@mylavanta_5
|
Yeni bölüm oy ve yorum bırakmayı unutmayın. keyifli okumalar ***** Derin bir nefes aldı nermin hanım. Yanında oturan, komşusu yaseminle bahçede çay içiyorlardı. İçinde kötü hisler dolanıyor, huzursuz oluyordu. Derdini komşusuna anlatmıştı ama komşusu ona rahatlatacak şeyleri söylemiyordu. "Bak nermincim bu böyle olmaz. Ahsen senin çocuğun değil ki kendini sıkıntıya sokuyorsun. Ara yetimhaneyi, söyle durumunu, devlet alsın götürsün" Ahsen bir haftadır onlarla kalıyordu. Annesinin ve babasının öldüğünü biliyordu ve alışmaya çalışıyordu. Geceleri rüyasında bağırıyor, ağlıyordu. Yetimhaneye gitse nasıl olur diye endişe ediyordu nermin hanım. "Doğru yasemincim, haklısın. Ama kıyamıyorum vermeye yazık değil mi masum sabiye " "Canım yazık, yazık tabiki ama sen bakamazsın o kıza. Şehit maaşı ile dört çocuğu zor geçindiriyorsun, ahsene nasıl bakacaksın. Biblo değil ki kenara koysan da aç susuz dursa. Hem bunun daha okulu var, yaz kış kıyafeti var, yemesi var içmesi var yetişemezsin bacım. Ben senin iyiliğin için söylüyorum" Yine haklıydı. Eşi öldükten sonra şehit maaşı bağlamışlardı ama yetmiyordu. Kendi de temizlikte falan çalışıyordu. Zor geçiniyorlardı. Ahsenin yükünü de kaldıramazdı. "İstersen zengin bir aile çocuk arıyor, onlara evlat verelim hem rahat eder." diye tekrar konuştu yasemin. Ama nermin hanım bundan memnun olmamıştı. "Olmaz. Ahsenin aklı yetiyor, satar gibi vermem yavrumu kimseye" Ayağa kalkıp bardakları da aldı ve içeriye girdi. Mecburen ahseni yetimhaneye verecekti. Yasemin'in dediği gibi ona bakamazdı. Hele okula başlasa beş çocuğun okul eşyalarına hiç yetemezdi. İyiki evleri kira değildi. bu mahalledeki tüm evler sahipleri tarafından satın alınmıştı zaten. Hatta ahsenlerin evi bile. O zamanlar babasının durumu iyiydi, almıştı evi. Sonradan değişmişti lakin. Evde böylelikle ahsene kalacaktı. Babası hâlâ hapisten çıkmamış yada ölmemişti. Bir nefes daha bırakıp gözünden akmaya çalışan yaşı sildi. Vicdanını rahatlatmak için kendine telkin veriyordu. ***** Bir değil, iki değil, ÜÇ bardak içkiyi içti. Kafası yavaş yavaş güzelleşiyordu görüyordum. Barışa hemen bir mesaj gönderdim. :Ahsen burda hemen buraya gel. Yanıma gelirse operasyon mahvolur. Telefonu kapatıp masaya ters bir şekilde bıraktım. Karşımda oturan çift görevin asıl sahipleriydi. Kenan bozan ve pırıl bozan. Üç ay önce başlamıştık bu göreve. Adamların evinin yanına taşınmış, nişanlı rolü oynuyorduk. Akşamları ikimiz de aynı evde kalıyorduk mecburen ama farklı odalarda. Böylelikle kenan da beni sürekli görüyordu. Kenanı eve girerken görmüş davet etmiştim o da hiç şüphe etmeden kabul etti. Bu tür adamlar biraz fazla salaktı. İki yakınlık göster hemen güveniyorlardı. Tabi bu durum işimize geliyordu. "Eee sizin nişanlılık nasıl gidiyor? Evli gibi yaşıyorsunuz aynı" diye gülerek konuştu kenan. Müzik sesi yüksek olduğu için bağırdı desem daha doğru. Gözlerimi ahsene çevirdim. Ayağa kalkıyordu. Kaşlarımı çatıp adama döndüm. "Gayet güzel, hiçbir sorun yok. Böylesi daha iyi bence " ardından gülümseyerek aslıya bakmak zorunda kaldım. Gözlerimi ahsene çevirmek için can atıyordum ama dikkat çekmemek için bakamıyordum. Kenan bana hitaben yine bağırmaya başladı. "İyi olur tabi. Evlenmeden aldın kızı koynuna" bir kahkaha attı. Suratına sert bir yumruğu yapıştırmak vardı ki şimdi. Sabır, ya sabır. Zoraki bir tebessüm ettim. Gözleri sağ tarafa döndü. Bende döndüm onun baktığı yere. Ahsen pistte belini sağa sola kıvırarak dans ediyordu. Gözümün önünden bir sinir dalgası yuvarlanıp geçti. Şerefsiz aç gözlerle ahsene bakıyordu, üstelik karısı yanındayken. Dikkatini çekmek için elimi sertçe masaya vurdum. Bakışlar anında bana döndü. Gülümseyip konuşmayı devraldım. "Yaa ben seni çok sevdim. Diyorum ki aceba işlerimizi de mi birleştirsek biz? Sıkı dost oluruz hem" Aslı uyarır gibi elini alttan bacağımın üzerine koydu. Bu erken demekti ama daha fazla dayanamayacaktım. "Ne iş yapıyorsun ki sen? " Kenan mimarlık şirketinde çalışıyordu, fakat esas işi elbette bu değildi. İnşaat için mal alıp satıyorum bahanesi ile kaçakçılık yapıyordu. "Mimarım ben " dedim tebessümle. "Ooo çok iyiymiş. Bende mimarlık şirketi sahibiyim biliyor muydun? " Ben senin ebenin çıktığı yeri bile biliyorum merak etme. Başımı olumlu anlamda salladım. "Mimar olduğunuzu sanıyordum ama şirketiniz olduğunu bilmiyordum" "Tamam yarın gel konuşalım " dedi ve bakışlarını yine ahsene çevirdi. Sinir dalgası tekrar yerini alırken kendimi zapt etmekte zorlanıyordum. Aslı pırıl denen kadınla elbise, ayakkabı konuşurken, kenanın ağzının suyu akıyordu ahsene. Üzerinde siyah simli, kısa bir elbise vardı. Tek kolu açık, teki kapalıydı. Çok güzel duruyordu. Resmen bu bataklıkta parlıyordu. Ben ahsene bakmaya dalmışken kenan bana seslendi. "Çok güzel değil mi? " Başımı önüme çevirdim. Kızlar duymasın diye bana yaklaşmış fısıldar gibi konuşmuştu. Hayır ahsen güzel değildi, benim güzelimdi. Ne kadar "sanane lan yavşak" demek istesemde sadece başımı sallayıp onayladım. "Adamlara söyleyim de soruştursunlar bakalım kimmiş" deyip yanındaki adama gel işareti yaptı. Kaşlarım anında çatıldı. Ahsenin kim olduğunu öğrenmesi demek, ona bulaşacağı demekti. "Yaa şey! Gerek yok hem hanımlar var yanımızda" diye kızları gösterdim panikle. Adama işaret verip yerine geçmesini sağladı. "Haklısın. Bir gün ikimiz gelip öğrenelim" göz kırptı. Bekle sen bekle. Şu görev bitsin bende senin o gözlerini oymazsam bana da batur demesinler. Bu arada kenan benim gerçek ismimi de bilmiyordu. İsmim onların yanında Emir'di. Aslınınki de tuğba. Soluma döndüğümde ahsenin yanına birinin yaklaştığını gördüm. Uzun boylu, esmer, kıvırcık saçlı biriydi. Ahsenin yanına gelip belini tuttu. Artık kendimde dayanma gücü namına bir şey bulamıyordum. Kalkıp adama vurmamak için bir sebep de yoktu. Ahsen kaşlarını çatıp adama dönüyor, adamı itiyor fakat adam gitmiyordu. Ahsenin kulağına yaklaşıp bir şeyler fısıldadı ve ahsene bakmaya başladı. Ahsen duyduğu şeyden rahatsız olmuş gibi sert bir tokat attı adama. Adam tekrar ahseni belinden tutup kendine çekti. Tam ayağa kalkacağım sırada bir el adamı itip ahsenden uzaklaştırdı ve aralarına girdi. Barış. Tuttuğumu bile fark etmediğim nefesi dışarı bıraktım. Artık ahsen güvendeydi. Barışın yanında ona bir şey olmazdı. Önüme dönüp içkimden bir yudum aldım. Tadı zıkkım gibiydi. Normalde içki tüketmezdim ama böyle mekanlarda malesef bir kadeh deviriyordum. Kenan telefonla oynamaya başlamış ardından kapatıp bana dönmüştü. "Yaa emircim acil işim çıktı kalkalım mı? " Bende sesimi yükseltip cevap verdim. "Siz gidin biz biraz daha eğlenicez " "Ooo yalnız takılıcaz diyorsunuz demek" deyip abuk sabuk sırıttı pırıl. Bakışlarında ima vardı. "Tamam o zaman. Yarın görüşelim" deyip ayağa kalktı. Onlarla vedalaşıp ayrıldık. Kapıdan çıkana kadar yerimden kalkmadım. "Sürekli o kıza bakıyorsun, dikkat çekeceksin" diye uyardı beni aslı. "Sanane " diye sesimi yükseltip yerimden kalktım. Şimdi işin bitti oğlum senin. Adama yaklaşıp omzunu dürttüm. "Birader arabanı çizmişler bir baksana senin galiba" Adam bana bakıp birden panikle sordu. "Beyaz Audi mi" "Evet evet ondan" Adam koşarak çıkışa ilerledi. Bende peşinden çıktım hemen. Kapalı otoparka gelip arabasının sağına soluna bakmaya başladı. Sinirden avucumun içi kaşınıyordu. "Eee hani bir şey yok" adam tam doğrulmuştu ki kafasını tutup arabanın tavanına yapıştırdım. "Ahh bee. Ben de senin araban sandım demek ki" Adam inleyerek yere yığıldı. Üzerine çıkıp bir yumruk yapıştırdım. "Bir daha " bir yumruk "Tanımadığın kızlara" bir yumruk "yavşarsan" bir yumruk daha "belanı sikerim" son yumruğu da vurup üstünden kalktım. Kaşı patlamış, burnu kanıyordu. Az bileydi şerefsize. Arkamı dönüp otoparktan çıktım. Kapının girişinde aslı beni bekliyordu. "Nerdesin sen? " "SANANE" Sesim biraz fazla çıkmıştı. Ama sıkılmıştım gerçekten nişanlıymışız gibi davranmasından. Zaten ahsen bunun yüzünden kaçıyordu benden. "Sanane aslı. Karışma hayatıma. Sanki gerçek nişanlıymışız gibi davranma normal hayatta uzak dur benden" Aslıyı arkamda bırakıp içeri geçtim. Ahsen barış ve fulya dediği kız oturuyor, ahsen barışa bir şeyler anlatıyordu, yada soruyordu bilmiyorum. Yanlarına gelince ahseni bileğinden tutup kaldırdım. "Barış fulya sende" Ahsen ne olduğunu anlayamazken benimle gelmek zorunda kaldı. "Yaa çantam" diye arkasına bakmaya devam etse de el mecbur peşime takıldı. Aslı bizimle beraber geliyordu ki dönüp ona da cevabı yapıştırdım hemen. "Sen barışla gel. Şuan uğraşamam seninle" Onun kaşları çatılırken biz çoktan merdivenlere geldik. "Yaa! Dur yavaş düşücem" Sendelese de elinden tuttuğum için düşmedi. Onu burdan bir an önce çıkartmak istiyordum. Onun yeri burası değildi, böyle ortamlar için fazla dikkat çekiciydi. Arabanın yanına geldiğimizde ön kapıyı açıp bindirdim ve yan koltuğa geçtim hemen. Arabayı çalıştırıp ilerlediğimizde birazda olsa sakinleşmiştim. Yanımda ahsen vardı ve başka kimse yoktu nasıl sakinleşmezdim ki? "Sen ne yaptığını sanıyorsun? " Sesi biraz sarhoş gibi geliyordu ama neyse ki aklı yerindeydi. Bir saniyeliğine ona dönüp tekrar önüne çevirdim bakışlarımı. "Sana diyorum hey! " diye bağırdı. "Bağırma, sağır yok karşında" "Cevap ver o zaman. Ne yapıyorsun sen? Hem nişanlını, hem beni idare... " "Ahsen bak sakın!" diye böldüm lafını. "Sakın yine aynı şeyleri söyleme. Sen o konumda olacak son insan bile değilsin, benim amacımda o değil, hiçbir zaman da olmadı" "Öyle mi? O zaman neden partide nişanlının yanağını öpüyorsun da partinin sonunda elimi tutup benimle çıkıyorsun? " "Sana anlatamayacağım o kadar çok şey var ki. Bu da onlardan biri. Bak ahsen karışık geliyor görüyorum ama lütfen bana güven. Zamanı geldiğinde sana her şeyi anlatıcam" Olumsuzca başını salladı. "Asla! Asla güvenmiycem sana. İnanmıyorum da. Ne anlatacaksan şimdi anlat." Anlatamazdım işte. Aslı benim gerçekten nişanlım diyemezdim. Ben bir görevdeyim ve görev bitmeden sana yaklaşamam diyemezdim. Onun yerine; "Bir daha bu mekana gelme" dedim. Kenan iti ahseni bulmak için yine gelecekti emindim. Ahsenin oraya gidecek olması, onu tehlikeye sokardı. "Gidicem! İstediğimi yaparım senden izin alacak değilim. Çocuk değiliz artık" Yan bir bakış attım. Ne bekliyordum ki zaten. Ahsen aynı ahsendi işte. Onu merak ediyordum hep. Orta okulda, lisede hatta üniversitede bile aceba ahsen napıyor? Nerde kalıyor? Görüntüsü nasıl oldu diye düşünmekten kendimi alamazdım. Eski fotoğraf ve videolarımıza bakıp ahseni özlerdim. Şuan yanımdaydı ama sanki hâlâ özlemeye devam ediyordum. Gözlerimi kapatıp başımı sağa sola salladım. Saçma sapan düşüncelere girme. O ne demek öyle. "Ahsen yapma, başını belaya sokarsın" "Seni ilgilendirmez. " İlgilendirirdi. Ahsenle ilgili herşey beni ilgilendirirdi. Ofladım sıkıntıyla. Kime anlatıyordum ki zaten anlamayacaktı. Yanımdan bir öğürtü sesi geldi. Dönüp baktığımda ahsen eliyle ağzını kapatmış, elini de kapı koluna uzatmış açmaya çalışıyordu. Hemen arabayı durdurdum. Kendini aşağı atıp miğdesini boşaltmaya başladı. Hemen inip yanına koştum. Önüne gelen bir kaç saç tutamını geriye atıp kendine gelmesini bekledim. Kapının yanındaki şişeyi açıp uzattım. Ayağa kalkıp öksürdü dolu gözlerle. Gözünden bir damla yaş aşağıya doğru yuvarlandı. Yüzümü buruşturdum. Ahsenin gözümün önünde ağlamasına dayanamıyordum. "İyi misin? " Cevap vermedi. Şişeden bir yudum alıp gargara yaptı ve tükürdü. Bir kaç kere yaptıktan sonra bir yudum içip arabaya bindi. Bende hemen binip çalıştırdım. Evine az kalmıştı inşallah bir daha bulanmazdı miğdesi. "Hayır ne vardı da bu kadar içtin şu zıkkımı! " dedim aksi bir sesle. Sonra pişman oldum. Sessizce ağlıyordu. Ahsen çocukluğundan beri hep sessiz ağlıyordu zaten. Hatta bir kere annem anlatmıştı. Ahsen bir kedi görüp onu yakalamak için duvara çıkmış, duvarda çok yüksekmiş geri inememiş. Sessizce ağlamaya başlamış. Annem ordan geçerken sesini duymuş ama ne sesi olduğuna anlam verememiş. Birde yukarı bakmış ki ahsen yukarıda sessizce ağlıyor. Hemen yardım edip indirmiş. Yine aynıydı işte küçük batuşun ahseni ve büyük Batur'un ahseni aynıydı. Değişen bir şey yoktu. Evin önüne geldiğimizde inip ahsene yardım etmek istedim ama o istemedi. Kolundan tutsam hırsla çekiyor, uzaklaşıyordu benden. İçeri girip kapının önüne geldik. Ahsen kollarını bağlayıp duvara yaslandı. "Eee açmayacak mısın kapıyı? " sorduğum soruyla, şokla bana döndü. "Farkındaysan çantam, telefonum hiçbir şey yok yanımda. Tahmin edersin ki anahtarım da yok! " Tabi yaa. Salak kafam kızı öylece çekip getirmiştim. Ne beklemem lazımdı. Telefonumu çıkartıp barışı aradım. Çaldı, çaldı ve açıldı. "Komutanım? " "Nerdesin barış? Kapıda kaldık çabuk gel" "Aslıyı bıraktım komutanım 10 dakikaya ordayız" "İyi hadi acele et" diyerek telefonu kapattım. Bunu nasıl düşünmemiştim ben? "Kusura bakma... " "Konuşma! Duymak istemiyorum" diyerek lafımı böldü. "Ahsen bak haklısın ama o mekandaki adamlar senin sandığın gibi masum insanlar değil" "Öyle mi? Sende o mekandaydın, sende mi masum değilsin o zaman" "Anlamıyorsun ordaki adamlar o mekana tek gecelik kız düşürmek için gider. Ben ne anlatıyorum? Bir daha gitmeyeceksin oraya ahsen" "Nerden biliyorsun sen bu bilgiyi? Yaşadın mı? " Sorduğu sorular bende bir şeyler aradığını gösteriyordu. Ama aradığı şeyi vermeyecektim ona. "Hayır, gördüm sadece" Başka bir şey demedi. Olduğu yerde çömelip oturmaya başladı. Bende sıkıntıyla oflayıp yanımdaki ayakkabılığa kalçamı yasladım ve kollarımı birleştirdim. "Sen... Sen nişanlısın. Bana yaklaşma, dokunma, bana yakın davranma. Bu doğru değil" Sesi çok yorgun çıkıyordu. Sanki tonlarca yük yüklenmişti sırtına. Başımı eğip gözlerimi kapattım. "Ahsen sana bunun sebebini anlatamam " "İyi ama neden? " "Anlatamam işte zamanı değil" Görev için demeyi çok istiyordum. Kendimi sanki bir kafese konulmuş ve özgürlüğü elinden alınmış kuş gibi hissediyordum. "Sen bana yalan söylüyorsun bence" "Ahsen yapma! Ben sana hiçbir zaman yalan söylemem" "Söylüyorsun ama " "Mecburum" Başka bir şey söylemedi. Konuşmaya bile hali yok gibiydi. Bir kaç dakika sessizce bekledik. En sonunda ayağa kalkıp bana doğru yaklaştı. "Batur, bana neden böyle davranıyorsun? Önce yakın olup, sonra neden uzak oluyorsun? " Bende ona doğru bir adım attım. Aramıdaki mesafe azalmıştı. "Ben sana her zaman yakınım ahsen" "Hayır değilsin" Sesi bir fısıltı gibi kısık ama bir çığlık kadar duyulurdu. Başını bana doğru eğdi. Yüzü giderek bana yaklaşıyordu. Sarhoşluğun etkisi ile mi yapıyordu bunu bilmiyorum ama gözleri çok farklı bakıyordu. "Sen hani beni özlediğini söylemiştin" "Özledim" dedim büyülenmiş gibi. Gözlerimiz birbirine kilitlenmişti. "O zaman neden nişanlın varken bana böyle davranıyorsun? Bu halde beni özleyemezsin, bana dokunamazsın, elimi tutamazsın" İçimden bir ses o benim nişanlım değil diye fısıldadı. Bakışlarım dudaklarına indi. Geldiğinde parlak duran dudakları şuanda solgun duruyordu. Buna niye dikkat etmiştim ben? "Ahsen" diye fısıldadım. İçimde sıcak bir duygu hissediyordum. Ahsene sarılmak, onu öpmek istiyordum sanki. "Batuş" Gözlerim kapandı. Biraz da ben yaklaştım. İrademi bir kenara bırakıp ellerimi uzattım ve ahsenin belinden tutup hafifçe kendime çektim. Dudakları benim dudaklarımla buluşmak üzereyken barışın sesi duyuldu. "Geldik komutanım" Gözlerimi açıp hemen geri çekildim. Ahsen de bocalamış bir kaç adım geri gitmişti. Merdivenin başından fulya ve barış göründü. Neyse ki bizi görmemişlerdi. Fulya kapıyı açtı ve ahsen arkasına bakmadan içeri girdi. "İyi geceler" diyerek kapıyı kapattı fulya. Barışa dönüp sert bir bakış attım. Kolundan tutup ileri doğru iteledim. "Yürü Allah cezanı vermesin" "Ne oldu komutanım? Yanlış bir şey mi yaptım? " "Yaptın barış yaptın. Tebrik ediyorum seni zamanlaman o kadar iyi ki mahvettin beni" Ahseni öpmek istemem sapıkça geldi o an. Ama özlemiştim onu. Sanki sarılsam, öpsem özlemim dinecek gibiydi. Barış yüzünden dinmemişti. "Batur kardeşim resmiyetten çıkıyorum kızma ama, ben pot mu kırdım" "Konuşma yürü" Sırıtan bir ifade ile bana bakmaya devam etti. "Lan sen yoksa aşık mı oldun? " Şaşkınca baktım bir kaç saniye. "Ne diyon oğlum sen? " "Olmuşsun olmuşsun. Sen ahsene aşık olmuşsun" "Lan bana bak almayım ayağımın altına haa! Bin arabana siktir git nereye gidiyorsan. Sağol yardım ettin ama gerisi seni ilgilendirmez" "Haklısın abi özür dilerim. Hadi iyi geceler" Arkasını dönüp arabaya bindi ve gaza basıp uzaklaştı. Arkasından baktım bir süre. Barış çok konuşan biri değildi, ama konuştuğunda da baya neşeli biriydi. Sadece samimi olduğu ortamlarda çenesi düşerdi. Tabi birde haklı olduğunda. Galiba şuan da haklıydı. Ben ahsene aşık olmuş olabilirdim. Belki ahseni burda görünce, belki çocukluktan bilmiyorum. Ama ahsene karşı hislerim olduğu kesindi. Bitmiştim ben. Batmıştım hatta. Mahvolmuştum. Bu nişanlılık oyunu biran önce bitmeliydi. Arabaya binip eve ilerledim. Aslı mesaj atmış, eve beraber girmemiz gerektiğini, evin arka sokağında beklediğini yazmıştı. Ofladım hemde büyükçe. Katlanamıyordum artık ben bu kıza. Her şeyime karışıyor, burnunu sokuyordu. Sanki evliymişiz gibi teori sunuyordu. Çakma filozof. ***** Bölüm sonu. nasıl buldunuz bölümü yorum yaparak belirtin lütfen aşklarım oy vermeyi de unutmayın. sizleri seviyorum bir sonraki bölümde görüşürüz hoşçakalın sağlıcakla kalın. 💞
|
0% |