip selam verdi.

"Komutanım"

"Gel batur"

Geçip karşıdaki koltuklardan birine oturdu. Albay; yer yer ağarmış saçlarıyla, sert bakışlarıyla gayet ciddi duruyordu. Dosyayı kapatıp kenara bıraktı.

"Söyle bakalım"

Direk konuya girdi batur. Daha fazla sürdürmek istemiyordu.

"Komutanım ben artık bu oyunu oynamaktan sıkıldım. Ne yapacaksak yapalım bir an önce. Yakalayalım şu adamı da bitsin bu nişanlılık oyunu"

Kaşları hayretle havaya kalktı albayın. Önündeki isimliğe indi gözleri. Albay Hasan Taşçı.

"Bak evlat benim tecrübelerim bilirsin ki seninkinden daha çok"

"Öyle tabiki komutanım ama... "

"Kesme lafımı"

Batur anında sustu.

"Ben bu görevin ne zaman biteceğini, ne zamana kadar devam edeceğini bilirim. Şimdi sen diyorsun ki görevi öne çekelim. Adamlar size hâlâ tam güvenmiyor, adamlarla sadece iki, üç kez karşılaştınız ve yeni tanıştınız. Seni adama, aslıyı da kadına yaklaştırmaya çalışıyoruz. Bu iş bir ay daha sürer. "

Batur sıkıntılı bir nefes bıraktı dışarıya. Daha fazla dayanmak istemiyordu. Ahsene o benim nişanlım değil demek istiyordu artık. Zaten bu gün ben metres değilim demesi de aşırı canını sıkmıştı.

"Ama komutanım özel hayatıma da müdahale ediyor bu nişanlılık oyunu"

"O zaman özel hayatına dahil etme" dedi bilmiş bir halle hasan. Demesi kolaydı çünkü. Aslı salak gibi gelip ifşa etmişti baturu, artık çok geçti.

"Peki komutanım" deyip ayağa kalktı. Hasan Batur'un bu işten memnun olmadığını anlamıştı. Batur arkasını dönmüş, çıkacakken seslendi.

"Yüzbaşı"

Dönüp konuşmasını bekledi.

"Bir şeyler yapmaya çalışacağım"

Bu haber batur için güzeldi. Daha fazla aslıyla nişanlı rolü oynamak istemiyordu

"Sağolun komutanım"

Baş selamı verip gülerek çıktı odadan. Buna neden bu kadar mutlu olduğunu düşündü. Ahsenle konuşurken, onun elini tutarken, ona yakın olmak isterken, ahsenin sen nişanlısın diye yanından kaçmasını istemiyordu.

*****

Fulya çalıştığı için akşam yemeğini ben yaptım. Çorba, salata ve et yemeği. Menüm gayet güzeldi bence. Fulyayı çağırıp masaya çağırdım. Gözündeki gözlük ile gelip masaya oturdu.

"Off boynum tutulmuş"

Boynunu sağa sola eğdi.

"Dinlen biraz, çalışma"

"Olmaz, yarın dört tane davam var "

Meral etmeye başlamıştım. Aceba davaları nasıldı ve nasıl geçiyordu. Çorbayı önüne koyup merakla sordum.

"Davandan bahsetsene biraz, nasıl geçiyor? Hangi konuları işliyorsun?"

Ağzına bir kaşık alıp konuşmaya başladı.

"Her konudan var hangi birini anlatayım ki? Bu gün işlediğim konuyu anlatayım dur"

Kaşığı bırakıp bana döndü.

"Şimdi bir anne çocuğunu sokağa gönderip insanlardan bir şeyler istemesini söylüyormuş, kız birinden ekmek, birinden yağ, salça, kola hatta para bile istiyormuş. Kız daha 9 yaşında. Sonra neyse kız bir gün yine evden çıkmış, önce market, sonra lokanta önlerinden geçip lüks arabadan inen insanlara gidiyormuş"

Kaşığı eline alıp çorbadan bir yudum adıp devam etti.

"Sonra bir adam kızı görüp 'gel arabadan vereyim sana parayı ' diye arabaya bindirmiş ve kaçırmış. Akşam çocuk eve gelmeyince anne şikayete gitmiş. Çocuk küçük olunca hemen başlamışlar aramaya. "

Kaşığını bırakıp çatalla salatandan aldı.

"Bu adam kıza tecavüz edip öldürmüş ve ormanlık alana atmış. Polisler güvenlik kamerasından tespit ettiler arabayı falan ve yakalayıp tutukladılar. Avukat olarak da bana başvurdular. Bende adamın mahkemesine girdim ve hem adamın, hem annenin 29 yıl hapis yatması talebini sundum. Hakim de sağolsun delillerden dolayı kabul etti ve ikisi de hapise girdi"

Duyduğum şeyler bana inanılmaz gelmişti. Bir anne çocuğunu dilendiriyordu, adam kızı kaçırıp tecavüz ediyordu ve bu normal gibi kaçıyordu. O an fulya gözümde daha havalı göründü.

"Bir ara seni izlemeye gelmek istiyorum " dedim tebessümle.

"Mutlaka gel, o kadar vahşi olaylar yaşanıyor ki bir psikoloğa ihtiyacım var"

"Peki babası nerdeymiş? " diye sordum merakla.

"Babası yok sadece anne ve bir çocuk. Babası bunları bırakıp başka birine kaçmış şerefsiz"

Gözlerimi büyüttüm. Sofranın başında neydi o öyle küfür falan.

"Ahsen yaa yemek yedikten sonra bir kulübe falan gidelim mi bu gün o kadar çok sinirlendim ki biraz kafamı boşaltmam lazım"

"İçerek mi boşaltacaksın" dedim yan gözle bakıp.

"İnan ilk defa yaptığım bir şey değil"

Derin bir nefes alıp bıraktım.

"Peki tamam. Yemeği yiyelim toplar çıkarız "

Başını salladı ve yemeye devam ettik. Ardından bulaşıkları makinaya dizip üzerimizi giyinmek için odalara çekildik. Çok fazla abiyem yoktu elimde olanlarla idare edecektim artık.

Bir tane; siyah, tek kollu, kolları tül olan ve dizimin bir tık üstüne biten simli bir elbise giydim. Tek kollu olduğu için boynum çapraz şekilde kapalıydı. Ayağıma da ince topuklu ve tek bantlı bir ayakkabı giydim. Saçımı da gelişi güzel topuz yapıp çıktım.

Fulya da benimle eş zamanlı çıktı odadan. Üzerinde gri, diz üstü, düz bir elbise vardı. Sırt kısmı V şeklinde hafif açıktı. Boynu kapalı olduğu için inci bir kolye takmış, saçlarını açık bırakmıştı. Ayağında da dolgu topuklu, siyah bir ayakkabı vardı.

İkimizde çantalarımızı alıp çıktık. Taksiye binip fulyanın sürekli gittiği mekana doğru taksiyle ilerledik.

Mekana geldiğimizde dışarıdan hiç ses duyulmayan ama içerisi kulağı sağır edecek türden bir yer olması beklediğim son şeydi. Benim beklediğim klüp aşırı müzikli değildi. Rengarenk ışıkların yandığı ve gözünü kör eden bir yer asla değildi.

İlerleyip bir masaya oturduğumuzda fulya içecek alacağını söyleyip, çantayı bırakıp kalktı. Bende sağa sola bakmaya başladım. İleride gördüğüm sima ile bir kaç saniye bakıştık. Yüzündeki gülümseme beni görünce donmuştu.

Batur. Yanında oturan aslının omzuna kolunu atmış, bir adam ve bir kadınla oturuyordu karşımda. Gülerek konuşuyorlardı ki beni görünce duraksadı mecburen. Bakışları sertleşti ve olduğu yerde dikleşti. Aslının omuzundan kolunu çekip önünde birleştirdi elini.

Söylediklerim doğruydu işte. O nişanlıydı. Barış bir sırrı var, sana söyleyemez diyordu ama bu umurumda bile değildi. Ne olursa olsun, nişanlı olduğu gerçeğini değiştirmiyordu.

Aslı batura döndü, gülerek kulağına bir şey söyledi. Batur da zoraki bir tebessümle önce aslıya döndü ve ardından adama dönüp bir şeyler söyledi. Dudak okuma yeteneğim olmadığı için ne dediğini anlayamadım. Ama fulya olsa kesin okurdu çünkü o, bu konuda eğitimliydi.

Fulya yanıma gelip içeceği bıraktı ve oturdu. O ara hâlâ gözlerimi çekmemiştim baturdan. Tam önüme dönecekken batur aslıya döndü ve önce şakağından, sonra yanağından öpüp başını göğsüne yasladı. Ardından bakışları bana döndü.

Gözlerinden sıkıntılı bir ifade geçti ama bir saniyelik bir şeydi. Daha fazla dayanamadım ve dolan gözlerimi önüme eğdim.

*****

Bölüm sonu

Oy ve yorum bırakmayı unutmayın. Bir sonraki bölümde görüşürüz hoşçakalın.

 

 

 

 

​​​​​​

Loading...
0%