@mylavanta_5
|
Yeni bölüm Oy ve yorumlarınızı bekliyorum keyifli okumalar ***** Batur çantasını sıkı sıkı tutarak ilerledi. Bu gün okula bir palyaço gelmiş ve çeşit çeşit gösteri yapmıştı. Ahsen hiç palyaço görmediği için ona anlatmak için sabırsızlanıyordu. koşar adımlarla mahalleye girdi. Köşeyi döndüğünde karşısında bir kaç kız top oynuyordu ama içlerinde ahsen yoktu. Omuzları düşerken ilerlemeye devam etti. Kızların yanına yaklaştığında kızlar topla oynamayı bırakmış, batura dönmüştü. "batur biliyor musun ahsen gitti" dedi biri heyecanla. Batur olduğu yerde durup kıza döndü. "nereye gitti? " İçinde bir panik duygusu belirmişti. Kız heycanlı heycanlı anlatmaya başladı. "Bir minübüs geldi, içinden annenle iki kadın çıktı. Kadınlar ahsenin kolundan tutup bindirdiler sonra da alıp gittiler. " Şokla baka kaldı batur kıza. "Ne? " "Evet galiba bir daha gelmeyecek ahsen" dedi diğer bir kız da. Batur korkmaya başlamıştı artık. Kızları geride bırakıp eve doğru koşmaya başladı, bir yandan da bağırıyordu. "ANNE! " Ama sesini duyan olmadı. Bir kez daha bağırdı. Bir kez, bir kez derken annesi bahçeye çıkıp panikle oğluna yaklaştı. "Oğlum ne oldu iyi misin? " Nefes nefese kalmıştı ama susmadı. Korktuğu soru döküldü dudaklarından. "ahsen... Ahsen gitti mi? " Annesinin anında gözleri dolmaya başladı. Bırakmak istemiyordu ahseni ama mecbur kalmış, vermişti yuvaya. Sadece başını sallamakla yetindi. Bunu gören batur sinirle çantasını yere fırlattı. "Neden izin verdin? Niye tutmadın onu? Niye bıraktın niye! " koşarak ve ağlayarak eve girdi. Odasının önüne gelince açıp kapıyı serçe çarptı ve yatağına uzanıp ağlamaya devam etti. ***** Tırnaklarımı yemeye devam ettim. Aslının bu yaptığı yanına kalmamalıydı. Batura gidip " al şu nişanlını başımdan, bana böyleyken böyle dedi. Sana ben değil, sen bana yaklaşıyorsun, uzak dur benden " demek istiyordum. Yıllar sonra karşıma çıkmış olması onunla eskisi gibi olacağımız anlamına gelmiyordu. Yine görmesindi beni, yine bıraksındı. Yine ayrılalım, yine merak etmeyelim birbirimizi. Ama öyle olmuyordu işte. Ben geceleri batuş beni kurtar diye ağlıyordum haberi var mıydı? Ordaki kızlar beni ilk günler sürekli dövüyordu, haberi var mıydı? Gelmiş, kurtarmış mıydı? "Yeter dolanıp durma artık. Tamam bir daha baturla görüşmezsin olur biter" Fulya'ya döndüm. Bilgisayarının klavyesinde parmaklarını dolaştırırken cevap veriyordu. Ona göre hava hoştu tabi. Oturup söylemek kolaydı. Ben olsam bende söylerdim. "Nasıl durayım yaa! Dedim ya bana neler söyledi" "Sende ona söyleseydin" "Söyledim! Ama hanımefendi istifini bile bozmadı. " Başını kaldırıp bana baktı. Kupasından bir yudum alıp bıraktı. "Kız madem baturdan uzak durmanı istiyor, o zaman sende daha fazla yaklaş" "Ne? " şokla baktım fulya'ya. Ben ne diyordum bu ne diyordu. "Saçmaladın. Ben ne anlatıyorum sen ne diyorsun" "Kızım bu kadın seni sinirlendirmedi mi? Sende onu sinirlendir. Bırak gerisini o düşünsün. Hem sen demedin mi üç aylık nişanlılarmış diye? O kız yokken sen vardın. Şimdi baturu o kıza bırakacak mısın gerçekten? " Yine haklıydı. Bu kız hep haklıydı. Çünkü kız avukat dedi içimden bir ses. O da haklıydı. Ben hariç herkes haklıydı şuan. "İyi de ne yapıcam ki? " "Ara baturu, akşam bir yerlere davet et. Fotoğraf çekin sosyal medyaya at ne bileyim işte yap bir şeyler. " Başını eğip bilgisayara bakmaya devam etti. Bir kaç tuşa daha basıp ayağa kalktı. "Odam için mobilya sipariş verdim. Yarın, birgün gelir. Odayı temizliycem bir şey olursa seslen" kupasını alıp içeri gitti. Telefonumu alıp Batur'un numarasına bakmaya başladım. Otelde numarasını bırakıp gittiğinde kaydetmiştim. Düşünmeyi bırakıp aradım. Ama meşhur "aradığınız kişiye ulaşılamıyor" sesini duyup kapattım. Belki görünce arardı. Oturup sekreterlik için bana mesaj atan birkaç elemana bakmaya başladım. Hepsinin de iş hayatı iyi değildi. Bir isim vardı. Ecem Baktığımda birkaç şirkette sekreterlik yaptığı yazıyordu. Bu olurdu. Yarın görüşmek için mesaj atıp bıraktım. Sekreterimi de bulmuştum. Tabelayı da astık mı artık tamamen açacaktım ve işime başlayacaktım. Ayağımın alçısı eşya yerleştirme falan derken zaten yeterince zaman kaybetmiştim. Daha fazla bekleyemeyecektim. ***** Herkes sessiz sessiz ilerliyordu. Sınırı geçmiş, suriyeye gelmişlerdi. Üzerinde suriyelilerin giyindiği günlük kıyafetler vardı. Hepsi de yüzünü kapatmış, ayrı ayrı ilerliyorlardı dikkat çekmemek için. Hepsinin kulağındaki kulaklık ve mikrofon sayesinde birbirlerini duyuyorlardı. Rojinin kaldığı evi bulmak zor olmuştu. Kendini ele verecek biri değildi onca sabıkasından sonra. Ama zor da olsa bulunmuştu. Kaldığı ev çok iyi bir şekilde korunuyordu. Oraya girmek de zor olacaktı. "Komutanım, ileride eli silahlı adamlar var. Herkesi durdurup kontrol ediyorlar" diye seslendi barış. "Görüyorum" Alnından bir ter damlası düştü. Hava kasım ayında olmalarına rağmen hâlâ sıcaktı. Sadece akşamları ayaz çöküyordu. Yavaş yavaş adamların olduğu yere yaklaştılar. Bir şekilde aramadan kaçmaları lazımdı. Geri dönseler olmazdı, şüphe çekerlerdi. Eve yaklaştıkları içindi bu güvenlik önlemi. "Şimdi dikkat çekmeden sağa ilerliycez. Önce sağ taraftakiler, ardından sol taraftakiler. Kimse dikkat çekmesin. Yolumuzu kaybetmeyelim" "Emredersiniz komutanım" dedi hepsi kısık sesle. Önce barış döndü, kimse fark etmedi. Sonra deniz, yiğit, aras. Ardından batur karşıya geçip sağa döndü. Bir adam onlara bakıyordu. Efe kaan da döndü, sıra melikeye geldi. "Melike sakın başını kaldırma " dedi efe kaan. "Adamlar sana bakıyor dikkat çekme" melike panik yapmamak için direniyordu. Ama elinde değildi. Avuç içleri terlemiş yüzünde ter damlacıkları birikmişti. Hatta saç dipleri bile terlemiş olabilirdi. Adamlardan biri melikeye doğru bağırdı, Arapça bir şekilde. "Hey sen! Buraya gel" Melike durmadı. Batur kulaklıktan seslendi. "Melike dur" "Durmasın komutanım" dedi efe kaan panikle. Melike iki arada bir derede kaldı. Adam bir daha bağırdı. "Dur dedim yoksa ateş ederim" "Melike dur! " diye bağırdı. Melike durdu. Gözlerini sıkıca kapatıp açtı. Adam yanına gelip kolundan çekiştirmeye başladı. "Kimsin sen? Kimliğini göster" Timdeki herkes Arapça biliyordu. Melike de anlamıştı ne dediğini. Yüzü kapalı bir şekilde cevap verdi. "Ben markete gidiyorum, kimlik yok yanımda" Adam yanındakine bakıp başıyla işaret yaptı. "Ara şunun üstünü" Dör, beş kişi aynı sokağa dönünce şüphelenmişlerdi, kabak da melikenin başına patlamıştı. Sorunsuz bir şekilde kurtulamazlarsa olay çıkacağı belliydi. Adam silahını omzuna takıp melikeyi aramaya yeltendi ama melike buna izin vermedi. "Ben bir kadınım, beni bir adamın aramasına müsade etmem" dedi Arapça konuşarak. Adam arkasını dönüp kadın teröristlerden birini çağırdı yanına. Kulaklıktan barış seslendi bu sefer. "Komutanım eğer kadın melikeyi ararsa silahını bulur, bir şeyler yapmalıyız" "Şuanda bir şey yapamayız. Ateş etsek anında haber uçar." Melike'nin omuzları çöktü. Yakalanacağına emindi artık. Kadın kollarından başlayarak aramaya koyuldu. Beline geldiğinde ise eline değen demir şeyle durdu. Kıyafeti kaldırıp silahı çıkarttı. Melike içinden bir siktir çekti. Kurtuluşu yoktu artık. "Ne lan bu! " diyerek bir tokat patlattı yüzüne. Melike yana doğru sendelerken adam bağırmaya başladı. "Dikkatli olun, bunun arkadaşları da vardır. Üç kişi şu tarafa gitsin. Daha demin giden adamlar da hainse gebertin hepsini" Melikeye dönüp kolundan sıkıca yakaladı. "Yürü sen bizimle geliyorsun" Kulaklıktan duyulan " komutanım bir şey yapalım" nidaları havada asılı kaldı. Melike de bilirdi adamları vurmayı, etkisiz hale getirmeyi. Ama o zaman görev tehlikeye girerdi. Yapmamalıydı, yapamadı da zaten. Araca bindirip ilerlediler. Ellerini ve gözlerini sıkıca bağladılar kaçmasın ve bir şey göremesin diye. Kalkan timi gelen adamlardan kaçmak için ayrıldı. Herbiri bir noktaya dağıldı. "Birbirinizi kaybetmeyin. Önce şu rojini yakalayalım, sonra melikeyi alıcaz" Kimseden ses gelmedi. "Anlaşıldı mı!? " diye bağırdı bu sefer. "Emredersiniz komutanım" ***** Nereye götürülüyordum bilmiyorum. Gözlerim kapalı, ellerim bağlıydı. Araba önce yavaşladı, sonra bir kapı açılma sesi duyuldu. Ardından araç biraz daha ilerleyip stop etti. Herkesin ayağa kalkma sesi duyuldu. Kollarımın altından tutularak sürüklenmeye başladım. "Bırak" diye dirensem de bırakmadılar. Kapılar açıldı, içeri girildi. Burnuma sert bir koku geldi. Küf, alkol, sigara. Leş gibi kokuyordu. Yüzümü eşkittim. Beni tutanlar sertçe ileri doğru savurdu beni. "Bu kızı üzerinde silahla yakaladık rojin" Gözlerim hâlâ bağlıydı. Kulağımda kulaklık hâlâ duruyordu ama sinyal çekmiyordu. Galiba burası korunaklı olduğu için sinyal kesiciler vardı. "Kim bu? " dedi bir kadın sesi. "Bilmiyoruz. Denetim yaparken denetimden kaçmaya çalışıyordu" dedi. "Yanında başka biri var mıydı? " "Yalnızdı heval. Ama önden bir kaç tane adam gitti. Onlarda bunun arkadaşı olabilir" Bir ayak sesi yaklaştı bana doğru. Gözlerimdeki bez açıldı. Albayın gösterdiği rojinin uzun saçlı haliydi bu. Galiba bize gösterilen fotoğraf eski haliydi. "Asker misin lan sen? " "Hayır" dememle yüzüme bir tokat indi. "Yalan söyleme bana! " Ağzıma gelen kan tadıyla yüzümü buruşturdum. Galiba dudağım patlamıştı. "Lan mallar! Bu kız asker de ne demeye benim yanıma getirdiniz? Yerim bulunursa hepinizi gebertirim. Götürün şu kızı arka odaya. Konuşana kadar dövün birazdan geliyorum" Adamlar kollarımdan tutup yine sürüklemeye başladı beni. Direndim, gitmemek için çabaladım ama nafileydi. Ben elbette iki adamın üstesinden gelirdim ama buradan sağ çıkar mıydım bilmiyorum. ***** "Şimdi napıcaz komutanım? " diye sordu barış. "Önceki hedefimiz rojin, ondan sonra melike. Operasyonu tehlikeye atacak hiçbir şey yapmayacaksınız. Melike benim de kardeşim. Onu geride bırakacak değilim" "O zaman içeri sızacak bir yol bulucaz. Ben yeterince gözetleme yaptım komutanım. Kapıda iki adam var, onları etkisiz hale getirmek kolay, önemli olan içeri girmek. " Barış bir kağıt çıkartıp rojinin saklandığı evin krokisini gösteriyordu. "İçeriye de girdiğimizde rojini bulup etkisiz hale getirerek gizli geçitten çıkabiliriz. Adamlar o kadar akıllı ki baskın olursa diye gizli geçit yapmışlar. " "Vay anasını bee. Herşeyi düşünmüş bu şerefsizler" diye araya girdi deniz. Barış devam etti. "Komutanım izin verirseniz kendi planımı anlatmak istiyorum" "Anlat barış anlat. Boş yere gözlemci yapmadık seni" "Şimdi komutanım iki kişi kapıda bekleyecek, deniz, yiğit. Çok adam olmadığı için arasla bende gizli geçitin ordaki adamları çekicez ordan. Sizde efe kaan ile içeri girmek zorundasınız. " "Tamam herkes anladı mı görevi" diye sordu. "Evet komutanım" diye onayladılar. Batur'un bu fikir aklına yatmıştı. Emindi ki melike oradan yara almadan çıkmazdı. Elbette ona zarar vermişlerdir diye düşündü. Zaten önce konuşturmaya çalışacak, sonra işgence edeceklerdi. Yaşamıştı bu durumu. "Kaç dakikamız var? " "10 dakika içinde çıkmanız lazım" "Yav kurbanım 10 dakika içinde adamı nasıl bulucaz? Nasıl çıkartıcaz? Nasıl dikkat çekmiycez?" Dedi deniz. Bu plan aklına yatmamıştı. "Yaparız korkma " diye sırtına vurdu yiğit. Herkes ayağa kalkıp eve doğru ilerlemeye başladı. Aras ve barış geçidin olduğu alana geldi. İki adam dış kapıda bekliyordu elinde silahlarla. Yiğitle deniz de girişe yaklaştı. Baturla efe kaan haber bekliyordu. "La oğlum şunları vursak ya? " "Ne vurması lan! Mahvetme operasyonu bak batur komutanım götünde patlatır" diye çıkıştı denize. "Napıyoruz? " dedi deniz merakla. "Şimdi ben şurda hasta numarası yapıcam, sende bayılt adamları tamam mı? " "Tamam " diye onayladı deniz. Yiğit silahını kenara bırakıp ordan bir sopa aldı ve zorlanarak yürüyormuş gibi yaptı. Adamlar yiğite dönünce birden yere düştü. "Ahh yardım edin" yiğit karnını tutmuş, kıvranırken adamlar koşarak yanına gelip silahlarını doğrulttular. "Ne yapıyorsun, kalk! " yiğit kalkmadı. O sırada deniz onlara yaklaşıp silahın kabzasıyla önce birine, sonra diğerine vurup bayılttı. Yiğit ayağa kalkıp denizle tokalaştı. "Komutanım ön hazır" Batur ve efe kaan sağa sola bakarak ilerledi. Kapıya geldiklerinde yavaşça açıp etrafa baktılar. Bir adım atmışlardı ki bir terörist onları durdurdu. "Dur! Siz kimsiniz? " Batur bir anlık boşlukla adama baka kalmışken efe kaan cevapladı sorusunu. "Bizi rojin komutan çağırdı. Bir asker kız gelmiş, onu konuşturmamızı istedi" Adam kaşlarını kaldırdı "Niye burdakiler konuşturamamış mı? " Efe kaan beklemedi "Konuştursalardı bizi çağırmazlardı." Adam şüpheyle bakmaya başlamışken arkadan bir adam sorgu meleği adamı çağırdı. Adam şüphelense de peşine düşmedi. Batur ve efe kaan içeri doğru ilerledi. "Eyvallah efe" "Efe kaan komutanım" Ters bir bakış attı batur. Efe denilmesinden pek haz etmiyordu. İçeri girdiklerinde uzun bir koridorda yürüdüler. "Barış ne tarafta salon? " Kulaklıktan seslendi ama ses gelmedi. "Barış! Lan barış" yine ses gelmedi. "Bozuldu mu lan bu? " "Bilmiyorum komutanım" dedi efe kaan ellerini kaldırarak. "Neyse sen şu tarafa bak ben buraya" diyerek bir tarafa efe kaanı gönderdi, diğer tarafa kendisi gitti. Efe kaan sağa sola bakarak ilerlerken bir el silah sesi duyuldu. Panikle elini beline attı. "Bırakın kan kaybından gebersin, bunun konuşacağı yok" diyerek kapı açıldı. Efe kaan hemen bir kapıyı açıp içeri attı kendini. "Hihh noluyor? " Arkasını döndüğünde bir kız kanepeden kalkmış, şokla efe kaana bakıyordu. Efe kaan bağırmaması için sakince konuştu. "Sakin ol bir şey yok çıkıcam" Kız şaşkınca bakmayı sürdürdü. "Sen kimsin? Daha önce görmedim seni? " Şuan da bu kızla konuşacak vakti yoktu. Biran önce çıkıp rojini ve melikeyi bulmaları gerekiyordu. "Sizinle sohbet edecek durumda değilim, işim var" Kız hemen bir iki adım atıp durdurdu efe kaanı. "Söyle yoksa bağırırım" Efe kaan bir ya sabır çekti. Kimdi bu kız şimdi? Kızın kolunu tutup sıkmaya başladı. "Bak kızım uğraştırma beni. Sessiz ol başın yanmasın" "Asker misin sen? " Bu cevabı beklemiyordu efe kaan. Nasıl anlamıştı? "Beni de götür. Esir tutuyorlar beni, kurtar lütfen. Sen bana yardım edersen bende sana ederim" diyerek bakmaya devam etti. Efe kaan inanmak istemiyordu ama kız hiç şaka yapıyor gibi değildi. "Sakın, sakın bana bir yamuk yapmaya kalkma canını alırım" Kız başını sallayıp onayladı. Efe kaan yavaşça kapıyı açıp çıktı, peşinden de kız. "Bekle. Şu odada esir kızı tutuyorlar, gizli geçidin yerini de biliyorum kızı alalım, geçitten kaçalım" Efe kaan ters gözlerle baktı. "Madem geçidin yolunu biliyordun, niye kendin kaçmadın başıma iş açtın" diye tersledi. "O geçitte kaç tane adam nöbet tutuyor haberin var mı senin? " Efe kaan melikenin olduğu yere doğru ilerledi. Kapıyı açtığında içeride kimsenin olmadığını gördü. Melike bacağından yaralanmış bir şekilde yüzü gözü kan olmuş oturuyordu. "Melike iyi misin? " Koşarak melikeye yaklaşıp ellerini çözdü. Kolundan tutup kaldırdı ve odadan çıkarttı. "Geçit nerde? " "Gel" dedi kız yan odaya yaklaşıp kapıyı açtı. Halıyı kaldırıp yerdeki kapağı kaldırdı. "Burası" Efe kaan melikeyi aşağı dikkatlice indirip kıza döndü. "Sende in ve bekle. Ben gelicem birazdan. Eğer oyun oynuyorsan ve melikeye bir şey yaparsan gebertirim seni" diyerek kapıya koştu ve açıp çıktı. Koridora geldiğinde yanından bir adam geçti. Komutanı neredeydi aceba. Soluna bakarak giderken birine çarptı. Kafasını kaldırıp baktığında baturu gördü. "Nerdesin oğlum sen? Zamanımız az zaten alalım şu şerefsizi de çıkalım bir an önce" diye çıkıştı batur. "Komutanım melikeyi buldum gizli geçitte bizi bekliyorlar" Batur olduğu yerde durup efe kaana döndü. "Bekliyorlar? " "Komutanım bir kız buldum. Esir tutuyorlar beni yardım et dedi" "Nasıl güvendin oğlum" diye hafifçe yükseldi. "Komutanım yalan söylese anlardım" "Dua et yalan söylüyor olmasın, melikeye bir şey yaparsa hesabını sorarım. Yürü şu tarafa gitti rojin" diyerek o tarafa ilerlediler. Bir odanın önünde iki terörist bekliyordu. Batur yaklaşıp konuşmaya başladı. "nöbeti biz devralalım, siz gidebilirsiniz" adam silahını sıkıca tutup konuştu. "Rojin komutan banyo yapıyor, içeri kimsenin girmemesi gerek" "merak etme o iş bizde" dedi efe kaan. Adamlar birbirine baktı önce. Sonra sorgulamadan oradan ayrıldılar. "komutanım ne yapıcaz? Kadının çıkmasını mı beklesek? " Batur onaylamaz gözlerle baktı efe kaana "Ben ahsene bunu yapamam efe, sen giriyorsun içeri" "NE! Komutanım yapmayın" "zamanımız yok hadi" kapıyı açıp içeri itti efe kaanı. Efe kaan şokla olduğu yerde kaldı. Neyse ki rojin hâlâ soyunmamıştı. "ne var! " dedi ters hareketlerle. "Ben size kimse girmeyecek içeri demedim mi? " dönüp efe kaana baktığında kapıdaki adamlardan biri olmadığını anladı. Eli silahını aradı ama bulamadı, odada bırakmıştı. Efe kaan rojine yaklaşıp sert bir yumruğu geçirdi. Rojin daha ne hareket yapacağını bilemez şekilde kala kaldı. Yüzüne yediği darbe ile yere düşüp sızlandı. Bağıracağı zaman efe kaan eliyle ağzını kapatıp buna engel oldu. Cebinden çıkarttığı iğneyi rojinin boynuna sapladı ve bayılmasını bekledi. Üç saniye içinde bayılan rojini sırtına atıp odadan çıktı. "Alacağınız olsun komutanım. Ya bu şerefsiz soyunmuş olsaydı? Görmek bile istemezdim" "boş yapma. Ahsen varken bu kadını görmek tercihim bile değil" "ooo komutanım" diyordu ki Batur'un bakışlarını görüp sustu. hemen gizli geçide ilerlediler. Geçitin kapağını açtıklarında kızın melikenin bacağını sardığını gördü. "acele edin, kan kaybediyor" dedi panikle. "kulaklıklar çalışmıyor, nasıl haberleşicez? "Diye bakındı efe kaan. İşleri Allah'a kalmıştı artık. " ilerleyelim, görücez dikkatli olun. Efe ben korumadayım, sen kıza sahip çık" arkadaki kıza döndü. "sende melikeye. Sakın bırakma onu" "efe kaan komutanım" Batur tekrar gözlerini devirdi. "başlıycam şimdi kaana da adına da yürü" içerisi karanlıktı. Sadece bir kaç mum konulmuştu, o da bir zaman sonra kayboluyordu. İki, üç dakikalık yürüyüşün ardından ışık göründü. "Yol açılmış heralde " Işığa yaklaştıkça daha net görünüyordu. Barış ve aras nöbet tutuyordu kapının orda. Barış baturu görünce kapıya yaklaştı. "komutanım nerdesiniz ya! Sinyal kesildi sesinizi alamadım. İyi misiniz?" "iyiyiz iyiyiz. Bir an önce gidelim adamlar uyanmadan " barış kıza yaklaşıp melikeyi aldı. "bu kız kim komutanım? " "ne biliyim ben? Efe'ye sormak lazım" "komutanım efe KAAN" dedi kaan kısmını bastırarak. "ayrıca bende bilmiyorum. Esir tutuyorlar beni yardım et dedi bende ettim. Aras lan al şu karıyı sırtımdan eşek ölüsü gibi mübarek" diyerek arasa doğru uzattı. Aras rojini sırtlanıp ilerledi. "Adım var benim, rümeysa. Ayrıca size yalan söyleyecek değilim. Bir aydır buradayım, esirim. " "niye getirdiler seni? " diye sordu batur ilerlerken. Yanlarına yiğit ve deniz de gelmişti. İlerideki arabaya binip çalıştırdı yiğit. Kamyonete rojinin elleri ve ayakları bağlı bir şekilde bindirilmişti. Yanında da arasla deniz vardı. "bilmiyorum. Bir köy düğününde kaçırıldım. Ama tahminlerime göre beni canlı bomba yapacaklardı" Kimseden ses çıkmadı. Amaçları biran önce sınırı geçmekti. ***** Bölüm sonu. Bu bölümde yoğun olarak görev işledim umarım sıkılmamışsınızdır. Rümeysayı nasıl buldunuz? Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Görüşürüz kendinize iyi bakın.
|
0% |