@n4zlece
|
Herkesin görevleri verilip dünyaya yollanmıştı. Achilla adımı söylediğinde bir adım attım ve Maria kolumu tutup beni kendine çekti.
"Sakın eve gitmeye çalışma Diana. Evin mühürlü ve eğer bunu yaparsan muhafızlar seni görecektir."
Başımla Maria'yı onaylayıp saatin büyük gölgesine gittim. Ares yanıma geldi.
"Bu derste Ares'in tarafıyla ilgili bir görev alıcaksın Diana şimdi gözlerinizi kapatın size gideceğiniz yeri göstereceğim."
Gözlerimizi kapattık. Büyük bir ormanlık alan gördüm. Gece saatiydi ve çok ürkütücüydü. Çok fazla yırtıcı hayvan vardı. Üç avcı ormanda geziyordu. Kaybolmamak içinde arkalarında küçük glow stick bırakıyorlardı. Achilla'nın sesini duyduğumuzda gözlerimizi geri açtık.
"Evet çocuklar, göreviniz o gördüğünüz glow stick'leri toplamak."
Kaşlarımı çatıp Achilla'ya baktım.
"Bu görevin amacı nedir Achilla?"
Achilla soruma umursamaz bir tavırla cevap verdi.
"Bu Ares'in görevi Diana. Amacını da görevi bitirdiğinizde anlarsın. Şimdi el ele tutuşun."
Ares memnuniyetle elimi tuttuğunda aniden geri çekti. Achilla kaşlarını çatıp Ares'e baktı.
"Bi sorun mu var Ares?"
Ares'in gözleri dolmuştu ama belli etmemeye çalışıyordu. Ne olduğunu anlayamamıştım.
"Hayır Achilla."
Derin bir nefes alıp tekrar elimi tuttu. Achilla tekrar konuştu.
"Geç kalmayın çocuklar ve unutmayın dünyada asla güç kullanmamalısınız."
Refleks olarak gözlerimi kırptığımda ormandaydım. Nasıl bu kadar ani bir şekilde gelebilmiştim. Heryer çok karanlıktı ama önümüzdeki küçük glow stick'ler etrafı aydınlatıyordu. Ares hızlı bir şekilde elimi bıraktı ve sinirle bana döndü.
"Bunu nasıl yaptın!"
Ne olduğunu anlayamıyordum.
"Neden bahsediy-."
Cümlemi bitirmeden işaret parmağını salladı.
"Seni buna pişman edeceğim!"
Çok öfkeliydi. Ne yaptığımı bilmiyordum. Hızlıca önümden yürüyüp glow stick'leri toplamaya başladı. Her eline aldığı stick'ler kayboluyordu. Yavaşça arkasından yürümeye başladım.
"Ares ne oluyor anlamıyorum."
Bana bakmadan cevap verdi.
"Kapat çeneni Diana."
Omzuna dokunup onu sakinleştirmek istedim ama dokunduğum anda elimden tutup beni ağaca fırlattı. Gözleri kıpkırmızı olmuştu. Kafamın ağaca çarpmasıyla birlikte elimi kafama götürdüm. Üstüme yürümeye devam etti.
"Biliyor musun Diana, bir gün seni ve bütün aileni öldüreceğim."
Neler olduğunu anlayamıyordum. Gözlerinden ateş püskürüyordu. İyice dibime girdi ve tekrar konuştu.
"Ama bugün o gün değil. Biraz daha sabretmen gerekiyor."
Hızla arkasını döndü ve görevini yapmaya devam etti. Birkaç dakika sonra gözden kaybolacak konuma geldiğinde peşinden gittim. Tek bir kelime bile etmedik. Ares kötü biriydi, ama bunu neden yaptığını öğrenecektim. Stick'ler bittiğinde yanına yaklaştım.
"Şimdi ne olacak?"
Yüzüme bakmadan emir kipiyle cevap verdi.
"İzle."
Avcılar az ilerde duruyorlardı. Geri dönüp stick'leri göremediklerinde yüzlerindeki telaş uzaktan bile belli oluyordu. Biraz etraflarına baktıktan sonra hepsinin gözleri bir yere kilitlendi. Baktıkları yere baktığımda gözlerim fal taşı gibi açıldı. Düzinelerce kurt sürüsü etraflarını sarmıştı. Ares'in umursamaz sesiyle ona doğru döndüm.
"Görev bitti."
Bulunduğumuz yere büyük saatin gölgesi gelmişti. Ares emir kipiyle tekrar konuştu.
"Gözlerini kapat."
Gözlerimi kapatmadan önce gördüğüm tek şey kurtların avcıları parçalamasıydı.
Gözümü açtığımda Khaos'a dönmüştük. Olduğum yerde donakalmıştım. Achilla bizi gördüğünde sorusunu yöneltti.
"Görevinizi bitirdiniz mi?"
Ares hızlı adımlarla salondan çıkarken arkasına bakmadan cevap verdi.
"Bitti."
Maria hızla yanıma geldi.
"Ne oldu?"
Maria'nın elini tuttum.
"Odama gidelim."
Maria beni sorgulamadan odama götürdü. Resmen avcıları orada ölüme terk etmiştik. Kapıyı açtığımızda Adonis koşarak yanımıza geldi.
"Diana ne oldu."
Sesi endişeli geliyordu. Koluma girdi ve hep beraber odaya girdik.
Yavaşça koltuğa oturdum. Maria bir bardak su getirdikten sonra ikiside anlatmam için yüzüme bakıyordu.
"Bu söylediklerimin aramızda kalmasını istiyorum."
Adonis telaşla yanıma oturdu.
"Ne olduğunu söyle Diana. Aramızda kalıp kalmayacağına da biz karar verelim."
Onları daha fazla meraklandırmadan anlatmaya başladım.
"Saatin gölgesinde beklerken Ares elimi tuttuktan sonra aniden bırakmıştı hatırlıyor musunuz?"
İkiside kafasıyla beni onayladı.
"Biz ormana gittiğimizde hemen elimi bıraktı ve bunu bana neden yaptın diye zırvalamaya başladı. Ne olduğunu anlamadım. Siniri geçsin diye omzuna dokunduğumda beni ağaca fırlattı, beni ve ailemi öldüreceğini ama şu an vakti olmadığını falan söyledi. Üstüne birde ormandaki avcıları o şekilde görünce.."
İkiside çok sinirliydi. Adonis hemen kafamı okşadı.
"Canını acıttı mı?"
Gülümsedim.
"Ölümsüzlerin canı acır mı ki?"
Ciddi bir ifadeyle yüzüme baktı.
"Evet Diana. Dünyaya gittiğinde eskisi kadar olmasa da evrenler çakıştığı için yarı ölümlü olursun."
Ağaca sert bir şekilde çarpmıştım ve canımın neden yanmadığını sorguluyordum. Maria aniden ayağa kalktı.
"Zeus'a haber veriyorum."
Ayağa kalkıp Maria'nın yanına gittim.
"Maria hayır. Ne olduğunu bilmiyoruz önce öğrenmemiz lazım."
Maria bir ileri bir geri gidiyordu. Adonis yanımıza geldi.
"Diana sebebi ne olursa olsun Zeus'un bunu bilmesi gerekiyor."
Adonise dönüp şefkatle konuştum.
"Önce ben öğrenmek istiyorum Adonis. Lütfen."
Yüzüme bakıp beni iyice inceledi.
"Biliyor musun.? Sanki seni daha önceden tanıyor gibiyim. Çok kısa bir süredir tanışıyoruz ama kendimi sana çok yakın hissediyorum."
Gülümsedim.
"Bende öyle Adonis."
Nazikçe yanıma gelip sarıldı. İkimizde birbirimize karşı aynı şeyleri hissediyorduk. Dışardan gelen kargaşa sesiyle hepimiz birbirimize bakıp kapıya yöneldik. Kapıyı açtığımızda koridorda bir kalabalık vardı.
"Duydunuz mu Ares çok sinirli bir şekilde Zeus'un yanına gitmiş."
"Evet söylediklerine göre Diana ile ilgiliymiş."
Adonis koluma girdi.
"Yürü Diana bizde gidelim. Bakalım derdi neymiş."
Maria'da koluma girdi ve ikiside beni Zeus'un odasına doğru götürmeye başladı. Zeus'un kapısına yaklaştığımızda kolumdan çıktılar.
"Siz gelmiyor musunuz?"
İkiside olduğu yerde duruyorlardı. Adonis cevap verdi.
"Çağırılmadığımız sürece Zeus'un odasına sadece bir kişi girebilir."
Arkamı dönüp kapıya doğru ilerlemeye başladım. Maria arkamdan seslendi.
"Dikkatli ol Diana."
Arkamı dönüp kafamla onu onayladım.
Kapının önüne geldiğimde içerden sesler geliyordu. Bu Zeus'un sesiydi.
"Babanın odasına kapı çalmadan girmeye utanmıyor musun?"
Anladığım kadarıyla içerdeki Ares'di. Kükremesi çok uzaktan bile duyulabilirdi.
"SEN NE ANLATIYORSUN YA."
Dayanamayıp anahtar deliğinden içeri baktım. Ares babasının karşısında cesur ve çok öfkeli bir şekilde duruyordu. Zeus Ares'in üstüne doğru yürüdü.
"Sesine dikkat et Ares! Kimin karşısında olduğunu unutma."
Ares sinirden gülerek tekrar konuştu.
"Biliyor musun baba, senin yanına gelmem bile bir hataydı. Onu direk öldüreceğim."
Ares kapıya doğru birkaç adım attığında babası kolundan tutup geri çekildi. Anlık olarak kapıdan uzaklaştım.
"Sen neden bahsediyorsun Ares."
Ares sinirle tekrar cevap verdi.
"Seçilen ucubeden bahsediyorum."
Zeus kaşlarını kaldırdı.
"Herkes'e söyledik Diana seçilmedi o büy-."
Ares sinirle bağırarak babasının sözünü kesti.
"BANA MASAL ANLATMA BABA. DİANA HER ŞEYİ ANLATTI. SEN NE PLANLAR ÇEVİRİYORSUN SÖYLESENE BANA Bİ?"
Sanırım Ares ilk defa babasına karşı geliyordu. Hem çok öfkeliydi hemde korkuyordu. Zeus Ares'in kolunu sıkıca tuttu.
"Bana bak Ares.! Sence ben dışarda konuştuğun arkadaşlarına mı benziyorum."
Ares ellerini saçlarının arasına geçip çekiştirdi.
"Baba."
Derin bir nefes aldı.
"Dünya bağlantısı dersinde Diana'nın elini tuttuğumda bana en kötü kabusumu gösterdi. Bunu sadece sen yapabilirsin baba."
Zeus'un gözleri kocaman açıldı. Ares'in yakasına yapıştı.
"Sen ne dediğinin farkında mısın?"
Duyduklarımla sendeleyip kapıya çarptım. Hızlıca kapının açılmasıyla Ares'in kollarına düşmem bir olmuştu.
Öfkeli gözleriyle bir kez daha karşılaştım... |
0% |